Bahattin Yıldız Kitapları

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
180520101719512947320_3.jpg
180520101719512947320_3.jpg
180520101719512947320_3.jpg
180520101719512947320_3.jpg
1956 Sivas doğumlu. 1975 yılında İzmir İmam Hatip lisesinden mezun oldu. 1975-1980 yılları arasında okuduğu Erzurum Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesini 1987 yılında Afganistan dönüşünde 2. öğrencilik döneminde bitirdi. Yazıları Mavera, Güldeste, Gurbet dergilerinde ve Milli Gazete ve Yeni Devir Gazetesinde yayınlandı.

Abdülhamit Muhaciri mahlas ismiyle Milli Gazetede çocuk köşesini hazırladı. Aynı dönemde çıkan Selam Dergisinde de yazıları yayınlandı. İmza Dergisi ve Müslüman Genç Dergisinde çeşitli mahlaslarla birçok yazısı yayınlandı. Yorum Online internet sitesinde yazarlık yapıyordu. Savaşan Afganistan, Cihat Günlüğü, Kar Çiçeği, Karda Ayak İzleri, Güllerin Vedası isimli kitapları yayınlandı. Henüz yayınlanmayan birçok çalışmasını ardında emanet olarak bıraktı. Üçü kız ikisi erkek beş çocuğu ve bir torunu var.

Bahattin YILDIZ Türkiye’de günümüz İslami Hareketinin filizlendiği 70-80’li yıllarda tarihe silinmeyecek izler bırakmış önemli isimlerinden birisi. Osmanlının son döneminden başlayarak 1950’lere kadar devam eden yozlaşma sürecinin etkilerinin silinmesi için çabaların yoğunlaştığı bir zaman dilimini dolu dolu yaşayan isimlerden birisi.

Henüz lise yıllarında iken MTTB ile tanışan ve bu bünyede hayırlı hizmetlere omuz veren Bahattin YILDIZ, gerek akranlarına gerekse de kendinden sonra gelen nesillere yaptığı olumlu katkılarla anılacak. İzmir İmam-Hatip Lisesinde hem İslami kimliğini inşa edip hem de sporcu kişiliğiyle öne çıktı. Lisenin güreş takımında yer aldı. Kitleleri etrafında toplayan bir özelliğe sahip olan Bahattin YILDIZ bu özelliklerinin de etkisiyle sevilen, sayılan ve etrafında toplanılan bir önder kişi olarak ortaya çıktı.

İmam-Hatip yıllarının ardından gelen Erzurum’daki Üniversite yıllarında MTTB ve Akıncılar içerisindeki çalışmaları Bahattin YILDIZ’ın tam anlamıyla çevresine damgasını vurduğu yıllar olarak kayıtlara geçti. 12 Eylül 1980 darbesi öncesi sıkıyönetim döneminde Milli Türk Talebe Birliği kapatıldığında baş harfleri MTTB olan “Mahalli Teknik Takımlar Birliği” isminde bir dernek kurarak MTTB isminin yaşatılmasını sağladı. Erzurum’da profesyonel olarak hem atletizm takımı, hem Milli Kayak Takımı içerisinde yer aldı. Özellikle Hicret’in 1400. Yılı sebebiyle 3 arkadaşıyla birlikte Erzurum’dan Kayseri’ye yaptıkları Hicret Koşusu Türkiye İslami Hareketinin önemli dönüm noktaları arasında yerini aldı. Erzurum’daki birinci öğrencili döneminde İşletme Fakültesi Öğrenci Temsilciliği, Erzurum Atatürk Üniversitesi Yurdu Öğrenci temsilciliği, Telsizler Yurdu Öğrenci Temsilciliğini yürüttü. Akıncılar bünyesinde İzmir İl Başkanlığı ve daha sonra Akıncılar’ın 11 bölgesinden birisi olan İzmir Bölge Başkanlığı görevlerini yürüttü.

1979 yılında Rusların Afganistan’ı işgal etmesi ve Türkiye’deki darbe ve baskı yılları Bahattin YILDIZ’ın önüne yepyeni ufuklar ve farklı bir mücadele alanı açıyordu. Diğer ülkelerden gelen mücahitlerle beraber bir taraftan Afgan Cephesinde fiili cihadın içerisinde yer alırken diğer taraftan da o bölgenin tüm yerel dinamiklerinden ve değerlerinden istifade ediyordu. O bulunduğu her ortamı bir öğrenim ve aksiyon alanı olarak görüyordu. Cihad süresince Afganistan ve yakın bölgesinin kültürel kodlarını çözümleyen ve bu bilgilerle ümmetin diğer bölgelerini aydınlatan birisi oldu. 1981 yılında Ruslara karşı girişilen en şiddetli çarpışmalarda Gazi’lik şerefine ulaştı. Defalarca ameliyat olmasını gerektiren yaralarına rağmen direncinden bir şey kaybetmedi.

