Her gönül kıymetlidir..

Ah Min'el AŞK

Kıdemli Üye
Katılım
7 Haz 2008
Mesajlar
5,481
Tepkime puanı
1,108
Puanları
113
Web sitesi
askinelinden.wordpress.com
htxhakikiaker9hn9.jpg






Her Gönül Kıymetlidir


Gönül yapmak, gönül yıkmak

Gönlümüz Yüce ALLAH’ın nazar ettiği yerdir.
Gönül Yüce ALLAH’a iman edip, O’nun sevgisiyle mamur olunca, en kıymetli cevher, en kudsî yer olur.
Bu iman ve sevgi ona öyle bir hatır kazandırır ki, haksız yere onu incitenin düşmanı Yüce ALLAH olur.
ALLAH, mümin kulunun gönlüne özel bir değer vermiştir. Onun değerini düşürenden hesabını sorar. Bu hep böyle olmuştur.
Onun için gönül yıkmak, Kâbe’yi yıkmaktan daha tehlikelidir.
Bir gönül yapmak ise Kâbe’yi yeniden yapmaktan daha kıymetli, sevaplıdır.
Büyük veli Yunus Emre gönlü ne güzel tarif etmiş:


Gönül Çalab’ın tahtı/Çalap gönüle baktı.
İki cihan bedbahtı/Kim gönül yıkar ise...
Evet; gönül yıkmak Kâbe’yi yıkmaktan daha tehlikelidir. Bir gönül yapmak ise Kâbe’yi yeniden inşa etmekten daha sevaptır.
Kâbe’yi Halil İbrahim Peygamber taş ile inşa etmiştir. Ona “Beyt-i Halilî: Dostun Yaptığı Ev” derler. Mümindeki gönül kâbesini ise Yüce ALLAH nurlarıyla kuşatıp, aşk ve sevgisiyle süslemiştir. Ona da “Beyt-i Celilî: Yüce ALLAH’ın Yaptığı ev” derler. İkisinin de hakkı ve hatırı vardır. Ancak müminin hatırı öndedir, ona karşı koruyacağımız haklar daha çoktur. Bunu bizzat Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz, Kâbe’yi tavaf ederken şöyle ifade buyurmuştur:


“Sen ne güzelsin, kokun da ne hoştur! Sen ne kadar büyüksün; hürmetin de çok büyüktür! ALLAH’a yemin olsun ki, müminin hürmet ve kıymeti senin hürmetinden daha büyüktür. Şüphesiz ALLAHu Tealâ sende bir şeyi haram kıldı; seni haram bölgesi yaptı. Fakat müminin üç şeyini haram kıldı; malını, kanını ve şerefini... Bir de müminin hakkında kötü zan beslemeyi yasakladı.” (İbnu Mace, Tabaranî, Beyhakî, Heysemî)



Gönülsüz Güzellik Olmaz

Yüce ALLAH’a dostluğun merkezinde gönül vardır. Gönülsüz kulluk ve dostluk olmaz. Sevgi gönüle girmedikçe, iman kalbe inmedikçe sahibine fayda vermez. Bunun için Yüce ALLAH gönüle öncelik vermiş, ilk olarak onu davet etmiş, peygamberlerine önce gönüle girmelerini, kalbi kazanmalarını emretmiştir. Kalbi kazanan kimse en büyük zaferi elde etmiştir. Kalbi kaybeden kimse ise, ne yapsa, her ne yapsa, insandan ve insanlıktan uzaktadır.


İlim, servet, siyaset, sanat ve bütün fenler, insan gönlünü süslemeye ve sevindirmeye hizmet ederse ne güzel, yoksa hepsi boşa gitmiş olur. Bütün dünya insana hizmet için hazırlanmıştır. İnsan ise ilâhi sevgiyi taşımak, yüce ahlâkı yaşamak, kendisi ve kainat adına Yüce Yaratıcı’ya şükretmek için yaratılmıştır. Bunu yapacak olan ise gönüldür. İşte bu gönlü hazırlamak için yapılan hizmetler, dünyada yapılan en büyük iyiliktir.
Hizmet ehli, bu işte gönlünü ortaya koymalıdır. Gönülsüz hizmet ve ibadet olmaz. Yapılsa, hayır ve sevap yazılmaz. Çünkü güzel amelin birinci şartı iman, ikinci şartı iradedir. Yani gönlün hayırlı işe istek ve sevgi ile katılması gerekir. Sonra ameli usulüne ve edebine göre yapmak gelir.


