Meclis Konuşmaları/95-96

Emin...

Paylaşımcı
Katılım
5 Ara 2006
Mesajlar
170
Tepkime puanı
1
Puanları
0
9/12/1996 Bütçe Görüşmeleri

Sayın Başbakan, buyurun efendim. (RP sıralarından ayakta alkışlar, DYP sıralarından alkışlar)
Sayın Başbakan, süreniz 1 saat; eksüreye ihtiyacınız olursa, vereceğim efendim.

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Konya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin muhterem üyeleri ve televizyonları başında, Meclisimizden yapılmakta olan bu yayını takip eden aziz vatandaşlarım; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum ve muhabbetle kucaklıyorum.

Bugün, 9 Aralık 1996; Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1997 yılı bütçesini konuşuyoruz. Bütçeler, Meclis çalışmalarının en önemli konuları olduğu gibi, ülke meselelerinin de en önemli bir konusudur ve bütçeyi konuşmak demek, aslında, Türkiye'yi konuşmak demektir. Dolayısıyla; Yüce Mecliste Türkiyemizi konuşma fırsatını bulduğumuz için büyük bir bahtiyarlık içindeyiz, Türkiyemizi bütünüyle konuşmak fırsatını bulduğumuz için, y-oksa her gün Türkiyemizi konuşuyoruz- meselelerimize bütünüyle bakmak imkânını bulduğumuz için büyük bir bahtiyarlık içindeyiz ve sabahtan beri, Sayın Maliye Bakanımız bütçeyi takdim ederken, Türkiyemizin bütününü konuştu, kıymetli parti temsilcisi arkadaşlarımız da grupları adına ve şahısları adına konuşmalarını yaparken konu hakkında görüşlerini ortaya koydular. Dolayısıyla, yedi saatten beri, Türkiyemizin bütününü konuşmak üzere çok hayırlı, çok faydalı bir çalışma yapıyoruz.

Her şeyden evvel, burada kıymetli fikirlerini serdetmiş olan bütün parti konuşmacılarına ve şahsı adına konuşan arkadaşımıza güzel fikirlerinden dolayı teşekkürlerimi sunmayı bir vazife sayıyorum ve bu teşekkürü, Refah Partisi ile Doğru Yol Partisinin bir araya gelerek kurdukları 54 üncü Cumhuriyet Hükümetinin bütün üyeleri adına yapıyorum.

Hemen belirteyim ki, biraz evvel Sayın Başbakan Yardımcımızın burada bulunmadığı konusu görüşülmüştür, kendileri, Brüksel'de çok önemli bir NATO toplantısına gitmek üzere yola çıkmışlardır. Elbette, böyle önemli bir memleket meselesi münasebetiyle ayrılmaları çok faydalı bir hizmettir. Dolayısıyla, arkadaşlarımın bilgilerine sunuyorum. İnşallah, dönüşlerinde, Meclis çalışmalarını izleyecekler ve bilhassa, bu görüşmelerimizin sonuncu günü, Hükümetimiz adına görüşlerini Yüce Meclise sunacaklardır.

Muhterem arkadaşlarım, önce, gruplar adına ve şahsı adına konuşan arkadaşlarımızın temas ettikleri konulara çok genel manada işaret etmek istiyorum; çünkü, bunların bir bir içerisine girecek olursak, benim de, yedi saat, sadece o konuda konuşmam gerekecek. Bu mümkün olmayacağına, olmasının da bir faydası olmadığına göre, genel manada şunu ifade ediyorum: Temenni ederdik ki, arkadaşlarımızın konuşmaları, bu kadar önemli bir memleket meselesinde, hakikaten, bu Meclisin mehabetine uygun, samimî bir üslup içerisinde olsun, birtakım gerginlikler, sinirlilikler bu konuşmalar esnasında olmasın; çünkü, bunlara lüzum yok. Türkiye hepimizin, bütçe yapıyoruz, daha güzelini, daha iyisini ortaya koymak için, fikirlerimizi, huzurla, sükûnetle, samimiyetle konuşmamız, inanıyorum ki, çok daha güzel olur. Ancak, buna itina eden arkadaşlarımız oldu, onlara, hassaten, ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum; bir.

İkincisi : Genel olarak, arkadaşlarımız bu üslup konusunun dışında, muhtevaya baktığım zaman görüyorum ki, kendi kabullerini tenkit ediyorlar (RP sıralarından alkışlar) Yani, asıl gerçekler bir yanda kalmış, kendi kendilerine bazı şeyler kabul edip, o kendi kabullerini tenkit ediyorlar. Teferruatına girmeyeceğim, bugün, burada dinlediğimiz konuşmalarda, bunun pek çok misaline rastladık.
Üçüncü tespit ettiğim özellik de şudur: Biz, temenni ederdik ki, bu önemli ülke meselelerinde, hangi meselenin çözümü için, hangi alternatif teklif geliyor; dikkatle dinledik, burada, ben -dışarıya çıktığım zaman odamda da takip ettim- görüyorum ki, arkadaşlarımızın bir kısmı tenkite önem verdiler; ama, asıl yapıcı teklif, bunlar arasında, maalesef, kolay kolay bulunamıyor.

Üçüncü tespit ettiğim özellik de şudur: Biz, temenni ederdik ki, bu önemli ülke meselelerinde, hangi meselenin çözümü için, hangi alternatif teklif geliyor; dikkatle dinledik, burada, ben -dışarıya çıktığım zaman odamda da takip ettim- görüyorum ki, arkadaşlarımızın bir kısmı tenkite önem verdiler; ama, asıl yapıcı teklif, bunlar arasında, maalesef, kolay kolay bulunamıyor.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Hayır... Çok yapıldı Sayın Başbakan.

