VEHHABİLİK DİNİ

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova

Vahhabiler türbe yıktıkları için mi din kurmuş oldular?

Allah-u Teâlâ'nın Dinini
Kendilerine Mâletmeye Çalışan Vehhâbîler ve Vehhâbîlik Dini:
Sünnet-i seniyye'yi öldüren, Resulullah Aleyhisselâm'ı hükümsüz hâle getirmeye çalışan Vehhâbîler; Hazret-i Allah'ın son peygamberi, nuru olan Habib-i Ekrem'i küçük görmekle zaten Hazret-i Allah'a alenen hasım kesildiler.
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ini en üstün şerefle müşerref eyleyen Allah-u Teâlâ, Kur'an-ı kerim üzerine yemin ederek onun doğru yolda olduğunu ve dosdoğru bir yolu gösterdiğini; bu nurlu yolda gönül huzuruyla, emin adımlarla yürümesini beyan buyuruyor:
"Yâsin. Kur'an hakkı için ey Resul'üm! Muhakkak ki sen gönderilmiş peygamberlerdensin ve doğru bir yol üzerinde, üstün ve çok merhametli Allah'ın indirdiği Kur'an yolu üzerindesin."
(Yâsin: 1-5)


O öyle bir doğru yoldadır ki, Allah-u Teâlâ'nın nurundan bir nurdur. Kendi nurundan nurunu yarattı, o nurdan mükevvenâtı donattı, Mirac-ı şerif'te Cebrâil Aleyhisselâm dahi bir adım atamadı, o ise huzur-u ilâhîde bulundu, onu nurundan yarattığı için o yanmadı. Amma bu nurdan ayrılan, kim olursa olsun İslâm'dan ayrılmıştır.
Onun dosdoğru bir yol üzerinde bulunduğunu bizzat Allah-u Teâlâ beyan buyuruyor.

Vehhabiler ise ilâhî hükümleri arkaya attı, Sünnet-i seniyye'ye uymayı şirk saydı,Resulullah Aleyhisselâm'ı bırakıp da İbn-i Teymiye'lere, İbn-i Abdulvehhab'lara mı uyuyorlar...


RESULULLAH ALEYHİSSELÂM'A İTAAT ve TESLİMİYET
Resulullah Aleyhisselâm'a itaat etmek, getirmiş olduğu esasların hepsini kabul etmeyi, Sünnet-i seniyye'sine sımsıkı sarılmayı, ahlâkı ile ahlâklanıp edebiyle edeplenmeyi gerektirir.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Resulullah size ne verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse ondan sakının."
(Haşr: 7)
Bu bir emr-i ilâhî değil midir? Bu emr-i şerif'e uyan ancak Allah-u Teâlâ'ya ve Resulullah Aleyhisselâm'a iman etmiş olur. Fakat bundan sapan da muhakkak ki put batağına batmış olur.
Bu emr-i ilâhî'yi bizzat Allah-u Teâlâ buyuruyor ve iman edenlere duyuruyor. Bu emr-i ilâhî'yi inkâr eden Allah-u Teâlâ'yı inkâr etmiştir. O'nu ve O'nun emrini inkâr eden de zaten dinden çıkmıştır.
Ona yapılan her türlü itiraz, bu Âyet-i kerime mucibince inkâr ve küfürdür.
Siz bu emr-i ilâhî'ye uyup Resulullah Aleyhisselâm'ın yolunda mısınız, yoksa İbn-i Teymiye'nin, İbn-i Abdülvehhâb'ın yolunda mısınız?


Allah-u Teâlâ Hazret-i Kur'an'ı Muhammed Aleyhisselâm'a indirdi, yolun doğrusunu göstermek Allah-u Teâlâ'ya ve Resulullah Aleyhisselâm'a âittir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde sâdık müminlerin dinlerine ne kadar bağlı olduklarını, Resulullah Aleyhisselâm'ın emrine ne kadar itaatkâr bulunduklarını haber vererek şöyle buyurmaktadır:

"Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah'a ve Resul'üne iman etmişlerdir."
(Nûr: 62)
Allah-u Teâlâ böyle buyururken, Vehhâbîler'in Resulullah Aleyhisselâm'ı hiçe saymaları, onların müslüman olmadıklarını göstermektedir.


Resulullah Aleyhisselâm'a itaat etmek, rahmeti beraberinde getiren hususlardandır.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Peygamber'e itaat edin ki rahmete erdirilesiniz."
(Nûr: 56)
Allah-u Teâlâ ona her defasında itaat edilmesini bizzat emir buyuruyor. Ancak ve ancak bu suretle rahmete eriştireceğine vaad-i sübhanisi var. Buna aykırı hareket edenler bu rahmet-i ilâhî'den mahrumdurlar.
Onu nasıl küçültmeye çalışıyorsunuz, bu ilâhî emirleri nasıl arkaya atıyorsunuz, çiğnemek istiyorsunuz? Oysa Allah-u Teâlâ rahmetiyle, şefkatiyle size hakikati duyuruyor, iman etmeniz için yol gösteriyor. İmanın da ancak Allah-u Teâlâ'ya ve Resulullah Aleyhisselâm'a iman etmekle kâim olacağını ve ancak bu şekilde rahmete erileceğini ilân ediyor. Bu olmayınca aslâ!



Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime'sinde Zât-ı akdes'i ile Resulullah Aleyhisselâm'ı bir tutmuş, ona yapılan muhalefeti kendisine yapılan muhalefet gibi saymıştır.
Buyurur ki:

"Allah'a ve Peygamber'e muhalefet edenler, işte onlar en aşağılık kimseler arasındadırlar."
(Mücâdele: 20)
Binaenaleyh Allah-u Teâlâ Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e saygısızlıkta ve hürmetsizlikte bulunan kimseyi aşağıların aşağısına indireceğini, rezil ve rüsvay edeceğini haber veriyor.


Hicretin dokuzuncu yılında İslâmiyet artık maddi ve mânevî kuvvet bulmuş, müslümanların eline birçok maddi imkânlar geçmiş, durumları oldukça düzelmişti.
Her türlü imkâna kavuşmuş olmasına rağmen, Resulullah Aleyhisselâm hiç iltifat etmiyor, sade ve mütevâzi yaşayışına devam ediyordu.
Meşrebe diye anılan çardakta bir ay kadar yalnız başına kalmıştı, sabah ve akşam yemeğini yalnız başına yedi.
Bu durumu öğrenen Ashâb-ı kiram telâşa kapıldılar. İçlerinden bazıları Mescid'de mahzun mahzun oturuyor, küçük çakıl taşlarıyla oynayarak içlerindeki sıkıntıyı açığa vuruyorlardı, bazıları da ağlıyordu.
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- izin alarak Resulullah Aleyhisselâm'ın huzuruna girdi. Beline bir ihram bağlayıp hurma lifinden yapılmış bir hasır üzerine uzanmış olduğunu gördü, selâm verdi. Vücudundaki hasır izlerini görünce dayanamadı, ağlamaya başladı.

Resulullah Aleyhisselâm: "Niye ağlıyorsun yâ Ömer!"
diye sorduğunda: "Yâ Resulellah! Ne diye ağlamayayım ki? Kisrâlar, Kayserler dünyanın zevk ve sefâsını sürerken, siz Allah katında en seçkin kul olduğunuz halde böyle bir hayat sürüyorsunuz!"dedi.
Resulullah Aleyhisselâm buyurdu ki:

"Yâ Ömer! Dünya onların, ahiretin de bizim olmasına râzı değil misin?"
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-: "Râzıyım!" diye cevap verdi.
(Ahmed bin Hanbel)
Bir Resulullah Aleyhisselâm'ın yaşayışına bakın, bir de onların yaşayışına bakın!
Öyle lüks içinde yaşıyorlar ki, kralları ecnebî devletlere sefâ için gidiyor, maiyyeti ile beraber... Küçük bir devletin bütçesi kadar bir parayı yazlık için harcıyorlar. Bu parayı da ecnebî devletlere yediriyorlar. İsrafın haddi hesabı yok!
Sarayların sayısı ve masrafı belli bile değil.
Artık Arabistan'da kurdukları köşklere sığamadılar, orası dar geldi, ecnebi devletlerine parayı nasıl akıtıyorlar? Bunca israf bunca masraf İslâm'a uyar mı?
Oysa Allah-u Teâlâ ahirette kullarına zerreden sual sormayacak mı?
Nitekim Âyet-i kerime'lerinde buyurur ki:

"Kim zerre kadar bir iyilik yapmışsa onun mükâfatını görür. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onun cezâsını görür."
(Zilzâl: 7-8)
İlâhî adalet tecelli edecek, herkes bu ilâhî adaletin icabı olarak ya mükâfat veya mücâzat görecek.
Bunların bu hareketi İslâm'a uyuyor mu?
İslâm bu mudur, İslâm'da bu var mıdır? Bu taşkınlık İslâm'a yakışır mı? Resulullah Aleyhisselâm böyle mi yaşadı? Resulullah Aleyhisselâm'ın yaşayışına bakın, bir de bunların durumuna bir bakın! Size kıyas veriyoruz. Bunların neresine kandınız, neresine inandınız? Onları tasdik ettiğiniz zaman siz de küfre girmiş oluyorsunuz!


İmanınız varsa işte ölçü, işte tartı!

