- Katılım
- 30 Eyl 2013
- Mesajlar
- 6,183
- Tepkime puanı
- 473
- Puanları
- 83
Bugün ilginç bir konu takıldı kafama.
Biliyorsunuz büyük bir zat (şu an ismi hatırımda değil), Ebu Hanife rahimetullah'ın kıyas ilmini fıkıhta usûl olarak kullanmasına kızıyor, ve bu usûlün Şeytan'ın usûlü olduğunu söylüyor. Delil olarak Allah'ın, Âdem'e secde edilmesini emretmesini, Şeytanın da “etmem, ben ateşten yaratıldım, o topraktan yaratıldı, ateş topraktan üstündür” demesini gösteriyor. Yani Şeytan orada kıyas ilmini kullanarak hüküm çıkartıyor.
O meseleyi bugün düşündüm. Ebu Hanife ne cevap verdi acaba?
Bu merakla mental olarak zaman makinesine binip o döneme gittim. Kendimi Ebu Hanife rahimetullah'ın etine kemiğine bürüdüm, ve şu cevabı verdim:
“Kıyas hakikatte Âdem için yaratılmış bir ilimdir. Ve aslında Şeytan, kendine vazife olmayan bu ilmi kullandığı için kovulmuştur. Yani çapsızlık yapmıştır!
Müsade edin ayetlerle bunu delillendireyim: Melekler Âdem'i imtihan ediyor. “Âdem'e bütün isimleri öğrettik”, hitabı aslında KAVRAM GELİŞTİRME KABİLİYETİ demektir. Allah bir şeyin karşısına dikilip şu şudur diye öğretmez. Allah'ın öğretmesi, o şeyin aslına kabiliyet yüklemesidir. O şey, imkân dairesinde kendine gelen rızıkları bu kabiliyetiyle işletir. Arının bal yapması, yavrunun annesinin memesini bulması gibi..
Allah, Âdem'e bütün isimleri öğretti.
Kavramlaştırmak/isimlendirmek mutlaka kıyasa dayanır. Örneğin; “şu şudur çünkü bu bu değildir” gibi. Dolayısıyla isimleri öğrenmiş olmak beraberinde kıyas ilmini aslında bulmakla mümkün olur.
Gelelim Şeytan'a!
Melekler, Âdem'i imtihan ederken Şeytan başında taç ve apoletleriyle bu imtihanı izledi. İçten içe komplekse kapıldı “bende yaparım bunu ne var” dedi. Belki kıyıda köşede ufak ufak denemeler yaptı kendince.
Dikkat buyrun, kıyas ilmi hakikatte Âdem'e lazımdır, Şeytan'a değil!
Şeytan bu ilmi taklit ederek Âdem'den üstün olduğunu ıspatlamaya çalıştı. Şeytan'ın fıtratında kıyas ilminin hakikati olmadığı için yaptığı kıyas da kendisi de fasit olup gitti.
Cin taifesi matematik bilmez, mantık yürütemez. Sözeldirler, sayısal yetenekleri yoktur. Kıyas ilmi sayısal zekâ ister.
Eğer Şeytan kıyas ilmi bilseydi yaptığı kıyasla kendi bacağına kurşun sıkmazdı. Allah'ın emrini tartışmaya açıyor herif, hem de huzurda! Mesela orada Âdem olsa “belim ağrıyor” falan derdi.
Velhasılı Âdem'i Âdem yapan temel nitelik kıyas yaparak kavram geliştirme, denklem kurma, mantık yürütme, ve buralardan hükümler çıkartma kabiliyetidir.
Eğer Âdem'de bu kabiliyet olmasaydı ne elbisesi olurdu ne barınağı. Önce üşüyor, sonra kendisi gibi gözü kulağı olan hayvanlara bakıp onların neden üşümediğini sorguluyor, sonra bu hayvanların postunu alıp kendi sırtına geçiriyor. Barınmak için mağaralara giriyor, sonra mağaranın barındırma niteliklerini anlıyor, bu nitelikleri diğer rızıklarla kıyaslıyor, taklit edip ev yapıyor.. Bu Âdem'dir, kerpiç kerpiç üstüne iş yapar, ve her işini kıyasla yapar.
Kıyas yoksa kavram oluşmaz, kavram yoksa isim olmaz, isim yoksa Âdem Âdem olmaz..
Hüküm: Kıyas Şeytan'ın değil, Âdem'im malıdır. Şeytan bu ilmin mukallidi, Âdem ise hakikatine maliktir. Ayetlerden bu anlaşılıyor. Allahu âlem.”
Bu delillendirme üzerine bu zaatın gözleri doldu, ayağa kalktı ve tebessüm ederek kollarını açtı. Birbirimize sarıldık. Ebu Hanife rahimetullah'ın etini kemiğini orada bırakıp 18 Eylül 2018 tarihine bir kul olarak geri geldim.
Vesselam
DostunDostu
Edit: Tefekkürlerimde kendime özgü edebî bir tarz kullanıyorum. Lütfen herhangi bir kutsiyet veya keramet aramayın. Varsa da bir keramet marifet Allah'tandır.
