Birand: AKP’Yİ SANDIKTA YENMEYİ ÖĞRENMEK ZORUNDAYIZ...

şifa_

Doçent
Katılım
14 Nis 2007
Mesajlar
551
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bir defalığına kendi kendimize samimi davranalım ve gerçekleri görelim.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, kafamızda bir Türkiye canlandırmıştık ve bu Türkiye’nin gerçek sahipleri de bizlerdik. Kemalist bir yaklaşımla, laik diye adlandırdığımız bu sistemle 80 yıldır bu ülkeyi yönettik.

Yol kazaları olduğu zaman, Jandarmamız olarak algıladığımız veya kafamızda o rolü verdiğimiz Silahlı Kuvvetlerimizi, demokrasi adına kullandık. Ancak, bu süreçte Kemalizmin ne anlama geldiğini topluma anlatmak zahmetine girmedik. Atatürk’ün adını ve fikirlerini slogan olarak kullanmakla yetindik. Aradan yıllar geçtikçe toplumu kaybettiğimizi de tam anlayamadık. Ne çağa, ne de değişen Türk toplumuna ayak uydurabildik.

Yıllar yıllar sonra, Anadolu’nun içinden bir hareket başladı. Uzun süredir görmek istemediğimiz, dindar, biraz milliyetçi, kendilerine Milli Görüş adını takan ve sonradan Ak Parti adını alan bir gurup ortaya çıktı. Daha da önemlisi bizim kontrol ettiğimiz parayı ve iktidarımızı paylaşmak üzere geldi.

Bizim güvenle ve övgüyle “Biz kurduk “dediğimiz demokratik sistemin kurallarına uyum göstererek iktidar oldular. Uzun süredir ilk defa bir çoğunluk hükümeti kurmakla kalmadılar, yıllarca kemikleşmiş ve önümüzü kapayan nice tabuları yıktılar. Bizi Avrupa’ya taşımak üzere en ciddi adımları attılar. Uluslararası koşulların da yardımıyla, Türk toplumuna “bu iktidar bizi zengin edebilir” hissi verdiler. Şu veya bu yöntemlerle halkın kalbini kazandılar. Bizler ise sadece seyrettik.

Baktık ki, AKP ile sandıkta başa çıkamıyoruz.

Baktık ki, kontrolü kaybediyoruz, bu defa başka taktikleri denemeye başladık. Gerekçemiz son derece sağlamdı: “demokrasiler de kendilerini korumalıdır. Onların da koruma mekanizmaları vardır.”

Aslında söylemek istediğimiz başkaydı: “Sizinle iktidarımızı paylaşmak istemiyoruz. Bunu engellemek için her yolu deneyeceğiz.”

Ancak toplum oyunu onlardan yana kullandı. Biz yıllarca görmezden geldiğimiz toplumu kaybettiğimizi bir türlü algılayamadık. AKP’lileri bir türlü hazmedemedik. Ofsaytlardan gol atmaya çalıştıkça, adamlar kazandılar.

Ancak engellemeye çalıştıkça , AKP’lilere daha fazla kazandırdığımızı göremiyoruz. Ya ülkeyi kaos’a sokacağız veya AKP’yi sandıkta durdurmayı öğreneceğiz. Bunun başka yolu yok.

Nasıl bizler kendi demokrasimizi korumak ve kollamak istiyorsak, AKP’de kendi düşüncelerini korumak ve kollamak istiyor. Eğer AKP’de bu işin kansız bitmesini istiyorsa, biran durup yeniden planlama yapmayı ve bu filmi yeniden başlatmayı düşünmeli.

Sonuç:

Ne bizler yüzde yüz haklıyız, ne de AKP’liler. Bu ülkeyi birlikte yönetmek, zenginliklerini birlikte paylaşmak ve bu topraklar üstünde birlikte yaşamak zorundayız. Trene kaza yaptırmak istemiyorsak, senaryolarımıza yeniden bakmalıyız.

m.ali birand

 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Harika bir konu açmak lazım tabiki akıl yolu ile ve starejiler ortaya çıkarmak gerek.
 

yosun

Asistan
Katılım
17 Ara 2006
Mesajlar
278
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Bir defalığına kendi kendimize samimi davranalım ve gerçekleri görelim.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, kafamızda bir Türkiye canlandırmıştık ve bu Türkiye’nin gerçek sahipleri de bizlerdik. Kemalist bir yaklaşımla, laik diye adlandırdığımız bu sistemle 80 yıldır bu ülkeyi yönettik.

