Cemaat Irkçılığı

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
Bedeniz, birçok akranım gibi, mevcut cemaatlerin hepsiyle şu veya bu şekilde ilintisi olmuş bir insanım. O yüzden de hiçbir cemaatin –hayat içindeki işlev ve fonksiyonları nedeniyle- vazgeçilebilir olduğuna inanmadım. Elbette ki her insan ancak kendi mizacına yakın olanda karar kılar. Bu fıtrîdir hem de meşrudur.
İrşad makamına ulaşanlar açısından problem yok. Onlar birbirlerini tanır, bilir ve hürmet ederler. Ama yazık ki onlar arasında var olan hürmet ve saygı tabana inmez.
Her cemaat lideri veya kurucusu, sağlam bir metanet, samimi bir taraftarlık, aşkın bir vecd ve bağlılık oluşturmak için, saliklerinden ‘kaynağa ve öze imtisal’ bekler. Bu her cemaatte kesinlikle vardır ve bir parça da makuldür.
Makuldür çünkü insan kalbi, ancak sürekli bir telkin ve tezkir ile sabitül hal olabilir. Nitekim Kur’an’ın uslubu da böyledir. Namazın farziyetine bir tek ayet yetebildiği halde 130 küsur ayette Kur’an, namaz kılmamızı telkin eder…
İnsan gibi onur sahibi bir varlığa, bu kadar hatırlatma, zahir bir bakışla haysiyet kırıcı bir haldir aslındı. Zira adam olana bir kere bir şey söylenir. Hâlbuki Kur’an bazı kavram ve emirleri sürekli tekrarlıyor. Demek ki insan tabiatı sürekli bir ikaz ve tembih ile ancak bir hal üzere kalabiliyor.
Cemaat kurucuları da bunun idrakindedir elbette. Olmasalar zaten cemaatleri de olmaz. Çünkü insanlar, dane-i hakikat bulunmadan birilerinin etrafında toplanmazlar. Mademki, bir cemaat vardır, muhakkak orada bir hakikat-i uzma da vardır… Dolayısıyla hiçbir cemaat, diğerini küçümseyemez, hakikatten mahrum sanamaz… O zatların telkinleri de kendi muhabbetlerini oluşturmak içindir, diğerlerine düşmanlık beslemek için değil…
* * *
Medya’da Said Nursi ismi etrafında başlayan tartışmalar münasebetiyle, Sıradışı programının yapımcısı ve sunucusu Turgay Güler kardeşim, beni konuyu tartışmak için programa çağırdı. Ben de ona, “Nur cemaat ve Said Nursi adına konuşacak yetkiye sahip değilim. Hem cemaate de mensup değilim. Onun talebelir var, salikleri var, beni okutacak kadar risalelerden haberdar insanlar var onları çağır” dedimse de ‘ben seni onu az çok bilen bir gazeteci olarak çağırıyorum’ deye ısrar etti.
Gittim. Niyetim, bildiğim kadarıyla, rejimin, Said Nursi’ye karşı neden bu kadar insafsız davrandığının gerekçelerini anlatmaktı. Ama öyle absürt, öyle tuhaf mailler geldi ki, bir ara cidden kızdım ve nerede ise itidalimi kaybedecektim.
Be kardeşim, biz Said Nursi ile diğer cemaat liderlerinin mukayesesini yapmıyoruz ki. Said Nursi gündemde, onun ismi etrafında kıyamet kopuyor, biz de bunun nedenlerini izah etmeye çalışıyoruz. Bunu yaparken de eserlerinden ve fikirlerinden söz ediyoruz…
Bunu yaparken, Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin küçük düşürmek gibi bir derdimiz yok ki hâşâ! Üstelik bendeniz, ilk dini tahsilimi, onun açtığı membalardan aldım. İlk hocam, Mehmet Süngü adında Süleyman Efendi (KS)’nin rahle-i tedrisinde yetişmiş bir zattır. Hala da her memlekete gittiğimde bulur, yaşımız birbirimize yakın olmasına rağmen elini öperim.

