Âhir Zaman'da Ümmetin En Faziletli Üç Öncüsü

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Bakın arkadaşlar,
Vakit de epeyce geç oldu..
Ben bilgim, kaynağım, imkanım yettiği ölçüde orjinal kaynaklara yer vermeye çalışacağım..
Lakin keşke fırsat olsa, karşılıklı konuşma imkanımız olsa...
Şunu paylaşmak isterim..
Şuan yalovada ikamet ediyorum..
Fırsat oldukça istanbula da işim gereği gidiyorum..
Dediğim gibi karşılıklı sohbet eminim ki çok daha faydalı olur..
Böyle bir imkan olabilir mi?
Bir de eğer kabul ederseniz sizlere kitap hediye etmek isterim..

Hem işim hem de memleketim nedeniyle bir araya gelmemiz zor. Yine de teşekkür ederim nazik davetin için...
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Konu başlığına bir dikkat edin...
Ahir zamanda Ümmetin En Faziletli Üç Öncüsü
1-) Hatem-i Veli
2-) Mehdi A.s.
3-) İsa A.s.


" Peygamber Efendimizin"Risâlet"ini İsa Aleyhisselâm, "Nübüvvet"ini Hazret-i Mehdî kullanacak, "Velâyet"ini de Hâtemü'l-evliyâ kullanacak. Zâten "Üç merdiven"inde mânâsı budur. "
Ömer ÖNGÜT -kuddise sırruh- Hazretleri

Hz. İsa'ın Hatem oluşu..
Mehdi A.s.'ın Hatem oluşu
Velayet-i Muhammeddiye'nin varisi veli'nin Hatem oluşu...'nun sırrı budur...


Zaten Ömer ÖNGÜT -kuddise sırruh- Hazretleri 1992 senesinde Mehdi a.s.'ın doğumu üzerine 2 adet akika kurban kesmişlerdir ve kendisinden sonra Mehdi A.S.'a biat edilmesini işaret etmiştir.
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
@hirahos ve @Son.Fedai

Vakit ayırdınız...
Teşekkür ederim...
İnşallah karşılıklı konuşabileceğimiz imkanlar da olur...
Bulabildiğimce orjinal metinler getirerek teşhir etmeye gayret edeceğim..
Hasbihale inşallah kaldığımız yerden devam ederiz..
Tek istirhamım kişilere hakaret etmeyelim ki, karşılıklı konuşabilme zemini kalsın..
Hakaret olunca cevap vermek gereksiz kalıyor..
Geceniz hayırlı olsun,
Allah'a emanet olun..
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Fükuk?

2-) Yazma nüshalara erişmek için uğraşıyorum.

Gayet güzel. İşte senle konuşmayı bu yüzden seviyorum. Kaynaklara erişmeye çalışmak takdir edilecek bir davranış.

Eriştiğin zaman yazarsın, bu kadar çeviri yapanlar doğru mu çevirmişler, hepsi çarpıtmışlar mı anlaşılacak. Yani bendenizin fotolarını verdiğim çeviriler...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
@hirahos ve @Son.Fedai

Vakit ayırdınız...
Teşekkür ederim...
İnşallah karşılıklı konuşabileceğimiz imkanlar da olur...
Bulabildiğimce orjinal metinler getirerek teşhir etmeye gayret edeceğim..
Hasbihale inşallah kaldığımız yerden devam ederiz..
Tek istirhamım kişilere hakaret etmeyelim ki, karşılıklı konuşabilme zemini kalsın..
Hakaret olunca cevap vermek gereksiz kalıyor..
Geceniz hayırlı olsun,
Allah'a emanet olun..

Anlaştık. Senin de gecen hayırlı olsun. Fi emanillah...
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
kestirmden soralım @Kurtuluş26 ömer öngüt cebrail asm.dan vahiy alıyormuydu...
2 mesaj öncesi bu bilgiyi ekledik hiç mi okumadınız?
Biz zaten öncedende dedik velilerin sözlerine inanıyoruz.Kendimiz birşeyler uydurmuyoruz.Hepsi kaynaklı bilgilerdir.İnanmayan buyursun araştırsın bunuda defalarca söyledik.İyi okuyun ne yazıyor.



Nitekim Muhyiddin İbnül-Arabî -kuddise sırruh- Hazretleri:

O öyle bir kaynaktan alır ki, Peygamber Aleyhisselâm’a vahiy getiren melek de aynı kaynaktan alır.” buyurmuşlardır. (Fusûlü’l-Hikem)
Sadreddin-i Konevî -kuddise sırruh- Hazretleri “Kitâbü’l-Fukûk” isimli eserinde Hâtem’ül-evliyâ ile Hâtem’ül-enbiyâ arasındaki şer’î bağlılığın mâhiyetini beyan etmek üzere şöyle buyurmuşlardır:
“Hâtem’ül-evliyâ, Hâtem’ür-rüsul’ün şeriatına tâbi olduğu için şeriatı zâhirde ondan alır. Bâtında ise vahiy meleğinin Hâtem’ür-Rüsul’e onu aksettirdiği yerde, aynı kaynaktan alarak, şeriat hususunda Hâtem’ür-rüsul ile denkleşir.” (Kitâbü’l-Fukûk fî Müste-nedâti Hikemü’l-Fusûs, sh. 31)
Hakk’tan Alınan İlim:
Bâli-i Sofyavî -kuddise sırruh- Hazretleri Hâtemü’l-enbiyâ’nın vahiy meleği vâsıtasıyla elde ettiği ilmi, Hâtemü’l-evliyâ’nın vâsıtasız olarak Hakk’tan alacağını; fakat bunu sıradan bir kimsenin değil, ancak ilâhî keşfe mazhar olan bir velînin çözebileceğini nazara vererek şöyle buyurmuştur:
"Hâtemü’l-evliyâ (ilmini) öyle bir kaynaktan alır ki, Hakk’ın vahyini alma husûsunda, Resul’e vâsıta olan melek de onu aynı kaynaktan alır. Bu kaynak ise Hakk’tan başkası değildir. Dolayısıyla her iki ilmin kaynağı da bir olunca, bâtın ilmi de şeriat vechinin has bir cihetinden başka bir şey olmaz. Şu kadar var ki, bu ancak velâyet’in tahsilinden sonra hâsıl olan ‘İlâhî keşif’le bilinebilir." (Şerh-i Fusûsu’l-Hikem li’l-Bâlî es-Sofyavî, s. 57)
Hâtemü’l-Enbiyâ ile Hâtemü’l-Evliyâ
Arasındaki Tâbî-Metbû’ İlişkisi:
Hazret, eserinde Şeyhü’l-ekber -kuddise sırruh- Hazretleri’nin beyanları hakkında en çok tartışmalara sebebiyet veren hususlardan biri olan Hâtemü’l-enbiyâ ile Hâtemü’l-evliyâ arasındaki tâbî-metbû’ ilişkisine de dikkati çekerek, bu müphem nokta hakkındaki şüpheleri de şu sözleriyle izâle etmiştir:
“O (Hâtemü’l-evliyâ), meydana gelen tâbîliği ve metbû’luğu (tâbî olunurluğu) biraraya toplayışı yüklenmesi hususunda, ancak vâcipliği gerçekleştiren sırr ile bilmeye me’zundur. ‘Velî vahiy meleğinin aldığı kaynaktan alır, peygamber ise melekten alır.’ diyen kimsenin söylediği sahih olursa, Hâtemü’l-velî’nin Hâteme’n-nebiyyîn’den daha üstün olması lâzım gelir. Hâlbuki bu tâbîliğe aykırıdır. Onun (Hâtemü’l-evliyâ’nın) bu yönden kuşatması altında iken ona (Hâtemü’r-rüsul’e) dâhil olması da böyledir; dolayısıyla Peygamber Aleyhisselâm’ın Hâtemü’l-velî’ye tâbî olması da buna muhâliftir.” (“Kitâbu Nusûsu’l-Kilem fî Şerh-i Fusûsu’l-Hikem”; Hâlet Efendi, nr.: 258, 34a vr.)
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Öngütün kıymetini anlayamamış cahillere ne laf anlatsak boş.