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Halbuki, faydalı olmak için, temenni ederdik ki, alternatif teklifler, burada sunulsun.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Çözümler sunuldu.

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Bir diğer, üzerinde duracağım nokta da şudur: Muhterem hatipler, bizim daha önce söylediğimiz haklı, doğru sözleri burada tekrar ettiler, hatırlattılar; kendilerine teşekkür ediyorum. Bu sözler doğrudur, haklıdır. Bunların pek çoğunu biz şimdi zaten uyguluyoruz. Doğru Yol Partisi de aynı idealleri paylaşmaktadır. Ancak, hemen şunu belirteyim ki, biz bir Koalisyon Hükümetiyiz ve bizim sorumluluğumuz, müştereken tespit etmiş olduğumuz Hükümet Programıdır.

Ondan dolayı, hiçbir parti olarak, kendi partimizin programını uygulama hakkına sahip değiliz bu şartlar altında. O itibarla "partinizin programında şu var, niçin yapmıyorsunuz" sualini burada konuşmamız, isabetli bir davranış değildir. Ancak, ben de arkadaşlarıma şimdi hatırlatmak istiyorum. Evet, sözümün başında bir kere daha tekrar ediyorum ki, sizlerin de işaret ettiğiniz gibi, bendeniz, daha bu senenin başında, yapılmış olan bütçeyi tenkit ederken, yapıcı bir şekilde tenkit etmek için "bu bütçenin böyle değil, şöyle olması daha uygun olur" üslubu altında buraya geldim ve dedim ki "Türkiye, bu ölçülerin içine sığmaz; Türkiye'nin meselelerini çözmek için bu rakamlar yetmez." Mesela, bir terör için...

Şu tabloyu hatırlayacaksınız; bu tabloyu, o vakit, renkli ve daha büyük bir tablo olarak, size gösterdim. Çeşitli Türkiye meselelerine, daha, bütçeye ilaveten ne kadar para ayırmak lazım gelir, bunu ifade ettim; teröre, daha 3,5 milyar koymak lazım; işsizliği önlemek için en aşağı 2,4 milyar kullanmak lazım, köylüye, memura, esnafa, işçiye, emekliye şunları vermek lazım dedim ve bütün bunların, en aşağı 32 milyar dolar olması icap ettiğini, bir tablo halinde sundum.


O konuşmamda, bu 32 milyar doların nereden alınmasının uygun olacağını da söyledim ve dedim ki "bakınız, Türkiye'de bir rant ekonomisi var, rantiyeciler var. Bu rantiyecilerin haksız kazançlarından bunun büyük kısmının telafi edilmesi uygun olur."
 

Emin...

Paylaşımcı
Katılım
5 Ara 2006
Mesajlar
170
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Size o zaman bir şey daha göstermiştim, tekrar hatırlatıyorum: Demiştim ki "burada, bu ekonomi vasıtasıyla, köylüden, işçiden, memurdan, devletten alınıyor, bir pompa gibi rantiyecilere basılıyor." Ayrıca bir şey daha söylemiştim: "Biz, işbaşına geldiğimiz zaman bu pompanın şeklini değiştireceğiz; ülkenin imkânları ve nimetlerinden alacağız, bütün halkımıza, işçiye, köylüye, memura basacağız. Aramızdaki fark bu olacak" demiştim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından gülüşmeler)

Şimdi, siz de aynı şeyleri hatırlattığınız için teşekkürlerimi sunuyorum; ancak, bir kere daha, gördüğünüz gibi, ben de söylediklerimi hatırlatıyorum ki, şimdi sizlere yapacak olduğum takdimi, acaba bu söylediklerimizi yapıyor muyuz yapmıyor muyuz gözüyle takip buyurmanızda yarar vardır. Onun için, sözüme girerken bunu ifade ediyorum.

Şimdi, muhterem arkadaşlarım, bu bütçe nedir; bunu apaçık bir şekilde orta yere koyabilmek için, bu bütçe hangi noktada yapılmıştır, o noktaya nasıl gelinmiştir, genel gidişat nedir; onunla birlikte mütalaa edilmesinde yarar vardır ki, bu bütçenin ne olduğu tam manasıyla anlaşılmış olsun.
Onun için, size, kısaca buraya nasıl gelinmiştir -Türkiye, 1996 yılına nasıl gelmiştir- bunu takdim etmek istiyorum. Bunun için Türkiye'nin ne olması lazım, geçtiğimiz kırk yıl nasıl geçti, yirmi yıl nasıl geçti, on yıl nasıl geçti ve buraya nasıl geldik, sadece birkaç cümleyle özetlemek istiyorum.

Lütfen, şu tabloları birlikte takip edelim. (DSP sıralarından "ışıkları söndürelim" sesleri)

BAŞKAN - Öyle bir usulümüz yok efendim. Siz müdahale etmeyin.

Buyurun Sayın Başbakan.

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Muhterem arkadaşlarım, bakınız, buradaki tabloda, bütün dünya ülkelerinin yüzölçümleri bir sıra halinde gösterilmiş. Ne görüyoruz; Türkiye, dünyada mevcut ülkelerin içerisinde 36 ncı sıradadır,takriben, 780 bin kilometrekarelik toprak büyüklüğü itibariyle. Diğer yandan, Türkiyemizin nüfusu, 1995 rakamlarına göre -yurtdışındaki 3 milyon işçimizi de dikate alarak- 65 milyon küsurdur. Burada da, bütün dünya ülkeleri içerisinde 16 ncı sıradayız.

