İnsanlık nereye gidiyor!!

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,958
Tepkime puanı
2,073
Puanları
113
Konum
Mars

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
"Andolsun ki, Cehennem için birçok cin ve insan yarattık; Onların kalpleri vardır ama anlamazlar; kulakları vardır ama işitemezler; gözleri vardır ama göremezler. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da sapıktırlar. Bunlar gafillerdir. " (7/179)

Bu ayet, direk tefekkür etmeyen insanı muhatap almış. Dikkat ederseniz HAYVANLAR GİBİ diyor ve arkasından DAHA DA SAPIKTIRLAR tabiriyle hayvandan da aşağı bir konum biçiyor. Evet, insanın HAYVAN olmak gibi bir şansı yoktur. İstese de olamaz!.. Ya tefekkür edecek, bununla meleklerden üstün olacak veya tefekkür etmeyecek, bununla hayvandan da aşağı olacak.. Akıl mı? O, kalpsiz işletildiği zaman hayvanî nefsin yaşama içgüdüsüne hizmetten başka bir işe yaramaz.

Allah'ın tefekkür etmeyenlere hayvandan aşağı demesinin bir hikemti vardır. Çünkü hayvan cehenneme girmez. Hayvandan aşağı olan cehenneme gider. Akıl ve kalp gibi bir niğmeti sana versin, sen bunu körelt hemi? Bu cezasız mı kalacak sanmıştınız?

Aklın körelmesi, gözün ve kulağın körelmesi ile aynıdır. Ayette bu duyu organlarına işaret edilmesinin hikmetleri vardır. Kalbin burada zikredilmesi işi tefekküre çeviriyor. Kalpsiz akıl, huzur vermez. Bilimsel olarak akıl yürütmenin temel şartı algılamaktır. Duyu organları ile algılayacaksın; bu algıladıklarını tartıp biçeceksin, kıyaslayacaksın, doğru ile yanlışı bulacaksın. Duyu organları üzerinden algılama olmadan akıl yürütülmez! Kalbin bir duyu organı olma fonsiyonu da var!..

İnsanı hayvandan ayıran özellik, akıl ve kalple diyalektik yürütebilmesidir. Ayetten aynı zamanda bu da anlaşılıyor. Bu mekanizmayı işletmediği zaman ise hayvan olmuyor, hayvandan da aşağı oluyor. Bu noktayı iyi kavramak gerek. Çünkü mal sahibinin sana verdiği aletin işletme hakkı, o aletin işlemesinden veya durmasından meydana gelecek zarar ve kârden seni sorumlu tutar. Mülkün sahibi zarar etmez lakin işletme hakkını üzerine alan sen zarar edersin. Allah ile insan arasında bir mukavele var. Kâlu Belâ'da verilen sözü hatırlayın!..
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Aslında ''abdal'' ve ''aptal'' kavramı aynıdır. Bugün aptal terimini olumsuz anlamda kullanıyoruz. Bu çok yanlış. Olumlu anlamda aptal demek, tefekkür etmekten sorumlu olmayan kişi demektir. Bunu cenaze namazı gibi düşünün; farzı kifaye!.. Birileri yaptığı zaman herkesin üzerinden sorumluluk kalkıyor. Eğer kimse yapmazsa herkes sorumlu oluyor. Allah-u âlem. Aklıma bu geldi.. Abdalın özelliği sorgulamıyor olmasıdır. Kendinden öncekilerin açtığı yoldan ilerliyor. Yolu açan kişi abdal değil, giden abdal oluyor. Bilmem anlatabildim mi?

Dikkat ederseniz müzik, deyiş gibi duygusal işlere ağırlık vermişler.

İslam medeniyetinin Abdallara yüklediği misyonu Batı uygarlığı romantizme yüklemiş..

Her yazılan fikrin hemen müziğini, şiirini ve tarzını oluşturma işine romantizm denir. Sosyalizim bu dinamiği fevkalade başarılı işletiyor. O değil, biz bu sırları nasıl kaybettik ben onu anlamıyorum. Elin oğlu alıyor, Üsküdarı geçiyor. Gerçekten biz her şeyimizi kaybetmişiz abi, durum çok vahim. Bu işleri kendimizde bulamıyoruz da elin oğlundan alıyoruz. Hey Allah'ım yahu!..
 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
Peki, Allah nerede?

