Türkiye Kamuoyu Vicdanına Bir Hizmet Mensubunun Hitabıdır - Ahmet Alp HAN

ahze21

Yasaklı
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
550
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
46
Türkiye Kamuoyu Vicdanına Bir Hizmet Mensubunun Hitabıdır - Ahmet Alp HAN

E-Postama bir hizmet camiası mensubu tarafından, sizinle paylaşmam ricasıyla gönderilmiş olan mektubu, hiç değiştirmeden yayınlıyorum.


"Gizli cemiyet kurmak ve devletin emniyetini bozmak suçuyla itham olunmaktayım. Aşağıda arz edeceğim vech ile, böyle bir suçu işlemediğime kat’î kanaatiniz geleceği için, bu ittihamı daha şimdiden reddediyorum.


Evet, Hizmet mensubu olduğumu memnuniyetle ve ilân edercesine söyleyebilirim. İnkâr etmek, müktesebatımın bana verdiği fazilet dersleriyle zıt olduğu için, bu cürmü işlemem.



Bazı münafıklar tarafından, “Sen Hizmet mensubuymuşsun” denildi.



Hizmet Camiası gibi bir fedakarlar topluluğunun üyesi olmak liyakatini kendimde göremiyorum. Eğer kabul buyururlarsa, iftiharla “Evet, Hizmet mensubuyum” derim.



Ruhumda büyük bir boşluk hissederek, okuyacak kitap ararken, Hizmet mensuplarıyla tanıştığım zaman elimde olmayarak onlardan ayrılamadım. Kalbimdeki o büyük ihtiyacı onların yanındayken Risale-i Nur sohbetlerinin karşıladığını hissettim.



Münafıklar iyi bilsinler ve titresinler ki, gürültüye pabuç bırakmıyoruz. Zira Hizmet faaliyetinde ve Risale i Nur eserlerinde hak ve hakikatı görmüş, öğrenmiş ve inanmışız. Türk gençliği uyumuyor. Bu kahraman İslâm Türk milleti başka bir devletin boyunduruğu altına giremez. Fedakâr Müslüman gençliği, sahip olduğu tahkikî iman kuvvetiyle, vatanını sattırmaz. Dindar, cengâver Türk milleti ve imanlı, cesur Türk gençliği korkmaz. Onun içindir ki, bizi insanlık seviye ve seciyesinde en yüksek mertebelere çıkaran ve her sahadaki ilerlermemizi sağlayan ve biz gençlere din, vatan ve millet aşkını aşılayarak uğrunda bütün mevcudiyetimizi feda ettirecek hakikî bir dinperver olarak bizleri yetiştiren bu Hizmeti terk etmedik ve etmeyeceğiz de .



Vatan ve millet ve bütün insanlıkça gayet yüksek faydaları temin edecek olan bu çok değerli ve varı yoğu cebinde olan esnaf abilerimiz tarafından yaptırılan yurtları dersaneleri ve okulları, eğer servetim olsaydı, açık tutturabilmek için hepsini sarf ederdim. Zira dinimin, vatan ve milletimin ebedî saadet ve selâmeti uğrunda bütün mevcudiyetimi feda etmeye hazırım.



Bunun için, eğer bazı gafiller Yurt ve Okulları yok etmek imkânını da bulsalar, benim gibi birçok gençler ve büyükler fedai ve kahraman olup,ülkemize, milletimize ve başta dinimize milyonlarca faydası olan bu müesseselerin kapanmaması için, mümkün olsa beynimizi okul yüreğimizi de yurt yapacağız.



Evet, evet, evet. Binler defa evet!



Münafıklar iddialarında diyorlar ki: “Hizmet Camiası yurtları ve okullarıyla üniversite gençlerini ve esnafı zehirlemiştir.” Biz de buna mukàbil deriz ki: “Eğer Hak ve Hakikat bir zehir ise, bizim bu zehirlere tonlarla, binlerce kilo ihtiyacımız vardır. Eğer çoklukla olduğu yeri biliyorsa, bizi uçaklarla, uzay gemileriyle taşısınlar.”



Boşuna hiç uğraşmasınlar. Hizmet camiasında bulunanların en tembeli, en âmîsi olan ben, onlara şöyle cevap veriyorum:



Birimiz doğuda, birimiz batıda, birimiz güneyde, birimiz kuzeyde, birimiz âhirette, birimiz dünyada olsak, biz yine birbirimizle beraberiz. Kâinatın kuvveti toplansa bizi mübarek Hizmetimizden ve Risale-i Nur’lardan ve bizi bizden ayıramazlar. Zira biz Kur’ân’a, ülkemize ve milletimize hizmet ediyoruz ve edeceğiz. Âhiret hakikatine inandığımız için, mânevî olan bu sevgi ve dayanışmamızı elbette hiçbir kuvvet sökemeyecektir.