Ümmetin en faziletli üç öncüsünü öldükten sonra göreceksiniz.
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
2 mesaj öncesi bu bilgiyi ekledik hiç mi okumadınız?
Biz zaten öncedende dedik velilerin sözlerine inanıyoruz.Kendimiz birşeyler uydurmuyoruz.Hepsi kaynaklı bilgilerdir.İnanmayan buyursun araştırsın bunuda defalarca söyledik.İyi okuyun ne yazıyor.



Nitekim Muhyiddin İbnül-Arabî -kuddise sırruh- Hazretleri:

O öyle bir kaynaktan alır ki, Peygamber Aleyhisselâm’a vahiy getiren melek de aynı kaynaktan alır.” buyurmuşlardır. (Fusûlü’l-Hikem)
Sadreddin-i Konevî -kuddise sırruh- Hazretleri “Kitâbü’l-Fukûk” isimli eserinde Hâtem’ül-evliyâ ile Hâtem’ül-enbiyâ arasındaki şer’î bağlılığın mâhiyetini beyan etmek üzere şöyle buyurmuşlardır:
“Hâtem’ül-evliyâ, Hâtem’ür-rüsul’ün şeriatına tâbi olduğu için şeriatı zâhirde ondan alır. Bâtında ise vahiy meleğinin Hâtem’ür-Rüsul’e onu aksettirdiği yerde, aynı kaynaktan alarak, şeriat hususunda Hâtem’ür-rüsul ile denkleşir.” (Kitâbü’l-Fukûk fî Müste-nedâti Hikemü’l-Fusûs, sh. 31)
Hakk’tan Alınan İlim:
Bâli-i Sofyavî -kuddise sırruh- Hazretleri Hâtemü’l-enbiyâ’nın vahiy meleği vâsıtasıyla elde ettiği ilmi, Hâtemü’l-evliyâ’nın vâsıtasız olarak Hakk’tan alacağını; fakat bunu sıradan bir kimsenin değil, ancak ilâhî keşfe mazhar olan bir velînin çözebileceğini nazara vererek şöyle buyurmuştur:
"Hâtemü’l-evliyâ (ilmini) öyle bir kaynaktan alır ki, Hakk’ın vahyini alma husûsunda, Resul’e vâsıta olan melek de onu aynı kaynaktan alır. Bu kaynak ise Hakk’tan başkası değildir. Dolayısıyla her iki ilmin kaynağı da bir olunca, bâtın ilmi de şeriat vechinin has bir cihetinden başka bir şey olmaz. Şu kadar var ki, bu ancak velâyet’in tahsilinden sonra hâsıl olan ‘İlâhî keşif’le bilinebilir." (Şerh-i Fusûsu’l-Hikem li’l-Bâlî es-Sofyavî, s. 57)
Hâtemü’l-Enbiyâ ile Hâtemü’l-Evliyâ
Arasındaki Tâbî-Metbû’ İlişkisi:
Hazret, eserinde Şeyhü’l-ekber -kuddise sırruh- Hazretleri’nin beyanları hakkında en çok tartışmalara sebebiyet veren hususlardan biri olan Hâtemü’l-enbiyâ ile Hâtemü’l-evliyâ arasındaki tâbî-metbû’ ilişkisine de dikkati çekerek, bu müphem nokta hakkındaki şüpheleri de şu sözleriyle izâle etmiştir:
“O (Hâtemü’l-evliyâ), meydana gelen tâbîliği ve metbû’luğu (tâbî olunurluğu) biraraya toplayışı yüklenmesi hususunda, ancak vâcipliği gerçekleştiren sırr ile bilmeye me’zundur. ‘Velî vahiy meleğinin aldığı kaynaktan alır, peygamber ise melekten alır.’ diyen kimsenin söylediği sahih olursa, Hâtemü’l-velî’nin Hâteme’n-nebiyyîn’den daha üstün olması lâzım gelir. Hâlbuki bu tâbîliğe aykırıdır. Onun (Hâtemü’l-evliyâ’nın) bu yönden kuşatması altında iken ona (Hâtemü’r-rüsul’e) dâhil olması da böyledir; dolayısıyla Peygamber Aleyhisselâm’ın Hâtemü’l-velî’ye tâbî olması da buna muhâliftir.” (“Kitâbu Nusûsu’l-Kilem fî Şerh-i Fusûsu’l-Hikem”; Hâlet Efendi, nr.: 258, 34a vr.)

yani bırak Cebrail asmı. direk Allah tan vahiy alıyor du öylemi...aynı, Peygamberler gibi, doğrumu....
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Daha önce yazdık ama gene yazalım

Kimsenin Hatemül veli yi inkar ettiği yok

Herşeyin hatemi olduğu gibi elbette evliyanın da bir hatemi olacaktır

Zaten @hirahos kardeşim de alıntı yaptığı eserlerde hep hatemül veliyi anlatmış

Burada sıkıntı sizin Hatem olmayan daha doğrusu olamayan birini hatem diye anlatmanız

Bir ikinci sıkıntı

Sizin kaynağınız gene sizsiniz

Yazdığınız her yazının kaynağı gene cemaatinizin eserleri

Oysa bir şey kendi kendine delil olmaz

Sizin Ömer Öngütün hatem olduğuna dair dışarıdan bir delil getirmeniz gerek

Kim, hangi mürşid, hangi evliya, hangi alim Ömer Öngütü hatem kabul etmiş, kim kendisine biat etmiş?

