Muhammed Varol Öztürk (E. İbrahim) Şiirleri

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Meçhuleye Mektuplar - 1

Selam!
Selam olsun hüzne ve kedere,
iyiliğe ve kötülüğe,
güzele ve çirkine,
hayata ve ölüme


Son zamanlarda dualarımı kaybettim.
Belki yanlış bu. Belki değil, düpedüz öyle işte.
Kaybolan benim. Kaybettim yönümü, yöremi.
Hatırlatıcılarım küskün, onlar benden beter.
Kimdim ben?
Hangi savaşın naralayıcılığında kısıldı sesim?
Neydi çektiğim dert, neydi tasam?
Gözaltlarıma çöken morluk hangi kederin tortusu?
Dilimdeki bu acı tat, tuz mu desem…
Bilmiyorum.
Bildiğim,
bir yanlışlık, bir dalgınlık belki, kasıt yoktur eminim,
ama kanayan bir yaram vardı benim,
sanırım,
mutlak ve ağır bir yanlışlıkla
-kasıt yoktur eminim- alıp götürmüşsün onu da.
Bana ait tek şeydi, kanayan yaramdı o benim.
Kimsenin sahiplenmediği, hani derler ya
yolda bulunsa alınmaz,
benden başkasınca katlanılmaz,

hele hele bunca yıl saklanılmaz bir yaraydı o.
Bana yaşamayı öğreten, hayatı anlatandı.
Bunca yıllık migrenim, sinüzitim, iflah olmaz romatizmam,
derde deva kalp krizim, her şeyimdi.
Yaramı lütfen, geri istiyorum.
Korkuyorum bilemeden merhemlersin diye.
Korkuyorum korkarsın diye.
Korkuyorum bir hal olur yaramı yaralarsın diye.
Yaramı lütfen, kanayan yaramı, geri istiyorum.
Aklımdayken bir de, unutmadan hani, şey diyecektim.
Camda asılı kalan bir yağmur damlası gibi,
bir gülün yaprağındaki ter gibi
bir damla gözyaşı buldum, birkaç gün önceydi.
Anahtarı almak için paspasa eğildiğimde gördüm
eşiğin bir kenarında duruyordu.
Al işte dedim, oldum olası dağınıktı zaten.
Ulan adam gözyaşını unutur mu be dedim.
Alıp onu kaldırdım. Sonra kendi kendime
bir çift olmalıydı bu dedim.
Varıp ikincisini aradım,
bulamadım.
Endişelenmene gerek yok.
Bulursam onu da saklarım.

Kâğıt ve kalemden nefret edersin biliyorum,
yazarsın kim bilir, yine de mektubunu bekliyorum.
Bir de lütfen, kanayan yaramı geri istiyorum.


Muhammed Varol Öztürk
 

Seyfullah Kara

Kula KUL olma!
Katılım
18 Mar 2007
Mesajlar
1,585
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
45
Eyvallah Müptela.

E.İbrahim yazıları oldukça meşhur ve de çokça tutuluyor edebiyat severler tarafından.Buradaki kardeşleriminde okumasını tavsiye ederim.
 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
teşekkürler abim..

vaktimiz el verdiği müddetçe paylaşmaya devam edeceğiz inşaallah..



E.İbrahim yazıları okunur... ; )
 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Meçhuleye Mektuplar - 2

Bütün kötülüklerden adımız silinmiş,
hiçbir yerin vatandaşı değiliz ve vatanımı yok bizim.
Sen ve ben yüreğimizde taşırız birbirimizi ve yüreğimizden tanırız.
Aynı kovulmuşluğun izi boynumuzun büklümünde
ve içimizde aynı hasret; ne ki bilişmşiz bir kere.
Bir kere yırtılmış örtüsü hayatın, muhtaç olmuşuz incire.
Bizim olan alınmış ellerimizden, bir sen bir ben kalmışız geriye;