İman, İslâmiyet dersi alarak, manevi büyük faydalara ulaşmama sebep olan bir Hizmete, bütün ruh u canımla borçluyum. Senelerden beri sıkıntılar içerisinde yurt, dersane ve okul açarak gençliğimizi modernite yemi olmakla ebedî zindanlara mahkûm edilmekten kurtaran bir Hizmet davası için senelerce dünya hapsinde kalmaya hazırım.



Ey Vicdan Sahipleri,



Hüzün ve ıztırap karşısında kalbden bir parça kopsaydı, “Dünya üzerinde bir genç dinsiz olmuş” haberi karşısında o kalbin atom zerreleri adedince param parça olması gerekirdi.



İşte sizin vereceğiniz vicdani beraat kararı, İslâm gençliğinin, İslâm dünyasının bu dehşetli felaketten tesirli bir şekilde kurtulmasına sebep olacaktır. Ve beni Hizmet ve mensuplarına kopmaz bir bağla bağlayan sebepten biri de budur.



Sakın zannetmeyiniz ki, samimî olarak söylediğim bu sözlerimle gösteriş veya çalım yapılıyor. Asla ve kat’iyen! Çünkü yüzlerce yıl islamiyete bayraktarlık yapmış milletimin vicdanında hiçbir kimseden korkmuyorum, çekinmiyorum.



Biz Hizmet mensupları, iman ve İslâmiyet hizmeti uğrunda zâlimlerin zulmüne mâruz kaldığımız vakit, hapishane köşelerinde veya darağaçlarında ölmeyi, istirahat döşeğindeki ölüme tercih ederiz. Görünüşü hürriyet, hakikati mutlak diktatörlük olan bir esaret içinde yaşamaktansa, hizmet-i Kur’âniyemizden dolayı zulmen atıldığımız hapishanede şehid olmayı büyük bir lûtf-u İlâhî biliriz.



Bir Hizmet Mensubu



(Şualar, On Dördüncü Şuâ, Afyon Ağır Ceza Hakimliğine: Zübeyir Ağabey'in müdafasından alıntılanıp derlenmiştir.)"



Mektup böyle nihayet bulmakta. Gerisi sizin vicdanlarınıza emanet edildi.



Ahmet Alp HAN

Twitter: @ahze22
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Evvela Hizmet diye tesmiye edilen gurubun, risalei nur cemaatıyla bir ilgisi olmadığını üstad hazrtelerinin yaşayan ve vefat etmiş olanların hayattayken kayda alınmış açıklamalarından biliyoruz.bütün bu açıklamalara rağmen kendilerine bir yarar sağlar mantığıyla risalei nurlardan imdat beklemek karı akıl değildir..Hizmet hareketinin şu haliyle nereye koştuğu, kimlerle içli dışlı olduğu musellem olduktan sonra, bu hareketin türkiye için bir tehlike arzettiği husususu açıktır..Akıllarını pensilvanyaya kiraya vermeyen herkes bu durumu anlar..
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
"Gizli cemiyet kurmak ve devletin emniyetini bozmak suçuyla itham olunmaktayım. Aşağıda arz edeceğim vech ile, böyle bir suçu işlemediğime kat’î kanaatiniz geleceği için, bu ittihamı daha şimdiden reddediyorum.


Evet, Hizmet mensubu olduğumu memnuniyetle ve ilân edercesine söyleyebilirim. İnkâr etmek, müktesebatımın bana verdiği fazilet dersleriyle zıt olduğu için, bu cürmü işlemem.

İnkar etmek böyle bir durum ise, neden bazı yerlere sızmak için gizlendiniz? Dini bir cemaatin gizlenmekle, durmadan telefon numarası değiştirmekle, farklı isimler kullanmakla ne alakası olabilir?


Bazı münafıklar tarafından, “Sen Hizmet mensubuymuşsun” denildi.



Hizmet Camiası gibi bir fedakarlar topluluğunun üyesi olmak liyakatini kendimde göremiyorum. Eğer kabul buyururlarsa, iftiharla “Evet, Hizmet mensubuyum” derim.

Mihr'in talebeleri de elhamdülilah layık olmasak da bu yoldayız diyor. Herkes bulunduğu yer için böyle der ki, bu bir hakikat göstergesi değildir.


Ruhumda büyük bir boşluk hissederek, okuyacak kitap ararken, Hizmet mensuplarıyla tanıştığım zaman elimde olmayarak onlardan ayrılamadım. Kalbimdeki o büyük ihtiyacı onların yanındayken Risale-i Nur sohbetlerinin karşıladığını hissettim.

Bir bardak su, dereden de dolar, okyanustan da. Bardak sahibi hangisi büyüktür, bunu kendi kıstası ile anlayamaz. Siz küçük insanları herhangi bir hoca dahi doldurur idi.