Bunlara delil getiremiyorsunuz ve getiremeyeceksiniz

Zanınıza göre konuşuyorsunuz.Bizim eklediğimiz bilgiler hep evliyaların eserleri.Hepsinin kaynağı yanında yazıyor.Hiç mi okumadınız?
Onuda bırakın zaten şuradaki mesajları okuyan kaynaklı bilgiler eklediğimizi görür.Bazılarının Orjinal metinleri eklenmiştir.Buyursun incelesinler.

Burada sıkıntı sizin Hatem olmayan daha doğrusu olamayan birini hatem diye anlatmanız
Yüze yakın veli hatemi veliden bahsetmiş ne kadarını okudunuz?
Bizim delillerimiz yine yüze yakın evliyanın eserlerinde hatemi veliyi mükemmel şekilde açıklamalarıdır.
Eserlerde tarif ediyorlar özelliklerini hatemi velinin.
Ömer Öngüt (k.s) hatemi velimidir sorunusuna bu forumda çok cevap verildi .Tekrar uzun bir yazı eklemek istemiyorum.

Kimdir peki size göre Hatemi Veli?
Size göredemi hatemi veli Hz.İsa(a.s)
Bu bilginin doğru olmadığını yine velilerin eserlerini ekleyerek cevapladım fakat okuyanda yok sanırım.Tekrar ekleriz.

Burada cevapladık.
http://www.ihvanforum.org/showthrea...li-Üç-Öncüsü&p=1591183&viewfull=1#post1591183
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Rahmetliden sonra bir ara cemaatinizden birisi yardım amaçlı kitaplarından satyıyordu

Ben de aldım

Aklımda kaldığı kadarıyla Vahdet-i Vücud hakkında tek söylediği "siz bilmezsiniz" idi

Ayrıca kardeşim bu işler kitap ile olsaydı, kitap yazmakla olsaydı Ömer Öngüte sıra gelmez; sayfalarca, ciltlerce kitap yazanlar hatem olurdu

Bu işler kitap yazmakla olsaydı kitaba gerek kalmazdı. Kuran ve hadis kitapları hepimize yeter de artardı
Sürekli zanına göre konuşuyorsunuz.Yanlış bilgiler ekliyorsunuz.
hmuts.jpg


İÇİNDEKİLER

TAKDİM
HAKİKİ MUTASAVVIFLAR HAKİKİ VAHDET-İ VÜCUDÇULAR VE SAHTELERİ
TASAVVUF NEDİR? EHLİ KİMDİR?
Tasavvuf Bir İlim-İrfan Mektebidir
Tarikat-ı Âliye Bir Ordudur
Tarikat-ı Âliye Bir Hastanedir
Tarikat-ı Âliye Bir Pazardır
Tasavvuf Ehli ise Üç Kısma Ayrılır
MARİFETULLAH İLMİ VE MARİFETULLAH EHLİ
Dünyanın Garip Hali
“Sadıklar” Kimlerdir?
“Mümin Müminin Aynasıdır.”
Veli Kulun Hazret-i Allah Katında Değeri
Mürşid-i Kamil
Ağaçlar Kalem Denizler Mürekkep Olsa
HAKİKİ MUTASAVVIFLAR VE SAHTELERİ
Bir Veli “Âlem” Nasıl Olur?
HAKİKİ VAHDET-İ VÜCUDÇULAR ve SAHTELERİ
Vahdet-i Vücud Nedir? Buna Mazhar Olan Kimlerdir?
İlimde Derinleşenler
Bir Kimse Bütün Varlığını İfnâ Etmedikçe Var’ı Bilemez ve Göremez
Sahte Vahdet-i Vücudçular Kendini Görür
Sahte Vahdet-i Vücudçular Hiçbir Âyet-i kerime’nin tecelliyatına Mazhar Değildir
Mümin Kulun Kalbi Rahman Olan Allah’ın Arşıdır
Vahdet-i Vücud’a işaret eden Âyet-i kerime’lerin beyanına devam ediyoruz.
VAHDET-İ VÜCUD’DAN KİM BAHSEDEBİLİR?
Hakikat Ehli”nin ve “Hareket Ehli”nin Mihengi
Vahdet-i Vücud Hırsızı
HEP O’NUN VE O’NDAN
Hem O’dur Hem O’ndandır
Bu Gibi Esrar-ı İlahi Ne Zaman Tecelli Eder?
Bu Mevzuda kimler Konuşuyor?
Vahdet-i Vücud Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerle İzah Edildiği Halde Neden Herkes Anlamıyor?
ÖMER ÖNGÜT VE ESERLERİ
YAYINLARIMIZ


ŞİMDİ SORUYORUM NE KADARINI OKUDUNUZ.PEKİ ÖMER ÖNGÜT(K.S) 38 ciltlik eserinden haberiniz var mı?
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Mübareğin yazdığı, bildirdiği şeyler, Onun KS bildirdiği manada başımız gözümüz üzere

Tekrar söylüyorum

Hatemül Veli nin varlığına itiraz yok, sizin hatemül veli diye bildirdiğiniz kişiye itiraz var

Ve Tekrar Söylüyorum

Hz. Pir Abdulkadir Geylani KS

"Ayaklarım tüm velilerin omuzları üzeredir" buyurmuştur ki bu sözü söyleyen başka evliya çıkmamıştır. (bir taneden bahsediliyor o da söyleyip söylemediği belli değil)

"Tüm güneşler söndü bizim güneşimiz kıyamete kadar bakidir" demiştir ki ne demek istediğini bir araştırmanı tavsiye ederim

Hz. Pir KS tüm evliyanın en üst mertebesindedir

Eğer yazmakla olacaksa Hz. Pir KS ın eserleri ilim hazinesidir ve basılmayan eserleri basılan eserlerinden daha çoktur

Amma velakin ne Hz. Pir KS ne vekilleri ne halifeleri ne de herhangi bir evliya "Ben hatemi evliyayım" dememiştir...