Biliyorsunuz büyük bir zat (şu an ismi hatırımda değil), Ebu Hanife rahimetullah'ın kıyas ilmini fıkıhta usûl olarak kullanmasına kızıyor, ve bu usûlün Şeytan'ın usûlü olduğunu söylüyor. Delil olarak Allah'ın, Âdem'e secde edilmesini emretmesini, Şeytanın da “etmem, ben ateşten yaratıldım, o topraktan yaratıldı, ateş topraktan üstündür” demesini gösteriyor. Yani Şeytan orada kıyas ilmini kullanarak hüküm çıkartıyor.
O meseleyi bugün düşündüm. Ebu Hanife ne cevap verdi acaba?
Bu merakla mental olarak zaman makinesine binip o döneme gittim. Kendimi Ebu Hanife rahimetullah'ın etine kemiğine bürüdüm, ve şu cevabı verdim:
“Kıyas hakikatte Âdem için yaratılmış bir ilimdir. Ve aslında Şeytan, kendine vazife olmayan bu ilmi kullandığı için kovulmuştur. Yani çapsızlık yapmıştır!
Müsade edin ayetlerle bunu delillendireyim: Melekler Âdem'i imtihan ediyor. “Âdem'e bütün isimleri öğrettik”, hitabı aslında KAVRAM GELİŞTİRME KABİLİYETİ demektir. Allah bir şeyin karşısına dikilip şu şudur diye öğretmez. Allah'ın öğretmesi, o şeyin aslına kabiliyet yüklemesidir. O şey, imkân dairesinde kendine gelen rızıkları bu kabiliyetiyle işletir. Arının bal yapması, yavrunun annesinin memesini bulması gibi..
Allah, Âdem'e bütün isimleri öğretti.
Kavramlaştırmak/isimlendirmek mutlaka kıyasa dayanır. Örneğin; “şu şudur çünkü bu bu değildir” gibi. Dolayısıyla isimleri öğrenmiş olmak beraberinde kıyas ilmini aslında bulmakla mümkün olur.
Gelelim Şeytan'a!
Melekler, Âdem'i imtihan ederken Şeytan başında taç ve apoletleriyle bu imtihanı izledi. İçten içe komplekse kapıldı “bende yaparım bunu ne var” dedi. Belki kıyıda köşede ufak ufak denemeler yaptı kendince.
Dikkat buyrun, kıyas ilmi hakikatte Âdem'e lazımdır, Şeytan'a değil!
Şeytan bu ilmi taklit ederek Âdem'den üstün olduğunu ıspatlamaya çalıştı. Şeytan'ın fıtratında kıyas ilminin hakikati olmadığı için yaptığı kıyas da kendisi de fasit olup gitti.
Cin taifesi matematik bilmez, mantık yürütemez. Sözeldirler, sayısal yetenekleri yoktur. Kıyas ilmi sayısal zekâ ister.
Eğer Şeytan kıyas ilmi bilseydi yaptığı kıyasla kendi bacağına kurşun sıkmazdı. Allah'ın emrini tartışmaya açıyor herif, hem de huzurda! Mesela orada Âdem olsa “belim ağrıyor” falan derdi.
Velhasılı Âdem'i Âdem yapan temel nitelik kıyas yaparak kavram geliştirme, denklem kurma, mantık yürütme, ve buralardan hükümler çıkartma kabiliyetidir.
Eğer Âdem'de bu kabiliyet olmasaydı ne elbisesi olurdu ne barınağı. Önce üşüyor, sonra kendisi gibi gözü kulağı olan hayvanlara bakıp onların neden üşümediğini sorguluyor, sonra bu hayvanların postunu alıp kendi sırtına geçiriyor. Barınmak için mağaralara giriyor, sonra mağaranın barındırma niteliklerini anlıyor, bu nitelikleri diğer rızıklarla kıyaslıyor, taklit edip ev yapıyor.. Bu Âdem'dir, kerpiç kerpiç üstüne iş yapar, ve her işini kıyasla yapar.
Kıyas yoksa kavram oluşmaz, kavram yoksa isim olmaz, isim yoksa Âdem Âdem olmaz..
Hüküm: Kıyas Şeytan'ın değil, Âdem'im malıdır. Şeytan bu ilmin mukallidi, Âdem ise hakikatine maliktir. Ayetlerden bu anlaşılıyor. Allahu âlem.”
Bu delillendirme üzerine bu zaatın gözleri doldu, ayağa kalktı ve tebessüm ederek kollarını açtı. Birbirimize sarıldık. Ebu Hanife rahimetullah'ın etini kemiğini orada bırakıp 18 Eylül 2018 tarihine bir kul olarak geri geldim.
Vesselam
DostunDostu
Edit: Tefekkürlerimde kendime özgü edebî bir tarz kullanıyorum. Lütfen herhangi bir kutsiyet veya keramet aramayın. Varsa da bir keramet marifet Allah'tandır.
Son düzenleme: