mehdi - süfyan ve isa - deccal - dosyası

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
sanılanın aksine, mehdi hazretlerinin zuhurunda, olağanüstü olaylar olmasını, adetullaha aykırı olması nedeniyle, beklemiyoruz. en doğrusunu Allah bilir...

ehline not: bugün 02/06/2017. etraf toz duman ve büyük kum fırtınası yaklaşıyor. belki evinizden çıkıp menzile gitmek, bu şartlarda doğru değil. en iyisi evde (güvende) kalmak. ama sorun şu ki; kapı önünde bekleyen ve bu kum fırtınasından zarar görecekleri eve almalı mıyız? kime güveneceğimizi bilmiyoruz...
 

kulcoşkun

Paylaşımcı
Katılım
27 Ağu 2016
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
1- Gerçi her asırda hidayet edici, bir nevi Mehdi ve müceddid geliyor ve gelmiş. Fakat herbiri, üç vazifelerden birisini bir cihette yapması itibarıyla, ahir zamanın Büyük Mehdi unvanını almamışlar. (Kardeşim, burada büyük mehdinin 3 vazifeyi de yapacağını yoksa büyük mehdi olamayacağını yazmış, bak şimdi ikinci şıkka)


2- Hem bu üç vezaifi birden bir şahısta, yahut cemaatte, bu zamanda bulunması ve mükemmel olması ve birbirini cerhetmemesi pek uzak, âdeta kabil görülmüyor. Âhirzamanda, Âl-i Beyt-i Nebevî'nin (A.S.M.) cemaat-ı nuraniyesini temsil eden Hazret-i Mehdi'de ve cemaatindeki şahs-ı manevîde ancak içtima edebilir. Bu asırda, Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür olsun ki, Risale-i Nur'un hakikatına ve şakirdlerinin şahs-ı manevîsine, hakaik-i imaniye muhafazasında tecdid vazifesini yaptırmış. (Kardeşim, burada Üstadımız kendi bulunduğu asırda 3 vazifenin bir şahısta yada cemaatte bulunması imkansız ama ancak ahirzamanda mehdide ve cemaatinde olur diyor Zaten Üstadımız devlet yönetmedi, İslam birliğini kurmadı. biraz araştırırsan diğer vazifeler bunlar)


3- Ey küre-i arzda bulunan gençler, hocalar ve halifeler! Bin senedir insanların aradığı Mehdî Hazretlerinin pişdârı(önde giden kimse, öncü) ve müjdecisi, Üstadımın neşrettiği Risale-i Nur’dur. (Mustafa Hulusi


4- Bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zâtlar ise, Hazret-i Mehdi'nin şakirdleri olabilir. (1. Şua)


5- tâ âhirzamanda, hayatın geniş dairesinde, asıl sahipleri, yani Mehdî ve şâkirtleri Cenâb-ı Hakkın izniyle gelir, o daireyi genişlettirir ve o tohumlar sünbüllenir; bizler de kabrimizde seyredip Allah’a şükrederiz.
Kastamonu Lâhikası, s. 72


6- İSTİKBAL-İ DÜNYEVİYEDE (dünyanın geleceğinde) 1400 SENE SONRA GELECEK bir HAKİKATİ asırlarında KARİB (yakın)ZANNETMİŞLER. (Sözler, s. 318) aslında burada galiba kıyameti yani ahirzaman anlatılıyor ama Üstad hicri 1300’lü yıllarda yaşadı ve vefat etti


7-Bu zamanda öyle fevkalâde hâkim cereyanlar var ki, herşeyi kendi hesâbına aldığı için, farazâ hakîki beklenilen ve bir asır sonra gelecek o zât dahi bu zamanda gelse, harekâtını o cereyanlara kaptırmamak için, siyâset âlemindeki vaziyetten ferâgat edecek ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum


8- Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur'u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek.


9- Ve onun üç büyük vazifesi olacak:

Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutuyla ve maddiyun ve tabiiyyun tâunu, beşer içine intişar etmesiyle, herşeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır.

Ehl-i imanı dalâletten muhafaza etmek ve bu vazife hem dünya, hem herşeyi bırakmakla, çok zaman tedkikat ile meşguliyeti iktiza ettiğinden, Hazret-i Mehdînin, o vazifesini bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez. Çünkü hilâfet-i Muhammediye (a.s.m.) cihetindeki saltanatı, onunla iştigale vakit bırakmıyor. Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife bir cihette görecek. O zât, o taifenin uzun tetkikatıyla yazdıkları eseri kendine hazır bir program yapacak, onunla o birinci vazifeyi tam yapmış olacak. ----O TAİFEnin yazdığı BEDİÜZZAMANIN YAZDIĞI RİSALEİ NUR DEĞİLMİ
 

kulcoşkun

Paylaşımcı
Katılım
27 Ağu 2016
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
@rabbinsadikkulu

1-Fakat bu evhamlı ve bahaneleri arayan ve herşeyi siyaset noktasında düşünen adamlara karşı bu Mehdi unvanını Risale-i Nur’a vermek, Risale-i Nur’un ihlâs sırrına ve dünyaya tenezzül etmemesine muvafık olmaz.
Evet Risale-i Nur’daki sırr-ı ihlâs, yüzde doksan ihtimaliyle de olsa o makama tâlib olmamaklığımı iktiza ediyor.

Kaynak: http://www.ittihad.com.tr/mehdi-hadisesi-ve-iseviler-mektubu-gayr-i-muntesir/

Bu mektup Risale-i Nur'larda geçmiyor fakat sorularlarisale sitesine sorduğumda cevap şu: Neşredilmeyen mektuplar arasında olup, Üstadımızın ismi ile kaydedilmiştir.


Yani, rabbinsadıkkulu o ifadeler Bediüzzaman'a ait, yani kendisinin yüzde doksan ihtimalle Mehdi olduğunu söylüyor. Sen şimdi diyeceksin ki risalelerde mehdi ilerde gelecek diyor bunlara da Bediüzzaman'ın perdeleme yaptığı söyleniyor.

2- Mustafa İsmet Garibullah Hazretlerinin yazdığı
Risale-i Kudsiyye'de 331,beyitte şu ifadeler var.


"Bu zat bin iki yüz yılda müceddid
Olub kıldı tarîkleri bu tecdîd."

açıklaması:Bu zat (Hicri) bin ikiyüz yılında müceddid olmuş ve yolları yenilemiştir.
----

"Ki hattâ ba'zı zât keşf etdi Hâlid
Müceddid,gayri yok, Mehdî müceddid."

açıklaması: Hatta bazı zat keşfetti ki, Halid(Kuddise Sırruhu) Hazretlerinden başka müceddid olmayacak.Ancak Mehdi(Aleyhisselam) Hazretleri müstesna.Mehdi Hazretleri de müceddid olarak gelecektir.

---

"Bu Mehdî'ye uyub Hakk'a gidelim
Cemâl-i bâ-kemâl'e seyr edelim."


rabbinsadıkkulu sen de çok iyi biliyorsun ki Mevlana Halid ile Bediüzzaman'ın hayatlarında dört önemli özellik yüz yıl arayla olmuş. Yani?
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
1- Gerçi her asırda hidayet edici, bir nevi Mehdi ve müceddid geliyor ve gelmiş. Fakat herbiri, üç vazifelerden birisini bir cihette yapması itibarıyla, ahir zamanın Büyük Mehdi unvanını almamışlar. (Kardeşim, burada büyük mehdinin 3 vazifeyi de yapacağını yoksa büyük mehdi olamayacağını yazmış, bak şimdi ikinci şıkka)


2- Hem bu üç vezaifi birden bir şahısta, yahut cemaatte, bu zamanda bulunması ve mükemmel olması ve birbirini cerhetmemesi pek uzak, âdeta kabil görülmüyor. Âhirzamanda, Âl-i Beyt-i Nebevî'nin (A.S.M.) cemaat-ı nuraniyesini temsil eden Hazret-i Mehdi'de ve cemaatindeki şahs-ı manevîde ancak içtima edebilir. Bu asırda, Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür olsun ki, Risale-i Nur'un hakikatına ve şakirdlerinin şahs-ı manevîsine, hakaik-i imaniye muhafazasında tecdid vazifesini yaptırmış. (Kardeşim, burada Üstadımız kendi bulunduğu asırda 3 vazifenin bir şahısta yada cemaatte bulunması imkansız ama ancak ahirzamanda mehdide ve cemaatinde olur diyor Zaten Üstadımız devlet yönetmedi, İslam birliğini kurmadı. biraz araştırırsan diğer vazifeler bunlar)


3- Ey küre-i arzda bulunan gençler, hocalar ve halifeler! Bin senedir insanların aradığı Mehdî Hazretlerinin pişdârı(önde giden kimse, öncü) ve müjdecisi, Üstadımın neşrettiği Risale-i Nur’dur. (Mustafa Hulusi


4- Bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zâtlar ise, Hazret-i Mehdi'nin şakirdleri olabilir. (1. Şua)


5- tâ âhirzamanda, hayatın geniş dairesinde, asıl sahipleri, yani Mehdî ve şâkirtleri Cenâb-ı Hakkın izniyle gelir, o daireyi genişlettirir ve o tohumlar sünbüllenir; bizler de kabrimizde seyredip Allah’a şükrederiz.
Kastamonu Lâhikası, s. 72


6- İSTİKBAL-İ DÜNYEVİYEDE (dünyanın geleceğinde) 1400 SENE SONRA GELECEK bir HAKİKATİ asırlarında KARİB (yakın)ZANNETMİŞLER. (Sözler, s. 318) aslında burada galiba kıyameti yani ahirzaman anlatılıyor ama Üstad hicri 1300’lü yıllarda yaşadı ve vefat etti


7-Bu zamanda öyle fevkalâde hâkim cereyanlar var ki, herşeyi kendi hesâbına aldığı için, farazâ hakîki beklenilen ve bir asır sonra gelecek o zât dahi bu zamanda gelse, harekâtını o cereyanlara kaptırmamak için, siyâset âlemindeki vaziyetten ferâgat edecek ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum


8- Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur'u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek.


