Yeni Müslüman olanlari dinleyelim: 1. Bulgaristan Vatandas cezaevinde müslüman oldu

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yeni Müslüman olanlari dinleyelim: 1. Bulgaristan Vatandas cezaevinde müslüman oldu

Cezaevinde İslamiyet'i seçti



Burdur Cezaevi'nde tutuklu bulunan Bulgaristan vatandaşı Milen Emtimov Tudev, yaptığı araştırmalar sonunda İslam dinini tercih ederek Müslüman oldu.

Üniversite mezunu olduğu öğrenilen Tudev, çocukluğundan beri Hıristiyanlık'ı benimseyemediğini ve sonunda doğru kararı verdiğini söyledi.

65 yaşındaki Milen Emtimov Tudev, Burdur Müftülüğü'ne iletilmek üzere yazdığı dilekçede Müslüman olmak istediğini bildirdi.

Dilekçeye olumlu yanıt veren Müftü Halil Arık, ihtida işlemi için Burdur Cezaevi'ne gitti. Burada gerçekleştirilen ihtida töreninde konuşan Tudev, yaptığı araştırmalar neticesinde İslam dininin hak din olduğunu kabul ettiğini bildirdi.

Komünist bir ülkede ve ateist bir anne-babadan doğduğunu açıklayan Tudev, "Komünist bir rejimin yönetiminde yaşadığım halde Allah'ın varlığına ve birliğine inanıyordum.


Bir an evvel bu karanlık hayattan kurtulmanın yollarını arıyordum. Derken kaçmaya karar verdim ve 1970 yılında Bulgaristan'dan kaçmaya çalışırken sınır kapısında vuruldum. Bulgaristan'dan kaçtıktan sonra da Almanya'ya gittim.

Din konusunda detaylı araştırmalar yaptım. Katolik Kilisesi'nin neler yaptığını bizzat gördüm ve kilise hakkında kritik yapan kitaplar okudum. Sonunda İslamiyet'in bana en uygun ve gerçek din olduğuna karar verdim" diye konuştu.

Tufev, ismini de bundan sonra Mustafa Osmanoğlu olarak değiştirdiğini açıkladı. Tudev, "Mustafa'yı Peygamberimizin ismi olduğu; Osman'ı da Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusunun ismi olduğu için seçtim.

Ramazan ayından önce hükümlülüğüm bitecek, yani cezaevinden tahliye olacağım. Uzun süre gurbette kalan bir insan olarak bundan sonraki yaşamımı Müslüman bir ülkede sürdürmek istiyorum" ifadelerini kullandı.

İhtida merasiminde tercümesi ile birlikte Bakara Suresi'nin 3. ayetinin okunmasından sonra konuşan İl Müftüsü Halil Arık ise, "Elhamdülillah, burada Allah'ın doğru yolu olan İslam'a girecek bir zatın şahadetine tanıklık yapmak üzere toplandık.

Yüce dinimizi çok ciddi bir şekilde inceleyerek Müslüman olan zat, öyle sıradan bir kişi değil. Fabrikatör, üniversite eğitimi alan ve 2 çocuğu bulunan bir mühendistir. Bu tören bizi çok duygulandırdı ve mutlu etti" dedi.

Bulgar Milen Emtimov Tudev, daha sonra şehadet getirerek Müslüman oldu.

ELHAMDULILLAH!

Kaynak: http://www.siladanhaber.com/news_detail.php?id=1814
21 Temmuz 2007
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
2. Galatasaray forması giyen Ribery müslüman olduktan sonra, Bilal ismini aldı.

Galatasaray forması giyen Ribery müslüman olduktan sonra, Bilal ismini aldı.


Olaylı bir şekilde G.Saray'dan kaçıp ülkesi Fransa'ya dönen Ribery, transfer döneminde de 25 milyon euroluk rekor bedelle B.Münih'e gitmişti. Fransız oyuncu Alman basınına yaptığı açıklamada Müslüman olduğunu ve Bilal ismini aldığını, ailesinin kendisini Bilal ismiyle çağırdığını söyledi.

Dünkü idmanda gazeteciler de yıldız oyuncuya bu şekilde hitap ettiler. Cezayirli eşi Vahiba'nın yaşantısından ve defalarca okuduğu Kuran-ı Kerim'den çok etkilendiğini söyleyen Ribery, 2 yaşındaki çocuğunun Müslümanlığı seçmesinden memnun olacağını dile getirdi.