İçimizde aynı fakirlik.
Ve susamışlık.
Hayat pusu kurmuş, kurutmuş bütün kuyuları.
Bütün çeşmeleri ölüm kadar uzağa akıtmış.
İnsanlar bıktırmış, yaşamak korkutmuş, aşklar küstürmüş.
Bütün mutluluklar bölüşülmüş, acılar kalmış payımıza
mevsimlerden hazan aylardan eylül.
Yalnız bir biliriz ne büyük bir kahredici olduğunu hayatın.
Yine de yürürüz melankolik yağmurlarda,
yine de “acı çekmek ruhun fiyakasıdır” deriz.
Ne ki bilişmişiz bir kere
ve açılmıştır suskunun kapısı.
Konuşursun;
hüzünlü bir gülümseyiş belirir Charlie Chaplin’in yüzünde.
Konuşurum;
ya gözlerin olmasaydı derim, ya da yüreğim olmasaydı mesela.
Sen benim bütün yitik aşklarımın kahramanısın
gibi bir şey, gelir geçer içimden.
Çünkü biliriz
bir defa kahrolmak yetmez adama,
bir defa sevmek nasıl yetmiyorsa.
Yine de korkarım konuşmaktan.
Konuşursam,
sen bütün aşklarımın yitik kahramanı olursun çünkü

çünkü herkesin gizlenmiş bir yarası vardır içinde.
Bu yüzdendir
susulmuş, yutkunulmuş bir cümlenin ardında
ünlem işareti gibi duruşum.
Bu yüzdendir
yakasında karanfil, ütüsüz bir gömlek kadar yakışıksız oluşum.
Öylesine bir şey değilse konuşmak, cevabım olsun soruna:
Ben, Cem Karaca’nın bağıran sesinde
“bir gül ağacıyım Gülhane Park’ında
ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında.”
Madem yırtılmıştır örtüsü hayatın
ve madem bilişmişizdir bir kere
avucumdan güneşler doğurtabilirim geceye inat.
Bütün ayrılıklara inat, her gün biraz daha sevebilirim seni.
Çünkü başımız beladadır hayatla
ya ölme yakın dururuz bu yüzden, ya da aşka.​


Muhammed Varol Öztürk
 
U

ummuhan

Guest
SEN YOKSAN KİMSE YOKTUR



Herşey ilk adımla başlar.
Dönüp dönüp bakma ardına,
Çünkü senin yürümediğin yoldan yürümez hiç imse.
Ve yürümüşken birkez menzilde sana yürüyecek göreceksin.
Yol vardır derde salar yol vardır müptezel kılar.
Kitap'tan çıkıp Kitap'a ulaşmıyorsa yol dediğin ,salla gitsin.
Kitap'a yolcu olmayan yolcu olamaz aşka.
Yürüyeceksin,
aşkı bileceksin,sonra kendini,yol olacaksın sonra.
Gözlerini koru,
dilinle susup yüreğinle konuşabildiğin gün
ihtiyacın olmayacak kelimelere
bir çift söz olacak iki damla göz yaşın
kayacak açılmış avuçlarına
üçüncüsünü kendine saklayacaksın
hayat seni gözlerinden tanıyacak.
Ama şimdi konuş.Sen susarsan ancak sövgüler çoğaltır bu adamlar.
Sen konuşmazsan kulaklar iştmez,yürekler sarsılmaz.
Sen eğilip su vermezsen bir çiçeğe eğer
yanar kavrulur yeryüzünün tüm yeşili.
Sen öpmüşsen bir gülü yanağından,solmaktan utanır.
Sen okşamazsan,hiç kimse okşamaz hiçbir yetimi.
Ucuz kahramanlıkları eç,yalakalıklara eyvallah etme.
Bilki en büyük kavgaya kendiyle tutuşur insan
ve sen savaşmazsan savaşmaz,savaşamaz hiç kimse.
Sil bütün isimleri,zincirleri kır.
Bil,bazı savaşların kahramanı yoktur.
Kendini bil,adını unut,yüreğini koru.
Meydana gel,meydana dur.
Unutma,
sen yoksan kimse yoktur!
Muhammed Varol Öztürk
 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
/ gecenin bir yarısıdır /


Meçhuleye Mektuplar - 3


Bölündü yine uykularım.
Tüm dertler birleşip keskin bir bıçağa döndürdü yatağımı.
Karanlığa yüklediğim senfoniler nafile, teskin etmiyor beni.
Depreşip duran bir acı var boğazımda.
Gelmedin.
Gelseydin ne değişirdi bilmiyorum.
Boşluğuna yazmakla varlığına yazmak çok mu farklıdır?
Varolmak dokunmayı gerektirirdi belki.
Silinirdi tüm buğulu sözler ve isli kelimeler, kim bilir?
Gelişin,
hayatımın yekün bir cevabı olmayacaksa tüketmez elbet sorularımı.
Süreklerdedir yüreğim. Artık nereye yaslasam başımı fark etmez.
Olacaksa sıla olsun. Hira olsun gelişin.
Uzanan yüreğim olsun, katık kılma ellerini kızıl alevlerime.
Âyân olan gelişin olsun, hiçbir şey âyân değilken gel.
Bir yanın anne merhameti, bir yanın dost sıcaklığı ve bir yanın aşk ateşi olsun.
Süz beni acılarımdan ve biriktir yüreğine.
Kara gecede kara karanlık ve kara saçların
kara gecede kara karanlık ve kara gözlerin
kara gecede kara karanlık ve kara masal sevgilim
süz beni acılarımdan ve biriktir yüreğine.​