9- Ve onun üç büyük vazifesi olacak:

Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutuyla ve maddiyun ve tabiiyyun tâunu, beşer içine intişar etmesiyle, herşeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır.

Ehl-i imanı dalâletten muhafaza etmek ve bu vazife hem dünya, hem herşeyi bırakmakla, çok zaman tedkikat ile meşguliyeti iktiza ettiğinden, Hazret-i Mehdînin, o vazifesini bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez. Çünkü hilâfet-i Muhammediye (a.s.m.) cihetindeki saltanatı, onunla iştigale vakit bırakmıyor. Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife bir cihette görecek. O zât, o taifenin uzun tetkikatıyla yazdıkları eseri kendine hazır bir program yapacak, onunla o birinci vazifeyi tam yapmış olacak. ----O TAİFEnin yazdığı BEDİÜZZAMANIN YAZDIĞI RİSALEİ NUR DEĞİLMİ


risalei nurda yazılanları kesip/kırpıp, üstüne bazı kişilerin ifrat noktasındaki düşüncelerini de ekleyerek sıralı bir hikaye uydurmuşsunuz. aslolan risalei nurdur ve de risalei nurdaki metinleri bağlamından çıkararak, risalei nurdaki metinleri kırparak, risalei nura kendi düşüncenizi söyletmek, ahirette mesuliyeti olan bir konudur.

üstad mehdi-i azam hakkında herşeyi yazmış. bakınız birkaç mesaj öncesinde paylaşılan bir videoyu dikkatle izlemenizi ve istifade etmenizi rica ederim.


işte ilgili video ve paylaşım:

Mehdi Hakkında Her Şeyi Açıkça Yazmış

<span style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: "YouTube Noto", Roboto, arial, sans-serif; font-size: 20px;">
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
@rabbinsadikkulu

1-Fakat bu evhamlı ve bahaneleri arayan ve herşeyi siyaset noktasında düşünen adamlara karşı bu Mehdi unvanını Risale-i Nur’a vermek, Risale-i Nur’un ihlâs sırrına ve dünyaya tenezzül etmemesine muvafık olmaz.
Evet Risale-i Nur’daki sırr-ı ihlâs, yüzde doksan ihtimaliyle de olsa o makama tâlib olmamaklığımı iktiza ediyor.

Kaynak: http://www.ittihad.com.tr/mehdi-hadisesi-ve-iseviler-mektubu-gayr-i-muntesir/

Bu mektup Risale-i Nur'larda geçmiyor fakat sorularlarisale sitesine sorduğumda cevap şu: Neşredilmeyen mektuplar arasında olup, Üstadımızın ismi ile kaydedilmiştir.


Yani, rabbinsadıkkulu o ifadeler Bediüzzaman'a ait, yani kendisinin yüzde doksan ihtimalle Mehdi olduğunu söylüyor. Sen şimdi diyeceksin ki risalelerde mehdi ilerde gelecek diyor bunlara da Bediüzzaman'ın perdeleme yaptığı söyleniyor.

2- Mustafa İsmet Garibullah Hazretlerinin yazdığı
Risale-i Kudsiyye'de 331,beyitte şu ifadeler var.


"Bu zat bin iki yüz yılda müceddid
Olub kıldı tarîkleri bu tecdîd."

açıklaması:Bu zat (Hicri) bin ikiyüz yılında müceddid olmuş ve yolları yenilemiştir.
----

"Ki hattâ ba'zı zât keşf etdi Hâlid
Müceddid,gayri yok, Mehdî müceddid."

açıklaması: Hatta bazı zat keşfetti ki, Halid(Kuddise Sırruhu) Hazretlerinden başka müceddid olmayacak.Ancak Mehdi(Aleyhisselam) Hazretleri müstesna.Mehdi Hazretleri de müceddid olarak gelecektir.

---

"Bu Mehdî'ye uyub Hakk'a gidelim
Cemâl-i bâ-kemâl'e seyr edelim."


rabbinsadıkkulu sen de çok iyi biliyorsun ki Mevlana Halid ile Bediüzzaman'ın hayatlarında dört önemli özellik yüz yıl arayla olmuş. Yani?


Üstadın mehdii azam olmadığı yukarıdaki videolarda/paylaşımlarda ispatlanmıştır. Siz yine bildiğinize inanmaya devam da edebilirsiniz.

Şimdi, aşağıdaki çıkarımların kesin bilgi olmadığı, tahminden ibaret olduğu notunu düşerek, mehdi-i azamın doğum tarihi ile ilgili ufuk açıcı bir beyin fırtınası gerçekleştirelim:



Ashâb-ı Kütüb-i Sitte'den İmam-ı Hâkim'in "Müstedrek"inde ve Ebu Dâvud'un "Kitab-ı Sünen"inde, Beyhaki "Şuab-ı İman"da tahriç buyurdukları (delillere dayanarak ortaya koydukları): HER YÜZ SENEDE BİR, CENAB-I HAK BİR MÜCEDDİD-İ DİN (her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre açıklamak üzere gönderilen büyük İslam alimi, yenileyici) GÖNDERİYOR... hadis-i şerifine mazhar (sahip, erişmiş) ve mâsadak (belirtilen özelliklere tam olarak uyan) ve müzhir-i tam olan (uyarma görevini tam olarak yerine getiren)... (Barla Lahikası, s. 119)

Hazret-i Mevlâna halidi bağdadi hicri 1193'te dünyaya gelmiş. Üstadımız ise hicri 1293'te dünyaya gelmiş.

Yani arada bir asır var

Hicri 1193 yılı, miladi 1779 yılına tekabül etmektedir.
Hicri 1293 yılı, miladi 1876 yılına tekabül etmektedir.
http://www.i-takvim.com/takvimler/hicri_takvim_cevir.php



Baştaki hadis-i şerifin "her yüz sene başında dini tecdid edecek (yenileyecek) bir müceddidi (yenileyiciyi) gönderiyor" müjdesinin ihbarına (verdiği bilgilere) muvâzi (uygun) olarak HAZRET-İ MEVLANA HALİD -ekser ehl-i hakikatin tasdikiyle (din alimlerinin büyük bir çoğunluğunun onaylamasıyla ve ittifakla)- 1200 senesinin yani ON İKİNCİ ASRIN MÜCEDDİDİDİR. (Barla Lahikası, s. 120)

Mevlana halidi bağdadi 12. Asrın, Üstadımız ise 13. Asrın müceddidir.



“Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli "lamlar" ve "mimler" ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi'nin Şakirtleri olabilir.” (Şualar, s. 605)


Üstaddan sonra, yani bir asır sonra gelecek zatın doğum tarihi ise (Allahü alem…) hicri 1393 tür.

Hicri 1393 yılı, miladi 1973 yılına tekabül etmektedir.




Ayrıca;

İSTİKBAL-İ DÜNYEVİYEDE (dünyanın geleceğinde) 1400 SENE SONRA GELECEK bir HAKİKATİ asırlarında KARİB (yakın) ZANNETMİŞLER.(Sözler, s. 318)

Hicri 1400 yılı, miladi 1980 yılına tekabül etmektedir.




Son olarak aşağıdaki videoyu da konu bütünlüğü kapsamında eklemek istiyorum.


 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Üstadın mehdii azam olmadığı yukarıdaki videolarda/paylaşımlarda ispatlanmıştır. Siz yine bildiğinize inanmaya devam da edebilirsiniz.

Şimdi, aşağıdaki çıkarımların kesin bilgi olmadığı, tahminden ibaret olduğu notunu düşerek, mehdi-i azamın doğum tarihi ile ilgili ufuk açıcı bir beyin fırtınası gerçekleştirelim:



Ashâb-ı Kütüb-i Sitte'den İmam-ı Hâkim'in "Müstedrek"inde ve Ebu Dâvud'un "Kitab-ı Sünen"inde, Beyhaki "Şuab-ı İman"da tahriç buyurdukları (delillere dayanarak ortaya koydukları): HER YÜZ SENEDE BİR, CENAB-I HAK BİR MÜCEDDİD-İ DİN (her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre açıklamak üzere gönderilen büyük İslam alimi, yenileyici) GÖNDERİYOR... hadis-i şerifine mazhar (sahip, erişmiş) ve mâsadak (belirtilen özelliklere tam olarak uyan) ve müzhir-i tam olan (uyarma görevini tam olarak yerine getiren)... (Barla Lahikası, s. 119)

Hazret-i Mevlâna halidi bağdadi hicri 1193'te dünyaya gelmiş. Üstadımız ise hicri 1293'te dünyaya gelmiş.

