Ağar 'başörtüsü yasağını' nasıl kaldıracak
Ortada 1989 ve 1991'de Anayasa Mahkemesi'nden çıkan iki karar bulunduğuna göre (Danıştay'tan çıkanları saymıyorum bile), Ağar ya da DP bu işi nasıl çözecek? DP iktidar olur olmaz "Ben Anayasa Mahkemesi filan anlamam, yasak kaldırılmıştır!" fetvası veremeyeceğine göre, "hizmet alanlar"ın çilesi nasıl bitecek?
Tamam devir 60 öncesi DP devri olsaydı, Ağar'ın yasağı bugünden yarına geçersiz kılması mümkündü. Ama artık çok geç, çünkü artık Anayasa Mahkemesi var. Bugüne kadar çok konuştuk ama kısaca hatırlatmanın zararı yok:
Sorun, 1989'da, yani ortada "başörtüsü yasağı"na ilişkin hiçbir yasa-Anayasa Mahkemesi kararı yokken dönemin iktidar partisinin 2547 Sayılı Yükseköğretim Yasası'na bir madde eklemesiyle başlamıştı. İktidar partisinin bu hamlesi gerçekten inanılır gibi değildi. Hatırlayın: "Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü ile türbanla kapatılması serbesttir" şeklinde formüle edilmiş bir madde idi bu. Yani Anayasa Mahkemesi'nden (Kenan Evren'in iptal başvurusu sonucu olarak) geçmeyeceği besbelli olan bir madde. Yani bir bakıma, dönemin iktidar partisi –istemeyerek tabii ki- "başörtüsü yasağı"nın yasal zeminini elleriyle hazırlamıştı. Bir yasal düzenlemenin din kurallarına, dinsel inançlara ve gereklere göre yapılamayacağı; yapılırsa ters tepeceği dönemin iktidarının aklından bile geçmemişti...
Bunun ardından 1991'deki hamle gelmişti. İktidar bu sefer de yasaya (2547) şu Ek 17. maddeyi sokuşturmak istemişti: "Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile; yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir."
Şu Ek 17'nin haline de dikkat edin... Bu madde "Yasaklanmamış kılık ve kıyafet serbesttir!" gibi tuhaf mı tuhaf (yani özünde "totolojik") bir şey değil midir? "Yasaklanmamış" kılık ve kıyafet (zaten) serbest olduğuna göre, bu serbestliğin yasa ile kayıt altına alınması da ne demektir?
Bu hamlenin nasıl sonuçlandığını da biliyorsunuz. Anayasa Mahkemesi bu madde ile ilgili iptal başvurusunu haklı olarak reddetmesine rağmen kaleme aldığı gerekçe "yasağın" yasal subasmanı olarak değerlendirilmiştir. Bazı hukukçuların ısrarla belirttikleri gibi, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarında da bağlayıcı olanın sadece "hüküm fıkrası" olduğu unutulmuş, Mahkeme yasakoyucu gibi davranıp yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis etmiştir. Dönelim yine Ağar'ın konuya ilişkin açıklamalarına:
DP bu "yasal" engeli nasıl aşacağını açıklamak zorundadır. Eğer ciddiye alınmak istiyorsa tabii ki. İktidara gelince ne olacak bitecek de bu yasak kalkacak. Hayal ettiği Meclis çoğunluğu ile yasaya yeni bir "madde" mi ekleyecek; eklediği madde için Anayasa Mahkemesi'nin gönlünü nasıl alacak; Cumhurbaşkanı'nı da gönlüne göre belirleyip bu yolla Mahkeme'nin kompozisyonu çıkardığı yasaya sempatiyle bakan bir hale dönüştürerek mi? Nasıl?
Oysa Başbakan Erdoğan'ın "başörtüsü yasağı"na ilişkin olarak bugüne kadar yaptığı açıklamalar –mağdurları haklı olarak memnun etmese de- çok daha makul ve gerçekçi niteliktedir. Başbakan, sorunun çözümü için "kurumlar arası mutabakat"tan söz ederken 1991'ten itibaren son derece karmaşık hale gelen ve sadece TBMM ile altından kalkılması imkansız bir tabloya işaret ediyor ki, tamamen haklıdır.
kürşat bumin