Ehl-i Sünnet ve'l cemaatine (4 hak mezhep) karşı olanlar neye karşı değiller?

Ehl-i sünnete karşıysanız hangi itikada iman ediyorsunuz?

  • Şia

    Oy: 0 0.0%
  • Vehhabi (selefi)

    Oy: 0 0.0%
  • Alevilik

    Oy: 0 0.0%
  • Mu’tezile

    Oy: 0 0.0%
  • Kaderiyye

    Oy: 0 0.0%
  • Mürcie

    Oy: 0 0.0%
  • Rafiziyye

    Oy: 0 0.0%
  • Cehmiyye

    Oy: 0 0.0%
  • Haruriye

    Oy: 0 0.0%
  • Gayri Müslim

    Oy: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    0
  • Anket kapatılmış .

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
ehli beyitin kan bağıyla hiç bir alakası yoktur.mümin olan her insan ehlibeyttir..
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Sıfatını,niteliğini, adını Mutezile olarak bildiğim bir kişi ya da gruptan beslenmediğime göre adım Mu'tezili olmamalı,
ben Müslümanım demek benim için ka'fi. Kimileri kimileri için hayır sen gizlesen de şusun filan diyorlar, benim için de öyledir mutlaka ama.
Samimi olarak ben sadece anladığımı, anlattığım gibi söylemeye çalışan biriyim sonuçta amacım Allah'ın istediği gibi iman etmek.


Müslüman terimi ile ilgili Allah'ın koyduğu tezat görüş ise sadece ilettiği vahye yüz çevirenlerle ilgili,

Diyanet Vakfi:«Eğer yüz çeviriyorsanız, zaten ben sizden bir ücret istemedim. Benim ecrim Allah’tan başkasına ait değildir ve bana müslümanlardan olmam emrolundu.»

Yani vahye tabi olan, vahiyden yüz çevirmeyen ittiba eden müslüman, yok yüz çeviriyorsa senin onlarla işin yok "Bana müslümanlardan Olmam Emrolundu" diyor.

Ama ortada bir paradoks var ve bu paradoks hiç bir zaman çözülmeyecek.
Vahyi bize ulaşan Kur'an ile sınırlamayıp, Kur'an haricinde de sorumlu olduğumuz vahiyler var gibi bir algıyı,

"Resuluma tabi olun", "Allah ve Resulunun yasak kıldığı" şeklindeki ibareleri, Kur'an haricinde bize ulaşan nakillere dayandıracaksak,
bu iki görüş hiç bir zaman aynı noktada buluşamayacaklar demektir.

Çünkü "Ben Vahye tabi olurum diyenlerin, şeksiz şüphesiz uyacağı kaynak bellidir, sayısı, emri, metni bellidir, açıkdır, üstünde zerre kadar şüphe yoktur,
Allah mushaf şeklinde bile elimize kadar ulatırmıştır.

Ama Kur'an haricinde de kaynakları Allah'ın haramı helali sayacaksak bunun bir sınırı, sayısı belli midir? Hayır.
İçinizden
"Şu kadar net kesinlikle Allah resulu tarafından söylendiğine şahitlik ederiz dediğiniz hüküm sayısı kaçtır?
Bu hükümler nerelerde bulunur, her müslümana ulaşmış mıdır? bahsettiğiniz tüm kaynaklarda aynı formda mı gelmiştir,
yoksa her konuda hatta aynı konularda bile onlarca formu mu vardır?

Bu şekilde muğlak bir yapı ile insanları tekfir edebilir, sapık ya da doğru yolda olduğunun kararına varabilir misiniz?

Ehl-i Sünnet'in kalesi dediğiniz hadisçiler, ehl-sünnet alimlerini tekfir ederken, şia'yı nerdeyse müslüman bile saymazlar.
Şia'nın doğruluğundan emin olduğu bir o kadarda daha kaynağı var, ehl-i sünnet diye kendini tabir etikletlemeye çalışanlara ise tamamen kapalı bu kaynaklar.
Şia'larda aynı şekilde Muaviye ve Yezid hükümdarlığında oluşturulduğuna inandıkları bu kültürü tamamen red ediyorlar.
Kimi ben selefiyim kafa göz girerim modunda Işid gibi, kimi selefiliğe tasavvufu da katmış, hem önüme gelenle savaşırım, hem nefsimi terbiye ederim diye bir yol tutturmuş.


İşte vahiyden sapıp fırkala ayrılmanın sonu.

“O halde sen yüzünü, bir hanîf (Allah’ı birleyen) olarak dine,
Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir.”
“Onlar ki, dinlerini parçalayıp
hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle
sevinip övünür.” (30/32)
“Kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki
kıskançlık ve azgınlık yüzünden fırkalara bölündüler.”
(42/12)

Olay budur Allah'ımızın beyan ettiği gibi, İman ettik Ya Rabbi!

Kardeşim sen ve senin gibiler taşın altına elinizi sokmuyorsunuz. İşin kolayına kaçıyorsunuz. Müslümanım de bitti. Gir cennete..

Daha diğer başlıkta seninle aramızdaki diyaloğu tamamlamadan hooop geldin burayya zıpladın. Burda da eminim iki üç yazışmadan sonra çekilip gideceksin.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Kardeşim sen ve senin gibiler taşın altına elinizi sokmuyorsunuz. İşin kolayına kaçıyorsunuz. Müslümanım de bitti. Gir cennete..