Yani arada bir asır var

Hicri 1193 yılı, miladi 1779 yılına tekabül etmektedir.
Hicri 1293 yılı, miladi 1876 yılına tekabül etmektedir.
http://www.i-takvim.com/takvimler/hicri_takvim_cevir.php



Baştaki hadis-i şerifin "her yüz sene başında dini tecdid edecek (yenileyecek) bir müceddidi (yenileyiciyi) gönderiyor" müjdesinin ihbarına (verdiği bilgilere) muvâzi (uygun) olarak HAZRET-İ MEVLANA HALİD -ekser ehl-i hakikatin tasdikiyle (din alimlerinin büyük bir çoğunluğunun onaylamasıyla ve ittifakla)- 1200 senesinin yani ON İKİNCİ ASRIN MÜCEDDİDİDİR. (Barla Lahikası, s. 120)

Mevlana halidi bağdadi 12. Asrın, Üstadımız ise 13. Asrın müceddidir.



“Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli "lamlar" ve "mimler" ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi'nin Şakirtleri olabilir.” (Şualar, s. 605)


Üstaddan sonra, yani bir asır sonra gelecek zatın doğum tarihi ise (Allahü alem…) hicri 1393 tür.

Hicri 1393 yılı, miladi 1973 yılına tekabül etmektedir.




Ayrıca;

İSTİKBAL-İ DÜNYEVİYEDE (dünyanın geleceğinde) 1400 SENE SONRA GELECEK bir HAKİKATİ asırlarında KARİB (yakın) ZANNETMİŞLER.(Sözler, s. 318)

Hicri 1400 yılı, miladi 1980 yılına tekabül etmektedir.




Son olarak aşağıdaki videoyu da konu bütünlüğü kapsamında eklemek istiyorum.





unutmadan, konu ile ilgili bir de aşağıdaki metin var.


"...Bu zamanda öyle fevkalâdehâkimcereyanlar var ki, herşeyi kendi hesabına aldığı için, faraza hakikî beklenilen ve bir asır sonra gelecek o zât dahi bu zamanda gelse, harekâtını o cereyanlara kaptırmamak için siyaset âlemindeki vaziyetten feragat edecek ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum...." (kastamonu lahikası, sh.116)




http://www.erisale.com/#content.tr.9.116
 

kulcoşkun

Paylaşımcı
Katılım
27 Ağu 2016
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Üstadın mehdii azam olmadığı yukarıdaki videolarda/paylaşımlarda ispatlanmıştır. Siz yine bildiğinize inanmaya devam da edebilirsiniz.

Şimdi, aşağıdaki çıkarımların kesin bilgi olmadığı, tahminden ibaret olduğu notunu düşerek, mehdi-i azamın doğum tarihi ile ilgili ufuk açıcı bir beyin fırtınası gerçekleştirelim:



Ashâb-ı Kütüb-i Sitte'den İmam-ı Hâkim'in "Müstedrek"inde ve Ebu Dâvud'un "Kitab-ı Sünen"inde, Beyhaki "Şuab-ı İman"da tahriç buyurdukları (delillere dayanarak ortaya koydukları): HER YÜZ SENEDE BİR, CENAB-I HAK BİR MÜCEDDİD-İ DİN (her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre açıklamak üzere gönderilen büyük İslam alimi, yenileyici) GÖNDERİYOR... hadis-i şerifine mazhar (sahip, erişmiş) ve mâsadak (belirtilen özelliklere tam olarak uyan) ve müzhir-i tam olan (uyarma görevini tam olarak yerine getiren)... (Barla Lahikası, s. 119)

Hazret-i Mevlâna halidi bağdadi hicri 1193'te dünyaya gelmiş. Üstadımız ise hicri 1293'te dünyaya gelmiş.

Yani arada bir asır var

Hicri 1193 yılı, miladi 1779 yılına tekabül etmektedir.
Hicri 1293 yılı, miladi 1876 yılına tekabül etmektedir.
http://www.i-takvim.com/takvimler/hicri_takvim_cevir.php



Baştaki hadis-i şerifin "her yüz sene başında dini tecdid edecek (yenileyecek) bir müceddidi (yenileyiciyi) gönderiyor" müjdesinin ihbarına (verdiği bilgilere) muvâzi (uygun) olarak HAZRET-İ MEVLANA HALİD -ekser ehl-i hakikatin tasdikiyle (din alimlerinin büyük bir çoğunluğunun onaylamasıyla ve ittifakla)- 1200 senesinin yani ON İKİNCİ ASRIN MÜCEDDİDİDİR. (Barla Lahikası, s. 120)

Mevlana halidi bağdadi 12. Asrın, Üstadımız ise 13. Asrın müceddidir.



“Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli "lamlar" ve "mimler" ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi'nin Şakirtleri olabilir.” (Şualar, s. 605)


Üstaddan sonra, yani bir asır sonra gelecek zatın doğum tarihi ise (Allahü alem…) hicri 1393 tür.

Hicri 1393 yılı, miladi 1973 yılına tekabül etmektedir.




Ayrıca;

İSTİKBAL-İ DÜNYEVİYEDE (dünyanın geleceğinde) 1400 SENE SONRA GELECEK bir HAKİKATİ asırlarında KARİB (yakın) ZANNETMİŞLER.(Sözler, s. 318)

Hicri 1400 yılı, miladi 1980 yılına tekabül etmektedir.




Son olarak aşağıdaki videoyu da konu bütünlüğü kapsamında eklemek istiyorum.



Rabbinsadıkkulu sen de biliyorsun ki Üstad'ın bütün mektupları Risale-i Nur'da yazılmamıştır mesela İnna atayna sırrından bahsedilir. Hatta risalelerde açıkça yazılmayacaktı ama ele geçtiği için yayınlandı ifadeleri yazılır.
Birincisi Üstad Bediüzzaman Risale-i Nur'da yayınlanmasa da kendine ait bir mektubunda "Fakat bu evhamlı ve bahaneleri arayan ve herşeyi siyaset noktasında düşünen adamlara karşı bu Mehdi unvanını Risale-i Nur’a vermek, Risale-i Nur’un ihlâs sırrına ve dünyaya tenezzül etmemesine muvafık olmaz.
Evet Risale-i Nur’daki sırr-ı ihlâs, yüzde doksan ihtimaliyle de olsa o makama tâlib olmamaklığımı iktiza ediyor." demiştir.


İkincisi Mustafa İsmet Garibullah Hazretleri Mevlana Halid'in son müceddid olduğunu, Ondan sonra gelenin Mehdi olduğunu yazar.


Üçüncüsü, eğer bolca alıntı yaptığın risalelerin Süfyan bahsine bakarsan ; eğer ki Süfyan gelmişse elbette ki Mehdi'de gelmiştir. Ne yani süfyan var ama mehdi yok ya da bir asır sonra gelecek böyle bir şey olur mu?


 

kulcoşkun

Paylaşımcı
Katılım
27 Ağu 2016
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
unutmadan, konu ile ilgili bir de aşağıdaki metin var.


"...Bu zamanda öyle fevkalâdehâkimcereyanlar var ki, herşeyi kendi hesabına aldığı için, faraza hakikî beklenilen ve bir asır sonra gelecek o zât dahi bu zamanda gelse, harekâtını o cereyanlara kaptırmamak için siyaset âlemindeki vaziyetten feragat edecek ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum...." (kastamonu lahikası, sh.116)




http://www.erisale.com/#content.tr.9.116

Şu soruyu cevaplarsan sevinirim, link:http://ihvanforum.org/165546-iki-tane-mehdi-hadisi-arasinda-cozulemeyen-sir-mi-var.html#post1711742

Bir Hadisi Şerif'te Mehdi'nin mehdiliği kabul etmeyeceği ama ölümle tehdit edildikten sonra kabul edeceği yazılmış.

Diğer Hadis'de ise Mehdinin bir gece de ıslah edileceği yazılmış. Şimdi, eğer mehdi bir gecede ıslah edilecekse zaten mehdi olduğunu anlar ve mehdiliği kabul etmek zorunda kalır. Yani ölümle tehdit edilmesine gerek kalmaz çünkü mehdi olduğunu anladığı an göreve başlamak zorundadır.

