insanlık yerleşik hayata geçişle başlamadı. yerleşik hayata geçiş, yani çiftçi toplumuna geçiş topu topu 10 bin yıllık bir geçmişe sahip. oysa insanlık ondan önce 2 milyon yıl boyunca avcı-toplayıcı göçebe hayatı yaşadı. halen de böyle yaşamaya devam eden topluluklar var. aborjin'ler, amazon'lardaki yerliler, afrika'daki kabileler, eskimo'lar vb...
ama sanki doğal, normal ve ebedî olanı yerleşik toplummuş gibi algılanıyor bugün. avcı-toplayıcı topluluklar, gelişememiş, geri kalmış, ilkel topluluklar olarak algılanıyor. onların, insanlığın asıl büyük ve doğal temsilcileri olduğu bilinmiyor.
oysa gerçekte, çok uzun bir süre insanlık, tıpkı diğer hayvanlar gibi, doğadan bulduklarını tüketen, kendi doğal sınırlarında yaşayan ve başka topluluklara tahakküm kurmayan bir hayat sürdürüyor. bulduğu ve beslenebildiği kadar çoğalabiliyor. nüfus yasasına tâbi oluyor. olduğu zamanlar nüfusu artıyor, olmadığında nüfusu azalıyor.
sonra toprağı ekip biçmeyi ve çiftçiliği öğreniyor. bu da artı ürünü, nüfus artışını, yerleşik hayata geçişi ve giderek yeni tarım alanları açmayı ve bu nedenle de başka insan topluluklarını ve diğer canlı türlerini ortadan kaldırmayı, yerinden etmeyi getiriyor.
aradan geçen 10 bin yılda milyonlarca canlı türü ve göçebe insan topluluğu bu nedenle yok oluyor.
avcı-toplayıcı insan toplulukları, kendi yaşam alanlarına müdahale eden ve kendilerini kaçıran, ortadan kaldıran bu çiftçi toplulukları, tanrıların bilgisini çalmakla suçluyorlar. nerede, ne yetişeceğine, nereden hangi ürünlerin alacağına, kimlerin yaşayıp kimlerin öleceğine karar verme yetkisi tanrınındır, oysa çiftçi topluluklar buna karar verip uyguluyorlar diye düşünüyorlar.
adem ile havva, cennet'den, kendilerine yasaklanmış tek ağacın, bilgi ağacının meyvesini yedikleri ve böylece tanrıların bilgisine sahip oldukları için kovuluyorlar. bilgi ağacı, yani yaratmanın bilgisi. avcı-toplayıcı insanların gözünden çiftçilerin hikayesi.
kabil çiftçidir, kardeşi habil ise çoban, yani hayvancılıkla geçinir. babaları adem habil'in hediyesini beğenir, kabil kıskanır ve kardeşini öldürür.
hasis ve zalim kabil'e karşılık, haklı ve mağdur habil. öykü yine avcılıkla, hayvancılıkla geçinen toplulukların gözünden yazılmıştır.
iki öyküyü de yerleşik çiftçi toplumlar sonradan benimsemiştir. anlamlarını unutmuşlar tabii. başka toplumların gözünde nasıl algılandıklarını, öykünün aslında neyi temsil ettiğini unutmuşlar.
Not: "adem" insan demek, "havva" ise hayat. ekip biçmeyi öğrenerek hayatı kontrolü altına alan çiftçi toplumunu iyi anlatıyor.
Not-2: yazdıklarım, ismail adlı romandan öğrendiklerimdir. bu kitabı yeni okudum. tavsiye ederim.
ama sanki doğal, normal ve ebedî olanı yerleşik toplummuş gibi algılanıyor bugün. avcı-toplayıcı topluluklar, gelişememiş, geri kalmış, ilkel topluluklar olarak algılanıyor. onların, insanlığın asıl büyük ve doğal temsilcileri olduğu bilinmiyor.
oysa gerçekte, çok uzun bir süre insanlık, tıpkı diğer hayvanlar gibi, doğadan bulduklarını tüketen, kendi doğal sınırlarında yaşayan ve başka topluluklara tahakküm kurmayan bir hayat sürdürüyor. bulduğu ve beslenebildiği kadar çoğalabiliyor. nüfus yasasına tâbi oluyor. olduğu zamanlar nüfusu artıyor, olmadığında nüfusu azalıyor.
sonra toprağı ekip biçmeyi ve çiftçiliği öğreniyor. bu da artı ürünü, nüfus artışını, yerleşik hayata geçişi ve giderek yeni tarım alanları açmayı ve bu nedenle de başka insan topluluklarını ve diğer canlı türlerini ortadan kaldırmayı, yerinden etmeyi getiriyor.
aradan geçen 10 bin yılda milyonlarca canlı türü ve göçebe insan topluluğu bu nedenle yok oluyor.
avcı-toplayıcı insan toplulukları, kendi yaşam alanlarına müdahale eden ve kendilerini kaçıran, ortadan kaldıran bu çiftçi toplulukları, tanrıların bilgisini çalmakla suçluyorlar. nerede, ne yetişeceğine, nereden hangi ürünlerin alacağına, kimlerin yaşayıp kimlerin öleceğine karar verme yetkisi tanrınındır, oysa çiftçi topluluklar buna karar verip uyguluyorlar diye düşünüyorlar.
adem ile havva, cennet'den, kendilerine yasaklanmış tek ağacın, bilgi ağacının meyvesini yedikleri ve böylece tanrıların bilgisine sahip oldukları için kovuluyorlar. bilgi ağacı, yani yaratmanın bilgisi. avcı-toplayıcı insanların gözünden çiftçilerin hikayesi.
kabil çiftçidir, kardeşi habil ise çoban, yani hayvancılıkla geçinir. babaları adem habil'in hediyesini beğenir, kabil kıskanır ve kardeşini öldürür.
hasis ve zalim kabil'e karşılık, haklı ve mağdur habil. öykü yine avcılıkla, hayvancılıkla geçinen toplulukların gözünden yazılmıştır.
iki öyküyü de yerleşik çiftçi toplumlar sonradan benimsemiştir. anlamlarını unutmuşlar tabii. başka toplumların gözünde nasıl algılandıklarını, öykünün aslında neyi temsil ettiğini unutmuşlar.
Not: "adem" insan demek, "havva" ise hayat. ekip biçmeyi öğrenerek hayatı kontrolü altına alan çiftçi toplumunu iyi anlatıyor.
Not-2: yazdıklarım, ismail adlı romandan öğrendiklerimdir. bu kitabı yeni okudum. tavsiye ederim.