Bendeki emeği yüksektir. Şimdi, hangi haysiyet sahibi mümin, bizi imamsız, Kur’ansız bırakmamak için hayatını feda etmiş böyle hocalar yetiştirmiş o mübarek zatı dışlayabilir. O olmasaydı, uzun süre bu ülke insanları cenazelerini kaldıracak imam bulamayacaklardı…
Abdülhakim Aravasi ile Bediuzzaman fikir kavgası yapmışlar. Bu, ikinsin problmedir. Benim ne haddim ki ikisinin arasına gireyim. Keza Necip Fazıl’ın hangimiz üzerinde hakkı yoktur? Onun yolundan giden Salih Mirzabeyoğlunun bir hakikati yoktur kim diyebilir?
İskenderpaşa cemaati olmasaydı, o okulda iman hakikatleri yanında bu ümmetin siyasi işlerinin de görecek şu kadroları kim yetiştirecekti? Bugünkü iktidarda onların manevi gayreti yoktur kim diyebilir?
Ve bugün hayatı her bir tarafından sarmalayan, Kur’an’ın özünün anlaşılmasını sağlayan tasavvuf ehli zatlar olmasaydı, hele Menzil’de o makam oluşturulmasaydı, o bölgelerde meydana gelecek galeyanı kim yatıştırabilirdi…
Bu cemaatlerin her biri bir hakikate istinaden ayaktalar ve varlıklarını koruyorlar. İçinde öz ve manevi ‘bey’lik kokusu bulunmayan kovana arı gelmez.
İşte Fethullah Hoca, işte Adnan Hoca, işte Şeyh Nazım Kıbrisî… Hangisini yok sayabilirsiniz? Hangisini yok sayarsanız, hayatın bir alanını, rengini kaybedersiniz…
Ben cemaatleri, bir ordunun alay ve bölüklerine benzetiyorum. Bir ordu, kolordular, tugaylar, alaylar, bölükler, takımlar ve mangalara bölünür ki her bir zerresi hay ve diri olsun. Her bir nefer diğeriyle ilişkili ve bağlantılı olsun. Nasıl ki bu bölmeler, ayırımlar, birbirine hasım olmak için değildir, aksine birbirine daha çok yardım edebilmek ve birbirinin imdadına daha seri yetişebilmek içindir… Öyle de, İslam, mensuplarının mizaç ve algı kabiliyetlerine göre kümelenip, hayatı bütün yanlarıyla kucaklamalarını temin etmek için mezhep, meşreb ve mesleklere; yani cemaatlere bölünmelerine imkân tanımıştır. Bu da büyük bir rahmettir.
Ama maalesef, insanlarımız cemaat olgusunu, tıpkı, insanların ırk ırk, kabile kabile yaratılmasındaki hikmeti unutup, yardımlaşma yerine, ötekini yutarak beslenen bir ırkçılık faşizmine dönüştürdükleri gibi, diğer cemaatleri red etme gerekçesi yapıyorlar…
Ben biliyorum, Bediuzzaman’ın Süleyman Hilmi Tunahan’ı övdüğünü… Onun da ona hürmet ettiğini… Ben biliyorum Menzil şeyhlerinin Risale-i Nur’un iman dersi gibi okunmasını tavsiye ettiğini… Ve biliyorum, Bediuzzaman’ın, ‘Risale-i Nur 12 tarikatin muhassalasıdır’ dediğini…
Bediuzzaman’ın sena edilmesi, Tunahan hazretlerini küçültmez ki! Kim, Mahmud Efendi’nin, Muhammed Raşid hazretlerinin hakikatini inkar edebilir? Erenköy’deki nuraniyyeti kim karartabilir? Eden kendisine gece yapar…
Her cemaatin, kendi taraftarının ilgisini çekmek, bağlılığını canlı tutmak için telkinde bulunmaya hakkı var. Ama hiç birinin ötekinin hakikatine dil uzatma hakkı yoktur. Dil uzatanın Allah dilini önünde sonunda koparır.
Allah sayısız dil ve elhan ile zikredilmesinden memnun olmasaydı, böyle insanları çeşit çeşit mi yaratırdı sanıyorsunuz? Hatta her bir insan kendi zatında münferit olduğuna göre, hiçbir insanın İlah algısı asla diğerinin algısıyla birebir aynı olmadığına göre, demek Rabbül âlemin, her bir insanın gözünden farklı bir şekilde mahiyetini temaşa etmeyi sevmiş ki bunu böyle yapmış…
Cemaatler ve mensuplar da öyle bakmalı. Mesela, Nazım Kıbrisi hazretleri olmasaydı, belki milyonlarca insanın İslam ile buluşması mümkün olmayacaktı. Belki Enver Ören olmasıydı, bir yığın insanın iman dairesine girmesi mümkün olmayacaktı… Aynı şekilde Bediuzzaman, Fethullah Hoca, Adnan Hoca, Muhammed Raşid, Abdülbaki, Mahmut Hoca, Esat Hoca, Topbaş efendi, Muzaffer Ozak… ve daha ismini anamadığım mürşitler, hocalar, şeyhler meşayihler… bunlar olmasalardı, bu asrın başında bir anda tepemizden inen karanlıktan kim bizi aydınlığa çıkaracaktı?
‘Allah inanların velisidir. Onları zulmetten aydınlığa çıkarır’ ayetinde olduğu gibi, onların her biri, bu asrın başında batının desiseleriyle içine düşürüldüğümüz Tağut karanlığından bizi çıkarıp aydınlığa taşıyan Rahmani eller oldular. Bir mümin bir âleme bedel iken ‘şu az kurtardı bu çok kurtardı’ deme hakkımız var mı? Hangisinin ‘hakikati yoktur’ veya ‘şu şundan fazladır’ veya ‘eksiktir’ diyebilirsiniz.
Ben Bediuzzaman’ın meşrebini severim, siz Tunahan hazretlerinin… Öteki Arvasi’nin yolundan gider, bir başkası da tarikat yolunu sever. Kimisi Kadiridir kimisi Nakşi, kimisi Halvetidir, kimise Melami. Kimisi Cerrahi…
Hepimiz ‘Allah bir peygamber hak’ diyoruz. Hepimiz, İslamın o büyük cadde-i kübrasında gittiğimize göre, beis yok. Kimimizin arabası hızlı kimimizin yavaş olabilir; ama gidiyoruz işte elhamdülillah. Onlar bizi fitneler çağında bu yola ilettiler. Allah ömürlerine ömür, maneviyatlarına feyiz katsın… Her meşrebin mutlaka bir dane-i hakikati vardır ki insanlar orada toplanıp hayat buluyorlar. Hangisine dil uzatsanız, gaybın eli dilinizi koparır…
El-Hakku ya’lu vela yu’la aleyh… Zaman en büyük müfessirdir, her şeyin ve herkesin hakikatini zahir eder. Ve dünya adildir; kimsenin hakkını kimsede bırakmaz…
O yüzden, siz siz olun, cemaatinize sevginizi, diğer cemaatlere buğz etme üzerine bina etmeyin. Siz hak üzere iseniz, başkasının sapıklığı size zarar vermez. Siz sapıklık içinde iseniz, başkalarına küfrederek, hakikate varamazsınız. Cemaat ırkçılığı en az kavmiyetçilik/ırkçılık kadar murdar ve merduttur…
Mehmet Ali Bulut / Haber 7
[email protected]
 

