Hendek sahipleriyle sihirbaz, rahip ve çocuğun kıssası

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Sizden öncekiler arasında bir hükümdar vardı. Bu hükümdarın bir sihirbazı vardı. Sihirbaz ihtiyarlayınca hükümdara:
- Ben ihtiyarladım. İmdi bana bir çocuk gönder de, sihri ona öğreteyim, dedi. O da öğretmek için kendisine bir çocuk gönderdi. Çocuk yoluna çekildiği vakit bir râhibe tesâdüf etti. Hemen yanına oturarak konuşmasını dinledi ve beğendi. Artık sihirbazın yanına giderken râhibe uğrar, yanında otururdu. Sihirbaza geldiğinde ise, sihirbaz kendisini döverdi. Çocuk bunu râhibe şikayet etti. Râhib şunu söyledi:
- Sihirbazdan korktuğun vakit, beni âilem salmadı de! Ailenden korktuğun vakit de beni sihirbaz salmadı deyiver!
Çocuk bu minval üzere devam ederken büyük bir hayvanın üzerine geldi. Bu hayvan insanları hapsetmişti. (Kendi kendine) sihirbaz mı efdal, yoksa râhib mi bu gün anlayacağım, dedi. Ve bir taş alarak:
- Allahım! Eğer râhibin işi senin indinde sihirbazın işinden daha makbul ise, bu hayvanı öldür de, insanlar işlerine gitsinler, dedi. Ve taşı attı. Hayvanı öldürdü. İnsanlar da işlerine gittiler. Arkacığından râhibe gelerek (hadiseyi) ona haber verdi. Râhib ona:
- Ey oğulcuğum! Bugün sen benden daha faziletlisin. Senin halin gördüğüm raddeye ulaşmıştır. Sen muhakkak imtihan olunacaksın. Şayet imtihan olursan, benim nerede olduğumu söyleme, dedi. Çocuk körlerle abraşları düzeltiyor, sâir ilaçlardan insanları tedâvi ediyordu. Derken hükümdârın maiyetinde bulunanlardan kör olmuş birisi bunu işitti. Ve kendisine birçok hediyeler getirerek:
- Eğer beni düzeltebilirsen, şuradaki şeylerin hepsi senin olsun! dedi.
Çocuk:
- Ben hiç kimseyi düzeltemem. Şifâyı ancak Allah verir. Eğer sen Allah’a iman ediyorsan, ben Allah’a dua ederim. O da şifâyı verir, dedi. Adam Allah’a iman etti. Allah da şifasını verdi. Müteakiben hükümdarın yanına gelerek eskiden oturduğu gibi oturdu. Hükümdar ona:
- Senin gözünü sana kim iade etti? diye sordu.
Adam:
- Rabbim! cevabını verdi.
- Senin benden başka Rabbin var mı? Dedi.
(Adam):
- Benim Rabbim de, senin Rabbin de Allah’tır cevâbını verdi. Bunun üzerine hükümdar onu tevkif etti. Ve kendisine işkenceye başladı. Nihayet o adam çocuğun yerini söyledi. Çocuğu da getirdiler. Hükümdar ona:
- Ey oğulcuğum! Sihrin körleri ve abraşları düzeltecek ve şöyle şöyle yapacağın dereceyi bulmuş, dedi. Çocuk:
- Ben hiçbir kimseyi düzeltemem! Şifayı veren ancak Allah’tır, dedi. Bunun üzerine hükümdar onu da tevkif etti. Ve ona işkenceye başladı. Nihayet çocuk rahibin yerini söyledi. Rahibi de getirdiler. Kendisine:
Dininden dön! denildi. O râzı olmadı. Hemen testereyi başının ortasına koyarak, başını onunla yardı hatta iki parçası yere düştü. Sonra hükümdarın maiyet adamı getirildi. Ve kendisine:
- Dininden dön! denildi. O da râzı olmadı. Hemen testereyi başının ortasına koyarak, başını onunla yardı hatta iki parçası yere düştü. Sonra çocuk getirildi. Ona da:
- Dininden dön! denildi. Fakat O da kabul etmedi. Bunun üzerine çocuğu maiyetinden bazı kimselere vererek: Bunu filân dağa götürün. Dağın üzerine çıkarın. Zirvesine ulaştığında dininize dönerse ne âlâ! Dönmezse aşağı atın, dedi. Çocuğu götürdüler ve dağa çıkardılar. Çocuk:
- Allahım! Bunlar hakkında bana dilediğin gibi kifâyet et! dedi. Bunun üzerine dağ onları salladı ve (aşağı) düştüler. Derken yürüyerek hükümdara geldi. Hükümdar ona
- Arkadaşların sana ne yaptı? diye sordu.
Çocuk:
- Onlar hakkında Allah bana kâfi geldi, dedi. Hükümdar onu yine maiyetinden birkaç kişiye vererek:
- Bunu götürün, bir gemiye yükleyerek denizin ortasına varın. Eğer dininden dönerse ne âlâ! Aksi takdirde denize atın! dedi. Çocuğu götürdüler. (O yine):
- Allahım! Bunlar hakkında bana dilediğin şeyle kifâyet et! diye dua etti. Hemen gemileri alabora olarak boğuldular. Çocuk yine yürüyerek hükümdara geldi. Hükümdar ona:
- Arkadaşların sana ne yaptı? diye sordu.
Çocuk:
- Onlar hakkında Allah bana kâfi geldi, dedi. Ve hükümdara şunu söyledi:
- Sana emredeceğim şeyi yapmadıkça, sen beni öldüremezsin!
Hükümdar:
- Nedir o? diye sordu.
- Halkı bir yere toplarsın ve beni bir ağaca asarsın. Sonra torbamdan bir ok alıp bu oku yayın ortasına koyarsın. Sonra ÇOCUĞUN RABBİ'NİN ADIYLA diyerek bana atarsın. Bunu yaparsan beni öldürürsün, dedi. Hükümdar hemen halkı bir yere topladı ve onu bir ağaca astı. Sonra torbasından bir ok aldı ve oku yayın ortasına koydu. Sonra: bu ÇOCUĞUN RABBİ'NİN ADIYLA diyerek çocuğa attı. Çocuk elini şakağına, okun vurduğu yere koydu ve öldü. Bunun üzerine halk:
- ÇOCUĞUN RABBİ'NE İMAN ETTİK!!!!
dediler. Ve hemen hükümdara gidilerek:
- Ne buyurursun, korktuğun vallahi başına geldi. Halk iman etti, denildi. Bunun üzerine hükümdar yolların başlarına hendekler kazılmasını emretti. Ve kazıldı. Ateşler de yakıldı. Ve:
- Kim dininden dönmezse, onu buraya atın! dedi. Yahut hükümdara sen at, denildi. Bunu da yaptılar. Nihayet beraberinde çocuğu olan bir kadın geldi. Kadın oraya düşmekten çekindi. Bunun üzerine çocuk ona:
- Ey anneciğim, sabret! Çünkü sen hak üzeresin! dedi.
(Sahih-i Müslim: 11/478-481; İbn’ül-Esir:1/384/388)(BURUC SURESİNDE ANLATILAN ASHAB-I UHDUD KISSASIDIR)
 
Üst