Hadislerin Kur’an’a arzı ile ilgili rivayet edilen söz hadis mi?

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Soru: Hadislerin Kur’an’a arzı ile ilgili rivayet edilen söz sahih Hadis-i şerif’midir?

Cevap: “Benden size gelen şeyi Allah’ın Kitab’ına arzedin. O’na uygunsa ben söylemişimdir. Şayet ona uygun değilse ben söylememişimdir.” [1].

"Benden sonra birçok hadisle karşılaşacaksınız. Size benden bir hadis rivayet edildiğinde onu Allah'ın kitabına arz edin. Şayet ona uyuyorsa kabul edin ve bilin ki, o ben*dendir. Eğer ona muhalif düşerse kabul etmeyin ve bilin ki, o bana ait değildir" [2].


"Benden size iyi olan bir şey rivayet edilirse, onu kabul edin, şayet doğru olmayan bir şey nakledilirse de onu reddedin. Çünkü ben doğru olmayan bir şey söylemem" [3].


"Bazı kimselere ne oluyor ki, Allah'ın kitabında bulunmayan şart*lar ileri sürüyorlar? Kim Allah'ın kitabında bulunmayan bir şart ileri sü*rerse, isterse yüz şart koşmuş olsun, bu batıl olur. Allah'ın şartı en doğru ve en güvenilir olandır" [4].

Bunlara benzer daha birçok rivayet bulunmaktadır. İmam el-Beyhakî der ki: “Bu türden hadisler, tamamı zayıf olan başka tariklerle de rivayet edilmiştir.” [1].

el-Beyhakî, “el-Medhalu's Sağır” diye bilinen “el-Medhal ilâ Delâili'n Nübüvve” adlı eserinde şöyle der: ”Hadisin Kur'an'a arz edilmesi hadisi, sahîh değildir, batıldır.” Yine el-Beyhakî “el-Medhalu'l Kebîr” diye bilinen “el-Medhal ile’s Sünen” adlı eserinde de şöyle der: “İmam eş-Şafiî şöyle demiştir: Rasûlullah'tan (sav) gelen bazı hadisleri reddeden bir kimse bana şu hadisi delil olarak gösterdi: “Benden size gelen haberi Kur'an'a arz edin. Ona uyuyorsa, onu ben demişimdir. Uymuyorsa onu ben dememişimdir.” O kimseye şöyle dedim: Az çok rivayeti sahîh olan hiçbir kimse bunu rivayet etmemiştir. Bu meçhul bir kimseden gelen munkatı' (senedi kopuk) bir rivayettir. Biz ise böyle rivayetleri herhangi bir konuda delil olarak kabul etmeyiz.” [5]


“el-Kâmûsu'l Muhît” yazarı Şeyh Muhaddis el-Fîrûzâbâdî “Sifru's Seâde” kitabının sonunda, şöyle der: “(Bu şekilde) nakledilen sahih ve sabit olmuş bir rivayet yoktur. Bu, mevzu hadislerin en kötülerindendir. Bilakis bu hadisin hilafına olan bir hadîs sahihtir: Dikkat edin! Bana Kur'an ve onunla beraber bir misli verildi.” [6].


Hattabî, Yahya b. Maîn ve İbn Teymiyye gibi birçok âlim/İmam da, bu hadisin zındıklarca uydurulduğunu beyan etmişlerdir. [7]


İsa b. Yûnus, el-Evzâî vasıtasıyla Mekhûlden şöyle dediğini rivayet eder: “(Açıklanmaya ihtiyacı olduğundan) Kitab'ın sünnete olan ihtiyacı, sünnetin Kitab'a olan ihtiyacından fazladır.” [8].


Bu ve benzer rivayetleri reddeden âlimlerden “bazıları” şunlardır: İmam Şafiî, İmam Ahmed, İmam Malik, İmam İbn Hazm, İmam İbn Kayyîm, İmam İbn Teymiyye, İmam Suyutî, İmam Kurtubî ve Ebû'l-Ferec İbn Cevzi, Şevkânî, Sagânî, Fettenî, Îbnu'l-Arrak, Aliyyü'l-Kârî gibi birçok mevzuat (uydurma hadis) yazarı muhaddis, Arz Hadisi'ni reddetmişlerdir (9).

Musannef sahibi İbn Ebî Şeybe de, Hadis’in Kur’an’a muhalefetten veya ona ziyadeden dolayı terk edilmesi gerektiğini belirten rivayetlere karşı çıkan âlimlerdendir (10).

İmam Suyütî (911/1531) Miftahu’l-Cenne fi’l-İhticaci bi’s-Sünne adlı eserini, Hadis’in Kur’an’a arzı ile ilgili hadise ve “Bize Kur’an yeter” diyenleri, zecreden hadislere ve rivayetlere tahsis etmiştir. Suyûtî eserinin girişinde; “İstedim ki bu eserimde, insanlara bu hadisin ne kadar bâtıl olduğunu izah edeyim ve bu büyük tehlikeden onları sakındırayım“. Suyûtî, Hadis’in Kur’an’a arzını ifade eden, hemen bütün rivayetleri nakleder ve bu rivayetlerin hüccet durumunu ve değerlerini de belirtir. Netice olarak vardığı sonuç ise, “bu hadisler’in asla delil olamayacağı” şeklindedir [11].