yosika

Doçent
Katılım
4 Kas 2007
Mesajlar
594
Tepkime puanı
52
Puanları
0
Gerçek manada cemaatin ne olduğunu kavran böyle bir gaflete düşmez sanırım.
ama genelde çok rastlanır bir durum,bir yarış gibi,ben şuyum ben buyum ,sizde bu yanlış vesaire,tarzında kutuplaşmalar.
Rabbim hepimizi farklı yollarda,farklı yaşam şekilleriyle merhametiyle hayırlı olan şekilde ulaştırsın.
Biz hepimiz bir tek cemaatiz.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
O yüzden, siz siz olun, cemaatinize sevginizi, diğer cemaatlere buğz etme üzerine bina etmeyin. Siz hak üzere iseniz, başkasının sapıklığı size zarar vermez. Siz sapıklık içinde iseniz, başkalarına küfrederek, hakikate varamazsınız. Cemaat ırkçılığı en az kavmiyetçilik/ırkçılık kadar murdar ve merduttur…

Özellikle şu son paragraf oldukça çarpıcı...

müthiş bir analiz ve yazı...
 

forumdayim

Profesör
Katılım
7 Eyl 2009
Mesajlar
1,156
Tepkime puanı
29
Puanları
0
Konum
almanya
eger mesele benim cemaatim senin cematini ezer meselesiyse yaziklar olsun bu davayi güdenlere...

ama ben sahsim adina söylüyorum , benim tek hedefim ehli sünneti savunmak... bunu savunurkende ille herkesin ehlisünnet olacak diyede bir iddeam yoktur... yanliz bir ricam ehlisünnet olmiyanlarda merce olmadiklarini ya söylesinler yada sussunlar... hem ehlisünnet disi görüsleri savunup hemde ehlisünnetim diyenlerle uygarca mücadelem devam eder...
selametle...
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Öyle olsun..

Başka ne denir ki yazara? Cemaat ırkçılıkları yokmuş.
 

