Cihad anlayışı nasıl olmalıdır?

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
Cihad anlayışı nasıl olmalıdır?

Soru
Üstad Lem'a'larda, "maddi cihad, o vazife şimdilik bizde değildir." şeklinde ifade etmektedir. Peki maddi cihad vazifesi ne zaman gelecektir? Şu anda Filistin başta olmak üzere, bir takım ülkelerde zulme uğrayanlar maddi cihad yapmamalı mıdır?



Değerli Kardeşimiz;

Ferd, toplum ve ülke bazında tam istenilen şekillerde olmasa da, zaman zaman gerekli maddi ve akdi yardımlar yapılmaktadır. Bu kardeşlerimizin bizden beklentileri daha ziyade onlara maddi noktadan el uzatmak, ilaç, gıda vs. Bunların ötesinde toplum olarak bunlara ciddi şekilde dua etmemiz gerekmektedir.


İfade ettiğiniz cihad şekli ise bunu fertten ziyade devletimizin bunu icra etmesi gerekmektedir. Yoksa ferdi olarak onlar bizim yardımımıza muhtaç değiller diye düşünüyoruz. Temenni ediyoruz ki ülkemiz güçlenir Cenab-ı Hak baştaki başlara daha fazla akıl, merhamet ve iman nasip eder de bu Orta Doğu'daki sıkıntılara bir melhem olurlar. Bunu günülden arzu etmekteyiz. İnşaallah onun zamanı da yakındır. Bizler şimdi memleketimizde üzerimize vazife olan iman ve Kur'an hizmetine daha ziyade destek verip küfür, dinsizlik ve sefahetle mücale edelim.

Bediüzzaman, eserlerinde asayişin korunmasına büyük önem verir.


“Hariçteki cihad başka, dâhildeki cihad başkadır. … Biz bütün kuvvetimizle dâhilde ancak asayişi muhafaza için müsbet hareket edeceğiz. Bu zamanda dâhil ve hariçteki cihad-ı maneviyedeki fark, pek azîmdir.” (1)

Bu ifadelerde dâhildeki cihadın mânevî olacağı vurgulanmaktadır. Ciğerimizdeki mikroba kurşun sıkamayız; onu ilâçla, gıdayla, temiz havayla yavaş yavaş tedavi etmeğe mecburuz.


Mânevî hastalıklara karşı mânevî cihat yapılır. Cehalet mânevî bir hastalıktır, bunun giderilmesi ilim ile olur.

Ahlâksızlık ve imansızlık da birer mânevî hastalıktır. Bunların tedavisi de zor ve kuvvet kullanarak değil, tebliğ, ikna ve ikaz yoluyla gerçekleşir.


Cihad; bütün gücünü sarf ederek çalışmak; Allah yolunda yapılan her türlü cehd ve gayret; düşmanla savaşmak anlamlarına gelmektedir.

Cihad kavramı daha çok “savaş” anlamında kullanılsa da bu kavram savaşla sınırlı değildir. Nefisle cihad, ilmî cihad, manevi cihad gibi birçok şubeleri vardır.


Nefisle cihada cihad-ı ekber denilmiştir. Rivayete göre Hz.Peygamber (a.s.m.) bir sefer dönüşü “Küçük cihaddan büyük cihada döndük” demiş ve bu büyük cihadın nefisle cihad olduğunu söylemiştir. (2)


Hz. Peygamber (asm.) Mekke döneminde savaş yapmamakla beraber cihaddan bir an bile geri kalmamıştır. Mekke döneminde savaş farz değildi, fakat cihad emredilmişti. (3)

Hz. Peygambere “Kâfirler ve münafıklarla cihad et!..” emri de cihad-savaş farklılığına işaret eder. (Tevbe, 73; Tahrim, 9) Zira, Hz. Peygamber kâfirlerle savaş yapmış, fakat münafıklara doğrudan kılıç çekmemiştir. Hz. Peygamberin onlarla cihadı, onları ikna ve ilzam etmek, haddi aşarlarsa had cezalarını uygulamak şeklinde olmuştur.


Cihad, cidal ve kıtal, birbirine yakın gibi görünürler ama aralarında belirgin farklar vardır. Kıtalde savaşmak, katledip öldürmek esastır. Cidal, bir üstünlük kavgası, menfaat çekişmesi, galibiyet mücadelesidir. Cihad ise gayret etmek, olanca gücünü ve kuvvetini sarf etmek mânâsına gelir. Fakat, cihatta bir şart var ki onu diğerlerinden net biçimde ayırır; bu şart, verilen mücadelenin, yapılan savaşın fisebilillah, yani Allah yolunda, Kur’an namına ve İslâm uğrunda olmasıdır. Savaş ve cidal ancak bu şartın gerçekleşmesi halinde cihat olurlar.


“Allah, mallarıyla, canlarıyla mücahede edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır.” (Nisâ Suresi, 4:95)

Cihadda hedef, öldürmek değil ölü kalpleri diriltmek, sönük fikirleri aydınlatmak, donuk hissiyatlara can vermektir. Zulme engel olup adaleti tesis etmektir. İnsanları yurtlarından etmek değil, onlara ebediyet yurdunu kazandırmaktır.


Cihad, “İnsan kurtarma savaşı”dır. Eğer bir takım insanların hak ve hakikate ermesine bir başka grup engel oluyorsa, bunlarla savaş etmek de cihaddır.

(1) bk. Emirdağ Lahikası-II

(2) (Aclunî, I, 424; Razi, XXIII, 72; Beydavi, II, 97)

(3) (Ankebut Suresi,29:69; Nahl Suresi, 16:110. Her iki sure de Mekkîdir.)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale-i Nur Editör
 
Üst