Rivayetlerin metin ve sened yönünden tahlili:

"Benden sonra birçok hadisle karşıla*şacaksınız..." anlamındaki hadis hakkında Abdülaziz el-Buhârî şöyle demektedir:


"Bu hadisi Yezid b. Rebia'nın Ebü'l-Eş'as'tan onun da Sevban'dan rivayet ettiği söylenmiştir. Yezid b. Rebia'ya gelince, o meçhul bir ravi olup Ebü'l-Eş'as'tan hadis dinlediği bilinmemektedir [2]. Hatta Sahîh müellifi Buhârî, el-Tarihü'l-kebir adlı eserinde bu zatın hadislerinin münker olduğunu söylemektedir [12]. Bu, hadis ilminde ve ravi tenkidinde ümmetin önde gelenlerinden biri olan Yahya b. Maîn'in "zındıkların uydurması olduğunu" söyle*diği bir rivayettir [9, 13].

Yine rivayete göre: Sevban, Rasûlullah’tan (a.s.) naklediyor: ‘Dikkat edin İslam’ın gidişatı değişecek.’ ‘Bu durumda nasıl yapacağız Ya Rasûlallah (a.s.) ? denince buyurdular ki; ‘benim sözümü Allah’ın Kitab’ına arzedin, ona uygun ise o bendendir ve ben onu söylemişimdir.’ Hadisin senedinde, Yezîd b. Rebîa vardır. Bu râvî metruk ve münkeru’l-hadistir. [14].

İmama Şafiî (rh.a) ise er-Risâle adlı eserinde bu hadisle ilgili olarak şöyle de*mektedir:


"Önemli veya önemsiz herhangi bir konuda sahih hadis riva*yet etmiş olan hiçbir kimse bu hadisi rivayet etmemiştir. Ayrıca bu, meç*hul bir kimseden yapılmış olan munkatı bir rivayettir. Biz böyle bir riva*yeti hiçbir konuda kabul etmeyiz" [15]. İmam Şafiî, söz konusu ettiği bu rivaye*tin isnadını zikretmemiştir. Fakat İbn Hazm, onun muhtelif lafız ve tarik*lerle çeşitli rivayetlerini vermiştir. Bunlardan biri de "benden size uygun bulduğunuz bir hadis rivayet olu*nursa..." tarzında veya benzer ifadelerle rivayet ettikleri hadistir.

Şimdi İbn Hazm'ın sıraladığı bu rivayetlerin hükmünü ve onun bunların her biri hakkındaki görüşlerini ele alalım:

Birinci tarik: Bu tarikte bulunan Hüseyin b. Abdullah'ı, İbn Hazm metruk ve zındıklıkla suçlanan biri olarak nitelerken [16], İbn Hacer Takrîb'inde "zayıf olduğunu söylemekte [17]; Zehebî ise, Mizânü'l-i'tidâl’de, Buhârî'nin "onun zındıklıkla itham edilen bîri" olduğunu söylediğini kaydetmektedir [18].


İkinci tarik: Bu tarik mürsel olup, Mizânü'l-i'tidâl’de kaydedildi*ğine göre, İbn Hazm ve Beyhakî'nin de ifade ettikleri gibi onda meçhul biri olan el-Asbağ yer almaktadır [16, 19].


Üçüncü tarik: Lafzı Hanefîlerin delil olarak kullandıkları metne yakın olan bu rivayet hakkında İbn Hazm şöyle demektedir: Bu hadis mürseldir. Onun ravileri arasında meçhul birinden başka zayıf biri olan Amr b. Ebu Amr da vardır [16]. Bu zatı bazı ulema zayıf, bazıları da güveni*lir bulmuş, Buhârî ve Müslim onun rivayetlerini [20] birinci derecede sahih kabul edilen hadisler arasında kabul etmiş iseler de buradaki hadis mürsel olduğu gibi senedinde meçhul bir ravi de vardır.



Dördüncü tarik: İbn Hazm, metni "Benden size hakka uyan bir hadis naklolunursa, ister söylemiş olayım isterse olmayayım, onu alın" tarzında olan bu hadisin ravi'cri arasında bulunan Eş'as b. Berraz'ın, hadisi kabul edilemez bir yalancı olduğunu söylemiştir [21]. İbn Hazm'ın bahsettiği bu zat, zayıf biri olduğu hususunda ulemanın ittifakı bulunan el-Hecimî ol*malıdır [22].


Beşinci tarik: Metni "benden size benim söylemediğin güzel bir söz naklolunacak olursa, ben onu söylemişimdir" tarzında olan bu ri*vayetle ilgili olarak İbn Hazm şöyle demektedir: Bu hadisin ravileri arasında bulunan Haris ve Arzemî zayıf, Abdullah b. Saîd ise meşhur bir yalancıdır [21]. Zira söz konusu edilen Haris, Haris b. Nebhan olup Buhârî onun, hadisi münker biri oldu*ğunu söylemektedir [23]. Arzemî ise Muhammed b. Abdullah değil, met*ruk ravilerden biri olan Muhammed b. Ubeydullah'tır [24]. Nitekim Ahmed b. Hanbel de "ulemanın onun hadisini terk ettiklerini" söylemektedir [25]. Abdullah b. Saîd'e gelince İbn Hacer'in dediği gibi o, metruk ravilerden biri olan el-Makburî'dir [26].


İbn Hazm bu hadis hakkında bir değerlendirme yaparak şöyle de*mektedir:


Bu, Resûlullah'a yalan nispet etmektedir. Zira Hz. Peygamber burada "söylemediğimi söylemişimdir" dediği ifade edilmektedir. Hz. Peygamber nasıl olur da söylemediği bir sözü söylemiş olur? Böyle bir şeyi yalancı, zındık, kafir ve ahmak birinden başka kim mümkün gö*rebilir? [21].