Bîçâre

Profesör
Katılım
23 Şub 2008
Mesajlar
951
Tepkime puanı
57
Puanları
0
Konum
Simeranya...
Hoşlanmayacaklar olsa da gayet isabetli bir yazı. Nedense kendi cemiyetine paye biçen ve başka cemiyetlerin kusurlarıyla ilgilenenler "ümmet" kavramından pek haz etmiyorlar, ümmetin nabzının kendi cemiyetlerinde attığını en doğru, en iyi, en güzel yerin orası olduğunu zannediyorlar. Dileriz değişir... Dün benzer şeyler söylemiştik başka bir konuda... (http://www.ihvanforum.org/risale-i-nur/62599-nurculuk-tarikat-degil-cemaattir/#post621189)
 

ihvan23

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
3,539
Tepkime puanı
220
Puanları
0
ara sıra takip ederim yazarımızı,Ehl-i Sünnet dışına hiç çıkmaz Yetiştiği yere bakılırsa,bu yazıdan kimse kendine paye çıkarmasın.şii ler bu katagoriye girmez,mezhepsizler girmez,vehhabiler girmez.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Mehmet Ali Bulut'tan ilginç bir kıyas:

Yine de merak ettim. Niye kıskanmış olabilir diye (Şeyh Nazım hz.lerinden bahsediyor. Piri fani olmuş bir zat, Bulut'a göre hala kıskançlık krizlerine girebiliyormuş. Hem de bahsettiği, Allah'ın sevgili kullarından biri olduğuna inanılan Şeyh Nazım hz.leri), Mübarek Google efendiye sordum ve anladım. Çünkü “Nazım Kıbrısi” diye sorguladığımda, 3 bin 440 sayfa karşıma çıktı. “Şeyh Nazım Kıbrısi” diye sorguladım ise bu kere de 4 bin 230 sayfa ile karşılaştım.

Merakım daha da arttı. Acaba Bediuzzaman, Fethullah Gülen veya Risale-i Nur ekolünün bir başka mecrası olan Adnan Oktar’ı sorgulasam ne çıkacak karşıma. Mesela Risale-i Nur ile ilgili kaç site var veya kaç sayfada ondan söz edilmiş, merak ettim sordum. İşte size sonuçlar:

“Said Nursi”: 199 bin sayfa.

“Bediuzzaman”: 156 bin sayfa

“Bediuzzaman Said Nursi” 135 bin

“risalei nur” : 4 milyon

“Risale-i Nur” 2 milyon 610 bin

“Fethullah Gülen” : 2 milyon 110 bin

“fethullah Gülen” 2 milyon 480 bin

“Adnan Oktar” 532 bin

“Harun Yahya” 213 bin

---

Şimdi anlat dur Bulut cenapları...

Kıyas konusunda geri durmazlar, cevaplarını alınca da ittihad, kardeşlik türküleri tutturup, neden bu çelişme deyip su üstüne çıkmaya çalışırlar. Sübhanallah..
 

yosika

Doçent
Katılım
4 Kas 2007
Mesajlar
594
Tepkime puanı
52
Puanları
0
yukarıdaki istatiskler değişiyor,teknik açıdan sebebini bilmiyorum ama doğru değl. Çkacağmz sonuca gôre önem arz etse gerek !
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Mehmet Ali Bulut
Sen geçmişi unut
Karala bir şeyler
Okurları uyut!

Yok öyle yağma! "Tek akıllı benim" mi zannettin? Yoksa hem böyle yazar hem de yine aynen devam ederiz mi diyorsun? Diyor isen haklısın, sana ve sen gibilere inanacak çok. Garip ama öyle..
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Cemaat ırkçılığı / Mehmet Ali BULUT

Cemaat ırkçılığı / Mehmet Ali BULUT




haber7.com

08 Ekim 2009

56 yorum

7,934 okunma




Bendeniz, birçok akranım gibi, mevcut cemaatlerin hepsiyle şu veya bu şekilde ilintisi olmuş bir insanım. O yüzden de hiçbir cemaatin –hayat içindeki işlev ve fonksiyonları nedeniyle- vazgeçilebilir olduğuna inanmadım. Elbette ki her insan ancak kendi mizacına yakın olanda karar kılar. Bu fıtrîdir hem de meşrudur.



İrşad makamına ulaşanlar açısından problem yok. Onlar birbirlerini tanır, bilir ve hürmet ederler. Ama yazık ki onlar arasında var olan hürmet ve saygı tabana inmez.



Her cemaat lideri veya kurucusu, sağlam bir metanet, samimi bir taraftarlık, aşkın bir vecd ve bağlılık oluşturmak için, saliklerinden ‘kaynağa ve öze imtisal’ bekler. Bu her cemaatte kesinlikle vardır ve bir parça da makuldür.