Ribery bir dönem F.Bahçe forması giyen ve Bilal ismiyle Müslüman olan Fransız Anelka ile adaş oldu.

Kaynak: http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=256635
18 Temmuz 2007
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
3. İlk NLP uzmanı müslüman oldu!...

İlk NLP uzmanı müslüman oldu!...



Uluslararası Nöro-Linguistik Programlama Eğitmenleri Derneği (INLPTA)’nin kurucusu, başkanı ve dünyanın ilk NLP uzmanı Dr. Wyatt Woodsmall Müslüman oldu.

Dünyaca ünlü kişisel gelişim uzmanı Amerikalı Dr. Woodsmall, Bahreyn’de katıldığı bir seminerde İslam’ı seçtiğini ilan etti.

Bahreyn’de düzenlenen kişisel gelişim seminerinde sunumunu yapmak için kürsüye çıkan Woodsmall, "Uzun yıllardır yaptığım araştırmalar ve gözlemler sonunda beni İslam’ı seçmeye ulaştırdı" dedi.

Woodsmall ardından herkesin huzurunda, “Bende sizdenim yani Müslümanın; Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah” diyerek kelime-i Şahadet getirdi. Woodsmall açıklamasının ardından körfez ülkelerinden programa katılan tüm kişisel gelişim uzmanları tarafından tebrik edildi.

Dr. Wyatt Woodsmall


25 ülkede, 25 yıldan beri, NLP eğitimleri veren Dr. Wyatt Woodsmall, Türkiye’de de çok yakından tanınıyor.

Türkiye’de birçok seminerlere katılan Woodsmall’ın “Davranış Kalıplarının Gücü” adlı kitabı da Kariyer yayınları tarafından 2003 yılında Türkçe’ye tercüme edildi.


Performans geliştirme, NLP, insan tipolojileri, bireysel, kurumsal ve kültürel değişim alanlarında başarılı çalışmalara imza atan Woodsmall, NLP konusunda Master Eğitmen ve Master Modelleme Uzmanı unvanlarına sahip. Bu arada, Woodsmall’ın başkanlığını yaptığı INLPTA’nın Türkiye’de de şubesi bulunuyor.

Dünya Bülteni
19 Temmuz 2007
 

çeçenfedai

Profesör
Katılım
23 Haz 2007
Mesajlar
1,192
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Konum
tüm dünya
Web sitesi
www.cihaderi.net
maşallah maşallah maşallah

islam alemi adına ne güzel ve sevindirici haberler bunlar

temennimiz bu yolda sebat etmeleridir

ALLAH hidayetlerini artırsın ve de daim etsin inş...

karikatür krizinden sonra bizzat islam karşıtı dernekler açan bir radikal yahudinin de (ki çok meşhur biriymiş yahudiliğiyle) müslüman olduğunu duydum,o da okunulan kuran ayetlerinden etkilenip doğru yolu seçtiğini söylemiş bu örneği de asr-ı saadet de görebiliriz birçoğunu(kuranı kerim ayetlerinden etkilenip müslümanlığı seçenler)

ALLAH kime hidayet dilerse veriyor işte
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
4. İngiliz Müzisyen Tatil için Geldiği Alanya'da Müslüman Oldu

İngiliz Müzisyen Tatil için Geldiği Alanya'da Müslüman Oldu

Tatil yapmak için Antalya'nın Alanya ilçesine gelen İngiliz müzisyen Müslüman oldu. Muhammed Ali ismini alan İngiliz turist, "Her gün 5 vakit okunan ezan beni çok etkiledi. Müslüman olduğum için mutlum." dedi.

Yaklaşık 2 hafta önce tatil yapmak için gelen Natan Efstathious (26), İslamiyet'i seçti. Beş yıl önce Müslüman olan İngiliz Kevin Anderson (49) ile birlikte Alanya'ya gelen Efstathious, müslümanlığı yerinde yaşayarak kararını verdi.

Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin Mesnevi'sini okuduktan sonra, 5 yıl önce Kur'an-ı Kerim'i okumaya karar veren Kevin Anderson, İslam dininin adeta kendisini anlattığını ifade etti.