Daha diğer başlıkta seninle aramızdaki diyaloğu tamamlamadan hooop geldin burayya zıpladın. Burda da eminim iki üç yazışmadan sonra çekilip gideceksin.

Diğer başlıkta son yazdığın yazına cevabımı bu konuya yazmadan önce yazmıştım zaten, okumamışsın sanırım.
Bilakis işin kolayına kaçanlar önüne ilmihali alıp mehmet amca böyle yazmış demek ki 1400 yıldır ittifakla sabit gibi basma kalıp cümlelerle işin kolayına kaçanlar.
Başından geçen hadise ya da fikri dönüp dönüp Kur'ana danışarak anlamaya çalışmak asıl olayın çetrefilli tarafı.

Dünyanın her yerinde geçerli bir kanı vardır "Nitelik he zaman Niceliğe galiptir"
yani ezbere okunan bir kuran ile tefekkür halinde ve düşünerek okunan bir Kur'an bir olamaz.
Dolayısıyla Nice Kur'anlar okudum, hatimler yaptım demek, yani nicelik,
nitelikli olarak bir ayeti tavavvur edip amel etmeye çalışmak ile mukayese edilmez.

Tüm uygulamalarda bu böyle 500 lük tesbihi boynuna dolayıp çektiği virdde Allah'ı nasıl andığından haberi olmayan,
ne dediğini bilmeyen biri ile, alemlere, doğaya bakıp iç geçirerek gönülden Süphansın Ya Rab! diyerek Allah'ı tesbih eden bir insanın zikri bir olmaz.
Biri 500 biri 1 ama klasmanları farklı, biri Allah ile diyalog halinde biri, atasından dedesinden, şeyhinden aldığı için yapıyor.

Hakeza hatimlerde, virdler de, zikirler de böyle.
Dinini yeniden keşifler yapıp bid'atlar üretmek için değil, bu dinin Aslı'nda nasılmış diye öğrenmeye çalışmak asıl zor olanı seçmek.
Yoksa ben de bakardım ihmihale yoluma devam ederdim.

Hele ki günümüz insanı, bizim stajyerlerden bakıyorum, insanlar öğrenme ve beyin yorma konusunda o kadar isteksizler ki;
şu metni aç oku bakalım ne diyor diyeceğine, aşağıda iki torba çimento var yukarı çıkar demek onlar için çok daha cazip.
Çünkü tembel bir zihne ve hazır lokmacılığa alıştırılmışız beyin olarak.
Her işimizde olduğu gibi dinimizde de böyle malesef.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Başından geçen hadise ya da fikri dönüp dönüp Kur'ana danışarak anlamaya çalışmak asıl olayın çetrefilli tarafı.


Hariciler Hz. Ali'yi hangi sebepten şehit etti?

Hatta ibni mülcem bu işi yaparken Allahın rızasından emindi. Öldürdükten sonra yakalandığında kendisine kısas yapıldı. Kısas icabı öldürülürken ayet okuyordu.


Ha bu örneği niye verdim, işte o hariciler de bugün senin gibi düşünüyordu.

Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasındaki savaş sırasında birara taraflar dediler ki bu savaşta birçok müslüman kanı aktı, artık buna son verelim ve bir sizin taraftan bir de bizim taraftan birer hakem tayin edelim ve onlar ne derse ona göre davranalım.

Neyse uzatmayalım, Hz. Ali ile birlikte savaşan bir gurup bu işe kızdı ve Hz. ALinin kafir olduğunu ve tövbe etmesi gerektiğini söyledi. Onlar bunu işkembeden değil Kuran ayetinden hüküm çıkardılar. İşte bak şu ayet:

Enam 114: Allah'tan başka bir hakem mi arıyayım ki, size her muhtaç olduğunuz şeyi gerçek bir şekilde bildirip açıklayan kitabı O indirmiştir. Kendilerine daha önce kitap verdiklerimiz bilirler ki, O kitap Rabbin tarafından gerçekleri içerikli olarak indirilmiştir. Öyleyse şüphe edenlerden olmayın.


İşte bak sadece Kuran ile yola çıkanların Hz. Aliyi kafir ilan etmesi gibi bugün Buhari, Müslim gibi hadislere iman edenleri şirkle suçlayanlar çoğalıyor.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Hariciler Hz. Ali'yi hangi sebepten şehit etti?

Hatta ibni mülcem bu işi yaparken Allahın rızasından emindi. Öldürdükten sonra yakalandığında kendisine kısas yapıldı. Kısas icabı öldürülürken ayet okuyordu.


Ha bu örneği niye verdim, işte o hariciler de bugün senin gibi düşünüyordu.

Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasındaki savaş sırasında birara taraflar dediler ki bu savaşta birçok müslüman kanı aktı, artık buna son verelim ve bir sizin taraftan bir de bizim taraftan birer hakem tayin edelim ve onlar ne derse ona göre davranalım.