Makuldür çünkü insan kalbi, ancak sürekli bir telkin ve tezkir ile sabitül hal olabilir. Nitekim Kur’an’ın uslubu da böyledir. Namazın farziyetine bir tek ayet yetebildiği halde 130 küsur ayette Kur’an, namaz kılmamızı telkin eder…



İnsan gibi onur sahibi bir varlığa, bu kadar hatırlatma, zahir bir bakışla haysiyet kırıcı bir haldir aslındı. Zira adam olana bir kere bir şey söylenir. Hâlbuki Kur’an bazı kavram ve emirleri sürekli tekrarlıyor. Demek ki insan tabiatı sürekli bir ikaz ve tembih ile ancak bir hal üzere kalabiliyor.



Cemaat kurucuları da bunun idrakindedir elbette. Olmasalar zaten cemaatleri de olmaz. Çünkü insanlar, dane-i hakikat bulunmadan birilerinin etrafında toplanmazlar. Madem ki, bir cemaat vardır, muhakkak orada bir hakikat-i uzma da vardır… Dolayısıyla hiçbir cemaat, diğerini küçümseyemez, hakikatten mahrum sanamaz… O zatların telkinleri de kendi muhabbetlerini oluşturmak içindir, diğerlerine düşmanlık beslemek için değil…


* * *


Medya’da Said Nursi ismi etrafında başlayan tartışmalar münasebetiyle, Sıradışı programının yapımcısı ve sunucusu Turgay Güler kardeşim, beni konuyu tartışmak için programa çağırdı. Ben de ona, “Nur cemaat ve Said Nursi adına konuşacak yetkiye sahip değilim. Hem cemaate de mensup değilim. Onun talebelir var, salikleri var, beni okutacak kadar risalelerden haberdar insanlar var onları çağır” dedimse de ‘ben seni onu az çok bilen bir gazeteci olarak çağırıyorum’ deye ısrar etti.



Gittim. Niyetim, bildiğim kadarıyla, rejimin, Said Nursi’ye karşı neden bu kadar insafsız davrandığının gerekçelerini anlatmaktı. Ama öyle absürt, öyle tuhaf mailler geldi ki, bir ara cidden kızdım ve nerede ise itidalimi kaybedecektim.



Be kardeşim, biz Said Nursi ile diğer cemaat liderlerinin mukayesesini yapmıyoruz ki. Said Nursi gündemde, onun ismi etrafında kıyamet kopuyor, biz de bunun nedenlerini izah etmeye çalışıyoruz. Bunu yaparken de eserlerinden ve fikirlerinden söz ediyoruz…



Bunu yaparken, Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin küçük düşürmek gibi bir derdimiz yok ki hâşâ! Üstelik bendeniz, ilk dini tahsilimi, onun açtığı membalardan aldım. İlk hocam, Mehmet Süngü adında Süleyman Efendi (KS)’nin rahle-i tedrisinde yetişmiş bir zattır. Hala da her memlekete gittiğimde bulur, yaşımız birbirimize yakın olmasına rağmen elini öperim.


Bendeki emeği yüksektir. Şimdi, hangi haysiyet sahibi mümin, bizi imamsız, Kur’ansız bırakmamak için hayatını feda etmiş böyle hocalar yetiştirmiş o mübarek zatı dışlayabilir. O olmasaydı, uzun süre bu ülke insanları cenazelerini kaldıracak imam bulamayacaklardı…



Abdülhakim Arvasi ile Bediuzzaman fikir kavgası yapmışlar. Bu, ikisinin problemidir. Benim ne haddim ki ikisinin arasına gireyim. Keza Necip Fazıl’ın hangimiz üzerinde hakkı yoktur? Onun yolundan giden Salih Mirzabeyoğlunun bir hakikati yoktur kim diyebilir?

İskenderpaşa cemaati olmasaydı, o okulda iman hakikatleri yanında bu ümmetin siyasi işlerinin de görecek şu kadroları kim yetiştirecekti? Bugünkü iktidarda onların manevi gayreti yoktur kim diyebilir?




Ve bugün hayatı her bir tarafından sarmalayan, Kur’an’ın özünün anlaşılmasını sağlayan tasavvuf ehli zatlar olmasaydı, hele Menzil’de o makam oluşturulmasaydı, o bölgelerde meydana gelecek galeyanı kim yatıştırabilirdi…



Bu cemaatlerin her biri bir hakikate istinaden ayaktalar ve varlıklarını koruyorlar. İçinde öz ve manevi ‘bey’lik kokusu bulunmayan kovana arı gelmez.



