tevhid_yolcusu
Profesör
- Katılım
- 30 Eyl 2009
- Mesajlar
- 811
- Tepkime puanı
- 34
- Puanları
- 0
Tarih boyunca insanlar ya kendi nefislerine zulmetmiş,
ya müstekbirlerin zulümlerine muhatap olmuşlardır.
Kur'ân-ı Kerîm'deki kıssalarda bu iki hâlin haber verildiği sabittir.
Peygamberlerin tebliğine karşı direnen kavimlerin ilk sloganları şudur:
"Biz atalarımızın yolundan ayrılmayız."
Zulme ve şirke dayanan sistemlerini, bu slogan ile korumaya çalışmışlardır. Atalar dini, geçmişe karşı beslenen ölçüsüz saygı ve sevgi üzerine kurulan bir sistemdir. Kur'ân-ı Kerim'de;
"Onlara: `Allah'ın indirdiği hükümlere uyun!' denildiğinde onlar
`Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' dediler.
Ya ataları bir şey anlamamış, hakikati de bulamamış idiyseler?"
(Bakara sûresi:170) hükmü beyan buyurulmuş
ve bu bâtıl dinin mahiyeti haber verilmiştir.
Mekke müşriklerinin; "Günah işlediğimiz elbiselerle ibadet edemeyiz"
diyerek, Kâbe-i muazzamayı çıplak bir vaziyette tavaf ettikleri sabittir.O dönemde Kâbe-i muazzamanın içerisi ve çevresi heykellerle doludur.
Haniflerin "çıplak olarak tavaf etmek doğru değildir.
Elbiselerinizi giyiniz" şeklindeki teklifini kabul etmeyen ve
"Biz atalarımızdan bu şekilde gördük.
Allah emretmeseydi, onlar hiç çıplak olarak tavaf ederler miydi?"
sualini soran müşrikler, bu ibadet şeklinde ısrar etmişlerdir.
Bunun üzerine; "Onlar (müşrikler) bir hayâsızlık yaptıkları zaman:
`Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk,
Allah da bize bunu (fuhuşla ameli) emretti' derler.
O iman etmeyenlere söyle; Allah hiç bir zaman fahşâyı emretmez. Bilmeyeceğiniz şeyleri Allah'ın üzerine mi (atıp, iftira ederek) söylüyorsunuz." (A'râf sûresi: 28) ayet-i kerimesi inzal buyurulmuştur.
Cahiliyye döneminde müşriklerin, Kâbe-i muazzamaya hürmet
ettikleri, her yıl örtüsünü değiştirdikleri ve oraya ibadet niyetiyle gelenlere ikramda bulundukları malûmdur.3
İbadeti ve duayı teşvik niyetiyle, birbirlerini alkışladıkları ve ıslık
çaldıkları da nass ile sabittir.
Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de: "Onların (müşriklerin) Beytullahdaki duaları ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan (alkışlamaktan) başka birşey değildir.
(Ey müşrikler) devam ede geldiğiniz o küfrünüzden dolayı, artık tadın azabı!" hükmü beyan buyurulmuştur.
İmam Fahruddin-i Razi, bu ayet-i kerimenin tefsirinde:
"Allahu Teâlâ (cc) kâfirler hakkında,
`Onlar Beyt-i haramın sahipleri değildirler' buyurmuş, daha sonrada müşriklerin dualarının ancak el çırpmak ve ıslık çalmak olduğunu haber vermiştir (...) Keşşaf sahibi şöyle demektedir:
`Âyette geçen muka kelimesi, fûal vezninde bir kelime olup ıslık çaldı manasına gelir (...) Tasdiye kelimesine gelince, bu el çırpmak demektir."5 diyerek meseleyi izah etmiştir.
Abdullah ibn-i Abbas'dan (ra) gelen rivayette de Mekke müşriklerinin
bu dua şekli üzerinde durulmuştur. Hevâya tâbi olmak, her türlü felaketi beraberinde getirebilir.