Şimdi, bu ülkenin her evladının, her vatandaşın, bu ülkenin yönetiminden, hükümetten "mademki nüfus itibariyle 16 ncı sıradayız -geliri, ekonomiyi, vesaireyi insanlar meydana getirmektedir; ülkemizin de hiçbir eksikliği yok -şu halde, bütün dünya ülkeleri arasında, millî hâsıla itibariyle 16 ncı sırada olmalıyız" diye istemek hakkıdır. Aynı şekilde "fert başına millî gelir itibariyle de, en aşağı 16 ncı sırada olmalıyız" isteği, çok doğal bir istektir.

Halbuki, millî gelir açısından baktığımız zaman, sıramızın, maalesef, 23'e düştüğünü görüyoruz. Öbür taraftan, fert başına millî gelir açısından baktığımız zaman da, sıramızın, ta 57'ye düştüğünü görüyoruz.

O halde, önümüzde bir mesele var; neden, Türkiye, layık olduğu noktaya ulaşmış değildir? Hemen belirteyim ki, bu konuşmadan maksadım, asla, ne geçtiğimiz kırk yıldaki hükümetleri ne yirmi yıl ne on yıldaki hükümetleri, ülkeye hizmet eden insanları tenkit değildir; bu konuşmadan maksadım, gerçekleri görmemizdir. Bugüne kadar bu ülkenin her türlü hizmetinde bulunan bundan önceki arkadaşlarımızın hepsine teşekkürlerimizi sunarız. (RP sıralarından alkışlar) Fakat, ortada bir gerçek vardır ki, bugün, Türkiye, olması icap eden noktada değildir.

Bakınız, bundan kırk yıl önce, Avrupa'daki ülkeler -Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya- harpten sonra yıkılmışlardı; ama, kırk yıl önceki rakamları ile 1995'teki rakamları mukayese ettiğimiz zaman, bir İspanya'nın 29 milyon olan nüfusunun 39 milyona çıktığını; ancak, 11 milyar dolarlık millî gelirinin 611 milyar dolara çıktığını görüyoruz. Bizim millî gelirimiz ise -orada gördüğümüz gibi- kırk yıl önce 6,84 milyar dolar iken, 171 milyar dolara çıkabilmişiz. Yani, aşağı yukarı birbirimize yakınmışız; o, bu kırk yılda, arayı çok büyük mikyasta açmış.
Bir İtalya ile kendimizi mukayese edecek olursak, İtalya'nın, arayı çok daha fazla açtığını görürüz.

Kırk yıl esnasında, şu gerçek var ki, bu ülkeler, bize nazaran çok daha büyük bir hızla kalkındılar. Denildi ki "Efendim, o ülkeler eskiden de gelişmiş ülkeydi, kalkınma için uzmanları vardı. Dolayısıyla, evet, harpte yıkıldılar; ama, asıl, insan, tecrübe önemlidir, kendilerini böylece kalkındırdılar." Bu iddia, haklı bir iddia değildir. Evet; eskiden gelişmiş olmanın bir önemi vardır; ama, buyurun, işte Uzakdoğu ülkeleri... Güney Kore'nin, Vietnam'ın, bilmem Malezya'nın, Endonezya'nın eskiden hiçbir kalkınmışlığı yoktu. Bırakın kırk seneyi, onlar, yirmi senede çok büyük bir kalkınma hızını başardılar.

İşte, aşağıdaki tablodan görüyoruz: Bir Güney Kore'nin, görüldüğü gibi, bundan yirmi yıl önce 35 milyon olan nüfusu 44 milyon oldu; 21 milyar dolarlık millî hâsılası 452 milyar dolar oldu. Türkiye'ye gelince, yirmi yıl önce 48 milyar dolar olan millî hâsılası, sadece 171 milyar dolar olmuştur. Biz 171, onlar 452; biz 65 milyonuz, onlar 44 milyon. Bu tabloların teferruatına girmeye lüzum yok. Bir gerçek odur ki, geçtiğimiz kırk yıl ve yirmi yılda, Türkiye, bütün imkânlarına layık bir gelişmeyi gösterememiştir; önce, bu gerçeği kabul edelim.
 

Emin...

Paylaşımcı
Katılım
5 Ara 2006
Mesajlar
170
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Son on yıllık gelişmemize baktığımız zaman, bu on yıllık gelişmede de, yine, mukayese edilebileceğimiz ülkelere -İtalya, İspanya, Güney Kore- nazaran, on yılda, adım adım çok geri kalmışızdır. Bakınız, gayri safî millî hâsılamız 76'dan 171'e çıkmış, İtalya 603'ten 1 trilyon 200 milyara çıkmış, İspanya 230'dan 559'a, Güney Kore 108'den 455'e çıkmış; kat kat... Ticaret hacimleri bizden çok fazla, fert başına millî gelirleri bizden fazla, ithalatları, ihracatları fazla. Son on yıllık dönemde onlar bizden çok daha büyük atılım yapmışlardır.

Bizim on yıllık gelişmemize baktığımız zaman, görüyoruz ki, on yıl içerisindeki gelişmemiz yavaş olmuştur; ithalatımız, ihracatımız ve asıl önemlisi -sadece millî gelir mühim değil- ekonomimizin önemli faktörleri gittikçe bozulmuştur.
Bakınız, borçlar... On yıl içerisinde içborcumuz süratle artmış; dışborcumuz, toplam borcumuz süratle artmış; borçların gayri safî millî hâsılaya oranları, içborçlar artmış; dışborçlar, bütçenin açığı artmış, faizler artmış, yatırımlar da küçülmüş. 1996 yılının üzerine yıldız koyduk. Eğer, bugünkü Hükümet kurulup da politikaları değiştirmemiş olsaydı, bu takdirde, bu sene sonuna geldiğimiz zaman, borçlarımızın gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 61 olacaktı, açığın bütçeye oranı yüzde 50 olacaktı, faiz yüzde 38 olacaktı, yatırımlar da sadece bütçenin yüzde 5'i kadar olacaktı. Bu on yıllık trendin tabiî devamı budur. Halbuki, bu on yıl esnasında, öbür ülkelerle mukayese ettiğimiz zaman, bunun çok daha yüz güldürücü şekilde devam etmesi gerekirdi.