Arifler der ki: İnsan ALLAH yolunda önce kendi gönlünü kazanmalıdır. Yani herkes gönlünü gündemine almalı; onu manevi kirlerden temizlemeli, şeytanın tasallutundan kurtarmalı, kötü arzulardan arındırmalı, sevgi ile güzelleştirmeli, ihlâs ile ibadet yapmaya hazırlamalı, ilâhi sevgiyi taşıyacak, güzel edebi yaşayacak hale getirmelidir. Kendi gönlüne ilaç bulmayan kimse, başkasının derdine derman olamaz.



Gavs-ı Sâni k.s. Hazretleri bu konuda şu mühim uyarıyı yapmıştır:

“Başkalarına hizmet etmek isteyenler, kendilerini ıslah etsinler yeter. Çünkü nefsini ıslah eden kimse başkalarına fayda verebilir ve güzel şeyleri temsil edebilir. Sâdât-ı Kiram, nefislerini ıslah edip güzel ahlâkı elde ettikleri için ALLAH yolunda insanlara büyük fayda vermişlerdir. En büyük hizmet, güzel ahlâklı ve edepli bir insan olmaktır.”

Yollar Sevgi Çiçekleriyle Bezeli

Gönüle girmenin yolu sevgi ve inceliktir, nezakettir. Sert ve kaba insanların bir gönüle girmesi düşünülemez. Gönül sevgi dilinden anlar; bu dilden konuşmayana kulağını tıkar, kapısını kapar. Nefis mala mansıba meyleder, mide yemeği bulunca keyfeder, fakat gönül sevgiden başkasına iltifat etmez. Onu korkutarak da kazanamayız.
Bunun için, gönülleri ALLAH sevgisiyle buluşturmak için görevli bütün peygamberler en güzel sıfat ve ahlâkla insanlığın önüne çıkarılmışlardır. Onlar ince ruhlu, güzel huylu, sevgi yüklü, samimi, edepli, cömert ve mert kimselerdir. Onların izinden giden ve hakka daveti üstlenen ALLAH dostları da aynı güzel sıfatlarla gönülleri fethetmişler ve onlara ilâhi sevgiyi aşılamışlardır.

Yüce ALLAH, Rasulü Hz. Muhammed s.a.v.’e gönüllere girmenin ve onları hak yolda bir araya getirmenin ancak rahmet, merhamet, bağışlama ve sevgi ile olabileceğini şöyle bildirmiştir:
“Rasulüm, ALLAH’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet sen kaba davranışlı ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz onlar etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet, bağışlanmaları için dua et, bir iş yaparken kendileriyle istişare yap.” (Âl-i İmran, 159)


Diğer ayette, hak yolda gönülleri birleştirmek için dünya dolusu mal harcansa buna imkan olmayacağı, bunun ancak ilâhi sevgi ve yardım ile mümkün olduğu bildirilmiştir. (Enfal, 63)
Şu halde hak yolunda hizmeti seçenler, insanların kalplerini neyin etrafında toplamak istediklerine iyi bakmalıdırlar. Bunun gönüllere ALLAH sevgisini işlemekten ve onun
meyvesi olan güzel edebi elde etmekten başka bir yolu olmadığı bilinmelidir.

Her Gönül Kıymetlidir

Sevgide, edepte ve hizmette insan ayırımı yapılmaz. İçinde iman bulunan her gönül hürmete layıktır; kıymetlidir, şereflidir. Her mümin, farklı derecelerde olsa da sevgiye, edebe ve hizmete layıktır. Hatta inkârcıların gönlü de, müminlerin sebep olacağı iman hizmetine ve gerçek sevgiye muhtaçtır. Gönül ehli olanlar gönlün kıymetini bilir. Gözünü benlik ve menfaat hırsı bürümüş olanların ise, gönül deyince aklına oyun ve eğlence gelir.


