İhtiyacı Olana Ulaşma Yolları

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri


Çocukluğumda yardım dernekleri vardı. Bu derneklere gelen hiçbir paradan maaş ya da para aktarılmazdı. Şimdi öyle dernekler var ki, şirket gibi. İçinde çalışanları var. Maaş alıyorlar. Yardım yaptığım zaman acaba diyorum gönderdiğim paranın ne kadarı yardım ettiğimin eline geçiyor. Bu kadar işsiz insanın olduğu bir ülkede, ne kadar kolay para kazanma alanı bu. Ben yardım derneği açtığımı hayal ediyorum, “Afrika’ya, falan ülkeye yardım kampanyası düzenliyorum. Gönderdiğiniz her parayı gerçekten bulduğum aç ve ihtiyacı olana bizzat elimle veriyorum!” diyorum. Bu ülkeler öylesi uzak. Arabanız olacak veya uçakla göndereceksiniz. Gönderirken bunu düzenleyecek çalışana ihtiyaç var. Elbette bunun bir maliyeti var. Zengin insanlar ve yalnızca Allah rızası güden kişilerin bunu karşılıksız yapması lazım. Yoksa başka nasıl yapılabilir ki… Böyle bir müessese kur, yardım parasının bir kısmını giderlere say, gerisini yardıma muhtaca gönder mantığı ne kadar doğru veya kim denetleyecek bu dernekleri? Yardım edilen paralarının tamamının ihtiyaç sahibine ulaştırılması gerekir. Ben eğer yardım yapacaksam, buralara gidip parayı veya yardım malzemesini elden veremem. Ya orada tanıdığım ve güvendiğim biri olmalı, banka aracılığı ile hesabına nakledebileyim ya da çok güvenilir ve hayrını Mevla’dan bekleyecek kişileri bulabileyim. İnsanın cebindeki parasını vermesi zaten zor bir amel, bu zorlukları gördüğünde de vermekten vazgeçiyor.

Yardım edeceğim kişiyi, grubu kendi gözlerimle görmek isterim. Yardım eden herkesin benim gibi düşünmesi de doğaldır. Aksi takdirde, bu yardımın zalimlerin eline geçip, kolayca kendi menfaatine dönüşeceği doğaldır. Her Ramazan ayında gündeme gelen zekât sadaka ve fitre meselesinin, gerçek çözümlerinin tesis edilmesi gereklidir. En azından, devlet, kendi imkânlarıyla finans ettiği ve denetlediği kurumlarını bu işi yapmak için yönlendirmesi en iyi çözüm gibi görünüyor. Denetleyen de çalışanda denetlenerek, akrabalarının mal varlığındaki artışlarına da bakılarak titizlikle bu denetimin yapılması lazım. Yapılan yardımlar içinde insanların sömürülerek, bazı kişilerin zalimlik yapmasına izin verilmemelidir…

Eğer bu yardımların güvenilirliği sağlanırsa, insanların zekâtlarında, sadakalarında ve fitrelerinde artışın sağlanacağını düşünüyorum. İnsanlar verdiklerinin yerine ulaşmadığı konusunda emin olmadığı için bu tür organizasyonlara ilgi az olmaktadır.

Temel sorun dinidir. Eğer insanlar kalplerine Allah’ı bekçi yaparlarsa, ahrete inanıp, yaptıklarından öldükten sonra hesaba çekileceklerine iman ederlerse sorun kendiliğinden çözülecektir. Böyle bir görüntüde güven problemi olmayacaktır. Elbette dünya varlığının geçici olduğunu ve fakrını bilen her insan elinde ne varsa ihtiyacı olana vermeyi ihlâs ile yapacaktır. Ver denilmeyecektir, vereceği yeri arayacaktır.

Saffet Kuramaz
 

yusufsaid

Profesör
Katılım
17 Şub 2011
Mesajlar
873
Tepkime puanı
407
Puanları
0
Konum
Ankara
Harika bi yazı Allah razı olsun
Bu kurumlara banka hesapları üzerinden bir tıkla gönderdiğimiz kuruşçuklarla acaba fakirin halini anlama manasında Rabbin bizden beklediği davranışın ne kadarını gerçekleştirmiş oluyoruz? Yani bu ibadetten amaç sadece fakire paranın gitmesi mi? Peki o zaman gecenin bir vakti kapı kapı dolaşıp fakirini kendi eliyle bulan, sırtında taşıdığı çuvalın izi, sinesinde ve simasında 'yardım edenin' mağruriyeti değil 'yardım etmeye muhtaç olanın, emaneti sahibine iade edenin' mahviyeti olanlar? Peki işin sosyolojik boyutu? Fakirle kaynaşamamak, iki çift kelam edememek, haliyle hallenenmemek? Her ibadeti neden minimumunda yapmaya bu kadar meyilliyiz? Oruç da öyle değil mi? 1 ay boyunca midemizi bikaç saat aç tutup, bu açlığı tıka basa bi tokluğun takip ettiği, normal zamanlarda aklımızdan bile geçmeyen nice nimetleri soframızda bulduğumuz, bitişinde 1 ay önce ne isek aynen o olduğumuz...Kolaya kaçmamalı. Allah öncelikle kendi akrabandan, komşundan ve çevrenden başla diyor. Hikmeti ne olaki? Belki şudur: Son model laptopunla 5 dakikada 1 tıkla halledeceğin bi iş değil bu, arayacaksın, sorup soruşturacaksın, kapısına kadar sen gideceksin, yardımda bulunduğun fakir seni bilmeyecek, ama diğer fakirlerle oturacak, çay kahve içecek, onları manevi manada içinde bulundukları dışlanmışlık ve hor görülme psikolojisinden sıyırmaya çalışacak, tabi bunu son model arabanı altına çekip, en iyi takımını giyip yapmayacaksın. Mahviyetini takınacaksın, onların içinde ne sabırlılar olduğunu görüp, haline şükür edecek ve aslında onlardan mahviyeti ve tevazuyu öğrenerek sen karlı çıkacaksın. Bak ne değerli bi eğitim. Peki bankadan havale ile bunların ne kadarını sağlayabiliyoruz. Herşeyimiz kolaycılık ve organize oldu, bi tek 1,5-2 milyarlık islam aleminin yürekleri organize olamadı. Kul muyuz?
Not: Dediklerim nefsime seslice söylemekten başkaca değil...
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
yardım dernekleri varoldukları, halkın nazarında güven duygusunu kurdukları an'dan sonra bu türden bir derdimiz oldu. peki ya yokluk? hiç olmadıgını, onu nasıl izah edebilecegiz? halk şekil 1-a denilmeden düşünemiyor olabilir mi?
 

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
ne güzel değinmişsiniz... hadis var bu konuda, "her müslüman bir gün fakirin evinde onun gibi yaşamalı" diye! şu an kaynağını hatırlamıyor. bu yüzden hakkınızı helal ediniz. geçmişte okudum ve böyle aklımda kalmış. her ibadetin, bir şükrü var. nefsin acizliğini anlaması gerekiyor. her şeyin emanet olduğunu ve bir gün terk edeceğini, kiralık her şeyini sahibine teslim edeceği bir ölüm var! islamda amel önemli, aklımızdan geçen değil. düşündüğümüzü yaşarken ondan sorumlu oluruz ancak. yorumunuz için teşekkür ederim. saygıyla!
 

yusufsaid

Profesör
Katılım
17 Şub 2011
Mesajlar
873
Tepkime puanı
407
Puanları
0
Konum
Ankara
Türkü abla, kendi kalıbımıza göre kefen biçmeyelim:), Hak ne biçtiyse amenna ve saddakna diyelim derim. Halka göre uygulamalarda içi boşalıyor 'öz'ün. Yokluğu? Yokluğunu istemiyoruz elbet. Ancak sadece birindeki kulluk bilinci, haz ve neş'e yi diğerindeki bundan 'yoksulluk'u dile getirmişiz. Kolaycıyız ablacım kolaycı...şekillere takılıp kalıyoruz, yaptın mı yaptım. halbüsümki O şekillere değil amellere (ve niyetlere)...
 

yusufsaid

Profesör
Katılım
17 Şub 2011
Mesajlar
873
Tepkime puanı
407
Puanları
0
Konum
Ankara
saf deha kardiş
varlık yokluk demine girmeyelim, benim dibim karadır, sıyırmaktan az buyanda:)
 

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
sabancı rahmetli, paraya para demiyordu ama oğlu felçli ve bütün parasını vermeye hazırdı iyileşsin diye. fakirin çocuğun sağlıklı olabilir. yokluğa hangi cepheden baktığımıza bağlı bu. bende olmayanın başkasında olması mı, yoksa, bütün sahip olduklarımızın toplamı mı? yardım sadece, kişinin aczini görmesi ve nefsini ona göre terbiye etmesi için bir ibadet niteliğindedir. zekat, namaz gibi bir ibadettir. kişiyi, varlığı yüzenden şirke girmesini engeller, karunları öldürür.
 
Üst