Münafıklar iyi bilsinler ve titresinler ki, gürültüye pabuç bırakmıyoruz. Zira Hizmet faaliyetinde ve Risale i Nur eserlerinde hak ve hakikatı görmüş, öğrenmiş ve inanmışız. Türk gençliği uyumuyor. Bu kahraman İslâm Türk milleti başka bir devletin boyunduruğu altına giremez. Fedakâr Müslüman gençliği, sahip olduğu tahkikî iman kuvvetiyle, vatanını sattırmaz. Dindar, cengâver Türk milleti ve imanlı, cesur Türk gençliği korkmaz. Onun içindir ki, bizi insanlık seviye ve seciyesinde en yüksek mertebelere çıkaran ve her sahadaki ilerlermemizi sağlayan ve biz gençlere din, vatan ve millet aşkını aşılayarak uğrunda bütün mevcudiyetimizi feda ettirecek hakikî bir dinperver olarak bizleri yetiştiren bu Hizmeti terk etmedik ve etmeyeceğiz de .

Gürültüye pabuç bırakmayan sizler, başınızı açtınız okullara girdiniz. Kızları erkekerle dans ettirdiniz, karılarının yanında pis badem bıyıklı erkeklere seyrettirdiniz. Zalime alkış tuttunuz, imam hatip kapanırken hayırlı olsun dediniz. Cemaatin parasına dokununca müslümanlara savaş açtınız ancak ve bunu kahramanlık addeddiniz.

Vatan ve millet ve bütün insanlıkça gayet yüksek faydaları temin edecek olan bu çok değerli ve varı yoğu cebinde olan esnaf abilerimiz tarafından yaptırılan yurtları dersaneleri ve okulları, eğer servetim olsaydı, açık tutturabilmek için hepsini sarf ederdim. Zira dinimin, vatan ve milletimin ebedî saadet ve selâmeti uğrunda bütün mevcudiyetimi feda etmeye hazırım.

Bunun için, eğer bazı gafiller Yurt ve Okulları yok etmek imkânını da bulsalar, benim gibi birçok gençler ve büyükler fedai ve kahraman olup,ülkemize, milletimize ve başta dinimize milyonlarca faydası olan bu müesseselerin kapanmaması için, mümkün olsa beynimizi okul yüreğimizi de yurt yapacağız.

Feda edersin tabi, cemaatte kalanlar çoğu zaten cemaatten beslenen insanlar. Borçları var cemaate.


Evet, evet, evet. Binler defa evet!



Münafıklar iddialarında diyorlar ki: “Hizmet Camiası yurtları ve okullarıyla üniversite gençlerini ve esnafı zehirlemiştir.” Biz de buna mukàbil deriz ki: “Eğer Hak ve Hakikat bir zehir ise, bizim bu zehirlere tonlarla, binlerce kilo ihtiyacımız vardır. Eğer çoklukla olduğu yeri biliyorsa, bizi uçaklarla, uzay gemileriyle taşısınlar.”

Geyik laflar tabi bunlar.

Boşuna hiç uğraşmasınlar. Hizmet camiasında bulunanların en tembeli, en âmîsi olan ben, onlara şöyle cevap veriyorum:



Birimiz doğuda, birimiz batıda, birimiz güneyde, birimiz kuzeyde, birimiz âhirette, birimiz dünyada olsak, biz yine birbirimizle beraberiz. Kâinatın kuvveti toplansa bizi mübarek Hizmetimizden ve Risale-i Nur’lardan ve bizi bizden ayıramazlar. Zira biz Kur’ân’a, ülkemize ve milletimize hizmet ediyoruz ve edeceğiz. Âhiret hakikatine inandığımız için, mânevî olan bu sevgi ve dayanışmamızı elbette hiçbir kuvvet sökemeyecektir.



İman, İslâmiyet dersi alarak, manevi büyük faydalara ulaşmama sebep olan bir Hizmete, bütün ruh u canımla borçluyum. Senelerden beri sıkıntılar içerisinde yurt, dersane ve okul açarak gençliğimizi modernite yemi olmakla ebedî zindanlara mahkûm edilmekten kurtaran bir Hizmet davası için senelerce dünya hapsinde kalmaya hazırım.

İman hizmeti palavra. Sadece işin reklam kısmı, yeter ki ülkeyi teslim alalım derdinde idiniz. Derdiniz iman olsa, başlarını açtırmazdınız kızlara. Dine küfreden bir partiyi desteklemezdiniz. Müntesiplerinize faizli kredi çektirip kendi bankanıza yine faize verdirmezdiniz. Himmet adı altında haraç istemezdiniz. Daha dün esnaf bir abi ile konuştum, cemaatiniz gelmiş ve bize 50 bin tl himmet vereceksiniz, yoksa sen bilirsin, karışmayız diye tehdit etmiş. Birinci ağızdan dinledim.