ALLAH rızasına aşık olanlar, insan ayırımı yapmadan hizmet ederler. Onlar anne-babalarının gönlü gibi, diğer insanların gönlünü de kazanma peşindedirler. Herkese layık oldukları edebi gösterirler. Kimseye karşı büyüklük taslamazlar, iki yüzlü davranmazlar, içten pazarlık yapmazlar. Kibarlıkları zengine fakire göre değişmez. Yaratılan bütün varlıklara Yüce Mevlâmız’ın sanatı diye, sevgi gözüyle bakarlar, hepsine edeple davranırlar. Her gönlün bir rızası ve duası vardır; onu almaya çalışırlar.


Özellikle fakir ve gariplerin gönlünü almaya çalışmalıdır. Hiç kimseye ikinci sınıf insan muamelesi yapmamalıdır. Bazı müminleri göğe çıkarıp, diğerlerini yerin dibine batırmamalıdır. Yüce ALLAH’ın verdiği kıymet kadar herkese kıymet vermelidir. Yüce ALLAH gönüllere ve güzel niyete bakar. Biz gönülleri ve niyetleri bilemeyeceğimize göre, en iyisi herkese edepli davranmaktır. Atalarımız “Her geceni Kadir, her geçeni Hızır bil!” derken, bu edebe dikkat çekmişlerdir. Gösterdiğimiz edep, onu hak edene hürmet yerine geçer; hak etmeyene ise ibret olur.


Kalpler Bir Kez Soğuyunca

Etrafınızda, bir zamanlar hayır ve hizmetler içinde koşarken, kendisini bir kenara çekip nefsiyle baş başa kalmış insanlar görürsünüz. Ona: “Niçin hayırdan uzaklaştın, ibadetlerini aksattın?” diye sorsanız, sebep olarak davranışı bozuk bir mümini gösterecektir. Çünkü o önce edepli bir mümini sevmiş hayra sarılmış; sonra sert suratlı, acı dilli bir mümine kızmış, hayırdan kaçmıştır.


ALLAH Rasülü s.a.v., bir gönlün ALLAH yoluna yönelmesine vesile olmayı, bütün dünyaya ve içindekilere sahip olup onları sadaka vermekten daha hayırlı görmüştür. Çünkü bir gönlün ilâhi sevgiden birazcık nasiplenmesi ona ebedi saadeti, cenneti ve ALLAH’ın cemalini seyretme nimetini kazandırır. Bir gönlün bu sevgiden soğumasına sebep olmak en büyük cinayettir. İyi niyetle ve hizmet adına da olsa, insanlara kaba davranıp, gereksiz yere kızıp, onları ebedi sevgi yolundan soğutamayız. Şu hadiseden ibret almalıdır:



Ashab-ı Güzin’den Hz. Ebu Hureyre r.a. anlatıyor:

Henüz yeni müslüman olmuş, Medine dışında yaşayan bir zat, ALLAH Rasulü s.a.v.’e geldi. Ciddi bir ihtiyacı olduğunu söyleyerek yardım istedi. ALLAH Rasulü s.a.v. kendisine bir şeyler verdi ve adama:
- Nasıl, sana yeterince iyilik ettim mi? diye sordu. Adam:
- Hayır, güzel bir iyilik yapmadın! dedi.