İlgili Hadisler:

1-Fitne içindeki insanlar kan akıtıldığı bir zamanda evinde oturmakta olan Hz. Mehdi’ye gelir ve “Bizim için kalk artık”der. O ise kabul etmez, ancak ölümle tehdit edildikten sonra onlar için kalkar. Ondan sonra artık kan dökülmez. (İbn Ebi Şeybe, c. VII, s. 531; Abdurrezzak H. 20771, c. XI, s. 372; Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 52,53)

2-
“Mehdi bizden; Ehl-i Beyttendir, Allah onu bir gecede ıslah eder.” (İbn Mace, Fiten, 34)
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0

Üçüncüsü, eğer bolca alıntı yaptığın risalelerin Süfyan bahsine bakarsan ; eğer ki Süfyan gelmişse elbette ki Mehdi'de gelmiştir. Ne yani süfyan var ama mehdi yok ya da bir asır sonra gelecek böyle bir şey olur mu?


güzel bir noktaya temas etmişsiniz. ahir zaman mehdisi ve süfyanı (mehdi misal ve süfyan misal insanlarla karıştırmamak gerek)...

mehdi-i azam hazretlerinin yaşadığını düşünüyorum ama kendisinin mehdi olduğunu bilmediğini (henüz ıslah olmadığını ve vazifesinin kendisine verilmediğini) düşünüyorum.

süfyan bahsine gelince. süfyanın risalei nurda tanımlandığını ve de bu tanımlanan klşi ile risaleleri de sa(h)deleştirme faaliyeti yağan fetulahın örtüştüğünü düşünüyorum: misal; "büyük bir alim olacak, ilmi ile dalalete düşecek, dinden tecerrüd etmiş maarifi rehber edinecek, horasan tarafından zuhur edecek (horasan erzurumun bir ilçesidir) vs vs "





zihin kıvrrımlarınızda geçen düşünceye cevap: süfyan mustafa kemal değildir. en basit örnek, o bir islam alimi değildi.. başka örneğe lüzum bile yok..
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Diyanete Soruyoruz Miraç ve Deccal Gibi Mütevatir Konular Size Göre Hurafe Midir?

<span style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: "YouTube Noto", Roboto, arial, sans-serif; font-size: 20px;">
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
güzel bir noktaya temas etmişsiniz. ahir zaman mehdisi ve süfyanı (mehdi misal ve süfyan misal insanlarla karıştırmamak gerek)...

mehdi-i azam hazretlerinin yaşadığını düşünüyorum ama kendisinin mehdi olduğunu bilmediğini (henüz ıslah olmadığını ve vazifesinin kendisine verilmediğini) düşünüyorum.

süfyan bahsine gelince. süfyanın risalei nurda tanımlandığını ve de bu tanımlanan klşi ile risaleleri de sa(h)deleştirme faaliyeti yağan fetulahın örtüştüğünü düşünüyorum: misal; "büyük bir alim olacak, ilmi ile dalalete düşecek, dinden tecerrüd etmiş maarifi rehber edinecek, horasan tarafından zuhur edecek (horasan erzurumun bir ilçesidir) vs vs "





zihin kıvrrımlarınızda geçen düşünceye cevap: süfyan mustafa kemal değildir. en basit örnek, o bir islam alimi değildi.. başka örneğe lüzum bile yok..


risaledeki süfyan bahsi fetulaha işaret ediyor... aşağıdaki videoda delilleri ile ortaya konmuştur..

SÜFYAN VE MUHAMMED MEHDİ 15.MEKTUB MURAT DURSUN

<span style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: "YouTube Noto", Roboto, arial, sans-serif; font-size: 20px;">
 

kulcoşkun

Paylaşımcı
Katılım
27 Ağu 2016
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
güzel bir noktaya temas etmişsiniz. ahir zaman mehdisi ve süfyanı (mehdi misal ve süfyan misal insanlarla karıştırmamak gerek)...

mehdi-i azam hazretlerinin yaşadığını düşünüyorum ama kendisinin mehdi olduğunu bilmediğini (henüz ıslah olmadığını ve vazifesinin kendisine verilmediğini) düşünüyorum.

süfyan bahsine gelince. süfyanın risalei nurda tanımlandığını ve de bu tanımlanan klşi ile risaleleri de sa(h)deleştirme faaliyeti yağan fetulahın örtüştüğünü düşünüyorum: misal; "büyük bir alim olacak, ilmi ile dalalete düşecek, dinden tecerrüd etmiş maarifi rehber edinecek, horasan tarafından zuhur edecek (horasan erzurumun bir ilçesidir) vs vs "





zihin kıvrrımlarınızda geçen düşünceye cevap: süfyan mustafa kemal değildir. en basit örnek, o bir islam alimi değildi.. başka örneğe lüzum bile yok..

Ben süfyanı mustafa kemal demedim zaten ama sana şunu söyleyeyim kardeşim inan ki ben de mehdinin ya bediüzzaman ya da günümüzde yaşayan ve göreve başlama yaşını bekleyen birisi olduğuna inanıyorum. Fakat, daha önce yazdığım gibi Üstadın mektubunda dediği yüzde doksan ihtimaliyle de olsa ifadesinden sonra mehdinin bediüzzaman olduğuna inanmaya başladım.

birde sana şunu söyleyeyim mehdi hicri 1400'lü yıllar da doğmuş olabilir. galiba sen 1393 tarihini verdin ama bu 1405'te olabilir. halley kuyruklu yıldızı, ramazan da güneş ve ay tutulmaları, Kabe baskını 1400 lerde olmuş.


son olarak kardeşim sen bu konuda meraklısın ama mehdi ölümle tehdit edildikten sonra mehdiliği kabul edecek diye hadis var. bana sorarsan mehdi mehdi olmayı da istemeyecek çünkü günümüz dünyası zulümle kaplı ve işi gerçekten çok zor.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
"... Mehdi gelecek ve "Bir" politikasını uygulayacak. Yakında siz değerli agabeylerimiz, bizler, bütün dünya. Türkiye içinde çıkan karmaşayı, büyük depremi, Suud'da ayaklanmayı ve hasimilerin öldürüleceğini, suayb bin salih'in zuhurunu ve olayların bizzat nakledildiği gibi gerçekleşmesine tanık olacağız. .."

hasancan sarı tumuzlu kişinin mehdii azam hazretlerinin zuhuru ile ilgili, 3 mart 2016 tarihli, yorumu dikkatimi çekti arşiv amaçlı ekliyorum...

http://gaybihaberleri.blogspot.com.tr/2016/02/mehdinin-zuhuru-abdurrahim-cokgungor.html
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Mehdi; kelime olarak hidayet kökünden gelir. Allah-u Teâlâ'nın hidayetine ermiş mânâsını taşır. "Allah-u Teâlâ'nın izniyle hidayete erdirecek." mânâsını da ifade eder.
Allah-u Teâlâ kıyametin kopmasına çok az bir zaman kala Hazret-i Mehdi'yi ümmet-i Muhammed'in başına gönderecek, bu zât-ı muhterem doğrudan doğruya Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in vekâletini taşıyacak, onun vazifesini yapacak, garip duruma düşen İslâm'ı gariplikten kurtarmaya çalışacak. Çünkü bunun için gönderilecek. Allah-u Teâlâ onu muzaffer edecektir. Hazret-i Mehdi adil bir idareci, dirayetli bir önder, şecâatli bir kumandandır.
Câhı's-sadefî -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Benden sonra halifeler bulunacaktır. Halifelikten sonra emirler, emirlerden sonra krallar, krallardan sonra da zâlim idareciler olacaktır.
Daha sonra ehl-i beyt'imden bir adam çıkacak, yeryüzü zulümle dolduğu gibi onu adaletle dolduracaktır." (Câmiu's-Sağîr: 4768)
Bu zât-ı âlî, şeriat-ı mutahhara'nın emir ve hükümlerine, tarikat-ı münevvere'nin edeb ve erkanına harfiyyen riayet edecektir; Allah-u Teâlâ'nın ahkâm-ı ilâhîsini, Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in sünnet-i seniyyesini yaşayacak ve yaşatacaktır.
Mehdi Hazretleri hakkında pek çok Hadis-i şerif nakledilmiştir. Ulemâ bunları mütevatir kabul ederler. Çünkü müslümanlar âhir zamanda Ehl-i beyt'e mensup bir zâtın çıkıp din-i İslâm'ı güçlendireceğine, adaleti hakim kılacağına, bu kimseye Mehdi denileceğine inanmış ve bu âlî zâtın gelmesini beklemektedirler.
Mehdi Hazretleri ile ilgili muhtelif Hadis-i şerif'leri arzediyoruz:

Zuhur Etmeden Önce Zemin Hazırlanacağı
ve Mutlaka Tâbi Olmanın Gerekliliği:
Abdullah bin Mesud -radiyallahu anh- anlatıyor:
"Biz, Resulullah Aleyhisselâm'ın yanında iken Benî Hâşim'den bir grup genç geldi. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- onları görünce, gözü doldu ve rengi değişti. Ben: 'Ey Allah'ın Resul'ü! Şimdiye kadar, mübarek yüzünüzde hoşumuza gitmeyen bir manzara hiç görmemiştik, (şimdi ne oldu da bizi üzen bir ifade ile karşılaşıyoruz?)' dedim.
Şu cevabı verdiler:
"Biz öyle bir Ehl-i beyt'iz ki, Allah bizim için dünyaya mukabil ahireti tercih etmiştir. Benim Ehl-i beyt'im benden sonra belâ, kaçırılma ve sürgüne maruz kalacak. Nihayet, doğu tarafından beraberlerinde siyah bayraklar olan bir kavim gelecek. Bunlar hayır (saltanat) isteyecekler, fakat istekleri yerine getirilmeyecek. Bunun üzerine onlar savaşacak. Allah onlara yardım edecek. Bundan sonra istedikleri (hükümdarlık) kendilerine verilecek. Ne var ki, onlar bunu kabul etmeyip emirliği Ehl-i beyt'imden bir adama tevdi edecekler. Bu (Emîr) de, insanlar yeryüzünü daha önce zulüm ile doldurdukları gibi, yeryüzünü adaletle dolduracaktır.
Artık sizden kim o güne yetişirse kar üstünde emeklemek suretiyle de olsa onlara varsın (katılsın)." (İbn-i Mâce: 4082)