İşte Fethullah Hoca, işte Adnan Hoca, işte Şeyh Nazım Kıbrisî… Hangisini yok sayabilirsiniz? Hangisini yok sayarsanız, hayatın bir alanını, rengini kaybedersiniz…



Ben cemaatleri, bir ordunun alay ve bölüklerine benzetiyorum. Bir ordu, kolordular, tugaylar, alaylar, bölükler, takımlar ve mangalara bölünür ki her bir zerresi hay ve diri olsun. Her bir nefer diğeriyle ilişkili ve bağlantılı olsun. Nasıl ki bu bölmeler, ayırımlar, birbirine hasım olmak için değildir, aksine birbirine daha çok yardım edebilmek ve birbirinin imdadına daha seri yetişebilmek içindir… Öyle de, İslam, mensuplarının mizaç ve algı kabiliyetlerine göre kümelenip, hayatı bütün yanlarıyla kucaklamalarını temin etmek için mezhep, meşreb ve mesleklere; yani cemaatlere bölünmelerine imkân tanımıştır. Bu da büyük bir rahmettir.



Ama maalesef, insanlarımız cemaat olgusunu, tıpkı, insanların ırk ırk, kabile kabile yaratılmasındaki hikmeti unutup, yardımlaşma yerine, ötekini yutarak beslenen bir ırkçılık faşizmine dönüştürdükleri gibi, diğer cemaatleri red etme gerekçesi yapıyorlar…



Ben biliyorum, Bediuzzaman’ın Süleyman Hilmi Tunahan’ı övdüğünü… Onun da ona hürmet ettiğini… Ben biliyorum Menzil şeyhlerinin Risale-i Nur’un iman dersi gibi okunmasını tavsiye ettiğini… Ve biliyorum, Bediuzzaman’ın, ‘Risale-i Nur 12 tarikatin muhassalasıdır’ dediğini…



Bediuzzaman’ın sena edilmesi, Tunahan hazretlerini küçültmez ki! Kim, Mahmud Efendi’nin, Muhammed Raşid hazretlerinin hakikatini inkar edebilir? Erenköy’deki nuraniyyeti kim karartabilir? Eden kendisine gece yapar…



Her cemaatin, kendi taraftarının ilgisini çekmek, bağlılığını canlı tutmak için telkinde bulunmaya hakkı var. Ama hiç birinin ötekinin hakikatine dil uzatma hakkı yoktur. Dil uzatanın Allah dilini önünde sonunda koparır.


Allah sayısız dil ve elhan ile zikredilmesinden memnun olmasaydı, böyle insanları çeşit çeşit mi yaratırdı sanıyorsunuz? Hatta her bir insan kendi zatında münferit olduğuna göre, hiçbir insanın İlah algısı asla diğerinin algısıyla birebir aynı olmadığına göre, demek Rabbül âlemin, her bir insanın gözünden farklı bir şekilde mahiyetini temaşa etmeyi sevmiş ki bunu böyle yapmış…



Cemaatler ve mensuplar da öyle bakmalı. Mesela, Nazım Kıbrisi hazretleri olmasaydı, belki milyonlarca insanın İslam ile buluşması mümkün olmayacaktı.



Belki Enver Ören olmasıydı, bir yığın insanın iman dairesine girmesi mümkün olmayacaktı… Aynı şekilde Bediuzzaman, Fethullah Hoca, Adnan Hoca, Muhammed Raşid, Abdülbaki, Mahmut Hoca, Esat Hoca, Topbaş efendi, Muzaffer Ozak… ve daha ismini anamadığım mürşitler, hocalar, şeyhler meşayihler… bunlar olmasalardı, bu asrın başında bir anda tepemizden inen karanlıktan kim bizi aydınlığa çıkaracaktı?

‘Allah inananların velisidir. Onları zulmetten aydınlığa çıkarır’ ayetinde olduğu gibi, onların her biri, bu asrın başında batının desiseleriyle içine düşürüldüğümüz Tağut karanlığından bizi çıkarıp aydınlığa taşıyan Rahmani eller oldular. Bir mümin bir âleme bedel iken ‘şu az kurtardı bu çok kurtardı’ deme hakkımız var mı? Hangisinin ‘hakikati yoktur’ veya ‘şu şundan fazladır’ veya ‘eksiktir’ diyebilirsiniz.




Ben Bediuzzaman’ın meşrebini severim, siz Tunahan hazretlerinin… Öteki Arvasi’nin yolundan gider, bir başkası da tarikat yolunu sever. Kimisi Kadiridir kimisi Nakşi, kimisi Halvetidir, kimise Melami. Kimisi Cerrahi…



Hepimiz ‘Allah bir peygamber hak’ diyoruz. Hepimiz, İslamın o büyük cadde-i kübrasında gittiğimize göre, beis yok. Kimimizin arabası hızlı kimimizin yavaş olabilir; ama gidiyoruz işte elhamdülillah. Onlar bizi fitneler çağında bu yola ilettiler. ALLAH ömürlerine ömür, maneviyatlarına feyiz katsın… Her meşrebin mutlaka bir dane-i hakikati vardır ki insanlar orada toplanıp hayat buluyorlar. Hangisine dil uzatsanız, gaybın eli dilinizi koparır…

El-Hakku ya’lu vela yu’la aleyh Zaman en büyük müfessirdir, her şeyin ve herkesin hakikatini zahir eder. Ve dünya adildir; kimsenin hakkını kimsede bırakmaz…




O yüzden, siz siz olun, cemaatinize sevginizi, diğer cemaatlere buğz etme üzerine bina etmeyin. Siz hak üzere iseniz, başkasının sapıklığı size zarar vermez. Siz sapıklık içinde iseniz, başkalarına küfrederek, hakikate varamazsınız.