 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Allah-u Teâlâ'nın Dinini
Kendilerine Mâletmeye Çalışan Vehhâbîler ve Vehhâbîlik Dini:
Sünnet-i seniyye'yi öldüren, Resulullah Aleyhisselâm'ı hükümsüz hâle getirmeye çalışan Vehhâbîler; Hazret-i Allah'ın son peygamberi, nuru olan Habib-i Ekrem'i küçük görmekle zaten Hazret-i Allah'a alenen hasım kesildiler.
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ini en üstün şerefle müşerref eyleyen Allah-u Teâlâ, Kur'an-ı kerim üzerine yemin ederek onun doğru yolda olduğunu ve dosdoğru bir yolu gösterdiğini; bu nurlu yolda gönül huzuruyla, emin adımlarla yürümesini beyan buyuruyor:
"Yâsin. Kur'an hakkı için ey Resul'üm! Muhakkak ki sen gönderilmiş peygamberlerdensin ve doğru bir yol üzerinde, üstün ve çok merhametli Allah'ın indirdiği Kur'an yolu üzerindesin."
(Yâsin: 1-5)


O öyle bir doğru yoldadır ki, Allah-u Teâlâ'nın nurundan bir nurdur. Kendi nurundan nurunu yarattı, o nurdan mükevvenâtı donattı, Mirac-ı şerif'te Cebrâil Aleyhisselâm dahi bir adım atamadı, o ise huzur-u ilâhîde bulundu, onu nurundan yarattığı için o yanmadı. Amma bu nurdan ayrılan, kim olursa olsun İslâm'dan ayrılmıştır.
Onun dosdoğru bir yol üzerinde bulunduğunu bizzat Allah-u Teâlâ beyan buyuruyor.

Vehhabiler ise ilâhî hükümleri arkaya attı, Sünnet-i seniyye'ye uymayı şirk saydı,Resulullah Aleyhisselâm'ı bırakıp da İbn-i Teymiye'lere, İbn-i Abdulvehhab'lara mı uyuyorlar...


RESULULLAH ALEYHİSSELÂM'A İTAAT ve TESLİMİYET
Resulullah Aleyhisselâm'a itaat etmek, getirmiş olduğu esasların hepsini kabul etmeyi, Sünnet-i seniyye'sine sımsıkı sarılmayı, ahlâkı ile ahlâklanıp edebiyle edeplenmeyi gerektirir.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Resulullah size ne verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse ondan sakının."
(Haşr: 7)
Bu bir emr-i ilâhî değil midir? Bu emr-i şerif'e uyan ancak Allah-u Teâlâ'ya ve Resulullah Aleyhisselâm'a iman etmiş olur. Fakat bundan sapan da muhakkak ki put batağına batmış olur.
Bu emr-i ilâhî'yi bizzat Allah-u Teâlâ buyuruyor ve iman edenlere duyuruyor. Bu emr-i ilâhî'yi inkâr eden Allah-u Teâlâ'yı inkâr etmiştir. O'nu ve O'nun emrini inkâr eden de zaten dinden çıkmıştır.
Ona yapılan her türlü itiraz, bu Âyet-i kerime mucibince inkâr ve küfürdür.
Siz bu emr-i ilâhî'ye uyup Resulullah Aleyhisselâm'ın yolunda mısınız, yoksa İbn-i Teymiye'nin, İbn-i Abdülvehhâb'ın yolunda mısınız?


Allah-u Teâlâ Hazret-i Kur'an'ı Muhammed Aleyhisselâm'a indirdi, yolun doğrusunu göstermek Allah-u Teâlâ'ya ve Resulullah Aleyhisselâm'a âittir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde sâdık müminlerin dinlerine ne kadar bağlı olduklarını, Resulullah Aleyhisselâm'ın emrine ne kadar itaatkâr bulunduklarını haber vererek şöyle buyurmaktadır:

"Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah'a ve Resul'üne iman etmişlerdir."
(Nûr: 62)
Allah-u Teâlâ böyle buyururken, Vehhâbîler'in Resulullah Aleyhisselâm'ı hiçe saymaları, onların müslüman olmadıklarını göstermektedir.


Resulullah Aleyhisselâm'a itaat etmek, rahmeti beraberinde getiren hususlardandır.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Peygamber'e itaat edin ki rahmete erdirilesiniz."
(Nûr: 56)
Allah-u Teâlâ ona her defasında itaat edilmesini bizzat emir buyuruyor. Ancak ve ancak bu suretle rahmete eriştireceğine vaad-i sübhanisi var. Buna aykırı hareket edenler bu rahmet-i ilâhî'den mahrumdurlar.
Onu nasıl küçültmeye çalışıyorsunuz, bu ilâhî emirleri nasıl arkaya atıyorsunuz, çiğnemek istiyorsunuz? Oysa Allah-u Teâlâ rahmetiyle, şefkatiyle size hakikati duyuruyor, iman etmeniz için yol gösteriyor. İmanın da ancak Allah-u Teâlâ'ya ve Resulullah Aleyhisselâm'a iman etmekle kâim olacağını ve ancak bu şekilde rahmete erileceğini ilân ediyor. Bu olmayınca aslâ!



Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime'sinde Zât-ı akdes'i ile Resulullah Aleyhisselâm'ı bir tutmuş, ona yapılan muhalefeti kendisine yapılan muhalefet gibi saymıştır.
Buyurur ki:

"Allah'a ve Peygamber'e muhalefet edenler, işte onlar en aşağılık kimseler arasındadırlar."
(Mücâdele: 20)
Binaenaleyh Allah-u Teâlâ Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e saygısızlıkta ve hürmetsizlikte bulunan kimseyi aşağıların aşağısına indireceğini, rezil ve rüsvay edeceğini haber veriyor.


