tevhid_yolcusu
Profesör
- Katılım
- 30 Eyl 2009
- Mesajlar
- 811
- Tepkime puanı
- 34
- Puanları
- 0
Vesile, kendisiyle bir amaca ulaşmak için yapılan yakınlaştırıcı ameldir. Birçok müfessir vesileyi yakınlık diye yorumlamıştır. Diğer bir ifadeyle vesile, yaklaşma vasıtası, Allah katında yakınlık kazandırıcı, sevaba nail kılıcı hususlardır. O halde Allah katında yakınlık kazandırıcı her güzel iş, O'na bağlılığı pekiştiren her amel vesilenin konusuna dahildir.
Vesile, Kur'an-ı Kerim'de iki ayette geçmektedir:
"Ey inananlar, Allah'tan sakının, O'na vesile arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki, kurtuluşa eresiniz" (5/Maide, 35).
"O yalvardıkları da, onların (Allah'a) en yakın olan(lar)ı da Rabb'lerine yaklaşmak için vesile ararlar. O'nun merhametini umarlar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, cidden korkunçtur" (17/İsra, 57).
Bu ayet-i kerimelere göre insanların Allah'a yakın diye yarar umdukları, şefaat bekledikleri, hatta dua ile yönelip yalvardıkları varlıklar bile O'na yaklaşmak için vesile aramaktadırlar. O halde vesile salih amel yapmaktır. Yoksa yakınlık kursun diye Allah ile kendimiz arasında aracılar bulmak değildir.
Maide Suresi 35. ayette vesile arama'ya yapılan çağrının hemen ardından gelen "Allah yolunda cihad" bu kavramın en iyi tefsiridir. Yani Allah yolunda her tür gayret, vesilenin kapsamına girmektedir. Mü'minleri kendisinden sakınmaya davet eden Allah Teala takva'nın vesilelerini/yollarını da bu ve benzeri bir çok ayette göstermiştir.
Mü'mini mü'min yapan, Allah'a dost ve yakın yapan mücerred iman değildir. Bizi müslüman yapan, Allah'tan layıkıyla korkmak, Kur'an ahlakına göre eylemlerimizi biçimlendirmek, kötü işlere, münkere bulaşmamak, iyiliği yaygınlaştırmaktır. Allah'tan sakınmak (takva) da soyut bir vicdan işi değildir. Muttaki olmak, eldeki tüm olanaklarla O'na yaklaşma vesileleri (yolları) aramaktan geçer. Her fırsatta yapılacak salih ameller Allah ile olan yakınlığımızın teminatıdır.
Allah'a yaklaşmak, yakın olmak fiziksel değildir. Zaten Allah insana şahdamarından daha yakındır. O halde söz konusu yakınlık manevi ve değer açısından yakınlıktır. Allah dua ve isteklere cevap verme bakımından da insana yakındır. Nerede olursak olalım bizi işitir. O halde dua ve istekte bulunurken de aracı koymak anlamsızdır:
"Kullarım, sana benden sorar(lar)sa (söyle): Ben (onlara) yakınım. Bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm. O halde onlar da bana yönelsinler, bana inansınlar ki, doğru yolu bulalar" (2/Bakara, 186)[ 7/56, 11/61, 34/50]
Allah ile insanlar arasında zaman açısından da uzaklık yoktur:
"Allah'a göre, şu kimselerin tevbesi makbuldür ki, cahillikle bir kötülük yapıp hemen ardından dönerler. İşte Allah onların tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" (4/Nisa, 17)[2/214, 4/77, 11/64-81, 14/44, 21/109, 42/17, 61/3, 63/10, 72/25]
İnsanlara Allah katında ne zenginlik, 'ne evlat çokluğu bir yakınlık sağlamaz. Allah katında yakınlık sağlayıcı vesile, inanıp salih amel işlemektir. Sebe Suresi 37. ayette şöyle buyrulmaktadır:
"Ne mallarınız, ne de evlatlarınız size katımızda bir yakınlık sağlamaz. Ancak inanıp faydalı iş yapanlar başka. Onlara yaptıklarının kat kat fazlası mükafat vardır ve onlar saraylarda güven içindedirler"[3/45, 5/27, 9/99, 11/6, 46/28, 56/11, 83/21-28, 96/39]
Fevzi Zülaloğlu
Vesile, Kur'an-ı Kerim'de iki ayette geçmektedir:
"Ey inananlar, Allah'tan sakının, O'na vesile arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki, kurtuluşa eresiniz" (5/Maide, 35).
"O yalvardıkları da, onların (Allah'a) en yakın olan(lar)ı da Rabb'lerine yaklaşmak için vesile ararlar. O'nun merhametini umarlar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, cidden korkunçtur" (17/İsra, 57).
Bu ayet-i kerimelere göre insanların Allah'a yakın diye yarar umdukları, şefaat bekledikleri, hatta dua ile yönelip yalvardıkları varlıklar bile O'na yaklaşmak için vesile aramaktadırlar. O halde vesile salih amel yapmaktır. Yoksa yakınlık kursun diye Allah ile kendimiz arasında aracılar bulmak değildir.
Maide Suresi 35. ayette vesile arama'ya yapılan çağrının hemen ardından gelen "Allah yolunda cihad" bu kavramın en iyi tefsiridir. Yani Allah yolunda her tür gayret, vesilenin kapsamına girmektedir. Mü'minleri kendisinden sakınmaya davet eden Allah Teala takva'nın vesilelerini/yollarını da bu ve benzeri bir çok ayette göstermiştir.
Mü'mini mü'min yapan, Allah'a dost ve yakın yapan mücerred iman değildir. Bizi müslüman yapan, Allah'tan layıkıyla korkmak, Kur'an ahlakına göre eylemlerimizi biçimlendirmek, kötü işlere, münkere bulaşmamak, iyiliği yaygınlaştırmaktır. Allah'tan sakınmak (takva) da soyut bir vicdan işi değildir. Muttaki olmak, eldeki tüm olanaklarla O'na yaklaşma vesileleri (yolları) aramaktan geçer. Her fırsatta yapılacak salih ameller Allah ile olan yakınlığımızın teminatıdır.
Allah'a yaklaşmak, yakın olmak fiziksel değildir. Zaten Allah insana şahdamarından daha yakındır. O halde söz konusu yakınlık manevi ve değer açısından yakınlıktır. Allah dua ve isteklere cevap verme bakımından da insana yakındır. Nerede olursak olalım bizi işitir. O halde dua ve istekte bulunurken de aracı koymak anlamsızdır:
"Kullarım, sana benden sorar(lar)sa (söyle): Ben (onlara) yakınım. Bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm. O halde onlar da bana yönelsinler, bana inansınlar ki, doğru yolu bulalar" (2/Bakara, 186)[ 7/56, 11/61, 34/50]
Allah ile insanlar arasında zaman açısından da uzaklık yoktur:
"Allah'a göre, şu kimselerin tevbesi makbuldür ki, cahillikle bir kötülük yapıp hemen ardından dönerler. İşte Allah onların tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" (4/Nisa, 17)[2/214, 4/77, 11/64-81, 14/44, 21/109, 42/17, 61/3, 63/10, 72/25]
İnsanlara Allah katında ne zenginlik, 'ne evlat çokluğu bir yakınlık sağlamaz. Allah katında yakınlık sağlayıcı vesile, inanıp salih amel işlemektir. Sebe Suresi 37. ayette şöyle buyrulmaktadır:
"Ne mallarınız, ne de evlatlarınız size katımızda bir yakınlık sağlamaz. Ancak inanıp faydalı iş yapanlar başka. Onlara yaptıklarının kat kat fazlası mükafat vardır ve onlar saraylarda güven içindedirler"[3/45, 5/27, 9/99, 11/6, 46/28, 56/11, 83/21-28, 96/39]
Fevzi Zülaloğlu