AKP (ADALET VE KALKINMA PARTİSİ) DOSYASI - 06-10-2018

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

gamsız

Profesör
Katılım
10 Ağu 2015
Mesajlar
2,685
Tepkime puanı
373
Puanları
83
Ak parti elbette kusursuz insanlardan oluşmuyor, içlerinde yanlış insanlar, kişisel menfaat için orada bulunan insanlar da var.
Fakat şu var;
Müslümanım deyip de hırsızlık yapan, cinayet işleyen, yalan söyleyen insanlar var diye müslüman olmaktan vazgeçiyorsanız, Ak parti'nin içinde bazı bozuk insanlar var diye de oy vermekten vazgeçebilirsiniz.
Eğer temel kriteriniz partinin siyasi felsefesi değil de içindeki bir kısım insanlar ise, peygamberimiz döneminde de münafıklar vardı. Ama münafıklar var diye islamı terk eden olmadı..
Kadir Coşkun
 

gamsız

Profesör
Katılım
10 Ağu 2015
Mesajlar
2,685
Tepkime puanı
373
Puanları
83
51047923_799030170450501_7191727900255584256_n.jpg
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Ersan Şen'in sert Binali Yıldırım yorumu: YARGILANACAK!

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
hukumet-ne-yaptiginin-farkinda-degil-01021911_m2.jpg

Prof. Dr. Osman Altuğ, TV5'te yayınlanan "Deniz Gez ile Öyle Mi Gerçekten" programında, hükümetin marketlere yönelik uygulamalarını sert bir dille eleştirdi.

1940'ta İkinci Dünya Savaşı koşullarında, ilan edilen Milli Koruma Kanunu'nu hatırlatan Altuğ, Türkiye'nin serbest piyasa ekonomisi ile yönetildiğini, savaş ortamında da olunmadığını söyledi. Altuğ, "Biz buna emir-komuta ekonomisi diyoruz, devlet şekli ne olursa olsun fiyatlara müdadale edemez, serbest piyasa ekonomisinde bunun yeri yoktur" dedi.

OSMAN ALTUĞ'DAN DEVALÜASYON UYARISI

"Savaş döneminde milli koruma kanununa dayanarak insanlara ekmek karnesi vermekle gıda fiyatlarını belirlemeye çalışmak aynı şeydir" diyen Altuğ, devalüasyon uyarısı yaptı ve "serbest piyasa ekonomisinde, fiyatları kontrol etmeye kalkmak, ülkenin ciddi ekonomik sorunlar yaşamasına neden olur. 11 Haziran 1956'da Başbakan Adnan Menderes, Milli Koruma Kanunu çıkardı, hatta hapis cezası getirdi. Bu süreç 1958'de devalüasyonu getirdi. Yüzde 300 devalüasyon oldu. Tek sebep Adnan Menderes'in fiyatları kontrol etmeye kalkmasıydı. Bu devalüasyon da 27 Mayıs Darbesi'ni getirdi" ifadelerini kullandı.

"VALİLER, ZABITA ETKİKETİ NEYE GÖRE DENETLEYECEK"

Osman Altuğ, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan'ın, marketlerdeki etiket fiyatının denetlenmesi için valilere gönderdiği genelgeyi de eleştirdi.



Altuğ şunları söyledi:

"Neye göre, kime göre, hangi fiyattan fazla satılması stokçuluktur, fahiş kazançtır. Milli Koruma Kanunu da, fiyat kontrolü de rasyonel değildir. Belediye zabıtası neye göre kontrol yapacak? Bakanlık 81 ilin valisine yazdığı kağıtta, kontrol altına almayı amaçladığı malların azami fiyatlarını bildirdi mi? Hayır. Peki valilik neye göre, nasıl denetim yapacak? Akılcılıktan bahsediyorum, rantabiliteden değil."

"BUNUN ADI SERBEST PİYASA EKONOMİSİNDEN U DÖNÜŞÜDÜR"

Fiyatları yüksek bulunan ürünler için devletin piyasadaki tüm ürünleri satın alması ve devlet tarafından belirlenen fiyatla satışa sunulmasının bir çözüm olduğunu söyleyen Altuğ, "Öyle konuşmakla, atmakla, tutmakla olmaz, o zaman sen alacaksın devlet olarak, halka da uygun fiyatla satacaksın. Patlıcan 18 lira ise 10 liradan alıyor 12 liraya satıyorum demelisin o zaman. Bunun adı serbest piyasa ekonomisinden U dönüşü yapmaktır. AK Parti'nin serbest piyasa ekonomisinden umudunu kestiğini gösterir. Ne yaptığının farkında değil"ifadelerini kullandı.

"HÜKÜMET NE YAPTIĞININ FARKINDA DEĞİL"

"Hükümete değil, Cumhurbaşkanı'na sesleniyorum" diyen Profesör Altuğ şöyle devam etti:

"Sayın Cumhurbaşkanı, serbest piyasa ekonomisine devam edeceğini defalarca tekrar etti. Fiyat kontrol sistemine, zabıta ya da etiket kanalıyla girmek, serbest piyasa ekonomisinden çark etmek anlamına gelir mi gelmez mi?" diye sordu.

"ÜÇ KAĞIT EKONOMİSİYLE NEREYE KADAR"

"Bu meteşebisi son derece rahatsız edici bir durum, böyle nereye kadar devam edersin üç kağıt ekonomisiyle, borsayı yükseltiyorsun, doları düşürüyorsun, faizi yükseltiyorsun, doları düşürüyorsun, Sanki dolar faizin rakibi, borsa doların rakibi" diyen Osman Altuğ, "Rakip olmak için aynı sahalarda oynamak lazım" dedi.

İşte o anlar:

osmanvideo-ikon.jpg


Odatv.com




 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
RUŞEN ÇAKIR: ŞAŞIRMADIM, Şaşırmamış olmam ÜZÜCÜ (Kuytul Olayı)



YILDIRAY OĞUR'UN KÖŞE YAZISI:




Evinin balkonundan kendisini bekleyenlere konuşma suçu...



Adana merkezli ismini çok az insanın duyduğu küçük bir dini cemaatin lideriydi Alparslan Kuytul.