Muhammed Varol Öztürk
 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Meçhuleye Mektuplar - 4​

Sevgili,
yine bahar gelip vurdu kapımızı
ben ki yaktım bütün anılarımı
bölüştürdüm bütün şiirlerimi kayıp çocuklara
film bitmedi, son yazmadı henüz
takılıp kaldım yıllar öncesinin eylüle çalan bir yazında
hiçbir cemre dokunmadı bana
ısıtmadı yaz güneşleri
durup durup kendimi yaktım yıllar boyu
onun için biraz is kokar libasım
onun için dağınıktır biraz saçlarım
ben ki bir dolu damıtılmış hüzündüm
korkardım bahara dokunmaktan, ola ki solardı yüzü
korkardım eylülleri azgınlaştıran
baharı tutuşturan adam olmaktan
Sevgili,
her gece bir züleyha düşü görüyorum sen gibi
düşüyorum içimin kuyularına durmadan
yarım yamalak bir senaryo oysa her şey
uyanıyorum ki çoktan silinmiş bütün repliklerim
budur ürkmüşlüğüm, budur gizlenmişliğim
sabrım beni ancak buraya kadar getirdi
yoruldum artık Sevgili
yoruldum karanfillere kan vermekten
anlayamadım bir türlü
neden eylül hep onbir doğurur
ve neden aşkın çocukları yoktur
oysa Sevgili
bir eylül günü saklandığım hayattan
çıkıp gelmek isterdim şimdi sana
birikmiş bütün baharlarımı adayarak
koşarak doru taylar gibi, yalınayak
çatlasın isterdim damarlarım
çatlasın
ve damarımda akan hüzün bu aşka karışmasın​

Muhammed Varol Öztürk
 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Istırabım sende
biliyorum, konuşacak bir şeyimiz yok
ama gözlerini al da gel.
Acemiliğini, suskunluğunu, elindeki yarayı
beni birisi severse inanmam
seni birisi severse utanırsın
bilmediğin bir hastalığa acımak için bile
olsa gel
biliyorum konuşacak pek bir şeyimiz yok
ama ıstırabım sende
mutlaka al da gel.​


Cezmi Ersöz​


Hüznüne Sevda

Ben hayata yaşamaktan kaçarken tutuldum Sevgili.
Bir intihara koşar gibi kabullendim hayatı.
İnadına ve isyanla yaşadım, ölümler çağırmaktan kısıldı sesim, beter oldum.

Yaşadım.
Kapanmış bir yarayı dürteler gibi yaşadım.
Tutup yine de sevmişsem seni, intiharım olan yaşamakta
aşkın panzehirinin olmayışındandır.
Benim hayatım kaybedişler üzerine kurulmuştur Sevgili.
Eni sonu malum bir cinayetin masum ve meçhul bir maktulüyüm ben.
Ben seni yaraya tuz basar gibi, bütün vuslatları yıkarak sevdim.
Ben seni sadece sevdim.
Dedim sana. Aşk gibi hüznün de sebebi yoktur Sevgili, tutamağı vardır sadece.
Yokolmuş zamanlar ve imkânsız mekânlar gibidir benim sevgim.
Ben şehirleri, nemli bodrum katlarının kaldırım hizası pencerelerinden tanıdım.
Bu yüzden büyük umutlarım olmadı benim.

Biliyorum. Senin gülüşün benim baharımdır.
Ne ki bodrum katlarının kör odalarında aslolan hüzündür Sevgili.
Ben seni hüznüne sevdim Sevgili, ben seni sadece sevdim.
Biliyorum. Senin gülüşün benim baharımdır.
Oysa benim adım gurbetlere yazılmış, yüreğime hüzün düşürülmüştür.

Eylül yorgunu saçlarımla en güzel hüzünleri ben yaşarım.
Ben seni gerekçesiz ve neticesiz sevdim.
Ve nasıl sevmişsem seni böyle dolu dizgin, ulu orta,
öylece hüzne belenmişim işte.
Bazı acılar vardır, tütün gibi işler adamın yüreğine, aşk gibi, yaşamak gibi.