Mutlaka Gönderileceği ve Nesebi:
"Kıyametin kopmasına bir gün bile kalsa, Allah-u Teâlâ o günü uzatarak benim soyumdan bir kişi gönderecektir. Adı adımın, babasının adı babamın adının aynısı olacak, zulüm ve zorbalık altında inleyen yeryüzünü huzur ve adaletle dolduracaktır." (Ebu Dâvud, Tirmizi)
Hazret-i Âişe -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz'den rivayet edilmiştir:
"O adam benim soyumdandır ki benim vahy üzere mücadele verdiğim gibi, o da sünnetim üzere mücadele verir." (Ikdü'd-Dürer)
"Müslümanlara Ehl-i beyt'imden bir adam melik olana kadar, dünya yıkılmayacaktır ve gitmeyecektir. Onun ismi ismime uyacaktır." (İmam-ı Süyûtî)
"Ümmet, bal arılarının beyleri etrafında toplanması gibi Mehdi'ye sığınırlar. O daha önce zulümle dolu olan dünyayı adaletle doldurur. İnsanlar saâdet asrı dönemine âdeta geri döner. Uykuda olan uyandırılmaz ve bir damla kan bile dökülmez." (İmam-ı Süyûtî)
"Zâlimlerden sonra Cabir gelir, sonra Mehdi, sonra Mansur, sonra Selâm ve en sonra da Emirül Usub gelir." (İmam-ı Suyûtî)
Hazret-i Ali -radiyallahu anh-, oğlu Hazret-i Hasan -radiyallahu anh-e baktı ve şöyle buyurdu:
"Bu oğlum, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in isimlendirdiği üzere Seyyid'dir. Bunun sulbünden Peygamber'inizin adını taşıyan birisi çıkacak. Ahlâkı yönüyle Peygamber'inize benzeyecek, yaratılışı yönüyle ona benzemeyecek." (Ebu Dâvud: 4290)
Hazret-i Ali -radiyallahu anh-, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-e:
"Ya Resulellah! Mehdi bizden Âl-i Muhammed'den mi, yoksa bizim gayrımızdan mı?" diye sordu.
Buyurdular ki:
"Hayır, bilakis bizdendir! Allah bu dini nasıl bizimle başlatmışsa onunla sona erdirecektir. Onlar bizimle nasıl şirkten kurtulmuşlarsa, onunla da fitneden kurtulacaklardır. Allah bizimle insanları nasıl şirk adavetinden kurtararak, onların kalplerine ülfet ve muhabbet yerleştirmiş ve din kardeşi yapmışsa, Mehdi ile fitne adavetinden kurtaracak ve kardeş yapacaktır." (Naîm bin Hammâd, Taberanî)

Ehl-i Beyt'ten Oluşu:
"Mehdi, kızım Fatıma'nın çocuklarından ve benim Ehl-i beyt'imdendir." (Ebu Dâvud: 4284)
"Mehdi'nin çıkış yeri Medine'dir, peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-in Ehl-i beyt'indendir." (İmam-ı Süyûtî)
"Müjdeler olsun yâ Fâtıma! Mehdi sendendir." (İmam-ı Süyûtî)
"Mehdi bizdendir. Allah bu dini nasıl bizimle başlatmışsa, onunla sona erdirecektir. Onlar bizimle nasıl şirkten kurtulmuşlarsa, onunla da fitneden kurtulacaklardır.
Allah bizimle insanları nasıl şirk adâvetinden kurtararak onların kalplerine ülfet ve muhabbet yerleştirmiş ve din kardeşi yapmışsa, Mehdi ile de fitne adâvetinden kurtaracak ve kardeş yapacaktır." (İmam-ı Süyûtî)
"Yeryüzünde dört kişi mâlik olmuştur. İkisi mümin, ikisi kâfirdir. Müminler, Zülkarneyn ve Süleyman Aleyhisselâm, kâfirler ise Nemrud ve Buhtunnasr'dır. Beşinci olarak Ehl-i Beytim'den birisi gelecek ve o da dünyaya mâlik olacaktır." (İmam-ı Suyûtî)

Vasıfları:
"Mehdi kırk yaşındadır." (İmam-ı Süyûtî)
"Mehdi bendendir. Alnı geniş, burnu ince uzun ve ortası biraz yüksekçedir." (Ebu Dâvud: 4285)
"Mehdi'nin kaşları ince, yüzü parlak ve gözlerinin siyahı büyük olacaktır." (İmam-ı Süyûtî)
"Mehdi neslimden bir şahıstır, yüzü parlak yıldız gibidir." (Câmiu's-Sağîr: 9245)
"Sağ yanağında siyah bir ben vardır. Üzerinde kutvanî bir aba bulunur. Tavırları İsrailoğulları'nın erkeklerine benzer." (İmam-ı Süyûtî)
"Dişleri aralıklı, alnı geniştir." (İmam-ı Süyûtî)
"Mehdi Hasan'ın soyundandır, bacakları aralıklıdır." (İmam-ı Süyûtî)
"Mehdi, gerges kuşunun kanadı ile titremesi gibi Allah'tan çok korkan bir kimsedir." (İmam-ı Süyûtî)
Rivayet edilmiştir:
"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Mehdi'yi anlatırken, dilinde pelteklik olacağını ve kelimeyi telâffuz etmek ona zor geldiğinde sağ elini sol uyluğuna vuracağını söyledi." (İmam-ı Süyûtî)

Vehbi İlmi:
"O, kimsenin bilmediği gizli bir duruma kılavuzlandığı için kendisine 'Mehdi' denilmiştir." (İmam-ı Süyûtî)
"Onun fıkıh bilgisi on âliminkine bedeldir." (İmam-ı Süyûtî)

Sehaveti:
"Âhir zamanda bir halife gelecek, malı taksim edecek, saymayacaktır." (Müslim: 2914)

Bir Gecede Olgunlaştırılacağı:
"Mehdi bizden, ehl-i beyt'imizdendir. Allah onu bir gecede ıslah eder." (İbn-i Mâce: 4085)
Allah-u Teâlâ onu hıfz-u himaye'sine ve tasarruf-u ilâhî'sine alacak, bir gecede olgunlaştıracaktır. O gece onu Nûr'u ile dolduracak, yani onu Nûr'u ve Kudsî ruhu ile destekleyecektir.

Cennetle Müjdelenmesi:
"Biz Abdülmuttalib oğullarıyız. Cennet ehlinin efendileriyiz: Ben, Hamza, Ali, Câfer, Hasan, Hüseyin ve Mehdi." (İbn-i Mâce: 4086)

İnsanlar Tarafından Çok Sevilmesi:
"Mehdi zuhur eder. Herkes sadece ondan konuşur. Onun sevgisini içer ve ondan başka bir şeyden bahsetmez." (İmam-ı Süyûtî)

Mücadeleci Oluşu:
"O vaadinden dönmez ve hesapları seri olarak görücüdür." (İmam-ı Süyûtî)
"Benim vahiy üzerine savaştığım gibi, o da benim sünnetim üzere çarpışacaktır." (İmam-ı Süyûtî)

Zuhur Senesini Haber Veren Alâmetler ve Zuhuru:
"Mehdi'nin beş alâmeti bulunur: Bunlar Süfyânî, Yemânî, semâdan bir sayha, Beydâ'da bir ordunun batışı ve günahsız insanların öldürülmesidir." (İmam-ı Süyûtî)
"Bizim Mehdi'miz için iki alâmet vardır ki, Allah gökleri ve yeri yarattığından bu yana böyle bir şey vâki olmamıştır.
Bunlar Ramazan'ın ilk gecesinde ay, yarısında ise güneş tutulmasıdır." (İmam-ı Süyûtî)
"Mehdi'nin çıkışından önce, şarktan parlak kuyruklu bir yıldız doğacaktır." (İmam-ı Suyûtî)
"Güneş alâmet olarak, doğmadıkça, Mehdi çıkmayacaktır." (İmam-ı Suyûtî)
"Ramazandaki olayların alâmeti, kendisinden sonra insanlar arasında ihtilâfın olacağı semâda bir alâmettir. Sen ona yetişirsen azığını gücün yettiği kadar çoğalt." (İmam-ı Suyûtî)
"Ramazanda bir sedâ, Şevval'de bir nidâ, Zilkâde'de kabileler arasında bir savaş olur. Hacılar talana uğrar. Mina'da ölülerin çok olacağı bir savaş olur. Öyle ki orada taşları kan gölü içinde bırakacak kadar kan akar. İnsanlar nihayet Mehdi'ye gelirler ve Rükun ile Makam arasında, kendisi istemediği halde ona biat ederler. 'Eğer kabul etmezsen boynunu vururuz.' derler. Yer ve gök ehli ondan râzı olur." (İmam-ı Süyûtî)
"Semadan arz ehline şâmil olan bir ses ki, herkes bunu kendi lisanı ile işitir." (İmam-ı Suyûtî)
"Mehdi, başı üzerinde bir bulut olduğu halde çıkacak. O buluttan bir münâdi: 'Bu Allah'ın halifesi Mehdi'dir, O'na tâbi olun!' diye nidâ edecektir." (İmam-ı Süyûtî)
"Bu fitnelerin en sonuncusu günahsız insanların öldürülmesidir ki, artık o zaman kendisinden herkesin râzı olacağı Mehdi çıkar." (İmam-ı Süyûtî)

