Eygi: Diyalog masalı !..

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Dinlerarası Diyalog Masalı

Dinlerarası Diyalog Masalı
Sayfa: (1/1)




KiMYA-YI SAADET:


Dinlerarası Diyalog

--





BİR Alman, büyük bir dinî cemaatin merkezi İstanbul’da bulunan tv’sinde dinlerarası diyalog programı yapıyor... Programın a�ıl��ı �öyle: Ekranda Sultanahmet Camii görünüyor bütün haşmetiyle... Kubbesinin ardından bir haç görünmeye başlıyor... Büyük bir haç... Haç yükseliyor, yükseliyor, yükseliyor ve camiden büyük hale geliyor, cami ha�ın gölgesinde kalıyor...



Bendeniz bu fotoğrafı sütunumda basarak, ismini vermeyeceğim tv müdürl��ünden a�ıkça sordum: Böyle bir program yaptınız mı, yaptınız ise a�ıklaması nedir?

Cevap vermediler...



Kur’an’a, Sünnete, İcmâ-i ümmete uygun İslâm 14 asırdan beri orijinal şekliyle devam ediyor. Dinimizde, başka dinlerde olduğu gibi ana kaynakların kayb olması, esasların tahrif edilmesi (çarpıtılması) talihsizlikleri görülmemiştir. Sadece, Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi birtakım fırkalar zuhur etmiştir. Hadîs şudur:



“Ümmetim yetmiş �ç fırkaya (parçaya) ayrılacaktır. Bunlar, biri d��ında cehennemliktir.

Ashab soruyor: Kurtulacak olan parça hangisidir? Efendimiz: Benim ve Ashabımın yolundan gidendir cevabını vermişlerdir.”



İslâm’ın uzun tarihinde zuhur eden fırkalardan biri “Kargacılardır” (Gurabiye taifesi). Bunların inancı �öyledir: Peygamberlik asıl Hz. Ali’ye verilecekti. Cebrail, vahyi getirirken, Hz. Ali ile Hz. Muhammed birbirlerine çok benzedikleri için şa�ırdı ve Ali’ye tebliğ edeceğine Hz. Muhammed’e verdi...” (Gurab Arapça’da karga demektir)



İslâm tarihinde zuhur etmiş fırkaları, taifeleri �ğrenmek isteyenler mufassal (ayrıntılı bilgi veren) kelam kitaplarını okuyabilir.



Hindistan’da zuhur etmiş bir din veya fırka var. Bunlar Kadiyanîlerdir. Mirza Gulam Ahmed Kadiyanî denilen kişi peygamber olduğunu, kendisine Arapça, Sanskritçe ve başka dillerde vahiy geldiğini iddia etmiştir. Emperyalist İngilizlerden destek ve yardım görm�ş, gerçek Müslümanlıktaki cihad farizasını kaldırd��ını ilan etmiştir. Birkaç madde hariç İslâm’ın diğer emir ve yasaklarını yerinde bırakm�ştır. Bunlar kendi aralarında çeşitli kollara ayrılm�ştır. Bir kolunun Kelime-i Şehadeti �öyledir: “Ben Allah’tan başka ilah olmad��ına, Hz. Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna ve Mirza Gulam’ın nebi olduğuna şehadet ederim...”. Kütüphanemde Moris adasından (Mauritius) gönderilmiş Fransızca bir ilmihal kitabı var, Kadiyanîler tarafından yayınlanm�ş. Onun kapa�ında Arapça böyle bir “Şehadet” yer alıyor.



Tabiî ki, böyle bir inanç ve iddia küfürdür. Bu yüzden Pakistan’da ulema, Kadiyanîlerin Müslüman olmadıklarına dair fetva ve hükümler vermiş, parlamento da Kadiyanîliğin bir mezhep değil, din olduğuna dair kanun �ıkartm�ştır. Kadiyanîlerin Avrupa şehirlerinde camileri de bulunmaktadır.



Kadiyanîliğin en ılımlı kolu, Mirza Gulam Ahmed’in, nebi değil müceddid olduğuna inanan Lahorîlerdir.

1960’ların başlarında Kudüs’ün Arap bölümünde toplanan İslâm kongresine gitmiştim. O tarihte, kutsal şehrin tamamı İsrail’in elinde değildi, bir kısmı Ürdün’e aitti. Kongreye Kadiyanîlerden de delege gelmişti. Bizim gibi namaz kılıyorlardı ama itikadlarında, yukarıda anlatt��ım gibi büyük ve korkunç bir bozukluk vardı.

İslâm tarihinde zuhur etmiş sapıklıkların çoğu, birtakım hizip, fırka ve kliklerin kendi başlarındaki reisleri tanrı veya peygamber ilan ederek putlaştırmalarından kaynaklanmaktadır. Yine İslâm tarihinde hayli sahte Mesih vak’aları vardır.