1987 yılında Türkiye’ye dönmesiyle birlikte öğrenciliğinin ikinci döneminde kaldığı yerden çalışmalarına devam eden Bahattin YILDIZ öncelikle yarım kalan okulunu bitirdi. Yetiştirdiği talebelerini ülkenin her tarafına yaymaya başladı. O’nunla bir kez tanışan birisi hayatının bir çok önemli evresinde O’nu yanında buluyordu. Okuldan sonra iş aramasında, evlilik sürecinde eş bulmasında, akademik kariyerinde veya diğer alanlarda. O daima ilgi alanındaki herkesin derdiyle dertlenmeye gayret eden bir pozisyonda oldu. Dur durak bilmeden 54 yıllık ömrünü adeta 100 yıllık bir ömür gibi yaşadı. Geceleri uyumak yerine yollarda geçirerek ne zaman ihtiyaç duyulsa orada hazır olmayı kendine şiar edinen bir hayat yaşadı.

İnsan ve Medeniyet Hareketinin kuruluş sürecinde istişarelere katkılarda bulundu. Bu topraklarda yapılabilecek çalışmaların kodlarını belirlemede tavsiyeleriyle rol aldı. Özellikle Avrupa’da gönüllü olarak Hareketin ve faaliyetlerinin tanıtılması için elinden gayreti gösterdi. Son olarak Avusturya’da düzenlediği kamp programına gençleri de dahil ederek hareketlerin sürekliliğine vurgu yaptı.

Gençliğin eğitimi için sürekli yayınların önemine değinen Bahattin YILDIZ etrafındakileri kitap ve dergi yayıncılığı için teşvik ederdi. Cemal Balıbey’le birlikte hayallerini kurdukları Özgün Yayıncılık bu derdin bir neticesiydi. Etrafındaki öğrencileri çıkardıkları amatör dergilere omuz vererek, teşvik ederek ve yüreklendirerek desteklerdi.

Zorlukları değil zorlukların nasıl aşılacağını anlatırdı.
Bahattin YILDIZ nerede Allah rızası için bir çalışma yapılsa içinde yer almaya gayret etti. İHH İnsani Yardım Vakfı’nın yurt içi yurt dışı yardım organizasyonlarında gönüllü olarak hizmet etti. Kurban organizasyonlarında Balkanlar bölgesinde defalarca görev yaptı. Keşmir depremi sonrasında bölgeye ilk ulaşanlardan bir olarak Keşmir’li Müslümanların yardımına koştu. Daha önceki cihad döneminden bölgeyi iyi tanıması, bölge insanının karakter yapısını ve dilini bilmesi birçok yardım çalışmasının daha kolay ve verimli bir şekilde yapılmasını sağladı.

Balkanlara yaptığı seyahatlerle birlikte özellikle Srebrenıtsa Katliamına sessiz kalmamak ve unutturmamak için yapılan yürüyüşlere katıldı. Saraybosna’dan Srebrenitsa’ya yapılan 25 km’lik yürüyüşün en ön safında yer aldı. Binlerce insanla birlik farklı etnik yapılardaki köylerden geçerek Avrupa’da tekbir ve tehlil seslerini yankılandırdı.
Bu mücadeleci kişiliğinin yanı sıra bir insandı Bahattin YILDIZ. Adeta bir insan güzeli idi. Tulumunu giyerek yanında çalışan ustalarından bir usta oldu, ekmeğini onlarla bölüşüp yedi, geceleri öğrenci evlerinin misafir ağabeyi oldu. Dünya malı ayağının altından geçip giderken eğilip almaya tenezzül etmeyen, mütevazi bir hayat yaşadı.
Tanıştığı herkesle iletişim kurmanın bir yolunu aradı.

Gençle genç oldu, çocukla çocuk. Akademisyenlerle müzakereye oturdu. İşadamlarına nasihat etti. En ulaşılmaz, deli dolu delikanlılar, babalarının sözünü dinlemeyen gençler Bahattin abi dediler amcaları yaşındaki adama. Ve onun nasihatini dinlediler. Gecenin bir vakti telefonla ulaştı onlara veya tuttukları takım yenildiğinde damarlarına basmak için aradı. Hangi yolla bu delikanlıya bir mesaj ulaştırırım sorusuna cevap aradı yıllar boyu. Cevabını da buldu. Zaten bu cevapları yüzünden herkesin ağabeyi oldu. İzmir’den Erzurum’a, Malezya’dan Almanya’ya kadar her bölgede şimdi ondan bir iz bir eser kaldı.