Resûl-i Ekrem'in (sav): "Cennetin etrafı nefsin hoşuna gitmeyen
şeylerle, cehennemin etrafı da şehevî arzularla (hoşa giden şeylerle) çevrilmiştir"6 mealindeki mübarek ikazını dikkate almak gerekir.
Atalarını bahane ederek hevâlarına
(nefs-i emmarelerine) uygun bir hayat yaşayanların mantığı ile
günümüzdeki resmî ideolojinin dayandığı mantık arasında bir fark yoktur.
Hesap gününe hazırlanan müminlerin, atalar dininin mensuplarına muhalefet etmeleri, alkıştan ve ıslık çalmaktan uzak durmaları zaruridir.
Zira alkış ve ıslık çalma fiilleri, atalar dininin ibadet şekilleri ile ilgilidir. Heykeller önünde saygı duruşunda bulunmak,
müşrik olan ehl-i kitabın hastalığıdır.
Atalar dinine mensup olan çağdaş zâlimlerin ve müşriklerin âdetlerini
taklid etmek caiz değildir. Resûl-i Ekrem in (sav):
"Kim bir kavme benzerse, o da onlardandır."7 mealindeki mübarek
ikazına uymakta zaruret vardır.
KAYNAKLAR
(1) İmam-ı Alûsî, Ruhû'l-Meani, Beyrut 1985, c. VIII, sh. 109. Aynca, Ebul-Hasan en-Nedvî, Dört Rükün, Konya 1969, sh. 299.
(2) Mecmuatû't-Tefâsir, İstanbul 1979, c. II, sh. 540 (Kadı Beyzavî bölümü).
(3) Geniş bilgi için bkz., M. Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, İstanbul 1984, c. II, sh.16 vd.
(4) Enfal sûresi: 35.
(5) Geniş bilgi için bkz., İmam Fahruddin-i Râzî, Tefsir-i Kebir (Mefatihu'l-Gayb), c. XI, sh. 309.
(6) Sahih-i Müslim, İstanbul 1401, K. Cennet: 1. Ayrıca Sünen-i Tirmizî, İstanbul 1401, K. Cennet: 21.
(7) İmam-ı Serahsî, el-Mebsut, Beyrut ty., c X, sh. 5.
ya müstekbirlerin zulümlerine muhatap olmuşlardır.
Kur'ân-ı Kerîm'deki kıssalarda bu iki hâlin haber verildiği sabittir.
Peygamberlerin tebliğine karşı direnen kavimlerin ilk sloganları şudur:
"Biz atalarımızın yolundan ayrılmayız."
Zulme ve şirke dayanan sistemlerini, bu slogan ile korumaya çalışmışlardır. Atalar dini, geçmişe karşı beslenen ölçüsüz saygı ve sevgi üzerine kurulan bir sistemdir. Kur'ân-ı Kerim'de;
"Onlara: `Allah'ın indirdiği hükümlere uyun!' denildiğinde onlar
`Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' dediler.
Ya ataları bir şey anlamamış, hakikati de bulamamış idiyseler?"
(Bakara sûresi:170) hükmü beyan buyurulmuş
ve bu bâtıl dinin mahiyeti haber verilmiştir.
Mekke müşriklerinin; "Günah işlediğimiz elbiselerle ibadet edemeyiz"
diyerek, Kâbe-i muazzamayı çıplak bir vaziyette tavaf ettikleri sabittir.O dönemde Kâbe-i muazzamanın içerisi ve çevresi heykellerle doludur.
Haniflerin "çıplak olarak tavaf etmek doğru değildir.
Elbiselerinizi giyiniz" şeklindeki teklifini kabul etmeyen ve
"Biz atalarımızdan bu şekilde gördük.
Allah emretmeseydi, onlar hiç çıplak olarak tavaf ederler miydi?"
sualini soran müşrikler, bu ibadet şeklinde ısrar etmişlerdir.
Bunun üzerine; "Onlar (müşrikler) bir hayâsızlık yaptıkları zaman:
`Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk,
Allah da bize bunu (fuhuşla ameli) emretti' derler.
