Son yıllarda birçok Müslüman’ın iddia ettiği şey şudur: “Kuran’da bugünkü Hıristiyanlarca kullanılan İncil’den değil, Barnaba İncilinden söz ediliyor.” Sözü edilen Barnaba İncili tamamen bir sahtekârlık ürünüdür. Barnaba İncili adıyla basılmış olan kitap incelenirse, yazarın İsa Mesih’in havarisi olmadığı gibi İsrail’i hiç görmemiş birisi olduğu ortaya çıkar.
Barnaba İncili aslında 16. yüzyılda İtalya’da yazılmıştır ve yazarının Hıristiyanlıktan İslamiyet’e geçmiş birisi olduğu bilinmektedir. Barnaba İncili, Hıristiyanlığı kötülemek ve Müslümanlığı yüceltmek için İ.S. 16. yüzyılda yazılan sahte bir eserdir. 17. yüzyıla kadar, Hıristiyan olsun Müslüman olsun, hiçbir yazar bu eserden alıntı yapmamış, hatta adından bile söz etmemiştir! Bu eserin sahte olduğu inkâr edilmeyecek kadar somut bir şekilde ispatlanmıştır.
İncil’deki gerçek Barnaba aslen Kıbrıslı olup asıl adı Yusuf’tu ve Yahudilerin en eğitimli kavmi olan Levililerden gelmekteydi. İsa’nın havarileri ona Barnaba “Cesaret Verici” adını vermişlerdi (İncil: Elçilerin İşleri 4:36-37). Barnaba, yaşadığı yurdu ve 1. yüzyıldaki şartları çok iyi biliyordu. Barnaba İncilinin yazarı da bunları bildiği iddiasındadır, buna karşın eser 1. yüzyılda yaşamış Barnaba gibi tahsilli bir Yahudi’nin yapamayacağı tarihi ve coğrafi hatalarla doludur. Bu eserin 1. yüzyılda Filistin yöresini değil, ortaçağ Avrupasının toplumunu anlattığı çok açıktır. Birkaç örnek vermek gerekirse:
1. Ne Kudüs Ne De Nasıra Deniz Kıyısında Değildir:
Barnaba’nın bizi hayrette düşüren ilk hatası, Nasıra ve Kudüs şehirlerinin bir göl ya da deniz kıyısında bulunduğunu sanmasıdır. Hz. İsa’nın büyüdüğü Nasıra kenti, en yakın göl olan Celile Gölü’nden 600 metre kadar yüksekte ve 25 kilometre kadar uzakta bulunmaktadır ve ulaşım imkanlarının günümüze göre daha kısıtılığı olduğu antik çağda böylesi bir mesafe ciddi bir uzaklıktı. Kudüs ise 811 metre yükseklikte ve en yakın göl olan Lut Gölü’nden 23 kilometre kadar uzaktaydı. Bütün bunlara rağmen Barnaba İncilinin 20. bölümüne şu ifadeler yer alır, “İsa Galile denizine gitti ve bir gemiye binerek Nasıra’ya doğru yola çıktı… Nasıra kentine gelince denizciler, İsa ne yaptıysa hepsini yaydılar.” Dahası var, 151. bölüme göre Hz. İsa’nın bindiği gemi Nasıra “limanından” (!) çıkıp uzaklaşır. Bu gemi yolculuğu nerede son buluyormuş biliyor musunuz? Kudüs’te! Bölüm 152′de şunları okuyoruz, “İsa Kudüs’e gelip de…” Anlaşılan, Barnaba’ya göre Nasıra’dan Kudüs’e gemiyle gidilebilmektedir! Böylesi bir ifade, “Ankara’dan vapura binip Adana’ya gittim” demekten farksızdır!
2. İsa’nın Zamanında Filistin’de Şeker Yoktu:
Barnaba’nın 119. bölümünde İsa’nın şekerden söz ettiği yazılıdır. Oysa şeker Akdeniz yöresine ancak İ.S. 7. yüzyılda, Müslüman Araplar sayesinde girmiştir. Şeker sanayini Araplar İranlılardan, İranlılar ise İ.S. 6. yüzyılda Hintlilerden öğrenmişlerdi. Avrupalılar ise şekeri Müslüman Araplardan öğrendiler. Şeker 1. yüzyıl Filistin yöresinde yoktu. Hz. İsa’nın şekerden söz etmesi, otomobilden söz etmesi gibi bir durum olurdu. Böylece Barnaba İncilinde şekerden söz edilmesi yazarın sahtekârlığını açığa vurmaktadır.
