Eğitimci-Yazar Ali Özkanlı ile Röportaj

eylül

Veled-i kalbî
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
5,223
Tepkime puanı
1,026
Puanları
0
Konum
mavera...
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Öteki Siz'in EĞİTİMCİ-YAZAR ALİ ÖZKANLI İLE ÇOCUK EĞİTİMİ ÜZERİNE YAPTIĞI RÖPORTAJ[/FONT]


[FONT=Comic Sans MS, cursive]Yirmi beş yıllık öğretmenlik mesleğinin vermiş olduğu tecrübeler eşliğinde eğitim ve özellikle çocuk eğitimi üzerine uzun yıllar araştırma yapmış ve bu araştırmaları kitap aşamasına getirmiş Eğitimci-Yazar Ali ÖZKANLI ile mülâkat gerçekleştirdik.[/FONT]


[FONT=Comic Sans MS, cursive]Hocam, ilk sorumuza çocuk eğitimi neden çok önemlidir? diyerek başlamak istiyoruz.[/FONT]


[FONT=Comic Sans MS, cursive]Her şeyden önce çocuk geleceğimizdir. Yarınlarımızı onlara emanet ediyoruz. Çocuklarına gereken önemi vermeyenler, geleceklerini yok ediyorlar demektir.
Toplum olarak karşılaşılan problemler iyi yetişmemiş çocuklardan kaynaklanmaktadır. Bunun suçlusu çocuklar değil, onları en iyi şekilde yetiştirmemiz gerekirken yetiştirmeyen biz büyüklerdedir. Hz. Ali radıyallahu anh konumuzla ilgili olarak şöyle buyuruyor: “Gençliği anlamadığınız da, bu dünyadaki işiniz bitti demektir.”
[/FONT]

[FONT=Comic Sans MS, cursive]Anne babalar olarak bizler, çocuklarımız için her şeyi yapıyoruz ama bu her şeyin içine baktığımız zaman “maddî” değeri olan ihtiyaçların ağırlıkta olduğunu görüyoruz. Bedenlerini doyurduğumuz kadar ruhlarını doyurmuyoruz. Mideler doluyor ama gönüller boş kalıyor. Kalıp adamı olarak yetiştirdiğimiz için bir türlü kalp adamı, gönül insanı, Allah eri olamıyorlar. [/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Her anne-baba, çocuğundan önce mutlaka kendisini yetiştirmelidir. Eğitim önce ailede başlar. En büyük öğretmen anne-babadır. Dünyanın en kaliteli okuluna, en iyi öğretmenine de verseniz hiçbir eğitim, aile eğitiminin önüne geçemez.[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Anne ve babalar çocuklarının her yaş dönemi ile ilgili (bebeklik dönemi, çocukluk dönemi, okul yılları, ergenlik dönemi gibi…) bolca kitaplar okumalıdır.[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Değerli okuyucularınızın kulaklarına küpe yapmasını istediğim şu güzel sözlerle konumuzu özetlemiş olalım: “Çocuklarınız sözlerinizi değil, ayak izlerinizi takip ederler.” “Çocuklar, kulaklarına hitap edilerek değil, gözlerine hitap edilerek eğitilir.” [/FONT]



[FONT=Comic Sans MS, cursive]Okul öncesi eğitimin önemi konusunda neler söylemek istersiniz? [/FONT]

[FONT=Comic Sans MS, cursive]Eğitimci Francis W. PARKER’e:[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]- Çocuğumun eğitimine ne zaman başlayayım? diye soran anneye;[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]- Çocuğunuz ne zaman doğacak? diye karşılık verir. Anne:[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]- Çocuğum şu anda 5 yaşında, deyince de:[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]- “Benimle konuşarak zamanınızı harcamayın. Hemen çocuğunuzun eğitimine başlayın. Zaten 5 yıl kaybetmişsiniz” diyor. [/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Okul öncesi eğitimi ülkemiz daha yeni yeni anlamaya başlamıştır. Okul öncesi eğitimi alan çocuklarla, bu eğitimi almayan çocuklar arasındaki farkı görebiliyoruz. Evde ya da bir kurumda okul öncesi eğitimden yararlanan çocukların, böyle bir eğitim almayanlara göre daha uzun süreli okuduğunu, daha çoğunun üniversiteye gittiğini, daha yüksek statülü işlerde çalıştığını, sosyal ve ekonomik yaşama katılımlarının daha yüksek olduğunu yapılan araştırma sonuçlarından öğreniyoruz. Beyin gelişiminin büyük bir kısmının tamamlandığı yaşlarda, oyun gruplarındaki etkinlikler, çocukların zihinsel, duygusal, sosyal, fiziksel gelişimlerine katkıda bulunmaktadır. Oyun grubunda sosyalleşen çocukların okul öncesi eğitime katılmayanlara göre ileride alışma problemi yaşamadıkları da görülmektedir. [/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Bu arada, okul öncesi öğrencileri ile ilköğretim öğrencilerinin aynı bahçeyi, aynı kantini kullanmaması gerektiğini belirtmemiz gerekiyor. Hepsi bir arada yapılan eğitimde küçük çocuklar bedenen ve ruhen ezilmektedir. Buna dikkat edilmesi gerekiyor.[/FONT]