Yol kazaları olduğu zaman, Jandarmamız olarak algıladığımız veya kafamızda o rolü verdiğimiz Silahlı Kuvvetlerimizi, demokrasi adına kullandık. Ancak, bu süreçte Kemalizmin ne anlama geldiğini topluma anlatmak zahmetine girmedik. Atatürk’ün adını ve fikirlerini slogan olarak kullanmakla yetindik. Aradan yıllar geçtikçe toplumu kaybettiğimizi de tam anlayamadık. Ne çağa, ne de değişen Türk toplumuna ayak uydurabildik.

Yıllar yıllar sonra, Anadolu’nun içinden bir hareket başladı. Uzun süredir görmek istemediğimiz, dindar, biraz milliyetçi, kendilerine Milli Görüş adını takan ve sonradan Ak Parti adını alan bir gurup ortaya çıktı. Daha da önemlisi bizim kontrol ettiğimiz parayı ve iktidarımızı paylaşmak üzere geldi.

Bizim güvenle ve övgüyle “Biz kurduk “dediğimiz demokratik sistemin kurallarına uyum göstererek iktidar oldular. Uzun süredir ilk defa bir çoğunluk hükümeti kurmakla kalmadılar, yıllarca kemikleşmiş ve önümüzü kapayan nice tabuları yıktılar. Bizi Avrupa’ya taşımak üzere en ciddi adımları attılar. Uluslararası koşulların da yardımıyla, Türk toplumuna “bu iktidar bizi zengin edebilir” hissi verdiler. Şu veya bu yöntemlerle halkın kalbini kazandılar. Bizler ise sadece seyrettik.

Baktık ki, AKP ile sandıkta başa çıkamıyoruz.

Baktık ki, kontrolü kaybediyoruz, bu defa başka taktikleri denemeye başladık. Gerekçemiz son derece sağlamdı: “demokrasiler de kendilerini korumalıdır. Onların da koruma mekanizmaları vardır.”

Aslında söylemek istediğimiz başkaydı: “Sizinle iktidarımızı paylaşmak istemiyoruz. Bunu engellemek için her yolu deneyeceğiz.”

Ancak toplum oyunu onlardan yana kullandı. Biz yıllarca görmezden geldiğimiz toplumu kaybettiğimizi bir türlü algılayamadık. AKP’lileri bir türlü hazmedemedik. Ofsaytlardan gol atmaya çalıştıkça, adamlar kazandılar.

Ancak engellemeye çalıştıkça , AKP’lilere daha fazla kazandırdığımızı göremiyoruz. Ya ülkeyi kaos’a sokacağız veya AKP’yi sandıkta durdurmayı öğreneceğiz. Bunun başka yolu yok.

Nasıl bizler kendi demokrasimizi korumak ve kollamak istiyorsak, AKP’de kendi düşüncelerini korumak ve kollamak istiyor. Eğer AKP’de bu işin kansız bitmesini istiyorsa, biran durup yeniden planlama yapmayı ve bu filmi yeniden başlatmayı düşünmeli.

Sonuç:

Ne bizler yüzde yüz haklıyız, ne de AKP’liler. Bu ülkeyi birlikte yönetmek, zenginliklerini birlikte paylaşmak ve bu topraklar üstünde birlikte yaşamak zorundayız. Trene kaza yaptırmak istemiyorsak, senaryolarımıza yeniden bakmalıyız.

m.ali birand

Onun Vicdanı rahatlatacak itiraflar olmakla birlikte; yinede vicdanı rahatlayamayacak.

Patronu ve emrindeki kalemşörlerini ikna etsin ve hep bir ağızdan Türkiyedeki hukusuzluğuğa dur desinler.

Baykala baskı yapsınlar.

Anayasa mahkemesinin ayıplarını dillendirsinler.

28 şubatın haleti ruhiyesine bürünmüş Türkiyedeki darbesel ortamı bertaraf etsinler.