Neyse uzatmayalım, Hz. Ali ile birlikte savaşan bir gurup bu işe kızdı ve Hz. ALinin kafir olduğunu ve tövbe etmesi gerektiğini söyledi. Onlar bunu işkembeden değil Kuran ayetinden hüküm çıkardılar. İşte bak şu ayet:

Enam 114: Allah'tan başka bir hakem mi arıyayım ki, size her muhtaç olduğunuz şeyi gerçek bir şekilde bildirip açıklayan kitabı O indirmiştir. Kendilerine daha önce kitap verdiklerimiz bilirler ki, O kitap Rabbin tarafından gerçekleri içerikli olarak indirilmiştir. Öyleyse şüphe edenlerden olmayın.


İşte bak sadece Kuran ile yola çıkanların Hz. Aliyi kafir ilan etmesi gibi bugün Buhari, Müslim gibi hadislere iman edenleri şirkle suçlayanlar çoğalıyor.

Bu soylediklerinin birbiri ile baglantisi yok. Haricilik ne zaman Kuran ile amel etmek demek oldu?

Haricilerin bu davranis stillerinin Kur'andan cikardiklari hukumden dolayi oldugunu söylemek sacmalik, zira kendileri bocalayip durmuslar zaten.

Kur'an ile amel etmeye calisan bir grubun Ali gibi bir sahsiyeti birak Ali'yi herhangi bir muslumani 'Suikast' yaparak oldurebilecegi fikri mantikli geliyor mu sana?

Bunlar Kur'an Sunnet ile degil siyasi hirslar, kisisel cikarlar ve nefisle ilgili şeyler ne Kur'ani?

MB860 cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Bu soylediklerinin birbiri ile baglantisi yok. Haricilik ne zaman Kuran ile amel etmek demek oldu?

Haricilerin bu davranis stillerinin Kur'andan cikardiklari hukumden dolayi oldugunu söylemek sacmalik, zira kendileri bocalayip durmuslar zaten.

Kur'an ile amel etmeye calisan bir grubun Ali gibi bir sahsiyeti birak Ali'yi herhangi bir muslumani 'Suikast' yaparak oldurebilecegi fikri mantikli geliyor mu sana?

Bunlar Kur'an Sunnet ile degil siyasi hirslar, kisisel cikarlar ve nefisle ilgili şeyler ne Kur'ani?

MB860 cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi

Tamamen cahilce bir yazı asmışsın. Taşın altına elini sokmadığın burdan belli. Bahane hazır, kişsel çıkar ve nefis diyip geç. Sen ne anlarsın zaten. Karşımıza alıp muhatap olan da kabahat.
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
Ataların yolundan gitmek

Sual: Selefi itikadlı bir genç, (Mezhep imamlarının yolundan gitmek, ataların yolundan gitmektir. Âyetlere rağmen ataların yolundan gitmek şirktir) diyor. Bu yanlış değil mi?
CEVAP
Elbette yanlıştır. Kâfirler için inen âyetleri, müslümanlara yüklemektedir. Bu âyetler kâfir atalar içindir. Konu ile ilgili âyetler şunlardır:
(Onlara, "Allah’ın indirdiğine uyun" dendiği zaman, "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu bulamamışlarsa? Kâfirlerin hali, bağırıp çağırmak dışında bir şey duymayan, yine de haykıran kişiye benzer. O kâfirler sağır, dilsiz ve kör oldukları için akledemezler.) [Bekara 170, 171]

(Kâfirler Allah’a karşı yalan uydururlar ve çoğu da akletmez. Onlara, “Gelin Allah’ın indirdiği Kitaba ve Resule uyun” denildiğinde, “Atalarımızın yolu bize yeter” derler; ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyse?)
[Maide 103, 104]

Bu iki âyet de müşrikler için inmiştir. (Allah’a ve resulüne uyun)denilince, biz atalarımız gibi putlara taparız diyorlar. Bu ataların mezhep imamları ile hiç ilgisi yoktur.

Putperestler, Hud Peygambere dediler ki:
(Sen bize tek Allah’a kulluk etmemiz ve atalarımızın taptıklarını[putları] bıraktırmak için mi geldin? Eğer sözünde sadık isen, tehdit ettiğin azabı getir.) [Araf 70]

Kâfirler, Peygamberlere dediler ki:
(Siz de bizim gibi bir insansınız. Siz bizi atalarımızın taptığı şeylerden
[putlardan] döndürmek istiyorsunuz.) [İbrahim 10]

(Bu da aynen sizin gibi bir insandır. Size üstün ve hâkim olmak istiyor. Eğer Allah isteseydi, elbette
[peygamber olarak] melekleri gönderirdi. Biz atalarımızdan böyle [bir Allah’a ibadet etmek diye]bir şey duymadık.) [Müminun 24]

Hazret-i İbrahim putlara tapanlara dedi ki:
(Atalarınızın ve sizin neye taptığınızı şimdi gördünüz mü? Taptığınız putlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbidir.) [Şuara 75-77]

(Musa, kâfirlere apaçık mucizelerimizle gelince:
[Kâfirler], “Bu uydurma bir sihirdir. Önceki atalarımızdan böyle [tek ilaha ibadet etmek diye] bir şey işitmedik” dediler.) [Kasas 36]

(Onlar
[kâfirler] atalarını sapıklıkta buldular ve peşlerinden koşup gittiler.) [Saffat 69,70]

