Yemek Yemeden de Olmaz ki

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
Yemek Yemeden de Olmaz ki



Ofiste öğlen yemeği vakti olmak üzeredir.

-Bugün yemekte ne var?
-Dört çeşit helvasından, çorbasından kebabına
-Unuttun bak salatada var!
-Desene ye babam ye. Yemekhaneye inmek için sabırsızlanıyorum.
-Bende, bunca nimet varken diyet yap diyenleri kınıyorum.
-Yaşarken yemeyeceğiz de ne zaman yiyeceğiz ki değil mi?
-Doğru söylüyorsun.
-Acıktım ya, haydi hemen yemeğe gidelim
-Gidelim…

Yemekten sonra,

-Ne çok yedik ya… Şiştim. Ama pişman değilim böyle olduğuma. Yemekler enfesti.
-Bende öyle. Göbeğime yeni bir göbek eklendi sanki.
-Maden suyu içeceğim. Belki rahatlatır midemi. Sende içer misin?
-Bende içsem iyi olur ama istersen maden suyunu içtikten sonra biraz dışarıda yürüyelim mi?
-Ne yürümesi ya. Üstüme bir ağırlık çöktü şu an. Koltuğuma azcık kafamı yaslayıp uyumayı düşünüyorum.
-Bende.

Akşam beş olmuştur.

-Ya ben çok acıktım.
-Bende. Biraz bisküvi, meyve var. Haydı getirelim de yiyelim
-Bende bir çay alayım ikimize.
-İyi olur.
-Yemek gibisi var mı? yok mu ya daha yemek istiyorum… aç onu da!
-Gel istersen abartmayalım. Sıkıntı verir sonra.
-Vermez. Aç onları da.

Eve gelir işten dönenler.

-Hanım ne yaptın bu akşam?
-Sadece çorba ve salata!
-Neden?
-Diyet yapıyorum. Sende biraz dikkat et diye. Aldın başını gidiyorsun
-Bana bir şey olmaz.
-Öyle deme. Hastalıklar böyle başlıyor. Biraz sağlımıza dikkat edelim. Hem yemekten sonra dışarı çıkıp biraz yürüyelim. Spor yapar rahatlarız. Hem biraz oradan buradan konuşuruz da.
-Ben spor falan yapamam. Bir şeyler yiyip azıcık uzanacağım. Çok yorgunum. Hem başımda ağrıyor.
-Yine başladın ya. Bugün ne yaparsan yap, yürüyeceğiz. Kurtulamazsın benden. Tembellik yok.
-of yaaa…

Yürümeye başlarlar.

-Nefesim tıkanıyor. Hızlı gitme öyle. Yetişemiyorum sana.
-Tabi böyle çok yersen nefesin tıkanır.
-Yemekle şimdi ne alakası var ki bunun, yorgunum sadece!
-Ne yapıyorsun ki akşama kadar da yoruluyorsun. Masa başından kalktığın mı var.
-Oturmak bilsen öyle yoruyor ki…
-Bende buna inandım. Senin tek derdin çok yemek ve hareketsizlik. Az yiyeceksin, spor yapacaksın. Hatta bak ne çok diyet modelleri var. Birini deneyebilirsin.
-Şuraya yürümeye geldik. Canım zaten dişimde. Birde bu konulara girme.
-Neden? Eğer başına bir şey gelirse ben kalacağım yanında. Hem senin sağlıklı olmanı istiyorum. Fena mı? Bunun neresi kötü ki…
-???


Bu muhabbet size tanıdık geldi değil mi? Hangi evde yok ki bu gibi şeyler. Her şeyden israf etmeyin deniyor yüce kitabımızda. Hep bana diyerek israf içinde dünyayı talan ediyoruz. Ettikçe de göbeklerimizi taşıyamıyoruz. Kalp krizi, karaciğer yağlanması, yürüme zorluğu, tembellik ve dahası bizi hastanelere taşıyor. Dert gelmeden derde çareyi düşünmüyoruz. Her yediğimizi veya içtiğimizi karınca kararınca yesek sorun yaşamayacağız. Ama…


"Ey Müslüman, kıyama kalkarken kabrini görüyor musun seccaden de.”
“Dört yanı uçurum, öylesi rahmete muhtaçsın, yalnızsın, kim vardır yanında?"
“Ne nimetle nimetlendirilmişsen yettiği kadar al, bırakmalısın tadında.”
“Ne kadar az muhtaç olursan şu dünyaya o kadar kolay terk edersin bedenini…”



Saffet Kuramaz
 
Üst