Ey Vicdan Sahipleri,



Hüzün ve ıztırap karşısında kalbden bir parça kopsaydı, “Dünya üzerinde bir genç dinsiz olmuş” haberi karşısında o kalbin atom zerreleri adedince param parça olması gerekirdi.



İşte sizin vereceğiniz vicdani beraat kararı, İslâm gençliğinin, İslâm dünyasının bu dehşetli felaketten tesirli bir şekilde kurtulmasına sebep olacaktır. Ve beni Hizmet ve mensuplarına kopmaz bir bağla bağlayan sebepten biri de budur.



Sakın zannetmeyiniz ki, samimî olarak söylediğim bu sözlerimle gösteriş veya çalım yapılıyor. Asla ve kat’iyen! Çünkü yüzlerce yıl islamiyete bayraktarlık yapmış milletimin vicdanında hiçbir kimseden korkmuyorum, çekinmiyorum.



Biz Hizmet mensupları, iman ve İslâmiyet hizmeti uğrunda zâlimlerin zulmüne mâruz kaldığımız vakit, hapishane köşelerinde veya darağaçlarında ölmeyi, istirahat döşeğindeki ölüme tercih ederiz. Görünüşü hürriyet, hakikati mutlak diktatörlük olan bir esaret içinde yaşamaktansa, hizmet-i Kur’âniyemizden dolayı zulmen atıldığımız hapishanede şehid olmayı büyük bir lûtf-u İlâhî biliriz.

İnşaallah hapishaneler sizleri bekliyor.

Bir Hizmet Mensubu

Bir müslüman


Canım sıkılmış olacak ki cevap verdim bu nasipsizlere. Artık bizden ayrıldılar, bunları gidip dine karşı partilere anlatsınlar. Yerleri orası :)
 

Muminaga

Yeni
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
8,208
Tepkime puanı
989
Puanları
0
Haşhaşi örgütte fetoyu tartışmaların odağından uzak tutmak için "O" yerine "biz" veya "ben" kavramı kullanmaya başladılar.
Bu yazıda güdülen amaçta buna işarettir.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Evvela Hizmet diye tesmiye edilen gurubun, risalei nur cemaatıyla bir ilgisi olmadığını üstad hazrtelerinin yaşayan ve vefat etmiş olanların hayattayken kayda alınmış açıklamalarından biliyoruz.bütün bu açıklamalara rağmen kendilerine bir yarar sağlar mantığıyla risalei nurlardan imdat beklemek karı akıl değildir..Hizmet hareketinin şu haliyle nereye koştuğu, kimlerle içli dışlı olduğu musellem olduktan sonra, bu hareketin türkiye için bir tehlike arzettiği husususu açıktır..Akıllarını pensilvanyaya kiraya vermeyen herkes bu durumu anlar..


"Evvela Hizmet diye tesmiye edilen gurubun, risalei nur cemaatıyla bir ilgisi olmadığını üstad hazrtelerinin yaşayan ve vefat etmiş olanların hayattayken kayda alınmış açıklamalarından biliyoruz...." cümlenizle, durumu özetlemişsiniz. güzel ifade etmişsiniz. teşekkürler.
 

ahze21

Yasaklı
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
550
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
46
alt

Muhterem Fethullah Gülen hocaefendinin herkul.org sitesinde 20/12/2013 tarihinde yayınlanan "YOLSUZLUK" konulu sohbetinin ardından sosyal paylaştım sitelerine İhsan Şenocak'a ait "YAPMA HOCAM" başlıklı bir konuşma düşmüştür. İhsan ŞENOCAK hoca ve onun gibiler apaçık ve maksatlı bir şekilde SAPla SAMANI birbirine karıştırıyor. Tabi niyetleri kötü değilse...

Paragraflar halinde,bayat ve mesnetsiz iftira ve iddialarına kısaca cevap verelim acizane…

İhsan Şenocak Hocanın Fethullah Gülen Hocaefendi açıklamasına cevap - VİDEO


Hocaefendi,Müslüman görünümlü münafıklara beddua ediyor,Müslümanlara etmiyor. Ve bunu da ahitleşme şeklinde ve kendini de dahil ederek,şartlı olarak ifade ediyor. Bu suretteki bir ahitleşmenin hak ve Kur’an’î bir metod olduğu ve mazlumların,iftiraya uğrayanların sıkıntı ve zarurette kaldıklarında başvurdukları son sığınak olduğu,ilmihal seviyesinde dini bilgisi olan herkesin malumu değil midir? Zor durumdakinin,mazlumun çaresizliği ve halini anlayarak,karşı tarafın samimiyeti ve cevabına bakmak yerine,hırsızı bırakıp ev sahibini dövmenin din,insaf ve vicdana sığan tarafı var mıdır? Harâmîlik yapıp,milletin malına menâline el uzattıkları halde hala müslüman olarak görünüyorlarsa öbür tarafta neyin ne olduğu belli olacaktır.

