inkişaf_
Doçent
- Katılım
- 3 Eyl 2006
- Mesajlar
- 1,124
- Tepkime puanı
- 3
- Puanları
- 0
Oyuna bak…
Cumhuriyet tarihinin en keskin kavgalarından birinin içinden geçiyoruz.Bu kavga, demokrasiyi ortadan kaldırmaya çalışanlar elbette ellerinde her silahı kullanıp, her yolu mübah sayacaklar.Ellerinde her imkanla, özelliklede sahip oldukları medyayla gerçeği saptırmaya çalışıyorlar.
Bu kavgayı “laik-dinci” ya da “laik-AKP” kavgası kılığına sokmak için çırpınıyorlar. Aslında bu çırpınma, kavganın belki de en hassas noktası. Biz gazete olarak çetelerin ve darbelerin üzerine gittikçe, “belli bir gruba” bağlı bir gazetenin ısrarla bizim gazeteyi “dinci” ya da “AKP yanlısı” kategorilere sokmaya uğraşması boşuna değil.
O grubun gazetecilerinin yöneticileri her şey olabilirler ama salak olamazlar. Bizim dinci olmadığımıza da, AKP yanlısı olmadığımızı da bizden çok daha iyi bilirler. Bizim AKP ile ya da Başbakan ile ilgili eleştirilerimizin bir tanesini bile yayınlanacak cesareti gösteremez onlar. Bizim dinci olmadığımızı da, AKP yanlısı olamadığımıza da bizde daha iyi bilirler.
Bizim AKP ile ya da Başbakan ile ilgili eleştirilerimizin bir tanesini bile yayınlayacak cesareti gösteremez onlar. Peki, niye yapıyorlar bunu? Çok ciddi bir nedenleri var. Bu kavganın, devletin kılcal damarların kadar nüfuz etmiş darbeci bir çeteyle demokrasi arasında yaşandığını gözlerden saklamak istiyorlar.
En önemli amaçları bu. Bu medya grubu, Ergenekon haberlerini yayınlamaya özenli bir ihtimam gösteriyor. Böyle bir çete yok muş gibi davranmaya çabalıyorlar. Çünkü Ergenekon çetesiyle ilgili gerçekleri anlatmaya başladığımız zaman bunun bir “şeriat” ya da “AKP” kavgası olmadığı kendiliğinden çıkıyor ortaya.
Ergenekon, AKP iktidarın çok daha önceden türemiş bir örgüt. Bu çeteyi rahatsız eden AKP değil. Bu çeteyi rahatsız eden, Avrupa Birliği üyeliği ve genişlemesinde çekindikleri demokrasi.
Onlar düzenin eskisi gibi yürümesini istiyorlar. Düzen değişme eğilimi gösterdiğinde, bunu engelleyebilmek için cinayetle işlemeyi, suikastlar düzenlemeyi, bomba patlatmayı rahatlıkla göze alıyorlar.
Bunların hepsini de yaptılar zaten. Ve, bu çetenin devletin her kurumunda adamı var. Şimdi tekrar yakalanmaya çalışılan bu çeteyi korumak ve onların planladıkları darbeyi hayata geçirmek geçirmelerine yardımcı olmak için ne yapmak gerekiyor?
Onların gerçek amacını saklamak gerekiyor. Bunu nasıl yapacaklar? Kavganın “AKP”ye karşı yapıldığını söyleyerek bunu “AKP yandaşları ile AKP karşıtları” arasında bir kavga kılığına sokacaklar.
Bu ne işe yaracak? Demokrasi yanlısı olduğu halde AKP’nin ilkesiz ve benci tutumundan hoşlanmayan milyonlarca insanı kavganın dışında tutacaklar.
Bu insanların Ergenekon’a karşı çıkmasını önleyip onlara hedef olarak AKP’yi gösterecekler. Hiç unutmayın ki bu taktik Susurluk skandalında fevkalade iyi işledi.
Susurluk çetesine karşı başlatılan “ışık söndürme” eylemleri, gayet usta manevralarla “Refah Partisi” aleyhtarı bir kampanyaya çevrildi. Ve, Susurlukçular bu sayede paçalarını kurtardılar.
Şimdi çok iyi bildikleri bu oyunu bir daha oynamak istiyorlar. En önemli enstrümanlarından biri Ergenekon çetesi olan darbeci bir planı korumaya uğraşıyorlar.