Bunu işiten bazı müslümanlar adamın sözüne kızdılar ve harekete geçmek istediler. ALLAH Rasulü s.a.v. onlara yerlerinde durmalarını, bir şey söylememelerini işaret etti. Daha sonra hane-i saadete gitti, adamı eve çağırttı ve:
- Sen bizden yardım istedin, biz de bir şeyler verdik. Sonra da o şekilde konuştun! buyurdu ve biraz daha şeyler verdi. Sonra adama:

- Şimdi sana yeterince iyilik ettim mi? diye sordu. Adam:
- Evet. ALLAH ailen ve kabilen adına sana bol mükâfat versin, dedi. ALLAH Rasülü s.a.v. buyurdu:
- Sen şimdi söylediğin bu sözleri, git aynı şekilde ashabımın önünde de söyle ki, sana karşı içlerinde oluşan o sıkıntı gitsin.
Daha sonra adam mescide geldi. Yapılan iyilikten memnun olduğunu belirtip, aynı sözleri tekrarladı. O zaman ALLAH Rasülü s.a.v. şöyle buyurdu:
“Benimle bunun arasındaki olay, şu adamın haline benziyor:

Bir adamın devesi vardı. Bu deve azgınlık edip sahibinin elinden kaçtı. Bir grup insan deveyi yakalamak için peşine düştüler, fakat deve onları gördükçe hepten ürküp kaçtı. Devenin sahibi onlara: ‘Beni devemle baş başa bırakın! Onun halinden, dilinden ben anlarım!’ dedi ve yerden bir miktar ot koparıp deveye yanaştı. Deve otu görünce sahibine doğru geldi, teslim oldu. Adam da yükünü yükleyip üzerine bindi.
Eğer ben size uysaydım ve ona karşı sert tavrınızı engellemeseydim, bu adam (size vereceği tepki ile) ateşe girerdi.” (Bezzar, Heysemî)



Mümini Küstürmek, ALLAH’ı Küstürmektir

İyi niyetle de olsa, şahsımızdan kaynaklanan usül ve edeb hatası yüzünden hiçbir müminin gönlünü kırma, incitme, haktan soğutma hakkımız yoktur. Yapmışsak derhal özür dileyip kusurumuzu itiraf etmeli, karşı tarafla helalleşmeli, onun gönlünü almadan rahat etmemeliyiz. Çünkü gönül kâbesini yıkanın hesabı ağır olur. Bu ümmetin içinde gönül ehli öyle erkek ve kadınlar vardır ki, onu incitmek ilâhi gazap altına girmek demektir.


Şu hadiseyi iyi düşünmemiz gerekir:

Ebu Süfyan r.a. henüz müslüman olmamıştı. Bir ara Medine’ye geldi. Hz. Selman, Suhayb ve Bilal’in -hepsinden ALLAH razı olsun- içinde bulunduğu bir topluluğun yanından geçiyordu. Onlar Ebu Süfyan’ı görünce: “ALLAH’ın kılıçları daha ALLAH’ın düşmanın boynuyla buluşmadı.” dediler. Yani, boynu kesilesice adam, hâlâ aramızda dolaşıyor diye söylendiler. Bu sözleri işiten Hz. Ebu Bekir r.a., onları uyardı:
- Kureyş’in reisi ve efendisi için böyle mi söylüyorsunuz?


Sonra ALLAH Rasulü s.a.v.’in yanına geldi, olanları anlattı. Efendimiz:
- Ebu Bekir, belki de sen onları kızdırdın. Eğer onları kızdırmışsan, bil ki Rabbini gazaba getirmiş oldun, buyurdu. Hz. Ebu Bekir r.a. hemen geri döndü seslendi:
- Ey kardeşlerim, sizi kızdırdım mı?
- Hayır kardeşim, ALLAH seni affetsin.
(Müslim, Nesaî)

Dinimizde yalnız ALLAH için kızmak vardır. Bir müminin açıkça yaptığı bir yanlış işinden dolayı kendisi uyarılır, hataya devam ediyorsa ALLAH için kızma hakkımız vardır. Kusura kızarız, fakat mümin kardeşimizden nefret edemeyiz. Ona “ne halin varsa gör, kahrol git!” diyemeyiz. Nasihat, ikaz ve dua ile kötülük ve hatasından dönüşüne yardımcı olmaya çalışırız.