Nitekim İbnü'l-Cevzî Mevzûât'ında. ravinin bu hadisin isnadının sahih olmadığını söylediğini ifade etmekte, Hattabî'nin ise onun batıl ve asılsız bir rivayet olduğunu söyle*diğini nakletmektedir [13]. Ayrıca bu hadisi Sağanı Mevzuât’ında [27], Fettenî Tezkire'sinde [28], Şevkanî Fevmrf'inde [29] uydurma hadisler içerisinde zik*retmişlerdir. Aclunî Keşfü'l-hafâ'da kaydettikten sonra onun son derece münker olduğunu söylemiş [30], İbn Hacer ise onu Lisânü'l-mîzan'da Eş'as b. Berraz'ın biyografisinde zikretmiştir [31].

Beyhaki dedi ki: Halid bin Ebu Kerime, [32] Ebu Cafer’den nakletti: Rasulullah (s.a.s) Yahudileri çağırarak onlara soru sordu. Onlarda İsa (a.s) hakkında iftiralar atarak yalan şeyler söylediler, Rasulullah (s.a.s) bunun üzerine minbere çıkarak insanlara hutbe verdi, buyurdu ki: “Benim hakkımda söylenecek hadisler çoğalacaktır. Eğer bunlar Kur’an’a uygunsa bendendir, Kur’an’a uygun değilse benden değildir.“ [33].

Beyhakî (458/1078), ‘hadisin senedindeki Hâlid b. Ebî Kerime meçhuldür, Ebû Ca’fer de sahabe değildir. Hadis munkatı’dır (senedi kesintili).’ demektedir [34].

Yine benzer rivayete göre: “Yahudilere Hz. Musa’dan (a.s.) soruldu ve onun hakkında çok şey söylediler. İlavede bulundular, eksiltme yaptılar ve nihayet küfre düştüler. Hrıstiyanlara da Hz. İsa (a.s.) hakkında soruldu. Onlar da onun hakkında çok şey söylediler, ilave ettiler, eksiltme yaptılar ve nihayet küfre düştüler. Pek yakında benden de hadisler yayılacaktır. Size bana ait bir sözüm ulaşırsa, Kur’an’ı okuyup ona itibar ediniz. Allah’ın Kitab’ına uygun ise, ben onu söylemişimdir. Allah’ın Kitab’ına uygun de*ğilse, ben onu söylemedim.”[35]

Aclûnî, “bu hadis, şeyhimiz İbn Hacer’e soruldu, şu cevabı verdi: ‘Bu hadis hangi tarikten gelmiş ise, aleyhinde söz söylenmiştir.” der [35].

Heysemî (807/1405), bu hadisi Taberânî’nin (360/971) el-Kebirde naklettiğini söyledikden sonra şöyle dediğini naklediyor: “Hadis’in senedinde bulunan Ebû Hâzır Abdulmelik b. Abdi Rabbih, münkeru’l-hadisdir.” [33].

Daha sonra Beyhaki Tarık bin Vehb’den [36] o da Amr bin el-Hars’dan, o da el-Esbağ bin Muhammed bin Ebu Mansur’dan [37] nakletti ki:“el-Esbağ’a Rasulullah (s.a.s)’in şöyle buyurduğu ulaştı: “Benden size bir hadis ulaştığı zaman onu üç şey üzere araştırın. Size ulaşan hadisi Allah’ın kitabından tanırsanız kabul ediniz. Benden size ulaşan hadisi kitabda bulamazsanız ve bunun hükmünü de tanımıyorsanız kabul etmeyiniz Benden size ulaşan hadisten dolayı deriniz titrer kalpleriniz tiksinirse ve Kur’an’ın da zıddına bulursanız onu bırakınız.” Beyhaki dedi ki: “Bu haberin senedinde bilinmeyen bir kişi vardır ve senedi kopuk bir haberdir.” [38].

Beyhaki kendi senedi ile A’sım bin Ebu Necud’dan, [39] o da Zır’ru bin Hubeyş’den,[40] o da Ali bin Ebu Talib’den olan bir yolla nakletti ki: Ali (r.a) dedi ki: Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu; “Muhakkak benden sonra bazı raviler, benden bazı haberler naklederler. Onların haber verdiklerini Kur’an’a arz ediniz. Eğer Kur’an’a uygun ise onu sizde naklediniz. Eğer Kur’an’a uygun değilse, onu almayınız.”

Beyhaki dedi ki: “Darekutni (rh.a) dedi ki: “Bu hadisin senedi doğru değildir. Doğru olan sened; Asım’dan, o da Zeyd bin Ali’den, olan yoldur ki, bu da sened açısından kesintili bir haberdir.”[41].

Bu söz Darekutni’nin Sünen kitabında geçmektedir [42]. Fakat bu hadisin doğru senedi böyle de değildir. Doğru olan sened; “Asım’dan, o da Zeyd’den, o da Ali bin Hüseyin’den mürsel olarak Nebi (s.a.s)’den nakledilen bir senettir.”

Beyhaki kendi senedi ile Beşir bin Numeyr’den [43], o da Hüseyin bin Abdullah’tan, [44] o da babasından, o da dedesinden, o da Ali (r.a)’den nakletti ki: Rasulullah (s.a.s) buyurdu ki: “Muhakkak benden hadis nakleden insanlar gelecek. Size kim Kur’an’a benzer olarak hadis aktarırsa şüphesiz onu ben söylemişimdir ve kim de Kur’an’a benzer olmayan hadis aktarırsa şüphesiz onu ben söylememişimdir.”

Beyhaki dedi ki: “Bunun senedi zayıftır. Bu sebeple bu ve benzeri haberlerle amel edilemez. İbn Main (r.a) Hüseyin bin Abdullah hakkında dedi ki: “Bu kişi güvenilir birisi değildir. Beşir bin Numeyr’de güvenilir birisi değildir.”