İslam tarihi boyunca elhamdülillah nice evliyalar gelmiştir ki israiloğullarının peygamberleri gibidir.

Ömer öngütü de avanesini de cebinden çıkaracak kadar ilim irfan sahibi alimler, evliyalar gelmiştir kıyamete kadar da gelecektir

Bırakın bu işleri

Siz sadece hatemi velinin varlığına geleceğine dair yazı yazıyorsunuz, kimse buna itiraz etmiyor zaten

Ya anlamıyorsunuz, ya anlamak istemiyorsunuz

Ömer Öngüt hakkında "alimdi, salihti" deyin baş göz üzere

Ama olmayan şeyler yazmayın
Zannınıza uyuyorsunuz hepsi bu.
Hatemül Veli nin varlığına itiraz yok, sizin hatemül veli diye bildirdiğiniz kişiye itiraz var

"Allah-u Teâlâ kimi sevip seçmişse, kimi kendisine çekmişse, emanetini kime vermişse, Resulullah Aleyhisselâm’ın nûrunu kime takmışsa, işte onlar Peygamber vârisidirler.

Onların muallimi bizzat Hazret-i Allah’tır.
Âyet-i kerime’de:
“Allah’tan korkar, takvâ sahibi olursanız mualliminiz Allah olur” buyuruluyor. (Bakara: 282)
Muallimleri Hazret-i Allah olduğu için ilimleri kesbî değildir, yani herhangi bir hocadan medreseden tahsil etmezler. Onların ilimleri vehbîdir, doğrudan doğruya Hazret-i Allah ve Resulullah Aleyhisselâm’dan gelir. Yani halka muhtaç değildirler.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu ilmi tarif ediyor ve Hadis-i şerif’lerinde buyuruyor ki:
“Öyle ilimler vardır ki, gizlenmiş mücevherat gibidir. Onu ancak Ârif billâh olanlar bilirler. Bu ilimden konuştukları vakit, Allah’tan gafil olan kimseler anlamazlar.
Binâenaleyh Allah-u Teâlâ’nın kendi fazlından ilim ihsan ettiği âlimleri sakın tahkir edip küçük görmeyin. Çünkü Azîz ve Celîl olan Allah onlara o ilmi verirken tahkir etmemişti.” (Erbaîn)

Kur’an-ı kerim’de beyan buyurulduğuna göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz için de müşrikler böyle söylediler. “Peygamberlik filân filân kimselere verilseydi?” dediler. (Bakınız, Zuhruf: 31)

Yani Allah-u Teâlâ’nın takdir ve taksimine rızâ göstermediler. Neden? Çünkü nefis putu “Ben!” diyor, başka kimseyi dinlemiyor, o bir puttur."



38 ciltlik eserin ne kadarını okudunuz,Ömer Öngüt(k.s) hayatını biliyormusunuz?

Sadır İlmi Satır İlmi
http://www.hakikat.com/dergi/118/bsyz11803.html


 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Davud El Kayseri büyük veli ve alimlerden bir kimsedir. Muhyiddin İbnu Arabi Hz.lerinin eserlerini şerh etmesiyle meşhur olmuştur. Önde gelen Füsus şarihlerindendir.

İki risalesinin tercümesini buldum. Nefes yayınlarından. Tasavvuf ve Besmele Şerhi risaleleri...

Risalenin biri Hatemül Evliya kimdir? sualine cevap vermekte...

Öngüt ve taifesi, bu değerli ismi çok kullanırlar ve ondan güya alıntılar getirirler...

İşte ondan resimler ve bahis:

Xvq2WR.jpg


j51zVW.jpg


d5Z43n.jpg


Son resim ilgili bahisten, HATEMÜL EVLİYA bahsi. Bizim bütün yazdıklarımızın doğru, Öngütçülerin ise hatalı olduğunu ispat eden bir başka vesika daha yayınlamış olduk. Elhamdulillah.
Hala tercümeler getiriyorsun hirahos.Mümkünse orjinallerine bak.

http://www.hakikat.com/dergi/91/hatem91.html
Kaynaklarıyla ekliyoruz.Buyrun incelesinler.

HÂTEM-İ VELİ HAKKINDA
RESULULLAH -SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM- EFENDİMİZ’İN HADİS-İ ŞERİF’LERİ VE ONA VÂRİS OLAN VEKİLLERİNİN İFŞAATLARI (22)