Çukurova Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği’nden mezun olmuş, kurduğu kitapevi etrafında sohbetlere başlamış, 1992’de El Ezher’e gidip İslami ilimler okumuş dönüşünde de 1994’de Furkan Vakfı’nı kurmuştu.

Daha sonra üyelik ve propagandadan hapis yaratacağı FETÖ örgütünü, henüz muteber bir cemaatken 1998 yılından itibaren sert bir biçimde eleştirdiği video arşivine bakılırsa en başından itibaren sadece vaz’u nasihat eden klasik bir hoca da değildi Kuytul.


Sohbetlerinde güncel siyasi ve toplumsal meselelere de sert ve polemikçi bir üslupla girmekten çekinmemişti.

Ama bu siyasi konuşmaları da çok dar bir çevre dışında çok fazla dikkat çekmemişti.

Örneğin 2014 yılının haziran ayında Akit Gazetesi’ne verdiği ve sürmanşetten duyurulan röportajında o günkü adıyla ‘cemaat’e yönelik eleştirilerini bugün pek hatırlayan yok:

“Öncelikle 17 Aralık bir projedir. 17 Aralık projesinde, AK Parti Hükümeti’ni devirmek vardı. Burada belli bir güç AK Parti Hükümeti’nin devrilmesine karar verdi. Proje doğrultusunda Gülen grubunun, şimdiye kadar hükümetle iyi anlaşmaya çalışması vardı. Hükümete istediklerini yaptıracaklarını düşündüler ama Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı şeylere “hayır” demesi gerektiğinin farkına vardı. İşte bundan sonra ipler kopmaya başladı. “One minute” ve Mavi Marmara olayları ile iplerin kopmaya başladığını düşünüyorum. Şimdi burada başka bir proje de söz konusudur. Gülen grubunun, İslam’ı ılımlı hale getirmesi bir projeydi. Bazıları camianın hata ettiğini ve rotasının değiştiğini söylüyor ama ben buna katılmıyorum. Camianın rotası 30 yıldır aynıydı. Bu grup; ılımlı bir İslam anlayışını, yani Amerika’nın istediği tarzda içi boşaltılmış bir İslam anlayışını hedefliyor.”

Belki de İslamcı çizgideki bir hocadan beklenen iktidarın pozisyonuna paralel sözler söylediği için o günlerde siyasi konuşması pek tuhaf bulunmamıştı.

Kuytul’un adını Türkiye’de pek çok insan 2015’de Rus uçağının düşürülmesi sonrasında sosyal medyada dolaşan videosu sayesinde duydu.

Kısa videoda Kuytul, değiştirilen angajman kurallarını ve hükümetin Suriye politikasını eleştirip, konuşmanın bir yerinde de “Haydi vursana Rusya’nın uçağını” diyordu.

Rus uçağının vurulduğu günlerde dolaşıma giren video o günlerde çok eleştirildi ve mizah malzemesi yapıldı ama aslında videonun tamamında Kuytul, Rusya ile Suriye’de karşı karşıya gelmenin risklerini anlatıp, hükümeti kendince uyarıyordu. Zaten bir sene sonra iktidar çevreleri de Rus uçağının düşürülmesi hakkında Kuytul’la benzer bir çizgiye geldiler.

Ama hükümetin politikalarını eleştiren muhalif konuşmalar yapan bir hoca olarak Kuytul’un adı bir kenara yazılmış oldu.

Özellikle sosyal medyada etkili, siyasi propaganda amaçlı siteler için onun konuşmaları bulunmaz bir ‘çakma’ kaynağına dönüşmüştü.

Ama bu yapılırken konuşmalar içinden en çarpıcı cümleler seçilip, gerçek anlamından koparılacak hale getiriliyordu.

En çok tepki çekeni, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından dolaşıma sokulan, darbe haberinin geldiği ilk anlarda yaptığı bir konuşma oldu.

Sosyal medyada dolaşan videoya göre şöyle demişti:

“Ders esnasında -siz internetten takip etmişsinizdir- saat 22.00 civarında Türk Silahlı Kuvvetleri ülke yönetimine el koymuş ve şu anda darbe yapılmış vaziyette. Bu darbenin İslami faaliyetlere darbe olmamasını ve İslami faaliyetlerin bundan olumlu yönde etkilenmesini, Müslümanların hayrına olmasını vesile kılsın.”

Bu versiyona göre açık bir darbe övgüsüydü bu. Zaten günlerce dolaşımda kalıp, haber oldu, küfürler, hakaretler birbirini izledi.

Adanalı muhalif bir hocanın konuşmasının kırpılmamış orijinaline bakmaya ise yine kimse gerek görmemişti. Aslında tam olarak şöyle demişti:

“Ders esnasında -siz internetten takip etmişsinizdir- saat 22.00 civarında Türk Silahlı Kuvvetleri ülke yönetimine el koymuş ve şu anda darbe yapılmış vaziyette. Bakın ne günlere geldik? Tekrar darbe günlerine geldik. Şu anda Cumhurbaşkanı, Başbakan, Hükümet ne durumdadır bilemiyoruz. Genelkurmay böyle açıklama yaptığına göre demek ki onlar da gözaltındalar. Bundan sonrasında ne olacağı karanlık! TRT’nin yayını kesilmiş ve açıklama yapılacakmış. Şimdi siz bundan sonra seyredin, bu darbe ortamında belki de yüz binlerce insan içeri alınacak. Belki biz de onlardan biri olacağız. Bundan sonrasında ne olacağı karanlık! Allah milletimizin başına kaldıramayacağı sorunlar çıkarmasın, böyle sorunlarla karşılaştırmasın. Bu darbenin İslami faaliyetlere darbe olmamasını ve İslami faaliyetlerin bundan olumlu yönde etkilenmesini, Müslümanların hayrına olmasını vesile kılsın. Biz her ne kadar bu hükümeti baştan beri tenkit ettiysek de darbe ile devrilmiş olmalarından memnun olmayız. Bu darbenin nereye gideceği belli olmaz. Allah suçsuz olanları korusun, suçsuz olanların başına musibetleri getirmesin. Bakalım bundan sonra ne olacak? Şunu bilin; Allah Müslümanların, İslami hareketin yardımcısıdır. Belki bazı zor günler geçirebiliriz, ama sonra tekrar güneş doğacak, tekrar çok daha güçlü bir şekilde İslami hareket yoluna devam edecek. Herkes her şeye hazır olmalı. Ama sonunda tekrar güneş doğacak. Buna emin olun. Hakkınızı helal edin. Selamun aleyküm.”