Görüldüğü gibi bu âyetler müşrikler, putperestler için gelmiştir. Müslümanlar, Resulullahın vârisleri olan âlimlere uyarsa, müşriklere uymuş olmaz. Eğer Müslümanların ataları doğru yolda ise elbette uymak gerekir. Nitekim Yakup aleyhisselam, ölürken oğullarına sordu:(Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?) dedi. Oğulları dediler ki:(Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek Allah’a kulluk edeceğiz.) [Bekara 133]
Hazret-i Yusuf da dedi ki: (Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.) [Yusuf 38]

Demek ki atalarımız Müslüman ise, müşrik değil ise, onlara uymamız lazımdır. Hazret-i Yusuf müslüman olan atalarının yolundan gittiğine göre, biz de müslüman atalarımızın, yani mezhep imamlarımızın, ehl-i sünnet âlimlerinin yolundan gitmeliyiz. Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Ahir zamanda bazıları, sizin ve atalarınızın yolundan ayrılıp, sünnetimden uzak kalacaklar, onlardan uzak durun.) [Müslim]

 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
EVRİMCİ SÜLEYMAN ATEŞ
Süleyman Ateş, İbn-i Teymiyye'yi büyük bilen bir kimsedir. Diyanet işleri Başkanı iken resmî bir yazı ile bu fikrini bir abonemize bildirmiştir. O da Karaman gibi İbn-i Teymiyye'nin bazı ictihadî hatalarının bulunduğunu zikretmektedir.
Muhtasar İslâm İlmîhali isimli kitabında Profesör Kâmil Miras'ın alyans hakkındaki (Altından mamul nişan yüzüğü hakkındaki) yazısını aynen Karaman gibi benimsemiş, altın nişan yüzüğü takmanın cevazını yazmıştır. Altın fiatlarının ucuz olması, süs için değil nişan için takılması, ekseri insanlar tarafından takılması gibi gerekçelerle altın yüzüğün harâmlılığını kaldırmıştır. Bilindiği gibi bir şeyi harâm kılmak veya haramliğinı kaldırmak ancak Allahü teâlâya mahsustur. Bu salâhiyet Peygamber aleyhisselâm ile dinde sözü senet olan müctehidlere verilmiştir. Kâmil Miras gibi İbn-i Teymiyyeciler kendilerini MUTLAK MÜCTEHİD zannettikleri için harâmları helâl, helâlleri harâm kılabiliyorlar.
Bütün İbn-i Teymiyyeciler gibi Doç. Dr. Süleyman Ateş de Muhiddin Arabi gibi tasavvuf büyüklerine karşıdır. Vah-det-i vücut isimli tasavvufun Hint ve Yunan felsefesinden geldiğini söyleyecek kadar ileri gitmiştir. Ateş aynen şöyle demektedir:
«Vahdet-i vücut, Hint ve Yunan felsefelerinin Arapçaya çevrilmesi ve müslümanların diğer milletlerle teması sonucu İslâm tasavvufuna geçmiştir, İslâmın öz malı değildir.» (İslâm Tasavvufu S. 99)
Bununla da kalmıyor, aynı kitabında Brahmânların sapıklıklarını anlattıktan sonra şu fikre varıyor:
«Bu fikir, İbnul Arabi'nin tesiriyle tasavvufa iyice yerleşmiş, hemen her mutasavvufta bunun izleri görülmeye başlamıştır.» (İslâmda Tasavvuf S. 100)
Bu görüşlere karşı mutasavvıfların da bulunduğunu zikrettikten sonra misal olarak Aliyyül Kari'nin İbnül Arabi'nin sistemine .karşı çıktığını belirtmektedir. {S. 100-101)
Tasavvuf lehinde olan, sahih hadîs-i şerîflere mevzu diyen, Peygamber aleyhisselâmın mübarek anne ve babalarına kâfir diyecek kadar ileri giden Aliyyülkari acaba nasıl mutasavvuf olur hayret ettik. Böyle bir kimseden nasıl nakil yapılır?
Şeyhi Ekber Muhiddin Arabi hazretlerinin şeriata aykırı gibi görünen ifadelerini İmâm-ı Rabbanî hazretleri Mektûbâtında açıklamıştır. Muhiddin Arabî hazretlerinin büyükler arasında bulunduğunu bildirmiştir.
Süleyman Ateş, İbni Arabi hazretlerine hücum etmekle kalmıyor, evliyanın büyüklerinden, silsile-i aliyyenin onbeşincisi olan Şahı Nakşibend Bahâeddin-i Buharî hazretlerine de hücum ederek şöyle demektedir:
«O da aşağı yukarı İbnül Arabi'nin fikirlerini benimsemiş görünmektedir.» (İ. Tasavvuf S. 104)
İmanın altı esasından birini inkâr veya şeriata aykırı şekilde te'vil eden kimse kâfirdir. Mevdûdî kaza ve kaderi inkâr ederken Süleyman Ateş de meleklerin rüzgâr olduğunu yazmıştır. Yani meleklerin varlığını apaçık bir şekilde inkâr etmiştir. Bunu ispat için KUR'ÂN-I KERÎME GÖRE EVRİM TEORİSİisimli yazısından iki paragrafı aynen alıyoruz :
«Burada bulutları sevkeden melek, basınç değişikliği ile meydana gelen rüzgârdan başka bir şey değildir. Bir hadîse göre de sesleri kulaktan kulağa nakleden melektir. Şüphesiz bu melek de seslerimizi titreşimiyle etrafa yayan atmosferdir. Demek ki tabiat kuvvetleri de melek olmaktadır. Zira melekler Allah'a isyan edemeyen, yani hür irade yeteneğinden yoksun, emredildiği şeyi yapan güçlü varlıklardır. Tabiat kuvvetleri de aynı niteliğe sahip değil midir?
……………….
İşte Âdem'e secde eden melekler, irade yeteneğini, akıl gücünü insana boyun eğen tabiat kuvvetleridir. İnsan akıl gücünü kazanınca tabiat kuvvetlerini emri altına almış, onlardan yararlanmasını, onların korkunç etkilerini önlemesini bildirmiştir.”(İlahiyat Fakültesi Dergisi C. 20, S. 143-144)