Hicretin dokuzuncu yılında İslâmiyet artık maddi ve mânevî kuvvet bulmuş, müslümanların eline birçok maddi imkânlar geçmiş, durumları oldukça düzelmişti.
Her türlü imkâna kavuşmuş olmasına rağmen, Resulullah Aleyhisselâm hiç iltifat etmiyor, sade ve mütevâzi yaşayışına devam ediyordu.
Meşrebe diye anılan çardakta bir ay kadar yalnız başına kalmıştı, sabah ve akşam yemeğini yalnız başına yedi.
Bu durumu öğrenen Ashâb-ı kiram telâşa kapıldılar. İçlerinden bazıları Mescid'de mahzun mahzun oturuyor, küçük çakıl taşlarıyla oynayarak içlerindeki sıkıntıyı açığa vuruyorlardı, bazıları da ağlıyordu.
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- izin alarak Resulullah Aleyhisselâm'ın huzuruna girdi. Beline bir ihram bağlayıp hurma lifinden yapılmış bir hasır üzerine uzanmış olduğunu gördü, selâm verdi. Vücudundaki hasır izlerini görünce dayanamadı, ağlamaya başladı.

Resulullah Aleyhisselâm: "Niye ağlıyorsun yâ Ömer!"
diye sorduğunda: "Yâ Resulellah! Ne diye ağlamayayım ki? Kisrâlar, Kayserler dünyanın zevk ve sefâsını sürerken, siz Allah katında en seçkin kul olduğunuz halde böyle bir hayat sürüyorsunuz!"dedi.
Resulullah Aleyhisselâm buyurdu ki:

"Yâ Ömer! Dünya onların, ahiretin de bizim olmasına râzı değil misin?"
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-: "Râzıyım!" diye cevap verdi.
(Ahmed bin Hanbel)
Bir Resulullah Aleyhisselâm'ın yaşayışına bakın, bir de onların yaşayışına bakın!
Öyle lüks içinde yaşıyorlar ki, kralları ecnebî devletlere sefâ için gidiyor, maiyyeti ile beraber... Küçük bir devletin bütçesi kadar bir parayı yazlık için harcıyorlar. Bu parayı da ecnebî devletlere yediriyorlar. İsrafın haddi hesabı yok!
Sarayların sayısı ve masrafı belli bile değil.
Artık Arabistan'da kurdukları köşklere sığamadılar, orası dar geldi, ecnebi devletlerine parayı nasıl akıtıyorlar? Bunca israf bunca masraf İslâm'a uyar mı?
Oysa Allah-u Teâlâ ahirette kullarına zerreden sual sormayacak mı?
Nitekim Âyet-i kerime'lerinde buyurur ki:

"Kim zerre kadar bir iyilik yapmışsa onun mükâfatını görür. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onun cezâsını görür."
(Zilzâl: 7-8)
İlâhî adalet tecelli edecek, herkes bu ilâhî adaletin icabı olarak ya mükâfat veya mücâzat görecek.
Bunların bu hareketi İslâm'a uyuyor mu?
İslâm bu mudur, İslâm'da bu var mıdır? Bu taşkınlık İslâm'a yakışır mı? Resulullah Aleyhisselâm böyle mi yaşadı? Resulullah Aleyhisselâm'ın yaşayışına bakın, bir de bunların durumuna bir bakın! Size kıyas veriyoruz. Bunların neresine kandınız, neresine inandınız? Onları tasdik ettiğiniz zaman siz de küfre girmiş oluyorsunuz!


İmanınız varsa işte ölçü, işte tartı!


Bu kopyala yapıştır yazı,Vehhabilerin din kurduğunu göstermiyor.Sizin ve bu yazıyı yazan kişinin Peygamberi ve dini nasıl çizgisinden çıkararak uydurma bir din haline getirdiğini gösterir.

Zira ayetleri çarpıtmışlar yazıda.Peygamberimize olmadı şeyler isnat etmişler "Allah'ın nurundan yaratılması" gibi böyle birşeyden Allah bahsetmez ama dini bozan kendilerine göre din uyduran tasavvufçuların yüzyıllardır söyledikleri büyük bir yalandır.

Böyle uydurma ve çarpıtmalara araştırmadan inanmayın.Boşuna da bana buradan veryansın etmeyin.Çünkü ben bu uydurmaları araştırdım.Hiçbir şeyi araştırmadan inanmayın.Siz de araştırın.
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,139
Tepkime puanı
3,185
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
Bu beyanlar asla Ehl-i sünnet vel-cemaat olan Araplar’a değildir. Onlara saygı ve sevgimiz sonsuzdur, öyle olması da gerekir!!!!...
Sözümüz Araplar’a değil, İslâm dininden çıkmış, dinini kurmuş Vehhâbîler’edir.