Müslüman olduktan sonra İbrahim ismini alan Anderson, Müslümanlığı ve Türklerin yaşantısına hayran kaldığını dile getirdi.

Müslümanların hoşgörüsü ve iyi niyetini ülkesinde arkadaşlarına anlattığını kaydeden Anderson, İslam'ın yakından tanımak isteyen arkadaşı Natan Efstathious ile Alanya'ya geldiğini kaydetti.

Kaynak: http://sondakika.com/haber-ingiliz-muzisyen-tatil-icin-geldigi-alanya-da/
Haber Yayın Tarihi: 03.05.2007
 

stu

Üye
Katılım
20 Haz 2007
Mesajlar
72
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
ne guzel haberler yarabbi sayılarını artır her kese nasip et ama bir yerdede dusundurucu avrupa yani bizm haşa taptıklarımız islamiyeti secerken bizdeki bu onlara ve dinine ozenti ne yarabbi ne zeman uyanacagız elin hristiyanı ezan sesine aşık olup muslumanlıgı seçiyor bizimkiler ise ezan sesini yasaklamaya çalışıyor yarabbi belalarını sen ver her şeyin en hayırlısını veren sensin elin fransızı ki kendi ulkesinde musluamn bir ulkede degil islamiyeti seçiyor bizim bir çok futbolcumuzda musluman ulkesinde islamiyeti yaşamaya çalışınca adı tarikarçı oluyo yarrabbi her şeyin en hayılısını sen verirrsin senin yaptıgın işten şupe olmaz
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Ğ

Müslüman oldu, 10 gün sonra vefat etti

Alman Hans şehadet getirdikten 10 gün sonra vefat etti. Vefat etmeden 10 gün önce şehadet getirerek Müslüman olan Alman asıllı Hans Hubertus Pieper (72), yıllarca beraber yaşadığı Müslüman dostları ve arkadaşları tarafından Kocaeli'nin Gebze ilçesine bağlı Eskihisar Köyü Camii'nde cenaze namazı kılındıktan sonra toprağa verildi.

cenaze.jpg


1960 yılında Wolsvagen firması tarafından Türkiye'ye gönderilen Pieper, daha sonra Mercedes ve Arçelik firmalarında görev yaptı. Eşinin Türkiye'ye geldiğinde hidrolik ve pnömatik kelimelerinin bilinmediğini belirten eşi Elisabeth Pieper, "Eşim bir Türk dostuydu.

Yaklaşık 47 senedir Türkiye'de bir Türk, Müslüman gibi yaşıyordu. Türkiye'yi, Türk insanını, adet ve ananelerini çok seviyordu. Ölmeden önce de Müslüman olarak defn edilmesini vasiyet etti" dedi.

Ava ve avcılığa çok meraklı olan Pieper'in Darıca Beldesi, Fevzi Çakmak mahallesi, Dr. Zeki Acar caddesi'nde bulunan evinin girişi ve salonu adeta bunu yansıtır nitelikte. Martina, Yasemin ve Özgür isminde 3 çocuk babası olan Pieper, ölümünden 10 gün önce Müslüman olarak ölmek istediğini açıkladı.

Bu isteğini yerine getirmek için hastanede şahitlerin ve eşinin huzurunda kelime-i şehadet getiren Pieper'in, İslam dini ile çok ilgili olduğu, Kur'an'ı Kerim meali ve dini kitaplar okuduğunu belirten yakın dostu, Dr. Vahab Turfanda, "Pieper bizden biriydi.

O bir Türk dostuydu. Adet ve ananelerimizi bilirdi. Ölmeden önce şehadet getirerek Müslüman oldu ve Eskihisar'daki Müslüman mezarlığında, İslam dinine göre defn edilmesini istedi. Kendisine Allah'tan rahmet, yakınlarına da sabır diliyoruz" diye konuştu.

Kaynak
13 oçak 2008
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Bir İngiliz nasıl Müslüman oldu

Bir İngiliz nasıl Müslüman oldu

Nuriye AKMAN'ın röportajı

1571.jpg


Mary Weld, 1949'da 6 çocuklu Katolik bir ailenin beşinci çocuğu olarak İngiltere'de doğdu. Rahibelerin yönettiği bir okulda eğitim gördü. Durham Üniversitesi'nde "Şark Araştırmaları" okudu. 1982'de aynı okulda doktora yaparken Müslüman oldu ve Şükran Vahide adını aldı. 1985'te İstanbul'a yerleşti. Nur Risaleleri üzerinde çalışmalar yaptı. Said Nursi'nin talebelerinden Mehmet Fırıncı ile evlendi.