Necip Fazıl, bu ifade için şöyle diyor:
«Dehşet ki dehşet, bu adam hem meleklere itikadı elden bırakmıyor, hem de onları tabiat kuvvetlerinin aynı ve tâ kendisi kabul ederek maddeleştiriyor, şuursuzlaştırıyor," iradeden mahrum cemadlar olarak görüyor, küfrün böylesine hiç rastlanmamıştır.» (Rapor 3, S. 34)
Doç. Süleyman Ateş, mason Abduh'un düşük faizlere cevaz verdiği gibi % 3 faize cevaz vermektedir. Uygarsal fetvası aynen şöyledir:
«Her muamelesinin faizle işlediği bir toplumda yaşayan fert de ister istemez faize bulaşır. Onun korunmak için bankalara yatırdığı paradan banka % 50, % 100 kazanırken kendisinin aldığı % 3'lü faiz aslında parasının süre içinde uğradığı değer kaybını bile karşılamaz. Zarurete binaen o da parasının faizini alır, ama içi tutmuyor, takvası müsaade etmiyorsa faiz olarak aldıklarını fukaraya, hayır kurumlarına verir.» (Tefsir Dersi Notları S. 12)
Ehl-i ilim bilir ki, bir kimse bir milyon lirasını bir lira faizle birisine verse bir milyon bir lira olarak geri alsa, faiz olan yalnız bir lirası değil, bir milyonun tamamı da faiz olmuş olur. S. Ateş, gördüğünüz gibi Kur’ân-ı Kerîmi böyle tefsir etmektedir. Salâhiyetli müfessirlerden nakil yapmayanın hali böyle olur.
Özürü kabahatinden büyük olarak da faizi alır, içi tutmuyorsa aldığı faizi fakirlere veya hayır kurumlarına verir, diyor. Paranın tamamının faiz olduğunu bilemiyor»
Necip Fazıl, bu ifade için şöyle diyor:
«Deminki, İslâmın madde ötesi itikatlarına tam aykırılık halinde küfür... Bu da yeryüzü muamelesine ait bir kanunun, hem mahiyet olarak bilinmemesi, hem de küçümseyici bir eda içinde tatbik imkânından mahrum sayılması bakımından küfür çapında bir dalâlet..
...Bu adamın suratına su hadîs mealini çarpınız: FAİZİN EN HAFİF ŞEKLİ, ANASIYLE KÂBE DUVARI DİBİNDE ZİNA ETMEKTEN BETERDİR.» (Rapor 3, S. 35)
Darwin'in de evrimciliğini aşan Doç. Süleyman Ateş maymunun insandan geldiğini söyleyecek kadar ileri gitmiştir. Kendisi gazetelerde günlerce tnnkid edildiği halde, «İnsanlar Âdem aleyhisselâmdan gelmiştir. Âdem aleyhisselâmı da Allah yaratmıştır.» gibi bir ifade kullanmaktan hasseten çekinmiştir. Bütün canlıların ilkel hücrelerden evrimleşe evrimleşe geldiğini kat'iyetle ifade etmektedir. KUR'ÂN-I KERÎM'E GÖRE EVRİM TEORİSİ isimli yazısından bazı kısımları hep birlikte okuyalım :
«Hayatın, ilkel hücrelerden evrimleşe, evrimleşe önce basit canlıların, sonra daha üstün yapılı canlıların ve sonunda da insanın meydana geldiği kesin kanıtlarla ortaya konmuştur.
...İnsanın maymundan değil, maymunun insandan turediği de düşünülebilir.» (İ. Fak. Dergisi C. 20, S. 131)
Görüldüğü gibi insanın Âdem aleyhisselâmdan geldiğine dair en küçük bir ifade bile yoktur ilkel canlılardan evrimleşerek insan meydana gelmiş, hem de bu kesinmis. Allahü teâlâ insanın Âdem aleyhisselâmdan geldiğini bildirirken evrimci doçentimiz, ilkel hücrelerden meydana geldiğini söylüyor.
Necip Fazıl, bu ifadeler için de KÜFÜR damgasını bastıktan sonra şöyle diyor :
«Maymunun insandan geldiği iddiasında bu adam şöyle bir vesika gösterebilir: «(Bana bakın da insandan neler gelebileceği üzerinde ibretle düşünün ve artık maymunu da insandan gelmiş kabul edin.)» (Rapor 3, S. 39)
Doç. Süleyman Ateş, biraz daha ileri giderek aynı sayfada şöyle diyor :
«İnsanın şu veya bu hayvandan tekâmül etmiş olması onun değerini düşürmez. Çünkü Allah kâinatı tekâmül kanununa göre yaratmıştır.»
Görüldüğü gibi insanın bir hayvandan gelmesi, onun değerini düşürmezmiş.
Hemen aşağıda şöyle diyor :
«Belki de insan, bugünkü hayvanların hiç birinden değil de doğrudan doğruya çamurdan yaratılan ilkel bir varlıktan evrimleşerek ortaya çıkmıştır. Muhakkak olan nokta insanın bir evrim geçirdiğidir.» (Kur'ân-ı Kerîme Göre Evrim Teorisi İ. F. Dergisi C. 20 S. 131}
Süleyman Ateş'in bu ifadesinde üç tane azîm hata vardır :
1 - Cümleye belki ile başlamış, belki ihtimali ifade eder. İhtimal üzerine dinî karar veriyor.
2 - Çamurdan yaratılan varlığa ilkel varlık diyor. Çamurdan yaratılan ilk varlık Âdem aleyhisselâmdır. Adem aleyhisselâm ilkel bir varlık değil, kâmil bir insandır, ulül'azm bir Peygamberdir.
3 - Bugünkü insanın ilkel varlıktan evrimleşerek ortaya çıktığını söylüyor ki tamamen Kur'ân-ı kerîme aykırıdır. Allahü teâlâ bugünkü insanın Âdem aleyhisselâmdan geldiğini bildiriyor. Âdem aleyhisselâmın da Ulül'azm bîr Peygamber olduğunu bildiriyor. Binlerce Peygamber içerisinde Ulül'azm derecesine yükselen sadece altı tane Peygamber vardır, bunlar, Âdem, Nuh, İbrahîm, Musa, İsa ve Muhammed Mustafa (Aleyhimüssalâtü vesselam) hazretleridir.
