Yalan Söylemeyen Yok Gibi

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
Yalan Söylemeyen Yok Gibi


Ya bu yıl kış gelmeyecekmiş? Aslında yalan. Kış olmadan bahar gelir mi bizim memlekete. Ama kimse eleştirmez. Çünkü kış nedense hiç sevilmez. Herkes bu haberin yalan olduğunu bilse bile inanmak ister. Bu gibi yalanlardan kimse şikâyet etmez. Çünkü insanın gönlüne su serper adeta. Yaz gelecek, tatil ve deniz, oh be!

Yalan ne zaman can sıkar, kişiye zarar verdiği zaman.

—Oğlum fen dersinden kaç aldın?
— 100 üzerinden 100!
—Bak yalan söyleme yoksa…
—Olur mu doğru söylüyorum.

Veli öğretmeni arar çocuktan habersiz. Fen dersinden aslında 60 almıştır. Çıldırır veli, çocuğuna fıtratına uygun gelen en kötü cezaları verir. Ortalık toz duman olur. Ağlayanda ağlatanda bin pişman ama yapacak bir şeyde yok!

Peki, çocuk niçin yalan söylemiştir? Belli ki, velisi yüksek not bekliyor. Derslerine çalışmasını istiyor. Başarısından gurur duymak beklentisi var. Çocuk bunları biliyor. Ceza alacağını da… Çalışmak yerine yalan söylüyor!

—Bey neredeydin?
—İşlerim uzadı geç geldim bu yüzden
—Hiç işin uzamazdı ki!
—Sıra dışı bir gün yaşadık işte.

eşi inanır gibi yapar mecburen. Kısa bir süre sonra arkadaş ziyaretinde, söz dolaşır gelir futbol konusuna. Adam, ağzından baklayı kaçırıverir. O gün gizlice maça gitmiştir. Eşinin yüzü kıpkırmızı olur

—Demek ki…

Kadın eşinin maça gitmesini istememektedir. Eşi de maç hastasıdır. Eşiyle kavga etmek veya kalbini kırmak istememektedir. Ama olan olur. Eve dönülür şiddetli bir kavga yaşanır. Belki en ileri gidilir boşamaya kadar varır. Ya da adam eşini döver…

İşe geç kalan çalışana patronu sorar

—Niye geç kaldın?
—Hastaneye gittim efendim.
—Geçmiş olsun.

Adam bir süre bu geç gelişlere devam eder ara sıra. Patronunu canı sıkılır, sonunda araştırır. Çalışanının gerçekten hastaneye gitmediğini, evinden geç kalkıp işe geç geldiğini öğrenir. İdari cezalar peş peşe verilir ya da başka bir yere tayin edilir hemen. Belki başka şehre tayin edilecektir. Eşinin, çocuğunun günahı nedir ki… Düzeni bozulur. Hayatı kararır. Yalanın bedeli ağır olur.

Yalan söylemek adeta geleneksel gibi toplumuzda. Bu yüzden şimdiki ilişkilerde güven aranır oldu. Bu yüzden boşanmalar arttı. Bu yüzden toplumsal ahlaksızlık abartılacak kadar çoğaldı. Her acıdan ders alınması yerine, belki yalanlarında ısrar eden bir toplum oluverdik. Çocuğundan dedesine kadar bu zincir devam ediyor maalesef.

Yalansız bir hayat olmaz mı peki? Bunu anlatmak çok zor hasta bir toplumumuza maalesef! Dişi ağrıyan bir kişi, dişim ağrımıyor diyor, böylece doktora gitme ısrarlarında kendince kaytarıveriyor. Aldığı ilaç belki ağrıyı kesiyor ama tedavi etmiyor. Öyle bir zaman geliyor ki, koşarak doktora gidiyor yalan söyleyip gitmek istemeyen. O zaman ağrıyor demiyor, ölüyorum diyor ağrıdan. Çek ne olur, çek şu dişi kurtulayım. Diş çekiliyor. Ama insanın doğası bozuluyor. Son pişmanlık fayda etmediği gibi, yine başka dişi ağrısa yine aynı yolları deniyor. Dişlerini fırçalamıyor. Beklide yalanın ardında tembellik var.

Hasta olduğunu kabul etmeli hasta ki, düzelsin değil mi? Yalan söyleyen acilde yatacak kadar hasta birisi bana göre. Acıdan çok konuşacağız, eğer yalandan vazgeçmezsek. Ne dindar oluruz nede dost… Niçin yalandan vazgeçme vakıfları ya da reklamları yoktur ki? Neden devlet bu önemli alana el uzatmıyor, bu konuda eğitimler vermiyor ki? Yalan söylemek derdinden kurtulmalıyız kardeşim. Yoksa akan nehrin kirliliğinden şikâyet etmeye, ya da mikropsuz su yok mu diye veryansın etmeye hakkımız olamaz.

Saffet Kuramaz
 
Üst