Şimdi, sadece bu ana rakamlar değil, bunların yıldan yıla gidişatında da, maalesef, on yılda, yüz güldürücü bir gelişim kullanabilmiş değiliz. Evet, bu on yıl esnasında, Türkiye'nin durumu işte budur.
Tam böyle bir noktadayken 1996 yılına gelinmiştir. Başkaları hızla ilerlerken biz ilerleyememişiz; bütçelerimizin açıkları artıyor, faizler artıyor, yatırımlar küçülüyor. Bu şekilde 1996 yılına gelinmiştir.

Tam böyle bir noktadayken 1996 yılına gelinmiştir. Başkaları hızla ilerlerken biz ilerleyememişiz; bütçelerimizin açıkları artıyor, faizler artıyor, yatırımlar küçülüyor. Bu şekilde 1996 yılına gelinmiştir.

1996 yılında şöyle bir bütçe yapılmıştır; daha önce hazırlanmış olan 17.10.1995 tarihli bütçe kadük olmuştur, Nisan 1996'da Meclisimizde tasvip olunan bütçe şu 2 nci sütunda gösterilmiştir. Bu bütçeden sonra, yıl sonunda, sağ tarafta gösterilmiş olan rakamlarla bu yıl kapanmaktadır. Eğer, bu 54 üncü Hükümet işe başlamamış olup da, 1 Temmuzda teslim almış olduğumuz yapı içerisinde sene sonuna kadar devam edilseydi; bakınız, baş tarafta, bütçe, Türk Lirası ve dolar olarak gösterilmiş, 1 Temmuzda yıl sonu gerçekleşme tahmini gösterilmiş; aynı gidişle -biz işbaşına geldiğimiz zaman bu tahmin söz konusuydu- yıl sonunda ne olacaktık; yıl sonunda ne olacağımızı şu 3 üncü sütundan görüyoruz.

Faizler 20 milyar dolar olacaktı bu yıl, 20 milyar dolar faiz ödeyecektik; bütçenin açığı 19 milyar 632 milyon dolar olacaktı ve yatırım olarak da bütçede 2,9 milyar dolarlık bir yatırım yapılabilecekti. Görüldüğü gibi, daha önceki trende göre yürüseydi yıl sonunda bu hale gelinecekti. Halbuki, şimdi, 54 üncü Hükümet geldiği zaman, faiz ödemeleri 20 milyar dolardan 18,5 milyar dolara inmiştir, bütçenin açığı 19,6 milyar dolardan, 16 milyar dolara inmiştir; çünkü, devletin gelirleri 30,990 milyar dolardan 32,5 milyar dolara çıkmıştır. Şuna işaret etmek istiyorum: Görüldüğü gibi, faizler indirilmiş, devletin gelirleri artırılmış ve bütçe açığı 20 milyar dolardan 16 milyar dolara indirilmiştir. İşte, bu büyük bir olaydır; çünkü, size,daha önce -sabahleyin bir arkadaşımız bizim meşhur aysbergden bahsettiler; şimdi, kendilerinin dikkatlerini rica ediyorum- ben bu aysberkten bahsettim, evet; bakın, gene bahsediyorum.

Bakınız, işte, 1 Ocak 1995'te, suyun altında, kırmızı içborç, pembe dışborçtur; bütçe üstte gözüküyor; ama, sarı da bütçenin açığını gösteriyor. Bu şekiller mikyaslı çizilmiştir. 1 Ocak 1996'ya geldiğimiz zaman, her ne kadar bütçe büyümüş gözüküyorsa da, açık da büyümüş, borçlar da büyümüş suyun altında. 1 Temmuz 1996'ya geldiğimiz zaman, bütçe yine büyümüş; ama, açıklar da büyümüş, çok büyümüş; içborç da fazla büyümüş. Aynı düşünceyle -eğer 54 üncü Hükümet gelmeseydi- 31 Aralık 1996'da dördüncü şekle gelecektik; 31 Aralık 1997'de de aynı politikalarla beşinci şekildeki bir Türkiye'ye ulaşacaktık. Dikkat buyurduysanız, hesaplar yapıldığı zaman, 1997 sonuna kadar bütçe açığı 30 milyar dolara çıkıyor, içborç 58 milyar dolara çıkıyor. İşte bu Hükümet ne yapmıştır; bunun gerçeğini görmek istiyorsak, bu netice yerine bugün hangi netice hâsıl olmaktadır; buna bakmamız lazım. (ANAP sıralarından alkışlar[!])
 

Emin...

Paylaşımcı
Katılım
5 Ara 2006
Mesajlar
170
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Bakınız, 1 Temmuz 1996'da, önce, bir defa, artık aysberk yok. (ANAP ve DSP sıralarından gülüşmeler, alkışlar [!]) Gördüğünüz gibi, apaçık, dipdiri bir bütçe var. 31 Aralık 1997'de geldiğimiz zaman, içborç 22 milyar dolardır, dışborç 75 milyar dolardır. Bak, yoksa, demin söylediğim gibi, içborç 30 milyar dolar olacak idi.

