dedekorkut1
Doçent
LİAN VE İ’LA YEMİNİ
SELİM GÜRBÜZER
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Mu’ciz’ül Beyan’da bakın ne buyuruyor; “Eşlerini zina ile itham edip kendilerinden başka şahitleri olmayan kimselerden her birinin dört kere şahadet etmesi, sözünde gerçek olduğuna Allah’ı şahit tutması, beşinci kerede yalancı ise Allah’ın lanetine uğramayı dilemesi lazımdır. Kadınında kocası yalan söylüyor diye Allah’ı şahit tutarak dört kez yemin etmesi, beşincide eğer kocası doğru söylüyorsa Allah’ın gazabına uğramayı dilemesi onu zina cezasından kurtarır.” (Nur 24/6–8)
İşte yukarıda zikredilen ayet-i kerimenin mana ve ruhundan anlaşıldığı üzere lian hadisesi kocanın iddiasını ispatlamadığı durumlarda hâkim önünde karşılıklı restleşme veya lanetleşmeyle vuku bulan bir süreçtir. Öyle ki bu süreçte önce erkek; 'Şahitlik ederim ki bu kadın zina işlemiştir' ya da 'Bu çocuk benden değildir' diye dört kez kendi kendine şahitlik eder, beşincisinde 'Eğer yalan söylüyorsam Allah’ın laneti üzerime olsun' dediğinde lian hadisesi başlamış olur. Sonrasında kadında erkeğin bu çıkışına reddedici sözlerle karşılık verip masumluğunu Allah'ı şahit tutarak dört kez yemin etmesi ve en nihai süreç olan beşincisinde şayet kocası doğru söylüyorsa Allah'ın gazabına uğramayı dilemesiyle birlikte zina cezasından kurtuluşuna vesile olacak bu hadise tamamlanıp hâkim ayrılmalarına karar verir de. Anlaşılan o ki, kadına yönelik isnad edilen bu zina ithamı için gereken dört şahit gösterilmediği durumlarda liân bir çözüm metodu olarak imdada yetişmekte. Zaten böyle bir yola başvurulmadığı takdirde 80 değneklik kazf haddinin tatbiki kaçınılmaz olacaktır.
Hele bir erkek karısını zinakârlıkla itham etmeye dursun ispat edemeyince bir takım sıkıntılara yol açacağı muhakkak. İşte tüm vuku bulacak sıkıntılara meydan vermemek için illa ki lian ahdi şarttır. Oldu ya, bir erkek lian ahdine yanaşmadı, bu durumda ya yalan söylediğini itiraf eder ya da yemin etmesi için hapsedilmeyi göze alması gerekir. Zaten doğru olan da budur. Düşünsenize hem eşine ithamda bulunacaksın hem de yemin etmeyeceksin bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demezler mi adama, dolayısıyla yapılan ithama karşılık hapse mahkûm ve kazife ihtiyaç kalmaksızın hâkim önünde lian yemini etmeli ki erkek iftira cezasına, kadınsa zina cezasına maruz kalmasın.
Bir erkek düşünün ki eşine hitaben ‘Ey zinakâr kızı zinakâr’ demiş olsa bu itham kapsamına değil sadece eşi, buna kayın validesi de dâhil olmuş olur. Yukarıda da belirttik ya, bir insanın ağzından söz çıkmaya dursun ister istemez sarf ettiği o sözlere karşılık eşi için lian, kayın validesi için iftira cezası gerektirir. Yok, eğer eşi lian yerine sırf iftira cezası talep ediyorsa bu kez kendisi ve annesine yönelik itham için had cezası kâfi gelip liana gerek kalmaz. İcabında eşi önce lian sonra had cezası da talep edebilir, zaten buna hukuken engel bir durumda yoktur.
Bir kimse eşinin karnı şişkin veya büyüklüğünden hareketle ‘Bu şişkinlik benden değildir’ dediğinde İmamı Azam’a göre lian gerekmez. Çünkü karın büyüklüğü her zaman hamilelik anlamına gelmez, bir hastalık sonucu veya gaz birikimi kaynaklı da olabilir. Kaldı ki, ortada hamilelik söz konusu olsa bile iddia sahibi iddiasını doğum anına denk getirmesi uygundur. Yani, çocuk doğduğunda hayırlı olsun babından yapılan tebrik (kutlama) günleri zaman aşımına uğramadan iddiasını dile getirmelidir. Ayrıca nesebi reddetmek suretiyle yapılan iftira doğum anına rastlamalıdır. Ki; söz konusu tebrik günlerinin zaman aşımı İmamı Azam'dan nakledilen bir görüşe göre yedi gün olarak belirlenmiştir. Şayet doğumun akabinde tebrikleri kabul eder, birde üstüne üstük adet gereği doğum eşyalarını da almaya kalkışırsa delaleten çocuğun nesebini kabul etmiş olur.