Doç. Süleyman Ateş, Âdem aleyhisselâma ilkel insan demekle, bugünkü insanın evrimleşerek yani tekâmül ederek yüksek seviyeye çıktığını söylemekle Cenâb-ı Hakkın -hâşâ- yalancı olduğunu söylemektedir, ilkel insan evrimleşerek ve devrimleşerek kâmil insan olmuş, yani bugünkü insan henüz evrim geçirmemiş olan Âdem aleyhisselâmdan, Şit aleyhisselâmdan, İdris aleyhisselâmdan hâşâ çok kâmil bir varlıktır.
Nuh aleyhisselâmın 950 sene kavmini ıslâha çalıştığı Kur'ân-ı kerîmde sarahaten bildirilmektedir. Bin sene yaşayan bir Peygamber mi kâmildir, yoksa bugün yüz seneyi zor aşan evrimleşmiş ve de devrimleşmiş mahlûklar mı kâmildir? Doç. Süleyman Ateş'in insanların evrim geçirdiğine dair kesin kanıtları varmış. Kanıtının yalan olduğuna dair bizim de elimizde yanıtlar vardır. Hem de Kur'ân-ı kerîmden...
Doç.'imiz, Peygamber falan ayırt etmeden, eski insanların çok geri olduğunu, ilimsiz, hikmetsiz, akılsız olduğunu söylemekle 24 bin veya 124 bin Peygamber gönderen Allahü teâlâyı yalancı çıkarmak istiyor. Aynı derginin 137. sayfasını dehşete kapılmadan okuyalım.
«Nihâyet evrim insan sınıfına yaklaşmıştır. Hayvanlık mertebesinin başında maymunlar ve benzeri hayvanlar vardır. Bunlarla insan arasında azıcık bir mesafe kalmıştır. Burası atlanınca insan olur. Bu noktaya gelince nefsin boyu düzelir, azıcık ayırım gücü, bilgi kazanma yeteneği hasıl olur. Dünyanın uzak kutup bölgelerinde yaşayan bu ilkel insanlarla hayvan arasında büyük fark yoktur. Bunlardan hikmet sâdır olmaz, komşu milletlerden de bilgi öğrenmezler. Bu yüzden halleri bozuk, yararları azdır. Daha da evrimleşen orta kuşaktaki insanlar, işte gördüğünüz bu zekâ, bilgi ve maharet düzeyine gelmişlerdir.»
S. Ateş'in KUR'ÂN-I KERÎME GÖRE EVRİM TEORİlSİ ifadesi için Necip fazıl şunları söylemektedir:
«Al sana bir rezalet daha... Hiç Kur'ân hükümlerine, (teori-nazariye) sıfatı yakıştırılabilir mi? Bu bir felsefe, yani başıboş düşünce tabiri ve sağlam veya çürük ve daima yalanlanması mümkün görüşlere verilen ad... Bu cümleyi kullanan bir Diyanet İşleri Başkanında, Kur'ân ile herhangi bir kitabı, vahy ile felsefeyi ayırdedici ölçü yok demektir. Olmayınca da Diyanet İşleri, cinâyet işleri olmaz da ne olur?» (Rapor 3, S. 44)
Dinîmiz bazı hallerde azle cevaz vermiştir. Annenin hayatı tehlikeye girerse anne karnındaki çocuğu kürtajla ve ameliyatla almak caizdir. Zaruret olan bu hallere kıyas ederek doğum kontrolünün cevazına hükmetmek bir cinâyettir.
S. Ateş'in doğum kontrolü için verdiği cevaza Necip Fazıl söyle cevap vermektedir :
«Doğum kontrolünü teşvik ve insan üremesini tevkif edici görüşler, dayandığı dinî ölçüler tamamen yanlış olarak davayı göz bağcılığına getirmeye çalışmaktan başka bir şey belirtmez. (Rapor 3 S. 41)
Necip Fazıl'ın S. Ateş hakkındaki genel hükmü ise şöyledir: «8 adet vesika bu adamın, iman, meçhule saygı, anlatılamaz ve anlaşılamaz olana karşı korku, ilim, irfan ve zekâ adına zerre miktarınca nasibi olmadığını göstermeye yeter...» (Rapor 3 S. 41)
Doç. Süleyman Ateş'in bütün kitapları nakil esasından ziyade indi görüşleriyle doludur. Hemen her kitabında İbni Teymiye'den de nakiller yapmakta kimliğini gizlememektedir.
Süleyman Ateş, evrime ve devrime uyarak, Allahü teâlâ ismini çok kere Yüce Tanrı olarak kitaplarına almıştır. Allah kelimesinin kat'i surette tanrı olarak kullanılmayacağını da bilmemektedir. Tanrı kelimesi ilâh, mabud manasına kullanılır. Fakat Allah manasına kullanılmaz. Meselâ Müslümanların tanrısı Allah'tır denir, kendi ifadelerine göre evrimcilerin tanrısı maymundur şeklinde kullanılabilir. Fakat bizim rabbimize tanrıdır denemez.
S. Âteş Kur'ân-ı kerîmi tefsir ettiğini bütün kitaplarında bildirmektedir. Âyetlerin tercümesi tefsir olamaz. Bu tercümeler Murâd-ı ilâhiyi bildirmez. Ancak tercüme edenin o âyetten anladığını bildirir. Kur'ân-ı kerîmin bir âyet-i celîlesinin mealini alırken selâhiyetli bir müfessirin kitabından nakil suretiyle almak lazımdır. Eğer herkes kendi anladığını alırsa ortaya 72 tane sapık mezhep çıkar.
İşte Süleyman ATEŞ:
1 - Kur'ân-ı kerîmi kendi kafasına göre tefsir etmeye kalkan,
2- Evrime inanan, hattâ Kur'ân-ı kerîmde evrim teorisi olduğunu bile söylemekten çekinmeyen,
3 - İnsanların ilkel bir hücreden türediğini söyleyen,
4-Maymunun insandan gelmiş olabileceğini savunan,
5- Melekleri tabiat kuvvetleri olarak kabul eden, meselâ rüzgârı melek sayan
6 - Altın yüzüğe cevaz veren,
7 - Düşük faizi meşru kabul eden,
8 - Doğum kontrolünü teşvik eden,
9 - Vahdet-I vücud isimli tasavvufun, Hind ve Yunan felsefesinden geldiğini iddia eden,
10- İbni Teymiyye'yi büyük bir âlim olarak bilip ondan nakiller yapabilen evrimci bir kimsedir.
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
MEZHEPSİZLİK