Çünkü bu süreci onlar başlattı, onlar bitirsinler.
 

yosun

Asistan
Katılım
17 Ara 2006
Mesajlar
278
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Engin Ardıç'tan meslektaşlarına uyarı

Mahkeme kararını bekleyelim" diye sahtekârlık edenler, "belki beraat eder canım" numarası çekenler, "tamamdır bu iş" diye ellerini ovuşturuyorlar.
"Efendi efendi savunmanızı hazırlayın" öğüdünü verenler, bıyık altından "savunmanın kralını da yapsan havanı alacaksın" diye sırıtıyorlar.
Müthiş bir ikiyüzlülük, utanma duygusunu çoktan geride bırakmış meslektaşlarımızın yüzüne yapıştı kaldı.


Fakat, aklını fikrini hepten yitirmemiş, "başarı sarhoşluğuyla" gözü dönmemiş dürüst arkadaşlarda da şimdi bir "acaba mı" duygusu yeşermekte...
Ya başbakan, bir yolunu bulur ve kendini de partisini de kurtarırsa?
Yok canım, "çok iyi savunma yaparak" falan değil.
Anayasayı değiştirirse...


Sayı tutturamadığı durumda da referanduma giderse...
Böyle bir referandumun "toplumda büyük çalkantılar ve gerginlikler falan yaratacağını" yazarak gizlice tehdit etmeye çalışıyorlar başbakanı.
"Çok büyük sarsıntı ve bölünmeler" olabilirmiş. "Yeni tehdit ve tehlikeler" doğabilirmiş.


Ya bunlar boş lafsa? Ya öyle olmazsa? Ya, parti kapatmayı zorlaştıran değişiklikler yapılır ve referandumda da halk tarafından kabul edilirse?
Ya, gerginlik falan çıkmaz, millet gider oyunu kuzu kuzu verirse?
Tarhan Erdem'e gene sorun bakalım, "yüzde kaç çıkma" ihtimali var?
Sakın, geçen referandum gibi yüzde yetmiş çıkmasın? Belki de yüzde seksen, ha?


Adnan Menderes asıldığı zaman "mantar tabancası bile patlatmayan" halk, geçen yıl sessiz sedasız rejimi değiştirdiği, cumhurbaşkanını kendisi seçmek istediğini belgelediği gibi, bunu da çıt çıkarmadan hallediverirse?
O zaman ne halt edeceksiniz?


Anayasa değişti, dava düştü, kapatılamıyor... "Çantada keklik" gördüğünüz operasyon iki seksen yattı... Ne yapacaksınız?
Darbe mi? Olamıyor.


Yeni bir dava mı? Artık mümkün değil.
Eee, ne yapacaksınız kuzum, ne yapalım diye İlhan abinizin yazılarına mı bakacaksınız?
"Sandıkta yenmekten" başka çıkar yol olmadığını anlayana kadar, bakın bak alım...


Ama sandıkta yenemeyeceğinizi de çok iyi biliyorsunuz.
Aslında zor durumda olan başbakan değil sizsiniz ama bunun farkında mısınız acaba?
Kimileriniz, Tuna Bekleviç diye hiç kimsenin tanımadığı bir çocuğun tabela partisinden medet umacak kadar zavallı duruma düşmedi mi?

ENGİN ARDIÇ- SABAH
 

Vuslat Rana

Edep Ya Hu
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
786
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Web sitesi
vuslatirana.blogcu.com
Biz siz ayırımını yapmak birand için fazla cesurca olmuş. Ama ifadeleri oldukça gerçekçi.
Tarih tekerrürüne ne yazık ki devam ediyor kanlımı kansız mı ifadeleri dillerde... Zaten Ak parti ksnlı olmasını isteseydi şimdiye kadar ki yumuşuk zemininden ve koşulLARA GÖRE YÖN ÇİZMEZDİ. Aslında onlara dayatılmak isteden bu...
 

Demirci Mehmet

Asistan
Katılım
26 Ağu 2007
Mesajlar
330
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Onlar ancak masa başında yenebilirler :)Sahada hiç şansları yok.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Biz siz ayırımını yapmak birand için fazla cesurca olmuş. Ama ifadeleri oldukça gerçekçi.
Tarih tekerrürüne ne yazık ki devam ediyor kanlımı kansız mı ifadeleri dillerde... Zaten Ak parti ksnlı olmasını isteseydi şimdiye kadar ki yumuşuk zemininden ve koşulLARA GÖRE YÖN ÇİZMEZDİ. Aslında onlara dayatılmak isteden bu...