DÂVUD-I KAYSERÎ -Kuddise Sırruh-

Dâvud-ı Kayserî -kuddise sırruh- Hazretleri, Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde yaşamış olan âlim ve velilerdendir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, 1258-1261 yılları arasında dünyaya gelmiş olduğu tahmin edilmektedir.
Kayseri’de doğan Hazret, zâhirî ilimlerde bilgisini artırmak için Mısır’a gitmiş, üstün bir seviyeye yükseldikten sonra İran’ın Sava şehrine giderek, Sadreddin Konevî -kuddise sırruh- Hazretlerinin yakınlarından Abdürrezzak Kâşânî -kuddise sırruh- Hazretlerinin hizmetine girmiş ve bu zâtın taht-ı terbiyesinde yüksek derecelere ulaşmıştır.
Orhan Gâzi’nin Bursa’da açmış olduğu medresede, Osmanlı Devleti’nin ilk müderrisi olarak 15 yıl kadar vazife yapmış, burada yetiştirdiği talebeler Osmanlı’nın ilk ilmiye heyetini teşkil etmiştir. Bir yandan talebe yetiştirirken, bir yandan da eserlerini kaleme almıştır. Sekiz kadar eseri bilinmektedir.
İlim ve fazilette yüksek, güzel ahlâk sahibi, ibadete düşkün, dünyâya önem vermeyen ve aynı zamanda çok merhametli bir zât olan Dâvud-ı Kayserî -kuddise sırruh- Hazretleri, 1350 yılında İznik’te vefât etmiştir.
Mezarının İznik’te Çandarlı Halil Paşa Camii’nin karşısında bugün Çınardibi denilen yerde olduğu rivayet edilmekte olup, bugün İznik’te o semtte “Dâvud-ı Kayserî” adıyla bir sokak bulunmaktadır.
Başta tasavvuf olmak üzere pek çok sahada eserler vermiş olan Hazret, eserlerinde yeri geldikçe felsefeyi ve felsefecileri tenkit etmiştir.
Muhyiddin-i İbnü’l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretlerinin “Fusûs’ül-Hikem”ine “Mukaddimetü Şerhü’l-Fusûs” adı ile bir de şerh yazmış olan Hazret’in; bu eserinde geçen izah ve açıklamaları, Osman İsmâil Yahya tarafından neşredilen “Hatmü’l-evliyâ” kitabının ekinde yer almaktadır.
İsmail Hakkı Bursevî -kuddise sırruh-, Bâli-i Sofyavî -kuddise sırruh-, Abdullah Bosnavî -kuddise sırruh- ve Kudbeddin-i İznikî -kuddise sırruh- gibi zevât-ı kiram, onun adı geçen bu eserinden etkilenmişlerdir.
Hazret, bahis mevzuu olan eserin 490-491. sayfalarında nübüvvet ve velâyet konularını ele alırken, Hâtem-i veli’nin makam ve mertebesine işaret ederek şöyle buyurmaktadır:
“Haber verme bakımından nübüvvet bitmişse de, velâyet ve tasarruf bakımından devam etmektedir. Çünkü Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm’dan sonra gelen veliler O’nun tasarrufunu taşımaktadırlar.
Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm, onlar vâsıtasıyla halk içinde tasarruf etmektedir.
Nasıl ki nübüvvet, hariçte peygamberlerden müteşekkil bir dâire meydana getiriyor ve bu dâire Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm ile tamamlanıyorsa, velâyet de hâriçte velilerden meydana gelen bir daire teşekkül eder ve bu daire, Son veli ile tamamlanır.
Hâtem’ül-evliyâ, hakikatte Hâtem’ül-enbiyâ’dan başka bir şey değildir. (Yani Hâtem’ül-evliyâ, velâyet suretiyle çeşitli vücudlar aracılığı ile tasarrufuna devam etmiş ve onun nübüvveti, nasıl Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm suretinde tamamlanmışsa, velâyeti de Son veli’de tamamlanacaktır.)
Peygamber Aleyhisselâm’a nisbetle diğer peygamberlerle veliler birdir. Çünkü hepsi de O’nun nübüvveti ve velâyeti dairesinin birer noktası, birer mazharıdırlar. Asıl dairenin hakikati kendisi, yani Hazret-i Muhammed’in hakikatidir. Bundan dolayı O;
‘Ümmetimin âlimleri İsrâiloğulları peygamberleri gibidirler.’ demiştir. (K.Hafâ)”
Onun bu ifşaatını teyid eden bazı zevât-ı kiramın beyanları da vardır.
Mahmud Şebüsterî -kuddise sırruh- Hazretleri “Gülşen-i Râz”ın 369-374. beyitlerinde, velâyet mertebelerinin kemâlâtını üzerinde toplamış olan Hâtem-i veli’nin zuhurundan şu şekilde bahsetmiştir:
“Peygamberlik Âdem Aleyhisselâm’la zuhur etti, kemâli peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed Aleyhisselâm’da göründü.
Noktanın ikinci bir defa devretmesi gibi, Peygamber de bu âlemden sefer edince velilik zâhir oldu.

_____

Bahsedilen hatemi velinin Hz. İsa (a.s) olmadığı açıktır.
Bu bilgileri iyi okuyun.

http://www.ihvanforum.org/showthrea...li-Üç-Öncüsü&p=1591183&viewfull=1#post1591183


Veliliğin tam zuhuru da Velilerin sonuncusu ile olacak. İki âlem de onunla tamamlanacak, onunla kemâl bulacak.
Bütün velilerin varlıkları, son velinin âzâsına benzer. O küldür, öbürleri cüz.
Onun Peygamberlerin sonuncusuyla tam bir münâsebeti vardır. Bu yüzden umumî rahmet de onunla zuhur eder.
İki âlem de ona uyar, Âdemoğulları içinde Allah’ın halifesi odur.” (Gülşen-i Râz; sh. 32, çeviren: Prof. Abdülbaki Gölpınarlı)
İsmail Hakkı Bursevî -kuddise sırruh- Hazretleri ise “Kenz-i Mahfi” adlı eserinin “10.Bahis”inde şöyle buyurur:
“Her asırda mevcut olan insan-ı kâmil, Peygamber makamına oturmuştur. Ve Hatm-i velâyetin üflediği nefesidir. Halk onu ister kabul etsin, ister etmesin. Zira Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-e tam teslimiyet olmayınca, veliye nice olur?”






 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Hirahos kaçak güreşmek yok...
Dolambaçlı yoldan onu iddia ederim diyorsan şimdi aydınlatayım seni...

Madem öyle;
Senin gibi çeviri değil bak..
Orjinal eser..



"Şeyh-ül Ekber Muhyiddînİbnü’l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri ;
"Velî velâyeti ve resullerin velâyetiarasındaki farklı mertebeler için, velîlerin velâyetini hatmeden Hatmü’l-Velâyeti’l-Muhammedî bir velî olarak indirilince; Muhammed -sallallahualeyhi ve sellem- "Hâteme’n-nebiyyîn" olduğu gibi,Hâtemü’l-evliyâ da,diğer şeriatlara hâkim olan bu ümmetten olmaması nedeniyle, İsâ’nın velâyetinindahî hatmedicisi olur ve İsâ ondan daha sonra zuhûr eder.Velîlerin velâyetininHâtem’inin zamanla öne geçmesiyle, İsâ’nın velâyeti hakkındaki hüküm de böyle olur. Dolayısıyla İsâ da onlardandır.
Nitekim biz onun tertîbini ‘Ankâ-i Muğrib’adlı kitabımızda; hem ondan (Hâtemü’l-evliyâ’dan) sözederek, hem de Resulullah-sallallahu aleyhi ve sellem-in zikrettiği Mehdî’den sözederek zikretmiştik.İşte bu kitapta ondan ve onun artık gizliliği kalmayan menzilinden geniş birbiçimde sözedilmiştir. İsâ ise, beyan buyurulduğu gibi; "Allah’ın resûlü,Meryem’e ilkâ ettiği kelimesi ve O’ndan bir ruhtur." Allah Hakk’ı söyleyenve yola hidâyet edendir!"
(Fütûhâtü’l-Mekkiyye fî Ma’rifetiEsrâri’l-Mâlikiyye ve’l-Mülkiyye; c.7, s.357-358, Bas.: Beyrut, 1994.)"