Bu soru ifitten bir sualdir. Zira bizler, isim denince yeri ve makanı belli cisimlere odaklıyız. Her şeyi var eden ilahın ismi Allah. Ve taklidi imanda olan nefisler Allah'ı da bir mekan ve zaman dilimi içinde bir nesne gibi iman etmektedir. Bunun böyle olduğunu şuradan anla ki bu suali sormaktan dahi korkar çünkü cevabı yoktur. Bu ucuz nefis kaçar, hep kaçar. Hakikatten donuna eder. Oysa Allah bilinmeyi murad etmiş. Onu bilmek için harcanacak her çaba ibadettir, kulluktur, yaratılış gayesine hizmettir. İnan ki Allah nezdinde bu gibi filmlerle cevaplar arayan insanlar, kaçan insanlardan daha kıymetlidir. Zira kendini gizleyenin, yarattıkları ile yollara işaretler koyanın ve bununla aynı zamanda aşikar olanın bir gayesi vardır. Eğer bizler bu saklambaç oyununda rol almayı reddedersek o vakit kendimize bir kıymet payesi biçmeyelim. İman var iman var. Ehli bid'at vahdet-i vücudu inkar etsede, taklidi iman ve hakiki iman diye bir şey yok desede bu çilesiz ve gayesiz mizaçların satıhtan ibaret yorumları doğru olacak diye bir şeyde yoktur. Allah akıl vermiş, kalp vermiş.. Bu iki mekanizmayı birlikte işleterek bir tefekkür koymak lazım ortaya.. Eğer koymaktan korkmaya devam ediyorsak o zaman niye biz geriyiz, niye bizden hiç patent çıkmıyor, niye fitne fücür hep bizlerin üzerine yağıyor diye hiç ağlamayalım sızlamayalım. Zira başımıza gelen her şeyin sebebi biziz. Ne dış güçler ne de başkaları.. Allah'ın pislik yağdırmasıdır bu.. Bu pislik bir şekilde yağacaktır. Vesilelere takılmaya gerek yok. Her şey Allah'tandır..

Hani hep deriz ya, şu yahudiler, şu dış güçler, şu masonlar şu bu,... Hayır, bütün bu bahaneleri, vesileleri kaldırıp gerçek tabloyu görelim.. Allah, kardeşim bizzat Allah.. O zaman oturup düşünmeye başlarız; biz nerede yanlış yaptık, yapıyoruz? Biz müslümanların 200 senedir yaşadığı bir süreç var. Bu süreç imthan falan değildir. Kendimizi artık kandırmayalım. Bir imtihan 200 sene sürmez kardeşim.. 200 sene 10 jenerasyon eder. Bu, bildiğin gazap, bu bildiğin ceza.. Süreç olarak uzun olan bir imtihan var Kur'an'da bahsedilen. O da 40 sene sürmüştür.. Ben-i İsrail kavminin 40 sene çölde gezme imtihanı.. Sahabenin imtihanı ise Mekke dönemidir ve birkaç senedir. Ümmet 200 senedir sürüm sürüm sürünüyor. Bana kimse bunun imtihan olduğunu yutturamaz... Biz akletmeyi kerih gördük, kalp işlerine şirk dedik Allah'da cezamızı veriyor işte.. Taklidi imanda kalmaya razı olan ümmetin kaderine taklitçi olarak kalma payesi düşmesi sence adil değil midir? Adildir. Ve Allah El-Adl'dir..
Belkide Allah'ın içindeyiz ???

LG-D682TR cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Belkide Allah'ın içindeyiz ???

LG-D682TR cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Balıkların suyun içinde olması gibi diyorsun!.. Murakabenin ilk basamaklarında bu tahayyül vardır. Lakin belli bir dereceden sonra sorun olmaya başlıyor. Çünkü içinde bir şey barındıran şey, hacim olur >> dolayısıyla parçası olur. Parçası olan şey ise ehadiyyetini kaybeder.. Şu olabilir: Parça, bütünün ilüzyonu!.. Buna ''tecelli'' demişler. Tecelli, örneğin Güneş'in aynada ki görüntüsü. Görüntü Güneş'tendir lakin Güneş'in parçası değildir. Ondan ne bir şey eksiltir, ne de ona bir şey katar. İmam-ı Rabban-i vahdet-i vücut tahayyülünün tıkandığı noktaya bu izahı getirmiş.. Fakir, murakabesinde bu izahı şu şekilde görüyor: Işığın suda ki kırılması gibi!.. Işık hızı duvarının ötesinde zamansız ve mekansız bir vücut var. Işık nasıl ki sudan geçerken yavaşlıyor ve bir kırılma yaparak görüntüyü kaydırıyorsa ''tecelli'' denilen olay da bu şekilde işliyor. Vücudun ''Arş'a istiva etmesi'' ile ışık hızı altına düşen nurun(!) izdüşümüyle ölçülebilir bir zaman/mekan paltformu meydana geliyor. Bu hacim, vücudun ne içinde ne de dışındadır. Atom zerrelerinin yapı taşlarını düşün. Her bir yapı taşının içi, derin bir kuyu gibi başka boyuttan enerji almakla meydâna geliyor. Cümbüş orada başlıyor. Muhtemelen Güneş örneğinde lduğu gibi dışarıdan içeriye değil, tam tersine taaaaa içeriden dışarıya doğru bir tecelliyat var. Durgun suyun kaynaması gibi düşün. Onca fokurtuyu oluşturan hava nereden geliyor?