31 Aralık 1997'ye geldiğimiz zaman, gördüğünüz gibi, artık bütçede açık yok, onun yerine, içborç azalmış, dışborç, takriben, halini muhafaza ediyor; her şeyiyle apaçık, dipdiri bir hale gelmiş bulunuyoruz. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Bu sebepten dolayı, bu bütçenin ne mana taşıdığını görmek istiyorsak, 31 Aralık 1997'de ne olacakken, ne oluyor buna bakmamız lazım.
Şimdi, bakınız -deminki o beşli şekli, lütfen, tekrar koyarsanız...

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) - Değiştir Hocam...



BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Baykal arkadaşımıza sesleniyorum; sabahleyin bir sürü balonlardan bahsettiniz. Şimdi, bakınız, dikkatinizi rica ediyorum, asıl bu Hükümet ne yapıyor; bu Hükümetin yaptığı iş -şu beşli şekli koyar mısınız lütfen; beşli şekli dedim- (ANAP sıralarından "değiştir" sesleri) içborç kırmızı balonunu söndürüyor, bütçe açığı sarı balonları söndürüyor. (RP ve DYP sıralarından alkışlar) Biz, balon üflemiyoruz, sizin üflediğiniz balonları söndürüyoruz. (RP ve DYP sıralarından alkışlar; DSP sıralarından alkışlar[!]) İşte, bu Hükümetin yaptığı iş bu ve size bunu rakamlarla gösteriyoruz, mikyaslı şekillerle gösteriyoruz; yapılmış olan iş budur.

Bu iş nasıl yapılmıştır; 1996 yılında, önümüze, kıymetli bürokrat arkadaşlarımız daha önceki alışkanlığa uygun olarak -biz çalışmalarımıza başlarken, getirdiler, eski alışkanlıkla rakamlar koydular. Biz, yeni politikalarla bunları değiştirdik. Neden; eski politikalarla devam edemezdik; çünkü, bakınız, on yıldan beri bütçenin açığı nasıl yükseliyor. Biz, ne yapmışız; bunu aşağı indirmişiz. İşte, buna değişim derler. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Sabahleyin Sayın Baykal "rakamlar yanılmaz" buyurdular. Evet, rakamlar yanılmaz. Bak, rakamlar konuşuyor ki, bu Hükümet, değişim hükümeti. (RP sıralarından alkışlar) Nitekim, bütçe açığının bütçeye oranı -görüyorsunuz- değişmiş, bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranı değişmiş -Sedat Bey, biraz daha süratli yapın, lütfen- aynı şekilde, faizler... Bakınız, hızı kırılmış. Neden faizler birdenbire durmuyor; çünkü, devlette süreklilik var, bizden önce yapılmış olan taahhütler var. Borç alınmış, şu kadar faiz ödeyeceğiz denmiş.

AHMET TAN (İstanbul) - Ortağınızın mirası.

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Biz, devlet ciddiyetinden dolayı bunları ödemek mecburiyetinde kaldığımız için, eskiden aldığımız mirası, sizin mirasınızı ödüyoruz; ama, hızını da kesiyoruz.

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) - Ortakların orada.

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Bakınız, faizleri görüyorsunuz, değişimi görüyorsunuz; on yıl nerede, 1996'daki kırılma nerede?.. Bak, bu grafikler bu Hükümetin ne olduğunu gösteriyor. Faizin bütçeye oranı, gayri safî millî hâsılaya oranı, hep 1996'nın nasıl bir değişim yılı olduğunu gösteriyor.
Bakınız, yatırımlara gelelim. Yatırımlar, Türk Lirası olarak ve dolar olarak hızlanıyor...

ALİ ŞAHİN (Kahramanmaraş) - Millete yutturamazsınız.

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - ...ve aynı şekilde, yatırımların bütçeye -oranları, gördüğünüz gibi- artık, yukarıya doğru yükselme safhasına geçiyor. Böylece, değişimleri, bütçenin değişimlerini açık bir şekilde görmekteyiz.

Bakınız, sadece bütçe konusu değil, hepinizin bildiği gibi, on yıldan beri gelişat, kara delikleri de gittikçe büyütüyor. Sadece bütçe açığı değildir kara delik, sosyal güvenlik kuruluşları, KİT'ler, belediyeler, birlikler... Bunların hepsinin açığı seneden seneye değişmekteydi. Bakınız, Bağ-Kur ve SSK'nın yıldan yıla nasıl bir finansman ihtiyacı olmuştur görüyorsunuz; ama, 1996'da, şimdi, onların da finansman ihtiyacının beli kırılmıştır; gördüğünüz gibi, 1997'de finansman ihtiyaçları artık dolar bazında fevkalade büyük nispette azaltılmıştır.
Aşağıdaki tabloda, eğer, 54 üncü Hükümet gelmeseydi ve gereken tedbirleri almasaydı bunların finansman açığı ne olacaktı; alınan tedbirlerle, ne olduğu rakamlarla gösterilmiştir. Ne yaptık da bunları sağladık; sırası geldiği anda kısaca onu da arz edeceğim.

