Dilin söylediğine Kalbin İsyanı: Hastalıklar!

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri


Atasözleri, deyişler, anlamlı-içli sözlerde ne güzel demişler... Okudukça manasında sarhoş oluyor ve nefes alıyorum… Diğer yandan gördükçe yaşadıklarımı kahroluyorum. Söylenenle yaşanan, yaşlanan bir mi? Dilin söyledikleri kalbi değil anlaşılan. Bu yüzden resmiyet kazanması için belge lazım, altına atılacak samimi bir imzada. Deseler ki, dille söylenen her şeyi belgelendirip, o belgenin altına attığın her imzaya ters yaşarsan, şu kadar ceza var! Bu imzayı attıktan sonra kim konuşur ki böylesi nefes verecek şeyleri, güzel şeyleri... Suskun bir millet oluruz. Ceza sanırım caydırıcı oluyor, ne yazık ki... İlahi'nin istedikleriyle değil de, bu dünyada başımıza bir şey gelmeyecek diye düşünüyoruz, dilimizle yaşıyoruz, bedenimizin dışında! Kalbimizin dili yok ki, konuşsun feryat ettiğini herkes görsün. Hatta geceleri karanlığa düştüğünde, inlediğini yastıklardan öğrensin! Gerçeğin aslı yerine gölgelerinde geziyoruz. Hiç asıl, gölgenin yerini tutar mı? Hiç su içmeyen dil, tattığının su olduğunu anlar mı? İçmediğine güzel diyen, açılan perdelerin ardında oynayan tiyatro sanatçılarına benzer. Sanatçı rolünü icra eder. Ne zaman perde kapanır, gerçeğin içinde perişan ve yaşadığı ikileme dayanamayarak, içkilerle, sigaralarla, eroinlerle... Kısmen aldatıp, aldanarak, kendini zehirler ve öldürür. Dudağı harama alışmış, dilden çıkan yalanlarla, ona dokunmasa öleceğini hisseder. Sigara illaki dokunacak dudaklara, zehir olduğunu beyin kabul etse de. İkilem yaşamaya alışmışız. Hareketlerimiz sahnede, yüreğimiz yalnızlıklarda! Nereye gitsek, alışkanlık olmuş gevezelik... Kim susturabilir ki, biz tükenmeden!

Övgü olsun yeter ki, Saffet desinler, sen neymişsin… Her yazdığın günün yazısı oluyor. Her söylediğini dinliyorlar. Edep yahu! Asıl böyle kırbaçlanan tenimin acılarına maruz kalıyorum. Ben mutlu değilsem, kendi derdime çare üretemezsem, çevreme nasıl bir mutluluk verebilirim ki? İlk önce kendimle uğraşmalıyım. Eğer aydınsam, eğer önden gitmeye karar verdiysem, benim hiç mutlu olma hakkım yok ki… Övgülere, alkışlara, pohpohlama asla! Eğer ben mutlu hissediyorsam, beklentilerim varsa, işte bu noktada bende bin bir problem var demektir. Mesaj verdiğim toplumda da aşağılanmışlık ve yanlış bir hayat şeklide. Seyrediyorum canım ülkemi, nerede o nefes alacağım yayla havaları… Yalan, talan leblebi yer gibi dile yansıyor. Kim nefsinden vazgeçiyor. İllaki ecel mi gelmeli ki, o dilin kendisine fayda vermediği bir yok oluş, hakkında konuşulanların dua yerine geçtiği, bıraktığı eserlerin talan edildiği mirasyedilerin, bir çırpıda tükettiği bir ömürlük boş şeyler, dönüşü olmayan sonsuz yolculuğa… Kim hazır ki buna da…

Bahar niçin yaratılmış kıştan sonra
Her yerde yeşillik çiçeğinden goncaya
Güneşinde sımsıcak esintiler acep sormaya
Kim akıl ediyor da araştırıyor vesselam…



Saffet Kuramaz
 
Üst