Sen şimdi her sözünün altına şöyle bir imza atıyorsun...Pusulamız KUR'AN ve SÜNNET...

Allah-u Teâlâ’nın nuru, âlemlerin gurur ve sürûru Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) sünnet-i seniye’sini açıkça inkâr ettikleri için tüm bu yazılanlar...Yani senin o imzan da laf ola beri gele için değilse zaten anlaman lazımdı..


Sahâbe-i kiram Hazerâtının evlerini yıkanlar, mübarek kabr-i şerif’lerinin üzerinden buldozerlerle geçenler, ehl-i sünnet âlimlerinden çoğunu sebepsiz yere asanlar, İslâm’ın ilk dönemlerinden kalma mescidleri tahrip edenler, ne kadar kubbe varsa hepsini yerle bir edenler, her türbenin kubbesini de o türbenin türbedârına yıktıranlar, halka zulümler yapanlar, kendi dinlerini açıkça ilân etmişlerdir zaten.


Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:"Bir kimse ebeveyninin veya onlardan birisinin Cuma günü kabrini ziyaret ederek Yâsin-i şerif okursa, küçük günahları affedilir." (Münâvî)
"Kabirleri ziyaret ediniz. Zira ahireti hatırınıza getirir."(İbn-i Mâce)

Kabristana varınca selâm vermelidir.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kabristana vardıklarında şöyle buyururlardı:
"Ey müminler yurdunun sakinleri! Allah'ın selâmı üzerinize olsun. İnşaallah biz de sizlere katılacağız." (Ebu Dâvud)
Enes -radiyallahu anh-den rivayete göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Miraca çıktığım gece Musa (Aleyhisselâm)ın yanından geçtim. O kabrinde namaza durmuştu." (Müslim)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:
"Gözlerim uyur kalbim uyumaz." (Buhârî)
Hayatta da olsa, âhirete inkikal ettikten sonra da olsa izn-i ilâhi ile kendisinden istimdat edenlerin imdadına yetişir.
Bunun da delili şu Hadis-i şerif'tir:
"İşlerinizde sıkıştığınız zaman kabir ehlinden yardım isteyiniz." (Keşfül-hafâ)
Bu da ancak Allah-u Teâlâ'nın rûhâniyetle kudsî ruhla desteklediği kullarda olur, başkasında tecelli etmez.

ECDADIMIZIN SERGİLEDİĞİ EDEP

Necip Türk milleti, mukaddes beldelere gösterilmesi gereken edep tavrını en güzel bir şekilde sergilemiştir.
Yavuz Sultan Selim’den itibaren bütün padişahlar “Hadimü’l-Harameyn” (Mekke ve Medine’nin hizmetkârı) anlayışı ile hareket etmişlerdir.
Kâbe-i Muazzama’nın etrafında, onun boyunu geçmeyecek şekilde bir yapılanmaya gidilmesi,Hicaz demiryolu yapılırken, demiryolunun Medine’ye ulaştığı esnâda, Abdülhamid Han Hazretleri’nin hususi talimatıyla, gürültü yapacak aletlere keçe sarılarak beldede medfûn bulunan Ehl-i Beyt’in ruhlarının rahatsız edilmemesine azami dikkat ve özen gösterilmesi, Medine müdafii Fahreddin Paşa’nın Ravza-i Mutahhara’yı her sabah bizzat kendisinin süpürmesi de bu inceliklerden sadece birkaçıdır. Ecdadımız, değerliye değer verdiği için değer bulmuştur.


kuran ve sünnete tabi olmak için 7 göbekten sünnilik şartı aranmaz/aranmamalı
meseleyi muğlak hale getirip, yıkılmış türbeler gösterip, suudi arabistanlı müslüman kardeşlerimize kafir damgası vurmak yenir yutulur değildir

şimdi oradan bir müslüman kemalizm vs ayininden bir enstentane gösterip
türkiyeli müslümanları kafir göstermesini tasvib eder misiniz

tekfir temalı yaklaşımlardan fayda gelmez
fayda gelmiş olsaydı ilk başta peygamber sav munafıkların kellesini alırdı

bir mezar için tekfir yapacağına
hatalı bakış varsa düzeltme uyarma yoluna gidin
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
kuran ve sünnete tabi olmak için 7 göbekten sünnilik şartı aranmaz/aranmamalı
meseleyi muğlak hale getirip, yıkılmış türbeler gösterip, suudi arabistanlı müslüman kardeşlerimize kafir damgası vurmak yenir yutulur değildir

"Bu beyanlar asla Ehl-i sünnet vel-cemaat olan Araplar’a değildir. Onlara saygı ve sevgimiz sonsuzdur, öyle olması da gerekir!!!!...
Sözümüz Araplar’a değil, İslâm dininden çıkmış, dinini kurmuş Vehhâbîler’edir."