Ardından darbeyi kınayan konuşmalar yapmış olmasına rağmen hafızalarda bu kesilmiş videoyla kaldı.

Vakfına operasyon yapılıp, tutuklanmasına neden olan ise Afrin’e yönelik Zeytindalı Operasyonu sırasında yaptığı bir başka konuşma oldu.

Konuşmadan yine bir bölüm kırpılarak sosyal medyada dolaşıma sokulmuştu. O kırpılmış videoda “Girmesi var ve bir de çıkması var, girersin ama çıkamazsın” diyordu.

Hem gazeteler ve internet siteler hem de bu konuşmayı baz alarak hakkında tutuklama kararı veren hakime göre burada hükümeti tehdit ediyordu ve bu terör propagandasıydı.

Halbuki o konuşmanın tamamı da şöyleydi:

“Belki de Türkiye’yi tuzağa çekiyorlar. Amerika, Türkiye’nin ne yapacağını tahmin etmeden mi bunu yaptı? Herkesin gözünün içine soka soka, tırlar kameraların önünde gidiyorlar. Görmüşsünüzdür haberlerde. Üzerinde zırhlı araçlar, uçak savarlar… Göstere göstere… Bu Türkiye’yi tahrik etmektir. ... Bir kere Amerika kesinlikle istihbarat yardımı yapacaktır PYD’ye. Bu çok önemlidir. Savaşta en büyük öneme sahip olan noktalardan birisi bu: istihbarat. Amerika İnsansız Hava Araçlarıyla başka yollarla her türlü istihbaratı verecektir. Türkiye’yi orda bataklığa sokmak için. Girmesi var, bir de çıkması var. Girersin ama çıkamazsın. Amerika, Irak’a girdi, çıkamadı yıllarca, Afganistan’a girdi, çıkamadı. Rusya, Afganistan’a girdi, çıkamadı. Girmek kolay, çıkmak zordur. Bunu bütün askeri uzmanlar da bilir, bütün siyaset ehli insanlar da bil…Amerika, onlara (PYD) şimdi 4900 tır silah verdiyse orda kaç bin askerimizi kaybederiz bilmiyorum. Allah göstermesin. Yani bu iş bir tuzak olabilir. Amerika sanki göz göre göre Türkiye’yi orada bataklığa çekiyor gibi.”

Bu videoların dolaşıma sokulmasından kısa bir süre sonra bütün vakıf binalarına sabaha karşı ağır silahlı jandarmalar eşliğinde operasyon yapıldı. Kuytul ve vakfın yöneticileri gözaltına alındılar, vakıf ve öğrenci evlerine kilit vuruldu.

Hakkında aynı anda PKK, FETÖ, IŞID ve EL KAİDE üyeliği ve propagandası suçlaması yapıldı. Gazetelerde binalarında gizli geçitler bulunduğu, para kasalarından 340 bin tl çıktığı, IŞİD ve El Kaide bağlantılarının tespit edildiği, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’la bağlantıları olduğu gibi haberler yapıldı.

Hakkında yine kesilip biçilmiş videoların baz alındığı Cumhurbaşkanı’na “kalemi kırıldığı” dediği, Başbakan’a hakaret ettiği gerekçesiyle davalar açıldı. Ali Bulaç’a geçmiş olsun mesajı, Demirtaş etkili konuşuyor” demesinden terör örgütü propagandası çıkarıldı. Üzerine bir de vakıf paralarında dolandırıcılık, kurban paralarını sucuk yapıp satmak gibi suçlamalar eklendi.

Halbuki tutuklayan hakimin yazdığı hukuk tarihine geçecek ‘gerekçe’ esas meselenin siyasi olduğunu söylüyordu:

“Türkiye Cumhuriyeti Devletinin muasır medeniyetler ile teknoloji ve ekonomide yarışır hale gelmesi ve toplumsal hoşgörü ve saygı seviyesindeki toplumsal gelişmişlik düzeyinin her geçen gün artması, tesettür yasağının kaldırılması, dini hassasiyetlerinden dolayı giyim ve kuşamı, rengi, cinsiyeti, sakalı, görüşü, mezhebi ve benzeri ayrımlar nedeniyle milletin ve millet vekillerinin kınanmaya dahi uğramadığı günümüzde siyasete yön vermek amacıyla siyasi parti kurarak çeşitli yasal prosedürler ile kayıt alınmak yerine kayıt altına alınmaktan kaçınarak sosyal medya aracılığıyla halkın teveccühüne yön vermeye çalışmanın hayatın olağan akışı ile bağdaşır nitelikte olmadığı, saklanan amaçları aşikar ettiği, menfaat temini amacıyla hareket edildiğini ortaya koyduğu, şüpheli Alparslan Kuytul’un dini hissiyatları ve duyguları kullanmak suretiyle insanların teveccühünü kazanarak kendisine menfaat temin ettiği, bu yolla nüfusunu artırma çabasına girdiği...şüpheli Alparslan Kuytul’un tüm bu amaçlarla eleştirilemez ve sorgulanamaz bir şahsiyet olarak ortaya kendisini koyduğu, böylelikle bir kısım şüphelilerde dahil olmak üzere bir çok kişiyi dolandırdığı..”

Bolu F Tipi’ne konan Kuytul’a hapishanede önce FETÖcü mahkum muamelesi yapıldı, uzun süre tecritte tutuldu. Hakkındaki dört terör örgütü üyeliği iddiası ise önce ikiye düşürüldü, sonra suçlama yine kağıt üstünde üyelikten propagandaya dönüştürüldü.

Bu arada davalardan da beraat kararları gelmeye başladı.

