Sapık cinsel dürtüleri olan insanlar bu din kılıfıyla epey bir yol katedebiliyorlar. Çok örneğini gördüm bu tiplerin. Psikoloji biliminde bu manik tam olarak incelenmedi. Aslında birisi bu işi ele alsa doktora tezi bile çıkartabilir. Papazlarda bile bol miktarda mevcuttur bu manyaklık. Acaba dindar oldukları için mi sapık oluyorlar yoksa sapık oldukları için din kılıfına mı bürünüyorlar? Hüseyin Üzmez'den tutun kimlere varana kadar bu manyaklığı gözlemlemek mümkün. Cemiyet bu insanlara kızıp, hacı hocalar böyle, diyorlar ama aslında iş öyle değil. Din; kökleri çok derinlere inen bir duygu ve algıdır. Bu din duygusu, savunma mekanizması en zayıf duygudur.
Bütün oyunlarını, beş duyu organımızla algılayamıyacağımız Allah'ın üzerine kurgularlar. Zira beş duyu organıyla algılanmayan bir varlığın yerine kendinizi aracı olarak koymak çok kolaydır. Allah'a iman ediyoruz ya. Bir ademoğlu gelip size; ''Allah böyle emrediyor, onun rızası bu iştedir'' dediği zaman yelkenler hemen iniyor. Hele Ayetleri tevil etmeler ve uyduruk tefsirler yapmalar var ya. Ühüüüühü... Sormayın gitsin. En kıl olduğum laf ise şudur; ALLAH ŞAHİT OLSUN Kİ... Evet, en kıl olduğum laf bu çünki Allah'ı ota moka şahit tutan herifler çok iyi biliyorlar ki Allah hop diye ortaya çıkıp ''bu adam yalan söylüyor, dikkat et'' demiyecek. Fakat dinleyen kişi, iman gücüne parallel olarak korkacak ve yelkenleri indirecektir. Bunu bilerek yaparlar zaten. Şeriat mahkemeleri bile Allah'ın şahitliğini kabul etmezken laf ebeliğinde bu sahtekarlar hep böyle yemin ederler. Şeriat, beş duyu ortanınızla algılayabileceğiniz eşyanın şahitliğini kabul eder. Bu manada parmak izi bile şehadetlik eder. Dünya alemine inen şeriatin realitesi budur.
Not: Peygamber Efendimiz, ŞAHİT OL YA RAB demiştir. Allah şahit olsun ki, demek başka, şahit ol ya Rab, demek başka. Zira birisi bir iş beyan ettikten sonra O'nu şahit tutarken öbürüsü henüz ortada olmayan bir işini görmek için O'nu şahit tutar. Birisi samimidir diğeri sahtekarlıktır. Şer-i meselelerde Allah'ı şahit tutmak caiz değildir.
Bu sahte Mehtiler, sahte Mesihler, sahte Peygamberler hep ''Allah şahittir ki ben şuyum, buyum'' derler. ''E mucizen nedir?'' dediğin zaman da fıssssss... Bu tip iddialar Mucize mukabiline dayanmak zorunda. Peygamber gelmeyecektir fakat Mehti'ye bile doğa üstü güçler vermesinin hikmeti budur. İddia edilen makam gayb-i olduğu için doğa üstü bir kanıta dayanmak zorunda. Allah'ı şahit tutmak ta böyle bir şey, O'nu şahit tuttuğun zaman, ay yarılır, deniz yarılır, dağlar taşlar yerinden oynar vesaire. Bu şekilde tezahür eder onun onayı. Hızır'da aranan İlm-i Ledun varlığı bile bir ölü balığın canlanıp denize atlamasına dayanmıştır. Oradan bileceksin, demiştir Musa'ya. Demek ki İlm-i Ledun sahibi olduğunu iddia eden adam bile ortaya keramet babından bir şeyler koymak zorunda. İddia gaybidir çünki. Delilide gaybiyetten destek görerek bütün fizik kurallarını patlatırcasına olmalıdır.
Bir çok tasavvuf erbabı, Kuran, Sünnet ve edepleri delil sayarken kerameti delil saymazlar lakin bu fakir kerameti de bu ''olmazsa olmazlar zinciri''nin sonuna ekliyorum. Zira Kur'an'da Hızır'ı nereden tanıyacağı sorusuna Allah, ''ölü balığın canlanmasından tanıyacaksın'' diyor. Bu bir ayettir ve İlm-i Ledun iddiasının mutlaka bir keramete dayanması gerektiğini işaret ediyor. Öyle ya, aksi taktirde her gördüğümüz sakallı ''ben kamil mürşidim'' dediğinde inanmak zorundayız. İşte buda başka bir din istismarı oluverir. Ben bir şeyhim diyen adamda keramet şart beyler.. Çocuk oyuncağı değil bu işler.