3. Para Birimleri ile ilgili Çelişkiler:
Barnaba’nın 54. bölümünde 60 “minuti”ye bölünen bir altın dinardan söz ediliyor. Oysa Hz. İsa’nın zamanında Roma İmparatorluğu’nda dinar, altından değil gümüşten yapılırdı. Her Roma dinarı 16 “as”a, her “as” da 4 “kuadrans”a eşitti. “Minuti” diye bir para birimi yoktu. “Minuti” denilen para birimi yüzyıllar sonra ortaya çıkmış ve Roma İmparatorluğu’nda değil, İspanya’da kullanılmış bir para birimidir. Barnaba İncilinin yazarı 1. yüzyılda Filistin’de var olmayan bir paradan söz etmekte ve uydurma kitabında para birimi olarak bunu kullanmaktadır. Alınan tüm tedbirlere rağmen, her sahte eser kendini ele verir. Barnaba İncili de bu konuda bir istisna değildir.
4. Yargılama Usulü Ortaçağa Özgüdür:
Barnaba İncilinin 121. bölümünde anlatılan mahkeme işlemi ancak yüzyıllar sonra ortaçağda kullanılan usuldür. Sanık, yargıç tarafından sorguya çekilirken noter onun tanıklığını özetleyip kaydeder. Hz. İsa’nın yaşadığı 1. yüzyılda böyle bir kayıt usulü yoktu.
5. O Dönemde Ahşap Fıçı Yoktu:
Barnaba İncilinin 152. bölümünde “ahşap fıçılar” dan bahsediliyor, ancak 1. yüzyılda şarabı korumak ve saklamak için ahşap fıçı kullanması hiç bilinmeyen bir yöntemdi. O dönemde yaşayan insanlar bu işlem için deriden tulumlar kullanırlardı (Bkz. İncil: Matta 9:17).
6. Anlatım Tarzından Kaynaklanan Çelişkiler:
Barnaba İncilinin anlatım tarzı da dikkat çekici niteliklere sahiptir. 222 bölümden oluşan bu eserin İtalyanca metni, Toskanalı ve Venedikli ‘Diatessaron’ları örnek almıştır. Diatessaron’lar gerçek İncil’de Hz. İsa’nın hayatını anlatan ilk dört bölümü özetleyip tek cilt haline getiren eserlerdir. İ.S. 13. ve 14. yüzyıllarda hazırlanan bu tür İtalya’da çok rağbet görmüştü. Bu ebatta diatessaronlar ilk defa olarak 13. yüzyılda yazıldığına göre Barnaba İncili de ortaçağda yazılmış olmalıdır.
Dahası sahte Barnaba sık sık büyük Hıristiyan bilgini Jerom’un İ.S. 4 yüzyılda yaptığı Tevrat, Zebur ve İncil’in Latince Vulgat çevirisinden alıntı yapmaktadır. (Bkz. bölüm 74 ve Zebur: Mezmur 84:6; bölüm 12 ve Zebur: Mezmur 110:3; bölüm 118 ve Tevrat: Yeremya’nın Mersiyeleri 3:51, bölüm 4 ve İncil: Luka 2:15).
Ayrıca, Barnaba İncilinde Dante’nin şiirlerinden (İ.S. 1265-1321) pek çok alıntının bulunması, bu eserin ortaçağda yazıldığına dair bir başka kanıttır (Bkz. bölüm 60, 78, 106, 135, 217).
7. Pontiyus Pilatus Hz. İsa’nın Doğumunda Vali Değildi:
Sahte Barnaba’ya göre (bölüm 3 ve 217) Pontiyus Pilatus, Hz. İsa’nın hem doğumunda hem de ölümünde Yahudiye (Filistin) ilinin Romalı valisiydi. Oysa İncil (İncil: Luka 3:1), İ.S. 1 yüzyılda yaşayan Yahudi tarihçisi Yosefus ve diğer 1. yüzyıl Roma tarihi kayıtlarına göre Pilatus, İ.S. 26 yılında, Roma İmparatoru Tiberyus’un döneminde vali atandı.