Röportaj teklifi Etkileşim Yayınevi'nden geldi. Türkiye'de yaşayan bir İngiliz kadın, Mary Weld, Said Nursi hakkında bir kitap yazmıştı. Acaba kendisiyle tanışmak ister miydim? Kitabı gönderdiler. İnceledim. Sıkı bir araştırmanın süzgecinden geçmiş, okunası bir kitaptı. Fakat yazdıklarından çok kendi hikayesini merak ettim. Müslüman olup Şükran Vahide adını alması ve Mehmet Fırıncı'yla evlenmesi romancı yanımı kışkırtmıştı.

Sarıyer'deki evlerine gittiğimde Şükran Hanım'ı aşırı ketum buldum. Kurduğu cümleler çok kısaydı, geçmişine ve özel yaşamına dair pek açıklayıcı değildi. (Tabii o cümleleri birleştirdiğim için siz bunu fazla hissetmeyeceksiniz) Ne giyiminde ne evin döşenmesinde İngiliz asıllı olduğuna dair bir işaret yakalayabildim. Evliliği "hizmet" kolaylaşsın diye gerçekleşmişti.

Bunlar bende derin bir hüzün uyandırdı. Yaptığı onca değerli çalışmaya rağmen "kaybolmuş" bir insan gibi gördüm onu. Tabii bu sadece kişisel bir izlenim. İşin gerçeği böyle olmayabilir…


Sözler, Mektûbat, Lem'alar, Şuâlar, İşaratü'l-İ'caz ve birçok küçük risale ve kitapları Türkçeden İngilizceye çevirdiniz. Said Nursi'nin Türkçesi Türkler için dahi çok zordur. Siz dilimize bu denli vâkıf mısınız?

Biz Risaleleri okuyarak Türkçe öğrendik zaten. Üniversitede Farsça, Türkçe, Arapça okudum. Öz Türkçe fazla bilmiyorum. Daha ziyade eski sözcükleri biliyorum. Şimdiki insanlar için belki ağır gelebilir Risalelerin dili. Bana zor gelmedi. Bir Kur'an tefsiri olarak asıl mefhumları, konseptleri ve üslubunu öğrendikten sonra hiç zorlanmadım. Sözlüklerle, adım adım öğrendim.

Risalelerle ilk karşılaştığınızda kaç yaşındaydınız?

28. İngiltere'de Durham Üniversitesi'nde Ortadoğu çalışmaları üzerine lisans yapmış ve doktoraya başlamıştım. İslamiyet'e ilgim vardı. 70'lerde bütün gençler arayış içindeydi. Ben de herkes gibi hayatın manası nedir, diye soruyordum.

Umumi bir protest hava vardı. Dünyanın çeşitli bölgelerinde mahrumiyet içinde yaşayan insanlar için adalet ve eşitlik isteyen o gruplara katılmadım. Giderek İslamiyet ile daha fazla ilgilenmeye başladım. Said Nursi'nin bazı kitapları Amerika'da tercüme edilmişti. Bir Türk verdi bana.

Çevremde yabancı talebeler vardı. Araplar, Türkler, Malezyalılar... Onlar iyi insanlardı. Sonra Ramazan geldi ve ben oruç tuttum. Müslüman değildim henüz. Fakat Ramazan'ın sonunda namaz kılmaya başladım. O arkadaşlardan biri fotokopi vermişti bana; abdest nasıl alınır, namaz nasıl kılınır falan, o kâğıda bakarak öğrendim.

O sene Müslüman oldum; fakat bu uzun bir sürecin son noktasıydı. Müslüman olduktan sonra orada kaldım ve Risalelerle ilgilendim. Hoşuma gitmişti; çünkü iman meseleleri hakkındaydı. Tercümeleri azdı. Daha iyi anlayabilmek için, kendi kendime sözlüğe bakarak kelime kelime tercüme ettim. İlk tercüme ettiğim, Ene Risalesi'ydi. Yani insanın egosu üzerineydi. Çok enteresan buldum.