Bir babaydı aynı zamanda. Beş çocuklu bir ailenin babasıydı. Bütün yoğunluğuna ve koşturmasına rağmen mesafe koymadı çocuklarıyla arasına. Onların da rahatça konuşup tartışabildiği babaları, öğretmenleri ve arkadaşları oldu.
Ömrünü Allah yolunda ve Allah Rasulü’nün örnekliği çerçevesinde yaşamaya gayret etti. Bir ayağını İzmir gibi şartları zor bir bölgeye sabitleyip diğer ayağıyla adeta bütün bir dünyayı dolaştı. İzmir’e her yolu düşene ev sahibi oldu. Bilal Yaldızcı’nın şehadeti Bahattin YILDIZ’ın eğitmenliğiyle birlikte adeta bir okul oldu. Her yıl Ödemiş’te Bilal Yaldızcı’nın şehadet yıldönümünde yaptığı programlarla onlarca öğrenciyi ve genci eğitti. Hayatı bir şehid şuuruyla yaşamayı öğretti hepimize.

Mütevazi hayatının yanı sıra engin kültürel birikimi ve entelektüel seviyesiyle her tanıştığı kişinin hayranlıkla baktığı birisiydi O. Ulusal ve uluslarası olaylara getirdiği tahliller, günlük olayları okuma ve değerlendirmedeki isabetli yorumlarıyla oynanan oyunların görülmesine ve yarınlara daha sıhhatli yön verilmesine katkı sağladı.

Hayatı hep örneklikle geçti. Son noktada yine bir örneklikle tamamladı. Ticari bir kaygı için değil, seyahat etmek, gezmek, tatil yapmak için değil, tamamen Allah rızası için çıktığı bir yolculukta, yetimlere yönelik bir çalışmada aramızdan ayrıldı.

Tüm gayreti daha adaletli, daha huzurlu ve daha yaşanır bir dünya tesis etmek için oldu. Zulme karşı durmak, mazlumun yanında olmak O’nun şiarındandı. Yeryüzünde insanlığın vicdanı olmak gerektiğini söylerdi. İnsanlığın bağrına saplanan İsrail hançerini çıkarmak için yola çıkacak gemilere yetişmekti arzusu. Bu insanlık dışı ambargonun delinmesi için yola çıkacak ekipte o da yerini alacaktı. Bu sebeple çok sevdiği Afganistan’dan acele dönmeyi planlıyordu. İnsan olmanın özelliklerini bünyesinde toplayıp özellikle yetimler için çalışmayı birinci görevi kabul ederdi. Son projesinin ismi de “Yetim Projesi” oldu. Adeta hepimize ölecekseniz bu uğurda ölün mesajını bu kadar canlı ve diri verebilirdi. Yine mazlumların işinde koştururken, bir yetimhane inşası için arsa almak üzere gittiği Afganistan’ın Kunduz Bölgesinden Kabil’e dönerken kavuştu bizden daha çok sevdiğine.

Bahattin YILDIZ bütün ömrünü rızasını kazanmak için harcadığı Rabbi’ne doğru yola çıktı. O zaten bütün ömrünü bu yolculuğun hayaliyle yaşamıştı. Kavuşmak hayal etmekle başlar derdi. O hayal etti ve Rabbi’ne kavuştu.

Ey insan güzeli!
Mekanın Cennet olsun.
Dostların peygamberler, şehitler, sıddıklar ve Salihler olsun.
Yolun açık olsun inşallah. Amin.


*Yol arkadaşları


 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
_380_43300.jpg


Bahattin Yıldız - Güllerin Vedası

Hiç Solmayacak Güllerin Hikâyesi
Bahattin Yıldız’ın kaleme aldığı “Güllerin Vedası” yetmişli yıllardan günümüze Türkiye bahçesinde yetişen gülleri hikâye eden bir eser. Sizlerin yüreklerinizde yetiştirdiğiniz güllerden, sizin bahçenizden söz ediyor. Güllerin Vedası, okuyucuyu bu bahçeden veda eden bir gül olmaya imrendiriyor.


Ölümü öldürmek isteyenlerin gözyaşlarını tutamayarak bir solukta okuyabileceği belgesel nitelikte bir eser Güllerin Vedası. Eser, dokuz ayrı bölümden oluşuyor, Her bölümde yaşananlar ortaya konulmuş. Bosna’dan Tacikistan’a kadar İslam dünyasında yaşanan acı fakat bir o kadar gerçek tabloları bütün canlılığı ile karşımıza k getiriyor.
Güllerin Vedası, veda edenlerden değil, aslında büyük bir kavuşmadan söz ediyor. Tacettinler, Metinler, Bilallar, Fuadlar, Selamiler önden giden atlılar olarak karşımıza çıkıyor. Güllerin Vedası’nda konu edinilen konu edilen vedalaşma bildiğimiz vedalaşmalardan biraz farklı. Çünkü veda edenler hüzünlüdür, oysa burada veda eden güller can verince bir tebessümdür alıyor simalarını. Merhum Erdem Beyazıt’ın “Onlar gittiler, giderken bir muştu gibiydiler” dizelerini hatırlatıyor bizlere.
Soylu bir kavgaya tutuşan, cenneti bedelsiz düşlemeyenlerin vedasını anlatıyor bize Bahattin Yıldız. Hiç solmayacak güllerin vuslatı, kendini gül yetiştirmeye admış bir yazar tarafından bize anlatılıyor.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
47194.jpg
_380_43310.jpg


