Buhari,Müslim ve Hanbel'de uydurma hadisler....

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
Kuranı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah’tan başkasının katından olsaydı elbette içinde birçok çelişkiler bulacaklardı.
4-Nisa Sûresi 82

Hiç şüphesiz Hatırlatıcı’yı Biz indirdik Biz. Onun koruyucuları da gerçekten Biziz.
15-Hicr Sûresi 9

Nisa süresindeki ayetten, dinimizin kaynağının çelişkisiz olduğunu öğrenebiliriz. Allah Kuran’ın çelişkisiz olduğunu söyleyerek; hem Kuran’ın doğruluğunu, hem de dinin kaynağının sahip olması gereken özelliği öğretiyor. Kuran ile çelişen hadislerin olması, hadislerin Allah katından olmadığının ve dinin kaynağı olamayacağının ispatıdır. Ayrıca Hicr suresindeki ayetten Kuran’ın korunduğunu, böylece dini kaynak olarak korunmuş bir kitaba sahip olduğumuzu anlıyoruz. Bu bölümde
, hadislerin; Kuran’la, kendi içlerinde ve mantıkla çelişkilerini sergilememiz sonucunda hadislerin korunmadığını ve binlerce uydurma ile düzeltilemeyecek şekilde karıştıklarını göreceğiz. Yani bu bölümlerde hadislerin dinin kaynağı kabul edilmesinin korkunç sonucunu görüp; çelişkisiz ve korunmuş olan dinimizin tek kaynağı Kuran’a, yalnız Kuran’a dönmenin gerekliliğini daha da iyi kavrayacağız.

1- ALLAH’IN BALDIRI OLUR MU?


Kuran : O’nun benzeri gibi hiçbir şey yoktur.
42- Şura Suresi 11


Hadis: “Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.”
Müslim-İman 302; Buhari 97/24, 10/29; Hanbel 3/1

Bu hadisin hangi kitaplarda geçtiğine iyice dikkat edin. Hadis kitaplarının “en doğrusu” olarak gösterilen, tek hadisini inkar edenin kafir olacağı söylenen Müslim ve Buhari’de. Hadisçilerin mantığına göre bu hadisi inkar eden kafir, bu hadise inanan gerçek Müslüman olacaktır. Allah’a hiçbir şeyin benzemediğini söyleyen ayete karşın, hiçbir mecazi ifadeyi çağrıştırmadan, Allah’ın baldırı olduğunu ve ahirette baldırını açacağını söylemenin yanlışlığını uzunca anlatmaya gerek var mı?


2- ALLAH EL SIKIŞIR MI?

Kuran: Ve hiçbir şey O’nun dengi değildir.

112- İhlas Suresi 4


Hadis: “Allah benimle görüştü ve el sıkıştı. Elini iki omuzum arasına koydu. Öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim.”
Hanbel 5/243

Yine bu hadiste hiçbir mecazi manayı çağrıştırmadan, Allah’a parmak, parmaklarına da soğukluk atfedilerek; Allah şekilleştirilmektedir. Bu hadis, İhlas Suresi’nin Allah’ın hiçbir şeye denk olmadığını söyleyen ayeti gibi daha birçok ayetle de çelişir. Eğer hadisteki “el” ifadesi, mecazi bir mana akla getirip -güç ve kudret gibi- insani eli çağrıştırmasaydı, kabul edilebilirdi. Örneğin “Her şey Allah’ın elindedir” dediğimizde cümlenin akışından “her şeyin Allah’ın kontrolünde” olduğu anlaşılır. Fakat Allah’a parmak, parmaklara soğukluk atfeden bu hadisten böyle mecazi bir manayı kimse çıkaramaz. Üstelik bu hadiste Allah ile Peygamber’in el sıkışması gibi kabul edilemez bir ifade de yer almaktadır. Şimdi bu hadisleri “din” kabul etmek, bu dine kötülük yapmak değil midir?

3- DİN DEĞİŞTİREN ÖLDÜRÜLSÜN MÜ?


Kuran: Dinde zorlama yoktur.
2-Bakara Suresi 256

Hadis: “Dinini değiştireni öldürün.”
Nesei 7-8/14; Buhari 12/1883


Allah’ın hükmünü hadisle aşmaya, Allah’ın dinini kendi kafalarına uydurmaya çalışanların bu anlama gelen uydurmaları yüzünden birçok insan öldürülmüştür. Bazı dine referanslar veren örgütlerin yaptığı katliamları, bu örgütlerin zihinlerinde meşrulaştıran da bunun gibi hadislerdir. Evlerinin bodrumunu insan mezarına çevirenleri Diyanet kınamaktadır, ama aynı Diyanet, Buhari ve Nesei gibi hadis kitaplarını ise övmekte, dinin kaynağı olarak göstermektedir. Bu bir çelişki değil de nedir? Ne yazık ki bahsedilen katliamları meşrulaştıracak izahlar, Sunni hadis kitapları ve mezhep izahlarında mevcuttur.


4- ÖLÜNÜN SUÇU NE?
Kuran: Doğrusu hiçbir günahkar bir başkasının günah yükünü yüklenmez.
53-Necm Suresi 38

Hadis: “Ölü, ailesinin kendisi için ağlamasından dolayı azaba uğratılır.”
Buhari-K. Cemiz 32, 33, 34

Ne akla, ne de Kuran’ın genel mantığına uyan bu hadis de uydurmacılığın Kuran ve akılla çelişkilerine bir başka örnektir.


5- KADIN DÜŞMANLIĞI

Kuran: Ben sizden erkek olsun, kadın olsun hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hepiniz birbirinizdensiniz.
3-Ali İmran Suresi 195
Hadis: “Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga gibidir.”
Buhari 9/1391

Kuran hayır üreten erkeğin de kadının da önünü açık tutarken, hadisler kadının önünü kapamaktadır. Kadın konusu, Peygamber’e iftira olarak uydurulan hadislerin en çok olduğu alanlardan birisidir. Ayrıntılı bilgi için 21. ve 22. bölümleri okuyunuz.


6- ZALİM KİM?

Kuran: Zulmedenler dedi ki: Siz olsa olsa büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz.
25- Furkan Suresi 8

Hadis: “Peygamber Medine’de bir Yahudi tarafından büyülendi. Günlerce ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı.”
Buhari 76/47; Hanbel 6/57, 4/367


Yakın dönemde Muhammed Abduh ve eski dönemlerde Mutezile’nin bu hadise itirazlarına karşın Muhammed Ebu Şehbe bu hadisi şöyle savunur: “Eğer Abduh sihir hadisini inkar etmişse akıl ve nakil ilimlerinde söz sahibi el Maziri, el Hattabi, Kadı İyaz, İbn Teymiyye, İbnul Kayyım, İbn Kesir, en Nevevi, İbn Hacer, el Kurtubi ve Alusi gibi pek çok alim de O’nun hem rivayet ve hem de dirayet yönünden doğru olduğunu ispat etmişlerdir.” Şehbe, Buhari ve Müslim’in de hadisi kabul ettiğini anlatır ve “sihir sonucu” olanları hadislere dayandırarak şöyle aktarır: “Peygamberimiz’e sihir yapılmıştı. Öyle ki hanımları ile cinsi münasebette bulunmadığı halde bulunduğunu zannederdi. Süfyan bunun en şiddetli sihir olduğunu söylemiştir.” (Ebu Şehbe, Sünnet Müdafaası) Kuran’a göre ise Peygamber’in büyülendiğini söyleyenler zalimlerdir. “En güvenilir” hadisçilerin çoğuysa Peygamber’in büyülendiğini söylemektedir.


7- MİRASTA VASİYET VAR MI?

Kuran: Ey iman edenler! Herhangi birinize ölüm gelip çattığında vasiyet zamanı aranızda tanıklık şöyle olsun: Kendinizden adalet sahibi iki kişi, yahut yolculuk etmekte iken ölüm musibeti başınıza geldiyse sizin dışınızda iki kişi.

5-Maide Suresi 106

Hadis: Varis için vasiyet yoktur.
Hanbel 14/238


Kuran’da hem Maide suresindeki bu ayetten, hem diğer ayetlerden vasiyetin varlığı anlaşılır. Vasiyetten arta kalanlar ise Kuran’da tavsiye edilen şekilde dağıtılır. Vasiyeti iptale yönelik bu hadis, aslında Kuran’ın bir hükmünü iptale yönelik bir girişimdir.


8- EN BÜYÜK AZAP RESSAMLARA MI?

Kuran: Gerçekten Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise dilediği kişi için bağışlar.
4-Nisa Suresi 48


Hadis: “Cehennemde en şiddetli azaba uğratılacak kişiler ressamlardır.”
Buhari-Tesavir, 89

Kuran’a göre en büyük günah Allah’a ortak koşmaktır. Allah, ortak koşmayı affetmeyeceğini söylemekte, bunun dışında her günahın affedilebileceğini belirtmektedir. Bu yüzden Allah’ın en şiddetli azabına uğrayacak olanlar da ortak koşanlardır. Oysa Buhari’nin yukarıda alıntıladığımız hadisine göre en şiddetli azaba ressamlar uğrayacaklardır. (Mezhepçi, hadisçi yaklaşımı benimseyenlerin sanat dallarıyla ilgili uydurdukları hadisleri kitabın 18. bölümünde okuyabilirsiniz.) Bu hadis başta Kuran ile çelişmektedir. Ayrıca mantık ile çelişen bu hadisin çeliştiği başka hadisler de vardır. Örneğin diğer bir hadise göre cehennemde en şiddetli azaba satranç oynayanlar çarptırılacaklardır. (Büyük Günahlar, Hafız Zehebi)


9- ALTIN TAKILIR MI, İPEK GİYİLİR Mİ?

Kuran: De ki; “Allah’ın kulları için çıkardığı süsü ve temiz rızıkları kim haram etti?” De ki: “Bunlar dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet gününde ise yalnızca onlarındır.” Bilen bir topluluk için Biz ayetleri böyle detaylı anlatırız.
7-Araf Suresi 32

Hadis: “Altın ve ipek ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine ise haramdır.”
Müslim 2/16
Altın ve ipek hem erkek için, hem de kadın için bir süs eşyasıdır. Kuran’da hiçbir ayette yasaklanmazlar. Allah inananların dünyada da bu süslerden yararlanabileceklerini söyler ve erkek kadın ayrımı yapmaz. Her hadisinin doğru olduğu iddia edilen Müslim’de de yer verilmiş olan bu hadis, Kuran’ın belirttiğimiz ayeti ile çelişir.


10- DEPREMLERİN SEBEBİ OLAN BALIK

Kuran: Bundan sonra yeri yumurta biçimine soktu.
79-Naziat Suresi 30


Hadis: “Dünya balığın üzerindedir. Balık başını sallayınca Dünya’da depremler olur.”
İbn-i Kesir Tefsiri, 2/29 68/1’in açıklamaları

Kuran, mucizevi bir şekilde dünyanın yumurta biçiminde elipsoid olduğunu, ceninin geçirdiği evreleri, evrenin oluşumunu, rüzgârların aşılayıcı olması gibi birçok konuyu açıklarken (Bakınız: İstanbul Kuran Araştırmaları Grubu, Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize); hadislerde yer alan yukarıdakilere benzer akıl, bilim ve Kuran dışı ifadeler hem Kuran’la, hem de mantıkla çelişmektedirler. Dünyayı balığa oturtan, depremleri balığın kuyruğunun sallanmasına bağlayan bu anlayışın İslam’la ilgisi olmadığını açıklamak ve bu yanlışa yol açan temel yöntem hatalarına dikkat çekmek, bu dine hizmet değil midir?