AKP, tesadüfen bu kavganın içinde. Asıl AKP değil. Asıl hedef demokrasi. Asıl hedef Avrupa Birliği üyeliğini sabote etmek.
Bu kavgada taraf olmak için AKP’li olup olmamanın hiçbir önemi yok, bu kavgada taraf olmanın ölçülüsü demokrat olup olmamak. Ergenekon’a karşı dururken AKP’yi savunmuyorsunuz. Bu AKP’yi ya da herhangi bir siyasi partinin iktidarını çok aşan bir amaç.
Bu, her partiden demokratın yan yana duracağı bir dövüş. Zaten onların en büyük endişesi de bu gerçeğin anlaşılması, demokrasi cephesinin güçlenmesi. AKP’nin insana hiç güven vermeyen duruşunu kullanarak bu cepheyi bölmeye uğraşıyorlar.
Doğrusu bunu da önemli ölçüde beceriyorlar. Yargıtay Başsavcısı’nın ortalığı birbirine katan iddianamesini eleştirenleri, Ergenekon’un ipliğini pazara çıkartanları “dinci” ya da AKP’li etiketi altında toplamak istiyorlar ki yaşananın bir “demokrasi kavgası” olduğu anlaşılmasın… Demokratlar bir bütün olarak bu kavgaya girmesin.
Bu oyuna gelmeyin bence. Susurluk’u unutmayın. O kampanyanın nasıl saptırıldığını akıldan çıkarmayın.
O günkü taktikleriyle Susurluk’u korumayı becerdikleri için biz bugün Ergenekon çetesi belasıyla uğraşıyoruz. AKP’ye kızan çok demokrat var, biliyorum. AKP insanı öfkelendiren işler yapıyor, bunu da biliyorum.
Ama, bu kızgınlığımız demokrasiden vazgeçecek, demokrasi düşmanlarına hizmet edecek kadar büyük mü? Bana sorarsanız, hiçbir siyasi öfke, demokrasiden vazgeçmeyi hoş gösterecek kadar büyük olamaz.
Lenin’in o çok bilinen klasik sözünü unutmayın. “Kirli suyla birlikte bebeği de atmayın.” Sizi kirli suyu gösterip, bebeği öldürmek istiyorlar. Bu oyuna düşer de bebeği öldürürseniz, demokrasiyi ve geleceğimizi öldüreceksiniz. İyi düşünün.
Taraf-Ahmet Altan
Cumhuriyet tarihinin en keskin kavgalarından birinin içinden geçiyoruz.Bu kavga, demokrasiyi ortadan kaldırmaya çalışanlar elbette ellerinde her silahı kullanıp, her yolu mübah sayacaklar.Ellerinde her imkanla, özelliklede sahip oldukları medyayla gerçeği saptırmaya çalışıyorlar.
Bu kavgayı “laik-dinci” ya da “laik-AKP” kavgası kılığına sokmak için çırpınıyorlar. Aslında bu çırpınma, kavganın belki de en hassas noktası. Biz gazete olarak çetelerin ve darbelerin üzerine gittikçe, “belli bir gruba” bağlı bir gazetenin ısrarla bizim gazeteyi “dinci” ya da “AKP yanlısı” kategorilere sokmaya uğraşması boşuna değil.
O grubun gazetecilerinin yöneticileri her şey olabilirler ama salak olamazlar. Bizim dinci olmadığımıza da, AKP yanlısı olmadığımızı da bizden çok daha iyi bilirler. Bizim AKP ile ya da Başbakan ile ilgili eleştirilerimizin bir tanesini bile yayınlanacak cesareti gösteremez onlar. Bizim dinci olmadığımızı da, AKP yanlısı olamadığımıza da bizde daha iyi bilirler.
Bizim AKP ile ya da Başbakan ile ilgili eleştirilerimizin bir tanesini bile yayınlayacak cesareti gösteremez onlar. Peki, niye yapıyorlar bunu? Çok ciddi bir nedenleri var. Bu kavganın, devletin kılcal damarların kadar nüfuz etmiş darbeci bir çeteyle demokrasi arasında yaşandığını gözlerden saklamak istiyorlar.
En önemli amaçları bu. Bu medya grubu, Ergenekon haberlerini yayınlamaya özenli bir ihtimam gösteriyor. Böyle bir çete yok muş gibi davranmaya çabalıyorlar. Çünkü Ergenekon çetesiyle ilgili gerçekleri anlatmaya başladığımız zaman bunun bir “şeriat” ya da “AKP” kavgası olmadığı kendiliğinden çıkıyor ortaya.