Bu bilgiyi destekyecek bilgi ekledik fakat görmezden geliniyor. @alitufan2003

Batı Tarafından Zuhûru:
Molla Abdurrahman Câmî -kuddise sırruh- Hazretleri “Kitâbu’n-Nusûsu’n-Ni’em fî Şerh-i Fusûsu’l-Hikem” isimli eserinde ise, Şeyhü’l-ekber -kuddise sırruh- Hazretleri’nin “Ankâ-i Muğrib” kitabındaki beyanları doğrultusunda, Hâtemü’l-evliyâ’nın batı tarafından zuhur edecek bir kimse olduğunu haber vermektedir:
“Hâtemü’l-velâye, Şeyh’in ‘Ankâ-i Muğrib fî Ma’rifeti Hatmü’l-evliyâ ve Şemsü’l-Mağrib’ adlı kitabındaki bir açıklamasına göre; İsâ Aleyhisselâm’ın devri dışında zuhûr edecek bir tahsis iledir. Zirâ Hâtemü’l-velâyeti’l-Muhammediyye batıdan bir kimsedir. Zikri geçen şahıs, diğer peygamberlerin velâyetinden farklı olarak, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-e mahsus olan velâyet’le zuhur edecektir. Nitekim Ankâ’da ona da işâret edilmiştir. Şu hâle göre, onun Hâtemü’l-velâye’liği herkes için geçerlidir.” (en-Nusûsu’n-Ni’em fî Şerh-i Fusûsu’l-Hikem; Âtıf ef. no: 1442, 52b yaprağı.)

Bâzı zevât-ı kirâm her ne kadar İsâ Aleyhisselâm’dan sonra mutlak bir sûrette velî gelmeyeceğini ve bu nedenle “Hâtemü’l-velâye”nin ona tahsis edildiğini ileri sürmüşlerse de, Molla Abdurrahman Câmî -kuddise sırruh- Hazretleri burada ciddî bir ayırım noktası ortaya koymuş ve bu zât-ı muhteremin İsâ Aleyhisselâm’ın nüzul edeceği devirden farklı bir devirde, Muhammed Aleyhisselâm’a has kılınan velâyet’le, batı tarafından zuhur edeceğini haber vermiştir. Böylelikle o, daha önce “Ankâ-i Muğrib” kitabında; Hâtemü’l-velî, Mehdi Resul ve İsâ Aleyhisselâm’ın zuhûru husûsunda üç farklı devirden sözeden Şeyhü’l-ekber -kuddise sırruh- Hazretleri’nin beyanlarını tasdik edip, bilinmesi gereken hakikati gözler önüne sermiştir.

Âhir Zamanda
Hâtemü’l-Velî, Mehdi Resul ve İsâ Aleyhisselâm’ın
Zuhur Edeceği Üç Devir:

Şeyhü’l-ekber Muhyiddîn İbnü’l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri “Anka-i Mağrib fî Ma’rifeti Hatmü’l-evliyâ” kitabında “Hatmü’l-evliyâ” kitabı’ndankine benzer bir üslûpla, âhir zamanda fitne ve fesadın çok oluşuna aldanarak, bu zamâna kötü bir nazarla bakanların; Hâtemü’l-velî, Mehdi Resul ve İsâ Aleyhisselâm’ın zuhur edeceği üç devri gözardı ettiklerine dikkati çekerek şöyle buyurmuştur:
“Onlarla ilgili olan üç asrı değerlendirdikleri esnâda, ne zaman ki onu küçümseyerek kestirip atarlar; değerlendirme üstüne değerlendirmede, atıf üstüne atıfta bulunurlar. Nihâyetinde de: ‘(O devirde) artık herhangi bir hayır ve emir kalmaz!’ diyerek neticeye ererler. Zirâ onlar, ona eriştikleri an, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- in;
‘Gelecek her zaman sizin için bir öncekinden daha kötüdür.’
Hadis’ine tutunurlar. (Çünkü) onlar; Mehdî, Hâtemü’l-velî ve İsâ peygamber’in -salavâtullâhi aleyh- zamânından ibâret olan, üçüne tâbi olunduktan sonra gelecek dördüncü devri bilmezler. Halbuki beşer içinde (asıl) fesad, (bu) üç devir nihâyete erdiği zaman zuhûr eder.” (Anka-i Mağrib fî Ma’rifeti Hatmü’l-evliyâ; Şehid Ali Paşa, no: 1287, 54b yaprağı.)

Hâtemü'l-Evliyâ Hakkında Konuşan
Hakîkat Ehli ile Dalâlet Ehli'nin İçyüzü:

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri "Ankâ'-i Mugrib fî Ma'rifeti Hatmü'l-Evliyâ" adlı eserinde; Hâtemü'l-evliyâ'nın Hazret-i Mehdî ya da İsâ Aleyhisselâm olduğunu zannedenlerin, veya bu iki zâttan başka Hâtemü'l-evliyâ bulunmadığını iddiâ edenlerin, bu taassuba nefislerinin hastalıkları nedeniyle saplandıklarına dikkati çekerek; bu hususta avâm kimselerin boş iddiâlarına değil, ancak keskin görüş ve basîret ehli velîlerin sözlerine itibâr etmek gerektiğini haber vermiştir:
"Bil ki Allah-u Teâlâ, kendisine tâbi olunan en büyük imamı; velâyet bayrağının ve mühürünün taşıyıcısı, cemaatin ve hikmet ehlinin öncüsü olan bu kerem sahibi 'Hatm'i zikretmiş; Azîz Kitab'ının pek çok yerinde ondan haber vererek, bir ayırım ortaya koymak için, onun mertebesiyle ilgili olarak tembihte bulunmuştur.
İmam Mehdî, kendisine tâbî olunan bir imam olduğu vakit, Peygamber Aleyhisselâm'ın ehl-i beyt'ine mensup olacaktır. İşi duyanlar kimi zaman (onu), onun sıfatı üzere bir şahsa benzetirler ve ondan dolayı onun kim olduğunu karıştırırlar.

'İsâ Aleyhisselâm'a gelince; onun alâmetleri husûsunda ise herhangi bir ortaklık ortaya konulmaz. Zîrâ onun bir peygamber olduğunda hiçbir şüphe ve karışıklık yoktur.


'Hatm' ve 'Mehdî' ortaya konulduğu vakit, kimi zaman her iki velînin ikisinin birden karıştırıldığı vâki' olur ve nefsin hastalıkları nedeniyle bir taassup husûle gelir. Zira bu büyük işle ilgili olan şeyleri haber verebilmek, ancak keskin görüş ve basîret ehli olan için geçerlidir. Avâm'a gelince; onların sözü bizimkiyle bir değildir. Dolayısıyla onların parçaları birleştirip genişletmeleri mümkün de değildir." ("Ankâ'-i Mugrib fî Ma'rifeti Hatmü'l-Evliyâ' ve Şemsü'l-Mağrib", s. 72 bas.: Mısır, 1954)
Bu zevât-ı kirâm "Âlim" değil, birer "Âlem"dir. İlâhî ilhamla konuşan, hakîkati ortaya koyan zevât-ı kirâm bunlardır; diğerleri ise nefsini beğenmiş, yoldan sapmış insanlardır.
Hakîkat ehli ile dalâlet ehlinin içyüzü;
Hakîkat ehli Hakk ile, dalâlet ehli ise şeytan ile hareket eder, benliğiyle icraatını yapar. Onun içindir ki size bunların içyüzünün ortamını yapıyoruz.


