“Zordayam.Ganı gaynayan galbimi susturamiram.Neydisemse anlatamiram ayaz yemiş göynüme:Ölisen!
Başan gara gele ey galbim.Ellerin gırıla ey galemim.Yad galasan vuslata ey düşlerim!Ağu gohuli güllere batasan ey ecelim!Yanacahsan Allah eşgına yan,düş düşecehsen torpah goynuna,gedecehsen get dağlar ardına,ve ölecehsen gorumun dibinde öl,yalnız goyma…
Ya da diyirem say ki sene;
-Benimnen dellenir misen?”
S.Ç.
/Başını koyduğun yastık bile‘alçak’tı senin.
Oysa yattığın uykular bile ergin olmalıydı senin./
Denemediğim hiçbir giysi kalmadı soytarılar pazarında.Ve konmadığım hiçbir tezgâh…
Cümlelerim ve gözlerimdeki ışıkla caka satardım oysa çocuklara.İçimdeki yanmışlığı gösteremedim. Gizlendim.“Elma”da demedi kimse,kendi gizimde yittim…
Öyle karamsar hikâyelere bağlamak istemem belimi.Yazdıklarım,asla yazamayacaklarıma nispet ediyor sadece.Kızdırıyorlar söylenmemiş sözleri.Bundandır her defasında silgimden önce kalemimin bitişi.
Aynı orman,aynı günde kaç kez yanıp kül olabilir?Kaç kez kırılabilir aynı serçenin kanatları aynı günde?Aynı günde kaç kez düşebilir aynı kiraz dalından?Aynı ölümün resmi kaç kez görülebilir adressiz bir mezardan?
Somyasının gıcırtısından bile ürker bazı rüyalar.Bazı rüyalar,minnetsiz terk eder yastığını.A benim nazlı şafağım,a benim sergüzeşt çarmıhım,duy beni…Boynuma dolanan sancılarımla hemhal ol metruk ve suskun kaldırımlarda.Kullanılmamış nefesler getir bakışlarında.Ve kirletilmemiş oyunlar…
Düşlerimin ardından su döken masal, ardıma düş.Tüm ölümleri kaçır da gözlerinle,ömrüme düş.Geçmişin gölgesinde ve ağusunda zamanın,üstüne yığılayım ne olur.Çatlak ve nasırlı ellerini sarayım ruhuma.
Kelebek kanatlarında biz,
Timsaliymişiz gibi özgürlüğün,
Süzülelim müzikli bahçesine göğün.
Hesap etmeden biteceğini,
O yedi günün…
Derimin altına gizlenen zeki hücre,gözlerime karalığını bahşeden gece,ve altında uyuduğum ıhlamur ağacı,gençliğime düş.Düş ki betimlensin huzurum.
Duvarlara sıçramasın artık kan
Ve kanıma nisyan…
"Not:
Uykudayım.
Dipdiri ve sonsuz bir varlık rüyasında
İstanbul’un yağmuruna
Yağmurun İstanbul yakasına selamlar."
S.Ç.
Başan gara gele ey galbim.Ellerin gırıla ey galemim.Yad galasan vuslata ey düşlerim!Ağu gohuli güllere batasan ey ecelim!Yanacahsan Allah eşgına yan,düş düşecehsen torpah goynuna,gedecehsen get dağlar ardına,ve ölecehsen gorumun dibinde öl,yalnız goyma…
Ya da diyirem say ki sene;
-Benimnen dellenir misen?”
S.Ç.
/Başını koyduğun yastık bile‘alçak’tı senin.
Oysa yattığın uykular bile ergin olmalıydı senin./
Denemediğim hiçbir giysi kalmadı soytarılar pazarında.Ve konmadığım hiçbir tezgâh…
Cümlelerim ve gözlerimdeki ışıkla caka satardım oysa çocuklara.İçimdeki yanmışlığı gösteremedim. Gizlendim.“Elma”da demedi kimse,kendi gizimde yittim…
Öyle karamsar hikâyelere bağlamak istemem belimi.Yazdıklarım,asla yazamayacaklarıma nispet ediyor sadece.Kızdırıyorlar söylenmemiş sözleri.Bundandır her defasında silgimden önce kalemimin bitişi.
Aynı orman,aynı günde kaç kez yanıp kül olabilir?Kaç kez kırılabilir aynı serçenin kanatları aynı günde?Aynı günde kaç kez düşebilir aynı kiraz dalından?Aynı ölümün resmi kaç kez görülebilir adressiz bir mezardan?
Somyasının gıcırtısından bile ürker bazı rüyalar.Bazı rüyalar,minnetsiz terk eder yastığını.A benim nazlı şafağım,a benim sergüzeşt çarmıhım,duy beni…Boynuma dolanan sancılarımla hemhal ol metruk ve suskun kaldırımlarda.Kullanılmamış nefesler getir bakışlarında.Ve kirletilmemiş oyunlar…
Düşlerimin ardından su döken masal, ardıma düş.Tüm ölümleri kaçır da gözlerinle,ömrüme düş.Geçmişin gölgesinde ve ağusunda zamanın,üstüne yığılayım ne olur.Çatlak ve nasırlı ellerini sarayım ruhuma.
Kelebek kanatlarında biz,
Timsaliymişiz gibi özgürlüğün,
Süzülelim müzikli bahçesine göğün.
Hesap etmeden biteceğini,
O yedi günün…
Derimin altına gizlenen zeki hücre,gözlerime karalığını bahşeden gece,ve altında uyuduğum ıhlamur ağacı,gençliğime düş.Düş ki betimlensin huzurum.
Duvarlara sıçramasın artık kan
Ve kanıma nisyan…
"Not:
Uykudayım.
Dipdiri ve sonsuz bir varlık rüyasında
İstanbul’un yağmuruna
Yağmurun İstanbul yakasına selamlar."
S.Ç.