[FONT=Comic Sans MS, cursive]Hocam, topluma şöyle bir baktığımız zaman karşımızda gecesini gündüzüne katarak çalışan bir baba; evde çocuklarıyla, onların eğitimi ve beslenmesiyle sorumlu olan fedakâr ve cefakâr bir anneyi görüyoruz. Hayat şartlarının güçleşmesiyle de babalar dışarıya daha fazla mahkûm. Biraz önce çocuk eğitiminde anne-baba işbirliğinin önemini belirttiniz. Bu durumda aileler ne yapacak, anne-babalar bu sorumluluğu nasıl paylaşacaklar? Çocuklarıyla nasıl ilgilenecekler? [/FONT]


[FONT=Comic Sans MS, cursive]Annenin ev işleri yapması ve çocuğun eğitimi ile daha fazla ilgilenmesi, babanın da dışarıda çalışıp çocuğun maddî ihtiyaçları ile daha fazla ilgilenmesi fıtratın gereğidir. Ancak biz de genel olarak yapılan yanlış, çocuğun tüm eğitiminin anneye bırakılması, babanın çocukla ilgilenmesinin, onu sevmesinin ayıp gibi görülmesidir. Bunda Anadolu’da oluşmuş kültürün etkisi yüksektir. [/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Büyüklerimiz anlatırlar: “Babalar çocuklarını, onlar uyurken severlermiş. Neden efendim? Şımarmasınlar” diye! Bunun ne eğitim, ne de din açısından doğru bir tarafı vardır. Çocuk babasının sevgisini, gözlerinde, sözlerinde ve göğsünde hissetmeli, duymalı ve yaşamalıdır.[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem torunlarını göğsünde uyuturmuş. Bu bizlere güzel bir örnektir. Çocuk babanın sıcaklığını hissetmelidir. Çocukla annesi arasında doğum öncesinden başlayarak duygusal bir bağ kurulmaktadır. Bu gayet normal bir şeydir. Ama çocuğun babasının sevgisine ve ilgisine de ihtiyacı vardır. Çünkü babasıyla arasında, başka iki kişinin arasında olmayan manevî bir bağ vardır.[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Konumuza eğitim açısından baktığımız zaman; ünlü eğitimci Jean Jack Roussoeu’nun şu sözleri aklımıza geliyor. Şöyle diyor: “Anne ile baba, eğitim sistemleri konusunda birbiriyle anlaşsınlar. Çocuk birinin elinden ötekine geçsin.” Fakat bizim toplumumuzda hiç ötekinin eline geçmiyor ki. Hep birinin elinde kalıyor. O da her zaman maalesef anne oluyor. Roussoeu şöyle devam ediyor: “Babanın süper zekâ sahibi olmasına gerek yok. Çocuğun normal seviyede zihni kapasiteye sahip olan bir baba tarafından yetiştirilmesi, dünyanın en yetenekli öğretmeni tarafından yetiştirilmekten daha iyidir.”[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Olay çok abartılmış gibi görünse de temelde doğrudur. Çünkü hiçbir çocuk için, babasının sunduğu sevgiyi kendisine sunacak ikinci bir kişi yoktur. Yeryüzünde en güzel baba-kız örneğini Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemle Hz. Fatıma arasında görmekteyiz. [/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Anneler genelde duygusaldır. Çocukların ruh dünyalarının oluşması için duygusal gelişime ihtiyaçları vardır. Babalar ise akılcı davranırlar ve çocuğun yetişmesi ve eğitimi için akla ihtiyaç vardır. Baba bunu esirgediği zaman toplumda kimlik problemi çıkıyor. Ailelerde huzursuzluk baş gösteriyor. Eğitim, el birliği, gönül birliği içinde verilmelidir. Anne-baba birbirlerine yardımcı olmalıdır. Annenin uyguladığı eğitimi baba, babanınkini anne bozmamalıdır. Şunu hiç unutmayalım ki, çocuğu dünyada en iyi yetiştirecek kişi anne-babadır.[/FONT]


[FONT=Comic Sans MS, cursive]Aile içi iletişimde nelere dikkat etmeliyiz? Bir de çocuk eğitimindeki püf noktalar hakkında bilgi verir misiniz?[/FONT]