Ergenekon, AKP iktidarın çok daha önceden türemiş bir örgüt. Bu çeteyi rahatsız eden AKP değil. Bu çeteyi rahatsız eden, Avrupa Birliği üyeliği ve genişlemesinde çekindikleri demokrasi.
Onlar düzenin eskisi gibi yürümesini istiyorlar. Düzen değişme eğilimi gösterdiğinde, bunu engelleyebilmek için cinayetle işlemeyi, suikastlar düzenlemeyi, bomba patlatmayı rahatlıkla göze alıyorlar.
Bunların hepsini de yaptılar zaten. Ve, bu çetenin devletin her kurumunda adamı var. Şimdi tekrar yakalanmaya çalışılan bu çeteyi korumak ve onların planladıkları darbeyi hayata geçirmek geçirmelerine yardımcı olmak için ne yapmak gerekiyor?
Onların gerçek amacını saklamak gerekiyor. Bunu nasıl yapacaklar? Kavganın “AKP”ye karşı yapıldığını söyleyerek bunu “AKP yandaşları ile AKP karşıtları” arasında bir kavga kılığına sokacaklar.
Bu ne işe yaracak? Demokrasi yanlısı olduğu halde AKP’nin ilkesiz ve benci tutumundan hoşlanmayan milyonlarca insanı kavganın dışında tutacaklar.
Bu insanların Ergenekon’a karşı çıkmasını önleyip onlara hedef olarak AKP’yi gösterecekler. Hiç unutmayın ki bu taktik Susurluk skandalında fevkalade iyi işledi.
Susurluk çetesine karşı başlatılan “ışık söndürme” eylemleri, gayet usta manevralarla “Refah Partisi” aleyhtarı bir kampanyaya çevrildi. Ve, Susurlukçular bu sayede paçalarını kurtardılar.
Şimdi çok iyi bildikleri bu oyunu bir daha oynamak istiyorlar. En önemli enstrümanlarından biri Ergenekon çetesi olan darbeci bir planı korumaya uğraşıyorlar.
AKP, tesadüfen bu kavganın içinde. Asıl AKP değil. Asıl hedef demokrasi. Asıl hedef Avrupa Birliği üyeliğini sabote etmek.
Bu kavgada taraf olmak için AKP’li olup olmamanın hiçbir önemi yok, bu kavgada taraf olmanın ölçülüsü demokrat olup olmamak. Ergenekon’a karşı dururken AKP’yi savunmuyorsunuz. Bu AKP’yi ya da herhangi bir siyasi partinin iktidarını çok aşan bir amaç.
Bu, her partiden demokratın yan yana duracağı bir dövüş. Zaten onların en büyük endişesi de bu gerçeğin anlaşılması, demokrasi cephesinin güçlenmesi. AKP’nin insana hiç güven vermeyen duruşunu kullanarak bu cepheyi bölmeye uğraşıyorlar.
Doğrusu bunu da önemli ölçüde beceriyorlar. Yargıtay Başsavcısı’nın ortalığı birbirine katan iddianamesini eleştirenleri, Ergenekon’un ipliğini pazara çıkartanları “dinci” ya da AKP’li etiketi altında toplamak istiyorlar ki yaşananın bir “demokrasi kavgası” olduğu anlaşılmasın… Demokratlar bir bütün olarak bu kavgaya girmesin.
Bu oyuna gelmeyin bence. Susurluk’u unutmayın. O kampanyanın nasıl saptırıldığını akıldan çıkarmayın.
O günkü taktikleriyle Susurluk’u korumayı becerdikleri için biz bugün Ergenekon çetesi belasıyla uğraşıyoruz. AKP’ye kızan çok demokrat var, biliyorum. AKP insanı öfkelendiren işler yapıyor, bunu da biliyorum.
Ama, bu kızgınlığımız demokrasiden vazgeçecek, demokrasi düşmanlarına hizmet edecek kadar büyük mü? Bana sorarsanız, hiçbir siyasi öfke, demokrasiden vazgeçmeyi hoş gösterecek kadar büyük olamaz.
Lenin’in o çok bilinen klasik sözünü unutmayın. “Kirli suyla birlikte bebeği de atmayın.” Sizi kirli suyu gösterip, bebeği öldürmek istiyorlar. Bu oyuna düşer de bebeği öldürürseniz, demokrasiyi ve geleceğimizi öldüreceksiniz. İyi düşünün.
Taraf-Ahmet Altan