Dinde devrim istemek
Mezhepsizlik değil mi?
Allah göktedir demek
Mezhepsizlik değil mi?

Ehl-i sünnetten kaçmak,
Telfık tohumu saçmak,
Bid'at yolları açmak,
Mezhepsizlik değil mi?

Tevessülü şirk saymak,
Vehhâbî fikir yaymak,
Mezhebden dışa kaymak,
Mezhebsizlik değil mi?

H. Mehmed FİSKECİ

DEĞİL Mİ?

Müctehidlik taslamak
Mezhepsizlik değil mi?
İçtihada toslamak
Mezhepsizlik değil mi?

Taklide haram demek
Telfık nanesi yemek
Bid'ati benimsemek
Mezhepsizlik değil mi?

Mason Abduh'u sevmek
Vehhâbîleri övmek
Sıffîn ehline sövmek
Mezhepsizlik değil mi?

Bâtılları hak sanmak
Reşit Rıza'yı anmak
Hamidullah'a kanmak
Mezhepsizlik değil mi?

Mezheb-i selefiye
Kürtaş vâri reddiye
Syyid Kutbu tavsiye
Mezhepsizlik değil mi?

Dalâlet-i Elbânî
İctihâd-ı Şevkânî
Tarikat-ı Efgânî
Mezhepsizlik değil mi?

Teymiye ehliyeti
Mevdûdî zihniyeti
Hepsinin keyfiyeti
Mezhepsizlik değil mi?

H. Mehmed FİSKECİ
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
Eleştirileri ehli sünnet düşmanlığı şeklinde sunanlar, bu şekilde gardını alma noktasında olanlar biraz daha fazla tefekkür içinde olmalılar.

Halimiz ortadadır, kuran "mümin üstündür" derken biz nerdeyiz, demekki bazı şeyler yanlış yürüyor, bunda hakim olan anlayışın etkisi yadırganmayacak seviyede. Eleştirileri dikkate almak yerine bunu ehli sünnet düşmanlığı şeklinde sunma gayreti bu şekilde sunma çabaları sorunları yaftalamaktan başka bir işe yaramıyor.