Çıkışından Ümitlerin Kesildiği Bir Sırada Çıkması:
"İnsanların ümitsiz olduğu ve: 'Hiç Mehdi falan yokmuş!' dediği bir sırada Allah Mehdi'yi gönderir." (İmam-ı Süyûtî)
"İnsanların üzerine belâ üzerine belâ yağdığı ve onun çıkışından ümit kesildiği bir sırada Mekke'de zuhur eder." (İmam-ı Süyûtî)
"Mehdi ile müjdelenin. O Kureyş'den ve Ehl-i beyt'imden bir şahıstır. O insanların ihtilâf ve sarsıntılar içinde bulundukları bir sırada çıkar." (İmam-ı Süyûtî)
"Açıkça Allah-u Teâlâ inkâr edilmedikçe Mehdi'ye biat edilmez." (İmam-ı Suyûtî)
"Çok acıklı durumlar ve elim, manzaralar görülür. Fitneler arka arkaya devam eder. Doğudan bir İlç (acem diyarındaki kâfirlerden kuvvetli birisi) çıkar ve Beni Abbas'ın mülkünü yok ederek geçtiği her şehri feth eder. Karşısında hiçbir bayrak barınamaz. Geçtiği her beldeyi yakıp yıkar, istediği her şeyi elde eder. Allah ondan ve ona tâbi olanlardan merhameti kaldırmıştır. Kendisine isyan edeni zulme uğratır. Bunlar ağlayana merhamet etmez, şikâyetçi olanlara da cevap vermez. Ana, baba, kız, erkek herkesi öldürür ve Acem, Irak beldelerini feth ederek ümmete acıklı azap tattırırlar. Bunların arasında fitne, şiddet, helâk ve kaçmalar olur. Ne zaman bitti denilir, yine de devam eder gider. Bu olaylar o denli şiddetlenir ki içine girmedikleri bir ev ve zararı dokunmadık bir müslüman kalmaz. Çok keskin kılıçların ve şiddetli ihtilâflarla umumi belâların gelmesi, bu olayların özelliklerindendir. (O zaman) Çürümüş kemiklere bile gıpta edilir." (İmam-ı Suyûtî)
"Türk size hücum ettiği zaman, malı toplayan halifeniz öldüğü zaman, o halifeden sonra iki yıl içinde de azledilecek olan zayıf bir adam başa geçtiği zaman, Şam'ın batısında batma olduğu zaman, Şam'dan üç kişi çıktığı zaman, Batı insanları da Mısır'a çıktığı zaman, bunlar Süfyani'nin alâmetleri olacaktır." (İmam-ı Suyûtî)
"Büyük şehirler, dün sanki yokmuş gibi helâk olur. Süfyani ile ordusu kalabalık beş kabileyi istilâ eder." (İmam-ı Suyûtî)
"Beyda'da ordunun yere batırılışı Mehdi'nin çıkış alâmetidir." (İmam-ı Suyûtî)
"Süfyani, Halid bin Yezid bin Ebusüfyan'ın evlâdındandır. Kafası oldukça büyüktür. Yüzünde kaşıntılı bir hastalıktan (çiçek bozuğu) eser vardır. Gözünde de beyaz bir nokta bulunur. Şam şehrinden çıkacaktır. Ona tâbi olanların çoğu Kelb'dendir. Kadınların karınlarını deşip çocuklarını öldürür, kendisine karşı toplanan Kays kabilesi'ni de iyice yok eder. (İşte o zaman) Ehl-i beytim'den Harem'de bir Resul çıkar. Onun haberi Süfyani'ye ulaşınca, Süfyani ona karşı ordusundan bir ordu gönderir. Ancak Mehdi, bu orduyu hezimete uğratır ve bunun üzerine Süfyani yanındakilerden bir orduyu, ona karşı tekrar gönderir. Ancak bu ordu arzdan Beyda'ya vardıklarında yere batırılır ve kendilerinden haber getirecekler dışında kimse sağ kalmaz." (İmam-ı Suyûtî)
"Medine reisi, Mekke'deki Hâşimiler'e bir ordu gönderir, ancak Haşimiler bu orduyu hezimete uğratır. Bunun üzerine Şam'ın o günkü sahibi olan Süfyani, içinde altı yüz yabancı olan yeni bir orduyu tekrar Haşimi'lerin üzerine gönderir. Aydınlık bir gecede bu ordu çölde giderken, bir çoban farkederek: 'Vay Mekke'nin başına gelene!' şeklinde söylenirken, ordunun birden gözünün önünden kaybolduğunu görünce: 'Sübhanallah! Kısa zamanda nasıl da yok oldular?' diyerek onların battığı yere gelip ve yarısı yerde, yarısı yerin dışında kalmış bir yorganı yakalayarak çıkarmaya çalışır. Fakat çıkaramaz ve o zaman ordunun toprağa battığını anlar. Mekke reisine bunu müjdelemek için gider ve bunu duyan Mekke reisi 'Elhamdülillah, bize kendisinden haber verilen alâmet işte buydu!' der." (İmam-ı Suyûtî)

Zamanının En Hayırlısı Olması:
"Muhammed ümmetinin en hayırlısı ve sizin zorlukları gideren veliniz olan kimseye katılın. O Mekke'dedir. O Mehdi'dir." (İmam-ı Süyûtî)