8. Başkahin ve Vali Pilatus Hz. İsa’nın Önünde Eğilmek İstememiştir:
Sahte Barnaba, 93. bölümde diyor ki, Yahudi başkahini (en yüksek din görevlisi), kral Hirodes ve vali Pilatus’la birlikte “İsa’nın önünde rükuya varıp tapınmak istiyordu!” Ama başkâhin ile diğer Yahudi din adamları Hz. İsa’nın can düşmanlarıydı. İkiyüzlülüklerini açığa vurduğu için O’nu yakalayıp ölüme mahkûm etmek istiyorlardı. Doğal olarak, Hz. İsa’ya eğilip tapınmak istediklerini söylemek oldukça gülünç bir durumdur! (İncil: Luka 22:47-54, 66-71; 23:1-23)
9. Sahte Barnaba Hz. İsa’nın Mesih Olduğunu İnkar Etmektedir:
İncil’de Hz. İsa’nın, “Mesih” (Tanrı’nın seçtiği Kurtarıcı) olduğu defalarca belirtiliyor (Tevrat: Danyel 9:24-26; Zebur: Mezmur 22:7-12; İncil: Matta 16:13-17; İncil: Yuhanna 1:41; 4:25-26), ama sahte Barnaba (bölüm 96) bunu inkâr ediyor. Kur’an-ı Kerim dahi en az 7 kez Hz. İsa’nın “Mesih” olduğunu açıkça kabul ederken sahte Barnabanın inkar etmesi düşündürücüdür (Sure 3:45; 4:157, 172; 5:17, 72; 9:30- 31).
10. Sahte Barnaba’ya göre Pavlus Aldatılmış bir Kişidir:
Pavlus, İncil’de büyük yer tutan mektupları Tanrısal vahiyle kaleme alan kişidir. Oysa sahte Barnaba, Pavlus’un aldatılmış biri olduğunu söylemektedir (bölüm 222). Bunun gibi sözler, sahte Barnaba’nın bu kitabı tamamen Hıristiyanlık karşıtı bir propaganda amacıyla yazdığını gösterir.
11. Göklerin Katları İle İlgili Uyuşmazlık:
Kuran’a göre (Kur’an: Bakara 2:29) yedi gök vardır. Oysa sahte Barnaba’ya göre göklerin sayısı dokuzdur. (bölüm 178)
12. Meryem’in Doğum Sancısı Çekmesi ile İlgili Çelişki:
Kur’an’a göre (Kuran: Meryem 19:23) doğum sancısı Meryem’i, bir hurma dalı(nın altı)na getirdi: “Keşke dedi, bundan önce ölseydim, unutulup gitseydim!” Ama sahte Barnaba’ya göre “Bakire (Hz. Meryem) çocuğunu sancısız doğurdu.” (bölüm 3)
13. Tahrif ile ilgili Çelişki:
Sahte Barnaba, kitabının 44. bölümünde Yahudi din bilginlerini Tevrat metnini tahrif etmekle suçlar. Bu suçlama herhalde Hz. İsa’nın zamanında veya daha önce yaşayan din bilginlerine yöneltilmiştir. Ama o zamanki din bilginlerinin Tevrat metnini değiştirdiklerini iddia eden hiçbir tarihsel kayıt bulunmamaktadır. Kur’an da böyle bir iddiada bulunmuyor. Gerçi Yahudileri Tevrat’ı kasıtlı olarak yanlış yorumlamak ve yanlış aktarmakla suçluyor ama daha önce de belirttiğimiz gibi, İslam peygamberi kendi zamanında okunan Tevrat’la İncil’in hakiki olduğunu biliyordu (Sure 2:113; 2:136; 3:3-4,;3:23; 3:84; 5:44).
Bu tür hatalar o kadar çoktur ki, tarafsız Müslümanlar Barnaba İncilinin 16. yüzyıla ait sahte bir eser olduğunu açıkça itiraf etmişlerdir. Örneğin, Pakistanlı Dr. Gulam Cilani Bark, Ağustos 1975′te Lucknow şehrinde basılan “Al-Furkan” dergisinin 48. sayfasında şunları yazmıştır:
“Hıristiyanlar eldeki İncil-i Barnaba’nın hakiki olma iddiasını çürütmüşlerdir. Buna göre eserin hakiki olma iddiası ancak Hz. Muhammed’in zamanından önce yazılmış bir kopyası ortaya çıktığı takdirde doğrulanabilir. Bu ise şimdiye kadar mümkün olmamıştır.”
Barnaba İncili’nin sahte olduğunu kabul eden başka Müslüman bilginler de vardır. (Abbas Mahmud el-Akkad, “News Bulletin of the Near Christian Council” Paskalya 1961, sayfa 9-11; Süleyman Şahid, İslam dergisi “Impact”, Londra, 1 Ocak 1974; Prof. E.R. Hambye “İslam and the Modern Age,” New Delhi, Hindistan, Mayıs 1975; Prof. Muhammed Yahya el-Haşimi “Etudes Arabes” no. 48; vs.).