Daha sonra Beyhaki (r.a) kendi senedi ile Salih bin Musa’dan, [45] o da Abdulaziz bin Rafii’den, [42, 46] o da Ebu Salih’den, o da Hz. Ebu Hureyre (r.a)’den olan bir yolla nakletti ki: Ebu Hureyre (r.a) dedi ki: Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu; “Benden size çeşitli hadisler gelecektir. Size gelen, Allah’ın kitabına ve benim sünnetime uygun ise o bendendir. Eğer size gelen haber Allah’ın kitabına ve benim sünnetime uygun değilse o benden değildir.” [47].

Beyhaki dedi ki: “Bu hadisi sadece Salih bin Musa et-Talhi naklederek tek kalmıştır. Salih’de zaten zayıf bir kişidir. Buna rağmen bu hadis bizim aleyhimize değil lehimize bir delildir. Çünkü hadiste “O Allah’ın kitabına ve benim sünnetime” bölümünde Rasulullah (s.a.s) kendi sünnetini de zikretmiştir.”

Beyhaki: Yahya bin Adem’den, [48] o da İbn Ebu Zi’b’den, o da Said el-Makrebiy’den, o da Ebu Hureyre (r.a) den nakletti ki: Rasulullah (s.a.s) buyurdu ki; “Size, benden bildiğiniz ve kabul ettiğiniz bir hadis gelirse onu söylemiş veya söylememiş olsam dahi kabul ediniz. Eğer sizin benden bilmediğiniz ve kabul etmediğiniz bir hadis gelirse onu almayınız. Muhakkak ki ben inkâr edilen ve bilinmeyen bir şeyi söylemem.”

Beyhaki dedi ki: “İbn Huzeyme dedi ki:” Biz, yer yüzünün şark ve garb (doğu ve batı) âlimlerinden, Yahya bin Adem’in rivayetinden başka; İbn Ebu Zi’b’i [64] tanıyan bir kişinin olduğunu görmedik. Ve bu hadisi Ebu Hureyre (r.a)’ın rivayet ettiğini kabul eden bir hadis âlimini de görmüş değilim”.

Beyhaki dedi ki: ”Bu hadisin senedinde Yahya bin Adem şüpheye düşmüştür. Bu sebeple bu hadis muzdariptir. Haberlerin kiminin senedinde Ebu Hureyre (r.a) zikrediliyor, kiminde de zikredilmiyor. Metin olarak ta “Benim hadisimi Allah’ın kitabına arz ediniz” bölümü bazı haberlerde zikrediliyor bazılarında ise zikredilmiyor.” Buhari Tarihi’nde: Bu hadisin senedinde Ebu Hureyre’nin var olduğu doğru değildir. Yani bu hadisi Ebu Hureyre rivayet etmemiştir.” demiştir.[49].

Daha sonra Beyhaki; Haris bin Nebhan’dan, [50] o da Muhammed bin Abdullah el-Arzemiy’den, o da; Abdulah bin Said bin Ebu Said’den, [21] o da Ebu Hureyre’den olan yolla nakletti ki: Rasulullah (s.a.s) buyurdular ki: “Benden size güzel bir söz ulaştığı zaman, onu ben demiş veya dememiş olsam da kabul ediniz.” [51].

Beyhaki dedi ki: “Bu aslı olmayan bir haberdir. Haris ve el-Arzemiy rivayetleri güvenilmeyen iki kişidir ve Abdullahbin Said’den, o da Ebu Hureyre’den olan senedi doğru değildir, fahiştir. Kaldı ki Ebu Hureyre’den sahih senetle rivayet edilen hadisler vardır ki, yukarıdaki rivayetin tam tersinedir.”

Beyhaki, Ebu Ma’şer es-Sindiy’den, o da Said el-Makberiy’den o da, Ebu Hureyre’den olan bir yolla nakletti ki: Ebu Hureyre (r.a) dedi ki: Rasulullah (s.a.s) buyurdu ki: “Sizden birini, koltuğuna yaslanmış bir halde iken benim hadisim ona getirilir de, bana Kur’an’ı okuyun Kur’an’dan haber verin. diyor bir vaziyette bulmayayım. Size benden bir hayır gelirse onu ben demiş veya dememiş olsam da, kabul ediniz. Size benden bir kötü söz getirilirse şüphesiz ben kötü olan bir şeyi konuşmam.” [52].

Beyhaki dedi ki: “Bu hadisin başlangıcı sahih hadislere uygun olarak başlamıştır. Fakat “Onu ben demiş veya dememiş olsam bile” sözü Rasulullah (s.a.s) ‘ın sözüne yakışmayan ve kabul edilen sözlere benzemeyen bir kelamdır. “

“Ebû Hüreyre Rasûlullah’tan (a.s.) şunu nakleder: Hadis ikidir. Farz hakkında olan hadis ile farzların dışında olan hadistir. Farz hakkında olan hadisin aslı Allah’ın Kitab’ındadır ve onu almak hidâyettir, terki de dalalettir. Aslı Kitabullah’ta olmayan hadise gelince onu almak fazilet, terketmek ise hata değildir.” Bu hadisi Taberânî, el-Evsat’ta rivayet etmiştir [53]. Suyûtî (911/1531), bu hadisi Beyhakî’nin sahih saymadığını nakleder [54].

Yine Beyhaki; Abdurrahman bin Selman bin Amr, o da; Ebu’l Huveyris’ten, o da Muhammed bin Cübeyr bin Mut’am’dan olan bir yolla nakletti ki: “Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: “Benden size bildiğiniz bir şey nakledilirse onu doğrulayınız, benden size bilmediğiniz bir şey nakledilirse onu doğrulamayınız. Şüphesiz kabul edilmeyen şeyleri ben söylemem ve o şey bendende değildir.”

