Huylu huyundan vazgeçmez

Mihmân

мüиζєvî
Katılım
28 Ara 2007
Mesajlar
365
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Arkadaş, tam da aklım ‘Kurtlar Vadisi’nde, İskender Büyük’ün adamı Hakan’ın, Memati’nin kafasına silahı dayadığı sahnede kalmıştı.

‘Ulan haftaya ne olacak?’ diye merakla bekliyordum ki;

‘GÜMMMM!’

Bomba’nın feriştahı düşüverdi gündeme.

‘Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya, Ak Parti’nin laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle kapatma davası açtı!’

‘71 Kişiye siyasi yasak istendi.’

‘Cumhurbaşkanı Gül için de siyasi yasak isteniyor.’

Hadise gündeme bomba gibi düştü de, ben nedense şaşırmadım.

Çünkü;

‘Kapatmak’ denilen nane bizim milli takıntımızdır.

Kimisi ‘manita kapatmak’ ister.

Kimisi ‘borç kapatmak’ ister.

Kimisi ‘puan farkını kapatmak’ ister.

Kimisi ‘boşluğu kapatmak’ ister.

Kimisi ‘televizyon dizisi kapatmak’ ister.

Kimisi ‘Youtube’u kapatmak’ ister.

Bu, ‘kapatma’ takıntılarının en müzmini ve bulaşıcısı ise ‘parti kapatmak’tır.

O yüzden, belli dönemlerde kimileri de ‘parti kapatmak’ ister.

Normaldir.

Bize has bir şey’dir.

Bu takıntı denilen şeye ‘huy’ da denir halk arasında.

Böyle kişilere de ‘huylu’ denir.

Hani, enteresan şahıslar vardır.

Bazı şeyleri görmeye veya duymaya dayanamazlar.

Mesela;

Kimi limon’dan huylanır.

‘Limon!’ dersin.

‘Hasstrknnsss!’ diye basar küfürü.

Kimi sirke’den huylanır.

‘Sirke!’ dersin dayanamaz;

‘Ebbenhhhemmmiiii!’ diye kalaylar ister istemez.

Kiminin boşluğuna doğru uzatırsın elini.

‘Oyyyhnamaaassss!’ diye bağırarak kaçar.

Dediğim gibi bu bir ‘huy’dur.

Aynen yukarıdakiler gibi, memleketimizde din, iman, başörtüsü, özgürlük, demokrasi gibi kelimelerin de huyluları vardır.

Bu bir rahatsızlıktır.

Amma büyük bir rahatsızlıktır.

Limon’dan huylanan adam gibi küfür edip kaçmaz.

Önce ‘Cumhuriyet kadınını kapatacaklaaar!’ diye bağırır.

Sonra seni ‘kapatmaya’, yok etmeye çalışır.

En tedaviye muhtaç ‘huy’ budur. Zararlıdır çünkü.

Etrafından huylanır.

Halkından huylanır.

Memleketinden huylanır.

Canlı- cansız, kıpırdayan- kıpırdamayan herşeyden huylanır.

Kendisinden bile huylanır.

‘Allah şifa versin’ deyip geçmekle olmaz.

Böylelerini kesinkes akıl hastanesine yatırmak lazımdır.


h1coc.jpg
Çocuktum ufacıktım



Dokuz- on yaşlarında falandım.O yaşlarda çok dolanırdım.

Okul harçlığımı çıkarmak için, İstiklal Caddesinde, şimdiki ‘Atlas’ sineması’nın önünde kapsız ‘Teksas- Tommiks’ satardım.

Bir gün, bir adam ve bir kadın gördüm. Elele tutuşmuşlardı.

Oradan geçen fötr şapkalı, gravatlı bir amca ‘Beyefendi, hanımınıza söyleyin kolunuza girsin’ demişti.

Bu gibi durumlar ayıp karşılanırdı.

O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler ‘laikliğe tehdit’ olarak algılanmıyordu.

Lunapark’lardaki ‘dönen zincir’lere kadınları bindirmezlerdi.

‘Korku tüneli’ vagonlarına da, karı- koca değilse erkek ve kadını yanyana oturtmazlardı.

O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler ‘laikliğe tehdit’ olarak algılanmıyordu.

Meyhanelere ancak kelli felli adamlar girebilirdi. Bu mekanların mutlaka perdesi vardı ve dışarıdan içerisi görünmezdi.

O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler ‘laikliğe tehdit’ olarak algılanmıyordu.

İstanbul’un mutena semtlerinden Moda’da, Bostancı’da ‘Kadınlar Plajı’ vardı.

Bu plajlara ‘erkek- kadın’ girilemezdi. Yasaktı.

O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler ‘laikliğe tehdit’ olarak algılanmıyordu.

Açık hava sinemalarında ‘Dikkat dikkaaat... Sinemamızın sağ tarafı temamen ailelere ayrılmış bulunmaktadır, tek gelen beylerin aile tarafına oturmaları yasaktır!’ anonsları yapılırdı.

O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler ‘laikliğe tehdit’ olarak algılanmıyordu.

‘Aile çay bahçeleri’ vardı. Bekar kızlar, erkekler alınmazdı. Aileleriyle geldilerse alınırdı. Yoksa girmeleri yasaktı.

O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler ‘laikliğe tehdit’ olarak algılanmıyordu.

İnsanlar ellerinde içki şişesi, uluorta dolaşmazlardı. Mutlaka bir gazeteye sarar, paltosunun koltukaltında gizleyerek evlerine götürürlerdi.

O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler ‘laikliğe tehdit’ olarak algılanmıyordu.

Tanımadığın bir mahalleden sağa sola bakmadan başın önde geçerdin. Eğer ‘kıpırdak’ olursan mutlaka yolun kesilir, ‘hüoop bilader kime bakmıştın’ diye sorguya çekilirdin.

O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler ‘laikliğe tehdit’ olarak algılanmıyordu.

Mahalleler tasnif edilmişti.

Ermeni mahallesi, Rum mahallesi, Arnavut mahallesi, Çingene mahallesi.

Rum mahallesinden de geçerken başın önde geçerdin, yoksa ‘ızbandut’ denilen Rum gençleri yolunu keser, hesap sorarlardı.

O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler ‘laikliğe tehdit’ olarak algılanmıyordu.

Hanımefendiler çarşıya pazara çıkarken mutlaka başörtüsü takarlardı.

Bütün bunlar ‘Cumhuriyet Türkiyesi’nde yaşanıyordu.

İnsanlar, fıkaralık dışında hayatlarından memnundular.

O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler ‘laikliğe tehdit’ olarak algılanmıyordu.

Dokuz- on yaşlarındaydım o zamanlar.

(Not: İnanmayanlar eski, siyah- beyaz Türk filmlerini tekrar tekrar seyredip incelesinler. Vallaha ben o vakitler Ak Parti diye bişey duymadım, görmedim. Bütün bunlardan da ‘mahalle baskısı’ diye şikayet edildiğini işitmedim. Benim bildiğim şey, tüm bu anlattıklarımın toplamına o zamanlar ‘edep’ deniyordu...)

Hasan Kaçan
Star
 

Hasan

Kardeşiniz
Katılım
9 Eki 2006
Mesajlar
6,112
Tepkime puanı
279
Puanları
0
Yaş
53
Konum
KALU BELA
BU ADAM HAKKATTEN SÜPER PAYLAŞTIĞIN İÇİN SANADA TEŞEKKÜRLER.
 
Üst