Ezânla dalga geçen çocuğa Peygamber (SAV)’in pedogojik yaklaşımı

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Ezânla dalga geçen çocuğa Peygamber Efendimiz (SAV)’in pedogojik yaklaşımı


Bir gün ezân okunurken, bir grup çocuk okunan ezânı hafife alıyor ve müezzinle dalga geçiyordu. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- çocukların bu hâlini gördü. Çocukları yanına çağırdı. Okunan ezânla kimin dalga geçtiğini sordu. Çocuklar içlerinden birini gösterdi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- o çocuğa döndü ve çocuğun sesinin ne kadar da güzel olduğunu söyledi ve ardından çocuğa ezân okumasını buyurdu.

Çocuk, ezân okumasını bilmiyordu. Mahcup oldu. Utandı. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- çocuğa tebessüm etti ve önce kendisi ezân okudu ve sonra çocuğa dönerek: “Hadi, tekrar et!” buyurdu.

Çocuk duyduğu kadarı ile ezân okudu. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- çocuğa bir kese para verdi. Kendisinin cezâlandırılacağını bekleyen çocuk, böylesi bir mükâfatla karşılaşmanın şokunu üzerinden atmadan, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- mübârek elini çocuğun alnına koydu ve saçlarını okşadı. Sonra elini çocuğun göğsüne getirdi ve ona: “–Allah seni mübârek kılsın, Allah sana bereket yağdırsın.” diyerek duâ etti. Çocuk, o âna kadar ürküp korktuğu Kâinât’ın Sultan’ı -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e karşı sevgi duymaya başladı.

Biraz önce çirkin bir davranışla Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in huzuruna gelen bu çocuk, saf yüreği ile Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e: “–Beni Mekke’ye müezzin olarak tâyin eder misiniz?” diye sordu. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tebessüm ederek, çocuğun bu isteğini de geri çevirmedi ve o sıra Mekke valisi Attab b. Esid'e gitmesini ve kendisinin Mescid-i Haram'daki yeni görevini ona bildirmesini söyler (1). Ebu Mahzure, 59 (678-79) yılında ölünceye kadar Mekke'de müezzinliğe devam etti. Kendisinden sonra Mescid-i Haram müezzinliğini oğlu ve torunları yüzyıllarca devam ettirmişlerdir (2).

Şimdi bu olayı pedagoji perspektifinden analiz edecek olursak:

Öncelikle Müslümanların mukaddes olarak kabul ettiği bir değeri hafife alan, dalga geçen bir çocuk var. Bu suç karşılığında Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- nasıl davranıyor?

1- Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- az önce ezânı hafife alan çocuğa, “Hadi, ezân oku!” diye bir iltifatta bulunuyor. Hâlbuki alışkanlığımız o ki, eğer bir çocuğun bir suçu varsa, çocuğun o suçu bir daha işlememesi için, o davranışı bir daha yapmamasını tembih ederiz. Hâlbuki Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bunun aksine; “Hadi, ezân oku!” diye buyuruyor. Belki etraftaki herkes, çocuğun çirkin davranışına dikkat ettiği hâlde, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, çocuğun güzel sesine dikkat ediyor. Böylesi bir davranış, çocuk terbiyesinin en önemli kısmına işaret eder ki, biz buna “Çocuğun kabiliyetlerini görebilme” ya da “pozitif çocuk terbiyesi” diyoruz. Hâlbuki cezâ, çocuğun kabiliyetlerini körelttiği gibi, negatif bir terbiye usûlüdür.

2- Çocuk, ezân okuduktan sonra, ona bir kese içinde para ikram ediyor. Hâlbuki o an karşısında duran çocuk, suçlu bir kişi olmasına rağmen Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu çocuğa bir kese para veriyor ki, bu muâmele çocuğu olduğu hali ile kabullenmektir. Nedense günümüzde, çocuğu “olduğu hali ile kabullenme”ye yanaşmıyoruz. Belki de çocuk bu davranışı bir kere daha tekrar eder diye korkuyoruz. Zaten bu anlamsız korkularımız değil mi ki, çocuk terbiyesinde, kaşları çatık bir anne-baba rolü oynamak zorunda olduğumuzu hissettiren!..

3- Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- daha sonra, çocuğun saçlarını okşuyor. Saç okşamak da kişiye “emniye ve güven” duygusu yaşatır. Kabahat işlemiş olan bir çocuğun böylesi bir kabul görmüşlük ve emniyet hissi ile karşılaşması, onda vicdanî duyguların derince uyanmasına neden olur; ki çocuk terbiyesinin özü de zaten budur. Çocuk, vicdanını duyabildiği kadar duygusal gelişimini tamamlar.

4- Peygamber Efendimiz ardından; "Allah, seni mübarek kılsın, Allah sana bereket yağdırsın" diyerek dua ediyor. Efendimiz bu davranışı ile de çocuğun vicdanına hitap ediyor ve bir kere daha çocuğa ‘emniyet ve güven' hissi yaşatıyor.

5- Efendimiz daha sonra çocuğu Mekke’ye müezzin olarak tayin ediyor, ki böyle bir paye herkesin gıpta ile bakacağı bir makamdır. Efendimiz suç işlemiş bir çocuğa karşı çok cömertçe davranıyor ve olduğu haliyle, böyle kabullenişiyle çocuğun az önceki ‘duyarsızca’ davranışı eriyip gidiyor.

İşte size Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bir suçlu çocuğa yaklaşım tarzı!.. Efendimiz bu çocuğa ne kaşlarını çatarak, ne parmağını sallayarak, ne de “Bir daha böyle yaparsan sana şöyle şöyle yaparım.” diye tehdit ederek yaklaşıyor... Aksine çocuğun vicdanına giden bütün kanalları kirden temizler gibi, çocuğu insan olma değerliliğinin yağmuruna tutuyor (3).

Peygamber Efendimizin terbiye usulünün, bu çotuk üzerindeki tesirine bakın ki, o günden sonra bu sahabî efendimiz saçlarını hiç kesmiyor. Yaşlılığına yakın bir dönemde ona: "Saçların böyle çok çirkin görünüyor, kes artık şu saçlarını ya Ebû Mahzûre!” denildiğinde, çok üzülüyor. Hatta "0 saçlara kim dokundu siz bilmiyor musunuz?” diyerek sitemde bulunuyor (4).

İşte size insan yetiştirme sanatı! İşte size çocuk terbiyesi!

Hadis ansiklopedilerini alt-üst edelim, bakalım, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sünnetlerini tek tek ele alalım. Eğer O’nun -sallâllâhu aleyhi ve sellem- suç işleyen çocuklara karşı uyguladığı bir tek cezâ şekline rastlar isek, o usûlü hep birlikte çocuklarımıza uygulayalım...

Ama yok!..

Bunca yıldır bu konuda araştırma yapmış birisi olarak söyleyebilirim ki; Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hiçbir çocuğu cezâ ile terbiye ettiğine şahsen ben rastlamadım. Suç ile mücadelede ‘ceza’ etkili bir yöntem olsaydı, Peygamber Efendimi, bir kez olsun çocukların kulağından çekmez miydi? Onlara en azından kaşlarını çatmaz mıydı?

Çatmazdı ve çatmadı da.

Çünkü ceza ile çocuk adam olmaz! Ceza ile adam olmuş çocuk da adam olmuş çocuk sayılmaz. Bir çocuk ancak kendisini ‘olduğu hali’ ile kabul eden ve güven hissi yaşatan insanın yanında ‘insan olma’ üstünlüğünü elde eder, yoksa ceza aldıkça değil.

Evet, günümüzde biliyoruz ki, hayvan terbiyesinde bile acı çektirerek, ceza vererek terbiye etmek ‘hayvan hakları ihlali' olarak görülürken, insan kendi çocuğuna nasıl olur da hayvanlara bile reva görülmeyen bir terbiye usulünü uygulamaya kalkar! (5)

Şüphesiz Allah en doğruyu bilendir.


Ebu Taha bin Mahmud
6 Muharrem 1439
(m. 26 Eylül 2017)

Kaynaklar:

1. Kütüb-i Sitte, c. 16, s. 597; Bab: ‘Ezânda terci.’

2. İbn Sa'd, Tabakâtü, 5/450; Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, 3/78.

3. Adem Güneş, Çocuk Eğitiminde Pozitif İletişim. s. 90-1. Nesil Yayınları, İstanbul 2016.

4. Abdurrezzak, Musannef, 1/458-459; Ahmed b. Hanbel. Müsned, III/408.

5. Adem Güneş, a.g.e. s. 92.
 
Üst