Burda hiç duydunuzmu ehli sünnet şöyledir böyledir, yanlıştır diyen.
Siz meseleyi bu alana çektikçe ruh çagırıcılığı yampış oluyorsunuz, olmayan şey bu sefer oluşmaya başlarsa şaşırmayın.
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
Ankett konusunda müslümanın 2,3,4 .. itikadı olmaz tekdir, itikad dinin esasıdır ve bunlar net şekilde Allah ın kıtabında açıklanmıştır zaten.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Tamamen cahilce bir yazı asmışsın. Taşın altına elini sokmadığın burdan belli. Bahane hazır, kişsel çıkar ve nefis diyip geç. Sen ne anlarsın zaten. Karşımıza alıp muhatap olan da kabahat.

Ali'yi katleden harici denen zatlarin sadece Kur'an ile amel ettikleri söyleyen, yani bak böyle oluyor iste diye enayi avlamaya calisan sen, zihniyetin kendi onune kabinda sunuldugunda hemen icindeki kaba saba hamsofu ortaya cikiyor. Varsa bir elestirin konus yoksa kabalasma kimseyi muhatap almak zorunda degilsin zorla değil ki her tasin altindan anlamsizca cikiyorsun. Zorunda değilsin rahat ol biraz.

MB860 cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Ali'yi katleden harici denen zatlarin sadece Kur'an ile amel ettikleri söyleyen, yani bak böyle oluyor iste diye enayi avlamaya calisan sen, zihniyetin kendi onune kabinda sunuldugunda hemen icindeki kaba saba hamsofu ortaya cikiyor. Varsa bir elestirin konus yoksa kabalasma kimseyi muhatap almak zorunda degilsin zorla değil ki her tasin altindan anlamsizca cikiyorsun. Zorunda değilsin rahat ol biraz.

MB860 cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi

Ben çok rahatım, sen ise çok cahilsin. Hariciler hakkında hiçbirşey okumamışsın. Mutezile nedir bilmezsin, Hz. Ali ile hz. Muaviye neden savaşmış, cemel vakası nedir bilmezsin. Tek söylediğin bütün ümmet yememiş içmemiş boyuna hadis uydurmuş. Hepsi sana göre cehennemlik. Hadi şimdi git biraz kitap oku. Öyle ben müslümanım demekle olmuyor bu işler.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Ben çok rahatım, sen ise çok cahilsin. Hariciler hakkında hiçbirşey okumamışsın. Mutezile nedir bilmezsin, Hz. Ali ile hz. Muaviye neden savaşmış, cemel vakası nedir bilmezsin. Tek söylediğin bütün ümmet yememiş içmemiş boyuna hadis uydurmuş. Hepsi sana göre cehennemlik. Hadi şimdi git biraz kitap oku. Öyle ben müslümanım demekle olmuyor bu işler.

:)

MB860 cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi
 

müttaki

Profesör
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
2,775
Tepkime puanı
75
Puanları
48
Konum
istanbul
Konuyu açan arkadaş mevlam bana yeter yazmış sonrada böyle bir konu açmış. Neden ilmihal Müslümanı olunca mevlasını bulacak sanıyor. Kimse kalbinin karasını görmedikçe mevlasını bulamaz. Bakın ihtiyaçların başında yemek içmek barınmak sonrada aidiyet duygusu gelir. Ehlisünnet aidiyeti sadece duygusal bir sığınıştır. Sünnetin ehli olana zaten kimse bir şey diyemez. Adam ehlisünnetim diyor nefsini tanımıyor böyle şey olur mu. Çocukların camide aldığı temel bilgilerle burada ahkam gestoposu kurmaya çalışan zihniyet var. Bunlar neden besleniyor aidiyetlerinden. bu aidiyet kendi putları, ilahları.
 

alı

Yeni
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
1,784
Tepkime puanı
51
Puanları
0
Selam ehline selam olsun...

Ehlisunnet vel cemaat kardeşler 4 hak mezhep "takıntısı"ndan kurtulamadigi muddetce bu denli tartışmalar bitmeyecektir...

Resulullah(saa) ın bir çok hadiste ehlibeyt(as) i takip etmemizi istediğini art niyetli olmayan bütün müslümanlar bilir. Ne varki zalim sistemler kafa karıştıran sahte tarih ve sahte alimlerle bu ümmeti kandirmaya devam ediyor. Resulullah (saa) şöyle buyuruyor;

"Cennet, Ehlibeyt ime zulmeden ve itretim hakkında beni incitene haram kılınmıştır. "

Bir başka hadiste ise;

"Ben ilmin sehriyim, ALİ ONUN KAPISIDIR. Şehre girmek isteyen KAPIDAN gelsin."

Nasihat isteyene Resulullah (saa) yeter...
 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Ben Allah'a iman ediyorum.Tüm dinlerini parça parça edenlerden de kaçıyorum.

Rum Suresi
32 - Onlardan ki, dinlerini parçalayıp hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür.
 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Enam Suresi
159 - Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır, sonra (Allâh) onlara yaptıklarını haber verecektir.
 
Üst