Sevgili,
sevmişsem seni
ve yaşıyorsam hâlâ
tütün çekiyorsam gecenin bir vakti,
demli bir hüzne çatmışım belle.
Dedim sana
aşk gibi hüznün de sebebi yoktur Sevgili, tutamağı vardır sadece.​


Muhammed Varol Öztürk

 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Sevme Beni
Bütün oyunlarından kovuldum.
Hayatta kendi rollerim için bir figüran bile olamadım.
Yeryüzünden payıma bir şey düşmedi
ve sığamadım hiçbir mekâna.
Evsiz, yurtsuz, mekânsızım ben.
Zamansızım
yaşamak için geç, ölmek için erken doğmuş biri.
Hiçbir dilden merhamet hiçbir gönülden şefkat görmedim.
Korkağım.
Beni seversen sevilmekten korkarım
seni seversem sevmekten.
Tutun(a)mamış biriyim
bağlanmaktan korkarım.
Bütün umutlarımı ölüme verdim
seni seversem utanırım yaşamaktan.

Bir sokak kedisi gibiyim; ıslak, kirli, tekinsiz
kendine tutsak biri
netameli ellerine yakışmaz ellerim.

Birine gam diğerine tütün sinmiştir ciğerimin
sana verecek kalbim yok
trajik bir hikâyede haczedilmiştir yüreğim.
Ellerin değse elime
yaşanmışlığın acısı bulaşır, yanar ellerim.

Ağlamak yorar seni
beni taşımak yorar.
Sadece sevmek yetmez sana.
Olur da çeker giderim gecenin bir yarısında
en olmadık zamanda
yalnızlık da yorar.

Sakın sevme beni.​


Muhammed Varol Öztürk


 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Yak Gitsin​

Gümüş renkli sabahlara uyandığında
ince bir hasret uçuşmuyorsa gözlerinde,
bu kendimdir diye bakabileceğin bir yüz yoksa aynalarda
ayaklarından cesaret
yüreğinden merhamet akmıyorsa yürüdüğün yollara
ve ne olmuşsa bir şekilde
bir yerlerinde hayatın
yaşadım dediğin ne varsa unut gitsin!
Sen bir kalbe sığamazken
sığmayacaksa dünya sana
sat gitsin benim dediğin ne varsa!
Her yenilişte eksiliyorsa adres defterinde isimler
o defteri yırt gitsin!
Yık gitsin,
Yaptığın her kapı gün gelip kapanıyorsa yüzüne
sırıtkan bir duruşun olsun şehrin karşısında
unutma
Ebu Zer’i, Selman’ı, Bilal’i ve Umeyr’i
unutma
hiçbir şehrin parçalar sıvanmadan geçilemeyeceğini
varsın kopuğun biri desinler sana
varsın vaadkar bulmasın seni yarınlarına Leylalar
şehri kanalizasyonlara
Leyla’yı kendi yalnızlığına göm gitsin!
Aşklarını satarak
yeminlerini yiyerek büyüyenlerce
kovulup dokuz köyden
sana asla Taif olmayacak onuncuya itildiysen
aşka ihanet etmeyen Neron’un hatrına
onuncu köyü yak gitsin!​

Muhammed Varol Öztürk

 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Bana Bir şey Söyle Hiçbir şey Olsun​

Konuştun yıllarca,
odaları, salonları, caddeleri tuttu sesin.
Haykırdın, çınladı kürsüler,
anlamı çoğalacak sanarak sözlerinin.
Yazdın, kâğıda ve kaleme alışalı beri
yetmedi camların buğusuna uzandın
taşımaktan yorulmuş gibi kalbini
okul sıralarına kazıdın
ve parklarda ağaçlara, büyüsün diye kalbinle.
Farkında değildin
durmadan abandığın kelimeleri tükettiğinin.
Susmaktan korktun
ve duyamadın hiçbir zaman yüreğini
oysa sükût bir boşluk değildi aslında.
Söyle bana
sen hiç kelimelerle gülen bir dudak
kelimelerle ağlayan bir göz gördün mü?
Bilemedin
anlaşmak kelimelere tutunmak değildir sadece.
Her gülüş dudak kıvrımlarına yayılan diliyle konuşur
her gözyaşı utandırır cümleleri.
Bastırıp durma artık yüreğini
yüreğinle konuş benimle
bir şey söyle bana
“hiçbir şey” olsun…​