ALINTI
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Cengizhan senin hadislere uyguladığın mantığı kullanarak sana Kuran da bir sürü çelişki bulurum.. O vakit hadislere verdiğin hükmü Kur an a da verecek misin ?Nitekim inkâr a giden yol hep bu çizgi üzere oldu..
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83

Delil olarak getirdiğin ayet Kuran'ın bir kitap olarak korunduğunu sarahaten ifade etmez!!!
"İnna nahnu nezzalnazzikra ve inna lehu lehafizun" ayeti Kuran'ın bir kitap olarak korunduğuna delildir, bu ise geleneğin yorumudur!!! Gelenek olmadan ise şu sorular ortaya çıkar: 1) Zikrin kuran olduğunu ne ile bileceğiz? 2) Diyelim ki zikir kuran'dır, "inna lehu lehafizun" ayetindeki zamirin nereye raci olduğunu ne ile bileceğiz? SİZİN İDDİANIZA GÖRE KURAN'IN BİR KİTAP OLARAK KORUNMUŞ OLABİLMESİ İÇİN APAÇIK BİR AYET OLMASI GEREKİR, YANİ HİÇ BİR ŞEKİLDE ŞÜPHEYE MAHAL BIRAKMAYACAK AÇIKLIKTA: MUHAKKAK BİZ KURANI İNDİRDİK VE MUHAKKAK KURAN'I KİTAP OLARAK KORUYACAĞIZ....APAÇIK BİR CÜMLE....


Şimdi geleneğin delillerini kabul etmediğine göre kuranın kıtap olarak korunduguna ait eytı getırde gorelım
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Mütevatir hadislerin inkârı küfürdür. Biz bu vatandaşa "Hadis Munkiri" dediğimiz zaman kötü oluyoruz. Görüldüğü gibi , kendi olmayan aklı ile hadisleri güyâ Kuranın ayetlerine arzetmiş! Günümüzde arz-ı endam eden sivri akıllılardan biri daha buraya gelmiş !..
Buhari ve Müslimde "uydurma hadis var" diyen bir kişi İslâm Dini ile hiç bir zaman müşerref olamaz ! Çünkü, aslında onun varlığı bir uyduruk varlıktır ! .
Uyduruk olarak bir hayat sürdürdüğü için de herşeye uydurma demektedir. Siz, siz olun böyle uyduruk bi hayata talip olmayın ! Uyduruk bir hayat olsa olsa İblislerin hayatı olabilir...

Biz bu çeşit cins yaratıklar için bir yazı asmıştık zamanında....O yazı şu linkte ... Okursak bunların tıynıyetini çok daha iyi anlayacağız. :)

İslâm Dünyasında Hadis İnkârcıları ve Görüşleri


http://www.ihvanforum.org/showthread.php?t=37219&page=1
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
Cengizhan senin hadislere uyguladığın mantığı kullanarak sana Kuran da bir sürü çelişki bulurum.. O vakit hadislere verdiğin hükmü Kur an a da verecek misin ?Nitekim inkâr a giden yol hep bu çizgi üzere oldu..


EFENDİ...

Yazının altını okudun mu ??

ALINTI YAZIYOR.......!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
Delil olarak getirdiğin ayet Kuran'ın bir kitap olarak korunduğunu sarahaten ifade etmez!!!
"İnna nahnu nezzalnazzikra ve inna lehu lehafizun" ayeti Kuran'ın bir kitap olarak korunduğuna delildir, bu ise geleneğin yorumudur!!! Gelenek olmadan ise şu sorular ortaya çıkar: 1) Zikrin kuran olduğunu ne ile bileceğiz? 2) Diyelim ki zikir kuran'dır, "inna lehu lehafizun" ayetindeki zamirin nereye raci olduğunu ne ile bileceğiz? SİZİN İDDİANIZA GÖRE KURAN'IN BİR KİTAP OLARAK KORUNMUŞ OLABİLMESİ İÇİN APAÇIK BİR AYET OLMASI GEREKİR, YANİ HİÇ BİR ŞEKİLDE ŞÜPHEYE MAHAL BIRAKMAYACAK AÇIKLIKTA: MUHAKKAK BİZ KURANI İNDİRDİK VE MUHAKKAK KURAN'I KİTAP OLARAK KORUYACAĞIZ....APAÇIK BİR CÜMLE....

Şimdi geleneğin delillerini kabul etmediğine göre kuranın kıtap olarak korunduguna ait eytı getırde gorelım


TAMAM KARDEŞİM,

Yüce allah aziz kur'anı korumuyor.....
Hadisleri koruyor....

Oldu mu..???

Buyur sen inan....
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
mütevatir hadislerin inkârı küfürdür. Biz bu vatandaşa "hadis munkiri" dediğimiz zaman kötü oluyoruz. Görüldüğü gibi , kendi olmayan aklı ile hadisleri güyâ kuranın ayetlerine arzetmiş! Günümüzde arz-ı endam eden sivri akıllılardan biri daha buraya gelmiş !..
buhari ve müslimde "uydurma hadis var" diyen bir kişi islâm dini ile hiç bir zaman müşerref olamaz ! çünkü, aslında onun varlığı bir uyduruk varlıktır ! .
uyduruk olarak bir hayat sürdürdüğü için de herşeye uydurma demektedir. Siz, siz olun böyle uyduruk bi hayata talip olmayın ! Uyduruk bir hayat olsa olsa iblislerin hayatı olabilir...

biz bu çeşit cins yaratıklar için bir yazı asmıştık zamanında....o yazı şu linkte ... Okursak bunların tıynıyetini çok daha iyi anlayacağız. :)

[sıze=3]islâm dünyasında hadis inkârcıları ve görüşleri[/sıze]


http://www.ihvanforum.org/showthread.php?t=37219&page=1



inasanla hayvan arasındaki fark edeptir.

Mevlana celaleddin-i rumi
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Mealcilikle bir yere varmaya çalışıp, Kur'an dan sonra en sağlam kaynaklarda yer alan hadislerin zahirine bakarak, bu kaynakları kardeşlerimize tu kaka diye göstermeye çalışman sadece seni komik duruma düşürür.

Örnek misal :
Hadis: “Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.”
Müslim-İman 302; Buhari 97/24, 10/29; Hanbel 3/1

Bu hadisin hangi kitaplarda geçtiğine iyice dikkat edin. Hadis kitaplarının “en doğrusu” olarak gösterilen, tek hadisini inkar edenin kafir olacağı söylenen Müslim ve Buhari’de. Hadisçilerin mantığına göre bu hadisi inkar eden kafir, bu hadise inanan gerçek Müslüman olacaktır. Allah’a hiçbir şeyin benzemediğini söyleyen ayete karşın, hiçbir mecazi ifadeyi çağrıştırmadan, Allah’ın baldırı olduğunu ve ahirette baldırını açacağını söylemenin yanlışlığını uzunca anlatmaya gerek var mı?
"Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.” (Müslim İman 302, Buhari 97/24,10/29, Müsned, 3/1)

Bazı ayet ve hadislerde Allah'ın eli, Allah'ın İpi, Allah'ın Baldırı gibi ifadeler kullanılmaktadır. Bu tür ayetler mütaşabih ayetlerdir. Peygamber efendimiz de bazı hadislerinde mütaşabih kelimeler kullanmıştır. Böylece insanlar bu meseleri daha iyi anlasın. Nitekim başka bir hadisi şerifte Peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır.

"Ebu Said (ra) anlatıyor. Resulullah (aleyhisselatu vesselam)'ı dinledim, "Baldırların açılacağı, kendilerinin secdeye davet edileceği gün...(Kalem 42) mealindeki ayetle ilgili olarak" şöyle diyordu: "Rabbimiz baldırını açar, her mümin erkek ve her mümin kadın O'na secde eder. Dünyada iken kendisine riya ve gösteriş olarak secde edenler geri kalırlar. Onlar da secde etmeye kalkarlar, ancak sırtları bükülmeyen yekpare bir tabakaya dönüşür (ve secde edemezler.)" (Buhari, Tefsir, Nun vel Kalem 2, Tefsir, Nisa 8, Tevhid 24; Müslim, İman 302. (183)

Kalem suresinin 42. ayetinde "Keşfu's-sak" tabiri geçmektedir. Lügat olarak baldırın açılması manasına gelir. Görüldüğü üzere ayeti kerimeden asıl maksat lügat manası değildir, aksine bir mesaj söz konusudur. Hadis yukarıdaki rivayette baldır kelimesini "sâkehu" şeklinde zamir olarak kaydeder. İbnu Hacer bir başka tarikde zamirsiz olarak "sâke" şeklinde geldiğini ve bu şeklin -ayeti kerimeye uygunluk arzetmesi sebebiyle- daha doğru oldğunu söyler. Aksi takdirde yukarıdaki tercümede aslına muvafık olarak kaydettiğimiz üzere Cenab-ı Hakka baldır izafe ederek, insana teşbih etmek gibi te'vili tekellüflü bir durum ortaya çıkacağını belirtir.

Öyle ise, "baldırı açmaktan" maksat nedir?
Alimler bunu, "bütün hakikatkerin çırıl çıplak ortaya çıkması (sebebiyle) hesap ve cezanın bütün şiddet ve dehşetiyle hüküm sürmesi" şeklinde anlamışlardır. Nitekim hadiste, Resulullah (aleyhisselatu vesselam) Cenab-ı Hakkın bütün gerçekleri ortaya koyarak hesap verme hadisesinin dehşetini yaşattığı hengamda, dünyada iken kulluğunu samimiyetle yapanlarla, riyakar hareket edenleri ayırıp mü'minleri dehşetten kurtaracağını, riyakarları da sırtları eğilmez bir hale sokarak cürümlerini yüzlerine vurmak suretiyle, dehşetlerine dehşet katacağını belirtmektedir.
Konuyu tasvir eden ayeti karimenin tam meali şöyledir:

"(Hatırla ki o gün) baldır(lar)ın açılacağı, kendilerinin secdeye davet edileceği bir gündür. Fakat buna güç yetiremeyeceklerdir. evet secdeye davet edilecekler gözleri düşük, kendilerini bir zillet sarmış olarak. Halbuki onlar bu secdeye dünyada herşeyden salim ve sapasağlam iken davet ediliyorlardı. (Kalem 42-43)

Kaynak: Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Hadis: “Allah benimle görüştü ve el sıkıştı. Elini iki omuzum arasına koydu. Öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim.”
Hanbel 5/243

Yine bu hadiste hiçbir mecazi manayı çağrıştırmadan, Allah’a parmak, parmaklarına da soğukluk atfedilerek; Allah şekilleştirilmektedir. Bu hadis, İhlas Suresi’nin Allah’ın hiçbir şeye denk olmadığını söyleyen ayeti gibi daha birçok ayetle de çelişir. Eğer hadisteki “el” ifadesi, mecazi bir mana akla getirip -güç ve kudret gibi- insani eli çağrıştırmasaydı, kabul edilebilirdi. Örneğin “Her şey Allah’ın elindedir” dediğimizde cümlenin akışından “her şeyin Allah’ın kontrolünde” olduğu anlaşılır. Fakat Allah’a parmak, parmaklara soğukluk atfeden bu hadisten böyle mecazi bir manayı kimse çıkaramaz. Üstelik bu hadiste Allah ile Peygamber’in el sıkışması gibi kabul edilemez bir ifade de yer almaktadır. Şimdi bu hadisleri “din” kabul etmek, bu dine kötülük yapmak değil midir?

Sorunuzun konusu olan hadisin metnin tercümesi şöyledir:

Muaz b. Cebel (ra) anlatıyor: Bir sabah Rasûlüllah (sav) sabah namazını kıldırmak için gelmedi (gecikti), neredeyse hepimiz güneşin doğmasına bakıyorduk (yani güneşin doğması çok yaklaşmıştı). Derken Rasûlüllah (sav) hızlıca çıkageldi ve namaza tesvib yaptı (yani namaz namaz, dedi). Namazı kıldırdı ve selam verince ‘saflarınızda olduğunuz gibi durun’ buyurdu, sonra bize karşı döndü ve şöyle dedi: ‘sabahleyin beni namazdan alıkoyan şeyi size anlatacağım: Gece kalktım ve gücümün yettiği kadar namaz kıldım ve namazda uyuklamışım, uyanınca bir baktım ki en güzel şekil içerisinde Rabbim Azze ve Celle ile birlikteyim, Rabbim şöyle buyurdu:

-“Ey Muhammed! Biliyor musun, mele-i a’l’â neyin tartışmasını yapıyorlar?”.

Ben de:

-“Bilmiyorum, Ey Rabbim” dedim.

Rabbim:

-“Ey Muhammed! Biliyor musun, mele-i a’l’â neyin tartışmasını yapıyorlar?” buyurdu.

Ben de:

-“Bilmiyorum, Ey Rabbim” dedim.

Bunun üzerine gördüm ki, el (keff)ini omuzlarım arasına koydu, parmaklarının serinliğini göğsümde hissettim. (Semadaki) her şey bana tecelli etti ve onların hepsini bildim.