Zuhur Şekli:
"Bir halifenin ölümü anında (ehl-i hâl ve akd arasında) ihtilaf olacak. (O zaman) Medine ahalisinden bir adam (Mehdi), kaçarak Mekke'ye gidecek. Mekke halkından bir kısmı ona gelecek ve istemediği halde onu (evinden) çıkaracaklar. Rükn-ü Yemanî ile Makam-ı İbrahim arasında ona biat edecekler. Onları (ortadan kaldırmak için) Şam'dan bir ordu gönderilecek. Ordu Mekke-Medine arasındaki el-Beyda'da yere batırılacak. İnsanlar bunu görünce Şam'ın Ebdâl'ı ve Irak ahalisinin velileri ona gelip biat ederler. Sonra Kureyş'ten, dayıları Kelb kabilesi'nden olan bir adam zuhur eder ve (Mehdi ve adamlarına) karşı bir ordu gönderir. Ama onlar bu orduya galebe çalarlar. Bu ordu, Kelbî'nin (ihtirasıyla çıkarılmış) bir ordudur. Bu Kelbî'nin ganimetine iştirak edemeyen zarara uğramıştır. Mehdi, malı taksim eder. Halk arasında peygamberlerinin sünneti(ni ihya eder ve onun) ile amel eder. İslâm yeryüzüne yerleşir. Yedi yıl hayatta kalır. Sonra ölür ve müslümanlar cenaze namazını kılarlar." (Ebu Dâvud: 4286, 4288, 4289)
"Ticaret ve yolların kesildiği ve fitnelerin çoğaldığı zaman, muhtelif beldelerden yedi âlim, her birinin beraberinde üç yüz on küsür kişi olduğu halde, birbirlerinden habersiz bir şekilde Mekke'de bir araya gelirler.
Biri diğerine: 'Burada ne arıyorsun?' diye sorar.
Ona şöyle derler:
'Biz o şahsı aramak için geldik ki, fitneler onun eliyle sönebilir. Kostantiniyye onunla feth edilir. Biz onu ismi ile ve anasının, babasının ismiyle ve ordusu ile tanırız, Mekke'de olduğunu da biliyoruz.'
Bu yedi âlim bu konuda birleşirler, onu ararlar ve Mekke'de bulurlar. Ve kendisine: 'Sen falan oğlu falansın' derler. O ise: 'Ben sadece Ensâr'dan birisiyim.' der. Onların elinden kurtulur. Onu tanıyan ve bilenlere anlatırlar. Bunun üzerine: 'Aradığınız sahibiniz odur ve Medine'ye gitmiştir.' denilir. Bu defa onu ararlar, halbuki o tekrar Mekke'ye dönmüştür. Onu tekrar Mekke'de bularak yine: 'Sen falan oğlu falansın, annen de filân kızı filânedir, sende şu alâmetler vardır. Birinci defa bizden kurtuldun, uzat elini sana biat edelim.' derler. Bunun üzerine o 'Ben aradığınız değilim.' der ve tekrar Medine'ye gider. Medine'de yine aranınca tekrar Mekke'ye döner. Mekke'de kendisini Rükûn'da bularak şöyle derler: 'Eğer biatlarımızı kabul etmezsen, bizi aramakta olan ve başında Haddam'dan birisinin bulunduğu Süfyanî ordusuna karşı korumazsan, günahlarımız senin üzerine ve kanlarımız da boynuna olsun!' derler. Bunun üzerine Mehdi, Rükûn ile Makam arasına oturur ve elini uzatarak biatları kabul eder.
Allah da onun muhabbetini insanların sinelerine yerleştirir. O daha sonra gündüz arslan, gece ise âbid olan bir kavimle beraber olur." (İmam-ı Süyûtî)
"Mehdi yatsı vaktinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in bayrağı, gömleği, kılıcı ve Nûr ve beyan gibi daha bir çok emanetler yanında olduğu halde, Mekke'de zuhur eder. Yatsı namazını kıldıktan sonra en yüksek sesi ile şöyle hitap eder:
'Ey insanlar! Ben size Allah'ı hatırlatıyorum. Yarın mahşer gününde Allah'ın huzurunda yerinizin ne olacağını haber veriyorum. Allah-u Teâlâ size pek çok deliller ve peygamberler göndermiş, Kur'an'ı indirmiş ve size şöyle emretmiştir: Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayın, Allah ve Resul'üne itaati koruyun. Kur'an'ın ihya ettiğini diriltin, yasaklarını da yasaklayın ve siz Mehdi'ye yardımcılar ve destek olun. Zira dünyanın fenâ bulması ve zevale ermesi yaklaşmıştır ve bu kesindir. Ben sizi Allah'a ve Resul'üne, O'nun Kitab'ı ile amel etmeye, bâtılı yok edip, sünneti ihyâ etmeye dâvet ediyorum.'
Bu hitaptan sonra, yanında sonbahar bulutları gibi birbirinden habersiz toplanan, Bedir ehli sayısınca üç yüz on üç kadar insanla birlikte zuhur eder. Onun ashâbı gece âbid, gündüz ise aslanlar gibidir. Allah, Mehdi için Hicaz toprağını feth ederek hapisteki Haşimî'lerin hepsini de kurtarır. Siyah bayraklılar ise Kûfe'ye inip biat için Mehdi'ye yardım gönderirler. Mehdi ordusunu her tarafa gönderir. Zulmü ve zâlimlerin hepsini yok eder. Beldeler onun emrine girer. Allah-u Teâlâ onun elindeki Konstantiniyye'nin fethini müyesser kılar." (İmam-ı Süyûtî)
"Bir fitne görülür, bunu diğer fitneler takip eder ve birinciler sonuncuların kılıçla çatışmaya dönüşünü kamçılar ve bundan sonra bütün haramların helal sayılacağı bir fitne gelir. Sonra da hilafet, yeryüzünün en hayırlısı olan Mehdi'ye evinde otururken gelecektir." (İbn-i Ebi Şeybe)
"İnsanlar başlarında bir imam bulunmaksızın haccederler. Mina'ya indiklerinde etrafları, köpeklerin sarışı gibi sarılıp, kabilelerin birbirine girmesi ile büyük savaşlar olur. Öyle ki ayaklar kan gölü içinde kalır. İnsanlar endişeyle onların en hayırlısına koşarlar. Ve ona geldiklerinde onu Kâbe duvarına yapışmış ağlar bir halde bulurlar.
Ben onun göz yaşlarını adeta görür gibiyim.
Ona: 'Gel sana biat edelim!' derler. O ise: 'Yazık size, ne kadar söz bozdunuz, ne kadar kan döktünüz.' der ve sonra istemediği halde biatlarını kabul eder. Eğer siz ona yetişirseniz ona biat ediniz, çünkü o yerde de gökte de Mehdi'dir." (İmam-ı Suyûtî)
"Süfyânî, bir ordu göndererek Medine'de Beni Haşim'den kim varsa öldürülmesini ister. Beni Haşim'den ele geçirilenler öldürülür ve geride kalanlar dağlara kaçarak Mehdi, Mekke'den çıkana kadar saklanırlar. Mehdi zuhur ettiği zaman Medine'den kaçan bu insanlar Mekke'de onun etrafında toplanırlar." (İmam-ı Suyûtî)
"Cebrâil Aleyhisselâm onun sağında, Mikâil Aleyhisselâm ise solunda olur. Yeryüzünün muhtelif yerlerinden gelen taraftarları toplanır ve ona biat ederler. Böylece yeryüzü daha önce zulüm ile dolduğu gibi, şimdi de adaletle dolar." (İmam-ı Süyûtî)
"Ashab-ı Kehf, Mehdi'nin yardımcıları olacaktır." (İmam-ı Suyûtî)
"Allah-u Teâlâ onu sevdikleriyle destekleyecek." mânâsını taşıyor.
"Mehdi çıktığı zaman, Ehl-i Kehf'e gidib selâm verince, Allah onları diriltecek ve Mehdi'nin yanında yerlerini alacaklardır. Daha sonra yattıkları yere dönüp kıyamete kadar da kalmazlar." (İmam-ı Suyûtî)
"Süfyani Kûfe'ye ulaştığı ve Âli- Muhammed'in yardımcılarını öldürdüğü zaman Mehdi çıkar ve onun bayraktarı Şuayb bin Salih Temimi olur." (İmam-ı Suyûtî)
"Şuayb bin Salih Temimi orta boylu, esmer, hafif sakallı olup, elbiseleri beyaz ve bayrakları siyah olan dört bin askerle çıkar. Bunlar Mehdi'nin önünde olurlar ve karşılarına çıkan herkesi hezimete uğratırlar." (İmam-ı Suyûtî)
"Mehdi'nin bayrağında: 'Biat Allah içindir.' yazılıdır." (İmam-ı Suyûtî)
"Yaşı küçük sakalı hafif ve sarışın bir genç çıkar, Mehdi'nin bayrağını taşır ve karşısına dağlar bile çıksa onları ezerek İlya'ya (Kudüs'e) kadar ulaşır." (İmam-ı Suyûtî)
"O (Mehdi) dünyanın her yerine teveccüh eder ve her zâlimi yok eder. Ehl-i İslâm'ın kalbini Allah onunla ihyâ eder. Hazineleri Beytü'l-Makdis'de toplar. İçinde bir çarşısının her bir çarşıda da bin dükkânın bulunduğu bir şehre gelir, orayı feth ettikten sonra dünyayı kuşatan yeşil deniz üzerindeki Kat'i şehrine gelir. Bu denizin arkasında Allah'tan başkasının bilmediği şeyler vardır. Kat'i'nin uzunluğu bin mil, genişliği ise beş yüz mildir. Mehdi'nin askerleri üç tekbirle şehrin duvarlarını yerle bir ettikten sonra bir milyon insanı öldürerek burayı feth ederler. Hazret-i Mehdi daha sonra bin adet binekle buradan Beyt-ül Makdis'e geri yönelir. Filistin de Trablussam, Akka, Sur, Gazze ve Askalanı da alarak buradaki hazineleri Kudüs'ü şerife getirir. Deccal çıkıncaya kadar burada ikamet eder. Daha sonra da İsa Aleyhisselâm nüzul eder ve Deccal'i öldürür." (İmam-ı Suyûtî. Hazret-i Ali-radiyallahu anh-den)
"Ona Mehdi denilmesinin sebebi şudur. O, Yahudilerin hac yaptığı Şam dağlarından bir dağın içindeki Tevrat'a dair kitapları çıkarır ve yahudilerden bir cemaat onun elinde müslüman olur." (İmam-ı Suyûtî)
"O, kimsenin bilmediği gizli bir duruma kılavuzlandığı için kendisine: 'Mehdi' denilmiştir. O, Tabut-u sekine'yi Antakya mağarasından çıkarır." (İmam-ı Suyûtî)

Hakimiyeti:
"O zât insanlar içerisinde Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-in sünneti ile amel eder. İslâm yeryüzüne tam mânâsı ile yerleşir. Yeryüzünde yedi sene kalır, sonra vefat eder ve müslümanlar onun üzerine namaz kılarlar." (Ebu Dâvud: 4286)

Zamanının Bereketi:
"Benim ümmetim o devirde öyle bir refah bulacak ki, o güne kadar onun benzerini kesinlikle bulmamıştır. Yer yemişini verecek ve insanlardan hiçbir şey saklamayacaktır. Mal da o gün çok birikmiş olacaktır. Adam kalkıp: 'Bana ver!' diyecek, Mehdi de: 'Al!' diyecek." (İbn-i Mâce: 4083)
"Onun hilâfetine yer ve gök ehli, yabani hayvanlar, kuşlar, hatta denizdeki balıklar bile sevinir. Zamanı bereketli olur, nehirler suyunu, yer verimini artırır, hazineler çıkarılıp Şam'a getirilir." (İmam-ı Süyûtî)