Muhammed Varol Öztürk

 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Lili saçlarını örerdi ben seyrederdim
Lili aynada kendine gülümserdi
hayatımda bir çılgınlıktı Lili
ben severdim Lili’yi
Lili hep beddua ederdi

Adam uzakta olmak istiyordu, uzaktan bakmak ve yaşamak.
Susmak doyumsuz ve müthiş bir konuşma oluyordu o zaman.
Uzak bakışlarla yokluyorlardı birbirlerini.
Kavilleşilmemiş tümceler alınıp veriliyordu gözlerden gözlere.
Kulaktan kulağa bir susku dolaşıyordu. Adam kendini yakıyordu durmadan.
Uzaktı bunun için ya da uzak durdukça yanıyor, yandıkça büyüyordu.
Lili mazbut aile çocuğuydu. Anasının dizinden,
babasının sözünden ayrılmadı hiçbir zaman.
Lili ne içine girip yaşadı hayatı ne de dışına çıkabildi.
Dinledi sadece, Acem hikâyeleri dinler gibi.
Ne bir gün aç kalmıştı ne de sayıklamalara içinde kendini bulvarlara atmıştı.
Lili güzeldi ve güzelliğinin farkındaydı.
Güzelliği onun için çok kıymetliydi.
Çünkü onunla nice kapılar açacaktı ve bu yüzden yakın dost olmuştu aynalarla.
Ama Lili, aynada hiçbir zaman kendi yüzünü görmedi, göremedi.
Ellerine bakıp kusmak gelmedi içinden,
aynalara tükürmek şöyle dursun yan gözle bile bakmadı.
Lili acemisidir hayatın. Hiçbir yükü kaldıramaz.
Seramik bir dünyadır onun dünyası. Lili ancak ve ancak Lili’dir.
Kendisine hiçbir ayrıntı bulaştırmamıştır ve
bunun gerekli olduğuna da asla inanmaz.
- Lili, bu saatlerde uyanık olmalı insan.
Bu saatlerde görmeli güneşli, kuşları, boş sokakları.
Şu an sadece kentin mutfağı hareket halindedir.
Fırınlar ekmek yapıyor her sokakta durmadan.
Sabahçı kahveleri ilk müşterilerini karşılıyor.
Tezgâhlarını açıyor, yeşil soğanlarla süslüyor manavlar.
Birkaç balıkçı teknesi dönüyor denizden,
bir anne bebeğinin sütünü hazırlıyor ve aslında Lili,
ancak bu saatlerde bebeklerine süt hazırlayan kadınlar, annedir.
- Lili, sanki bu kent ve bu insanlar geceyi hiç yaşamamış gibidir.
Yani ölüp de yeniden dirilmemişlerdir. Bahar bir avuç yeşil,
bir avuç güneş değildir oysa bilmezler.
Bunun için Lili, rüyalardan uyanmalısın şimdi, yeni ve yepyeni rüyalar için.

Hayat bir bitmez rüyadır Lili, tıpkı senin gibi.


- Ben denizden geldim, diyor Lili.
Denize bıraktığın gülü getirdim. Bak işte saçlarım sırıl sıklam. İnanmıyorum.
- Oysa korkunç bir yabancıyım ben, gün ortası cinayetler işleyen. Kurtulamayacaksın ateşimden, bir katre de sana sıçrayacak.
Ve her gün yeniden alevlenen bir top ateş olacak eteklerinde, yüreğinde.
- Ben hayın karanlıklar ortasında, iki dağ arasında bir yığın kar.
Sırtımda müteaddit defalar girip çıkmış hançer yaraları.
Ben terkisinde katmerlenmiş acılar biriktiren,
nereden gelip nereye gittiği belli olmayan,
bir yabancı edasıyla aranızdan sıyrılıp geçen.
Ben kâbuslarınızı dürteleyen, ateşler kusan bir ejderha.
Ben ateşinizde yanamayacak kadar yorgun ve
bitkin ama sizi yangına uğratacak kadar da direngen olmalıyım.
Üşüdüğünüzden mi bahsediyordunuz? Ben başka yerlerdeyim oysa.
Suskunluğum sizi rahatsız ediyor ve bir şeyler bulup konuşmaya çalışıyordunuz. Bense kafamın içinde bir yığın konu ve bir o kadar problemi topluyor,
çıkarıyor ve kafama kafama çarpıyordum.
- Neydi yatağa uzanınca aklıma geliveren o iki mısra. Sabah mahmurluğu,
belki düşlerim arasında uçup gitmişti. Hep böyle olurdu zaten.
Kayan bir yıldızı ne kadar seyredebilir ki insan!
Doğruydu. Bu kış ağır geçecekti! Üşüyecektim bu kış.
Yaklaşsam, elimi uzatsam belki de yanacaktınız.
Benimse kaybedecek bir şeyim kalmamıştı.
Defalarca yanarak yanmamayı öğrenmiştim.
Ama siz başkaydınız, dokunsam yanardınız,
konuşsam üşürdünüz. Suskunluğumsa hiçbir fayda vermeyecekti.