Hocaefendi'nin dua ettiği ve Allah'ın inayetini taleb ettiği O dua Ne Suriye ne Mısır Zalim'inden hafif olmayan duanın muhatablarına edildi,yarası olan gocunur,kabahati olmayan zaten duanın muhatabı değil. Eğer abdestlerinden çok eminler ise namazlarından şüphe etmesinler. O kadar ileri gittiler ki bir tek Allah'ın inayetini taleb etmesi kalmıştı,ACABA ONU DA MI ÇOK GÖRÜYORLAR????

Hocaefendi’nin,hiçbir zaman eşarba-başörtüsüne ''teferruat'' demediği,hem gazetelerde hem de görüntülü sohbetlerinde ‘FURUAT’ dediği açıkça ve defaatle görüldüğü halde,hala daha çarpıtarak “teferruat” demek,ikisini aynı kelime ve anlammış gibi ortaya koymak,alenen art niyet gütmek ve SAHTEKARLIK değil midir?

SABIKALI CÂNÎ'nin (İsrail) kucağına 450den fazla insanımızı gönderenler 9'unun öldürülmesini seyrettiler. Belki partizanlık damarı bunu anlamaz,sadeleştirelim,mahallenizde onlarca cinayetten yatıp çıkmış Câni olsa,O'nun kapısına efelenmek ve racon kesmesi veya laf atması için evladınıza kıyıp gönderir misiniz? Ne olacağı belli değil mi? ESAS o Mavi Marmara vak'asında Ricalül Gayb müdahalesi olmasaydı Türkiye çoktan bir savaş ile Alem-i İslam için olan ikbali ve yürüyüşü ve dahi Peygamberlerin,Hulefai Raşidinin emaneti olan bu dava berheva olacaktı .

Mavi Marmara olayı adına iftira atanlar ve Sn. İhsan Şenocak’a sormalı;İsrail açıkça “Gelirseniz vururum” dediği ve kanlı sicilleri ortada olduğu halde o mazlum şehitleri,korumasızca oraya ve ölüme göndermek ve son anda milletvekillerini gemiden indirmek hangi samimiyet ve AHLAKA sığar? Gönderecekseniz Efendimiz (SAS) gibi ya tam tekmil bir ordu göndereceksiniz veya düşmana yoklama çekmek için bir seriyye göndereceksiniz... Sizinkisi hangisi oluyor peki? Hiçbiri... Geminin vurulacağını hepinizin bildiği-ön gördüğü halde neden saldırı olunca savaş uçaklarımızı göndermediniz? Çünkü sistemsel olarak ‘dost’ görünen İsrail uçak ve mevzilerine tek gülle-bomba dahi atamayacaksınız değil mi? Teknolojiniz göbeğinden İsrail ve Abd’ye bağlı değil mi? Siz ancak CAHİLLER ve siyaset körlerini kandırırsınız hamaset ve iftiralarınızla...

Türkçe Olimpiyatları sadece bir araçtır. Gönüllere ulaşma,ön yargıyı kırma ve değerlerimizi tanıtma adına istifade edilen bir zamane aracıdır. Orada izlediğiniz gençlerin birçoğu Müslüman oluyor,sizi-bizi-değerlerimizi tanıyor,seviyor,en azından düşmanlık ve önyargıları kırılıyor,Allah’ın izniyle. Ben birkaçıyla bizatihi namaz kıldım. Yarın o ‘dansediyor’ dediğiniz çocuklar sizin suratınıza yalanınız ve iftiranızı çarptığında haliniz n’ice olacak..? Düne kadar devlet ve milletçe Erovizyon saçmalığı peşinde koşan,koşturulan bizler,neyin mücadelesini veriyoruz Allah aşkına?

Tecessüs haramdır,sanki o ahlaksız kasetleri Hocaefendi’ye getiriyorlar,iddianıza göre. Hem iftira haramdır diyorsunuz,hem de “kasetler Hocaefendi’ye gelmiş” diyerek,mesnet ve delilden yoksun ve çirkince İFTİRA atıyorsunuz. Gözlerinizle gördünüz mü? Hayır,utanmıyor musunuz peki..? Nerdee…

İhsan bey videonuzda okuduğunuz bütün ayetler sizin aleyhinize... Bir parmağınızla Hocaefendi’yi gösterirken diğer dört parmağınız sizi işaret ediyor. “Peygamberimiz beddua etmemiş” imiş,kimi kandırıyorsunuz? Bi'ri Maune hadisesinde sahabesini öldürenlere beddua etti,hem de sabah NAMAZında etmiştir...