Konuşmalarının tam dökümleri mahkemelerde okununca “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlamasından, Başbakan’a hakaret davasından ve Cumhurbaşkanı’na “kalemin kırıldığı” dediği iddia edilen konuşmayla ilgili davadan beraat etti.

Önce “Terör ve terör örgütü propagandası”ndan yargılandığı davadan tahliye kararı çıktı. Son yargılandığı dava olan “suç örgütü kurmak ve nitelikli dolandırıcılık” davasından da tahliye kararı çıkınca bir yıl sonra geçen hafta hapisten çıktı.

Tabii bu kararlar durup dururken gelmedi. İlk bakışta İstanbul’da gazetecileri, Ankara’da siyasetçileri tanımayan Adana merkezli içine kapanık küçük bir dini cemaatin derdini anlatması zor gözüküyordu. Ama bu operasyon ve tutuklamalar sonucunda cemaat sivil toplum, sivil aktivizmi keşfetti.

Sokaklarda toplanmaları bile valilik kararıyla yasaklanan cemaat mensupları yaratıcı yollar keşfettiler.

Boyunlarına taktıkları “Alparslan Hoca’ya Özgürlük” yazan atkılarla caddelerde yürüyüşlere çıktılar. Balonlarla afiş uçurdular, kırpılmış videoların orijinallerini içeren siteler kurdular, aralarından bu tuhaflıklar üzerine mizah yapan Youtuberlar bile çıktı.

Devletin operasyonları sayesinde bölgesel bir cemaat Türkiye çapında tanındı, gönüllülerinin bağlılıkları arttı, Avrupa şehirlerinde yürüyüşler organize edecek bir sivil toplum aktivizmi kazandılar.

Alparslan Kuytul, tahliyesi için Bolu’ya giden sevenleriyle birlikte memleketi Adana’ya döndüğünde de büyük bir kalabalık tarafından karşılandı.

Evinin önünde toplanan kalabalığa balkonuna çıkıp bir teşekkür konuşması yapmak istedi.

Kuytul’un kendine yönelik operasyonu eleştirdiği konuşmasını polis sirenlerini açarak bastırmaya çalıştı. Gerginlikler yaşandı.

Ve bu sessizliği bozma hatasının sonucu, tahliye kararı üzerinden 24 saat geçmeden savcının itirazını başka bir mahkemenin kabul edip, Alparslan Kuytul hakkında yeniden tutuklama kararı çıkması oldu.

Yetmedi bir de bir yıl sonra döndüğü evi bir kere daha arandı. En başından itibaren herkesle görüşüp davadaki usulsüzlükleri anlatan, hatta hukuki mücadelesiyle ilgilenmeseler de kıyafet tercihiyle laik medyanın bile dikkatini çekmeyi başarmış eşi Semra Kuytul da gözaltına alınıp, serbest bırakıldı.

Adanan merkezli bir cemaatin lideri olan Alparslan Kuytul’un pek kimsenin umurunda olmayan hukuk mücadelesinin özeti böyle.

Bir yıl tutuklu yargılandıktan sonra tahliye edilmesine sebep olan şartlar 24 saat içinde değişmediğine göre galiba bu kez suçu sessizce evinde oturmayıp balkonundan dışarıda kendisini bekleyen sevenlerine teşekkür konuşması yapmak...

Evinin balkonundan kendisini bekleyenlere konuşma suçu...

Ahmet Taşgetiren: Alparslan Kuytul'un dava dosyası tamamen boş bir dosya..

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
islamci-yazar-ahmet-tasgetirenden-dikkat-ceken-sozler-01021953_m2.jpg


Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren TV5’te katıldığı televizyon programında dikkat çeken ifadeler kullandı.

Yıldıray Oğur’un sunduğu Medya Analiz programına konuk olan Taşgetiren, bugünkü baskıyı geçmiş darbe dönemleriyle kıyasladı.

Taşgetiren, “12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat döneminde yazdım, kendimi bu zamandaki kadar kısıtlı bir duygu içinde görmedim” ifadelerini kullandı.

Bu sözlerinin ardından “Ağır mı oldu Yıldıray bey” diye soran Taşgetiren’e, Oğur, “Bence ağır oldu özellikle muhatapları açısından” diyerek yanıt vermesi dikkat çekti.

İşte o sözler:

video_ikon(2).jpg




İslamcı yazar Ahmet Taşgetiren'den dikkat çeken sözler

gestapo şefi ss in kontrolündeki akp li trollerin taşgetireni de "hain" ilan etmesi yakındır... :D
RUŞEN ÇAKIR: ŞAŞIRMADIM, Şaşırmamış olmam ÜZÜCÜ (Kuytul Olayı)



YILDIRAY OĞUR'UN KÖŞE YAZISI:




Evinin balkonundan kendisini bekleyenlere konuşma suçu...



Adana merkezli ismini çok az insanın duyduğu küçük bir dini cemaatin lideriydi Alparslan Kuytul.

Çukurova Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği’nden mezun olmuş, kurduğu kitapevi etrafında sohbetlere başlamış, 1992’de El Ezher’e gidip İslami ilimler okumuş dönüşünde de 1994’de Furkan Vakfı’nı kurmuştu.

Daha sonra üyelik ve propagandadan hapis yaratacağı FETÖ örgütünü, henüz muteber bir cemaatken 1998 yılından itibaren sert bir biçimde eleştirdiği video arşivine bakılırsa en başından itibaren sadece vaz’u nasihat eden klasik bir hoca da değildi Kuytul.


Sohbetlerinde güncel siyasi ve toplumsal meselelere de sert ve polemikçi bir üslupla girmekten çekinmemişti.

Ama bu siyasi konuşmaları da çok dar bir çevre dışında çok fazla dikkat çekmemişti.