Peki ama söyler misiniz, ya bu kışın ardı bahar değilse?

- Yoksa ben hayatın yılgınlığı karşısında,
baş edemeyip, pes edip, sana mı kaçıyordum?
Oysa sen çok uzaktın ya da gerçekten uzakta mıydın?
Her şeyden öte belki ben ortalığa sığdıramadığım kendimden kaçıyordum,
kendimi de taşıyarak. Dünyaya sığdıramadığım kendimi sana nasıl sığdırabilirim.
- Her şey kendime bir tanım bulamamamla başladı.
Adım bile geçmiyordu tutanaklarda.
O halde siz bir tanım bulun bana ya da kavramlaştırın beni.
Bir kardelen olamayacak kadar güçsüz ve ihtiyar hissediyorum kendimi.
- İsteyecek bir şeyimin olmadığı bu hayattan pür-heves sizi istemek isterdim.
Her şeye rağmen olmadık şeylerin ama
muhtemel olanın korkusuyla her bir yanınıza
tedbir takınarak gelecektiniz. Oysa öylece,
yalın gelmenizi ne çok isterdim.
- Eğer yağmur yağıyorsa delice ve saçlarım
hâlâ kuruysa sizin yüzünüzden olacak ve gelip dayanacağım kapınıza.​

Muhammed Varol Öztürk
 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Lili 2​


Hafif sonbahar esintisi gibi gelir ince ellerin.
Bir şair yüreği ne kadar yakınsa, sen o kadar uzaksın yangın sonrası coğrafyama.
Sen vitrinlerle boy ölçüşürken, biz toprağa yaslanan ayaklarımız
ve bazen çimen kokan ellerimizle ilk kez suda gördük yüzümüzü.
Sen aynalara boşaltırken kendi yalnızlığını,
bizler her insanı yüreğinden tanıma talimleri yaptık, masalsı çocukluğumuzun uzun kış gecelerinde.
Sen benim sevdiğim olamazsın Lili!
Sevgi bizim en az söze aldığımız ve fakat her dem yaşadığımızdır.
Bir kardelen açımı zemherinin ortasında, bir kekik sekişi, çiçeğe duruşu bir
erguvanın tepeden tırnağa ve baharda karların eriyişince ince bir ateştir sevgi, için için yanar.
Sevgi mahrem bir yazgı, ağır bir muskadır, pazarlıksızca yaşanandır.
Sen, taşralı yalnızlığımdan kalan renkli bir fotoğrafsın Lili!
Sen ışıklı bulvarlarla uyanılan tatlı bir düş sonrası dudaklarda öylece kalıveren küçük bir tebessüm.
Sen kentlerin aynalardan uzak yalnızlığınca yalan, azatlık günlerince ıraksın Lili!
Sen benim kadınım olamazsın Lili!
Bizce yaşamak, damardan durmamacasına akan kan kadar sıcak ve
gerçek ve yaşamak bir kurşun gibi sert, sevda uğruna dağ dağ gezinen yiğitlikçe tekinsizdir.
Sen bu aşka dayanamazsın Lili!

Muhammed Varol Öztürk
 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Gülümsemeye Devam Et Hayat Bizden Yana

Yaşamak korkutmasın seni
çünkü sen okumayı en iyi bilensin
ve bir o kadar katlanmayı.
Hangi sövgü küstürebilir güneşi yeryüzüne
hangi nefret aciz bırakır bir yıldızı
cesaret ve güç verir sahibine her umut
yorgun başını avucuna yaslamış her usta
yeni bir koşunun hayalindedir bunun için.
Düşün! Biraz da hüzündür besleyen sevinci
ve öfke nedir bilmeyen tadamaz aşkı.
Gülümse, kazanacak olan biziz
çünkü biz en iyi kaybedeniz
ölmeyi bilmeyen bilemez yaşamayı.
Bu yüzden gülümse bebeğim
çünkü bizden yana yeryüzü ve gökyüzü.​