Bu sözler çok açık, ama anlayana...akıl sahibi olana...benim yazılarımda suudi arabistanlı müslümanların tamamı için böyle bir söz var mı??? Neden müfterilik yapıyorsun??? Çok açık seçik bir şekilde Ehl-i sünnet dışı zümreden bahsediliyor... Yaptıkları zulüm ve itikadı bozan uygulamalarından bahsediliyor...

AMA TÜM FORUM ÜYLERİ DE BU TARTIŞMADAN ŞUNU GÖRDÜ Kİ;
Kendi dinlerini uygulayan Vahhabilerin Türkiye savunucusu da bizim Yalnız KURAN'cılar...
Gören göz için olayın özeti...
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
tekfir temalı yaklaşımlardan fayda gelmez
fayda gelmiş olsaydı ilk başta peygamber sav munafıkların kellesini alırdı

Asr-ı saadette münafıklar, Mekke müşrikleri gibi açıktan fesat çıkarmaya cesaret edemezlerse de gizliden gizliye icraatlarını yapmaktan geri kalmazlardı. Yeri geldikçe, fırsat buldukça nifaklarını yayarlardı.

Râfi’ bin Hureymele öldüğünde Resulullah Aleyhisselâm:

“Bugün büyük bir münafık öldü.” buyurmuştur.Bu münafıklar Mescid’e de gelirlerdi. Bazen de diğer yahudilere ve İslâm düşmanlarına nakletmek için müslümanları dinliyorlardı. Bir defasında Resulullah Aleyhisselâm onlardan bazılarını gizli gizli konuşurken görmüştü. Verdiği emir üzerine Mescid’den dışarı çıkarıldılar. Müslümanlar onları dışarı atarken “Yazıklar olsun size! Resulullah’ın mescidinden çıkarılan pis münafıklar!” dediler.

Yanlış karşısında susarak, dilsiz şeytan olmamak adına bu beyanların hepsi.. Bu beyanlarda ayet ve hadis-i şerifler haricinde birşeyler varsa itirazını yap, yoksa sus...
çelebiler'e zaten artık cevap vermiyorum, çünkü hadis-i şerifleri alenen inkar ediyor, bu konuları çokca hatırlatmamıza rağmen ısrar ediyor..Aslında biraz düşünse o kadar açık ki herşey;

Cebrâil Aleyhisselâm, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e Kur'an-ı kerim'i indirdiği ve öğrettiği gibi sünnet'i de indirmiş ve öğretmiştir.
Kur'an-ı kerim vahiy olduğu gibi, Hadis-i şerif'ler de vahiydir.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"O kendiliğinden konuşmamaktadır. Onun konuşması, ancak kendisine bildirilen vahiyden başka bir şey değildir."
(Necm: 3-4)Abdullah bin Amr -radiyallahu anh- buyururlar ki:"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'den her ne işitirsem yazardım. Kureyşliler beni bundan menetmek istediler. Dediler ki; 'Sen her şeyi yazıyorsun. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ise beşerdir. Rızâ halinde de gazap halinde de söz söyler.' Bu tenbih üzerine yazmaktan bir müddet vazgeçtim. Nihayet bu durumu Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-e arzettim. Mübarek parmağını ağzına götürerek:
"Yaz! Nefsim kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, buradan hak sözden başkası çıkmaz!"
buyurdu." (Ebu Dâvud: 3646)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in her sözü ilâhî bir vahye isnad eder.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Peygamber size ne verdiyse onu alınız, neyi yasak ettiyse ondan sakınınız." (Haşr: 7)
Şu kadar var ki, Kur'an-ı kerim vahyin en yüksek mertebesidir. Lâfzı ve mânâsı ile birlikte vahyolunmuştur.
Hadis-i şerif ise Vahy-i metlüv, yani okunan vahiy değildir. Lâfzı olmayıp sadece mânâdan ibarettir. Allah-u Teâlâ'nın muradını bildirmektedir.

Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Efendilerimiz dinin esaslarını doğrudan doğruya Kur'an-ı kerim'den alırlardı. Açık bir hüküm bulamazlarsa, hemen Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e sorarlardı. O da bir taraftan kendisine vahyolunan Âyet-i kerime'leri Allah-u Teâlâ'dan aldığı gibi arttırma ve eksiltme yapmadan bütünüyle tebliğ ederken, diğer taraftan da onlardan ne gibi mânâlar kastedilmiş olduğunu sözleriyle, işleriyle tefsir ve izah eder, sarih hükümleri ortaya koyardı.
Âyet-i kerime'de:
"Resul'üm! Biz sana da Kur'an'ı indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın." buyuruluyor.
(Nahl: 44)

Allah-u Teâlâ Kur'an-ı kerim'inde namazın farz olduğunu bildirdi. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise Allah-u Teâlâ'dan aldığı vahiy ve ilham ile namazın vakitlerini, rekâtlarını, âdâb ve erkânını ve nasıl kılınacağını hem anlattı, hem de müslümanların gözü önünde kıldı. Sonra da:
"Beni namaz kılarken nasıl görmüşseniz, siz de öylece kılınız!"
buyurdu. (Buhârî)