Karda Ayak İzleri
Bahattin Yıldız

'Karda Ayak İzleri' ise Afanistan cihadından dönüşüne odaklıdır. Yıldız, 12 Eylül döneminin sıkıntılı günlerinde, pasaportu olduğu halde ülkeye giremediğini ve denediği farklı yolları bu kitapta anlatır. Hakkari'nin karlı dağlarında geçen çetin bir yol hikayesi bir yol mücadelesi, Karda Ayak İzleri.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Kitap_20080524002527_267_11.jpg



Yaşanan binlerden bir tanesi olarak bu kitabın hikâyesi, 12 Eylül 1980 kudetasıyla başlar.

Müslüman Gençlik, o günlerin sıcak ortamında, güdümlü ve acımasız gruplara, insanına düşman rejimine karşı var olma kavgası verirken daha Müslümanca yaşamak için diriliş sancısı çekiyordu.

Üstümüze haksızca saldıran devlet destekli grupların karşısında Metin Yüksel’i Fatih Camisi’nin avlusunda, Erdoğan Tuna’yı Selimiye’nin gölgesinde, Hasan Sürel’i Mevlana Meydanı’nda, Mustafa Sevim’i, Gürsel Kabadayı’yı İstanbul sokaklarında, İslamcı Düşüncenin genç muallimi Sedat Yenigün’ü hainlerin kurduğu bir pusuda, Hasan Yeşil’i suya vurgun yüreğiyle Diyarbakır’da Dicle kenarında… Ve daha nice kardeşimizi, mücahid yiğidimizi kalleşçe saldırılarda şehid verdik.

Şehadeti başucu seçeneği yapanlar, İslam için yola çıkanlar durur muydu? Şehitler tepesi boş kalır mıydı? Bilal Yaldızcı’yı, Tekiner Tayfur’u Afganistan’da, Selami Yurdan’ı, Ahmet İpek’i, Edipi ve daha nicelerini Bosna’da şehit verdik.

Kudeta sonrası yurt dışı tercihini İran, Afganistan; yani inkılâp ve cihad beldelerine doğru yapanların öyküsüdür bu… Aradan nice zaman geçerse geçsin yine şiarlarımız söylenecek, tekbirlerimiz çekilecek, Kelime-i Tevhid Bayrağı elden ele geçecek. Silahlar Afganistan’da, Bosna’da Filistin’de, Tacikistan’da, Keşmir’de şarkılar söylemeye devam edecek. Oralarda da bayraklar burca dikilirse cihad yolu ilk günkü gibi olacak; zaman aynı zaman, kan aynı kan çünkü…

Türkiye’deki Edebiyat kuşağının bir dönem öğretmeni olan rahmetli Cahit ZARİFOĞLU ağabeyim: “Yaz, Abdülhamid oraları yaz. Sana önemsiz gelebilir fakat, her şeyi yaz!” diyerek cepheye ulaştırdığı mektupları ve teşvikleri için onu burada yad ediyor, Rabbimden rahmet ve mağfiret diliyorum.

2008061421384584882.jpg

ImageResize.aspx
 
Katılım
11 Ocak 2008
Mesajlar
58
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Bahattin Yıldız'a Hasret Gazeli


Senden ayrı kalmanın hüznü tüm gönüllerde
Hasretin yürekleri kor gibi dağlar durur

Dualarla ve tekbirle yürüdün Yaradan’a
Marşlara eşlik eden ırmaklar çağlar durur

“Kardeşler” deyişin var ya, çınlar kulaklarımda
Binlerce mahzun yürek ardından ağlar durur

Ahde vefa gösterdin şehadete yürüdün
Kardeşlerin bu yolda safta el bağlar durur

Bir tarafta şah mesut, bir tarafta Tekiner
Yanında Bilal, Faruk ve Fuat Çağlar durur

Cihadı, şahadeti yaşadın ömür boyu
Sana bağrını açmış Afgan’da dağlar durur

Şehadet bir insana bu kadar mı yakışır?
Bahattin Yıldız gider, sedası çağlar durur…

Ahmet Cantürk


?NSAN ve MEDEN?YET HAREKET?
 
Üst