Muhammed Varol Öztürk
 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Umudum Ol

Umudum ol, gel yaşat beni bu yok edici
döngüde.
Varsın yine kış olsun mevsimler, varsın şarkılar
cinnete çağırsın olmadık vakitlerinde gecenin.
İçinde taşıdığın o efsundan akıt yüreğime.
Göğermek için cesaret bulsun içimde kardelenler.
Ben bu hayatı sensiz aşamam.
Yol bilmem iz bilmem bu karanlıklar çağında.
Mücrimim üstelik aldanışlarla geçtim sevgili ülkesinden.
Bilemezsin ne büyük korkular taşıyorum ve ne kadar garip.
Havalar ısınmadı bir türlü. Ektiğim tohumlar yeşermeyip çürüyecek bu gidişle.
Üstelik bazı martıların Ereğli’den Ankara’ya balık taşıyan kamyonların
peşine takıldıkları ve Ankara’ya ulaştıklarında denizsiz kalıp
orada öldükleri söylendi bana. Üşüdüm, bir şeyler döküldü içimden.
Gel ateşim ol. Yak, ısıt beni, donduracak yoksa bu kaybedişler kanımı.
Nefesim ol, gel solut beni.
Son bulsun düzensiz eskiyişlerim. Sil yaşamak karşısında duyduğum tüm tedirginlikleri.
Umudum ol.
Gülüşlerin aydınlatsın yüzümü,
yüzüne döndür yüzümü ki, nice derin kuyuları aşıp geldiğim,
sırf sevdim diye seni, ne çok ben tükettiğim kendimden anlaşılsın.
Sebebim ol.
Adıma bakıp mücrim rivayetlerle anmasın kimse beni.
Aramızda söylenmemiş hiçbir sözün kalmadığı,
sonucunda hayat denilen bölüşümün sevinçlerin sana hüzünlerin bana kaldığı bilinsin.
Bilinsin, hiçbir kayıtta inat için olsun itiraz şerhime rastlanmadığı.
Gel, umudum ol, ya temize çek bütün sözlerimi ya da helakim ol,
al bende kalan son emanetini
.​



Muhammed Varol Öztürk


 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
İnadına Yaşayacağız ve Seveceğiz İnadına

Biz yaşayacağız ve siz çıldıracaksınız
bayım.
Her bahar yeniden uç vereceğiz, büyüyeceğiz yaprak yaprak.
Taze hayat kokacak ellerimiz, buram buram bahar kokacak.
Biz umuduz bayım!
Düştüğümüz yerden bir can olup kalkacağız.
Yürüyeceğiz, çıplak ayaklarımız titretecek kalplerinizi.
Beyninizde zonklayan bir türkü olacağız,
bizi söyleyecek esen rüzgâr, uçan kuşlar.
Karanlıklarınıza yıldız olup düşeceğiz,
akkor alevleri dost yüreklerin
eritecek demirden zemherileri.
Bileceksiniz bayım!
Vuslatlar unutturur ayrılıkları
en çocuksu aşklar beş çeker kininize.
Biz yaşayacağız
çünkü bizden sorulacak yeryüzü
ve siz bizden sorulacaksınız bayım!
Göreceksiniz,
Doğan her güneşle biraz daha büyüyecek sevdamız
güller bizi açacak, bülbüller bizi söyleyecek
sonunda bütün dillerde bizimle tanımlanacak sevda dediğin.
Kendi nefretiniz içinde kahrolacaksınız bayım!
Son satırına kadar yaşayacağız hayatı.
Yıkık bir gönül, kırık bir kalp kalmayacak bizden geriye.
Yırtılmış resimlere, yakılmış mektuplara
satılmış bütün aşklara inat
racon kesmeden, bıyık bükmeden seveceğiz bayım, hem de ölesiye.
Kendi yalnızlığı ile dans eden bir akrep olacaksınız
sizinle kapanacak perde
ve yıkılacaksınız kuyruğunuz üstüne.​


Muhammed Varol Öztürk

 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Kalbin Kadar Özgür Ol, Kalbim Kadar Tedirgin!