Beyhaki dedi ki: “Bu senedi kopuk bir hadistir.”[55].

Bu manada, isnadı sahihe en yakın bir şekilde rivayet edilen haber; Rebia, Abd’ul Melik bin Said bin Suvey-d’den, oda Ebu Hamid veya Ebu Useyd’den nakletti ki: Ebu Hamid veya Ebu Useyd dedi ki: ”Rasulullah (s.a.s) buyurdu ki: “Benden; kalbinizle mutmain olduğunuz ve kendinize yakın gördüğünüz bir hadis işittiğiniz zaman, bu söz benimde hoşuma gitmiştir. Ve benden sizin kalbinizle mutmain olmadığınız, tiksindiğiniz ve kendinize uzak gördüğünüz bir hadis işittiğiniz zaman, zaten ben sizi ondan uzaklaştırmışımdır. Hem de bu söze ben sizden daha uzağımdır.” [56].

Beyhaki, Bekir bin Abd’ul Melik bin Said’den, o da; İbn Abbas bin Sehl’den, o da Ubey’den olan bir yolla nakletti ki: Ubey dedi ki: “Size Rasulullah (s.a.s)’den kabul ettiğiniz veya hoşunuza giden bir şey ulaştığı zaman ona tabi olursunuz. Şüphesiz Rasulullah (s.a.s)’in her konuştuğu bir hayırdır. Zaten Rasulullah (s.a.s)’de hayırdan başka bir söz konuşmaz. ”

Beyhaki dedi ki: ”İmam Buhari (r.a) dedi ki: “Bu hadis, Ebu Hamid veya Ebu Useyd’den [74] olan rivayete nazaran daha sahihtir. Bu hadisi başka bir yolla; İbn ibn Lühey’a, Bekir bin el- Eşec’den, o da Abd’ul Melik bin Said’den, o da Kasım bin Sehl’den, o da Ubey bin Kab’den nakletmiştir. Böylece bir hadisin değişik sözlerle aynı mana kastedilerek, değişik bir senedle nakledilmesi müsned olan bir hadis durumundan, illetli hale gelmektedir.”

İmam Beyhaki (r.a) kendi senedi ile İbn Abbas (r.a)’dan nakletti ki: İbn Abbas (r.a) dedi ki: ‘‘Size Rasulullah (s.a.s)’den bir hadis naklettiğim zaman, onun doğruluğunu Kur’an’da bulamazsanız veya insanların ahlakında yerleşmemiş güzel bir örnek olarak bulamazsanız, şüphesiz ben yalan söylemişimdir.’’

Beyhaki Ali (r.a)’dan nakletti ki: Ali (r.a) dedi ki: ‘‘Size Rasulullah (s.a.s)’den bir hadis nakledildiği zaman, onu tam bir hidayete götürücü, sevindirici ve temizleyici olarak biliniz.”[57].

Beyhaki dedi ki: “Bu hadisin nasıl anlaşılması gerektiği hususunda, İmam Şafii (r.a)’ın buna dair işaret ettiği açıklama ile aynı görüşteyim. Şüphesiz sabit olan bir hadisin hiçbir zaman Kur‘an’la bir çelişkisi veya karşı karşıya gelmesi söz konusu bile değildir. Bilakis Kur’an’da sünnetin lafzına benzer lafızlar bulunmasa da, sünnet Kur’an’ın bir destekleyicisidir. Sünnet, bu destekleyicilik fonksiyonunu yerine getirirken; Rasulullah (s.a.s)’in Kur’an’ı diğer insanlardan daha iyi anladığını vurgulamaktadır.

“Benden size ulaşanı Allah’ın Kitab’ına arzediniz. Şayet Allah’ın Kitab’ına uygun ise onu ben söylemişimdir. Eğer Allah’ın Kitab’ına uygun değilse onu ben söylemedim. Ben ancak Allah’ın Kitab’ına muvafakat ederim ve Allah beni Kitab’ıyla doğruya ulaştırmıştır.” Bu rivayetten sonra İbn Abdi’l-Berr (463/1083), “bu rivayet ilim ehli olanlarca sahih olarak Rasûlullah’dan (a.s.) nakledilmemiştir. Ayrıca ilim ehli olanlar, biz bu hadisi Allah’ın Kitab’ına arz ederiz ve onun kendisinin Allah’ın Kitab’ına muhalif olduğunu görürüz. Çünkü Allah, Kitab’ında, peygamberine tabi olmayı böyle bir şarta bağlamamıştır.”, dediklerini nakletmektedir [58].

“Size bir hadis rivâyet olunduğunda, veya rivayet edilir ise, veya bir hadis söylendiğinde, onu Allah’ın Kitab’ına arz ediniz. Eğer uyar ise kabul ediniz. Şayet uymaz ise reddediniz.” Fîrûzâbâdî (817/1437), “bu hadis mevzuların en mevzusudur”, der. Şevkânî (1255/1877) de bu hadisi mevzu olarak kabul etmektedir [59].

Ayrıca bu hadis hakkında Aclûnî (1162/1784), Sagânî’nin (650/1272) bu hadisi mevzuatında zikrettiğini söyledikden sonra, bu konuda gelen rivayetlerin bütününün üzerinde söz söylenmiş olduğunu nakletmektedir [60].