Asıl siz yapmayın İhsan bey,reklam,riya ve menfaat kokan ve güç ve güçlüden yana olma arzusuyla icra edilen samimiyetsiz ve mesnetsiz hareketler bunlar! Azıcık insaf ve basiretle baksanız,olanın karşılıklı bir ahitleşme olduğunu ve kendisini de katarak,kimlere ve hangi şartla beddua edildiğini idrak edeceksiniz. (Aslında ediyorsunuz) Yarın ziyadesiyle utanacaksınız. Bir kavme-cemaate karşı olan hased ve kininiz sizi hakkaniyet ve adaletsizliğe sevketti ise varın tevbe edin,gıybet,iftira ve suizandan sakının Allah için…
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Cevap verirken bir lafları çarpıtarak müslümana yakışmayacak şekilde cevap veriyorsunuz. Karakteriniz kurusun ne diyelim.

Müslüman yalan söylemez derken bir de iftiracılar çıktı.
 

Muminaga

Yeni
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
8,208
Tepkime puanı
989
Puanları
0
Hocaefendi,Müslüman görünümlü münafıklara beddua ediyor,Müslümanlara etmiyor.
"Biz dini cemaat değiliz" diyen yahudisever fetonun izinden gidenlerin şaklabanlığına bakın hele :)
Müslüman görünümlü münafık!?
"sapkın" tanımı fetocu beyinsizleri anlatmakta yetersiz kalıyor..
 

Muminaga

Yeni
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
8,208
Tepkime puanı
989
Puanları
0
Hüseyin Gülerce :
GÜLERCE: BU BENİ ÇOK ÜRKÜTÜYOR
Hizmet Hareketi'ni zaafa uğratan şeydir insanların düşünmemesi, eleştirmemesi ve sorgulamaması. Düşünmeyeceksin, sorgulamayacaksın ve eleştirmeyeceksin. Yukarıdan bir şey geliyorsa bu kesin doğrudur. Bu beni çok ürkütüyor. Bu yapı, bu zihniyet, Türkiye'nin yönetimine hakim olsa ne olur? Allah korusun diyorum."

http://www.haber7.com/guncel/haber/1216599-gulerce-cok-net-konustu-cemaat-kaybedecek
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
@ahze21


O zât-ı âlinin yolunda bulunuyormuş gibi göründüler, çocuklara teheccüd namazı dahi kıldırırlardı. Fakat bu çok sürmedi, asıl hüviyetlerini ortaya koydular. Küfrü resmen hoş gördüler, Allah-u Teâlâ’nın haklarındaki Âyet-i kerime’yi inkâr ettiler. Onlara tâbi olanlar küfürde kaldı ve sonra da küfür diyarına sığındı.


Sûret-i haktan görünüp vaaz ve nasihatlerinde İslâm’mış gibi hararetli konuşmalar yaptılar ve müslümanları tahrik ederek öylesine paralar topladılar ki, ne para bıraktılar, ne araba bıraktılar, hepsini ellerinden aldılar. Hududullah’tan ayrılmaları önce bu icraatları ile oldu.


Bediüzzaman Hazretleri buyururlar ki:
“Bana ızdırap veren, yalnız İslâm’ın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi. Onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt gövdenin içine girdi, şimdi mukavemet güçleşti. Korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezemez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse iman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırabım, yegâne ızdırabım budur. Yoksa şahsımın maruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye vaktim bile yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate maruz kalsam da iman kalesinin istikbâli selâmet olsa.” (Bediüzzaman Said Nursi: Eşref Edip; sh. 16)
Uyan be kardeş!
Bu feryat senin içindir. Senin imanın için feryat ediyor. Dost ve düşmanını tanı artık! Koyun postuna bürünen kurtlardan sakin artık!

Bu mübarek zât nasıl da bu münafıklıkları görmüş ve ne kadar üzülmüş. Artık bu feryadın karşısında uyanmanız lâzım.

Uyan be kardeş!
Düşmanını tanı! Bunlar daha evvel de kazancınızı aldılar, kanlarınızı emdiler, sizi imanınızdan ettiler.

Bir bak, ipin ucu kimin elinde!
Küfür diyarından kumanda ediyor, küffara yaranmak için peşkeş çekiyor. Din-i Islâm’dan ve güzel vatanımızdan seni mahrum etmek için çalışıyor.




 

ahze21

Yasaklı
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
550
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
46
AK Partili isimlerin Efendimiz’e ve dinimize hakaretler içeren sözleri neredeyse herkesin malumu... Ancak son olarak Başbakan Davutoğlu'nun sarf ettiği sözler parti düşünce yapısındaki büyük çelişkiyi bir kez daha gözler önüne serdi.
Davutoğlu'nun dine bunca hakaret içeren açıklamalarda bulunan isimlerin mensup olduğu bir partinin en yetkili ismi olarak ‘düşman istilasına karşı mücadele etmenin her Müslüman için farz-ı ayn olduğu’ fetvasını hatırlatması ve bu yolla partisine oy istemesi adeta bardağı taşıran son damla oldu.

