Büşra Hnm’dan “bu işi nasıl yapacağız?”sorusu gelmiş …
Medarik'te beyan olunduğu veçhile ma'ruf ; aklın ve şer'in güzel olmasıyla hükmedip kitaba ve sünnete muvafık olan her şeydir. Münker ; aklın ve şer'in çirkin addettiği ve kitaba ve sünnete muhalif olan herşeydir. Hayra davet; bilumum tekâlife şâmildir.
Beyzavi'nin beyanı veçhile hayra davet edip emr-i bilmaruf ve nehy-i anil münkerle meşgul olan kimsenin, ahkâm-ı şer'iyeye vukufu ve umur-u ammeye ilmi ve nâsın haline ittilâı ve yumuşaklıkla veya şiddetle söylenecek zamanı ve mekânı bilmesi lâzımdır. Zira; emr-i bil’maruftan maksad; ancak bunlara vukûfuyla beraber nâs arasında mezaya-yı âliye sahibi olmak temin eder. İşte şu beyan olunan sıfatların her ferd-i müminde bulunması mümkün olamadığından bu sıfatları cami' olan ümmet içinden bazı kimseler olduğuna işaret için ba'za delâlet eden lafzıyla varid olmuştur. Binaenaleyh emr-i bil maruf; farz-ı kifaye olduğundan ba'zılarının bu vazifeyi ifa etmesiyle diğerlerinden farz sakıt olur. Şu halde bu vazifeyle iştigal edenler bulundukça, meşgul olmayanlar üzerine günah yoktur. Cemi-i ümmet üzerine farz olup bazılarının edasıyla diğerlerinden sakıt olacağına işaret için hitap; ümmetin cemisine olduğu halde fiil-i nasihat bazılarından taleb olunmuştur. Bu farz-ı kifaye olan umumu irşad ve hakla batıl beynini tefrik etmek mânâsına emr-i bil maruf; mezaya-yı âliye sahibi olanlara mahsus olmak ve ancak dinî ve dünyevî salâha delâlet etmek ve eğer delâlet edemezse, kalbiyle buğzetmek ve mümkün olduğu kadar bir zulmün ref 'ine. çalışmak ve sözünü dinleyenlere aklının erdiği kadar hayırla nasihat etmek mânâsınca emr-i bilma'ruf; ümmetin cemisi üzerine vaciptir. Zira; mümkün olduğu kadar kudreti nispetinde herkesin hayra sa'yi lâzımdır. Binaenaleyh; bu kabil nasihati zaman ve zemin icabeder de bir kimse vazife edinmezse elbette mes'uldür.
Hayra davette emr-i bilma'ruf ve nehy-i anilmünker dahilse de şeref ve meziyetlerine işaret için hayra daveti zikirden sonra emr-i bilma'ruf ve nehy-i anilmünker ayrı ayrı zikrolunmuşlardır. Bu nasihat ve hayra davet sıfatının felaha sebep olduğuna işaret için, şu evsafı haiz olanların felâh-ı kâmile nail olacakları sarahaten beyan edilmiştir.
Beyzavi'nin beyanı veçhile emr-i bilma'ruf emrolunan şeyin hükmüne tabidir. Eğer emrolunan şey vâcipse emr-i bilma'ruf da vacip olur, eğer mendupsa mendup olur. Amma nehy-i anil münkerin küllisi vaciptir. Zira; şer'in inkâr ettiği şeyin cemisi haramdır. Haramdan nehyetmekse elbette vaciptir.
Fahr-i Razi ve Kazi'nin beyanları veçhile fasık olan kimse emr-i bilma'rufa muvaffak olamaz. Zira; emr-i bilma'ruf edenlerin felâhyab olacakları bu âyetle sabittir. Halbuki fasık için felâhyab olamaz diyenler varsa da esah olan insanın fıskı âhari münkerattan nehyetmesine mani olmaz. Hattâ bir insan kendinin irtikâp ettiği günahı terketmesi kendine vacip olduğu gibi, o günahtan âhari men'etmesi dahi vaciptir. Binaenaleyh; bir kimse kendi günahkâr olmaktan, âhari men'etmemesi lâzım gelmez. Çünkü vacibin birini terketmek; vâcib-i âharin terkini icabetmez.
Kaynak: Huâlsatu'l-Beyân....