Bunun üzerine Rabbim yine:

-“Ey Muhammed! Biliyor musun, mele-i a’l’â neyin tartışmasını yapıyorlar?” buyurdu.

-“Keffâretler hakkında” dedim.

-“Keffaretler nedir?” buyurdu.

Ben de:

“Cemaatle namaz kılmak için cemaate (camiye) gitmek ve namazdan sonra yine namaz kılmak için mescidde oturmak ve zor anlarda dahi abdest uzuvlarını tam olarak yıkamak.” dedim.

Rabbim:

-“Derecât nedir?” buyurdu.

Ben de:

-“Yemek yedirmek, yumuşak söz söylemek ve insanlara gece uyurken (teheccüd) namazı kılmak.” dedim.

Bunun üzerine:

-“İste” buyurdu.

Ben de:

-“Allah’ım! Senden iyilikleri (hayratı) işlemeyi, kötülükleri (münkeratı) terk etmeyi, miskinleri sevmeyi, beni bağışlamanı ve bana merhamet etmeni, bir kavimde bir fitne murad ettiğinde, ben fitneye düşmeden beni vefat ettirmeni istiyorum ve Senden Senin sevgini, Seni seveni sevmeyi ve Senin sevgine beni ulaştıracak amelin sevgisini istiyorum” dedim.

Bundan sonra Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu: “Bu haktır. Onları öğrenin ve öğretin.”. (Ahmed b. Hanbel, 5/343).

Bu hadiste mânâsı sorulan; hadisin, Hz. Peygamberin, “Allah’ın el (keff)ini omuzlarımn arasına koyduğunu gördüm ve öyle ki parmaklarının serinliğini göğsümde hissettim.” kısmının mânâsı ve buradaki “Allah’ın eli” ve “elin soğukluğu”nun hissedilmesi meselesidir. Bu ifadelerin yorumu yapılırken burada Allah’a “el” isnat edilmesi iki anlamda tevil edilmektedir:

a- Allah’ın kudreti ve Allah’ın takdiri;

b- Allah’ın nimeti, ikramı ve rahmeti.

“Allah’ın parmaklarının soğukluğu”ndan maksat da “Allah’ın ihsanın, ikram ve rahmetinin eserleri, tecellileri” olduğu şeklinde izah edilmektedir.

Hadisteki “omuz” ifadesinden de Hz. Peygamberin “kalb”i kastedilmektedir.

Buna göre hadisteki bu ifadelerin mânâsını: “Allah, bana rahmet ve inamiyle, lütfuyle ve keremiyle semavatta tecelli eden kudretinin ve takdirinin eserlerini, bütün mülkünü bana gösterdi, kalbim nurlardı, tabiri caiz ise gözüm ve gönlüm iyice açıldı, kainattaki mahlukat ile gözüm arasıdaki perdeler aralandı, ben de onların hepsini gördüm, bilmediklerimi öğrendim. Böylece Rabbimin kudretinin ve mülkünün büyüklüğünü ve bana olan nimetlerini, ihsanlarını, lütuflarını ve ikramlarını kalbinde hissettim”, şeklinde anlamak mümkümdür. (Bu konuda geniş bilgi için bakınız. İbnu Fûrek, Müşkilü’l-Hadis, 1985, s.77-85).

Yrd. Doç. Adem Dölek
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
3- DİN DEĞİŞTİREN ÖLDÜRÜLSÜN MÜ?


Kuran: Dinde zorlama yoktur.
2-Bakara Suresi 256

Hadis: “Dinini değiştireni öldürün.”
Nesei 7-8/14; Buhari 12/1883


Allah’ın hükmünü hadisle aşmaya, Allah’ın dinini kendi kafalarına uydurmaya çalışanların bu anlama gelen uydurmaları yüzünden birçok insan öldürülmüştür. Bazı dine referanslar veren örgütlerin yaptığı katliamları, bu örgütlerin zihinlerinde meşrulaştıran da bunun gibi hadislerdir. Evlerinin bodrumunu insan mezarına çevirenleri Diyanet kınamaktadır, ama aynı Diyanet, Buhari ve Nesei gibi hadis kitaplarını ise övmekte, dinin kaynağı olarak göstermektedir. Bu bir çelişki değil de nedir? Ne yazık ki bahsedilen katliamları meşrulaştıracak izahlar, Sunni hadis kitapları ve mezhep izahlarında mevcuttur.


Kuranı Kerimde "Dinde Zorlama yoktur" (Bakara, 2/256) derken Hadis-i Şerifte "Dinini değiştireni öldürün" (Nesei- 7-8/14, Buhari 12/1883) deniliyor Bunu nasıl anlamalıyız Hadisler Kuran´la çelişiyormu ve Kuran´la çelişen hadislerin hükmü nedir


Dinin ruhunda ve özünde zorlama yoktur Çünkü zorlama dinin ruhuna zıttır İslâm irade ve ihtiyarı esas alır ve bütün muâmelelerini bu esas üzerine kurar İkrah ile yapılan bütün amel ve fiiller ister inanç, ister ibâdet ve isterse muamele açısından kat'iyyen makbul ve muteber kabul edilemez Zaten böyle bir durum, "ameller niyetlere göredir" prensibine de uygun düşmez

Din, kendi mes'eleleri için ikrahı caiz görmediği gibi başkalarının İslâm'a girmelerini de ikrah esasına dayandırmayı hoş karşılamaz O, muhatabını tamamen serbest bırakır Meselâ zımmîler cizye ve haracı kabul ettikten sonra, İslâm dini onların hayatlarını garanti eder Evet, İslâm'da musamaha ufku bu derece geniştir

Zaten din, zorla kabul edilebilecek veya zorla kabul ettirilebilecek bir sistem değildir O'nda herşeyden önce îmân esastır Îmân ise, tamamen vicdanî ve kalbe ait bir mes'eledir Hiçbir ikrah teşebbüsü kalb ve vicdana tesir edemez Dolayısıyla insan ancak içinden geliyorsa ve gönlü imana yatkınsa îmân edebilir Bu ma'nâda da dinde zorlama yoktur

Hz Adem'den günümüze kadar, din hiç kimseyi dehâlete zorlamamıştır Bu mevzûda zorlama daima küfür cephesinin ahlâkı olmuştur Onlar insanları dinlerinden çıkarmak için zorlamışlardır; fakat hiçbir mü'min bir kâfiri zorla müslüman yapmaya çalışmamıştır
Tebliğ insanı ızdıraplıdır; insanların doğru yoldan sapması, Allah'ın emirlerini çiğneyip O'na baş kaldırması, tebliğ insanını tâ can evinden vurur İrtidatlar, onu iki büklüm eder ve tebliğ adına çaresiz kalıp eli kolu bağlandığı anlar, onu çileden çıkarır ve ona hafakanlar yaşatır Kur’ân, Efendimiz (sas)'e hitaben: "Onlar îman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın" (Şuara sûresi, 26/3) derken, Allah Resûlü'nün tebliğ adına çektiği ızdırabı ve bu ızdıraptan doğan ruh hâlini resmeder Esasen ızdırabının keyfiyet ve durumuna göre bu ruh hâli, her tebliğ insanında vardır ve olması da gerekir

İrtidat dinden dönme demektir Buna göre mürted ise, daha önce inandığı bütün mukaddesâtı inkâr eden insandır Ve bu insan bir bakıma Müslümanlara ihanet etmiştir Bir kere ihanet eden, her zaman ihanet edebilir Onun için de bazılarına göre mürtedin hayat hakkı yoktur Ancak fıkıh âlimlerinin sistematize ettiği şekle göre, mürted hangi meseleden dolayı irtidat ettiyse, evvelâ ona o mesele en ince teferruatına kadar anlatılıp izah edilecektir Belli bir süre takibe alınarak, takıldığı hususlarda iknaya çalışılacaktır Bütün bunların fayda vermediği zaman da artık o insan İslâm bünyesinde bir ur ve çıban başı olduğu tebeyyün edince de ona göre muamele yapılacaktır (1) Ne var ki, hiçbir mü'min, bir başkasının irtidadı karşısında alâkasız kalamaz Zira İslâm'ın mürüvvet anlayışı buna manidir Belki hâdiseyi duyan her mü'min, şuurundaki seviyeye göre böyle bir irtidat hâdisesi karşısında üzülür ve ızdırap duyar Ama tebliğ adamının ızdırabı herkesten daha derindir Çünkü insanların hidayeti, onun varlık gayesidir

İşte Halid b Velid (ra)'in başından geçen bir hâdise karşısında Allah Resûlü (sas)'nün hâlet-i ruhiyesi Hz Halid, dinin irtidat mevzuundaki prensiplerini değerlendirmede acele davranıp bir infazda bulunur Bu haber Allah Resûlü (sas)'ne ulaşınca çok üzülür ve ellerini kaldırarak: "Allah'ım Halid'in yaptığından sana sığınırım" diyerek Cenâb-ı Hakk'a ilticada bulunur (2)

Allah Resûlü (sas)'nün bu hassasiyeti, etrafındakilerde de aynı şekilde ma'kes bulmuştur Mesela Yemame'den dönen birisine, Hz Ömer (ra) ciddî birşeyin olup olmadığını sorar Gelen zât, ciddî ve önemli birşeyin olmadığını, sadece içlerinden birinin irtidat ettiğini söyler Hz Ömer (ra) heyecanla yerinden doğrulur ve, "Ona ne yaptınız?" diye sorar Adam, "Öldürdük" deyince, Hz Ömer (ra) aynen Allah Resûlü (sas) gibi bir iç geçirir ve adama hitaben, "Onu bir yere hapsedip bir müddet bekletmeli değil miydiniz?" der Sonra da ellerini kaldırır ve Rabbine karşı şu niyazda bulunur: "Allah'ım, kasem ederim bunlar bu işi yaparken ben yanlarında yoktum Ve yine kasem ederim, duyduğum zaman da yaptıklarından hoşnut olmadım" (3)
Dinin caydırıcı bazı hükümleri, hiçbir zaman dinde zorlama değildir ve sayılmamalıdır da Bu gibi hükümler, serbest iradeleriyle dine girenlere aittir ki, onlar da zaten bu hükümleri kabul etmekle İslâm'a girmişlerdir Meselâ, bir insan, İslâm dininden irtidat ederse ona mürted denir ve verilen süre içinde tevbe etmezse öldürülür Bu tamamen daha önce yapılmış bir akde muhâlefetin cezasıdır Ve tamamen sistemin muhafazasıyla alâkalıdır Devlet, belli bir sistemle idare edilir Her ferdin hevesi esas alınacak olursa devlet idaresinden söz etmek mümkün olmaz O'nun içindir ki bütün müslümanların hukukunu muhafaza bakımından, İslâm, mürtede hayat hakkı tanımamıştır

Ayrıca İslâm dinine giren insanlar bazı şeyleri yapmakla bazılarını da yapmamakla mükellef kılınırlar Bunun da zorlama ile bir alâkası yoktur Nasıl ki, namaza duran bâliğ bir insan namaz içinde, sesli olarak gülecek olsa ceza olarak hem namazı hem de abdesti bozulur Ve yine ihramlı bir insan, üzerindeki haşeratı öldürse veya dikişli bir elbise giyse çeşitli cezalara çarpıtırılır Halbuki aynı insan namazın dışında gülse veya ihramsız bir zamanda bunları işlese hiçbir cezası yoktur Aynen bunun gibi, İslâm, dine girme mevzuunda kimseyi zorlamamakla birlikte, kendi iradesiyle dehâlet edeni de başıboş bırakacak değildir Elbette onun kendine göre emir ve nehiyleri olacak ve müntesiplerinden, bunlara uygun hareket etmelerini isteyecektir Bu cümleden olarak, namazı, orucu, zekatı ve haccı emredecek; içki, kumar, zina ve hırsızlığı da yasaklayacaktır Bu yasakları ihlal edenlere de suçlarının cinsine göre ceza verecektir ki, bütün bunların zorlama ve ikrahla hiçbir alakası yoktur
1- Buhari, Diyat, 6; Müslim, Kasâme, 25; Serahsî, Mebsut, 10/98; Kâsânî, Bedaîü's-Sanaî, 7/134
2- Buhari, Mağazi, 58; İbn-i Hişam, Sîre, 4/72
3- Muvatta, Akdiye, 58


Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
:good:Link güme gitmesin ! :good:


İslâm Dünyasında Hadis İnkârcıları ve Görüşleri

Sünneti inkar fitnesinin ilk hicri üçüncü asırda ölmesine rağmen aradan yaklaşık on asır geçtikten sonra hicri on üçüncü asırda oryantalistlerin gayelerine uygun olarak bu konuyu gündeme getirmeleri üzerine, İslâm dünyasında yeniden alevlendi. Bu defa ilk olarak İngilizlerin işgali altında bulunan Hindistan’da kendini gösterdi. Burada sünnet/hadis inkarcılığın öncülüğünü oryantalist Sprenger’in arkadaşı ve Kadyani’nin öncülerinden Seyyid Ahmed Han (1817-1898 yaptı.
Ahmed Han’ın İddiaları:
1. Hz. Peygamberin sözlerinin tamamı vahiy değildir.
2. Hz. Peygamber hayatındaki birçok olayı Peygamber olarak değil, devlet adamı sıfatıyla yapmıştır.
3. Yaptığı işler ve sözleri Peygamberlik fonksiyonu ile ilgili değildir.
4. Kütübi-Sitte’de birçok uydurma hadis vardır. Hadis kitaplarındaki sözler ravilere ait olup bunlar daha fazla, Müslümanların ilk birkaç kuşağın tarihi yaşantı ve düşüncelerin kaynağını içermektedir.
5. İlk devir hadis alimleri, hadis kaynaklarına giren uydurma rivayetleri fark edememişlerdir.
6. Vahye değil, akla bağlı bir hukukun kabul edilmesi, akla uygun olmadığı görülen hadislerin reddedilmesi ve aklı esas alarak bir hadis tenkid ölçüsünün geliştirilmesi gerekir.
7. Keramet ve mucizelerden bahseden hadisler inkar edilmelidir.
8. Kur'an’a, tecrübeye ve akla ters olan bütün hadislerin atılması gerekir.
9. Kur'an’da diğer Peygamberlere nispetle anlatılan mucizeler tevil edilmelidir.
10. Hadislerde Buhari’dekiler dahil, İslâm’ı ve Peygamberi lekeleyen yönler bulunmaktadır.
11. Zaman ve şartlar değişince Kur'an’ın yeniden yorumlanması gerekir.
- Ahmed Han hadis ehliyle mücadele etmek için ehli Kur'an ekolünü kurmuştur.

Mevlevi Cerağ Ali (1844-189) İddiaları:

1. Hz. Peygamberin emir ve öğütleri gelip geçici bir özelliğe sahiptir.
2. Kütübi-Sitte’de Hz. Peygambere istinad edilen sözler genellikle uydurmadır. Bu hadislerle amel etmek, akla ve vicdana ters hareket etmektir.
3. Hz. Peygamber bir hukuk sistemi bırakmamış ve telkinde de bulunmamıştır. Medeni yada dinin herhangi bir esasını zamana bağlı olarak, müslümanların kendilerinin koymasını istemiştir. 4. Hz. Peygamber zamanında uygulanan hukuk, arapların hukuk kurallarını ihtiva eder. Buna bağlı olarak Hz. Peygambere atfedilen hukuki hadisler genelde uydurmadır.
5. Cihat hakkındaki ayetleri ya tevil yada inkar edilmelidir. Hz. Peygamberin cihatları, hücuma değil savunmaya yöneliktir. Cihat savaşmak değil gayret göstermektir.
- Hadislerin neredeyse tamamını veya çoğunu uydurma kabul eden Cerağ Ali, Seyyid Ahmed Han gibi işine gelen yerde hadisleri nakletmekten çekinmemiştir.
- Hindistan’da hadis inkar fitnesini körükleyenler: Nevvab Muhsinül-Mülk (1907), Eltaf Hüseyin Hali (1914), Seyyid Emir Ali (1920) ve Şibli Numani gibilerdir.

Ehli Kur'an Okulu:

Grubun ünlüleri şunlardır:
Abdullah Çakralevi (1914), Ahmed Din (1936), Hafız Muhammed Eslem Ceracpuri (1955) ve Gulam
Ahmed Perviz (1985) İddiaları:

1. Hz. Peygambere Kur'an’dan başka vahiy gelmemiştir. Onun görevi sadece Kur'an’ı tebliğdir.
2. Kur'an yeterlidir. Peygamberin tefsirine ihtiyaç yoktur. Dolayısıyla ona uymak gerekmez.
3. Sünnet ve hadisle amel etmek şirktir.
4. Hadisler Müslümanların birliğini yok etmektedir. Hadisler din değil, dinin tarihidir. Sahih hadis sadece Kur'an’a uygun olanıdır. Hadislerin Hz. Peygambere nispeti şüphelidir. Zan ifade eder din ise, zan üzere bina edilmez.
5. Kur’anda geçen Resul’e itaattan maksat idarecilere itaattir.
6.O'nun açıklamaları sadece kendi devri için geçerlidir. Bunlarla sadece o devirde amel edilebilir. Sonraki asırlarda bu uygulama son bulmuştur.
- Kur’an ehlinde bir birlik olması mümkün olmadığı için namazı iki, üç, dört, beş vakit olduğunu savunanlar vardır. Aynı şekilde zekat mallarının miktarı ve zekat şartları konusunda farklı görüşlere sahiptirler.
- İçlerinden bazıları, sahih hadisleri, bazıları da mütevatir hadislerin dışında kalanları inkar ederler. İçlerinden marjinal bir grup tamamını inkar eder.

Ehl-i Kur’an Hareketine Karşı Yazılan Eserler:

1. İftihar Ahmet Belhi: Fitne-i İnkar-ı Hadis Ke Manzar ve Pes Manzar (Karaçi, 1954)
2. Muhamnmed İdris Kandehlevi: Hücciyet-i Hadis
2. Muhammed Davud Razi: İslâm
3. Muhtemim Muhammed Tayyib: Ek Kur’an
4. Musa Carullah Bigiyef (1874-1949): Kitabü’s-Sünne (Ankara, 1999)
Pakistan’da Hadis İnkarcılığı:

Ahmet Perviz: Eserinin adı Makam-ı Hadis (Lahor, 1953) İddiaları:

1. Hz. Peygamberin görevi sadece Kur’an’ı tebliğ etmektir.
2. Hz. Peygamber Kur’an dışında bir hüküm ortaya koyamaz.
3. Hukuki hadisler Kur’an’ın hükmü ile tezat halindedir.
4. Hz. Peygamberin söz ve fiillerini ihtiva eden hadis kitapları dinden bir parça değildir.
5. Hz. Peygamberin vefatından sonra bazı kimseler kendi özel istekleriyle bu hadisleri, yazılı vesikalardan değil. şifahi olarak toplamışlardır.
6. Beş vakit namaz ve kılınış şekli gibi mütevatir hadisler reddedilmelidir. Kur’anda sadece namazı dosdoğru kılınması emredilmektedir. Bunun şekli ise, devlet idaresine bırakılmıştır.
7. Kur’anda geçen salat kelimesi, Allah’ın emirlerine uymak anlamına gelir. Sadece belirli vakitlerde yapılan bir şekil olmayıp bütün hayat için geçerlidir.
8. Sünnet hukuk kaynağı değildir. (Pakistan Yüksek Mahkemesi Yüksek Hakimi Muhammed Şafii’nin iddiası)
- Ahmet Perviz ve Ehl-i Kur’an, Tulu İslâm dergisini çıkararak, orada sadece Kur’an’la yetinme fikirlerini işlemişlerdir.
Pakistan’lı Sünnet Karşıtlarının Önde Gelenleri:
Abdullah Çakralvi (1870-1914), Mevlevi Ahmeddüddin Emratseri (1861-1936).
Mücadele: Mevdudi bu harekete karşı çıkmış ve bu konuda makale ve kitaplar neşretmiştir. Örneğin, ‘Sünnetin Anayasal Niteliği’ (İstanbul 199. Ancak onun da Sünnet ve hadisle ilgili bazı menfi düşünceleri vardır.

Fazlür Rahman (1919-198 İddiaları:

1. Hz. Peygambere atfedilen hadisler azdır. Ancak genelde ibadetlere ilişkin hadisler, Hz. Peygambere aittir.
2. İlk dönemlerde hadislerin büyük bir kısmı, Hz. Peygambere ait olmayıp bu ilk nesillere aittir.
3. Hadisler aslında Nebevi Sünnetin yorumlanması sonucu oluşturulan canlı ve dinamik bir yapı arzeden yaşayan sünnetin önüne senet zinciri eklenmek suretiyle Hz. Peygamber’e istinat edilmiş formülasyondan başka bir şey değildir. Hadis, genellikle çok kısa olan ve Hz. Peygamberin söyledikleri, yaptıkları, tasvip yada reddettikleri veya sahabelerin özellikle yaşlı olanları ve daha özel olarak ilk dört halife hakkında bilgi vermeyi amaçlayan bir haberdir.
4. Hadis, yaşayan sünnetin sözlü bir şekilde yansımasıdır. Veya hadis, Nebevi öğretimin yorumlanmış ruhunu yaşayan sünnet temsil etmektedir.
5. Yaşayan sünnet ise, ilk Müslüman cemaatinin Hz. Peygamber modelinin ruhuna uygun olarak ortaya koyduğu tatbikattır. Ya söze dayanan takriri, yada yaşayan gelenektir ki, bu da Hz. Peygamber’e dayanır.
6. Sahabe ve tabiinin davranışları da sünnet kapsamındadır.
7. Gayb hadisleri, belli bir gün ve yere işaret eden hadisler uydurmadır.
8. Kelami, siyasi grup ve hizipleşmeyle ilgili ortaya çıkacak haberler uydurmadır.
9. Gelecekte ortaya çıkacak fitneleri bildiren hadisler uydurmadır.
10. Mucizelerden haber veren hadisler de uydurmadır.
11. Mehdi ve mesih’den haber veren, irade hürriyeti ve kaderden bahseden, faizle ribayi aynı gören siyasetle ilgili olan bütün hadisleri ve kıyamet alametlerini haber veren fiten hadisleri uydurmadır.
12. Dinden dönenin öldürüleceği, kelime-i tevhidi getirenin cennete gideceğini bildiren hadisler uydurmadır.
13. Sünnetin Kur'an gibi bağlayıcılığı yoktur.
- Fazlurrahman, hadislerin oluşan süreci diye bir gelişme varlığı tezini ortaya atmıştır.

Fazzurahman’a Göre İslâm Dünyasının Çıkış Yolu:

“Kur'an öğretisi ve nebevi sünnet, İslâm toplumunun karşılaştığı yeni faktörlerin ve etkileri karşılamak için cemaatin yaşayan sünneti doğrultusunda yaratıcı bir biçimde alınıp yorumlandığı zaman, cemaatin ilk dönemiyle ilgili tarihinde bizler için güçlü yol gösterici ilkeler mevcuttur”.

Mısır’da Sünnet İnkarcılığı Hareketi:
Mısır’da ilk olarak sünnetsiz İslâm sloganını ortaya atan Mirza Bakir’dir. Ondan etkilenen Tevfik Sıdkı (1929) adındaki bir tıp doktoru ‘İslâm Kur'an’dan ibarettir’ diye bir makaleyi yazdı. Bunu el-Menar dergisinde yayınlatınca Mısır’da büyük tartışmalara sebep oldu. Makalesinde kendisi gibi düşünenleri ‘Kur'ancılar’ diye isimlendirdi.
Tevfik Sıdkı’nın İddiaları:
1. Hz. Peygamberin bütün yaptıkları ve söylediklerinin hiçbir bağlılığı yoktur veya sadece yaşadığı asırdaki insanları bağlar. Diğer insanlar ise, Kur'an’dan hüküm çıkararak ihtiyaçlarını giderirler.
2. Hz. Peygamberin yerleştirdiği hukuk sistemi, belli bir zamana mahsus hazırlık dönemi şeriatıdır.
- Hadis inkarcılarından biride, hicri 1350 yılında Mısır’da sünnetin tarihi ile ilgili bir kitap yayınlayan İsmail Ethem’dir. Buna göre, hadisin temelde varlığı kesin değildir.
- Mısır müftüsü Muhammed Abduh’ta sadece Müslümanların üzerinde ittifak ettikleri hadislerin kabul edilmesi, sünnet ve hadisin büyük bir kısmının reddedilmesinin gerekli olduğunu savunur.
- Mısır’da ilk olarak, sünnet etrafında ortaya konulmaya çalışılan şüpheleri derleyip toparlayarak bir kitap halinde neşreden ilk şahıs Mahmud Ebu Reyye’dir. Kitabını1958’de Edvaun ale’s-Sünneti’l-Muhammediye ismiyle yayınladı.