İnsan birdenbire bir dini bırakıp öbür dine nasıl geçer?


Ben Katolik olarak yetiştirildim. Rahibelerin yönettiği bir okula gitmiştim. Fakat ayrıldıktan sonra katıldığınız dünyada, önceden öğrendiğiniz dinle ilgi kuramıyorsunuz. O zaman dini bıraktım.

Din okulda kaldı. Bu okul bizim ailenin geleneğinde var. Bütün kardeşlerim, hepimiz bu gibi okullara gönderilmiştik. Bir din okulu burası, bir manastır. İlkokuldan başlayarak üniversiteye kadar devam eden... Fakat çok akademik bir yer değildi. Dış dünyaya kapalı bir yerdi. Okulun dışındaki dünya bambaşka tabii.

Anne ve babanızla dinî mevzuları konuşuyor muydunuz?

Hayır. Zaten babam hastalandı ve öldü. Nesi vardı bilmiyorum. Ailemle diyaloğum yoktu. Hepsi dindar insanlardı. İsteseydim konuşabilirdim. Fakat fazla sorgulamadım. Okulum yatılıydı. Bazı tatillerde evimize bile gidemedim. Bazı problemler, hastalıklar vardı. Birbirimizden kopuktuk.

Müslüman oluşunuzu aileniz nasıl karşıladı?

Belki bırakırım diye baskı yapmadılar. 31-32 yaşındaydım, fazla bir şey yapamazlardı. İngilizler böyle durumlarda büyük tepki vermezler zaten.

1985'te Türkiye'ye geldiğinizde bir kültür şoku yaşadınız mı?

Yaşamadım. İngiltere'de iki-üç sene Müslüman olarak yaşadıktan sonra buraya geldiğim için sorun olmadı. Daha ziyade Fatih'te kaldım.

Koyu dinî bir muhitte, tek başınıza bunalmadınız mı?

Yok. Yaşamımı sürdürebildim. Memnun oldum aslında. İnsanlar yer bulmama ve eşya teminine yardımcı oldular.

Entelektüel olarak Risale okumak ayrı şey, farklı kültürde insanlarla yaşamak ayrı şey...

Tabii o zaman yeni Müslüman'sınız, öğrenmek istiyorsunuz. Gözünüz başka şey görmüyor. Yaşam tabii farklıdır burada. Fakat tek başınasınız, herhangi bir baskı altında değilsiniz. Eski halimden koptuğum için fazla zor gelmedi bana yani. Ondan sonra evlendim.

Müslüman olur olmaz örtündünüz. Örtünmenin bin türlü yolu var. Siz en geleneksel şeklini tercih etmişsiniz. Neden?


Çünkü bulunduğum yerdeki Müslümanlar böyleydi. Onların da çoğu Arap'tı. Böyle gördüm, böyle uyguladım.

Kendi stilinizi yaratabilirdiniz.

O aklıma hiç gelmedi. Yani durumu kabul ediyorsun. Böyle kapanmak gerekli diye düşünüyorsun. Daha sonra da değiştirmek aklıma gelmedi. Benim örtünme şeklim daha pratik geliyor.

İngiltere'yi özlüyor musunuz?

Hayır. Faydası yok yani özlemenin, kendini yormanın. İstemeseydim buraya gelmezdim. Güzel bir yer burası.

Dilinizi özlüyor musunuz?

İngilizce kitap okuyorum. Bu yüzden daha ziyade İngilizce düşünüyorum. Ama Türkçe konuşuyorum.

Ana dilinizi fazla kullanmıyorsunuz. Ülkenize gitmiyorsunuz. İstanbul'da da farklı ortamlarda bulunmuyorsunuz. Bu kadar içe dönüklük iyi mi kötü mü?

Ben iyi ya da kötü diyemem. Böyledir yani. İnsan duruma göre hareket ediyor.

Sanat, spor, sinema?

Pek gitmiyorum.

Mary Weld'i özlüyor musunuz?

Yok, hiç özlemiyorum. Her şeyin seyri vardır. Elhamdülillah, önceki hayatımda okumasaydım, şöyle böyle yapmasaydım bu işi yapamazdım. O zaman şükretmek lazım.