Bin Hacdan Hayırlısı

Bir insana yapılacak en güzel iyilik, onu ALLAH için sevmek ve onun gönlünü bu sevgiden nasiplendirmektir.
Sadakaların en güzeli, mahzun bir gönlü samimi ve sıcak bir tebessümle sevindirmektir.En hayırlı insan, gönlündeki hayrı diğer insanlara ulaştırandır. Hayır, kalbe nur, gönle sevinç veren ve kabri cennete çeviren güzelliklerdir. Buna kısaca edep denir.
Bir babanın çocuğuna bırakacak en güzel mirası edeptir.
Yıkılmayan saltanat, gönüllere kurulan sevgi saltanatıdır.
Ve bugün en muhtaç olduğumuz şey, ALLAH için birbirimizi sevmek ve bu sevginin hakkını vermektir.



Dr. Dilaver Selvi
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Münakaşa etmek nefsin belalarından olup kardeşlik hukukuna asla yakışmayacak bir haldir. Unutmayınız ki kalp kırmak Kabe-i Şerifi kazma kürekle yıkmaktan daha kötüdür.


Gönül Çalab’ın tahtı !
Çalab gönüle baktı..!
İki cihan bedbahtı kim gönül yıkar ise..!



Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil

Yunus Emre rahmetullahi aleyh



Yahya b. Muaz der ki:

"Kalp kazan gibidir, içindekiler kaynar durur. Onun kepçesi de dildir"

Konuşurken adamın diline (konuşmasına) bak; o sana -acı veya ekşi, tatlı veya acı- kalptekini kepçeleyip sunmaktadır. Kazandan kepçeyle çıkardığınla yemeğin tadına baktığın gibi, onun bir kepçe olan dilinin kalbinden çıkardığıyla kalbindekinin tadını bilirsin. Böylece işin hakikatini öğrenirsin.



Enes'in rivayet ettiğine göre Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Kulun kalbi düzgün olmadıkça imanı düzgün olmaz, dili düzgün olmadıkça da kalbi düzgün olmaz."
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Sakın İncitme Bir Canı

Mahlûku halk eden ALLAH / Kitab göndermiştir vALLAH
Daim de "amentü billâh" / Her amelin olsun lillah
Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahmanı

Bilirsin ki ALLAH vardır / İslam’a îmanı yardır
Bu dünya fani bir dardır / Ahiret dar-ı karardır
Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahman'ı

Tasdik eyledin Kur'an'ı / Tevhid eyledin Rahman'ı
Nar-ı cehime imanı / Vardır kıyamet divanı
Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahmanı

Bilirsin haram helali / Bilirsin sevab vebali
Aman olma laubali / Terk eyle boş kil u kaali
Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahmanı

Bu dünya seni terk eder / Devletin hep elden gider
Ölüm bir gün kabre güder / Biri sürer, biri yeder
Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahmanı

Ağ tüylerin nişnan olur / Ölümün kehkeşan olur
Vücudun perişan olur / Gözlerin hunfeşan olur
Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahmanı

Adalet et umurunda / Namazın kıl huzurunda
Şakir-i din südurunda / Rahat eyle kuburunda
Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahmanı

Nisvane merhamet eyle / Anlara lutfile söyle
Etfal ile de ol öyle / Şerî'atin yolu böyle
Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahmanı

Herkese münasib emr et / Layık olmayanı terk et
Gücün yetdiğine emr et / Resulullah yoluna get
Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahmanı

Ol fakîr ki yüzen bakar / Gözlerinin yaşı akar
Mümin olan kalb mi yıkar? / Boynuna la'net mi takar?
Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahmanı

Kimsenin gönlünü kırma / Sakın harama el urma
Bir ferdin aybını görme / Günah meclisinde durma
Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahmanı

Ziyankâr adüvv-Ullah'dır / Zalimin hasmı ALLAH'dır
İslam hasbeten lillahdır / Bu emr-i Resulullah'dır
Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahmanı

İhtiyara eyle hürmet / Sabilere kıl merhamet
Misafire sarf et nimet / ALLAH'tan istersen rahmet
Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahmanı

Komşulara hayırhah ol / Ahvallerinden agah ol
İnsanlık eyle bir şah ol / LUTFİ makbul-i dergah ol
Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahmanı

Alvarlı M. Lutfi Efendi - Hülasa’tül Hakayık’dan
 
Üst