Cemaat ırkçılığı en az kavmiyetçilik/ırkçılık kadar murdar ve merduttur…


[email protected]


Mehmet Ali Bulut / Haber 7

 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Konunun ilk mesajı ve açılma sebebi zaten budur. Tekrar yayınlanmış. Biz de düşüncelerimizi tekrar mı yazalım yoksa mesajlarımız geçmişe bakılıp konu içerisinde okunur mu :)
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Konunun ilk mesajı ve açılma sebebi zaten budur. Tekrar yayınlanmış. Biz de düşüncelerimizi tekrar mı yazalım yoksa mesajlarımız geçmişe bakılıp konu içerisinde okunur mu :)

: )

bu konuyu ayyrı konu halinde tekraran açmışım (açılmış olduğunu görmeden )


bu konunun güncellmesi olsun açısından konuyu silmek yerine birleştirmiştim..

şimdi bu açıklamadan sonra yorumunuzu ister tekrardan yazın ister başka yönteme başvurun..

selam ile..
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Özetleyeyim düşüncemi :)

"Ele verir talkını, kendi yutar salkımı"
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Bu yazı zahiren sanki çok iyi niyetle yazılmış ve --birlik-- mesajı veriyormuş gibi bir hava veriyorken tahkik edilince hiç te öyle olmadığı anlaşılıyor! Şöyle ki: Bir defa herkese sanki bir mavi boncuk sunma gibi bir gayret gözlemleniyor ! İkincisi, bazı sırat-ı müstakim üzerinde bir hayat sürmüş olan İslâm büyüklerinin eleştirildiği değerlendirmesi doğru değil ! Ama, bu büyükleri istismar ederek yanlış bir yol tutturmuşların eleştirileri birçok insana göre de haklı bir eleştiridir. Yanlış bir yol tutturanlara ***Arkadaş ! yanlış bir yol tutturmuşsun, diyanetini harab ediyorsun ?*** şeklinde ikaz ve uyarı neden yapılmasın ki ? Bilâkis, böyle bir uyarı yapılmaldır diye düşünüyoruz. Başlıktaki --Cemaat Irkçılığı-- tamlaması da doğru bir tanımalma değil. Çünkü, *cemaat* bir kavim vaya ırk değil ki, ırkçılığı olsun ! **Cemaat Taassubu, Cemaat Tarafgirliği, Cemaat Fanatikliği-- tabirleri olabilir de *Cemaat Irkçılığı* olmaz...Ayrıca son paragraftaki şu cümlede ---Siz sapıklık içinde iseniz, başkalarına küfrederek, hakikate varamazsınız!--- bir sürç-ü anlatım düşüklüğü ve yanlışlığı olmuş. Çünkü, sapıklık içinde olan insan zaten hiçbir zaman hakikate ulaşamaz ki !.., Zaten sapıklık içindedir. Ve küfrederek de hiçbir zaman da hakikate ulaşılamaz !Vesselâm.
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Bu Çeşmeden Müslümanların Su İçmesi Haramdır

Vaktiyle uyanık bir müslüman, caminin önüne bir çeşme yaptırır. Çeşmenin üzerine de kocaman bir levha şeklinde; 'Bu çeşmeden müslümanların su içmesi haramdır' ibaresini yazdırıp astırır.


Bu tuhaf olay önce kadıya sonra da padişaha kadar ulaşır. Adamı çağırırlar:

"Sen caminin önüne çeşme yaptırmışşın. Bir de üzerine şöyle şöyle bir yazı yazdırmışşın. Seni bozguncu herif!" diye de adamcağıza çıkışırlar.

Adam padişahın huzurunda:

"Durun hele efendim, arz edeyim..." der, "bir de beni dinleyin. Ben bunu bir meseleyi anlatmak için yaptım. Bakın bugün cumartesidir, gidin havradan bir yahudi hahamını alıp getirin."