Hâtemü'l-Evliyâ'nın Vefâtı
ve Mehdî'nin Zuhur Zamânı:

"Ankâ'-i Muğrib"in son satırlarında Hazret-i Mehdî hakkında rumuzlar veren Hazret, şu şifreli sözleriyle Allah-u Teâlâ'nın onu, "Hâtemü'l-evliyâ"sını yeryüzünden aldıktan sonra göndereceğine işâret etmiştir:
"O, sesli harflerden 'Hâ' bittikten hemen sonra doğmuş olur. O'nun mîlâdı ise, parçaların inşâsının ve intizâmının ardından; 'Sâd' ve 'Se'nin bitişinden hemen sonra olur. İlim husûsunda da, peşînen yedi'ye girmesi umulur. Buna, şiirde zikri geçen tek sayıların yok oluşuna göre; O'nun 'Hatm-i evliyâ'sının varlığının yok olmasına karşılık onun zuhûr etmesiyle, büyük bir devlette hükmünü yürüteceği anlardır da diyebilirsin!.." ("Ankâ'-i Mugrib fî Ma'rifeti Hatmü'l-Evliyâ' ve Şemsü'l-Mağrib", s. 77 bas.: Mısır 1954)
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Konu başlığına bir dikkat edin...
Ahir zamanda Ümmetin En Faziletli Üç Öncüsü
1-) Hatem-i Veli
2-) Mehdi A.s.
3-) İsa A.s.


" Peygamber Efendimizin"Risâlet"ini İsa Aleyhisselâm, "Nübüvvet"ini Hazret-i Mehdî kullanacak, "Velâyet"ini de Hâtemü'l-evliyâ kullanacak. Zâten "Üç merdiven"inde mânâsı budur. "
Ömer ÖNGÜT -kuddise sırruh- Hazretleri

Hz. İsa'ın Hatem oluşu..
Mehdi A.s.'ın Hatem oluşu
Velayet-i Muhammeddiye'nin varisi veli'nin Hatem oluşu...'nun sırrı budur...


Zaten Ömer ÖNGÜT -kuddise sırruh- Hazretleri 1992 senesinde Mehdi a.s.'ın doğumu üzerine 2 adet akika kurban kesmişlerdir ve kendisinden sonra Mehdi A.S.'a biat edilmesini işaret etmiştir.

(Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri, seneler evvel 90'lı yıllarda Mehdi Hazretleri doğduğu zaman iki tane akîka kurbanı kesmişlerdi.)
"Beklenen Mehdi'nin gelmesine daha yaklaşık otuz sene var."
(2001)
"Binaenaleyh artık ahir son zamanda yaşıyoruz. Hazret-i Mehdi'nin zuhuruna çok az kaldı. Allah'u-âlem daha 25-26 yıl gibi bir zaman var." (2006)
(Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri)


“Hatmü’l-velâye” adlı eserde beyan buyurulduğuna göre; Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri âhir zamanda gönderilecek olan bu “dâvetçi” hakkında şöyle söylemiştir:
“Âhir zamanda Mehdî yokken, henüz yaklaştırılıp seçilmemişken, aradaki boşlukta (fetrette) Hâtemü’l-velâye’den başka adâleti ayakta tutan kimse olmaz. O kıyamet gününe kadar bütün velîlere Allah’ın bir hücceti olur.

Nasıl ki peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-e ‘Hâtemü’n-nübübüvve’ verilmişse ve o kıyamet gününe kadar bütün peygamberler üzerine Allah-u Teâlâ’nın bir hücceti ise, velîlerin sonuncusu olan bu velî de âhir zamanda öyle olacaktır.” (“Hatmü’l-velâye”; 168b vr.)


Hâtemü'l-Evliyâ Hakkında Konuşan
Hakîkat Ehli ile Dalâlet Ehli'nin İçyüzü:

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri "Ankâ'-i Mugrib fî Ma'rifeti Hatmü'l-Evliyâ" adlı eserinde; Hâtemü'l-evliyâ'nın Hazret-i Mehdî ya da İsâ Aleyhisselâm olduğunu zannedenlerin, veya bu iki zâttan başka Hâtemü'l-evliyâ bulunmadığını iddiâ edenlerin, bu taassuba nefislerinin hastalıkları nedeniyle saplandıklarına dikkati çekerek; bu hususta avâm kimselerin boş iddiâlarına değil, ancak keskin görüş ve basîret ehli velîlerin sözlerine itibâr etmek gerektiğini haber vermiştir:
"Bil ki Allah-u Teâlâ, kendisine tâbi olunan en büyük imamı; velâyet bayrağının ve mühürünün taşıyıcısı, cemaatin ve hikmet ehlinin öncüsü olan bu kerem sahibi 'Hatm'i zikretmiş; Azîz Kitab'ının pek çok yerinde ondan haber vererek, bir ayırım ortaya koymak için, onun mertebesiyle ilgili olarak tembihte bulunmuştur.
İmam Mehdî, kendisine tâbî olunan bir imam olduğu vakit, Peygamber Aleyhisselâm'ın ehl-i beyt'ine mensup olacaktır. İşi duyanlar kimi zaman (onu), onun sıfatı üzere bir şahsa benzetirler ve ondan dolayı onun kim olduğunu karıştırırlar.

'İsâ Aleyhisselâm'a gelince; onun alâmetleri husûsunda ise herhangi bir ortaklık ortaya konulmaz. Zîrâ onun bir peygamber olduğunda hiçbir şüphe ve karışıklık yoktur.