Kur’an, Yahudi ve Hıristiyanları kendi ruhbanlarını erbab (tanrılar, rabler) haline getirmekle kınıyor. Bunda biz Müslümanlar için uyarılar vardır. Din büyüklerimizi, imamlarımızı, ulularımızı asla erbab haline getirmemeliyiz. Aksi takdirde dinden �ıkar, ebedî felakete uğrarız.



Zamanımızda, eski asırlarda görülmemiş sapıklıklar ortaya �ıkm�ştır. Bir kısım Müslümanlar agresif İslâm d�şmanı Haçlıları ve Siyonistleri dost ve velî (idareci) edinmişlerdir...



Kur’an, Sünnet ve icmâ İslâm’ı tek hak din olarak gösterdiği halde birtakım kişiler ve cemaatler, tahrif edilmiş dinleri de hak olarak kabul ediyor ve onların (Hz. Muhammed’i ve Kur’an’ı inkar eden) bağlılarının ehl-i cennet olduğunu söylüyor.



Bu yeni fırkaların müntesipleri (bağlıları), kendilerini uyaran, tenkit eden din kardeşlerine d�şman oluyor, kuyularını kazan din d�şmanlarıyla dost oluyor.

Bu anlatt��ım konularda Müslüman halkın ve gençliğin çok a�ık şekilde ve dinî gerekçeleri gösterilerek uyarılması din otoritelerinin en büyük vazifesidir. Lakin bu vazife yerine getirilmiyor.



Ankara’daki Diyanet’in üzerinde çok a�ır baskılar vardır. Diyanet’in, Dinlerarası diyaloğu desteklemesi isteniyor. Nitekim güney illerimizden birinde bir dinlerarası bahçe yapılm�ş, buraya bir sinagog, bir kilise, bir de mescid inşa edilmiş ve büyük resmî törenle hizmete(!) a�ılm�ştır.

Başka bir güney vilayetimizde bir yere tahtadan salaş bir köprü yapılm�ş, bunun üzerinden bir haham, bir papaz, bir de sarıklı ve cüppeli hoca geçirilerek dinlerarası diyalog ve kardeşlik tiyatrosu oynanm�ştır.

Bozuk fırkaların bağlıları, kendilerine yöneltilen tenkitlere müthiş öfkelenmekte, uyarıları yapanlara sövüp saymaktadır.



Yeni türeyen fırkalarla, bilhassa diyalog fırkasıyla ilgili olarak bir ulema kongresi toplanmalı ve bu konuda, bir buçuk milyarlık İslâm dünyasına hitaben bir bildiri yayınlanmalıdır. Bu kongrenin gündeminde şu maddeler bulunmalıdır:



1. İslâm dini, Allah katında yegane hak dindir. Ondan başka, hak din yoktur. İslâm, hak din olmakta m�şareket (ortaklık) kabul etmez.



2. Hazret-i Muhammed’in (Salat ve selam olsun O’na) risaletini (Resull��ünü kabul etmeyen, O’nu yalanlayan, O’na iman etmeyen) kimseler ve cemaatler ehl-i necat ve ehl-i cennet değildir.



3. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah biz mü’min kullarının, İslâm d�şmanlarını dost ve velî edinmesini kesin olarak yasaklam�ştır.



4. Tevhid inancı ile Teslis inancı asla bağdaşmaz.



Türkiye’de medreseler kapatıld��ı için din kültüründe büyük bir kopukluk olmuştur. Mısır’da, Hindistan’da, Pakistan’da, Arap ülkelerinde büyük ve güvenilir medreseler, İslâm üniversiteleri, ulema, müftüler bulunmaktadır. Diyalog meselesi ve diğer yeni fırkalar bunlar tarafından araştırılıp incelenmeli ve Müslümanlara bu araştırma ve incelemenin neticesi (halkın kolay anlayaca�ı bir lisan ile) ilan edilmelidir.



Benim yukarıda yapt��ım tekliflerin hiçbir Müslümanı ve mü’mini gocundurmaması gerekir.



Şu veya bu şahsı hedef alarak söylemiyorum ama zamanımızda Türkiye’de ve başka İslâm ülkelerinde mehdi olduklarını iddia eden kimseler bulunmaktadır. Bunlar a�ıkça ilan-ı mehdiyet edemedikleri için gizlice propaganda yapmakta ve halkın taraftarl��ını ve parasını toplamaktadır. Bu konu hakkında da Müslüman halk uyarılmalıdır.





(Dinlerarası Diyalog hakkında bilgi edinmek isteyenler www.diyalogmasali.com sitesine müracaat edebilir.)







Mehmed Şevket EYGİ / Millî Gazete - 30.03.2008
 
Üst