Mustafa Siba’i, Ebu Reyye’nin bu eserindeki kaynaklarını şöyle sıralar:

1. Mutezile imamlarından yapılmış nakilleri içeren bazı kitaplar.
2. Şii bağnazların kendi düşüncelerine yer vermiş oldukları kitaplar.
3. Müsteşiklerin kendi kitapları yanı sıra, İslâm ansiklopedisine yerleştirdikleri görüşler.
4. Bazı edebiyat kitaplarında yer alan asılsız hikayeler.
5. Uzun yıllar boyunca, yazarın zihninde dolaşan kimi gizli düşünce ve gayeler.

Ebu Reyye’nin İddiaları:

1. Hadis külliyatında sahih diye isimlendirilen hadisler azdır.
2. Hz. Peygamberin ağzından çıktığı şekliyle nakledilip bize ulaşan hadislerin sayısı da azlıktadır.
3. Sadece kısa hadislerin bazılarında nadiren aslına bağlı olarak kalmış, bir takım lafızlar bulunabilmektedir.
4. Sahih diye tanımladıkları nakledilen hadislerin sıhhatı, aslında ravilerin nazarında olup, söz konusu nakillerin kendilerinde (metinlerinde) değildir.
5. Sünnet, Hz. Peygamber ve sahabe zamanında yazılmamıştır.
6. Ebu Hureyre hadis uyduran birisidir.
7. Hadislerin istenileni alma veya bırakma konusunda herhangi bir zorluğu veya günahı yoktur.
8. Mütevatir sünnet, ameli olan sünnetlerdir. Hadislerin tamamını içine alacak derecede sünneti onlara şamil kılmak, muhdes bir istilahtır.
9. Sahabiler birbirlerini tenkid ettikleri halde, cerh ve tadil alimleri onları tenkid ameliyesine tabi tutmamışlardır. Halbuki onlar masum değildirler.
10. Buhari ve Müslim’de iki yüzü aşkın garib ve fert hadisler vardır.

Ebu Reyye’nin Hileleri:

- Bilgi naklederken tek taraflı davranmış lehte ve aleyhte olan bilgilerden sadece fikri istikametinde olanlarını tercih etmiştir. Örneğin hadislerin kitabeti ve nehyi ile ilgili rivayetlerde sadece nehyeden hadisleri delil getirmesi gibi.
- Raviler hakkında bilgi veren ve biyografilerinin gerçek biçimde araştırıldığı kitaplar yerine, genellikle halk oturumlarında, eğlenmek için yazılmış hayal mahsulü kitaplara başvurmaktadır. - Sünnet gibi önemli bir konunun aleyhine bu kitaplardaki hikayelerden delil çıkarmaktadır.
- İslâm düşmanlarının yolundan giden batılıların uydurma araştırmalarının dış görünüşlerine kanar.
- İşine geldiği zaman uydurma dediği hadisleri delil olarak kullanır.

Ebu Reyye’ye yazılan Cevaplar:

El-Muallimi:
Abdurrezzak Hamza:
Muhammed Ebu Şehbe:
Mustafa Siba’i:
Siba’i, Nedevi ve Muhibuddin el-Hatib:

Muhammed Gazzali ve Hadis İnkârcılığı ve İddiaları:

1. Kur'an’a ters düştüğü iddia edilen hadisler reddedilmeli.
2. Ahad haberler zan ifade ettiği için istidlalde delil değildir.
3.Şarkı ve türkü dinlemeyi haram kılan hadisler,
4. Hz. Peygambere sihir yapıldığını iddia eden hadisler,.
5. Hz. Musa’nın ruhunu almaya gelen melekle ilgili hadis,.
6. Ölü, ailesinin ağlaması üzerine azap olunur hadisi reddedilmelidirler.
7. Buhari ve Müslim’in bazı hadisleri illetlidir.
8. Hadislerin sadece isnadlarının değil, metinlerinin de nazarı itibare alınarak yeniden yorumlanması gerekir.
9. Şarkıyla ilgili bütün hadisler sahih değildir.
10. Hadis, kesin ilmi, ya da tarihi hakikat ile çelişirse reddedilir. Çünkü bu çeşit hadisler zan ifade ederler. Kesin bilgi ise, zanni bilgiden önce gelir.

Muhammed Gazzali’ye Karşı Yazılan Eserler:
Cemal Sultan:
Abdurrahman Zuayter:
Selman Avde:
Rabi el-Methali:
Ebu İshak el-Huveyni:

Ahmed Emin’in Hadis İnkârcılığı ve İddiaları:

1. Mütevatir hadisler yedi sayısını geçmez.
2. Hadisler, hafızalarda kalıp uzun müddet yazıya geçirilmediği için güven duyulmaz.
3. Hadisler, Hz. Peygamberin sağlığında bile uydurulmaya başlanmıştır.
4. Hz. Peygamberin döneminden sonraki dönemlerde hadislerin artma sebebi uydurma hareketinden kaynaklanmaktadır.
5. Şahıs, yer, kabile faziletleri ile ilgili bütün hadisler uydurmadır.
6. Muhaddisler, hadislerin metin tenkidini yapmamışlar. Hadislerin vakaya uyup uymadığı üzerinde durmamışlardır.
7. Hadisçiler cerh ve tadil kaidelerinde çok ihtilaf etmişler, dolayısıyla hadislere hüküm bina etmede ihtilaf edilmiştir.
- Ahmed Emin eserlerinde, Goldziher’in fikirlerini tamamen kabul edip kendi görüşleriymiş gibi takdim eder.

Mahmud M. Taha’nın İddiaları:

1. Hz. Peygamberin söz ve tasvipleri sünnet olmayıp şeriattır. Geçerliliği zamanla sınırlıdır.
2. Şeriat sadece onun yaşadığı döneme hastır.

Türkiye’de Hadis İnkârcılığı:
Yaşar Nuri Öztürk’ün Hadis İnkârcılığı ve İddiaları:

1. Otuz veya elli hadis dışında kalan hadisler uydurmadır.
2. Sahabe ve alimlerde dahil olmak üzere Kur'an’a sahip çıkmadıkları için suçludurlar.
3. Hz. Peygamberin vefatından sonra Kur'an devre dışı bırakılmıştır.
4. Kur'an’dan uzaklaşma hicri dördüncü yüzyılda meydana gelmiştir.
5. Kur'an’dan başka kaynak kabul etmek şirktir. Çünkü Kur'an dışında hiçbir kaynağın korunma garantisi yoktur.
6. Mirac hadisi çelişkilerle doludur.
7. Yazıyı emreden rivayetler uydurmadır.
8. Hadis diye yazılanlar Resulullah’ın sözleri diye ona isnad edilmiştir.
9. Hadisler hicri iki yüz yılından sonra yazıya geçirilmiştir.
10. Hadisler bağlayıcı değildir. Hüküm kaynağı da olamaz çünkü çelişkilerle doludur.
11. İki türlü sahabi vardır; a) Hz. Muhammed’in Sahabisi yani, inanmış olarak Peygamberi gören kimsedir. b) Allah Resulü Hz. Peygamberin Sahabisi yani, ruhani sevgiyle Peygamberimizin gerçek kişiliğine dost olanlardır. İkinci tür sahabi birincisinden daha büyüktür.
12. Size iki emanet bırakıyorum hadisinde sünni çevreler, Allah’ın kitabı yanına sünnet kelimesini eklemişlerdir.
13. Orta namaz sabah namazıdır.
14. Adetli olan kadınlar namaz kılıp oruç tutabilirler.
15. Kadının sesinin haramlığı konusunda Kur'an ve sünnette delil yoktur.
16. İnsanlara sadece Kur'an ve mütevatir hadisler nakledilmelidir.
- Sünnete mişna tabirini kullanmaktan çekinmiyor.
- Görüşlerinde, genelde Ebu Reyye’yi taklit ediyor.
- Şimdiye kadar pek çok hadis aliminin uydurma dediği hadisleri işine geldiği zaman delil olarak kullanıyor. Ayrıca itibar edilmeyen kitaplardan nakiller yapıyor.
- Hadisleri inkâr ettiği halde esbab-ı nuzül’le ilgili rivayetleri nakletmekten çekinmiyor.
- Nakilde tahrif, sözlerinde çarpıtma görülmektedir.

Hayri Kırbaşlıoğlu ve Sünnet/Hadis İnkârcılığı ve İddiaları:

1. Sünnet problemlerin asıl kaynağıdır.
2. Yapılan sünnet tanımları; 1. Sadece akademik ihtiyaçlara göre yapılmıştır. 2. Sünnetin toplumsal boyutundan çok ferdi boyutuna ağırlık verilmiştir. 3. Bağlayıcılık yönünden sünnet sınıflandırılmamıştır. 4. Kur'an, tanımların dışında bırakıldığı için bu tanımlar yetersizdir.
3. Ona göre Sünnet, “Hz. Peygamberin kendi döneminde İslâm toplumunu, akide, ibadet, tebliğ, eğitim, ahlak, hukuk, siyaset, ekonomi gibi çeşitli alanlarda; kısacası bireysel, toplumsal ve evrensel olmak üzere hayatın her alanında, yönlendirilip yönetmede Kur'an başta olmak üzere esas aldığı ilke ve prensipler bütününün oluşturduğu bir zihniyet ya da dünya görüşüdür”.
4. Bize sadece, yaşayan sünnet sahih olarak ulaşmıştır. Diğer hadislerin de tamamının uydurma olduğu söylenemez.
5. Hadislerin aklanmasında sadece isnad değil, metninin de göz önünde bulunduran sağlıklı bir metot uygulamak suretiyle aklanır.
6. Senet ve metin açısından sağlam olan hadislerin akaid dışında kullanmak mümkündür.
- Kırbaşlıoğlu görüşlerini net olarak maddeler halinde toplamıştır. Bunların bazılarını şöyle zikrediyor:
7. Hadisleri toptan kabule olduğu kadar, toptan redde de karşıyız.
8. Dinde otoritelerin görüşlerine değer vermekle birlikte onları mutlak doğru kabul etmiyor, onların eleştirilebilir olduklarına inanıyoruz.
9. Hadisleri eleştirmek, yada reddetmek, Hz. Peygamberi eleştirmek yada reddetmek değil, bu hadislerin ona nispetini eleştirip reddetmek demektir.
10.Sünnetin sadece bireysel boyuta indirgenmesi yanlıştır. Onun toplumsal ve evrensel boyutlarının bireysel boyutu tarafından gölgelendiğini bu sebeple bu iki boyutunu ön plana çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz.
11. Sünnetin tamamının gayri metluv vahiy olduğuna dair görüşe katılmıyoruz. Bilakis sünnetin büyük bir kısmının Hz. Peygamberin Kur'an’a dayalı içtihatları olduğunu, vahiy tarafından zimnen tastikinin, onların vahyi ürünü olduğu anlamına gelmeyeceğini savunuyoruz.
12. Sünneti – ve tabii Kur'an’ı – anlarken lafızcılığın aşılıp, lafzın altında yatan ilkelere inilmesi ve bunların günün şartları içerisinde yeniden yorumlanması taraftarıyız.
13. Sonuç itibarıyla sünneti reddetmediğimizi, ancak sünneti anlamada başvurulan hadislere eleştirel ve seçmeci yaklaştığımızı açıkça vurguluyoruz. B
u "doktirinler" tanıdık değilmi?
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
alıntı yaptığın zındıklara cevabımızı gönder de edep öğrensinler, ilimsiz insan şeytanın maskarası olur cengizhan. Yanlış anlama bu laflar !'alıntı'! yaptığın yerlere...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
icon1.png


:good:Link güme gitmesin ! :good:


