Kutlu Doğumdan Çocuklarımız Ne Anlamalı

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
Yirmi nisan Peygamberimiz, Hz. Muhammed(sav)’in miladi takvime göre doğum günüdür. Bu günü her zaman olduğu gibi çeşitli kutlamalarla anmaktayız. Salâvatlar, kuran okuma ve yarışmaları ve hatim indirme paylaşımları…
Peki, çocuklarımız bu kutlamalardan ne anlıyor veya onlar için böyle anma programları yapılıyor mu? Hani Hıristiyanlar Noel Baba deyip onun özlemini yüreklerine kazırken biz böylesi sevgi ve rahmet peygamberimizi(sav) çocuklarımıza yeteri kadar anlatabiliyor muyuz? Mevlana törenlerinde yapılan sema gösterileri ne kadar akılda kalıyorken, peygamberimizi(sav) çocuklarımızın anması ve hatırlayabilmesi için ne yapmalıyız, nasıl sevdirmeli ve anlatmalıyız sorusuna cevap aranmıyor ve çocuklarımız-geleceğimiz bundan ihmal ediliyor.
Çocuklarımız yeteri kadar dini eğitim almıyor, namaz kılmıyor, zayıf kalır ya da tutamaz diye oruç tutturulmuyor çoğu ailelerde. Teravi namazına gelenler ise, çok gürültü yaptıkları için eleştiriye maruz kalıyor, huzurlu ibadet adına azarlanıyorlar. Çocuklara karşı sabırlı değiliz maalesef…
Peygamberimiz(sav) çocukluğunda ve sonrasında emindi, yalan söylemezdi. Onun her söylediğinin doğruluğundan kimsenin şüphesi olmazdı. Şimdiki çocuklar sıkıştı mı hemen yalana başvuruyorlar. İstediklerini böyle elde etmek onlara cazip geliyor.
Peygamber efendimiz(sav) çocukluğunda ve sonrasında adaletliydi. Paylaştıklarından paylaşır, kimseyi kırmaz ve onunla paylaşanlar sadece sevgi ve huzur bulurdu yanında. Şimdiki çocuklar haset ve kıskançlık içinde, özenti ile büyümekteler. Başkasında varsa kendisinde de niçin olmuyor psikolojisi ile büyüklerini her an üzmekteler.
Peygamber efendimiz(sav) çocukluğunda ve sonrasında boşa zaman geçirmez ve israf etmeyi sevmezdi. Şimdiki çocuklar, reklamlarının da etkisiyle her gördüğüne özeniyor ve almaya can atıyor. Hasta olur muyum diye düşünmeden üstelik. Boş zamanları çok oluyor ki, internette oyun oynuyorlar, çok fazla televizyon seyrediyorlar ve asla kitap okumuyorlar. Kendilerini yetiştirecek ve geliştirecek hiçbir olaya kendi kendilerince yanaşmıyorlar. Hep zorlama içinde aileler.
Peygamber efendimiz(sav) çocukluğunda, on bir yaşındayken ticaret kervanına katılarak çalışmaya çok küçükken başlamıştır. Bizler çocuklarımızı herhangi bir işte çalıştırmaya kıyamıyoruz. Ezileceğini düşünüyoruz. Kendini geliştirecek ve hayatın ne olduğunu göreceği bir eğitim olan bu kısa çalışmaları asla çocuklarımıza yakıştıramıyoruz. Boş zaman demek, her istediğini yapabileceği biz zaman dilimi gibi görülüyor. Kişiliği gelişmemiş çocuklarımıza sonsuz bir özgürlük alanı veriyoruz böylece. Neyi seçeceğini bilmediği ortama atıveriyoruz farkında olmadan. Sanki böyle mutlu olacakmış gibi hissettiğimiz doğal savunmalarımızla işin içinde çıkıveriyoruz.
İslam her kesime örnek bir din olurken, çocuklarımıza adaptasyonda çok gerilerdeyiz. İslam sadece İslam’ın beş şartı ile sınırlı değil. Atalarımızın “Ağaç yaşken eğilir…” sözünden yola çıkarak hızlı bir metotla hareket edip, Peygamber efendimizi(sav) çocuklarımıza anlatamaz ve sevdiremezsek, ileriki yıllarda İslam’ı yaşama adına tembel ve ezber bir yaşamı kabul etmiş büyükleri toplumda çokça görebiliriz. Kılınan namaz ya da diğer ibadetler bir alışkanlık olur ve onu kötülüklerden koruyamaz. Nefsin elinde köle olur ve gerçek Allah aşkını anlamadan ölür gider.
Bu yüzden yirmi nisan çok önemlidir. Nisan ayında doğanın doğumunun coşkusu gözlerimizde neşe doğurur, yaşama zevki verir yüreğimize. Bu günlerde bir gün doğmuştur Peygamber efendimiz(sav). Bu günlerde çocuklarımıza hediyeler alabilir, bir nevi doğum günü gibi. Hatta havai fişekleri alıp, büyük bir yaş pastayla bu günü kutlayabiliriz. Çocuklar öyle alışmalı ki, bu gün gelsin istemeliler kalben. Tıpkı, Noel’i bekleyen Hıristiyan çocukları gibi… Yılın bu gününü beklerken de, Peygamber efendimizi(sav) sevip öğrenmeye ve onun yaşadığı gibi bir yaşamı küçük ve safi yüreklerinde hissetmelerini sağlamalıyız. Yetim büyümesine rağmen-anne ve baba sevgisinden yoksun öylesi güzel meziyetleriyle büyüdüğünü anlayabilirler bu şekilde diyorum.
Bir mübarek insanın dediği gibi, “Çocuklara soruyorum, ne olacaksınız? Onlar diyor ki, mühendis, doktor, avukat… Hiç biri demiyor ki, Allah’a kul olacağım.” . Çocuklarımıza Allah’a gidecek ulvi yolu, yine Mevla’mızın “Âlemlere rahmet olarak yarattım o benim sevgilim.” dediği Hz Muhammed’in(sav) çocukluğunu resmederek, gerçek ilahi bir sevginin içinde yaşatabilmek dileğiyle.