Örneğin 2014 yılının haziran ayında Akit Gazetesi’ne verdiği ve sürmanşetten duyurulan röportajında o günkü adıyla ‘cemaat’e yönelik eleştirilerini bugün pek hatırlayan yok:

“Öncelikle 17 Aralık bir projedir. 17 Aralık projesinde, AK Parti Hükümeti’ni devirmek vardı. Burada belli bir güç AK Parti Hükümeti’nin devrilmesine karar verdi. Proje doğrultusunda Gülen grubunun, şimdiye kadar hükümetle iyi anlaşmaya çalışması vardı. Hükümete istediklerini yaptıracaklarını düşündüler ama Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı şeylere “hayır” demesi gerektiğinin farkına vardı. İşte bundan sonra ipler kopmaya başladı. “One minute” ve Mavi Marmara olayları ile iplerin kopmaya başladığını düşünüyorum. Şimdi burada başka bir proje de söz konusudur. Gülen grubunun, İslam’ı ılımlı hale getirmesi bir projeydi. Bazıları camianın hata ettiğini ve rotasının değiştiğini söylüyor ama ben buna katılmıyorum. Camianın rotası 30 yıldır aynıydı. Bu grup; ılımlı bir İslam anlayışını, yani Amerika’nın istediği tarzda içi boşaltılmış bir İslam anlayışını hedefliyor.”

Belki de İslamcı çizgideki bir hocadan beklenen iktidarın pozisyonuna paralel sözler söylediği için o günlerde siyasi konuşması pek tuhaf bulunmamıştı.

Kuytul’un adını Türkiye’de pek çok insan 2015’de Rus uçağının düşürülmesi sonrasında sosyal medyada dolaşan videosu sayesinde duydu.

Kısa videoda Kuytul, değiştirilen angajman kurallarını ve hükümetin Suriye politikasını eleştirip, konuşmanın bir yerinde de “Haydi vursana Rusya’nın uçağını” diyordu.

Rus uçağının vurulduğu günlerde dolaşıma giren video o günlerde çok eleştirildi ve mizah malzemesi yapıldı ama aslında videonun tamamında Kuytul, Rusya ile Suriye’de karşı karşıya gelmenin risklerini anlatıp, hükümeti kendince uyarıyordu. Zaten bir sene sonra iktidar çevreleri de Rus uçağının düşürülmesi hakkında Kuytul’la benzer bir çizgiye geldiler.

Ama hükümetin politikalarını eleştiren muhalif konuşmalar yapan bir hoca olarak Kuytul’un adı bir kenara yazılmış oldu.

Özellikle sosyal medyada etkili, siyasi propaganda amaçlı siteler için onun konuşmaları bulunmaz bir ‘çakma’ kaynağına dönüşmüştü.

Ama bu yapılırken konuşmalar içinden en çarpıcı cümleler seçilip, gerçek anlamından koparılacak hale getiriliyordu.

En çok tepki çekeni, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından dolaşıma sokulan, darbe haberinin geldiği ilk anlarda yaptığı bir konuşma oldu.

Sosyal medyada dolaşan videoya göre şöyle demişti:

“Ders esnasında -siz internetten takip etmişsinizdir- saat 22.00 civarında Türk Silahlı Kuvvetleri ülke yönetimine el koymuş ve şu anda darbe yapılmış vaziyette. Bu darbenin İslami faaliyetlere darbe olmamasını ve İslami faaliyetlerin bundan olumlu yönde etkilenmesini, Müslümanların hayrına olmasını vesile kılsın.”

Bu versiyona göre açık bir darbe övgüsüydü bu. Zaten günlerce dolaşımda kalıp, haber oldu, küfürler, hakaretler birbirini izledi.

Adanalı muhalif bir hocanın konuşmasının kırpılmamış orijinaline bakmaya ise yine kimse gerek görmemişti. Aslında tam olarak şöyle demişti:

“Ders esnasında -siz internetten takip etmişsinizdir- saat 22.00 civarında Türk Silahlı Kuvvetleri ülke yönetimine el koymuş ve şu anda darbe yapılmış vaziyette. Bakın ne günlere geldik? Tekrar darbe günlerine geldik. Şu anda Cumhurbaşkanı, Başbakan, Hükümet ne durumdadır bilemiyoruz. Genelkurmay böyle açıklama yaptığına göre demek ki onlar da gözaltındalar. Bundan sonrasında ne olacağı karanlık! TRT’nin yayını kesilmiş ve açıklama yapılacakmış. Şimdi siz bundan sonra seyredin, bu darbe ortamında belki de yüz binlerce insan içeri alınacak. Belki biz de onlardan biri olacağız. Bundan sonrasında ne olacağı karanlık! Allah milletimizin başına kaldıramayacağı sorunlar çıkarmasın, böyle sorunlarla karşılaştırmasın. Bu darbenin İslami faaliyetlere darbe olmamasını ve İslami faaliyetlerin bundan olumlu yönde etkilenmesini, Müslümanların hayrına olmasını vesile kılsın. Biz her ne kadar bu hükümeti baştan beri tenkit ettiysek de darbe ile devrilmiş olmalarından memnun olmayız. Bu darbenin nereye gideceği belli olmaz. Allah suçsuz olanları korusun, suçsuz olanların başına musibetleri getirmesin. Bakalım bundan sonra ne olacak? Şunu bilin; Allah Müslümanların, İslami hareketin yardımcısıdır. Belki bazı zor günler geçirebiliriz, ama sonra tekrar güneş doğacak, tekrar çok daha güçlü bir şekilde İslami hareket yoluna devam edecek. Herkes her şeye hazır olmalı. Ama sonunda tekrar güneş doğacak. Buna emin olun. Hakkınızı helal edin. Selamun aleyküm.”

Ardından darbeyi kınayan konuşmalar yapmış olmasına rağmen hafızalarda bu kesilmiş videoyla kaldı.

Vakfına operasyon yapılıp, tutuklanmasına neden olan ise Afrin’e yönelik Zeytindalı Operasyonu sırasında yaptığı bir başka konuşma oldu.

Konuşmadan yine bir bölüm kırpılarak sosyal medyada dolaşıma sokulmuştu. O kırpılmış videoda “Girmesi var ve bir de çıkması var, girersin ama çıkamazsın” diyordu.

Hem gazeteler ve internet siteler hem de bu konuşmayı baz alarak hakkında tutuklama kararı veren hakime göre burada hükümeti tehdit ediyordu ve bu terör propagandasıydı.

Halbuki o konuşmanın tamamı da şöyleydi:

“Belki de Türkiye’yi tuzağa çekiyorlar. Amerika, Türkiye’nin ne yapacağını tahmin etmeden mi bunu yaptı? Herkesin gözünün içine soka soka, tırlar kameraların önünde gidiyorlar. Görmüşsünüzdür haberlerde. Üzerinde zırhlı araçlar, uçak savarlar… Göstere göstere… Bu Türkiye’yi tahrik etmektir. ... Bir kere Amerika kesinlikle istihbarat yardımı yapacaktır PYD’ye. Bu çok önemlidir. Savaşta en büyük öneme sahip olan noktalardan birisi bu: istihbarat. Amerika İnsansız Hava Araçlarıyla başka yollarla her türlü istihbaratı verecektir. Türkiye’yi orda bataklığa sokmak için. Girmesi var, bir de çıkması var. Girersin ama çıkamazsın. Amerika, Irak’a girdi, çıkamadı yıllarca, Afganistan’a girdi, çıkamadı. Rusya, Afganistan’a girdi, çıkamadı. Girmek kolay, çıkmak zordur. Bunu bütün askeri uzmanlar da bilir, bütün siyaset ehli insanlar da bil…Amerika, onlara (PYD) şimdi 4900 tır silah verdiyse orda kaç bin askerimizi kaybederiz bilmiyorum. Allah göstermesin. Yani bu iş bir tuzak olabilir. Amerika sanki göz göre göre Türkiye’yi orada bataklığa çekiyor gibi.”

Bu videoların dolaşıma sokulmasından kısa bir süre sonra bütün vakıf binalarına sabaha karşı ağır silahlı jandarmalar eşliğinde operasyon yapıldı. Kuytul ve vakfın yöneticileri gözaltına alındılar, vakıf ve öğrenci evlerine kilit vuruldu.

Hakkında aynı anda PKK, FETÖ, IŞID ve EL KAİDE üyeliği ve propagandası suçlaması yapıldı. Gazetelerde binalarında gizli geçitler bulunduğu, para kasalarından 340 bin tl çıktığı, IŞİD ve El Kaide bağlantılarının tespit edildiği, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’la bağlantıları olduğu gibi haberler yapıldı.

Hakkında yine kesilip biçilmiş videoların baz alındığı Cumhurbaşkanı’na “kalemi kırıldığı” dediği, Başbakan’a hakaret ettiği gerekçesiyle davalar açıldı. Ali Bulaç’a geçmiş olsun mesajı, Demirtaş etkili konuşuyor” demesinden terör örgütü propagandası çıkarıldı. Üzerine bir de vakıf paralarında dolandırıcılık, kurban paralarını sucuk yapıp satmak gibi suçlamalar eklendi.

Halbuki tutuklayan hakimin yazdığı hukuk tarihine geçecek ‘gerekçe’ esas meselenin siyasi olduğunu söylüyordu:

“Türkiye Cumhuriyeti Devletinin muasır medeniyetler ile teknoloji ve ekonomide yarışır hale gelmesi ve toplumsal hoşgörü ve saygı seviyesindeki toplumsal gelişmişlik düzeyinin her geçen gün artması, tesettür yasağının kaldırılması, dini hassasiyetlerinden dolayı giyim ve kuşamı, rengi, cinsiyeti, sakalı, görüşü, mezhebi ve benzeri ayrımlar nedeniyle milletin ve millet vekillerinin kınanmaya dahi uğramadığı günümüzde siyasete yön vermek amacıyla siyasi parti kurarak çeşitli yasal prosedürler ile kayıt alınmak yerine kayıt altına alınmaktan kaçınarak sosyal medya aracılığıyla halkın teveccühüne yön vermeye çalışmanın hayatın olağan akışı ile bağdaşır nitelikte olmadığı, saklanan amaçları aşikar ettiği, menfaat temini amacıyla hareket edildiğini ortaya koyduğu, şüpheli Alparslan Kuytul’un dini hissiyatları ve duyguları kullanmak suretiyle insanların teveccühünü kazanarak kendisine menfaat temin ettiği, bu yolla nüfusunu artırma çabasına girdiği...şüpheli Alparslan Kuytul’un tüm bu amaçlarla eleştirilemez ve sorgulanamaz bir şahsiyet olarak ortaya kendisini koyduğu, böylelikle bir kısım şüphelilerde dahil olmak üzere bir çok kişiyi dolandırdığı..”

Bolu F Tipi’ne konan Kuytul’a hapishanede önce FETÖcü mahkum muamelesi yapıldı, uzun süre tecritte tutuldu. Hakkındaki dört terör örgütü üyeliği iddiası ise önce ikiye düşürüldü, sonra suçlama yine kağıt üstünde üyelikten propagandaya dönüştürüldü.

Bu arada davalardan da beraat kararları gelmeye başladı.

Konuşmalarının tam dökümleri mahkemelerde okununca “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlamasından, Başbakan’a hakaret davasından ve Cumhurbaşkanı’na “kalemin kırıldığı” dediği iddia edilen konuşmayla ilgili davadan beraat etti.

Önce “Terör ve terör örgütü propagandası”ndan yargılandığı davadan tahliye kararı çıktı. Son yargılandığı dava olan “suç örgütü kurmak ve nitelikli dolandırıcılık” davasından da tahliye kararı çıkınca bir yıl sonra geçen hafta hapisten çıktı.

Tabii bu kararlar durup dururken gelmedi. İlk bakışta İstanbul’da gazetecileri, Ankara’da siyasetçileri tanımayan Adana merkezli içine kapanık küçük bir dini cemaatin derdini anlatması zor gözüküyordu. Ama bu operasyon ve tutuklamalar sonucunda cemaat sivil toplum, sivil aktivizmi keşfetti.

Sokaklarda toplanmaları bile valilik kararıyla yasaklanan cemaat mensupları yaratıcı yollar keşfettiler.

