...............
Faysal, göreve geldiği günden itibaren “İslam Birliği” düşüncesini gerçekleştirmek için çaba sarfetmiş, Mısır, Suriye, Irak gibi ülkelerle diplomatik ilişkilerini geliştirmek için çalışmıştır. Faysal, İslam ülkeleri liderleri ile yaptığı görüşmelerin sonunda 1969 Rabat’ta ilk "İslam Zirve Toplantısı"nın gerçekleşmesini ve daha sonra ise "İslam Konferansı Örgütü"nün kurulmasını sağlar. İsrail işgali altında bulunan Kudüs’ün kurtuluşu için cihat ilan eden Kral Faysal, Amerika başta olmak üzere Batılı ülkelerin İsrail’in yanında bulunmasından dolayı Batı'ya karşı mesafeli ve öfkeli bir siyaset izler.
1973 yılında Ortadoğu yeni bir savaşa doğru gitmekteydi. Arap ülkeleri 1967 yılında İsrail ile yaptıkları “Altı Gün Savaşlarında” kesin bir mağlubiyet aldılar. Bu tarihten itibaren ümitlerini BM toplantılarına ve ABD-Rusya görüşmelerine bağladılar. Ancak diplomatik çabaların sonuç vermediğinin anlaşılması Arapları tek yolun top yekün mücadele olduğu düşüncesine getirir. Başta Mısır, Suriye ve Ürdün olmak üzere Arap Ülkeleri yeni bir savaş için hazırlık yapmaya başlarlar. 6 Ekim 1973 tarihinde Suriye ve Mısır kuvvetleri İsrail’e saldırarak Yom Kippur Savaşı'nı başlatırlar. Mısır-Suriye İttifakının İsrail’e savaş açması üzerine Amerika başta olmak üzere diğer Batılı ülkeler geçmişte yaptıkları gibi İsrail’in yanında yer aldılar. Batılı ülkelerinin bu dayanışmasına karşı Arap ülkelerinin elindeki en büyük kozlardan biri petroldü. Çok geçmeden Kral Faysal’ın önderliğinde Arap ülkeleri Batı ülkelerine petrol ambargosu başlatırlar. Ambargoyla beraber uluslararası çapta büyük bir enerji krizi baş gösterdi. Kralı Faysal, petrol ambargosunu başlatırken tarihe geçecek şu cümleleri sarf eder: "Biz ve atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşadık; yine öyle yaşayacağız!"
Kral Faysal’ın petrol ambargosu yönündeki kararlılığı üzerine dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Kral Faysal'ı kararından vazgeçirmek için Suudi Arabistan'a ziyarette bulunur. Kissinger hatıratında Suudi Arabistan’a yaptığı ziyareti şu cümlelerle anlatır:
"Kral Faysal oldukça sinirli görünüyordu, aramızda bir diyalog başlayabilmesi ümidiyle esprili bir dille ona; 'Uçağımın yakıtı bitti, uçağın deposunu doldurmak için emir verirseniz, uluslararası fiyatından ücretini vermeye hazırız.'
Kral gülümsemedi, kafasını yukarıya kaldırarak sert bir şekilde bana şunları söyledi: 'Ben yaşlı bir adamım, ölmeden önceki tek dileğim Mescid-i Aksâ'da iki rekat namaz kılmaktır! Sen bu konuda bana yardımcı olabilir misin?" [1]
Kral Faysal, 1975’teki ölümüne kadar, hem İslâmî hem de siyasi açıdan birbirinden önemli kararlara imza atar. Faysal’ı diğer Suudi yöneticilerden farklı kılan şey de budur.
BİR İSTİSNA OLARAK KRAL FAYSAL BİN ABDÜLAZİZ
Faysal, göreve geldiği günden itibaren “İslam Birliği” düşüncesini gerçekleştirmek için çaba sarfetmiş, Mısır, Suriye, Irak gibi ülkelerle diplomatik ilişkilerini geliştirmek için çalışmıştır. Faysal, İslam ülkeleri liderleri ile yaptığı görüşmelerin sonunda 1969 Rabat’ta ilk "İslam Zirve Toplantısı"nın gerçekleşmesini ve daha sonra ise "İslam Konferansı Örgütü"nün kurulmasını sağlar. İsrail işgali altında bulunan Kudüs’ün kurtuluşu için cihat ilan eden Kral Faysal, Amerika başta olmak üzere Batılı ülkelerin İsrail’in yanında bulunmasından dolayı Batı'ya karşı mesafeli ve öfkeli bir siyaset izler.
1973 yılında Ortadoğu yeni bir savaşa doğru gitmekteydi. Arap ülkeleri 1967 yılında İsrail ile yaptıkları “Altı Gün Savaşlarında” kesin bir mağlubiyet aldılar. Bu tarihten itibaren ümitlerini BM toplantılarına ve ABD-Rusya görüşmelerine bağladılar. Ancak diplomatik çabaların sonuç vermediğinin anlaşılması Arapları tek yolun top yekün mücadele olduğu düşüncesine getirir. Başta Mısır, Suriye ve Ürdün olmak üzere Arap Ülkeleri yeni bir savaş için hazırlık yapmaya başlarlar. 6 Ekim 1973 tarihinde Suriye ve Mısır kuvvetleri İsrail’e saldırarak Yom Kippur Savaşı'nı başlatırlar. Mısır-Suriye İttifakının İsrail’e savaş açması üzerine Amerika başta olmak üzere diğer Batılı ülkeler geçmişte yaptıkları gibi İsrail’in yanında yer aldılar. Batılı ülkelerinin bu dayanışmasına karşı Arap ülkelerinin elindeki en büyük kozlardan biri petroldü. Çok geçmeden Kral Faysal’ın önderliğinde Arap ülkeleri Batı ülkelerine petrol ambargosu başlatırlar. Ambargoyla beraber uluslararası çapta büyük bir enerji krizi baş gösterdi. Kralı Faysal, petrol ambargosunu başlatırken tarihe geçecek şu cümleleri sarf eder: "Biz ve atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşadık; yine öyle yaşayacağız!"
Kral Faysal’ın petrol ambargosu yönündeki kararlılığı üzerine dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Kral Faysal'ı kararından vazgeçirmek için Suudi Arabistan'a ziyarette bulunur. Kissinger hatıratında Suudi Arabistan’a yaptığı ziyareti şu cümlelerle anlatır:
"Kral Faysal oldukça sinirli görünüyordu, aramızda bir diyalog başlayabilmesi ümidiyle esprili bir dille ona; 'Uçağımın yakıtı bitti, uçağın deposunu doldurmak için emir verirseniz, uluslararası fiyatından ücretini vermeye hazırız.'
Kral gülümsemedi, kafasını yukarıya kaldırarak sert bir şekilde bana şunları söyledi: 'Ben yaşlı bir adamım, ölmeden önceki tek dileğim Mescid-i Aksâ'da iki rekat namaz kılmaktır! Sen bu konuda bana yardımcı olabilir misin?" [1]
Kral Faysal, 1975’teki ölümüne kadar, hem İslâmî hem de siyasi açıdan birbirinden önemli kararlara imza atar. Faysal’ı diğer Suudi yöneticilerden farklı kılan şey de budur.
BİR İSTİSNA OLARAK KRAL FAYSAL BİN ABDÜLAZİZ