Size bir olay anlatayım. Birgün mahallenin marketinde çalışan çırak kasada ki parayı olduğu gibi iddiaya basıp kaybetmiş. Geldi bana dedi ki ''abi hacı duymasın nolur bana bu parayı borç ver ben sana bir ay içinde öderim.''
Adama parayı borç olarak verdim. Bana yeminler ettiriyor ''nolur kimseye söyleme'' diye. Yok korkma söylemem, dedim.
Nooldu biliyor musunuz? Ben yoldan geçerken marketin sahibi hacı hemen marketten çıkıp koluma yapıştı dur hele sana bir şey soracağım, dedi. Ben de, sor hacı, dedim. ''Doğru söyle ırz düşmanı, bizim çırağa borç para verdin mi?'' diye sordu. Ben de marketin camına bakınca çırağın bana fal taşı gibi açılmış gözleriyle baktığını gördüm. Hacı koluma yapışmış ne diyeyim. Yalan söyledim ve ''yok hacı borç para falan vermedim'' dedim.
O esnada çırak dükkandan fırladı ve yanımıza geldi. ''Doğruyu söylesene, niye yalan söylüyorsun, falan gün bana borç vermedin mi?'' diye beni yalancı çıkartmasın mı? Ne diyeceğimi şaşırdım. ''Söyle söyle ben hacıya durumu anlattım, senden borç alıp kasaya koyduğumu söyledim'' dedi. Hacı kime inanacağını şaşırdı kaldı.
İnsanoğlu böyledir işte.. O günden sonra kimse için yalan söylememeye ahd ettim. Ne barıştırmak için, ne de başka bir şey için.
Bunu neyin üstüne anlattım, gizli örgütlerin sır tutma meselesi, teşkilatları falan. İnsanoğlu sır tutamaz. Böyle bir dünya yok. Hepisi oyun ve macera odaklı, iç gıdıklayıcı örgütlerdir. Heveslenip gidip kaydoluyorlar. Abartıldıkları kadar olduklarına inanmıyorum.