Oruç Âyet-i kerime'si nâzil olunca, müslümanlar Ramazan orucunun farz olduğunu anladılar ve oruçlarını tuttular.
Fakat oruçlu olduğunu unutarak yenilen veya içilen bir şeyin orucu bozup bozmayacağı hakkında Âyet-i kerime'lerde açık bir hüküm yoktu.
Kur'an-ı kerim'de zekâtın farz olduğu bildirilmekteydi. Ancak ne kadar malı olana zekâtın farz olduğu, hangi mallardan zekât verileceği, nisap miktarları belli değildi. Hacc da böyledir.
Âyet-i kerime'lerde temiz olan şeylerin helâl, pis olan şeylerin de haram olduğu haber verilmiş, fakat bunların neler olduğu bildirilmemiştir.
Bütün bunları birer birer izah eden Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in Hadis-i şerif'leri ve Sünnet-i seniyye'sidir.
İnsanları dünya saâdetine ve âhiret selâmetine ulaştıracak ne varsa hepsini açıklamış, geriye bir şey bırakmamıştır.
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Sakın sizden birinizi emrettiğim veya nehyettiğim hususlardan biri kendisine ulaşınca, koltuğuna yaslanıp 'Bilmiyorum! Biz Allah'ın kitabında ne buluyorsak ona uyarız.' derken bulmayayım."
(Tirmizî)Bütün bu izahlardan anlaşılıyor ki, Kur'an-ı kerim ve Sünnet-i seniyye'yi birbirinden ayırmak mümkün değildir.


Resulullah Aleyhisselâm'a itaat, onun sünnetine uymaktan ibarettir. Bunun içindir ki Sünnet-i seniyye'ye uymak, İslâm'ın ve imanın bir gereğidir.
Ona itaat etmek, verdiği hükme razı olmak, söylediği söze boyun eğmek, getirdiği her şeyi tereddütsüz kabul etmek mümin olmanın şiarıdır. Aksi takdirde inanmanın mânâsı kalmaz. Ona muhalefet ederek Allah-u Teâlâ'ya itaat etmek düşünülemez.


O nedenle yanlız kuran'cılar "çelebiler vb." 'lerine Allah'ım hidayet etsin diye dua etmekten başka yapacağımız birşey yok..
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,139
Tepkime puanı
3,185
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
"Bu beyanlar asla Ehl-i sünnet vel-cemaat olan Araplar’a değildir. Onlara saygı ve sevgimiz sonsuzdur, öyle olması da gerekir!!!!...
Sözümüz Araplar’a değil, İslâm dininden çıkmış, dinini kurmuş Vehhâbîler’edir."

Bu sözler çok açık, ama anlayana...akıl sahibi olana...benim yazılarımda suudi arabistanlı müslümanların tamamı için böyle bir söz var mı??? Neden müfterilik yapıyorsun??? Çok açık seçik bir şekilde Ehl-i sünnet dışı zümreden bahsediliyor... Yaptıkları zulüm ve itikadı bozan uygulamalarından bahsediliyor...

AMA TÜM FORUM ÜYLERİ DE BU TARTIŞMADAN ŞUNU GÖRDÜ Kİ;
Kendi dinlerini uygulayan Vahhabilerin Türkiye savunucusu da bizim Yalnız KURAN'cılar...
Gören göz için olayın özeti...

vehhabilik siyasi bir akım olmalı; siz ise meseleyi mezhebe dönüştürmüşsünüz
suudi arabistanda hac dolayısıyla bulundum; genelde maliki mezhebine bağlı olduklarını söylerler
ancak güncel alimlerin fetvalarından faydalanırlar ve bilgili olanlar selefi metod izlerler

namazlarında niyazlarında zekatlarında çok müttaki insanlardır, bilhassa medine halkı..
bu imanlı kardeşlerimizin sanal sahte mezhebe mensup göstermek
müminler arasına tefrika tohumları ekmektir

youtube vb sitelerde tekfirci şia, sünni, selefi videoları kaynıyor zaten
ve herbirinin sağlam argumanları, retorikleri bulunmatadır (tıpkı yaptığınız gibi)
bari burda tekfir belası/fitnesine bulaşmayalım
kardeşlerimizin arasını bozmayalım
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Mesele o kadar da masum degil be Hakperest.
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
@Hakperest kardes tekfir meslesinde bence haklidir.

Bu tekfir illeti ümmeti birbirine düsürdü. Herkes kendi hizbi disindakini tekfir eder hale gelmis olacak is degil. Bu vaziyet ancak ümemtin düsmanlarina yarar.
Aklimizi basimiza almamiz lazim.
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
vahhabilik* konusacaksak, bu kulaktan dolma yada ansiklopedik bilgilerden alinti yaparak olmaz. Cok yüzeysel iceriklerle saglikli bir sey ortaya konamaz.

*bu tabire sidettle karsi cikarlar.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
vahhabilik* konusacaksak, bu kulaktan dolma yada ansiklopedik bilgilerden alinti yaparak olmaz. Cok yüzeysel iceriklerle saglikli bir sey ortaya konamaz.

*bu tabire sidettle karsi cikarlar.

Aynen, mesela gerçeklerden konuşalım. Geçen gün 1 polisimiz ile 1 askerimizin şehit edilme olayını hepimiz okuduk.

Bunu yapan kişi sevap işlediğini, çünkü bu ülkenin komple müşrik olduğunu düşünüyor.

İşte sana gerçek vahabilik.

Buyurun bunu yorumlayın.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Işid'in bizi tehdit etmesini de akabinde konuşalım.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
@muadh sen ne diyorsun?

Şehit olan polis ile askerimiz sence şehit mi?
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Tekfir'i bu kadar da ocu gostermenin bir anlami yok. Birileri bunu yanlis anliyor ve her onune gelene tekfiri basiyor diye İslam'i olan bu kavrami hepten gundemimizden cikarmanin bir anlami yok.

Belli ki birileri muayyen ile umum tekfiri birbirine karistiyorlar.

Bir soz ve/veya fiil kufur ise buna kufur demenin neresi yanlis veya bunun adi neden tekfircilik olsun. Tekfiri kisilere indirgemek farkli sey dedigim gibi bir hususun kufur oldugunu soylemek farkli seydir.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Tekfir'i bu kadar da ocu gostermenin bir anlami yok. Birileri bunu yanlis anliyor ve her onune gelene tekfiri basiyor diye İslam'i olan bu kavrami hepten gundemimizden cikarmanin bir anlami yok.

Belli ki birileri muayyen ile umum tekfiri birbirine karistiyorlar.

Bir soz ve/veya fiil kufur ise buna kufur demenin neresi yanlis veya bunun adi neden tekfircilik olsun. Tekfiri kisilere indirgemek farkli sey dedigim gibi bir hususun kufur oldugunu soylemek farkli seydir.

İyi de red daha 3 gün önce olan olayı hepimiz okuduk. Adam askerimizi ve polisimizi vuruyor ve sevap işlediğini düşünüyor.

Sen ise bunda tehlike görmüyorsun.

O askerin ya da polisin çoluk çocuğu vardı red.
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
Aynen, mesela gerçeklerden konuşalım. Geçen gün 1 polisimiz ile 1 askerimizin şehit edilme olayını hepimiz okuduk.

Bunu yapan kişi sevap işlediğini, çünkü bu ülkenin komple müşrik olduğunu düşünüyor.

İşte sana gerçek vahabilik.

Buyurun bunu yorumlayın.

buna aslinda ayni düsüncede olan birisi cevap vermeli.

Bulursan benim icinde sor, müsriklerin öldürülmesi caiz miymis.
Mekke de o kadar müsrik vardi, o zaman sahabeler gördügü yerde onlari öldürmüs mü?
Ben aslinda bu noktanin üstünde durulmasi gerektigini düsünüyorum.

Birde su var, o adam denilen gibi birisimi yoksa sapik birisi mi?
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
İyi de red daha 3 gün önce olan olayı hepimiz okuduk. Adam askerimizi ve polisimizi vuruyor ve sevap işlediğini düşünüyor.

Sen ise bunda tehlike görmüyorsun.

O askerin ya da polisin çoluk çocuğu vardı red.

Ben o konuyla ilgili tek bir kelime dahi etmedim. Etmemi istersen de uzgunum ama edemem. Sadece sunu soyleyeyim;

Turkiye'de olen polisler veya askerler ne ugruna oluyorlar? İslam'da sehit kime nedir?
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,880
Tepkime puanı
2,060
Puanları
113
Konum
Mars


Ben o konuyla ilgili tek bir kelime dahi etmedim. Etmemi istersen de uzgunum ama edemem. Sadece sunu soyleyeyim;

Turkiye'de olen polisler veya askerler ne ugruna oluyorlar? İslam'da sehit kime nedir?

kime denir? açık ol red açık
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir


Ben o konuyla ilgili tek bir kelime dahi etmedim. Etmemi istersen de uzgunum ama edemem. Sadece sunu soyleyeyim;

Turkiye'de olen polisler veya askerler ne ugruna oluyorlar? İslam'da sehit kime nedir?

Polisler rızık için polis oluyor.

Askerler de toprağımızı korumak, camide ibadet edenlerin canına, malına, ırzına bir zarar gelmesin diye oluyor.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Polisler rızık için polis oluyor.

Askerler de toprağımızı korumak, camide ibadet edenlerin canına, malına, ırzına bir zarar gelmesin diye oluyor.

:)

Rizik icin her yol mubah yani.

Ebu Hanzala'yi hic duydun mu lafons hani su Halis Bayancik. Kac kez iceri girip cikti sayisini herhalde kendisi de unutmustur. Keza arkadaslari da oyle. Bunlar gavur mu da ikide bir hapse tikiyorlar.

Keza hic alakalari olmadigi halde El-Kaide baskini adi altinda hapse giren Muslumanlarin sayilarini biliyor musun?
 
Üst