[FONT=Comic Sans MS, cursive]Dünyaya gelen bebeğin ‘iyi-kötü, güzel-çirkin doğru-yanlış’ gibi değer yargıları yoktur. Çocuk, gözlemlediğimiz iyi ya da kötü davranışlarını, çevresiyle özellikle de en yakınındaki ailesiyle ilişkileri sırasında öğrenir. [/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Anne-baba olarak en önemli özelliğiniz sakin olmak olmalıdır. Çocuklarınızla ilişkilerinizde öfke ve telaş gibi aşırı tepkilerden kaçınmak ve sakin olmayı başarabilmek anne-baba olmanın bir gereğidir. Çocuklarımız genellikle ilgi görmek istediklerinde “beni gör, farkıma var, beni dikkate al, benimle ilgilensene” demenin bir yolu olarak bizi kızdırmayı kullanırlar. Çocukların birçoğunun yaramazlık yapmalarının temel sebebi budur. Çocuk bizim sinirlenmemizi ister, olumsuz bile olsa kendisiyle ilgilenmemizi bekler.[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Çocuklarımızda istemediğimiz davranışlar görüyor ve bu davranışlarını değiştirmek istiyorsak öncelikle kendi davranışlarımızı gözden geçirmekten başlamalıyız. Çocuğun istemediğimiz davranışı yapmasında bizim mutlaka önemli bir payımız vardır. Kendimizi objektif, cesur ve dürüst bir şekilde eleştirmeliyiz. Suçlu arayarak ya da bahaneler üreterek değişim gerçekleştiremeyiz.[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Çocuğum söz dinleyen, itiraz etmeyen, yaramazlık yapmayan, kurallara tamamen uyan, izin verilmeden konuşmayan, çok çalışkan biri olsun istiyoruz. Çocuklarım için neyin en uygun ve en iyi olduğunu ancak ben bilebilirim. Hangi alanda başarılı olacaklarına ben karar veririm diyoruz. Hem okulda hem de evde kolayca yönetilebilen, edilgen, uyumlu bir çocuk yetiştirmenin gerekliliğine inanıyoruz. Çevreyle problem çıkarmadan ortama kolayca uyum sağlayan insanlar olmasını istiyoruz.[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Bütün çocukların dünyaya iyi ve güzel olarak geldiklerini biliyoruz ama yine de çocuklarımıza her an kontrol altında tutulması gereken zararlı bir varlıkmış gibi davranıyoruz. Çocuklarımızı şaşırtıyor, korkutuyor ve onları bağımlı hale getiriyoruz.[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Çocukların eğitim sorumluluğunun okula ve öğretmene ait olduğuna inanıyoruz. Baba olarak çantasını, kitaplarını almalı, giydirmeli ve karnını doyurmalıyım yeter diye düşünüyoruz. Öğretmenlerin çocuklarımızı hem akademik, hem kültürel, hem psikolojik, hem sosyal, hem meslekî ve hem de ahlakî yönden geliştirmesini bekliyoruz. [/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Şimdi başımızı iki elimizin arasına alıp sakin bir kafayla düşünelim bakalım. Değişen ve gelişen dünyada ve ülkemizde, bu zihniyette yetişen çocuklarımızın değişime sağlıklı bir şekilde uyum sağlayıp, ruh sağlığı yerinde kişilikler oluşturması mümkün mü? Tabii ki mümkün değil. Geliniz o zaman iş işten geçmeden yaptığımız yanlışları görelim ve vazgeçelim. Atalarımız: “Zararın neresinden dönersek kârdır” demişlerdir.[/FONT]



[FONT=Comic Sans MS, cursive]Hocam, son olarak “Çocuk ve Eğitim” denilince aklımıza neler gelmelidir? [/FONT]

[FONT=Comic Sans MS, cursive]Hadis-i şerifte: “Beşikten mezara kadar ilim talep ediniz.” buyrulmuştur. Öyleyse eğitim, insanın doğumundan ölümüne kadar devam eden uzun bir süreçtir.[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Çocuk eğitiminde “Sevgi-Bilgi-İlgi” uyumu olduğunda, gönüllere sevgi tohumu aşılandığında cefalar sefaya döner, emekler yemek olur, zahmetler rahmete dönüşür. Çocuk, anne babasını severse, onların yaptıklarından gurur duyacak, onların dedikleri doğrultuda gidecektir. Çocuk eğitiminde düzeyli, yeterli ve dengeli sevgi esas olmalıdır.[/FONT]
[FONT=Comic Sans MS, cursive]Gönüllerin fethi, önemli olan bir diğer husustur. Sahabe önce Peygamber Efendimizi sevdi, sonra O’nun verdiklerini öğrendiler. Burada kardeşlerime söyleyeceğim, eğer insanlar sizi severlerse sizin değerlerinizi de severler. Sevdirmek için önce kendi değerlerimizi sevmeliyiz. Sözlerimi Eğitimci Yazar Sayın Halit Ertuğrul’un şu güzel sözleriyle bitirmek istiyorum.[/FONT]
“[FONT=Comic Sans MS, cursive]Sevgi temeli üzerine kurulmayan eğitim gerçek bir eğitim değildir. Eğitimle sadece bir insan yetiştirilmiyor, bir gelecek hazırlanıyor. Sevgiyle kurulan bir dünyada yaşamak ne kadar güzel olur değil mi?”[/FONT]


[FONT=Comic Sans MS, cursive]Hocam mülâkat için teşekkür ediyoruz.[/FONT]

[FONT=Comic Sans MS, cursive]Asıl ben teşekkür ediyorum. Çocuk eğitimi konusunda değerli okuyucularımıza bir katkımız olmuşsa mutluluk duyarım. Yuvalarımızın huzur ve mutlulukla dolmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyor, gönül dolusu sevgi, saygı ve selamlarımı sunuyorum efendim. Rabbime emanet olunuz.[/FONT]

 
Üst