Muhafazakâr Bir Toplum

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,309
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
Muhafazakârlık, var olan durumu koruma amacını güden düşünce tarzı. Toplumun değişmesine karşı direnç gösteren, toplumsal-kültürel değerlerin korunmasını savunan sağ kanat siyasi ideolojidir.

Bugünlerde gündeme düşen bu terim, varlığının yokluğu ile konuşuluyor. O kadar camiler doluyor taşıyor, o kadar dillerde iman dolu sözler, gelenekler karşı ilgisizlik, kültürel yaşamımıza karşı sadakatsizlik… Peki, neden muhafazakârlığı kaybettik, kaybediyoruz.

1990lı yıllarda, öylesi coşku vardı ki… Filmler, tiyatrolar, ilahi müzikler, seminerler… Her fırsatta bu programlara gitmek isterdik. Sanki din üzerinde baskı vardı ve din elden gitmesin diyerek kenetlenen bir coşkulu ortam doğmuştu. Din yaşam tarzımız olmuştur her çağda. Şimdilerde ters yönlerde milletvekili ya da parti yöneticiliği yapan sanatçılar bu filmlerden nemalanıyordu. Açlık vardı ve açlıktan nemalanan bir sektör oluşmuştu. İmam hatipler kapatılıyordu. Buraya gitmek isteyen öğrencilere özel okullar arka arkaya açılıyor, bu kurumlarda kayda değer gelirler elde ediliyordu. Bu tür nemalanmanın perde arkası günümüze yansıyor çıplaklığı ile ki, dinini, özünü, geçmişine sahip biri gibi yaşamak denen muhafazakârlık artık pek rağbet edilmez oldu.

Öyle çok ki ilahi söyleyen kişi ya da gruplar
Öyle çok ki imam hatip düşünceyi destekleyen özel okullar
Öyle çok ki tarihi ve dini film yapan kişiler

Artık insanlar bu ortamın çokluğu içinde rehavete kapılmış durumdalar. En azından siyasi bir ortamda bu yönden destek verilmekte olduğu düşüncesinin amortisi içindeler. Bu güven ortamında, her kişi ne kadar para kazanacağını, nerelere seyahat edeceğini, nerelerden daha fazla lüks ve israf dolu para harcayacağının hesabı içindeler. Makam peşinde, ona buna haksızlık ederek, Hak benim için diyerek yaşıyor! Ortamdan memnunlar, nasılsa kaybedilecek bir şey yok gibi düşünüyorlar. İyi kötü namaz kılıyorlar, iyi kötü umre ya da hacca gidiyorlar ya, artık gerisinde dünyayı isteyebilirler gibi gevşemiş durumdalar. Allah muhafazakâr kesimi çoklukla imtihan ediyor ve o çokluk içinde sınavı kaybetmeye doğru yol alıyoruz. Allah’ım bizi koru bu gidişattan ve gafletten, Âmin.

Sanılıyor ki, din uğruna, Allah için yapılacak işler bitti. Allah’ın buğz ettiği, lanetlenmiş dünyaya bağlanan iki yüzlülük içinde bir İslam anlayışımız ve dolayısıyla buna paralele olarak farklı bir sosyal yaşantımız ortaya çıktı. Ahirete iman rafa kaldırıldı ki, kimse başkasına kul hakkı ile zarar verdiğinin farkında değil. Eğer kişi, fakir olurda, yokluğu yaşarsa maddi manevi, işte o zaman gerçek bir iman bizlerde nasip oluyormuş. Bunları yaşadım ve gördüm. 28 Şubat öncesi ve sonrası görünen manzaranın boyutu bu. Samimi yaşayan insanlar öylesi azaldı ki, her şey şekille yapılmakta. Harama gitmek bu yüzden çok kolaylaştı. Haram baldan tatlı hale geldi.

Kardeşim, bu bir nasihattir, kendime ve sizlere de! Dünya malını yığmak, dinden taviz verecek yaşantılara yönelmek yerine, kimin huzurunda olduğumuzu anlayabileceğimiz bir ruh ile ibadete yönelmek zamanıdır günümüz. Kopmuş olan bu zincire yeniden yönelmek için acele etmeliyiz. Yoksa başımıza taş yağacak kadar felaketin içindeyiz.

Huzur bulmadığımız kesin
Yolunda gitmeyen birçok şeyler var, bunları yaşıyoruz
Hastaneler doluyor taşıyor hastalıklarımızdan
Şiddet var, en ufak bir şeyden adam öldüren bozuk ruhlar var
Kardeşimize selam vermez olduk
Sokağımızdaki insanları bile tanımıyoruz
Camilere gitmiyoruz
Komşuluk tanımıyoruz
Akrabalık bağlantılarımız nerdeyse gitti gidecek
Yaşamımızda şekil var, ezan-Kur’an-salâvat var ama ahlak yok!

Ben 1990lı yıllarda çok mutluydum… Samimiydim.
Ben 2010lu yıllarda mutsuzum, yalnızım, kardeşimin kim olduğunu bilmiyorum. Gelin yeniden kardeş olalım, tanışalım ve sevişelim. Sözümüz söz olsun, özümüz öz olsun. Muhafazakâr olalım, özümüze, sözümüze dönelim…

Saffet Kuramaz
 
Üst