Evinize baktım. Burada kendi kişiliğinizin yansımalarını görmek istedim. İngiliz stiline dair hiçbir iz yok…

Niye olacak ki? İşte böyledir. Alıştık zaten. Biz kaç senedir buradayız. Ben daha ziyade evdeyim. Yazıyorum, tercüme yapıyorum. İngilizce olarak daha ziyade Risale-i Nurları dışarı tanıtmada çalışıyorum. 91'den beri her iki senede sempozyumlar oluyor biliyorsunuz.

Said Nursi bugün yaşasaydı ona ne sorardınız?

O 1960'ta vefat ettiğinde demirperde, Sovyet Bloku vardı. Komünizme ve materyalist cereyanlara karşıydı. Tabii zahiren, dünyanın durumu çok değişti. Fakat esasen belki o kadar fazla değişmedi yani. Cenab-ı Hak'tan gelen mesajlarla modernizm, Darvinizm, ateizm gibi salt aklın ürettiği cereyanları mukayese eder ve insanlığın saadeti ve kurtuluşu ancak vahiyle olur der.

Şimdi 2006'dayız. Demirperde yıkıldı, yeni dünya düzeni, globalizm var. Fakat bu iki cereyan devam ediyor. Aslında o topyekün Batı'ya karşı değildi. Batı medeniyetinde vahiy, İsa Peygamber'in getirdiği mesajlar da vardı; fakat felsefe kısmı galip geldi.

Belki şunu sorardım.

Yani bu iki cereyan şimdi aynen devam ediyor mu? Yani vahiy ve felsefe mukayesesi modelini bugünkü dünyayı anlamak için kullanabilir miyiz? Çünkü v ahiy galip olmazsa, dünyaya anarşi hakim olur demişti. Ve biz gördük bunu.

Bu, cevabını bildiğiniz bir soruyu onaylatmak olurdu. Ben olsam ona "Senin bıraktığın Kürtler ile şimdiki Kürtler arasındaki farklar neler?" diye sorardım. Çünkü kitabınızdan öğreniyoruz ki "Kürtler ecnebi himayesinde bir muhtariyeti asla kabul etmezler. Onun yerine ölmeyi tercih ederler." diyor o zamanki isyanlar sırasında. Bugünkü manzaraya baktığında acaba ne söylerdi?

Said Nursi, ilk önce Kürtlere Müslüman olarak baktı. Şimdiki durumları hakkında bir şey söyleyemeyeceğim. Fakat, Said Nursi, o zaman -ki bu iki makalesi 1920'de, Paris Barış Konferansı esnasında, emperyalist oyunların oynandığı günlerde yazılmış- Kürtlerin Müslüman kimliğini ön plana çıkartarak onları bu oyunlarda kendilerini kullandırmamalarını istedi. Said Nursi, hep birlik ve bütünlük için çalıştı.

Said-i Nursi bugün yaşasaydı Ermeni, Yahudi ve Rum azınlıkların problemlerine bakışını merak etmez miydiniz?


Sorunuzu tam anlayamadım. Şimdi, teorik olarak azınlık yoktur ki problem olsun. Fakat belki hatırlatmakta fayda var: İkinci Meşrutiyet yıllarında Said Nursi meşrutî hükümeti ve dolayısıyla bütün Osmanlı unsurlarına eşit sivil ve siyasî haklar verilmesini, can-ı gönülden destekledi.

Meşrutiyet'in hem İstanbul'da hem Doğu Anadolu'da halklara kabul ettirilmesi için gayret gösterdi. Ayrıca eşit hakların vs. verilmesi hakkındaki argümanlarını İslam şeriatından alınmış prensiplerle destekledi. Kendisi için bu mesele problem teşkil etmedi ve onu gerekli gördü.

Risaleler ikna edici

Said-i Nursi Batı'da diğer Müslüman düşünürler kadar çok tanınmıyor. Size göre onun diğerlerinden farkı nedir?

Batı'da Said Nursi diğer Müslüman düşünürler kadar tanınmış değil; ama her geçen gün orada neşredilen kitap, makale vs. sayesinde çok daha iyi tanınıyor. Bana göre, Batılılar ve Müslüman olsun olmasın bütün insanlar için önemi şundan:

İslam'ın esas akide ve inançları için ikna edici kanıtlar sunması, Kur'an'dan alınmış bir düşünce sistemi çerçevesinde bir insanın kendi düşüncelerini kolayca açıklayabileceği iman ve imansızlık tahlillerini takdim etmesi, bulunduğumuz dünyayı Allah'ın varlığını bildiren ayetler olarak görmeyi öğretmesi…

Bu yaklaşım, Batı'da Aydınlanma sonrası düşünce cereyanlarından ortaya çıkan birçok sorunu çözüyor, varlığın dünya ve ötesiyle uyumlu bütünlüğünü ispat edip inanan insanı inşa ediyor.