Saffet Kuramaz
 

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,764
Tepkime puanı
984
Puanları
113
mümkünse hiçbirşey anlamamalı. ben gereksiz görüyorum kutlu doğum haftasını.
peygamberimizin bir tane doğum günü vardır. oda mevlid kandiline rastlar.
eskiden böyle kutlu doğum haftası falan yoktu. sonradan icad edildi.
 
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
6,088
Tepkime puanı
637
Puanları
0
mümkünse hiçbirşey anlamamalı. ben gereksiz görüyorum kutlu doğum haftasını.
peygamberimizin bir tane doğum günü vardır. oda mevlid kandiline rastlar.
eskiden böyle kutlu doğum haftası falan yoktu. sonradan icad edildi.

kardeşim hakkını helal et birkaç noktayı müsadenizle düzeltmek lazım gelir yanlış anlaşılma olmasın diye..bir tane dogum günü vardır hazreti peygamberin haklısınız ama rebiul evvel ayı direk olarak kutlu dogum ayıdır mevlid kandili peygamber efendimiz o gün dogdugu için mevlid kandilidir ve KADİR GECESİNDEN ÜSTÜNDÜR.sonradan icat edilmesi kötü degildir çünkü şöyle birşey okumuştum ve işitmiştim ebu cehil peygamber efendimizin özamcası peygamberimiz dogdugu için köle azat etmiş o bile en acıklı azaba ugrayacak olmasına ragmen pazartesi parmakları arasından su içiriliyor sırf peygamberimizin dogumuna sevindigi için.
 

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
bize soruyorlar ne zaman doğdunuz diye veya nüfus cüzdanımızda sadece bir gün var. eğer peygamber efendimize bizim gibi nüfus cüzdanı verilseydi, onun doğum günü 20 nisan olurdu. bu bizim yaşadığımız coğrafyanın kabulü elbette. biz hicri takvime göre yaşamıyoruz. mesala, oruç başlarken, takvimdeki aya göre değilde, ayın halini gördüğümüzde başlıyoruz. arabistanda daha önce görülse bile. biz öyle bir fitne çağında yaşıyoruz ki, bazı semboller çocukların aklında kişiyi sevme mertebesinde çok sevimli geliyor. peygamberimiz zamanında, ne televizyon, ne internet nede bu kadar çizgi film yoktu. islam bunu emrediyor dendi mi yaşama dönüşmeme ihtimali yoktu. yaş günü kutlaması çağımızın bir sembolü gibi. yoksa, asr-ı saadette böyle şeyler olmuş demiyorum. en azından kendi içtihadım diyeyim. eğer bir uygulama içinde, mesala Mevlana sema gösterileri, kişiyi Allah'a bulmaya vesile ise, ne sakıncası olabilir ki. sema veya zikir törenleri asr-ı saadette var mıydı? kişi eğer Allah'ı böyle bilecekse ve yaşayacaksa, fıtratındansa bu... ne sakıncası olabilir ki... siz diyorsunuz ki, noel baba olsun ama, peygamberimizin doğumunu anımsamayalım. niçin, yasaktı...lütfen azıcık düşünelim...

saffet
 

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,764
Tepkime puanı
984
Puanları
113
o zaman bayramları,kandilleri vs hepsini sabitleyelim,kendi yaşadığımız takvime göre. sizin deyiminizle.
ya bu kutlama teşrifat işleri ne zaman bitecek bu memlekette bilmiyorum.
19 mayıs vs gibi kutlamalar bitiyor diyoruz.zaten gereksizdi,diyoruz,çocuklar 2 şiir okuyuncamı sevecek bu vatanı diyoruz. peki kutlu doğum haftası kutlamalarıyla mı sevilecek hz. peygamber.millet olarak kurtulamadık şu kutlama teşrifat işlerinden.
 

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
hayatımızda ne kadar çok sünnet-i seniyye uygularsak
çocuk ister istemez soracak "sünnet nedir" ve "kimindir" diyerek
Habib-i Zişan Efendimizin sav yaptığı ve yapılmasını tavsiye ettikleri olarak bilirse ne ala
 

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,764
Tepkime puanı
984
Puanları
113
unutmadan

hz.muhammed şuan hayatta olsaydı izin verirmiydi şahsı adına yapılan böyle kutlamalara?
 

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
kardeşim, bu kutlamalardan ne zarar gördünüz ki... siz asıl, İslamiyetten soğutan saldırılarla ilgileniniz, lütfen! kişi, bu günlerde en azından camiye gitmeye çalışıyor, en azından kur'an okuyor. kim bilir bu günler suyu yüzü hürmetine irşada gelecek, erecek. siz bunlara gerek görmeyebilirsiniz, siz ermiş olabilirsiniz, ama dışarıda öylesi cahil bir insan topluluğu var. neyi diretirsen ona inanıyor. birisi ayakkabı ile namaza alıştırmış, sen diyorsun ki, ayakkabı ile namaz olur mu? kardeşim sende bu yetenek varsa, ayakkabıyı da sen çıkarttırıp sen namaz kıldır olmaz mı?

saffet kuramaz
 
Üst