Murakabe öyle bir şeydir ki, elde ettiğiniz mânaları kelimelerle izah edemiyorsunuz. Fakat eskilerin deyişlerinde bu mânalarla karşılaştığınız zaman hayret ediyorsunuz. Her birisi işaret taşları koymuş. ''bak ben buralara kadar geldim'' tarzında mutmain meşaleleri yakmışlar.

Eksiğim aldım da meydana geldim,
Aman mürvet günahkarım erenler.
Kabahatim andan, cürmümü bildim,
Aman mürvet günahkarım erenler.

Şeriat taşından bir taş kaldırdım,
Marifet ehlinin gülün soldurdum.
Ne yaman kanlıyım, nefis öldürdüm,
Aman mürvet günahkarım erenler.

Altıncımız yer altında türedi,
Yedincimiz yer yüzünü bürüdü.
Bize de hû demek Ali'den kaldı,
Aman mürvet günahkarım erenler.

Yoldan çıktım ise yola getirin,
Kırılmış dalların şunda bitirin.
Pişirip kotarıp bezme getirin,
Aman mürvet günahkarım erenler

Pir Sultanım der k: Sözün hatasın,
Kadir Mevlâ'm bilir bunun ötesin.
Var bir amel kazan, Hakk'a yetesin,
Aman mürvet günahkarım erenler.

Pir Sultan Abdal

Murakabe disiplini ile bir yere kadar geliyorsunuz. ''Bu son durak olsa gerek'' zannıyla ''oldum'' sanıyorsunuz. Yıllar sonra karşınıza bir beyit çıkıyor!.. Anlıyorsunuz ki oraları çoktan geçip gidenler olmuş. Ötelerin ötesi; ötelerin ötesi.. Hiç bitmiyor!.. Pir Sultan gibi ''kadir Mevlam bilir bunun ötesin'' deyip defteri kapatalım..

Edit: Diyeceksiniz ki, bu boş işler ne işe yarar? Öyle demeyin. Medeniyet mihrakının muhtaç olduğu estetik ve diyalektiğin ip uçları buralardan çıkar. Bir toplum, hakikate talip olmaktan vaz geçtiği anda öksüz ve yetim kalır. Estetiğini kaybeder.. Bu kaybetme ile kendine yeni bir estetik arar. Haliyle ip ucunu kaçırdığı için neye sarılacaktır? Başkalarının estetiğine sarılacaktır. ''taklitçilik'' işte budur. Batı uygarlığına sarılmamız, ta buralardan başlıyor. Tek cümle ile, BİZ ÖZÜMÜZDEN KOPTUK.. Bu cümleyi herkes basitçe kullanıyor.. Çoğu da tarih bilincinden kopuş anlamında kullanıyor. Yanlış. O özden kopuş, bambaşka bir şey..

İbadet, Allah ile meşkûl olmak demektir. O'nunla meşkûl olana Allah medeniyet verir!..
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
arkadaşlar konuları katletmeyin lütfen mesajlarınızı buraya kaydırdım
Buradan devam edin ...
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
arkadaşlar konuları katletmeyin lütfen mesajlarınızı buraya kaydırdım
Buradan devam edin ...
Seni cehenneme kaydırmasınlar sonra, dikkat et!.. :)

İnsan yürür, yol durur. Aslında yollar da yürür!.. Yer kürede 7 kıt'a bir imiş, milyon asır sonra ayrılmış!.. Yollarda yürür, yavaaaş yavaş, hedeften kayar, cehenneme çıkar, cennete çıkıyor zannedilen yollar!..
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Seni cehenneme kaydırmasınlar sonra, dikkat et!.. :)

İnsan yürür, yol durur. Aslında yollar da yürür!.. Yer kürede 7 kıt'a bir imiş, milyon asır sonra ayrılmış!.. Yollarda yürür, yavaaaş yavaş, hedeften kayar, cehenneme çıkar, cennete çıkıyor zannedilen yollar!..

anlamadım yau :)
yani tavsiye film konusunu ne hale getirmişsiniz
kibarca taşıdım nolmuş kardeşim ....
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,958
Tepkime puanı
2,073
Puanları
113
Konum
Mars
Untitled-1(12).jpg
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir


su, canlılık ve kağıt kutsal denebilecek kadar değer verdiğim üç nimettir. üçünü de çarçur etmeye karşıyım. dördüncüsü zamandır. ama maalesef onu biraz çarçur ediyorum. bu forumlarda yazarak da zamanı çarçur etmiş oluyorum aslında.
 
Üst