O iman etmeyenlere söyle; Allah hiç bir zaman fahşâyı emretmez. Bilmeyeceğiniz şeyleri Allah'ın üzerine mi (atıp, iftira ederek) söylüyorsunuz." (A'râf sûresi: 28) ayet-i kerimesi inzal buyurulmuştur.
Cahiliyye döneminde müşriklerin, Kâbe-i muazzamaya hürmet
ettikleri, her yıl örtüsünü değiştirdikleri ve oraya ibadet niyetiyle gelenlere ikramda bulundukları malûmdur.3
İbadeti ve duayı teşvik niyetiyle, birbirlerini alkışladıkları ve ıslık
çaldıkları da nass ile sabittir.
Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de: "Onların (müşriklerin) Beytullahdaki duaları ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan (alkışlamaktan) başka birşey değildir.
(Ey müşrikler) devam ede geldiğiniz o küfrünüzden dolayı, artık tadın azabı!" hükmü beyan buyurulmuştur.
İmam Fahruddin-i Razi, bu ayet-i kerimenin tefsirinde:
"Allahu Teâlâ (cc) kâfirler hakkında,
`Onlar Beyt-i haramın sahipleri değildirler' buyurmuş, daha sonrada müşriklerin dualarının ancak el çırpmak ve ıslık çalmak olduğunu haber vermiştir (...) Keşşaf sahibi şöyle demektedir:
`Âyette geçen muka kelimesi, fûal vezninde bir kelime olup ıslık çaldı manasına gelir (...) Tasdiye kelimesine gelince, bu el çırpmak demektir."5 diyerek meseleyi izah etmiştir.
Abdullah ibn-i Abbas'dan (ra) gelen rivayette de Mekke müşriklerinin
bu dua şekli üzerinde durulmuştur. Hevâya tâbi olmak, her türlü felaketi beraberinde getirebilir.
Resûl-i Ekrem'in (sav): "Cennetin etrafı nefsin hoşuna gitmeyen
şeylerle, cehennemin etrafı da şehevî arzularla (hoşa giden şeylerle) çevrilmiştir"6 mealindeki mübarek ikazını dikkate almak gerekir.
Atalarını bahane ederek hevâlarına
(nefs-i emmarelerine) uygun bir hayat yaşayanların mantığı ile
günümüzdeki resmî ideolojinin dayandığı mantık arasında bir fark yoktur.
Hesap gününe hazırlanan müminlerin, atalar dininin mensuplarına muhalefet etmeleri, alkıştan ve ıslık çalmaktan uzak durmaları zaruridir.
Zira alkış ve ıslık çalma fiilleri, atalar dininin ibadet şekilleri ile ilgilidir. Heykeller önünde saygı duruşunda bulunmak,
müşrik olan ehl-i kitabın hastalığıdır.
Atalar dinine mensup olan çağdaş zâlimlerin ve müşriklerin âdetlerini
taklid etmek caiz değildir. Resûl-i Ekrem in (sav):
"Kim bir kavme benzerse, o da onlardandır."7 mealindeki mübarek
ikazına uymakta zaruret vardır.
KAYNAKLAR
(1) İmam-ı Alûsî, Ruhû'l-Meani, Beyrut 1985, c. VIII, sh. 109. Aynca, Ebul-Hasan en-Nedvî, Dört Rükün, Konya 1969, sh. 299.
(2) Mecmuatû't-Tefâsir, İstanbul 1979, c. II, sh. 540 (Kadı Beyzavî bölümü).
(3) Geniş bilgi için bkz., M. Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, İstanbul 1984, c. II, sh.16 vd.
(4) Enfal sûresi: 35.
(5) Geniş bilgi için bkz., İmam Fahruddin-i Râzî, Tefsir-i Kebir (Mefatihu'l-Gayb), c. XI, sh. 309.
(6) Sahih-i Müslim, İstanbul 1401, K. Cennet: 1. Ayrıca Sünen-i Tirmizî, İstanbul 1401, K. Cennet: 21.
(7) İmam-ı Serahsî, el-Mebsut, Beyrut ty., c X, sh. 5.