İslâm Dünyasında Hadis İnkârcıları ve Görüşleri

Sünneti inkar fitnesinin ilk hicri üçüncü asırda ölmesine rağmen aradan yaklaşık on asır geçtikten sonra hicri on üçüncü asırda oryantalistlerin gayelerine uygun olarak bu konuyu gündeme getirmeleri üzerine, İslâm dünyasında yeniden alevlendi. Bu defa ilk olarak İngilizlerin işgali altında bulunan Hindistan’da kendini gösterdi. Burada sünnet/hadis inkarcılığın öncülüğünü oryantalist Sprenger’in arkadaşı ve Kadyani’nin öncülerinden Seyyid Ahmed Han (1817-1898 yaptı.
Ahmed Han’ın İddiaları:
1. Hz. Peygamberin sözlerinin tamamı vahiy değildir.
2. Hz. Peygamber hayatındaki birçok olayı Peygamber olarak değil, devlet adamı sıfatıyla yapmıştır.
3. Yaptığı işler ve sözleri Peygamberlik fonksiyonu ile ilgili değildir.
4. Kütübi-Sitte’de birçok uydurma hadis vardır. Hadis kitaplarındaki sözler ravilere ait olup bunlar daha fazla, Müslümanların ilk birkaç kuşağın tarihi yaşantı ve düşüncelerin kaynağını içermektedir.
5. İlk devir hadis alimleri, hadis kaynaklarına giren uydurma rivayetleri fark edememişlerdir.
6. Vahye değil, akla bağlı bir hukukun kabul edilmesi, akla uygun olmadığı görülen hadislerin reddedilmesi ve aklı esas alarak bir hadis tenkid ölçüsünün geliştirilmesi gerekir.
7. Keramet ve mucizelerden bahseden hadisler inkar edilmelidir.
8. Kur'an’a, tecrübeye ve akla ters olan bütün hadislerin atılması gerekir.
9. Kur'an’da diğer Peygamberlere nispetle anlatılan mucizeler tevil edilmelidir.
10. Hadislerde Buhari’dekiler dahil, İslâm’ı ve Peygamberi lekeleyen yönler bulunmaktadır.
11. Zaman ve şartlar değişince Kur'an’ın yeniden yorumlanması gerekir.
- Ahmed Han hadis ehliyle mücadele etmek için ehli Kur'an ekolünü kurmuştur.

Mevlevi Cerağ Ali (1844-189) İddiaları:

1. Hz. Peygamberin emir ve öğütleri gelip geçici bir özelliğe sahiptir.
2. Kütübi-Sitte’de Hz. Peygambere istinad edilen sözler genellikle uydurmadır. Bu hadislerle amel etmek, akla ve vicdana ters hareket etmektir.
3. Hz. Peygamber bir hukuk sistemi bırakmamış ve telkinde de bulunmamıştır. Medeni yada dinin herhangi bir esasını zamana bağlı olarak, müslümanların kendilerinin koymasını istemiştir. 4. Hz. Peygamber zamanında uygulanan hukuk, arapların hukuk kurallarını ihtiva eder. Buna bağlı olarak Hz. Peygambere atfedilen hukuki hadisler genelde uydurmadır.
5. Cihat hakkındaki ayetleri ya tevil yada inkar edilmelidir. Hz. Peygamberin cihatları, hücuma değil savunmaya yöneliktir. Cihat savaşmak değil gayret göstermektir.
- Hadislerin neredeyse tamamını veya çoğunu uydurma kabul eden Cerağ Ali, Seyyid Ahmed Han gibi işine gelen yerde hadisleri nakletmekten çekinmemiştir.
- Hindistan’da hadis inkar fitnesini körükleyenler: Nevvab Muhsinül-Mülk (1907), Eltaf Hüseyin Hali (1914), Seyyid Emir Ali (1920) ve Şibli Numani gibilerdir.

Ehli Kur'an Okulu:

Grubun ünlüleri şunlardır:
Abdullah Çakralevi (1914), Ahmed Din (1936), Hafız Muhammed Eslem Ceracpuri (1955) ve Gulam
Ahmed Perviz (1985) İddiaları:

1. Hz. Peygambere Kur'an’dan başka vahiy gelmemiştir. Onun görevi sadece Kur'an’ı tebliğdir.
2. Kur'an yeterlidir. Peygamberin tefsirine ihtiyaç yoktur. Dolayısıyla ona uymak gerekmez.
3. Sünnet ve hadisle amel etmek şirktir.
4. Hadisler Müslümanların birliğini yok etmektedir. Hadisler din değil, dinin tarihidir. Sahih hadis sadece Kur'an’a uygun olanıdır. Hadislerin Hz. Peygambere nispeti şüphelidir. Zan ifade eder din ise, zan üzere bina edilmez.
5. Kur’anda geçen Resul’e itaattan maksat idarecilere itaattir.
6.O'nun açıklamaları sadece kendi devri için geçerlidir. Bunlarla sadece o devirde amel edilebilir. Sonraki asırlarda bu uygulama son bulmuştur.
- Kur’an ehlinde bir birlik olması mümkün olmadığı için namazı iki, üç, dört, beş vakit olduğunu savunanlar vardır. Aynı şekilde zekat mallarının miktarı ve zekat şartları konusunda farklı görüşlere sahiptirler.
- İçlerinden bazıları, sahih hadisleri, bazıları da mütevatir hadislerin dışında kalanları inkar ederler. İçlerinden marjinal bir grup tamamını inkar eder.

Ehl-i Kur’an Hareketine Karşı Yazılan Eserler:

1. İftihar Ahmet Belhi: Fitne-i İnkar-ı Hadis Ke Manzar ve Pes Manzar (Karaçi, 1954)
2. Muhamnmed İdris Kandehlevi: Hücciyet-i Hadis
2. Muhammed Davud Razi: İslâm
3. Muhtemim Muhammed Tayyib: Ek Kur’an
4. Musa Carullah Bigiyef (1874-1949): Kitabü’s-Sünne (Ankara, 1999)
Pakistan’da Hadis İnkarcılığı:

Ahmet Perviz: Eserinin adı Makam-ı Hadis (Lahor, 1953) İddiaları:

1. Hz. Peygamberin görevi sadece Kur’an’ı tebliğ etmektir.
2. Hz. Peygamber Kur’an dışında bir hüküm ortaya koyamaz.
3. Hukuki hadisler Kur’an’ın hükmü ile tezat halindedir.
4. Hz. Peygamberin söz ve fiillerini ihtiva eden hadis kitapları dinden bir parça değildir.
5. Hz. Peygamberin vefatından sonra bazı kimseler kendi özel istekleriyle bu hadisleri, yazılı vesikalardan değil. şifahi olarak toplamışlardır.
6. Beş vakit namaz ve kılınış şekli gibi mütevatir hadisler reddedilmelidir. Kur’anda sadece namazı dosdoğru kılınması emredilmektedir. Bunun şekli ise, devlet idaresine bırakılmıştır.
7. Kur’anda geçen salat kelimesi, Allah’ın emirlerine uymak anlamına gelir. Sadece belirli vakitlerde yapılan bir şekil olmayıp bütün hayat için geçerlidir.
8. Sünnet hukuk kaynağı değildir. (Pakistan Yüksek Mahkemesi Yüksek Hakimi Muhammed Şafii’nin iddiası)
- Ahmet Perviz ve Ehl-i Kur’an, Tulu İslâm dergisini çıkararak, orada sadece Kur’an’la yetinme fikirlerini işlemişlerdir.
Pakistan’lı Sünnet Karşıtlarının Önde Gelenleri:
Abdullah Çakralvi (1870-1914), Mevlevi Ahmeddüddin Emratseri (1861-1936).
Mücadele: Mevdudi bu harekete karşı çıkmış ve bu konuda makale ve kitaplar neşretmiştir. Örneğin, ‘Sünnetin Anayasal Niteliği’ (İstanbul 199. Ancak onun da Sünnet ve hadisle ilgili bazı menfi düşünceleri vardır.

Fazlür Rahman (1919-198 İddiaları:

1. Hz. Peygambere atfedilen hadisler azdır. Ancak genelde ibadetlere ilişkin hadisler, Hz. Peygambere aittir.
2. İlk dönemlerde hadislerin büyük bir kısmı, Hz. Peygambere ait olmayıp bu ilk nesillere aittir.
3. Hadisler aslında Nebevi Sünnetin yorumlanması sonucu oluşturulan canlı ve dinamik bir yapı arzeden yaşayan sünnetin önüne senet zinciri eklenmek suretiyle Hz. Peygamber’e istinat edilmiş formülasyondan başka bir şey değildir. Hadis, genellikle çok kısa olan ve Hz. Peygamberin söyledikleri, yaptıkları, tasvip yada reddettikleri veya sahabelerin özellikle yaşlı olanları ve daha özel olarak ilk dört halife hakkında bilgi vermeyi amaçlayan bir haberdir.
4. Hadis, yaşayan sünnetin sözlü bir şekilde yansımasıdır. Veya hadis, Nebevi öğretimin yorumlanmış ruhunu yaşayan sünnet temsil etmektedir.
5. Yaşayan sünnet ise, ilk Müslüman cemaatinin Hz. Peygamber modelinin ruhuna uygun olarak ortaya koyduğu tatbikattır. Ya söze dayanan takriri, yada yaşayan gelenektir ki, bu da Hz. Peygamber’e dayanır.
6. Sahabe ve tabiinin davranışları da sünnet kapsamındadır.
7. Gayb hadisleri, belli bir gün ve yere işaret eden hadisler uydurmadır.
8. Kelami, siyasi grup ve hizipleşmeyle ilgili ortaya çıkacak haberler uydurmadır.
9. Gelecekte ortaya çıkacak fitneleri bildiren hadisler uydurmadır.
10. Mucizelerden haber veren hadisler de uydurmadır.
11. Mehdi ve mesih’den haber veren, irade hürriyeti ve kaderden bahseden, faizle ribayi aynı gören siyasetle ilgili olan bütün hadisleri ve kıyamet alametlerini haber veren fiten hadisleri uydurmadır.
12. Dinden dönenin öldürüleceği, kelime-i tevhidi getirenin cennete gideceğini bildiren hadisler uydurmadır.
13. Sünnetin Kur'an gibi bağlayıcılığı yoktur.
- Fazlurrahman, hadislerin oluşan süreci diye bir gelişme varlığı tezini ortaya atmıştır.

Fazzurahman’a Göre İslâm Dünyasının Çıkış Yolu:

“Kur'an öğretisi ve nebevi sünnet, İslâm toplumunun karşılaştığı yeni faktörlerin ve etkileri karşılamak için cemaatin yaşayan sünneti doğrultusunda yaratıcı bir biçimde alınıp yorumlandığı zaman, cemaatin ilk dönemiyle ilgili tarihinde bizler için güçlü yol gösterici ilkeler mevcuttur”.

Mısır’da Sünnet İnkarcılığı Hareketi:
Mısır’da ilk olarak sünnetsiz İslâm sloganını ortaya atan Mirza Bakir’dir. Ondan etkilenen Tevfik Sıdkı (1929) adındaki bir tıp doktoru ‘İslâm Kur'an’dan ibarettir’ diye bir makaleyi yazdı. Bunu el-Menar dergisinde yayınlatınca Mısır’da büyük tartışmalara sebep oldu. Makalesinde kendisi gibi düşünenleri ‘Kur'ancılar’ diye isimlendirdi.
Tevfik Sıdkı’nın İddiaları:
1. Hz. Peygamberin bütün yaptıkları ve söylediklerinin hiçbir bağlılığı yoktur veya sadece yaşadığı asırdaki insanları bağlar. Diğer insanlar ise, Kur'an’dan hüküm çıkararak ihtiyaçlarını giderirler.
2. Hz. Peygamberin yerleştirdiği hukuk sistemi, belli bir zamana mahsus hazırlık dönemi şeriatıdır.
- Hadis inkarcılarından biride, hicri 1350 yılında Mısır’da sünnetin tarihi ile ilgili bir kitap yayınlayan İsmail Ethem’dir. Buna göre, hadisin temelde varlığı kesin değildir.
- Mısır müftüsü Muhammed Abduh’ta sadece Müslümanların üzerinde ittifak ettikleri hadislerin kabul edilmesi, sünnet ve hadisin büyük bir kısmının reddedilmesinin gerekli olduğunu savunur.
- Mısır’da ilk olarak, sünnet etrafında ortaya konulmaya çalışılan şüpheleri derleyip toparlayarak bir kitap halinde neşreden ilk şahıs Mahmud Ebu Reyye’dir. Kitabını1958’de Edvaun ale’s-Sünneti’l-Muhammediye ismiyle yayınladı.