Barnaba İncili aslında 16. yüzyılda İtalya’da yazılmıştır ve yazarının Hıristiyanlıktan İslamiyet’e geçmiş birisi olduğu bilinmektedir. Barnaba İncili, Hıristiyanlığı kötülemek ve Müslümanlığı yüceltmek için İ.S. 16. yüzyılda yazılan sahte bir eserdir. 17. yüzyıla kadar, Hıristiyan olsun Müslüman olsun, hiçbir yazar bu eserden alıntı yapmamış, hatta adından bile söz etmemiştir! Bu eserin sahte olduğu inkâr edilmeyecek kadar somut bir şekilde ispatlanmıştır.
İncil’deki gerçek Barnaba aslen Kıbrıslı olup asıl adı Yusuf’tu ve Yahudilerin en eğitimli kavmi olan Levililerden gelmekteydi. İsa’nın havarileri ona Barnaba “Cesaret Verici” adını vermişlerdi (İncil: Elçilerin İşleri 4:36-37). Barnaba, yaşadığı yurdu ve 1. yüzyıldaki şartları çok iyi biliyordu. Barnaba İncilinin yazarı da bunları bildiği iddiasındadır, buna karşın eser 1. yüzyılda yaşamış Barnaba gibi tahsilli bir Yahudi’nin yapamayacağı tarihi ve coğrafi hatalarla doludur. Bu eserin 1. yüzyılda Filistin yöresini değil, ortaçağ Avrupasının toplumunu anlattığı çok açıktır. Birkaç örnek vermek gerekirse:
1. Ne Kudüs Ne De Nasıra Deniz Kıyısında Değildir:
Barnaba’nın bizi hayrette düşüren ilk hatası, Nasıra ve Kudüs şehirlerinin bir göl ya da deniz kıyısında bulunduğunu sanmasıdır. Hz. İsa’nın büyüdüğü Nasıra kenti, en yakın göl olan Celile Gölü’nden 600 metre kadar yüksekte ve 25 kilometre kadar uzakta bulunmaktadır ve ulaşım imkanlarının günümüze göre daha kısıtılığı olduğu antik çağda böylesi bir mesafe ciddi bir uzaklıktı. Kudüs ise 811 metre yükseklikte ve en yakın göl olan Lut Gölü’nden 23 kilometre kadar uzaktaydı. Bütün bunlara rağmen Barnaba İncilinin 20. bölümüne şu ifadeler yer alır, “İsa Galile denizine gitti ve bir gemiye binerek Nasıra’ya doğru yola çıktı… Nasıra kentine gelince denizciler, İsa ne yaptıysa hepsini yaydılar.” Dahası var, 151. bölüme göre Hz. İsa’nın bindiği gemi Nasıra “limanından” (!) çıkıp uzaklaşır. Bu gemi yolculuğu nerede son buluyormuş biliyor musunuz? Kudüs’te! Bölüm 152′de şunları okuyoruz, “İsa Kudüs’e gelip de…” Anlaşılan, Barnaba’ya göre Nasıra’dan Kudüs’e gemiyle gidilebilmektedir! Böylesi bir ifade, “Ankara’dan vapura binip Adana’ya gittim” demekten farksızdır!
2. İsa’nın Zamanında Filistin’de Şeker Yoktu:
Barnaba’nın 119. bölümünde İsa’nın şekerden söz ettiği yazılıdır. Oysa şeker Akdeniz yöresine ancak İ.S. 7. yüzyılda, Müslüman Araplar sayesinde girmiştir. Şeker sanayini Araplar İranlılardan, İranlılar ise İ.S. 6. yüzyılda Hintlilerden öğrenmişlerdi. Avrupalılar ise şekeri Müslüman Araplardan öğrendiler. Şeker 1. yüzyıl Filistin yöresinde yoktu. Hz. İsa’nın şekerden söz etmesi, otomobilden söz etmesi gibi bir durum olurdu. Böylece Barnaba İncilinde şekerden söz edilmesi yazarın sahtekârlığını açığa vurmaktadır.