“Hz. Ali’den nakledilmektedir: “Yakında benden hadis nakleden insanlar geleceklerdir. Kim size, Kur’an’a benzeyen bir söz söylerse ben onu söyledim. Kim de Kur’an’a benzemeyen bir söz söylerse, ben onu söylemedim. O sadece ateşten bir yudumdur.” İbn Hazm, ‘hadiste geçen, Hüseyin b. Abdullah zenadıkadandır. Hadisi de sakıttır’, demekte*dir [61]. Bunun benzeri bir hadis yine Hz. Ali’den nakledilmiştir; “Ölümümden sonra benden hadis rivayet eden çok râvîler olacaktır. Onların hadislerini Kur’an’a arzediniz. Eğer Kur’an’a uygunsa onları alınız. Uygun değilse almayınız.” Beyhakî ve Dârekutnî (385/995), bu hadiste vehm olduğunu, râvî Asım’ın Zeyd b. Ali’den rivayetinin munkatı’ olduğunu söylemişlerdir [62].

“Benden size gelen herhangi bir hadisi Allah’ın Kitab’ında buluyorsanız hemen kabul ediniz. Benden size ulaşan, herhangi bir hadisin yerini Kitap’ta bulamıyorsanız ve durumu*nu da tanımıyorsanız kabul etmeyiniz. Benden size ulaşan herhangi bir hadisden dolayı tüyleriniz ürperiyor, kalbleriniz titriyor ve Kur’an’a da muhalif bir şey buluyorsanız, onu reddediniz.” İbn Hazm, “hadis mürseldir, râvî el-Esbâ’ da meçhuldür” diyerek hadisi kabul etmemektedir [63].

“Gerçekten ben bilmiyorum belki siz benden sonra, benim söyle*mediğim şeyleri söyleyeceksiniz. Size söylenen benim sözümden, Kur’an’a uygun olanı tasdik ediniz, Kur’an’a uygun olmayanı da tasdik etmeyiniz.” Hadis mürseldir. Râvî, Amr b. Ebû Amr da meçhuldür. İbn Hazm bu rivayeti verdikden sonra, “Allah, Rasûlü’nü Kur’an ile hidâyet etmişken Hz. Peygamber (a.s.) nasıl olur da Kur’an’a muhalif bir söz söyler?!” der.[64]

“Size benden çeşitli hadisler geldiğinde, onlardan Kur’an’a ve be*nim Sünnet’ime uygun olanlar bendendir. Onlardan Kur’an’a ve benim Sünnet’ime uygun olmayanlar benden değildir. “[65]

“Benden hadis yayılacaktır. Size Kur’an’a uygun bir şey gelirse bilin ki o bendendir. Benden Kur’an’a muhalif bir şey gelirse o benden değildir.”[66].

“Şüphesiz benden sonra râvîler, benden hadisler rivayet edeceklerdir. Onların hadislerini Kur’an’a arzediniz. Kur’an’a uygunsa alınız. Eğer Kur’an’a uygun değilse almayınız.” Beyhakî, “hadislere vehm vardır”, demiştir [67].

“Benden sonra size çok hadis rivayet edilecektir. Size, benden bir hadis rivayet edildiğinde, onu Allah’ın Kitab’ına arz edin. Eğer ona uy*gun ise kabul edin ve biliniz ki o bendendir. Ona muhalif olur ise, onu reddedin ve biliniz ki ben ondan beriyim,”

Bu hadisleri Serahsî, Kur’an’a muhalif rivayetlerin kabul olunamayacağı ve onunla amel edilmeyeceği konusunu işlerken nakletmektedir. Hadisler hakkında ise, hiçbir olumsuz bilgi vermemektedir. Delil olarak kullanmasından da, sahih kabul ettiği anlaşılmaktadır. Serahsî bu rivayetle ilgili olarak şöyle demektedir: “Bundan maksat, Allah'ın kitabında bizzat bulunmayan değil, ona muhalif olan şarttır. Ak*si takdirde bu hadisin kendisi de Kur'an'da bulunmamaktadır. Nitekim, Kur'an'da bulunmadığı halde haber-i vahid ve kıyas ile sabit olduğu icma ile kabul edilen birçok hüküm vardır. Binaenaleyh, bu hadiste zik*redilen şarttan maksat, Allah'ın kitabına muhalif olandır. Bu da, Kur'an'a aykırı olan her hadisin merdut olduğunu açıkça ifade etmektedir” [68].

Arz (Kur’an’la denetlenme) Hadislerinin Değerlendirilmesi

1- Arz Hadisleri olarak verdiğimiz rivayetlerin büyük bir çoğunluğu, muhaddislerin büyük bir ekseriyeti tarafından “mevzu” kabul edilmiştir. Verileri referanslardan da anlaşılacağı üzere, bu rivayetlerin ekseriyeti mevzuat kitaplarında zikredilmektedir. Mevzuat kitaplarının dışındaki (ulaşabildiğimiz) kaynaklarda ise, hadis için “mevzu” hükmünün verildiğini göstermiş bulunmaktayız. Konuya bu açıdan bakılınca, arz hadislerinin kabul edilmesi ve hadislerin Kur’an’a arzında onlarla delil getirmenin mümkün olmadığını görmekteyiz.

2- Arz hadislerinden bazıları muteber hadis mecmualarında da zikredilmiş ve tahriç edilmiştir. İmam Ahmed b.Hanbel [3] Dârekutnî [86] İbn Hibban [69], Buhari [70] gibi muhaddisler ile, Ebû Yûsuf [71], Serahsî [72], Cessas [73], Pezdevî ve Abdulaziz Buhari [74] gibi Hanefî âlimler de eserlerinde söz konusu Arz hadislerinden bazılarını rivayet etmişlerdir. Arz hadislerinin bu şekilde sahih kabul edilerek rivayet edilmesi, bu konudaki hadislerin bütününün birden “mevzu” sayılıp geçilmesinin isabetli olmayacağını bize göstermektedir.