Boyunlarına taktıkları “Alparslan Hoca’ya Özgürlük” yazan atkılarla caddelerde yürüyüşlere çıktılar. Balonlarla afiş uçurdular, kırpılmış videoların orijinallerini içeren siteler kurdular, aralarından bu tuhaflıklar üzerine mizah yapan Youtuberlar bile çıktı.

Devletin operasyonları sayesinde bölgesel bir cemaat Türkiye çapında tanındı, gönüllülerinin bağlılıkları arttı, Avrupa şehirlerinde yürüyüşler organize edecek bir sivil toplum aktivizmi kazandılar.

Alparslan Kuytul, tahliyesi için Bolu’ya giden sevenleriyle birlikte memleketi Adana’ya döndüğünde de büyük bir kalabalık tarafından karşılandı.

Evinin önünde toplanan kalabalığa balkonuna çıkıp bir teşekkür konuşması yapmak istedi.

Kuytul’un kendine yönelik operasyonu eleştirdiği konuşmasını polis sirenlerini açarak bastırmaya çalıştı. Gerginlikler yaşandı.

Ve bu sessizliği bozma hatasının sonucu, tahliye kararı üzerinden 24 saat geçmeden savcının itirazını başka bir mahkemenin kabul edip, Alparslan Kuytul hakkında yeniden tutuklama kararı çıkması oldu.

Yetmedi bir de bir yıl sonra döndüğü evi bir kere daha arandı. En başından itibaren herkesle görüşüp davadaki usulsüzlükleri anlatan, hatta hukuki mücadelesiyle ilgilenmeseler de kıyafet tercihiyle laik medyanın bile dikkatini çekmeyi başarmış eşi Semra Kuytul da gözaltına alınıp, serbest bırakıldı.

Adanan merkezli bir cemaatin lideri olan Alparslan Kuytul’un pek kimsenin umurunda olmayan hukuk mücadelesinin özeti böyle.

Bir yıl tutuklu yargılandıktan sonra tahliye edilmesine sebep olan şartlar 24 saat içinde değişmediğine göre galiba bu kez suçu sessizce evinde oturmayıp balkonundan dışarıda kendisini bekleyen sevenlerine teşekkür konuşması yapmak...

Evinin balkonundan kendisini bekleyenlere konuşma suçu...


Ahmet Taşgetiren: Alparslan Kuytul'un dava dosyası tamamen boş bir dosya..

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Ahmet Taşgetiren: Alparslan Kuytul'un dava dosyası tamamen boş bir dosya..


islamci-yazar-ahmet-tasgetirenden-dikkat-ceken-sozler-01021953_m2.jpg




Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren TV5’te katıldığı televizyon programında dikkat çeken ifadeler kullandı.

Yıldıray Oğur’un sunduğu Medya Analiz programına konuk olan Taşgetiren, bugünkü baskıyı geçmiş darbe dönemleriyle kıyasladı.

Taşgetiren, “12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat döneminde yazdım, kendimi bu zamandaki kadar kısıtlı bir duygu içinde görmedim” ifadelerini kullandı.

Bu sözlerinin ardından “Ağır mı oldu Yıldıray bey” diye soran Taşgetiren’e, Oğur, “Bence ağır oldu özellikle muhatapları açısından” diyerek yanıt vermesi dikkat çekti.

İşte o sözler:

programın tamamı:


gestapo şefi ss in kontrolündeki akp li trollerin taşgetireni de "hain" ilan etmesi yakındır... :D
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
islamci-yazar-ahmet-tasgetirenden-dikkat-ceken-sozler-01021953_m2.jpg


Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren TV5’te katıldığı televizyon programında dikkat çeken ifadeler kullandı.

Yıldıray Oğur’un sunduğu Medya Analiz programına konuk olan Taşgetiren, bugünkü baskıyı geçmiş darbe dönemleriyle kıyasladı.

Taşgetiren, “12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat döneminde yazdım, kendimi bu zamandaki kadar kısıtlı bir duygu içinde görmedim” ifadelerini kullandı.

Bu sözlerinin ardından “Ağır mı oldu Yıldıray bey” diye soran Taşgetiren’e, Oğur, “Bence ağır oldu özellikle muhatapları açısından” diyerek yanıt vermesi dikkat çekti.

İşte o sözler:



programın tamamı:


İslamcı yazar Ahmet Taşgetiren'den dikkat çeken sözler

gestapo şefi ss in kontrolündeki akp li trollerin taşgetireni de "hain" ilan etmesi yakındır... :D
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
o değilde senin hain olduğun kesin şeytanın sadıkkuklu
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Muhsin Yazıcıoğlu, ölümünden kısa bir süre önce AKP'ye 'Haramzadeler' diyerek yapılan soygunları anlatalı çok oldu.

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Mehmet Özhaseki, mazisinin "hizmet" olduğunu, zamanında itiraf etmiş:

yer: kayseri

DyaXunnXcAAODM3.jpg


img_20190131_233038.jpg
 
Son düzenleme:

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
o değilde senin hain olduğun kesin şeytanın sadıkkuklu

...

şeytanın dostu okuda öğrennnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn

@rabbinsadikkulu oda tv yi kendine referans alırsa şeytan sınıfına girer ve ona sadık kul olur , aynen böyle


maduro için hiç üzülmez , bizi hiç ilgilendirmez diyeceğiz dimi şeytanındostu

@rabbinsadikkulu oda tv yi kendine referans alırsa şeytan sınıfına girer ve ona sadık kul olur , aynen böyle


maduro için hiç üzülmez , bizi hiç ilgilendirmez diyeceğiz dimi şeytanındostu

YAZDIM

Kansiz YAZMIŞ ihvanSIZ istanbul , adresi yanlış verdim diye herhalde böyle dedi değiştiriyorum darılma kıskanç



maduro için hiç üzülmez , bizi hiç ilgilendirmez diyeceğiz dimi ihvanSIZistanbul
islamci-yazar-ahmet-tasgetirenden-dikkat-ceken-sozler-01021953_m2.jpg




Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren TV5’te katıldığı televizyon programında dikkat çeken ifadeler kullandı.

Yıldıray Oğur’un sunduğu Medya Analiz programına konuk olan Taşgetiren, bugünkü baskıyı geçmiş darbe dönemleriyle kıyasladı.