Katılıyorum.

Üzüldüğüm bu konu açıldığından beri kimse ne yapabiliriz diye düşüncelerini alternatiflerini ortaya koymadı.
 

Özduygu

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
652
Tepkime puanı
2
Puanları
0
AYAK Takımı

HATIRLIYOR musunuz?

Gece yarısı muhtırası geldiğinde, "Yaşar Paşa’ya bin selam" diyerek nasıl da rahat ve huzurlu bir uyku çekmiştiniz...

Ama sonra ne oldu? Tayyip Erdoğan bir kez daha "Sandık sandıklar içinde çok şanımız var" şarkısını söyleyiverdi...

Hatırlıyor musunuz? Vicdanınız kabul etmese de "şunlardan kurtulma" uğruna "367" adı verilen o rakamsal cinliğe nasıl da umutla bel bağlamıştınız...

Ama sonra ne oldu? Tayyip Erdoğan bir kez daha o halden anlamaz "kahrolası" sandıktan çok şiddetli bir patlamayla çıktı...

"Acı gerçek" şuydu: Şövalyeliğe ve centilmenliğe yakışmayan tutumlar, size bir gecelik deliksiz bir uyku bahşediyordu...

Ama ya sonrası? Sonrası "Freddy’nin kábusu" gibi bir şeydi...

Olmuyordu... Olamıyordu... "Muhtıra" ters tepiyordu... Maalesef Yaşar Paşa’nın yapabileceği fazla bir şey yoktu...

"Hukuk oyunları" işe yaramıyordu... Maalesef "Yetenekli Bay Kanadoğlu" ile buraya kadardı...

Önünüzde iki yol vardı: Ya "sandıkta şan kazanma sanatı"nın inceliklerini öğrenip uygulayacaktınız...

Ya da "adama rahatlık veren küfürler" aracılığıyla her seçimde Tayyip’e şan kazandıranları aşağılayacaktınız...

Siz işin kolay yönünü, yani rahatlamayı tercih ettiniz... "Ayaklar baş oldu" dediniz... "Ampul kafalılar" dediniz... "Bir çuval kömüre satıldılar" dediniz... "Ayak takımı" dediniz... "Dağdaki çoban" dediniz...

Sandığı fethetmek yerine sandığa küfretmeyi seçtiniz...
İşte bir kez daha... Hiç ama hiç ibret almadığınız için tarihi tekerrür ettiriyorsunuz... Yine "bir gecelik rahat ve deliksiz bir uyku" uğruna...

Bu kez "kahraman bir savcı"nın peşine düşmüş durumdasınız... Kapatarak, yasaklayarak, uzaklaştırarak, kalem kırarak, zorlayarak, saf dışı bırakarak...

O 1930’ların "mutluluk çağı"na kavuşmanın rüyasını görüyorsunuz... "Ayaklar yine ayak olsun, başlar yine baş olsun" diyorsunuz...

Rakibi bir centilmen gibi eşit şartlar altında alt etmenin hazzını yaşamaktan çoktan vazgeçmiş durumdasınız... Düdük çalsın, oyun bitsin istiyorsunuz...

Hep ama hep "ayak takımı" diyerek aşağıladığınız adamların ve kadınların tercihlerinin geçerli olduğu o kahrolası sandığın söz söyleme gününün geleceğini unutuyorsunuz...

Sandık konuştuğunda "Yetenekli Bay Kanadoğlu"nun marifetli buluşlarının püf diye sönüverdiğini unutuyorsunuz...
Ey laikler ve her daim laik kalacaklar!

Haklısınız... Şu AKP denilen parti, kendine demokratlık yapıyor... Toplumda ikilik yaratıyor... Güven vermiyor... İlkesizlik yapıyor... Çaktırmadan ya da çaktırarak yaptığı "dincilik" ile adı konulmamış sokak baskılarına yol açıyor... Gettosunu terk edemiyor... Kadrolaşıyor... Tehlikeli oyunlar oynuyor... İhtirasına gem vuramıyor... Sizlerin hassasiyetlerini dikkate almıyor... Öfkenizi biliyor...