Arz hadislerinin sıhhati ile ilgili göz önünde bulundurulması gereken bir diğer önemli nokta da, bu hadisleri rivayetleri açısından sahih kabul etmeseler bile, manasının sahih olduğunu söyleyen âlimlerin görüşleridir [75]. Bu yaklaşımın aşağıda yapmaya çalışacağımız, Arz hadislerinin “mevzûluğu” ve “uydurulma nedenleri” açısından önemli bir noktayı teşkil ettiklerini göreceğiz. Bu nedenle Arz hadislerinin, anlamları bakımından bir problem taşımamış olduklarını dikkate almamız gerekmektedir.

Sonuç olarak; Arz hadisleri, hadis kriterleri açısından değerlendirildiğinde birçok lafızlarıyla “mevzu” olduğu görülmektedir. Tabiî bunun yanında, yukarda ifadeye çalıştığımız sahih isnadların da bulunduğunu, bu babda gelenlerin bütününü “mevzu” saymanın imkânsız olduğunu da kabul etmek durumundayız. Ancak, senede ait bu değerlendirmenin yanında metni ve târihî uygulamayı da esas alıp değerlendirecek olursak, Arz hadisleri; hadislerin Kur’an’a arzı konusunda, diğer delilleri destekleyici bir delil sayılabilir [76].

Şüphesiz Allah (cc) en doğruyu bilendir.


Ebu Taha bin Mahmud
05 Rebiülevvel 1438
(m. 05 Aralık 2016)



Kaynaklar:
1. İmam es-Suyûtî, Miftahu’l Cenne fi’l İhticâc bi’s-Sünne, s. 2.
2. Abdülazizel-Buhârî, Keşfü'l-esrâr, III. 10.
3. Ahmed b. Hanbel buna yakın bir metin ile zikretmiştir, bk. Müsned, V, 425.
4. Buhari, Büyu, 67.
5. İmam es-Suyûtî, a.g.e, s: 10-21
6. Abdulfettah Ebû Gudde, Lemehât min Târîhi's Sünne ve Ulûmi'l Hadis, s:17 (Hadisin geçtiği kaynaklar için 4 no’lu dipnota bakınız).
7. Harun Ünal, Uydurma Hadisler, 3/156-159.
8. İbn Abdilberr, Câmiu Beyâni'l İlm ve Fadli, 11/19.
9. Ahmet Keleş, Hadislerin Kuran’a Arzı, İnsan Yayınlan, İstanbul, 1998: 94-95.
10. İbn Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 363-432.
11. Konu ile ilgili rivayetler ve değerlendirmeleri İle ilgili bkz, Suyütî, a.g.e, s. 2- 56.
12. Buhârî, et-Tarihu'l-kebir, VIII, 332.
13. İbnü'l-Cevzî, el-Mevzuât, I, 258.
14. Heysemi, Mecmeu’z-Zevaid, I, 170; Hadisde geçen kelimelerin anlamı için bkz. İbn Esir, Nihaye, ll. Cilt,211.
15. Şafiî, er-Risâle, s. 224-5.
16. İbn Hazm, el-İhkâm, II, 197-198.
17. İbn Hacer, Takrîbü't-tehzîb, I. 176.
18. Zehebî. Mizânü'l-i'tidâl. I, 537.
19. Zehebî, a.g.e, I, 271.
20. Zehebî, a.g.e, III, 281-282.
21. İbn Hazm, a.g.e, II, 199.
22. Zehebî, el-Muğnî, I, 91.
23. Zehebî. Mizânü'l-i'tidât, I, 444.
24. İbn Hacer, a.g.e, II, 187.
25. Zehebî, el-Muğnî, II, 610.
26. İbn Hacer, a.g.e., I, 419.
27. Sağânî, Mevzüât, s. 64.
28. Fettenî, Tezkire, s. 28.
29. Şevkanî, el-Fevâid, s. 291.
30. Aclûnî, Kegfü'l-hafâ, I, 89.
31. İbn Hacer, Lisânu'l-mizân, I, 454-455.
32. İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, 1/218; ez-Zehebî, Mîzânu’l-İ’tidâl, I/638-9
33. Heysemi, Mecmeu’z-Zevaid, 1/170.
34. El-Beyhaki, Ma’rife, 1/119; Suyûtî, Miftah, 14. Hadis râvîsi Ebû Ca’fer için Ebû Gudde, Lemehâtün min Tanhi’s-Sünne, adlı eserinde şu bilgileri vermektedir: Söz konusu hadisi Miftâhu’I-Cenne’den naklettikden sonra, Ebü Ca’fer hakkında yapılan bir yanlışlığa dikkat çekmekledir. Bu hadisde geçen Ebû Ca’fer, Ebû Ca’fer el-Medâinî’dir. O da vazzâ’ ve kezzabdır. Hâlbuki bu zat, tabiî olan Ebû Ca’fer el-Bâkır ile karıştırılmaktadır. Zehebî de bunu el-Mizan, II/504′de naklediyor ve söz konusu hadisteki Ebû Ca’fer için, ‘sika değildir’ der. Ahmed b. Hanbel ve başkaları, ‘hadisleri mevzudur’ demişlerdir. Nesâî ve Darekutni de, ‘metruktür’ demişlerdir. Yine İbn Hacer, Lisanu’l-Mizan’da (III/361) bu konuda bilgi vermektedir.
35. Aclûnî, a.g.e, I, 86.
36. El-Beyhaki, Ma’rife, 1/119
37. Zehebi Mizan’ul İtikat 4/597
38. Zehebî, Mîzânu’l-i’tidâl, 1/271
39. İbn Hazm da el-ihkâmda hadisi aynı tarikle rivayet ettikten sonra, mursel olduğunu ve el-Esbeğ’in meçhul olduğunu belirtir. 1/271.
40. Zehebî Mîzân’da şöyle demektedir: ”Hasenu’l-hadîs’tir (Hadisi iyidir). Ahmed ve Ebû Zur’a sikadır demiştir, İbn Sa’d da “sikadır, lakin hadis rivayetinde çok hatalar yapmaktadır” demiştir. Bkz. Mîzânu’l-i’tidâl, 2/357-8.
41. İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb. I/259.
42. Dârekutnî’de (IV/209)
43. İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb,1/102,
44. Buhârî, et-Târîhu’l-Kebîr, IV/291;-Zehebî, Mîzânu’l-i’tidâl, II/302.
45. İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I/509.
46. el-Hatîb, el-Kifâye, s. 430.
47. İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb,II/184.
48. Buhârî, et-Târihul-Kebîr, II/474.
49. İbn Hacer. Tehzîb 11/158.
50. Buhârî, et-Târihul-Kebîr, V/105.
51. Ahmed bin Hanbel, el-Musned,II/367, 483; el-Heysemî. Mecmeu’z-Zevâid, 1/154.
52. Hindî, Kenzu’l-Ummâl, X, 231.
53. Suyûtî, Miftâh, 16.
54. İbnu’l-Cevzî el-Mevzûâ (1/103) el-Kifâye, s. 430.
55. Ahmed bin Hanbel, el-Musned,111/497, V/425; el-Buhârî, -Târîhul-Kebîr, V/415-6; İbn Sa’d,-Tabakâtu’l-Kubrâ. I/387-8; el-Hatîb, el-Kifâye, s. 430; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 1/149-150.
56. Buhârî, et-Târihu’l-Kebîr, V/416.
57. Tayâlisl. s. 16. rakam: 99; ibn Mâce. el-Mukaddime, bab no: 2; ed-Dârimî, el-Mukaddime, bab no: 50; İbn Huzeyme, ef-Tevhid M/878.
58. el-Beyhakî, el-Esmâ ve’s-Sıtât s. 298.
59. İbn Abdi’1-Berr, Cami’, II, 191.
60. Fîruzâbâdî, Sifru’s-Saâde, 146; Ayrıca bkz: Şevkânî, Fevâidü’l-Mecmüa, 291; Sagânî, Mevzuat, 76.
61. İbn Hazm, İhkâm, II, 205.
62. Suyûtî, Miftâh, 37.
63. İbn Hazm, İhkâm, II, 206., Ayrıca bkz, Suyûtî, Mitfah, 15. Suyûtî, bu hadis için, Beyhakî’nin munkatı’ olduğunu söylediğini nakletmektedir.
64. İbn Hazm, İhkâm, II, 206.
65. Bağdâdî, Hatîb, Kifâye, 603.
66. Dârekutnî, Sünen, I, 208.
67. Suyûtî, Miftah, 15.
68. Serahsî, Usul, I, 364-5.
69. İbn Hibban, Sahîh, I, 264. İbn Hibban bu hadisin Müslim’in şartına uygun oldu*ğunu bildirmiştir.
70. Buharî, Târîhu’l-Kebir, III, 474. Buhârî burada bu hadisi mürsel olarak nakletmiş*tir.
71. Ebû Yûsuf, Red, 31.
72. Serahsî, Usûl, I, 367-368.
73. Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’an, IV, 201.
74. Buhâri, Abdulaziz, Keşfu’l-Esrâr, III, 19-26.
75. Şâtıbî, Muvafakat, IV, 19; Kâsımî, Kur’an’ı Anlamak, 170.
76. Ahmet Keleş, Hadislerin Kuran’a Arzı, İnsan Yayınlan, İstanbul, 1998: s. 80-84.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Özet isteyen arkadaşlara özet geçeyim.