BUGÜN Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt da son olarak kaleme aldığı yazısında bu sözler üzerine AK Partili isimlerin Efendimiz’e ve dinimize hakaretlerini bir kez daha hatırlattıktan sonra AK Parti'nin bu düşünce yapısıyla nereye koştuğunu sordu.

İşte Erhan Başyurt'un "Farz-ı ayn fetvası, Efendimiz’e ve dinimize hakaretler..." başlıklı o yazısı...

AK Parti’nin önde gelen isimlerinden son dönemlerde art arda Efendimiz’e, dini değerlere hakaretler ve şoke eden çıkışlar yapılıyor.

Tamamı “kol kırılır yen içinde kalır” mantığı ile cezasız kalıyor ve unutturulmaya çalışılarak üstü örtülüyor.

Diğer taraftan da bizzat Başbakan, Meclis Grup Toplantısı’nda, “düşmana karşı cihad farz-ı ayn” fetvası üzerinden seçmeni dini referanslarla kendilerine oy vermeye çağırıyor.

Anlamak mümkün değil. Neresinden tutsanız dökülüyor.

İsterseniz önce yapılan ve “üstü örtülen” skandal çıkışlardan bazılarını hatırlatalım.

Efendimiz'e iftira

İçişleri Bakanı Efkan Ala, 14 Temmuz 2014’te partililere şöyle seslendi:

“Peygamber Efendimiz Mekke’yi fethettiğinde muhtemelen kendisine bir pay çıkardı. İnsanın gururlanması doğal bir şeydir. Hemen ayetle ikaz edildi… Biz başörtüsünü kaldırdığımız için kendimize pay çıkarmıyoruz. Kur’an-ı Kerim-i biz her yerde askeri okullarda da serbest yapmadık. Allah yaptırdı. Biz de imtihan edildik…”



Ala’nın “Peygamberimiz gurura kapıldı, biz kapılmadık” sözlerine Diyanet Alo Fetva Hattı şöyle değerlendirmede bulundu:

“Al*lah, O’*nun gu*ru*ru*nu ta ana*dan doğ*ma kır*mış, te*miz*le*miş. Pey*gam*ber*de böy*le bir gu*rur me*se*le*si yok*tu. Yan*lış, yan*lış; ka*sıt*lı söy*le*diy*se if*ti*ra*ya ka*dar gi*der. Ka*sıt*lı de*ğil de böy*le ava*mın ko*nuş*tu*ğu şek*liy*le ge*nel bir ko*nuş*ma yap*tı ise bil*me*den ca*hil*ce yap*mış*tır, Al*lah (cc) af*fet*sin de*riz. Tev*be et*me*si ge*re*kir. Piş*man ola*cak, bir da*ha yap*ma*ya*cak onu…”

Kur’an’la alay etti

AK Parti Milletvekili ve eski Bakan Egemen Bağış’ın “Bakara-makara” diyerek, Bakara Suresi ile dalga geçtiği ve muhatabının doğruladığı konuşmalar da sosyal medyaya düştü.

Bağış orada ayrıca, “Her cuma google’dan bir ayet sallıyorum. Salla gitsin” diyordu.

İlahiyatçıların değerlendirmesi, “Kur’an ile alay etmek, sure ya da ayet anlam veya isimlerini hafife almak, İslam inancına göre kişiyi dinden çıkarır, İslam inancına göre küfürdür ve o kişinin tövbe etmesi gerekir” şeklindeydi.

‘Sakal-ı şerife hakaret

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in yayınlanan bir konuşma videosunda, “sakal-ı şerif” ile ilgili hakaretamiz sözleri ortaya çıktı.

Şahin o skandal konuşmasında, sakal-ı şerif için “kıl”, “sakal-makal” tanımlamalarını kullanıyor.

Sonra da “Sevgili Peygamberimiz vefatından asırlar sonra, kendi sakalından olduğu iddia edilen o kıllara böyle bir saygı gösterildiğini bilseydi kesinlikle yasaklardı” diyor.







Cübbeli Ahmet Hoca’nın “kıl, sakal-makal” hakaretleri için “Efendimiz’e kimseye hakaret ettirmeyiz” çıkışını isteyen sosyal medyada izleyebilir.

Küfre götürür

AK Parti Düzce Milletvekili Fevai Arslan, 16 Ocak 2014’te tövbe edilmezse küfre götürebilecek şu açıklamayı yaptı:

Erdoğan için “Türkiye’nin başında öyle bir lider var ki, dünya liderliği kabiliyetinde bir lider. ALLAH’IN BÜTÜN VASIFLARINI ÜZERİNDE TOPLAMIŞ BİR LİDER Recep Tayyip Erdoğan var…”





Arslan, sonrasında maksadının bu olmadığını ileri sürdü. Dönemin AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik de bir dil sürçmesi olduğunu, “Allah’ın hoşnut olduğu vasıflar” demek istediğini, aksinin zaten “küfür” olacağını açıkladı.