Diğer bir önemli konu da KİT'lerdir. Görüldüğü gibi, KİT'ler artık zarar eden müessese olmaktan çıkmaktadır. Böylece belediyeler, gayretli çalışmalarıyla eski borç batağından kendi gayretleriyle kurtulmaktadırlar ve devlet, içerisine düştüğü durumdan adım adım kurtulmaktadır. Aynı şekilde, aldığımız tedbirlerle de birliklerin, artık, böyle, aldığı bütün parayı yiyip bitiren kuruluş olmasından çıkmasını sağlıyoruz; çünkü, aldığımız tedbirlerle birliklere, aldığın malı rehin tutacaksın, bu malı satacaksın, aynı parayla gelecek sene yeniden malını alacaksın; yoksa, sana, pamuk için verdiğimiz parayı götürüp fabrikaya koyduğun fazla, lüzümsuz işçiye veya başka bir israfına harcayarak heba etmeyeceksin. Tedbirlerini aldığımız içindir ki, birlikler de şimdi aynı şekilde bir kara delik olmaktan çıkmaktadır. İşte, Türkiye'nin böyle bir operasyona şiddetle ihtiyacı vardı. Biz, her zaman ne dedik, bizim hükümete gelmemiz, itfaiyenin yangına yetişmesidir.

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) - İtfaiye geç kaldı, geç!..

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) - İtfaiyenin suyu yok!..

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Bizim hükümete gelmemiz, cankurtaran arabasının hastaya yetişmesidir. (RP sıralarından alkışlar) Bu grafikler, bu gerçekleri göstermektedir. Tam vaktinde 54 üncü Hükümet kurulmuştur ve tam vaktinde ülke, kendisini kurtarıyor ve rakamlar konuşuyor.
Şimdi, bakınız, 1997 yılının ilk bütçe teklifi, bürokrasinin kıymetli elemanları tarafından böyle getirilmişti: Ne diyor; 22,5 milyar dolar 1997'de faiz ödenmesi lazım. Bütçenin açığının 18 milyar 382 milyon dolar olması lazım ve yatırımların da bütçede 3,3 milyar dolar olması lazım.

Bakınız, düşük bir yatırıma mukabil büyük faiz, 22,5 milyar dolar 1997 yılı için ve bütçe dengesi olarak da 18,3 milyar dolarlık açık, gelecek sene olmalıdır diyor idi. Biz ne yaptık; şimdi, bu teklifin yerine, görüldüğü gibi -bakınız, 24.9'da bürokratların getirdiği tekliftir; 17.10, 54 üncü Hükümetin kabul ettiği bütçedir- faiz, 22,5 milyar dolardan, 13,8 milyara indirilmiştir.
 

Emin...

Paylaşımcı
Katılım
5 Ara 2006
Mesajlar
170
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yatırımlar -gördüğünüz gibi- 3,3 milyardan 3,882 milyara çıkarılmıştır; bütçenin açığı 18 milyar dolardan sıfıra indirilmiştir ve işte, 50 yıldan beri ilk defa denk bütçe kurulmuştur. (RP ve DYP sıralarından alkışlar; ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar [!]) Bu Hükümetin ne yaptığının manası, bu tablodan açık bir şekilde görülmektedir.

Huzurlarınız da, Bütçe Komisyonuna teşekkür ediyorum; çünkü, bütçenin denkliğini muhafazada büyük bir itina göstermişlerdir; ufak değişikliklerle, bütçe, Komisyondan da aynen geçmiştir. Bundan dolayı, huzurlarınızda Bütçe Komisyonuna teşekkürlerimizi sunuyorum.

MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) - Fasa fiso bu bütçe

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Şimdi, işte bu şekilde, bu zihniyetle, Türkiye'nin değişimi ve onarımı için hazırlanmış olan bu bütçenin 15 tane özelliği var.

Bu özellikleri görüyorsunuz; bu bütçe bir değişim bütçesidir, rakamlarla gösterdik. Bu bütçe denk bir bütçedir, bu bütçenin denkliğini, Maliye Bakanımız, Bütçe Komisyonunda kuruşu kuruşuna kaç defa ispat etti. Komisyonun ilk başlangıcında hep bütçenin denkliği konuşuluyordu; ama, müzakerelerin sonunda kimse, bütçenin denkliğine itiraz edemez hale geldi.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Muhalefet şerhimize koyduk.

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Bundan dolayıdır ki, şimdi, huzurlarınızda bir kere daha bütçenin denkliğine işaret etmek istiyorum ve yine, Sayın Baykal Beyefendiye -"paketler nerede" diye sordu- şimdi, parmağımla, paketlerin nerede olduğunu göstermek istiyorum, kedi nerede, ciğer nerede, onu da göstermek istiyorum; buyurun bakalım. (RP sıralarından alkışlar)

Bakınız, bütçede, diğer kalemleri konuşmaya lüzum yok; çünkü, bütçenin gelirleri -normal gelirler- bu sene, zaten yüzde 103 artmıştır; biz, burada, yüzde 98 kabul ettik; yani, 1996 yılındaki gelirlerin seyrine baktığımız zaman, bu yıl, bütçe gelirleri yüzde 103 artmıştır; biz, yüzde 98 kabul ettik...

MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) - Dolar bazında mı?..

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Tabiî, tabiî; mutlak bazda elbet; yoksa, hiçbir şey ifade etmez...

AHMET TAN (İstanbul) - İslam dinarı bazında değil(!)..

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Yani, dolar bazında artıyor, onu söylüyorum; bütçede, gelirler, yüzde 103 oranında yükselmiştir.

MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) - Yani, iki misliye yükselmiş...

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Şimdi, bakınız, bu bütçenin denkliği hususunda, denk mi değil mi, bunu kontrol etmek isteyen insan, vergidışı gelirler, nasıl oluyor da başka yıllara nazaran önemli oranda artıyor, buraya dikkat etmek ihtiyacındadır. Buraya baktığımız zaman ne görüyoruz: Biz, özelleştirmeye 4,7 milyar dolar koymuşuz; nereden alacağız bunu; Yüce Meclis bunun kanununu çıkardı; Telekom lisansından 1 milyar dolar alacağız; Telekom hisse satışından 3,3 milyar dolar alınacak.

AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) - Ne zaman?..

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Bu mart ayına kadar alınacak.
Özelleştirme kapsamındaki KİT arsa satışından, sadece 0,37 milyar dolar konulmuş -yani, 370 milyon dolar konulmuş özelleştirme kapsamındaki KİT ars asatışından- sosyal tesis, arsa, arazi ve lojman satışından 1,40 milyar dolar konulmuş; yarım kalmış elektrik santralları satışından 1,48 milyar dolar konulmuş; yurtdışı emeklilikten 1 milyar dolar konulmuş ve toplam olarak 8,5 milyar dolar konulmuş; her yıl tahsil edilen vergidışı normal gelir olarak da 2,10 -her yıl bu kadardı; bu yıl da aynen- konulmuş.

Şimdi, konulan nedir; 8,5 milyar dolardır; nereden geliyor bu; işte, bizim kaynak paketlerimiz... Birinci kaynak paketimizde, devlete, 10 milyar dolarlık bir imkân temini vardır; bunun hepsi gelir değildir, imkândır; devlet bu parayı kullanabilecek; içerisinde gelir olan kısım, 1,867 milyar dolardır, ikinci paketin gelir kısmı 7,5 milyardır, üçüncü paket 10 milyardır; henüz ilan etmediğimiz,
ama, asıl, devlet arsalarının süratle satışını öngören -2 milyar dolarlık, 5 milyar ve 3 milyar dolarlık- Türkiye'deki bütün önemli arsaların süratle satışıyla ayrıca 10 milyar dolar gelir elde edilecek; böylece, sadece, şu anda hazırlıkları yapılmış olan dört tane paketle 29,367 milyar dolar gelir elde edilecektir. Bu 29 milyar gelire mukabil, bütçenin içerisine sadece 8,5 milyar dolar konulmuştur.

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Şu paket, oldu olacak, 100 milyar olsun(!)..

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Bu Hükümetin, 20,5 milyar dolar daha elinde rezervi vardır. (RP sıralarından alkışlar)

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) - Vay be!..

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Nasıl birinci pakette, şu anda, 10.5 milyar dolar fiilen tahsil edildiyse, ikinci ve üçüncü paket de tahsil edilecektir; ancak, bizim Hükümetimiz, sağlamcı bir hükümettir. Dolayısıyla, biz, bunları, bütçenin içerisine kanunların öngördüklerini koyduk; kanunların dışında, Hükümet olarak bizim yapacağımız aksiyonları ise, geldikçe, personele verilen parayı artırmak, yatırımları artırmak, kalkınma hızını artırmak suretiyle, ayrıca bütçeye ilave edeceğiz.
İşte, böylece, görüldüğü gibi...

MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) - Hocam, birileri sizi işletmiş!..

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Tabiî, ben, sizin, bunları dinlerken yüzünüze bakıyorum, hiç şaşırmıyorum; niçin.

CENGİZ ALTINKAYA (Aydın) - Ciddiye almıyoruz ki...

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - ...çünkü, bunlar sizin hayalinizin bile yetişmeyeceği şeylerdir de onun için. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Siz farkında değilsiniz, bu memlekette Sultan Fatih'in torunları var, Sultan Fatih ne diyor: "Bizim yaptığımız işlere, sizin hayalleriniz bile yetişemez." (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Onun için, burada şaşılacak hiçbir şey yoktur.
 

Emin...

Paylaşımcı
Katılım
5 Ara 2006
Mesajlar
170
Tepkime puanı
1
Puanları
0
AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) - Sultan Fatih bizim, hepimizin; sadece sizin değil...

BAŞKAN - Sayın Güner, lütfen...

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Dolayısıyla, nasıl olsa bunlar yapılacak diye bazı arkadaşlarımızın şaşırmasına ben hiç şaşırmıyorum.

AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) - Şu hakaret hepimize yapılmıştır...
BAŞKAN - Sayın Güner, lütfen...

BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Her şey, önce inanışla başlar; sonra, takip ve azimle gerçekleşir.
MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) - Hocam, sizi işletmişler...
BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN (Devamla) - Çok aziz ve muhterem milletvekilleri, bu bütçenin diğer özelliklerinin ayrıca teferruatına girecek değilim; bu paketleri geçelim, bunları arkadaşlarımız biliyorlar.
Bütçenin özellikleri:

Bu bütçe, bir değişim bütçesidir, denk bir bütçedir, kamu personeli maaşlarında reel artışı hedefleyen bir bütçedir, yatırımlarda 36 yılın en büyük reel artışı verilmiştir -bütçedeki dolar olarak yatırımlara ayrılan paranın artışı yüzde 40'tır- borç-faiz sarmalını kıran bir bütçedir, devletin temel hizmetleri olan eğitim, sağlık, adalet, savunma ve güvenlik hizmetlerine ayrılan kaynaklar, bu bütçede özel olarak artırılmıştır. Şöyle ki, bugüne kadarki trendlere bakılacak olursa, devletin bu trendleri içerisinde, bu yıl, eğitim hizmetlerine yüzde 104 artış verilmiştir -enflasyonun kat kat üzerindedir- sağlık hizmetlerine yüzde 111, adalet hizmetlerine yüzde 106, savunma ve güvenlik hizmetlerine yüzde 108 artış verilmiştir.