Bana göre, Risale-i Nurların Batı'ya vereceği çok şey var. Çünkü post-modern veya post-post modern bir ortamda olan insanlar "spirituality" içinde arayışlarına cevaplar arıyorlar ve maalesef sık sık yarım hakikatlerle veya sapık akımlarla yollarını şaşırıyorlar.

Evlenmek hiç aklıma gelmemişti

Evliliğiniz nasıl oldu?

Buraya geldiğimde bu işler münasebetiyle tanıştık. Çok yardımsever, iyi bir insan. Fakat tabii evlenmek hiç aklıma gelmedi. Evlenmek için gelmedim buraya yani. Bazı işler vardı, onları yaptım. Bittikten sonra başka işe başladım. Fakat sonsuza kadar burada mı kalacağım bilmiyordum.

İşte kısmetimiz buradaymış. Evlenmeyi kendisi teklif etti. Herhalde hizmetler için, daha kolaylık olsun diye. Çünkü zorluklar oluyor tabii yalnız bir kadın olarak. Bütün resmî işleri kendim yapıyordum. O bakımdan kolaylık yani başka birinin olması.

Aranızda epeyce bir yaş farkı var. Sizi himayesine mi aldığını düşündünüz?


Herhalde. Tabii insanın duyguları vardır. Sevmeseydim evlenmezdim.

Mehmet Bey Nur talebesi olmasaydı ilginizi çeker miydi?

Herhalde tanımazdım. Daha çok bu camiada bulunuyordum. Şimdi de böyle, daha ziyade burada çalışıyoruz.

Hiçbir zaman başka grupları, başka insanları merak etmediniz mi?

Risaleleri şahsen çok faydalı bulduğum için daha ziyade onlara çalıştım.

Hiç İngiliz arkadaşınız, mektuplaştığınız, görüştüğünüz kimse yok mu?


Çok az.

Buna üzülüyor musunuz?

Böyle olmuş işte…

Zaman

kaynak
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
83 yaşında Müslüman oldu

83 yaşında Müslüman oldu

5059.jpg


Norderstedt kentinde yaşayan 83 yaşındaki Hannelore Reinke, 20 yıldır gidip geldiği Beypazarı'nda Müslüman oldu ve Meryem adını aldı. Meryem Reinke, "İslam dinini yıllardır araştırdım ve Müslüman oldum" dedi.

Reinke, "Ben Protestan bir Almandım. Ama 20 yılı aşkın süredir Beypazarı"yla kontağımı kesmedim. Çünkü orada yıllarca özürlülere, fakir öğrencilere, yaşlılar yurtlarına elimden geldiği kadar maddi yardımda bulundum.

Zamanla çok sayıda dostlar edindim. Türk dostlarım bana İslam üzerine de bilgi verdiler. Ben de İslam dinini inceledim ve inandım.

Geçen ay Beypazarı"na gittim ve orada eski Beypazarı Belediye Başkanı İbrahim Demir"in ve Süleyman Kurtuluş"un şahitliği eşliğinde müftü İhsan Caner önünde Kelime-i-Şehadet getirerek Müslüman oldum.

Allah"a dua etmek ve Müslüman olmak bana huzur veriyor" dedi.

Yardım meleği

Yıllardır yaptığı yardımlardan dolayı kendisine "yardım meleği" diyerek hitap eden dostları Meryem adını kendisine önerdiklerini belirten Hannelore Meryem Reinke, "Tanıdıklarımdan İbrahim Demir"in kızı Bahar bana önerilen isimlerden Meryem olmasında ısrar etti.

Meryem Anamızın adı olduğu için ben de seve seve kabul ettim. Müslüman olmaktan huzur duyuyorum ve bildiğim duaları okumak beni daha da yaşama bağlıyor" diye konuştu.

18 Mart 2008

Kaynak
 
Üst