Mustafa Siba’i, Ebu Reyye’nin bu eserindeki kaynaklarını şöyle sıralar:

1. Mutezile imamlarından yapılmış nakilleri içeren bazı kitaplar.
2. Şii bağnazların kendi düşüncelerine yer vermiş oldukları kitaplar.
3. Müsteşiklerin kendi kitapları yanı sıra, İslâm ansiklopedisine yerleştirdikleri görüşler.
4. Bazı edebiyat kitaplarında yer alan asılsız hikayeler.
5. Uzun yıllar boyunca, yazarın zihninde dolaşan kimi gizli düşünce ve gayeler.

Ebu Reyye’nin İddiaları:

1. Hadis külliyatında sahih diye isimlendirilen hadisler azdır.
2. Hz. Peygamberin ağzından çıktığı şekliyle nakledilip bize ulaşan hadislerin sayısı da azlıktadır.
3. Sadece kısa hadislerin bazılarında nadiren aslına bağlı olarak kalmış, bir takım lafızlar bulunabilmektedir.
4. Sahih diye tanımladıkları nakledilen hadislerin sıhhatı, aslında ravilerin nazarında olup, söz konusu nakillerin kendilerinde (metinlerinde) değildir.
5. Sünnet, Hz. Peygamber ve sahabe zamanında yazılmamıştır.
6. Ebu Hureyre hadis uyduran birisidir.
7. Hadislerin istenileni alma veya bırakma konusunda herhangi bir zorluğu veya günahı yoktur.
8. Mütevatir sünnet, ameli olan sünnetlerdir. Hadislerin tamamını içine alacak derecede sünneti onlara şamil kılmak, muhdes bir istilahtır.
9. Sahabiler birbirlerini tenkid ettikleri halde, cerh ve tadil alimleri onları tenkid ameliyesine tabi tutmamışlardır. Halbuki onlar masum değildirler.
10. Buhari ve Müslim’de iki yüzü aşkın garib ve fert hadisler vardır.

Ebu Reyye’nin Hileleri:

- Bilgi naklederken tek taraflı davranmış lehte ve aleyhte olan bilgilerden sadece fikri istikametinde olanlarını tercih etmiştir. Örneğin hadislerin kitabeti ve nehyi ile ilgili rivayetlerde sadece nehyeden hadisleri delil getirmesi gibi.
- Raviler hakkında bilgi veren ve biyografilerinin gerçek biçimde araştırıldığı kitaplar yerine, genellikle halk oturumlarında, eğlenmek için yazılmış hayal mahsulü kitaplara başvurmaktadır. - Sünnet gibi önemli bir konunun aleyhine bu kitaplardaki hikayelerden delil çıkarmaktadır.
- İslâm düşmanlarının yolundan giden batılıların uydurma araştırmalarının dış görünüşlerine kanar.
- İşine geldiği zaman uydurma dediği hadisleri delil olarak kullanır.

Ebu Reyye’ye yazılan Cevaplar:

El-Muallimi:
Abdurrezzak Hamza:
Muhammed Ebu Şehbe:
Mustafa Siba’i:
Siba’i, Nedevi ve Muhibuddin el-Hatib:

Muhammed Gazzali ve Hadis İnkârcılığı ve İddiaları:

1. Kur'an’a ters düştüğü iddia edilen hadisler reddedilmeli.
2. Ahad haberler zan ifade ettiği için istidlalde delil değildir.
3.Şarkı ve türkü dinlemeyi haram kılan hadisler,
4. Hz. Peygambere sihir yapıldığını iddia eden hadisler,.
5. Hz. Musa’nın ruhunu almaya gelen melekle ilgili hadis,.
6. Ölü, ailesinin ağlaması üzerine azap olunur hadisi reddedilmelidirler.
7. Buhari ve Müslim’in bazı hadisleri illetlidir.
8. Hadislerin sadece isnadlarının değil, metinlerinin de nazarı itibare alınarak yeniden yorumlanması gerekir.
9. Şarkıyla ilgili bütün hadisler sahih değildir.
10. Hadis, kesin ilmi, ya da tarihi hakikat ile çelişirse reddedilir. Çünkü bu çeşit hadisler zan ifade ederler. Kesin bilgi ise, zanni bilgiden önce gelir.

Muhammed Gazzali’ye Karşı Yazılan Eserler:
Cemal Sultan:
Abdurrahman Zuayter:
Selman Avde:
Rabi el-Methali:
Ebu İshak el-Huveyni:

Ahmed Emin’in Hadis İnkârcılığı ve İddiaları:

1. Mütevatir hadisler yedi sayısını geçmez.
2. Hadisler, hafızalarda kalıp uzun müddet yazıya geçirilmediği için güven duyulmaz.
3. Hadisler, Hz. Peygamberin sağlığında bile uydurulmaya başlanmıştır.
4. Hz. Peygamberin döneminden sonraki dönemlerde hadislerin artma sebebi uydurma hareketinden kaynaklanmaktadır.
5. Şahıs, yer, kabile faziletleri ile ilgili bütün hadisler uydurmadır.
6. Muhaddisler, hadislerin metin tenkidini yapmamışlar. Hadislerin vakaya uyup uymadığı üzerinde durmamışlardır.
7. Hadisçiler cerh ve tadil kaidelerinde çok ihtilaf etmişler, dolayısıyla hadislere hüküm bina etmede ihtilaf edilmiştir.
- Ahmed Emin eserlerinde, Goldziher’in fikirlerini tamamen kabul edip kendi görüşleriymiş gibi takdim eder.

Mahmud M. Taha’nın İddiaları:

1. Hz. Peygamberin söz ve tasvipleri sünnet olmayıp şeriattır. Geçerliliği zamanla sınırlıdır.
2. Şeriat sadece onun yaşadığı döneme hastır.

Türkiye’de Hadis İnkârcılığı:
Yaşar Nuri Öztürk’ün Hadis İnkârcılığı ve İddiaları:

1. Otuz veya elli hadis dışında kalan hadisler uydurmadır.
2. Sahabe ve alimlerde dahil olmak üzere Kur'an’a sahip çıkmadıkları için suçludurlar.
3. Hz. Peygamberin vefatından sonra Kur'an devre dışı bırakılmıştır.
4. Kur'an’dan uzaklaşma hicri dördüncü yüzyılda meydana gelmiştir.
5. Kur'an’dan başka kaynak kabul etmek şirktir. Çünkü Kur'an dışında hiçbir kaynağın korunma garantisi yoktur.
6. Mirac hadisi çelişkilerle doludur.
7. Yazıyı emreden rivayetler uydurmadır.
8. Hadis diye yazılanlar Resulullah’ın sözleri diye ona isnad edilmiştir.
9. Hadisler hicri iki yüz yılından sonra yazıya geçirilmiştir.
10. Hadisler bağlayıcı değildir. Hüküm kaynağı da olamaz çünkü çelişkilerle doludur.
11. İki türlü sahabi vardır; a) Hz. Muhammed’in Sahabisi yani, inanmış olarak Peygamberi gören kimsedir. b) Allah Resulü Hz. Peygamberin Sahabisi yani, ruhani sevgiyle Peygamberimizin gerçek kişiliğine dost olanlardır. İkinci tür sahabi birincisinden daha büyüktür.
12. Size iki emanet bırakıyorum hadisinde sünni çevreler, Allah’ın kitabı yanına sünnet kelimesini eklemişlerdir.
13. Orta namaz sabah namazıdır.
14. Adetli olan kadınlar namaz kılıp oruç tutabilirler.
15. Kadının sesinin haramlığı konusunda Kur'an ve sünnette delil yoktur.
16. İnsanlara sadece Kur'an ve mütevatir hadisler nakledilmelidir.
- Sünnete mişna tabirini kullanmaktan çekinmiyor.
- Görüşlerinde, genelde Ebu Reyye’yi taklit ediyor.
- Şimdiye kadar pek çok hadis aliminin uydurma dediği hadisleri işine geldiği zaman delil olarak kullanıyor. Ayrıca itibar edilmeyen kitaplardan nakiller yapıyor.
- Hadisleri inkâr ettiği halde esbab-ı nuzül’le ilgili rivayetleri nakletmekten çekinmiyor.
- Nakilde tahrif, sözlerinde çarpıtma görülmektedir.

Hayri Kırbaşlıoğlu ve Sünnet/Hadis İnkârcılığı ve İddiaları:

1. Sünnet problemlerin asıl kaynağıdır.
2. Yapılan sünnet tanımları; 1. Sadece akademik ihtiyaçlara göre yapılmıştır. 2. Sünnetin toplumsal boyutundan çok ferdi boyutuna ağırlık verilmiştir. 3. Bağlayıcılık yönünden sünnet sınıflandırılmamıştır. 4. Kur'an, tanımların dışında bırakıldığı için bu tanımlar yetersizdir.
3. Ona göre Sünnet, “Hz. Peygamberin kendi döneminde İslâm toplumunu, akide, ibadet, tebliğ, eğitim, ahlak, hukuk, siyaset, ekonomi gibi çeşitli alanlarda; kısacası bireysel, toplumsal ve evrensel olmak üzere hayatın her alanında, yönlendirilip yönetmede Kur'an başta olmak üzere esas aldığı ilke ve prensipler bütününün oluşturduğu bir zihniyet ya da dünya görüşüdür”.
4. Bize sadece, yaşayan sünnet sahih olarak ulaşmıştır. Diğer hadislerin de tamamının uydurma olduğu söylenemez.
5. Hadislerin aklanmasında sadece isnad değil, metninin de göz önünde bulunduran sağlıklı bir metot uygulamak suretiyle aklanır.
6. Senet ve metin açısından sağlam olan hadislerin akaid dışında kullanmak mümkündür.
- Kırbaşlıoğlu görüşlerini net olarak maddeler halinde toplamıştır. Bunların bazılarını şöyle zikrediyor:
7. Hadisleri toptan kabule olduğu kadar, toptan redde de karşıyız.
8. Dinde otoritelerin görüşlerine değer vermekle birlikte onları mutlak doğru kabul etmiyor, onların eleştirilebilir olduklarına inanıyoruz.
9. Hadisleri eleştirmek, yada reddetmek, Hz. Peygamberi eleştirmek yada reddetmek değil, bu hadislerin ona nispetini eleştirip reddetmek demektir.
10.Sünnetin sadece bireysel boyuta indirgenmesi yanlıştır. Onun toplumsal ve evrensel boyutlarının bireysel boyutu tarafından gölgelendiğini bu sebeple bu iki boyutunu ön plana çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz.
11. Sünnetin tamamının gayri metluv vahiy olduğuna dair görüşe katılmıyoruz. Bilakis sünnetin büyük bir kısmının Hz. Peygamberin Kur'an’a dayalı içtihatları olduğunu, vahiy tarafından zimnen tastikinin, onların vahyi ürünü olduğu anlamına gelmeyeceğini savunuyoruz.
12. Sünneti – ve tabii Kur'an’ı – anlarken lafızcılığın aşılıp, lafzın altında yatan ilkelere inilmesi ve bunların günün şartları içerisinde yeniden yorumlanması taraftarıyız.
13. Sonuç itibarıyla sünneti reddetmediğimizi, ancak sünneti anlamada başvurulan hadislere eleştirel ve seçmeci yaklaştığımızı açıkça vurguluyoruz. B
u "doktirinler" tanıdık değilmi?
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
ÇELİŞİK HADİSLER

 
6- EN'AM :
116 - Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan seni Allah’
ın yolundan saptırırlar. Onlar sadece zanna uyuyorlar ve onlar sadece tahminde bulunup saçmalıyorlar.

10- YUNUS :

36- Onların çoğunluğu zandan başkasına uymaz. Doğrusu zan gerçek adına hiçbir şey ifade etmez. Şüphesiz Allah onların yaptıklarını bilendir.

49- HUCURAT :

Ey iman edenler! Zandan çok sakının çünkü zannın bir kısmı günahtır.

Ayetlerden insanların çoğunluğunun “zan”na uyduğunu fakat bunun bir şey ifade etmeyeceğini görüyoruz. Dini hadislere bina etmeye çalışmak; dini, “zan” gibi çürük bir temele bina etmektir. Oysa elimizde Kuran gibi her açıdan mucize, korunmuş, çelişkisiz, sapasağlam bir temelimiz vardır. Şimdi de aşağıda vereceğimiz on örnekten hareketle hadislerin kendi aralarındaki çelişkilerini ortaya koyup, başından beri söylediğimiz gibi hadislerin güvenilmezliğini ve dolayısıyla dinin temeli olamayacaklarını farklı bir açıdan görelim:

1- ORUÇLU İKEN KAN ALDIRILIR MI?

1. Çelişik Hadis:
“Kan aldırmak, yapanın da yaptıranın da orucunu bozar.”

Tirmizi Oruç 60; Ebu Davud Oruç 28; Buhari Oruç 32

2. Çelişik Hadis:
“Peygamber’imiz oruçlu iken kan aldırmışlardır.”

Ebu Davud Oruç 29-30; Tirmizi Oruç 59; Buhari Tıp 11

Peygamberimiz eğer kan aldırmanın orucu bozduğunu söyleseydi, hiç şüphesiz kendisi kan aldırmazdı. Üstelik Kuran’da orucu; yemek, içmek ve cinsel ilişkinin bozduğu geçer. Yani birinci çelişik hadis, ikinci hadisle olduğu gibi Kuran’la da çelişmektedir. Fakat “en doğru” denen altı hadis kitabının üçünden yaptığımız bu alıntılar, çelişik hadislerin “en doğru” kabul edilen kitaplara bile girdiğinin bir delilidir.

2- TUVALET HANGİ YÖNLERE KARŞI YAPILABİLİR?

1. Çelişik Hadis:
“Gerek küçük, gerek büyük tuvaletinizi yaparken kıbleye dönmeyin.”

Hanbel 3/12

2. Çelişik Hadis:
“Peygamberimiz bir takım insanlar küçük ve büyük tuvaletleri için kıbleye dönmeyi hoş karşılamadıklarından, bu bidatı (hurafeyi) kaldırmak için tuvaletini kıbleye doğru yaptırdı.”

Buhari 4/11

Bir hadiste kıbleye karşı tuvaleti yapmanın hurafe olduğu anlatılırken; diğer bir hadiste ise Peygamber “hurafe uygulayıcısı” olarak gösterilmiş oluyor. Görüldüğü gibi hadisleri Peygamber’e atfetmek aslında Peygamber’e iftira etmek demektir.

3- ORUÇLU İKEN HANIM ÖPÜLÜR MÜ?

1. Çelişik Hadis:
“Peygamber oruçlu iken hanımlarını öptü.”

İbn-i Kuteybe, Hadis Müdafası

2. Çelişik Hadis:
“Oruçluyken hanımını öpenin durumu sorulduğunda Peygamber; ‘Orucu bozulmuştur’ dedi.”

İbn-i Kuteybe, Hadis Müdafası

Bu hadisler aslında İbn-i Kuteybe’nin dışında kütübü sitte denilen meşhur altı hadis kitabında da vardır. Fakat bu hadislere, İbn-i Kuteybe’nin, çelişik ve mantıksız hadisleri zorlama yorumlarla kurtarmak çabasından ibaret olan eserinde de rastlayabilirsiniz. Eğer hadislerin mantıksızlığını ve çelişikliğini bu hadisleri savunan birinin eserinden öğrenmek istiyorsanız size İbn-i Kuteybe’nin “Hadis Müdafası” kitabını tavsiye ederiz. Bir hadise göre Peygamber oruçlu iken hanımını öpüyor, diğer hadis oruçlunun öpüşemeyeceğini söylüyor. Belli ki bu hadislerden en az biri uydurmadır. İkisini de doğru olarak kabul etmek; Peygamber’i, ne yaptığını bilmez, çelişkili hareketleri olan bir kişi gibi göstermektir. Bu yüzden Peygamber’e en büyük iltifat; hadisleri bir kenara bırakıp din adına yalnız Kuran’
ı esas almakla olur.

4- BİR NAMAZ İKİ KERE KILINIR MI?

1. Çelişik Hadis:
“Biriniz evinde namazı kılar da sonra namaz kılmakta olan imama yetişirse, onun arkasında namaza dursun. İkinci kıldığı onun için nafile olur.”

İbn-i Kuteybe, Hadis Müdafası

2. Çelişik Hadis:
“Bir namazı günde iki defa kılmayın.”

Ebu Davud 2/56

İkinci hadis hem birinci hadisle, hem de Kuran’la çelişir. Kuran’da namaz kılmak övülmüştür. Fazladan kılınan namazın ne zararı olabilir? Kimi durumlarda, kılınacak olan bir namazın kılınmamasına neden olacak bu hadis, kişilerin Allah’
ı daha çok anmasını engellemektedir.

5- KÜÇÜK TUVALET NASIL YAPILIR?

1. Çelişik Hadis:
“Kim size Peygamberimiz’in ayakta küçük tuvaletini yaptığını söylerse inanmayın.”

Süneni Nesei 1-2/25

2. Çelişik Hadis:
“Peygamberimiz bir kavmin süprüntüsüne varıp ayakta küçük tuvaletini yaptı.”

Buhari 1/167

Birinci hadisin anlattığı ve Kuran’da bahsedilmeyen bu uygulamanın; aslında dinsel bir anlam yüklenerek tartışılmasına hiç gerek olmamasına rağmen, geleneksel İslam anlayışında, sevap getiren bir uygulama gibi sunulduğunu görüyoruz. Peygamberimiz’in küçük tuvaleti ayakta yapmayı yasakladığı söylenen uydurmalara binaen, bazı kişilere rahatsızlık vermesi muhtemel olan oturarak tuvalet yapmaya “sünnet” denmiş ve bundan sevap umulmuştur.

6- SU NASIL İÇİLİR?

1. Çelişik Hadis:
“Peygamber ayakta su içilmesini yasakladı.”

Ebu Davud 4/No:3717

2. Çelişik Hadis:
“Peygamber’i sizin benim gibi ayakta su içerken gördüm.”

Ebu Davud 4/No:3718

Bu örnek hadislerdeki birinci hadis, kendisiyle çelişen ikinci hadis de olmasına rağmen daha çok itibar görmüştür. Günümüzde de geleneksel İslami yaklaşımı benimseyenlerin, suyu oturarak ve üç yudumda içtiklerini ve bundan da sevap beklediklerini görebiliriz.

7- AYBAŞILI KADIN CAMİYE GİREBİLİR Mİ?

1. Çelişik Hadis:
“Peygamberimiz caminin bahçesine girerek şöyle dedi: ‘
Şurası muhakkak ki cami ne cenabete, ne aybaşılıya helal değildir.’”

Müslim, Hayz 11; Ebu Davud, Taharet 104; Tirmizi, Taharet 101; Süneni Nesei, Hayz 18

2. Çelişik Hadis: “
Peygamber’in hanımı anlatıyor: ‘Peygamberimiz, bizden biri aybaşılı olduğu halde, onun kucağına başını koyar ve Kuran okurdu. Bizden birimiz aybaşılı iken camiye gidip Peygamber’e birşeyler götürürdük.’”

Süneni Nesei, Hayz

Bir hadise göre aybaşılı kadın camiye girebilirken, diğer hadise göre aybaşılı kadın camiye giremez. (Aybaşılı kadının ibadetlerden nasıl alıkonduğunu 35. bölümün 2. sorusunda, 36. bölümün namaz kısmında ve 21. bölümde inceleyeceğiz.)

8- HACDA İHRAMLI OLAN EVLENEBİLİR Mİ?

1. Çelişik Hadis:
“Peygamber Meymune ile evlendiği zaman her ikisi de ihramlıydı.”

Süneni Nesei, 5-6/179

2. Çelişik Hadis:

İhramlı olan bir kişi (hacda olan) ne evlenebilir, ne kız isteyebilir, ne de başkasının nikahını kıyabilir.”

Nesei 5,6/249

Kuran’da haccın nasıl yapılacağı açıklanmıştır. Kuran ile yetinmeyip, din, hadislere bina edilmeye kalkışılınca ortaya çıkan çelişkiler yumağı ortadadır.

9- ERKEKLERİN BALDIRI GÖZÜKEBİLİR Mİ?

1. Çelişik Hadis:
“Baldırları açık olan bir sahabeye Peygamberimiz rastlamış ve ‘Baldırlarını ört. Baldırlar da avret yerlerindendir.’ demiştir.”

Tehzibut Tezhip 2/69

2. Çelişik Hadis:
“Peygamber’imiz evde baldırları açık yan üstü yatıyorlardı. Ebu Bekir izin istedi Peygamber hiç istifini bozmadan izin verdi. Ömer istedi aynı şekilde ona da verdi.”

Hanbel 1/71

Hadislerden birine göre baldırları örtmek gerekir. Diğer hadiste ise Peygamber’in yanına birileri gelmesine rağmen baldırlarını örtmediği gözükür. Nitekim bazı mezhepler birinci hadisi alıp erkeklerin dizle göbek arasını örtmelerinin farz olduğu şeklindeki bir uydurma hükmü dine sokmuşlardır.

10- ÖLÜ HAYVANIN DERİSİ NE OLACAK?

1. Çelişik Hadis:
“Peygamberimiz; ‘Deri işlendi mi temiz olur’ dedi. Sonra ölü bir koyuna rast geldi ve ‘Onun derisinden faydalansanıza’ dedi.”

Buhari 72/30

2. Çelişik Hadis:
“Peygamberimiz ‘Ölü hayvanın ne derisinden ne de sinirinden faydalanınız.’ dedi.”

Hanbel 4/310,311

Kuran’a göre hayvan leşi yemek haramdır. Leşin derisinin haramlığına dair Kuran’da bir ifade yer almaz. Bu konuda alıntıladığımız iki hadisten birine göre leşin (ölü hayvanın) derisi kullanılamaz, diğerine göre ise kullanılabilir.

Elimizde çelişkisiz Kuran varken, çelişkiler yığınına dönmüş hadislerle uğraşmak bizi Kuran’dan uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramamıştır. Allah’
ın elçisi Peygamberimiz Hz. Muhammed, ahirette toplumundan şu şekilde şikayetçi olacaktır:


25- FURKAN :

30- Elçi de şöyle der; “Ey Rabbim, benim toplumum bu Kuranı
devre dışı tuttular.”
ALINTIDIR
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Hiç bir HADİS -haşa- çelişik değildir. Çelişik ve çarpık olan hadislere şaşı bakanların kendi kafalarıdır...

:good:
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara


TEKRARI ŞART OLDU:


Hani vaiz diye geçinen maskara şeyler var ya
Der ki bir tanesi peştahtayı yumruklayarak:
Dinle, dünya neyin üstünde duruyor hey avanak!
Yerin altında öküz var, onun altında balık;
Onun altında da bir zorlu deniz var kayalık,

öteden Kürd atılır: Doğru mu dersin be hoca?
Ne demek doğru mu dersin? Gidi cahil amuca!
Sözlerim basma değil yazma kitaptan tekmil
Kim inanmazsa kızıl kafir olur böylece bil.

Nebiye atf ile binlerce herze uydurdun.
Yıktın da dini mübini yeni bir din kurdun.
Doğrudan doğruya Kuran'dan alarak ilhamı.
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam'ı.

Mehmet Akif


 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Akif malesef Cemalettin Efgani'nin tilmizliğini yapan bir kimse.Sözüne hiçte itibar etmiyoruz.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Öküz ve Balık konusunu Bediüzzamanın Risalesinden nakille açıklamıştık ! Buna dair olan haberlerde anlamak isteyenlere "mecazi anlam" konusunu örnekleriyle açıklamıştı. Akif maalesef bilmediğibir konuda şiirle ahkâm kesmiş ! Şairlerden din öğrenilseydi herkes Akifi ; "Bazılarının İslâm Şairi zannetikleri..." şeklinde bir cümle ile eleştiren Necib Fazıl'dan din öğrenirdi !
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
Tabii..tabii...din şairlerden mi öğrenilirmiş....

öğrensen öğrensen şair filozoflardan öğreneceksin..
Dini..de , dinsizliği de şair filozoflardan öğrenmek gerek......
 
Üst