Bir görüşe göre; Kur'an'a arz hadisi fitnecilerin uydurmasıdır ASLA delil olamazlar. Kim diyor;

İmam Şafiî, İmam Ahmed, İmam Malik, İmam İbn Hazm, İmam İbn Kayyîm, İmam İbn Teymiyye, İmam Suyutî, İmam Kurtubî ve Ebû'l-Ferec İbn Cevzi, Şevkânî, Sagânî, Fettenî, Îbnu'l-Arrak, Aliyyü'l-Kârî gibi birçok mevzuat (uydurma hadis) yazarı muhaddis, Arz Hadisi'ni reddetmişlerdir

Bir diğer görüşe göre; arz hadisleri sahihtir, delil olurlar. Bunu diyenler,

Ahmed b.Hanbel, Darekutni, İbn Hibban, Buhari gibi muhaddisler ile, Ebû Yusuf, Serahsî, Cessas, Pezdevi ve Abdulaziz Buhari gibi Hanefî alimler.

Söz konusu hadisler olunca ihtiyatlı olmak gerektiğini savunan bizleri eleştirenler buyurun şu birbirinden taban tabana zıt iki görüşü uzlaştırın da sizlere hak verip görüşümüzden dönelim.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
"Hadis inkarcılığı" deyimi , genellikle rivayet kutsayıcılarının kullandığı bir deyimdir. Aklı başında hiç kimse "Bu sözü Peygamber söylemiş olsa da ben kabul etmiyorum" demez. Hadisi ret eden kişinin gerekçesi , o hadisin Peygambere ait olmadığı noktasındadır. Ret gerekçesi olarak "Kur'an ile çeliştiği" iddiasını ve delilini getirmesi, diğer tarafı "KUR'AN İNKARCISI" durumuna düşürecektir.

İsmail Hakkı Bağdağ
 
Üst