İsa Aleyhisselâm İle Buluşması:
Ebu Ümâme el-Bâhilî -radiyallahu anh-den şöyle rivayet edilmiştir:
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bize hitab etti. Deccal'i anarak şöyle buyurdu:
"Sonra Medine şehri, sakinleriyle beraber üç defa sallanacak. Bunun üzerine Medine'de bulunan münâfık erkek ve kadınlardan hiç kimse kalmayıp hepsi de Deccal'in yanına gidecekler. Böylece demirci körüğünün demirin kirini pasını giderip attığı gibi Medine de içindeki pisliği dışına atacak ve o güne kurtuluş günü denilecektir."
Ümmü Şüreyk bint-i Ebi'l-Aker -radiyallahu anhâ-:
"Yâ Resulellah! Peki o gün Araplar nerede olacak?" diye sordu.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
"Araplar o gün az olurlar ve büyük çoğunluğu Beyt'ül-Makdis (Kudüs)te bulunacaklardır. İmamları da sâlih bir insan (Mehdi) olacaktır. Sonra imamları öne geçip kendilerine sabah namazını kıldıracağı sırada Meryem oğlu İsa Aleyhisselâm sabah vaktinde inecektir. Bunun üzerine İsa Aleyhisselâm'ın öne geçip cemaate namaz kıldırması için imam (Mehdi) arka arka yürümeye başlayacak. Fakat İsa Aleyhisselâm elini onun omuzlarına koyacak ve ona:
'Geç öne namazı kıldır! Zira kamet senin için getirildi.' diyecektir.
Bunun üzerine imamları (Mehdi) onlara namazı kıldıracak-tır." (İbn-i Mâce: 4077)
İsa Aleyhisselâm'ın inişini bildiren hadis-i şerif'lere göre; İsa Aleyhisselâm bir sabah namazı zamanı Şam'a inecektir. Üzerinde açık sarı elbise bulunacak ve kendisini bir bulut getirecektir. Bulutun üzerinde İsa Aleyhisselâm iki melek arasında ve onların omuzlarından tutunmuş vaziyette bulunacaktır. Onun indiğini duyunca hemen yahudiler ve hıristiyanlar karşılamaya koşarak: "Biz senin ümmetiniz!" diyeceklerse de onlara: "Yalan söylüyorsunuz!" diyerek kendilerini paylayacak ve ashabının ancak müminler olduğunu söyleyerek onların halifesini arayacak ve onu namaz kıldırırken görünce geri çekilecektir.
Câbir bin Abdullah- radiyallahu anh-den rivayet edilen diğer bir Hadis-i şerif'lerinde de şöyle buyuruyorlar:
"Ümmetimden bir taife, kıyamet gününe kadar hakk için muzaffer bir şekilde mücadeleye devam edecektir.
O zaman Meryem oğlu İsa da iner. Müslümanların emiri 'Gel bize namaz kıldır!' der. Fakat o: 'Hayır! Allah-u Teâlâ'nın bu ümmete bir ikramı olarak siz birbirinize emirsiniz.' buyurur." (Müslim: 156)
"Deccal, Beytül Makdis'de müminleri muhasara altına alır ve onlara (müminlere) öylesine şiddetli bir açlık icabet eder ki açlıktan yaylarının kirişini bile yemek zorunda kalırlar.
Onlar bu halde iken, âniden karanlığın içinden bir ses işitirler ve: 'Bu tok bir adamın sesidir!' derler. Bir de bakarlar ki o, İsa bin Meryem'dir. Namaza kalkarlar, müslümanların imamı Mehdi geri çekilir. Bunun üzerine İsa bin Meryem; 'Geç öne namaz senin için ikâme olundu!' der. Mehdi de onlara namaz kıldırır ve bundan sonra İsa Aleyhisselâm imam olur." (İmam-ı Suyûtî)
Yani Allah-u Teâlâ'nın ona verdiği lütfu tebeyyün ediyor. "Siz Allah-u Teâlâ'nın Resulü'nün nurunu taşıyorsunuz." mânâsına gelir.
İsa Aleyhisselâm dahi onu kabul edecek ve Allah-u Teâlâ'nın tayini olduğu için öne geçmeyecek.
İsa Aleyhisselâm ki önüne geçmiyor, onun önüne kim geçebilir? Veya karşı gelebilir? Geçtiği zaman durumu ne olur?
Onun nurunu, onun vekâletini taşıdığı için ulül-azm bir peygamber dahi öne geçemiyor.
Nitekim ikisi de Hazret-i Peygamber'imizin ümmeti olarak gelecek, vazife yapacaklar.
Hülasa-i kelâm İsa Aleyhisselâm ile Mehdi Aleyhisselâm beraberce İslâm dininin muzafferiyeti için çalışacaklar, kendilerine verilen vazifeyi bîhakk'ın yapacaklardır.


http://www.hakikat.com/dergi/151/bsyz15108.html
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Alparslan Kuytul, Usame bin Ladin Hazretleri Hakkında!

<span style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: "YouTube Noto", Roboto, arial, sans-serif; font-size: 20px;">
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
k. mısıroğlu: Üsame bin Ladin İslam'ın şehididir!

<span style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: "YouTube Noto", Roboto, arial, sans-serif; font-size: 20px;">
 

kulcoşkun

Paylaşımcı
Katılım
27 Ağu 2016
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Mehdi, Kur'an yasaklanırken, Ezan Türkçe okutulurken gelmeyecek de başörtüsü kamuda serbest hale gelince gelecek miş
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Mehdi, Kur'an yasaklanırken, Ezan Türkçe okutulurken gelmeyecek de başörtüsü kamuda serbest hale gelince gelecek miş


beyefendi lafına dikkat et! biz değil üstad diyor "..Senin şu âciz ve fakir ve hiç ender hiç olan kardeşin, bin derece haddimin fevkinde olarak, kendimi o gelecek adam olduğumu iddia edemem, hiçbir cihette liyakatim yoktur. Fakat o ileride gelecek acip şahsın bir hizmetkârı ve ona yer hazır edecek bir dümdârı ve o büyük kumandanın pîşdâr bir neferi olduğumu zannediyorum. Ve ondadır ki, sen de yazılan şeylerden o acip kokusunu aldın..." (barla lahikası, 224)

http://www.sorularlarisale.com/kulliyat/564/_224_.html


not: ezanın yasaklandığı dönemdeki islami hassasiyet ile giyinmiş çıplakların kamuda başını örtüp her yerini teşhir ederek çalışması (kadın çalışmalı mı ? o da ayrı konu da neyse, uzun olur) arasında fark var. farkı fark edin...
 

kulcoşkun

Paylaşımcı
Katılım
27 Ağu 2016
Mesajlar
110
Tepkime puanı
0
Puanları
0
beyefendi lafına dikkat et! biz değil üstad diyor "..Senin şu âciz ve fakir ve hiç ender hiç olan kardeşin, bin derece haddimin fevkinde olarak, kendimi o gelecek adam olduğumu iddia edemem, hiçbir cihette liyakatim yoktur. Fakat o ileride gelecek acip şahsın bir hizmetkârı ve ona yer hazır edecek bir dümdârı ve o büyük kumandanın pîşdâr bir neferi olduğumu zannediyorum. Ve ondadır ki, sen de yazılan şeylerden o acip kokusunu aldın..." (barla lahikası, 224)

http://www.sorularlarisale.com/kulliyat/564/_224_.html


not: ezanın yasaklandığı dönemdeki islami hassasiyet ile giyinmiş çıplakların kamuda başını örtüp her yerini teşhir ederek çalışması (kadın çalışmalı mı ? o da ayrı konu da neyse, uzun olur) arasında fark var. farkı fark edin...

İşte şimdi düştün elime....

"Zaman ispat etti ki, o adam, adam değil, belki Risale-i Nur’dur. Ehl-i keşif, Risale-i Nur’u ehemmiyetsiz olan tercümanı suretinde keşiflerinde müşahede etmişler, "bir adam" demişler. " Bediüzzaman Said Nursi - Kastamanou Lahikası
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
madem sabah namazına kalktınız. kademe kademe gidelim..

""Zaman ispat etti ki, o adam, adam değil, belki Risale-i Nur’dur."

"o adam" dan kasıt nedir?


not: bahse konu metin risalede haşiye (dipnot) olarak geçmektedir. hangi haşiyelerden hangisinin kime ait olduğu ile ilgili ir çalışma da yoktur. (üstada ait haşiyeler olabildiği gibi başkalarına ait haşiye de vardır.

metin şu şekildedir:

HAŞİYE: Zaman ispat etti ki, o adam, adam değil, Risale-i Nur'dur. Belki ehl-i keşif Risale-i Nuru ehemmiyetsiz olan tercümanı ve nâşiri sûretinde keşiflerinde müşahede etmişler, "bir adam" demişler.(Yedinci Şua)

ahmed faruki (imam rabbani) nin mektubatında veya hiçbir eserinde böyle bir metin bulamadık. var diyen kaynak göstermelidir.

konunun anlaşılması için aşağıdaki mümazarayı yapacağız.
 
Üst