3. Para Birimleri ile ilgili Çelişkiler:
Barnaba’nın 54. bölümünde 60 “minuti”ye bölünen bir altın dinardan söz ediliyor. Oysa Hz. İsa’nın zamanında Roma İmparatorluğu’nda dinar, altından değil gümüşten yapılırdı. Her Roma dinarı 16 “as”a, her “as” da 4 “kuadrans”a eşitti. “Minuti” diye bir para birimi yoktu. “Minuti” denilen para birimi yüzyıllar sonra ortaya çıkmış ve Roma İmparatorluğu’nda değil, İspanya’da kullanılmış bir para birimidir. Barnaba İncilinin yazarı 1. yüzyılda Filistin’de var olmayan bir paradan söz etmekte ve uydurma kitabında para birimi olarak bunu kullanmaktadır. Alınan tüm tedbirlere rağmen, her sahte eser kendini ele verir. Barnaba İncili de bu konuda bir istisna değildir.
4. Yargılama Usulü Ortaçağa Özgüdür:
Barnaba İncilinin 121. bölümünde anlatılan mahkeme işlemi ancak yüzyıllar sonra ortaçağda kullanılan usuldür. Sanık, yargıç tarafından sorguya çekilirken noter onun tanıklığını özetleyip kaydeder. Hz. İsa’nın yaşadığı 1. yüzyılda böyle bir kayıt usulü yoktu.
5. O Dönemde Ahşap Fıçı Yoktu:
Barnaba İncilinin 152. bölümünde “ahşap fıçılar” dan bahsediliyor, ancak 1. yüzyılda şarabı korumak ve saklamak için ahşap fıçı kullanması hiç bilinmeyen bir yöntemdi. O dönemde yaşayan insanlar bu işlem için deriden tulumlar kullanırlardı (Bkz. İncil: Matta 9:17).
6. Anlatım Tarzından Kaynaklanan Çelişkiler:
Barnaba İncilinin anlatım tarzı da dikkat çekici niteliklere sahiptir. 222 bölümden oluşan bu eserin İtalyanca metni, Toskanalı ve Venedikli ‘Diatessaron’ları örnek almıştır. Diatessaron’lar gerçek İncil’de Hz. İsa’nın hayatını anlatan ilk dört bölümü özetleyip tek cilt haline getiren eserlerdir. İ.S. 13. ve 14. yüzyıllarda hazırlanan bu tür İtalya’da çok rağbet görmüştü. Bu ebatta diatessaronlar ilk defa olarak 13. yüzyılda yazıldığına göre Barnaba İncili de ortaçağda yazılmış olmalıdır.
Dahası sahte Barnaba sık sık büyük Hıristiyan bilgini Jerom’un İ.S. 4 yüzyılda yaptığı Tevrat, Zebur ve İncil’in Latince Vulgat çevirisinden alıntı yapmaktadır. (Bkz. bölüm 74 ve Zebur: Mezmur 84:6; bölüm 12 ve Zebur: Mezmur 110:3; bölüm 118 ve Tevrat: Yeremya’nın Mersiyeleri 3:51, bölüm 4 ve İncil: Luka 2:15).
Ayrıca, Barnaba İncilinde Dante’nin şiirlerinden (İ.S. 1265-1321) pek çok alıntının bulunması, bu eserin ortaçağda yazıldığına dair bir başka kanıttır (Bkz. bölüm 60, 78, 106, 135, 217).
7. Pontiyus Pilatus Hz. İsa’nın Doğumunda Vali Değildi:
Sahte Barnaba’ya göre (bölüm 3 ve 217) Pontiyus Pilatus, Hz. İsa’nın hem doğumunda hem de ölümünde Yahudiye (Filistin) ilinin Romalı valisiydi. Oysa İncil (İncil: Luka 3:1), İ.S. 1 yüzyılda yaşayan Yahudi tarihçisi Yosefus ve diğer 1. yüzyıl Roma tarihi kayıtlarına göre Pilatus, İ.S. 26 yılında, Roma İmparatoru Tiberyus’un döneminde vali atandı.