'Hatm' ve 'Mehdî' ortaya konulduğu vakit, kimi zaman her iki velînin ikisinin birden karıştırıldığı vâki' olur ve nefsin hastalıkları nedeniyle bir taassup husûle gelir. Zira bu büyük işle ilgili olan şeyleri haber verebilmek, ancak keskin görüş ve basîret ehli olan için geçerlidir. Avâm'a gelince; onların sözü bizimkiyle bir değildir. Dolayısıyla onların parçaları birleştirip genişletmeleri mümkün de değildir." ("Ankâ'-i Mugrib fî Ma'rifeti Hatmü'l-Evliyâ' ve Şemsü'l-Mağrib", s. 72 bas.: Mısır, 1954)
Bu zevât-ı kirâm "Âlim" değil, birer "Âlem"dir. İlâhî ilhamla konuşan, hakîkati ortaya koyan zevât-ı kirâm bunlardır; diğerleri ise nefsini beğenmiş, yoldan sapmış insanlardır.
Hakîkat ehli ile dalâlet ehlinin içyüzü;
Hakîkat ehli Hakk ile, dalâlet ehli ise şeytan ile hareket eder, benliğiyle icraatını yapar. Onun içindir ki size bunların içyüzünün ortamını yapıyoruz.
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Zanınıza göre konuşuyorsunuz.
Sen ya yazılanları okumuyorsun, ya da yazılanları anlamıyorsun

Yazdıklarının tamamı hatemi veli diye bir zatın geleceğine dair

Senin yazdıklarına itiraz yok

Hatemi veli diye birisinin geleceğini zaten kabul ediyoruz

Kabul etmediğimiz Ömer Öngütün Hatemi Veli olduğu

Anlayabildin mi?????????????
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
38 ciltlik eserin ne kadarını okudunuz,Ömer Öngüt(k.s) hayatını biliyormusunuz?
Bize ne ömer öngüt lazımdır ne de ömer öngütün bilmem kaç ciltlik eserleri

Bize Hz. Muhammed Mustafa SAV lazımdır

Bize Kuran-ı Azimüşşan lazımdır

Anlayan anlar

Anlamayana selam olsun
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
yani bırak Cebrail asmı. direk Allah tan vahiy alıyor du öylemi...aynı, Peygamberler gibi, doğrumu....

Allahın veli kullarının söylediklerine biz inanırız.Yazılanlar onlardır artık ne anlarsanız.

Bu ayetileri,hadisleri hatırlatalım.
“Her şeyden haberdar olan Allah gibi sana hiç kimse haber veremez.” (Fâtır: 14)

“Allah’tan korkar, takvâ sahibi olursanız mualliminiz Allah olur” buyuruluyor. (Bakara: 282)


Allah-u Teâlâ veli kullarını bize tarif ediyor ve Hadis-i kudsî’de buyuruyor ki:
“Kulun benimle meşgul olması, en fazla önem verdiği şey olursa, onun arzu ve lezzetini zikrimde kılarım. Arzu ve lezzetini zikrimde kılarsam da o bana âşık olur, ben de ona âşık olurum. O bana, ben ona âşık olunca da, onunla aramdaki perdeyi kaldırırım. Bu hâli onun umumî hâli kılarım. İnsanlar yanıldığı zaman o yanılmaz. Böylelerinin sözleri peygamberlerin sözleri gibidir. Gerçek kahramanlar onlardır.
Onlar öyle kimselerdir ki yer ehline bir cezâ ve azab vermek istediğim zaman onları hatırlarım da azabdan vazgeçerim.” (Ebû Nuaym, Hilye)


Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu ilmi tarif ediyor ve Hadis-i şerif’lerinde buyuruyor ki:
“Öyle ilimler vardır ki, gizlenmiş mücevherat gibidir. Onu ancak Ârif billâh olanlar bilirler. Bu ilimden konuştukları vakit, Allah’tan gafil olan kimseler anlamazlar.
Binâenaleyh Allah-u Teâlâ’nın kendi fazlından ilim ihsan ettiği âlimleri sakın tahkir edip küçük görmeyin. Çünkü Azîz ve Celîl olan Allah onlara o ilmi verirken tahkir etmemişti.” (Erbaîn)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyururlar ki:

“Ümmetimin âlimleri benî İsrail’in Peygamberleri gibidir.”
“Allah-u Teâlâ bu ümmete, her yüz yıl başında dinini yenileyecek bir müceddid gönderir.” (Ebu Dâvud)

Bak burayı iyi okuyun.



Nitekim İmâm-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri "261. Mektub"unda buyururlar ki:

"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz onları şu Hadis-i şerif'i ile müjdeli kıldı:

'Müslümanlık garip olarak başladı, başladığı gibi garip olarak avdet edecektir.

Ne mutlu gariplere!' (Müslim)

Bu ümmetin sonu, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in vefatından bin sene sonra, yani ikinci binin başlaması ile başlamıştır. Çünkü aradan bin sene geçmesi ile insanlarda büyük bir değişiklik ve eşyada kuvvetli bir tesir meydana çıkmıştır.

Allah-u Teâlâ bu dini kıyamete kadar değiştirmeyeceği için, ilk zamanda gelenlerin tazelikleri sondakilerde de görülmekte ve böylece ikinci bin yılın başında bu dini kuvvetlendirmektedir.

Bu iddiâyı ispat etmek için iki kuvvetli şâhit olarak İsa Aleyhisselâm ile Mehdi Hazretleri'nin bu bin içinde var oluşlarını gösterebiliriz.

Bir şiir:

'Alsaydı kudsî ruhtan eğer yardımını,

İsa'dan başkası da yapardı onun yaptığını.'

Ey kardeşim! Bugün bu sözler pek çok kimselere ağır gelir, anlayışlarından uzak görülür. Fakat onlar bilgileri, mârifetleri insaf ile ölçerlerse ve İslâmiyet'le karşılaştırırlarsa, İslâmiyet'e hangisinin daha çok tâzim ve hürmet ettiğini görüp kabul ederler." (261. Mektup)

Bu beyanlarından açıkça anlaşılıyor ki, kendisinden sonra ileride gelecek bir zâtı tarif etmektedir.

"317. Mektub"unda ise şöyle buyuruyorlar:

"Hidayet eden Sübhan Allah'tır.

Bilesin ki, her yüz başında bir müceddid gelip geçti. Ne var ki, yüz senelerin başında gelen müceddid ile, bin senenin başında gelen müceddid bir değildir. Bunların arasındaki fark, bin ile yüz arasındaki fark gibidir. Hatta daha da fazla..."

 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Hatemi veli diye birisinin geleceğini zaten kabul ediyoruz

Kabul etmediğimiz Ömer Öngütün Hatemi Veli olduğu

Anlayabildin mi?????????????

Kindeli topalım öngüttür. Bunu kabul etmemek için niye diretiyorsun?

Şu nurlu yüze bir bakar mısın?

omer_ongut.jpg
 
Üst