Bu bütçe, ülkemiz insanının refah seviyesinin yükseltilmesine matuf bir bütçedir. Bu bütçede, araştırma ve geliştirme faaliyetlerini desteklemek için, gayri safî millî hâsılanın binde 1'ine yakın ilave konulmuştur. Bugüne kadar, Batı ülkelerinde yüzde 3 olan araştırma ödenekleri, bizde, şimdi, ilk defa binde 4'ten yüzde 1'e çıkmıştır. Bu bütçe, yerli savunma sanayiine çok büyük önem atfeden bir bütçedir; araştırma-geliştirmenin önemli bir kısmı da, savunma ihtiyaçlarımızın yerli kaynaklardan hazırlanmasına ayrılacaktır.

Yükseköğrenime ayırdığımız para yüzde 118 artırılmıştır. Bu, yükseköğrenime verdiğimiz önemi göstermektedir. Bu bütçe, aynı zamanda, özellik arz eden kamu personeline ilave ödemeleri ihtiva etmektedir. Bu, bir enflasyonla mücadele bütçesidir; çünkü, faizleri kaldırmıştır, yatırımları artırmıştır ve halktan alınan parayı, ülkenin kalkınmasına sevk etmektedir.

Bu bütçe, bir istikrar bütçesidir; çünkü, denk bütçedir, aynı zamanda ödemeler dengesindeki iyileşmeyle birlikte yürümektedir, ülkenin döviz rezervleri ve malî imkânları artmaktadır ve bütçe, bunları artıracak olan bir bütçedir. Dolayısıyla, ülke istikrara kavuşmaktadır. Bu bütçe, bütün bu özellikleriyle bir değişim ve onarım bütçesidir.

Bütçenin bu özelliklerine ilaveten ayrıca çok önemli manaları vardır. Bu bütçe, halkımıza hizmet eden bir zihniyetin bütçesidir. Biraz sonra açıklayacağım, atılan adımlarla rant ekonomisinden reel ekonomiye nasıl geçiliyor ve rantiyecilere giden para nasıl şimdi halkın kendisine sevk ediliyor, bütçede neler var, bunları biraz sonra kısaca söyleyeceğim; ancak, şimdi şunu belirtiyorum ki, bakınız, bu kısa zamanda Hükümetimiz, memura, işçiye, emekliye ne yaptı; katsayıları yüzde 50 artırdık, 30 bin memur ailesini sevindirdik işçi emeklilerinin artışını yüzde 100, Bağ-Kurlularınkini yüzde 300 artırdık, asgarî ücret yüzde 100 artırılmıştır ve asgarî ücret 214 dolara çıkarılmıştır.
Güvenlik kuvvetlerimize, özellik arz eden kamu personeline ilave refah getirecek mevzuatlar getirilmiştir ve bütçeye buna göre para konulmuştur.
Zorunlu tasarrufun kaldırılması için gerekli kanun tasarısı ikinci defa Meclistedir.
1997 yılı bütçesinde, bütün memur, işçi, emekli ve asgarî ücretlilere enflasyon üzerinde reel artış sağlanacak ve iyileştirmelere devam edilecektir.

Hükümetimiz yurtdışında çalışan işçilerimize sahip olan bir hükümettir. Zira, yurtdışındaki işçilerimizin kesin dönüş şartı aranmaksızın makine ve otomobil getirmelerine imkân tanınmıştır, oy kullanmaları için ciddî adımlar atılmıştır, Avrupa'da ailelerinden koparılan çocuklarla yakinen ilgilenilmiştir. Düşününüz; aileden çocuğu alıyorlar, nereye gittiğini annesi babası bilemiyor. İlk defa bu Hükümet, Alman makamlarıyla bütün bu konuları masanın üzerine yatırdı, ailelerine bilgi verme mecburiyeti getirdi. Eğer o çocukları bir Türk ailesi almak istiyorsa, onların tercih edilmesi, bu çocukların yaz aylarında Türkiye'ye gelmesi vesaire gibi önemli adımlar bu Hükümet tarafından atılmıştır.

Yurtdışındaki işçilerimize, Türkiye'ye mecburi dönme ortaya konmaksızın, emekli olma hakkını bu Hükümet tanımıştır.

Bu hükümetin en mühim özelliklerinden birisi, kimsesizlere ve yoksullara verdiği büyük önemdir. Sosyal Yardımlaşma Fonu yeniden asıl maksadı için kullanılmaktadır ve 800 bin fakir bilgisayara geçirilmiştir; bunların hepsinin giyecek, yiyecek ve yakacak ihtiyaçları karşılanmaktadır. Bunlara ilave olarak, Kredi ve Yurtlar Kurumundan burs alan 200 bin üniversite öğrencisine ilaveten, 200 bin üniversite öğrencisine daha ayrıca burs verilmiştir.

Biz işe başladığımızda, ilk olarak köylümüze fındık tabanfiyatını verdik; köylümüzden fındık geçen sene 40-50 bin liraya alınmıştı, sabahleyin arkadaşlarımız da söylediler, şimdi 180-200 bin liraya alınıyor ve dünyada fındık fiyatı 200 dolardan 400 dolara çıkmıştır. Böylece bu Hükümet, fındığımızın değeri pahasına satılmasını, başka ülkelerdeki komisyoncuların elde ettikleri paraların şimdi Türkiye'ye gelmesini sağlamıştır ve fındık, ayçiçeği, mercümek, buğday, çay, üzüm, pirinç, pamuk ve tütün ödemeleri muntazaman yapılmıştır.
Güneydoğu illerimizde köye dönüş teşvik edilmiştir, pek çok aile köyüne dönmüştür, köylerinde tamiratlar yapılmıştır ve şimdi de büyük bir hayvancılık projesi tatbikata konulmaktadır; böylece Güneydoğu Anadolumuz ve köylümüz için çok büyük adımlar atılmaktadır.
 
Üst