Ama unutmayın ki: Bütün bu suçlar ve kabahatlerin hesaplaşma yeri sandıktır.

Asrı saadete dönüş artık imkánsızdır... Recep Peker zihniyeti ta 1940’larda yenilgiye uğramıştır... Her 10 yılda bir yapılan "Harç bitti / İnşaat paydos" uygulaması rafa kalkmıştır... Dünya küreselleşmiştir... "Halk plajlara hücum edince cici vatandaşın denize giremediği" günler çoktan geride kalmıştır... Eşitlik artmıştır... Gelenekleri ve görenekleriyle yeni bir orta sınıf peyda olmuştur... Kara kalabalıklar çocuklarını okutmuş, o çocuklar adam olmuştur...

Yani yargı kesindir:

Şövalyeliği ve centilmenliği elden bırakmamak! "Kapatacağım" diyene, "Hayır! Kapatamazsın! Ben onu sandıkta alt edeceğim" diyebilme cesaretini göstermek... Ve AKP’nin yaptığı fenalıklar konusunda "sandığı konuşturanları" ikna etmek...

Yani Tevfik Fikret gibi söylersek... "Çalış kendini çıkar muktedirsen sandıktan..."

Mehmet Akif gibi söylersek... "Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol."


AHMET HAKAN
 

zaman

Asistan
Katılım
3 Eyl 2006
Mesajlar
520
Tepkime puanı
2
Puanları
0
öğrenecekler, son anketlerde ak partinin oyları yükselmiş, halk onlara öğretecek bunu.
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
gerçekten vicdanını rahatlatmak için yazı yazmış fakat rahatlatamayacaktır..

bugündü sanırım bir taraflı tv kanalında ,''benim oyum dağdaki çobanın oyu ile gecekondu dakilerle ,vergi vermeyenlerle birmi diye yüzde 48'e kömür karşılığı oy vermiş vs..''diyen kişiyi teselliye gidip senin gibi cici birine bu kadar yüklenilmez mankensin güzelsin kadınsın vs deyip destek çıkan birisi ,gece programlarında taraflı siyasi konuları laikliği türbanı tartıştırken istemediği yorumlar gelince tahammül bile edmeyip elinden mikrofonu kibarca aldırıyor laf kalabalığı yapıp susturuyor gençleri...

biliyormusunuz sayın Birand !

BU TÜRKİYE SİZ GİBİ YAYIN YAPAN TARAFLI GAZETECİLER PROGRAMCILAR VARKEN DAHA ÇOK HUZURSUZLUK KARGAŞA KUTUPLAŞMALAR OLUR !

MUTLU OLUN SİZ!!
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
AKP'yi sandıkta yenmeyi öğrenmeniz için sabetayistlikle-dönmelikle değil de samimiyetle alnınızı secdeye koymasını öğrenmelisiniz...Yoksa sittin sene bu topraklarda iktidar yüzü göremezsiniz...
 

Mihenk

Asistan
Katılım
7 Ara 2006
Mesajlar
338
Tepkime puanı
0
Puanları
0
HATIRLIYOR musunuz?

Gece yarısı muhtırası geldiğinde, "Yaşar Paşa’ya bin selam" diyerek nasıl da rahat ve huzurlu bir uyku çekmiştiniz...

Ama sonra ne oldu? Tayyip Erdoğan bir kez daha "Sandık sandıklar içinde çok şanımız var" şarkısını söyleyiverdi...

Hatırlıyor musunuz? Vicdanınız kabul etmese de "şunlardan kurtulma" uğruna "367" adı verilen o rakamsal cinliğe nasıl da umutla bel bağlamıştınız...

Ama sonra ne oldu? Tayyip Erdoğan bir kez daha o halden anlamaz "kahrolası" sandıktan çok şiddetli bir patlamayla çıktı...

"Acı gerçek" şuydu: Şövalyeliğe ve centilmenliğe yakışmayan tutumlar, size bir gecelik deliksiz bir uyku bahşediyordu...

Ama ya sonrası? Sonrası "Freddy’nin kábusu" gibi bir şeydi...