AK Parti Düzce Milletvekili İbrahim Korkmaz da 2 Ocak 2015’te sosyal paylaşım sitesinde şöyle yazdı:

“Çok ama çok sevdiğinizi bildiğim iki önemli şahsiyet bu gecede dünyaya gelmişlerdir. Bunlardan birincisi Hazreti İbrahim, ikincisi ise Hazreti Muhammed’dir… HZ. İBRAHİM TABİİ Kİ BENİM, HZ. MUHAMMED DE KARDEŞİM…”



Korkmaz’ın iki büyük peygamberin isimlerinin kendisi ve kardeşi ile aynı olmasından hareketle “Hazreti” sıfatını kullanarak attığı ve ciddiyetten uzak bu sözleri de haklı olarak büyük tepki topladı.

Korkmaz ise, “Sözlerimin arkasındayım. Yine kullanırım” demeyi tercih etti.

“O’na dokunmak ibadet”

AK Parti Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin de bazı partililerin Ankara ziyaretinde "Arkadaşlarım Sayın Başbakanımıza yakinen sorular sordular, elini sıktılar. Sayın BAŞBAKANIMIZA DOKUNMAK BİLE İNANIN BENCE İBADETTİR. Ben bunu söylüyorum" diyordu.

Düzce milletvekilleri Korkmaz ile Arslan ve Bursa Milletvekili Şahin gibi Mehmet Ali Şahin de partisinde görev yapmaya devam ediyor.



“İkinci peygamber...”

AK Parti Aydın İl Başkanı ve İl Genel Meclisi Başkanı İsmail Hakkı Eser’in partililere yaptığı konuşmada, "Genel Başkanımız ve Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan'a biz o kadar bağlıyız ve aşığız ki, BİZİM İÇİN ADETA İKİNCİ PEYGAMBERDİR. Biz başbakanımızın aşığıyız, başbakanımız bizim için adeta ikinci peygamber gibidir" dediği video yayınlandı.

Konuşmayı maalesef salonda alkışlayanlar bulunuyordu. Partisinden de ciddi bir tepki ile karşılaşmadı.




AK Parti Kırklareli İl Başkanı Hüsmen Ağa Terkin 9 Ekim 2012’de Kutlu Doğum Haftası gerekçesiyle Peygamber Efendimiz adına bir kimlik düzenliyor.

Efendimiz’in çocukları arasına “Tayyip” ismini ekliyor. Kimliğin alt kısmına da AK Parti logosunu ve il başkanlığının numarasını yazıyor. (Haberi okumak için tıklayın)

Terkin, olay ortaya çıkınca, “Efendimiz’e saygısızlık gibi bir hareketi yapacak kadar cüretsiz ve cahil bir insan değilim” demekle yetindi.

“Tayyip” ismini Efendimiz’in çocukları arasına neden eklediğini ise izah etme gereği bile duymadı.

Tepki gösteril(e)medi...

AK Parti Genel Başkanı olduğu dönemde Erdoğan da 3 Mart 2014’te Muğla’da yaptığı konuşmada, “Biz rahmet için geldik gazap için değil. BİZİM RAHMETİMİZ GAZABIMIZI AŞACAKTIR inşallah” diyordu.





Kutsi bir hadis-i şerifte Cenab-ı Hakk’ın zatı için kullanılan bu ifadelerin, miting meydanlarında bir lider tarafından telaffuz edilmesine de partiden bir tepki gel(e)medi…

Efendimiz’e, Kur’an-ı Kerim’e ve dini değerlere bu kadar istismar ortadayken, Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan AK Parti’ye oy vermeyi “farz-ı ayn” fetvası ile zorlaması büyük bir garabet.

AKP nereye koşuyor?

AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla son grup toplantısında konuşan Davutoğlu da, Milli Mücadele sırasında Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi’nin, ‘düşman istilasına karşı mücadele etmenin her Müslüman için farz-ı ayn olduğu’ fetvasını hatırlattı. (Haberi okumak için tıklayın)

Sonra da “Herkes yeni bir Misak-ı Milli’de buluşmalı ve bu Misak-ı Milli’nin hedefi doğrultusunda elinde ne varsa, heybesinde ne varsa bu mücadeleye katılmalı” dedi.

Farz-ı ayn, gücü yeten her Müslüman’ın yapması farz olan dini emirleri ifade eder.

Bir siyasi partiye oy vermek ya da vermemek asla ve kata dinin bir emri olamaz.

Dini bir gerekçe ile insanları bir partiye oy vermeye zorlamak tek başına bir skandaldır.

Dine ve değerlerine hakaretlere sessiz kalıp, dini referansları oy almak için kullanmanın ise mantıki bir izahı yoktur.

Çelişkiler yumağı içinde AK Parti nereye koşuyor?

Anlayan varsa bize de anlatsın!
 
Üst