8. Başkahin ve Vali Pilatus Hz. İsa’nın Önünde Eğilmek İstememiştir:
Sahte Barnaba, 93. bölümde diyor ki, Yahudi başkahini (en yüksek din görevlisi), kral Hirodes ve vali Pilatus’la birlikte “İsa’nın önünde rükuya varıp tapınmak istiyordu!” Ama başkâhin ile diğer Yahudi din adamları Hz. İsa’nın can düşmanlarıydı. İkiyüzlülüklerini açığa vurduğu için O’nu yakalayıp ölüme mahkûm etmek istiyorlardı. Doğal olarak, Hz. İsa’ya eğilip tapınmak istediklerini söylemek oldukça gülünç bir durumdur! (İncil: Luka 22:47-54, 66-71; 23:1-23)
9. Sahte Barnaba Hz. İsa’nın Mesih Olduğunu İnkar Etmektedir:
İncil’de Hz. İsa’nın, “Mesih” (Tanrı’nın seçtiği Kurtarıcı) olduğu defalarca belirtiliyor (Tevrat: Danyel 9:24-26; Zebur: Mezmur 22:7-12; İncil: Matta 16:13-17; İncil: Yuhanna 1:41; 4:25-26), ama sahte Barnaba (bölüm 96) bunu inkâr ediyor. Kur’an-ı Kerim dahi en az 7 kez Hz. İsa’nın “Mesih” olduğunu açıkça kabul ederken sahte Barnabanın inkar etmesi düşündürücüdür (Sure 3:45; 4:157, 172; 5:17, 72; 9:30- 31).
10. Sahte Barnaba’ya göre Pavlus Aldatılmış bir Kişidir:
Pavlus, İncil’de büyük yer tutan mektupları Tanrısal vahiyle kaleme alan kişidir. Oysa sahte Barnaba, Pavlus’un aldatılmış biri olduğunu söylemektedir (bölüm 222). Bunun gibi sözler, sahte Barnaba’nın bu kitabı tamamen Hıristiyanlık karşıtı bir propaganda amacıyla yazdığını gösterir.
11. Göklerin Katları İle İlgili Uyuşmazlık:
Kuran’a göre (Kur’an: Bakara 2:29) yedi gök vardır. Oysa sahte Barnaba’ya göre göklerin sayısı dokuzdur. (bölüm 178)
12. Meryem’in Doğum Sancısı Çekmesi ile İlgili Çelişki:
Kur’an’a göre (Kuran: Meryem 19:23) doğum sancısı Meryem’i, bir hurma dalı(nın altı)na getirdi: “Keşke dedi, bundan önce ölseydim, unutulup gitseydim!” Ama sahte Barnaba’ya göre “Bakire (Hz. Meryem) çocuğunu sancısız doğurdu.” (bölüm 3)
13. Tahrif ile ilgili Çelişki:
Sahte Barnaba, kitabının 44. bölümünde Yahudi din bilginlerini Tevrat metnini tahrif etmekle suçlar. Bu suçlama herhalde Hz. İsa’nın zamanında veya daha önce yaşayan din bilginlerine yöneltilmiştir. Ama o zamanki din bilginlerinin Tevrat metnini değiştirdiklerini iddia eden hiçbir tarihsel kayıt bulunmamaktadır. Kur’an da böyle bir iddiada bulunmuyor. Gerçi Yahudileri Tevrat’ı kasıtlı olarak yanlış yorumlamak ve yanlış aktarmakla suçluyor ama daha önce de belirttiğimiz gibi, İslam peygamberi kendi zamanında okunan Tevrat’la İncil’in hakiki olduğunu biliyordu (Sure 2:113; 2:136; 3:3-4,;3:23; 3:84; 5:44).
Bu tür hatalar o kadar çoktur ki, tarafsız Müslümanlar Barnaba İncilinin 16. yüzyıla ait sahte bir eser olduğunu açıkça itiraf etmişlerdir. Örneğin, Pakistanlı Dr. Gulam Cilani Bark, Ağustos 1975′te Lucknow şehrinde basılan “Al-Furkan” dergisinin 48. sayfasında şunları yazmıştır:
“Hıristiyanlar eldeki İncil-i Barnaba’nın hakiki olma iddiasını çürütmüşlerdir. Buna göre eserin hakiki olma iddiası ancak Hz. Muhammed’in zamanından önce yazılmış bir kopyası ortaya çıktığı takdirde doğrulanabilir. Bu ise şimdiye kadar mümkün olmamıştır.”
Barnaba İncili’nin sahte olduğunu kabul eden başka Müslüman bilginler de vardır. (Abbas Mahmud el-Akkad, “News Bulletin of the Near Christian Council” Paskalya 1961, sayfa 9-11; Süleyman Şahid, İslam dergisi “Impact”, Londra, 1 Ocak 1974; Prof. E.R. Hambye “İslam and the Modern Age,” New Delhi, Hindistan, Mayıs 1975; Prof. Muhammed Yahya el-Haşimi “Etudes Arabes” no. 48; vs.).