Olmuyordu... Olamıyordu... "Muhtıra" ters tepiyordu... Maalesef Yaşar Paşa’nın yapabileceği fazla bir şey yoktu...

"Hukuk oyunları" işe yaramıyordu... Maalesef "Yetenekli Bay Kanadoğlu" ile buraya kadardı...

Önünüzde iki yol vardı: Ya "sandıkta şan kazanma sanatı"nın inceliklerini öğrenip uygulayacaktınız...

Ya da "adama rahatlık veren küfürler" aracılığıyla her seçimde Tayyip’e şan kazandıranları aşağılayacaktınız...

Siz işin kolay yönünü, yani rahatlamayı tercih ettiniz... "Ayaklar baş oldu" dediniz... "Ampul kafalılar" dediniz... "Bir çuval kömüre satıldılar" dediniz... "Ayak takımı" dediniz... "Dağdaki çoban" dediniz...

Sandığı fethetmek yerine sandığa küfretmeyi seçtiniz...İşte bir kez daha... Hiç ama hiç ibret almadığınız için tarihi tekerrür ettiriyorsunuz... Yine "bir gecelik rahat ve deliksiz bir uyku" uğruna...

Bu kez "kahraman bir savcı"nın peşine düşmüş durumdasınız... Kapatarak, yasaklayarak, uzaklaştırarak, kalem kırarak, zorlayarak, saf dışı bırakarak...

O 1930’ların "mutluluk çağı"na kavuşmanın rüyasını görüyorsunuz... "Ayaklar yine ayak olsun, başlar yine baş olsun" diyorsunuz...

Rakibi bir centilmen gibi eşit şartlar altında alt etmenin hazzını yaşamaktan çoktan vazgeçmiş durumdasınız... Düdük çalsın, oyun bitsin istiyorsunuz...

Hep ama hep "ayak takımı" diyerek aşağıladığınız adamların ve kadınların tercihlerinin geçerli olduğu o kahrolası sandığın söz söyleme gününün geleceğini unutuyorsunuz...

Sandık konuştuğunda "Yetenekli Bay Kanadoğlu"nun marifetli buluşlarının püf diye sönüverdiğini unutuyorsunuz... Ey laikler ve her daim laik kalacaklar!

Haklısınız... Şu AKP denilen parti, kendine demokratlık yapıyor... Toplumda ikilik yaratıyor... Güven vermiyor... İlkesizlik yapıyor... Çaktırmadan ya da çaktırarak yaptığı "dincilik" ile adı konulmamış sokak baskılarına yol açıyor... Gettosunu terk edemiyor... Kadrolaşıyor... Tehlikeli oyunlar oynuyor... İhtirasına gem vuramıyor... Sizlerin hassasiyetlerini dikkate almıyor... Öfkenizi biliyor...

Ama unutmayın ki: Bütün bu suçlar ve kabahatlerin hesaplaşma yeri sandıktır.

Asrı saadete dönüş artık imkánsızdır... Recep Peker zihniyeti ta 1940’larda yenilgiye uğramıştır... Her 10 yılda bir yapılan "Harç bitti / İnşaat paydos" uygulaması rafa kalkmıştır... Dünya küreselleşmiştir... "Halk plajlara hücum edince cici vatandaşın denize giremediği" günler çoktan geride kalmıştır... Eşitlik artmıştır... Gelenekleri ve görenekleriyle yeni bir orta sınıf peyda olmuştur... Kara kalabalıklar çocuklarını okutmuş, o çocuklar adam olmuştur...

Yani yargı kesindir:

Şövalyeliği ve centilmenliği elden bırakmamak! "Kapatacağım" diyene, "Hayır! Kapatamazsın! Ben onu sandıkta alt edeceğim" diyebilme cesaretini göstermek... Ve AKP’nin yaptığı fenalıklar konusunda "sandığı konuşturanları" ikna etmek...

Yani Tevfik Fikret gibi söylersek... "Çalış kendini çıkar muktedirsen sandıktan..."

Mehmet Akif gibi söylersek... "Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol."

AHMET HAKAN

Birand'dan sonra Ahmet Hakan'da döktürmüş. Laf değil icraat istiyoruz.
 
Üst