Taşgetiren, “12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat döneminde yazdım, kendimi bu zamandaki kadar kısıtlı bir duygu içinde görmedim” ifadelerini kullandı.

Bu sözlerinin ardından “Ağır mı oldu Yıldıray bey” diye soran Taşgetiren’e, Oğur, “Bence ağır oldu özellikle muhatapları açısından” diyerek yanıt vermesi dikkat çekti.

İşte o sözler:

programın tamamı:


gestapo şefi ss in kontrolündeki akp li trollerin taşgetireni de "hain" ilan etmesi yakındır... :D


avukat uğur poyraz: İnsanlar başıma bir şey gelir mi korkusu yüzünden konuşamıyor, kendi kendine sansür uyguluyor.

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
EROL MÜTERCİMLER: 2019 DARBELER YILI OLACAK. VENEZUELA İLK AŞAMA!

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
yine, yeniden...

"kardeşim esad" dönemi yakındır...

bu dönüşlere, akp trolleri de ayak uydurmakta zorlanıyor.

gülüyoruz ağlanacak halimize!

 

alanyali07

Kıdemli Üye
Katılım
11 May 2008
Mesajlar
6,968
Tepkime puanı
845
Puanları
0

bu durum şundan kaynaklanıyor, 12 mart 12 eylül 28 şubatta "muhafazakar" kimlik karşıtlarının söylemleri baskındı, onlara karşı "dini" savunma amacıyla yapılan görüşler karşı taraftan "din" kullanılarak itham edilmiyordu, laiklik ve kemalist söylemler kullanılarak itiraz ediliyordu..anca ne deniyordu "irticacı" gibi çok ucuzlayan ithamlar yapılıyordu halkta da karşılık bulmuyordu zaten..
Mesela bir başörtüsü savunması yazacak olan yazar taş çatlasa "irticacı" olarak damgalanır bu da zaten halkta karşılık bulmayıp sönüp gidiyordu. kimse de bu tür baskıları takmıyordu.

amma bugünkü iktidar kendini "muhafazakar" olarak etiketleyip, iktidar destekçileri de kendilerini "muhafazakar" olarak etiketliyor.
iktidar aleyhine yapılan eleştirilerde , eleştiren kişi dini hassasiyet icabı eleştirse, karşı taraf da kendi dini söylemini kullanarak,
o eleştiren yazarı veya yorumcuyu, "hain" "ulul emre isyan" "fetöcü" "terörist" "ABD uşağı,israil uşağı" gibi "dini ve milli" söylem kullanarak baskı altına almaya çalışıyor.
bu da halkta ve özellikle sosyal medyada "trol" denilen kesimlerce karşılık bulup linç durumuna dönüyor..


Ahmet taşgetiren'in kıyası bu yönden tabloyu özetliyor aslında..
 

gamsız

Profesör
Katılım
10 Ağu 2015
Mesajlar
2,685
Tepkime puanı
373
Puanları
83
51644411_10212751504118559_3046487536470851584_n.jpg

Tiktatör sokakta...Yapmadıklarını ve demediklerini bırakmadılar, lakin Diktatör yaftasını bir türlü tutturamadılar.

Aslında sebebi o kadar basit ki...Adam içten davranıyor kardeşim ve vatandaş bu samimiyeti hissediyor.

Hep aşağıladıkları o sessiz çoğunluğun ferasetini senelerdir okuyamadılar. Nitekim onu görebilmek için öncelikle o kitlenin değerleriyle hemhal olacaksın be kardeşim.



Ancak o zaman kim olduğunu bile bilmediğin halkın diliyle konuşabilirsin; işte o dilin adı, gönül dilidir.

Yaban ellerden yabancıları getirdiniz, onların değerlerini ve tüketim alışkanlıklarını dayadınız, kadim medeniyetin menziline yaban kültürünü çaktınız...Olmadı!...Ne geçti elinize? Koca bir hiç!

Anlayın be kardeşim, vazgeçin artık bu hayalden...Bu milletin köklerini sökecek kudret ve yetenek, beşer aklıyla ve eliyle kotarılacak türden değildir!

Siz iyisi mi gelin bu kervana katılın, olur ya belki de yolda hoşunuza gider de yüreğinize Allah"ın nefesi dokunur ve umulur ki ayılırsınız.

Mehmet Çetin
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Akit TV'de yorumculuk yapan gazeteci Ali Tarakçı: "CHP'ye devlet partisi eleştirisi yapılıyordu. Bugün devlet partisi Ak Parti'dir. Ak Parti, geçmişteki CHP'nin ta kendisidir. Bugün Türkiye'deki valiler, kaymakamlar, okul müdürleri, tapu müdürleri hepsi Ak Partili"




17:38
Çağlar Cilara ile Gündemdekiler - Ali Tarakçı - CHP'de neler yaşanıyor? - 03.02.2019

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Abdullah Erkan: İstibdat ile ülkelerin gelişmesi arasında negatif bir ilişki var.

01:34
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
islamci-yazar-ahmet-tasgetirenden-dikkat-ceken-sozler-01021953_m2.jpg




Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren TV5’te katıldığı televizyon programında dikkat çeken ifadeler kullandı.

Yıldıray Oğur’un sunduğu Medya Analiz programına konuk olan Taşgetiren, bugünkü baskıyı geçmiş darbe dönemleriyle kıyasladı.

Taşgetiren, “12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat döneminde yazdım, kendimi bu zamandaki kadar kısıtlı bir duygu içinde görmedim” ifadelerini kullandı.

Bu sözlerinin ardından “Ağır mı oldu Yıldıray bey” diye soran Taşgetiren’e, Oğur, “Bence ağır oldu özellikle muhatapları açısından” diyerek yanıt vermesi dikkat çekti.

İşte o sözler:

programın tamamı:


gestapo şefi ss in kontrolündeki akp li trollerin taşgetireni de "hain" ilan etmesi yakındır... :D


Ruşen Çakır: Ahmet Taşgetiren’in dramı

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
cem toker'den "Devletler,sınırlar ve yönetimler" ile ilgili akp eleştirisi

28:00

 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst