Muazzam bir tarif olmuş. Bu görüşlerine katılıyorum. Burada bir sorum olacak: Emeviler ve Abbasiler hakkında ne düşünüyorsun? Bu noktada kendi görüşümü kısaca belirtmek isterim: Felsefi olarak hak-batıl diyalektiğine inanıyorum. Bu tamamen şahsi görüşümdür! Hak, her daim batılın aldığı pozisyona göre pozisyon almalı. Bu diyalektiği sahabede görmek mümkün. Mesela Hz. Ömer, Hz. Muaviye'nin valiliğini elinden almak için Şam'a gider. Zira Hz. Ömer'e ''Muaviye saraylarda oturuyor, düzenli ordular kuruyor, gösterişli bir yaşam sürüyor'' şeklinde şikayetler gitmiştir. Hz. Muaviye, Hz. Ömer'e der ki: ''Ya Ömer, bilad-i Şam'ı Mekke ve Medine Urbanının dünya görüşüyle yönetemezsin; buralarda kütüphaneler var, felsefi ekoller var, mektepler var, kadim kültürler yüksek medeniyetler var. Buranın yerleşik bir bürokrasi kültürü, protokol geleneği var; eğer burada gösterişli saraylarda, nizamlı ordularla iş yürütmezsen devlet erkini ciddiye almazlar'' der. Hz. Ömer bu argümanı kabul eder ve Hz. Muaviye'nin devlet felsefesine yol verir. Burada müthiş bir şey var. Hz. Ömer'den alınacak bir sünnet olarak teravihi değil, ben bunu görüyorum. Müthiş bir hak-batıl diyalektiği bu. Diyalektik; bir tezin antitezinden sürdürülebilir bir sentez çıkarmaktır. Dinde diyalektik olmaz elbette fakat dediğin gibi şeriatte ve muamelatta bu var; bilhassa fıkıhta bu var. İslam dininin son şeriatini kıyamete kadar canlı tutacak dinamik işte burada saklı. Buna ictihad kapısı demiş eskiler. Modern felsefede buna; diyalektik usûlüyle yeni paradigmalar oluşturmak deniyor. Emevilere ve Abbasilere bugün kızmak ve lanetlemek çok kolay elbet, lakin kendi dönemlerinde doğru olanı yaptıklarına inanıyorum çünkü karşısında duran batıl, bunu böyle gerektiriyordu. Yahu herifler ta İstanbul önlerine kadar gelmişler bir düşünsene? Bunu sen nasıl duygusal düşünüp lanetleyebilirsin ki? Elbette hatalar olmuştur fakat genel çerçeve olarak siyasal sahada çok başarılı olduklarını düşünüyorum. Emevi ve Abbasi dini diyorlar! Bu tabir çok yanlış. Ne demek Emevi dini? Bunlar tevhid temelli dinin hanif çekirdeğini mi tahrif ettiler? Hayır, Emeviler ve Abbasiler, İslam şeriatinin değerler parametresini o günün şartlarına göre yorumlamıştır. İslamın muvahhid çekirdeği güneş gibi ortadadır. Emevi yorumu elbette bugüne göre çok yabancı gelecektir, bu gayet normaldir çünkü günümüzün BATILI değiştide ondan. Emeviyi anlamak için o günün batılına bakmak gerek. Günümüzün batıl paradigmalarında artık demokrasi, insan hakları, evrensel bakış açıları, üretim ve tüketim anlayışları geçmişe nazaran fevkalade değişmiştir. Onun için bugünün problemi batıl değil, bizim batılılla olan diyalektiği koparmamızdır. Denge bozuldu ve biz sapaladık. Onun için bu Emevi paradigmalarıyla kuracağımız devlet, bizi otomatikmen IŞİD ve taliban gibi olmaya mahkum edecektir çünkü zaman tüneline girip ta Emeviyyede çıkmak durumunda kalacağız. Sen devletini nasıl kurarsan kur, Emevi paradigmalarını din/itikat haline getiren mollalar ve âlimler her daim büyük tartışmalar açacaklar, dürtükleyecekler, razı olmayacaklar, huzur vermeyecekler, eleştirecek, tükürecek, lanetleyecek ve eninde sonunda devleti ve ümmeti o girdaba sokacaktır. Dikkat edersen bizde İslam adına siyaset meydanına çıkan herkes devletin başına geçince ufku genişliyor, neyin ne olduğunu anlıyor ve kısmi de olsa adı konulmamış bu çizgiye geliyor. Kendisi olamadan, şizofren bir tavırla, sıkıla sıkıla aslında doğru olanı, yanlış mı yapıyorum acaba korkusuyla uyguluyor. Oysa bu yazılıp çizilse ve adı konulsa kendinden emin adımlarla ilerleyeceğiz ama yok işte. O çapta âlim yok malesef.
Biz gibi basit zevatların(kendi adıma söylüyorum, başkalarına basit demek haddim değil) bu forum köşelerinde döktüğü incileri umarım birileri keşfederde değerlendirir.
Söylediklerine ekseriyetle katılıyorum, şöyle ki.
Tevhid inancının çekirdeğinin yok olabileceği, Kıyamete kadar herhangi bir zaman diliminde Muvahhid insanların tamamen ortadan kaybolabileceği,
Allah'ın dinin özü kıldığı bu temel kavramların asla yok hükmüne kadar düşmeyeceği konusunda hemfikirim.
Nitekim ahir zaman ümmetiyiz aksi halde din biter, kıyametin kopması gerekir.
düştüğünün genele şamil olduğu artık ayan olunca da elçiler aracılığı ile Allah-ü Teala tekrar hatırlatmış,
o enerjiyi yine kainatta işler hale getirmiştir.
Zaten Resulullah A.S'ın din mücadelesi, Atası İbrahim'in oğulları olan Mekke halkının, tevhidi parça paraça edip,
geçmiş ataları içinden yücelttikleri bazı insanların ruhaniyetlerini daimi olarak Hayy ilan etmeleri, Allah'ü teala ile aralarında aracı kılmaları,
ritüel haline getirip o ruhlar adına mekanlar tahsis ederek, belirli zaman dilimlerinde adaklar adayarak, imdada çağırarak ve şefaat umarak
Allah'a şirk koşmaları ve gazaplandırmaları değil miydi?
Resulullah'a hitaben de "
Allah'ı bir tanıyan Hanifler olarak İbrahim'in dinine uyun. O müşriklerden değildi." buyuruyor,
Resulullah'ın savaşı İbrahim'in dinini bozup şirk dini hale getiren Mekkeli müşrikleri hanif İbrahim dininin aslına çevirme mücadelesi idi.
Tıpkı şimdi olduğu gibi müşrikler doğru yol bizim atalarımızı üzerinde bulduğumuz yol sen kim oluyorsun iddiasında iken,
Resulullah hayır, Siz Allah'ın indirdiği temiz tevhid dinini tahrif ettiniz, Allah'ın dunundan rabler ve ilahlar edindiniz,
o çağırıp durduğunuz şahısların Allah'ın yanında hiçbir hükmü ve delili yoktur,
"La ilahe" deyip bu ilahların tamamını inkar edin ve fıtratın aslı olan bir olan Allah'a "İllAllah" diyin, benim anladığım din budur.
Tabi ki burada her insan kendisi için İlah nedir, rab nedir bu kavramları mutmatin olarak, yakini olarak bilecek kadar tanımlamaya çalışmalı,
tefekkür etmelidir.
Emevi ve Abbasiler, ki biz sadece Yezid'ler, Haccacı Zalimler diye sayıklıyoruz ama,
ne adını zikretmediğimiz zevatlar bu dinin muamelatına zarar gelmesinde çok etkili oldular.
Sen belki itikadi yönden doğrusal bir bağlantı kurmuyorsun ama, şahsi kanaatim saltanatı kaybetmemek adına,
(halifelik demiyorum bakın, bence kesinlikle bir hilafet makamı değildi bu saltanatlıklar) çevrilen ihtiras dolaplarına
belirli bir süre sonra itikadi konular, kader inancındaki saptırmalar, Kabeye alternatif hac noktası olarak
Marwan'ın siyaseten inşaa ettirdiği mescisi aksa, kubbet-üs sahra, bunların üzerine yazılan Miraç hikayeleri bunların en belirgin örnekleridir. Külliyat üretiminin tavan yaptığı, tüm fasih kaynakların yozlaştırıldığı
devlet eli ile külliyat üretildiği dönemlerdir.
Ama gelelim olayın aslına,
Herkes Kerbela olayına dikkat çeker konuşulur... ama olayın kilit noktası Harre Vakıa'sıdır.
Peygamberin kendi elleri ile kazdırdığı, mübarek islamın cihad sembollerinden hendek savaşının hendekleri,
20 küsürü Bedir gazisi olan sahablerin kanları ile doldu taştı, Ebu Said El Hudri sakalları yolunarak işkence ile öldürüldü.
Peygamberin kıymetlisi ensarın yurdu Medine günlerce yağmalandı, kadınların ırzlarına geçildi, ortaya İslam tarihinin kara lekesi,
yüz karası, adı doğru düzgün bile anılmayan babaları katledilmiş, annelerinin ırzına geçilmiş bir "Evlad-ı Harre" nesli bıraktı.
Bunlar kim tarafından yapıldı biliyoruz değil mi? Halife dediğimiz başına hazret dediğimiz Muaviye'nin saltanatı kendi elleri ile teslim ettdiği
biricik oğlu Yezid eli ile... En ağırıma giden de ne biliyor musunuz?
Yezid'in Medine üzerine gönderdiği askeri kuvvetlerde Bizanslı Rum emir ve askerleri de rica minnet katarak sahabenin üzerine göndermesi idi.
"Umeyye oğulları Mekke'nin fethinin öcünü almışlardır." kavlen de tarihe düşülen bu not fiilen kesinlikle doğrudur.
Kim ne derse desin, kim ne anlatırsa anlatsın kavlen doğru yanlış,eksik,fazla olabilir bu nakil, ama fiilen kesinlikle doğrudur.
Resulullah'ın toplum üzerindeki etkisi vefatının üzerinden sonra an be an düşmeye başlayınca, bu "Tüleka" denen Fetih ile
müslüman olan umeyye oğulları, kureyşiler, abbasoğulları hamlini va'z ettiler, Muaviye, Ebu Süfyan, hatta ve hatta
abbasilere kadar uzanırsak İbn-i Abbas 'da dahil, etkisini rahatlıkla "Tüleka" etkisini okuyabiliriz tarihten.
Bu İslam'ın nakil kültürünün kırılma notalarının en önemlisidir ve sahabe kültürüne, asrı saadete son darbe Harre'de indirilmiş boynu Emeviler tarafından vurulmuştur. İkindinin sünnetini kaçırmamış diye bizim ham sohtaların güya metheddikleri adamlar,Haccaclar, Emevi saltanatını eleştirene, devlet eli ile üretilmiş külliyata, kader tanımına karşı çıkan ilim adamlarını bile mescidlerde milleti gözü önünde eli ile katletmiş, Emeviye karşı çıkanın kanı, malı, bize helaldir diye naralar atmıştır. Sonra ortaya Mu'tezile ile baskın çıkan Abbasilerin'nin bu tutumlarının alrında
Emevilerin bu futursuz katlam ve hezeyanlarının tepkileri yatmakta değil midir. Onlarda tutup Nizamiye Medreslerinde icad ettikleri,
şu şu görüşlerin hilafında mescidlerde, okullarda anlatanların boynunu vurun, kaybedin diye kararlar almışlardır, ne bir adım ileri, ne bir geri...
Tabi bu öğretilerin bir çoğu kutsama ve şefaat üzerine kurulu, mücessimelik, haricimsi acayip görüşler, kavimcilik vs üzerine kurulu...
Tuz basılmış bir yarama dokundun, akşam akşam zihnimi alt üst ettin. Biz bu kültürü aynıyla tenkidsiz alalım hepsi mübarek,
akıl yok nakil var diyen bir güruh ile bunları konuşmak zorundayız, ne kadar acı.