şifa_
Doçent
- Katılım
- 14 Nis 2007
- Mesajlar
- 551
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
Bir defalığına kendi kendimize samimi davranalım ve gerçekleri görelim.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, kafamızda bir Türkiye canlandırmıştık ve bu Türkiye’nin gerçek sahipleri de bizlerdik. Kemalist bir yaklaşımla, laik diye adlandırdığımız bu sistemle 80 yıldır bu ülkeyi yönettik.
Yol kazaları olduğu zaman, Jandarmamız olarak algıladığımız veya kafamızda o rolü verdiğimiz Silahlı Kuvvetlerimizi, demokrasi adına kullandık. Ancak, bu süreçte Kemalizmin ne anlama geldiğini topluma anlatmak zahmetine girmedik. Atatürk’ün adını ve fikirlerini slogan olarak kullanmakla yetindik. Aradan yıllar geçtikçe toplumu kaybettiğimizi de tam anlayamadık. Ne çağa, ne de değişen Türk toplumuna ayak uydurabildik.
Yıllar yıllar sonra, Anadolu’nun içinden bir hareket başladı. Uzun süredir görmek istemediğimiz, dindar, biraz milliyetçi, kendilerine Milli Görüş adını takan ve sonradan Ak Parti adını alan bir gurup ortaya çıktı. Daha da önemlisi bizim kontrol ettiğimiz parayı ve iktidarımızı paylaşmak üzere geldi.
Bizim güvenle ve övgüyle “Biz kurduk “dediğimiz demokratik sistemin kurallarına uyum göstererek iktidar oldular. Uzun süredir ilk defa bir çoğunluk hükümeti kurmakla kalmadılar, yıllarca kemikleşmiş ve önümüzü kapayan nice tabuları yıktılar. Bizi Avrupa’ya taşımak üzere en ciddi adımları attılar. Uluslararası koşulların da yardımıyla, Türk toplumuna “bu iktidar bizi zengin edebilir” hissi verdiler. Şu veya bu yöntemlerle halkın kalbini kazandılar. Bizler ise sadece seyrettik.
Baktık ki, AKP ile sandıkta başa çıkamıyoruz.
Baktık ki, kontrolü kaybediyoruz, bu defa başka taktikleri denemeye başladık. Gerekçemiz son derece sağlamdı: “demokrasiler de kendilerini korumalıdır. Onların da koruma mekanizmaları vardır.”
Aslında söylemek istediğimiz başkaydı: “Sizinle iktidarımızı paylaşmak istemiyoruz. Bunu engellemek için her yolu deneyeceğiz.”
Ancak toplum oyunu onlardan yana kullandı. Biz yıllarca görmezden geldiğimiz toplumu kaybettiğimizi bir türlü algılayamadık. AKP’lileri bir türlü hazmedemedik. Ofsaytlardan gol atmaya çalıştıkça, adamlar kazandılar.
Ancak engellemeye çalıştıkça , AKP’lilere daha fazla kazandırdığımızı göremiyoruz. Ya ülkeyi kaos’a sokacağız veya AKP’yi sandıkta durdurmayı öğreneceğiz. Bunun başka yolu yok.
Nasıl bizler kendi demokrasimizi korumak ve kollamak istiyorsak, AKP’de kendi düşüncelerini korumak ve kollamak istiyor. Eğer AKP’de bu işin kansız bitmesini istiyorsa, biran durup yeniden planlama yapmayı ve bu filmi yeniden başlatmayı düşünmeli.
Sonuç:
Ne bizler yüzde yüz haklıyız, ne de AKP’liler. Bu ülkeyi birlikte yönetmek, zenginliklerini birlikte paylaşmak ve bu topraklar üstünde birlikte yaşamak zorundayız. Trene kaza yaptırmak istemiyorsak, senaryolarımıza yeniden bakmalıyız.
m.ali birand
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, kafamızda bir Türkiye canlandırmıştık ve bu Türkiye’nin gerçek sahipleri de bizlerdik. Kemalist bir yaklaşımla, laik diye adlandırdığımız bu sistemle 80 yıldır bu ülkeyi yönettik.
Yol kazaları olduğu zaman, Jandarmamız olarak algıladığımız veya kafamızda o rolü verdiğimiz Silahlı Kuvvetlerimizi, demokrasi adına kullandık. Ancak, bu süreçte Kemalizmin ne anlama geldiğini topluma anlatmak zahmetine girmedik. Atatürk’ün adını ve fikirlerini slogan olarak kullanmakla yetindik. Aradan yıllar geçtikçe toplumu kaybettiğimizi de tam anlayamadık. Ne çağa, ne de değişen Türk toplumuna ayak uydurabildik.
Yıllar yıllar sonra, Anadolu’nun içinden bir hareket başladı. Uzun süredir görmek istemediğimiz, dindar, biraz milliyetçi, kendilerine Milli Görüş adını takan ve sonradan Ak Parti adını alan bir gurup ortaya çıktı. Daha da önemlisi bizim kontrol ettiğimiz parayı ve iktidarımızı paylaşmak üzere geldi.
Bizim güvenle ve övgüyle “Biz kurduk “dediğimiz demokratik sistemin kurallarına uyum göstererek iktidar oldular. Uzun süredir ilk defa bir çoğunluk hükümeti kurmakla kalmadılar, yıllarca kemikleşmiş ve önümüzü kapayan nice tabuları yıktılar. Bizi Avrupa’ya taşımak üzere en ciddi adımları attılar. Uluslararası koşulların da yardımıyla, Türk toplumuna “bu iktidar bizi zengin edebilir” hissi verdiler. Şu veya bu yöntemlerle halkın kalbini kazandılar. Bizler ise sadece seyrettik.
Baktık ki, AKP ile sandıkta başa çıkamıyoruz.
Baktık ki, kontrolü kaybediyoruz, bu defa başka taktikleri denemeye başladık. Gerekçemiz son derece sağlamdı: “demokrasiler de kendilerini korumalıdır. Onların da koruma mekanizmaları vardır.”
Aslında söylemek istediğimiz başkaydı: “Sizinle iktidarımızı paylaşmak istemiyoruz. Bunu engellemek için her yolu deneyeceğiz.”
Ancak toplum oyunu onlardan yana kullandı. Biz yıllarca görmezden geldiğimiz toplumu kaybettiğimizi bir türlü algılayamadık. AKP’lileri bir türlü hazmedemedik. Ofsaytlardan gol atmaya çalıştıkça, adamlar kazandılar.
Ancak engellemeye çalıştıkça , AKP’lilere daha fazla kazandırdığımızı göremiyoruz. Ya ülkeyi kaos’a sokacağız veya AKP’yi sandıkta durdurmayı öğreneceğiz. Bunun başka yolu yok.
Nasıl bizler kendi demokrasimizi korumak ve kollamak istiyorsak, AKP’de kendi düşüncelerini korumak ve kollamak istiyor. Eğer AKP’de bu işin kansız bitmesini istiyorsa, biran durup yeniden planlama yapmayı ve bu filmi yeniden başlatmayı düşünmeli.
Sonuç:
Ne bizler yüzde yüz haklıyız, ne de AKP’liler. Bu ülkeyi birlikte yönetmek, zenginliklerini birlikte paylaşmak ve bu topraklar üstünde birlikte yaşamak zorundayız. Trene kaza yaptırmak istemiyorsak, senaryolarımıza yeniden bakmalıyız.
m.ali birand