Şu da var ki, bir erkek karısını zina isnadıyla suçlayacak olsa da bunu herhangi bir şarta bağlayarak ifa edemez. Dolayısıyla bir kimse karısına ‘Eğer hamileysen..’ ya da ‘Zina etmişsen..’ türünden başlayan şarta bağlı ifadelerle lian gerçekleşmez. Zira lianın gerçekleşebilmesi için illa ki bir erkeğin zina isnadında bulunduğu karısı için kullanacağı ifadeleri hiçbir şarta bağlı olmayan isnadla dillendirmesi gerekir. Ayrıca lianın oluşması için sadece dilden sadır olan lanet-gazab içeren yemin ifadelerinin çıkması yetmez bunun yanı sıra şahitlik mekanizmasının işletildiği bir desteğe de ihtiyaç vardır. Böylece hâkim huzuruna çıkıldığında kral çıplak misali desteksiz çıkılmamış olunur. Yine de her şeye rağmen hâkim usul gereği önce her ikisine de yalan yere yemin etmenin ahrete yönelik bir vebali olduğu noktasında bir takım telkinlerde bulunup sonrasında ise bu telkine kulak asmayıp eşlerin halen lian yapmada ısrarcı tutumlarını sürdürdükleri kanaatine vardığında ancak birbirlerinden ayrılmaları yönünde tam hükmünü vermesi uygundur. Nitekim lian hükmünün karara bağlanmasıyla birlikte artık bundan böyle İmamı Azam ve İmam Muhammed'e göre karı koca arasında bain talak ayrılık gerçekleştiğinden dolayı bu arada nikâhta kendiliğinden düşmüş olur. Çiftlerin yeniden bir daha evlenebilmeleri için illa ki tekrardan nikâhlanmaları gerekir. Ancak İmam Yusuf bu noktada karı koca birbirlerine ebedi haram olur görüşündedir. Sonuçta ulemanın görüşlerinden hareketle asıl bizi ilgilendiren yönüyle meseleye baktığımızda eşler arasında geçen lian yeminini destekleyen ifadeler ve lanetleşmeler eşliğinde gelinen en son noktada erkekten kazf cezası (zina iftirası cezası) düşerken, kadından da zina cezası düşmüş olduğunu görürüz.
Tabii bu arada şunu da unutmamak gerekir ki, liaân sahih nikâhla hayatlarını birleştiren çiftler için geçerli müeyyide uygulaması gibi görünse de ortada karakter bakımdan zıt ve denklik bakımdan farklı olan eşler söz konusu olduğunda bu müeyyide-i uygulama geçerlilik kazanmaz. Nitekim akıllıyla deli arasındaki denksizlik, ergenle çocuk arasındaki denksizlik, hür erkekle cariye arasında ki denksizlik, hür kadınla köle arasında ki denksizlik, Müslim’le gayrimüslim kadın arasında ki denksizlik, konuşanla dilsiz arasındaki denksizlik gibi örnekler lianın gerçekleşmesine engel durum teşkil eder de. Hatta eşlerden birinin ölümü de liana engel bir durumdur. Yani, bir kişi karısının ölümünden sonra iftirada bulunsa liana gerek kalmaz. Çünkü ölümle birlikte nikâhta düşmüş olur. Aynı şekilde bain (kesin) talakla boşanmış bir kadın içinde liân geçerlilik kazanmaz. Ancak ortada ric’i talakla boşanmışlık söz konusu olduğunda, böyle bir durumda kadına iftirada bulunulsa derhal lian davasının görülmesi elzemdir. Zira ric’i talak kocaya geriye dönüş imkânı veren bir talaktır, dolayısıyla ortada daha henüz tam boşanma hadisesi vuku bulmamışken bu noktada kurulan yuvanın kurtarılması ümidiyle lian davasının tez elden görülmesinde fayda vardır.
Liân hususunda eşlerden birinin başvuruda bulunması yeterlidir. Ancak yine de kendinden emin bir kadının kocasının zina suçlamasına karşılık hemen savunmaya geçerekten lian davasının hararetini körüklemek yerine kocasının öfke halini yatıştıracak ya da hislerinin galebe çaldığı akılsızlığını örtmeye yönelik bir duruş sergilemekle kendisi hakkında çıkarılacak her türlü dedikodunun önüne geçmesi daha akıllıca bir tutum olacaktır.
Liân hususunda bir başka şer'i hükümde şudur ki; bir erkeğin karısı hakkında ileri sürdüğü zina isnadının dârülislâm topraklarında olması gerekir. Zira dârülharb topraklarında lian davalarının görülmesi veya had cezalarının tatbiki caiz değildir.
Bir erkek kendisinin çocuk yapamaz, yani kısır olduğunu söyleyerekten neseb reddedemez. Zira kısır olduğu söylenen pek çok erkeğin sonradan çocuğu olduğu bilinen bir gerçekliktir. İşte ihtimal dâhilinde bu bilinen gerçekliğe rağmen illa da bir erkeğin karısının zina ettiğini ısrarla vurgulayıp dört şahitle ispat edemeyecek durumda ise lianda bulunmasına mani olunmaz. Ancak şu gerçeğinde göz önünde bulundurup nasıl ki bir kadının gayrimeşru yollarla bir başkasından doğurduğu çocuğu aile içinde barındırmak ne kadar çirkin bir fiili durumsa aynen öyle de bir erkeğinde durduk yere eşine zina iftirasında bulunması da o nisbette Allah indinde lanetlenen bir fiili durumdur. İşte tüm bunları göz önünde bulundurup söz ağızdan daha çıkmadan kılı kırk yardıktan sonra lianda bulunmalıdır. Aksi halde kaş yapıyım derken göz çıkarılmış olunacaktır.
Kelimenin tam anlamıyla liân kocanın iddiasına dört şahit getirememe sonucunda hâkim huzurunda yeminle birlikte Allah'ı şahit tutaraktan eşlerin laneti üzerlerine çekmesi hadisesidir.