Padişahın emriyle giderler, hahamı alıp getirirler. Bütün Yahudi cemaati, hahamın arkasından gelir:

"Bu bizim din adamımızdır. Bize nasihat ediyor, vaaz veriyordu. Kanuna aykırı bir şey söylemedi ki, alıp buraya getirdiniz" derler.

Çeşme yapan adam: "Bırakın gitsin" der. Bırakırlar Hahamı!

Sonra adam:

"Ertesi gün Pazar. Gidin kiliseden birde papazı alıp getirin" der, giderler papazı da getirirler. Ayni şekilde bütün hıristiyan cemaati papazla birlikte gelirler ve:

"Bu bizim din adamımızdır. Bize vaaz ediyordu. Kanuna muhalif bir şey söylemedi, bırakın" derler.

Çeşme yaptıran adam: "Bırakın gitsin" der. Ve sonra yine:

"Bu gün de şehrin en büyük camisi olan şu çeşme yaptırdığım caminin hocasını vaaz ederken kürsüden indirip getirin" der.

Giderler, hocayı kürsüden indirip getirirler. Bir de bakarlar ki, hoca iki polisin ortasında tek başına tıpış tıpış geliyor. Camide ise cemaat bir birbirleriyle homurdanıyorlar :

-Gördün mü?.. İşte böyle yaparlar!.. Senin ne işin var siyasette?.. Sen hoca adamsın!.. Kıyamet hocalardan kopacak!.. Ağzını tutsaydın!..

derlerken çeşmeyi yaptıran adamcağız:

"Gördünüz mü? İşte ben bunu anlatmak istedim. Müslümanların bu halleriyle çeşmeden su içmeleri reva mıdır?"
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Öyle olsun..

Başka ne denir ki yazara? Cemaat ırkçılıkları yokmuş.

Mehmet Ali Bulut
Sen geçmişi unut
Karala bir şeyler
Okurları uyut!

Yok öyle yağma! "Tek akıllı benim" mi zannettin? Yoksa hem böyle yazar hem de yine aynen devam ederiz mi diyorsun? Diyor isen haklısın, sana ve sen gibilere inanacak çok. Garip ama öyle..

Konunun ilk mesajı ve açılma sebebi zaten budur. Tekrar yayınlanmış. Biz de düşüncelerimizi tekrar mı yazalım yoksa mesajlarımız geçmişe bakılıp konu içerisinde okunur mu :)

Özetleyeyim düşüncemi :)

"Ele verir talkını, kendi yutar salkımı"

Talib

Size daha önce TARAFGİR siniz diyorsum.

Şimdi bu kişinin kullandığı kelimeyide kullanayım.

Siz Bir Cemeate ve Bir Siyasi partiye karşı TARAFGİR temelli IRKÇIsınız.

Çünkü mesajlarınızın % 90 ı bu ana fikirde.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Mehmet Ali Bulut'un ne olduğunu önceki bir yazısında gördük agbi. Senin o yazıya çıkışman lazımdı ama bana çatıyorsun. Bir daha oku ondan sonra değerlendir Bulut'u:

Yine de merak ettim. Niye kıskanmış olabilir diye (Şeyh Nazım hz.lerinden bahsediyor. Piri fani olmuş bir zat, Bulut'a göre hala kıskançlık krizlerine girebiliyormuş. Hem de bahsettiği, Allah'ın sevgili kullarından biri olduğuna inanılan Şeyh Nazım hz.leri), Mübarek Google efendiye sordum ve anladım. Çünkü “Nazım Kıbrısi” diye sorguladığımda, 3 bin 440 sayfa karşıma çıktı. “Şeyh Nazım Kıbrısi” diye sorguladım ise bu kere de 4 bin 230 sayfa ile karşılaştım.

Merakım daha da arttı. Acaba Bediuzzaman, Fethullah Gülen veya Risale-i Nur ekolünün bir başka mecrası olan Adnan Oktar’ı sorgulasam ne çıkacak karşıma. Mesela Risale-i Nur ile ilgili kaç site var veya kaç sayfada ondan söz edilmiş, merak ettim sordum. İşte size sonuçlar:

“Said Nursi”: 199 bin sayfa.

“Bediuzzaman”: 156 bin sayfa

“Bediuzzaman Said Nursi” 135 bin

“risalei nur” : 4 milyon

“Risale-i Nur” 2 milyon 610 bin

“Fethullah Gülen” : 2 milyon 110 bin

“fethullah Gülen” 2 milyon 480 bin

“Adnan Oktar” 532 bin

“Harun Yahya” 213 bin


İşte bulut bu. Daha ne diyeceksin merak ediyorum.

Bu yapmış olduğu kıyas akıllı adam işi mi yoksa ne işi buradakilere bırakıyorum.
 
Üst