Dostum
sessiz adımlarla geç sokakları
hiçbir çocuk irkilmesin uykusunda
aşk ile yürüyenin vedası olmaz bilesin
bilesin terk ettikleri yoktur sevmeyi bilenin
içinde taşı sevdiğini, dostunu
yaşanmışlıklarını al, kaybettiğin savaşları
gözyaşlarını, kurutulmuş çiçekleri
kurduğun hayalleri al, gördüğün düşleri
kalırsa derin bir ürperti kalsın senden geriye
umut kalsın, vefa kalsın
bir de pembe gülüşler yüzlerinde çocukların
Dostum
bir ince iştir yaşamak dediğin
hayat seni mevsimlerle sınar önce
sevdiğin çiçeklerle
bir yılan gibi dolanır ayaklarına
bir diken gibi batar, kanatır
yaşanır yine de
yine de sana yürümek düşer
çünkü yol olur yeryüzü yürümeyi bilene
yeter ki vakur duruşun olsun
özlemli yürüyüşün
yürümek kavlin olsun, ahdin olsun
vefan olsun yürümek
vur kendini yollara ki imdada sesin olsun
dara uzansın elin, zora dayansın bileğin
olur da sürçerse ayağın
yüreğinde taşıdıklarına bak önce
sıyrıl bütün yüklerinden
kalbin kadar özgür ol
kalbim kadar tedirgin​

Muhammed Varol Öztürk
 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Sevdamız Büyür Vuruldukça Yüreğimiz

Küçük dalgalar boğamaz bizi, ateşler yakmaz.
Bizi vuran önce kendi vurulur kalbinin orta yerinden.
Çünkü biz okuyan bir yüz oluruz karşılarında,
kalplerini yansıtan bir ayna oluruz.
Kör karanlık bir gece olmadıkça söze mecalsiz kalır dilleri.
Medetleri bütün bir anlam toplamıyla zulümdür onların.
Öyle kutlu bir nefes taşırız dilimizde,
öyle kutlu bir hava dolar ki sohbetimize,
mücrim meclislere alışkın bedenleri ter kesilir, boğulurlar.
Bakarlar ama görmezler. Aslında gizlenmiş yüzleri, bastırılmış yürekleri, susulmuş sözleridir karşılarında duran. Yine de karanlıktır gözleri, perdelenmiştir.
Nefretleri yüceltmez onları, kahreder ancak.
Nefret bir ateştir çünkü zamanla kendi körükleyicisini de yakar.
Ve öyle bir sevgiyle dururuz, öyle bir aşka boyarız ki dünyayı yanarlar yandıklarına da.
Biz aşkla yaşarız.
Umutlar çoğaltırız durmadan.
Kaybederiz ama kaybolmayız hiçbir zaman.
Çünkü hüzne belenmiş yangın ellerimizde umutlar mayalayan biziz.
Biliriz, yeni yeni kavgalarda yepyeni zaferler bekler bizi.
Her kavga önce içimizde başlar ve önce içimizde biter.
Ancak kendini örseleyen ve bu yüzden örselenen ruhlar yücelemez.
Bizim tek yenilgimiz aşkadır. Sadece aşk sarsar ruhumuzu,
aşk teslim alır, aşk korkutur, aşk öldürür bizi.
Bu yüzden biliriz ki yitirmek unutmak değildir.
Çünkü her kaybediş bir hatırlamadır.
Ve merhametler çiçeklendirir her acı,
her zulüm direnci bileyen bir törpüdür.
Vurulduğumuz cepheler, terke zorlandığımız menziller yüreğimizi büyütür bizim.
Ve gün gelir, merhamet sarar bütün yaraları,
bükülmez sanılan bilekler aşka mağlup olur.
Çünkü umut gözlüm
aşk her şeye galiptir!​

Muhammed Varol Öztürk
 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Tek Kare Bir Fotoğraftır Hayatım

Hiçbir savaş yaşamadım ve karışmadım hiçbir kavgaya.
Yine de vurulan ben oldum sokak aralarında.
Vuruldum, dövüldüm, sövüldüm.
Dilim nakıs, ellerim aciz kaldı her seferinde
her seferinde yeni baştan lanetledim dünyayı.
Kahrettim ama kahrolmadı hiç kimse.
Yumruklarım sıkılı kaldı hayatın karşısında.
Uğruna ülser olduğum sevgiliye bile
seni seviyorum diyemedim.
Ne sevmek ne de savaşmak için cesaretim olmadı.
Ölümlere ulandı gençliğim.
Kendimden kaçtım. Yaşamaktan korktum.
Sığıntı aşklar yaşadım, ucuz kahramanlıklar…
En çok yağmurlar yakıştı saçlarıma

hep yüreğimden vuruldum.
Hayat
bütün baharlarımı ödünç aldı benden
ve eylülleri rehin bıraktı
Tanrım,
oysa ne çok severdim gonca gülleri ve kırmızısını karanfillerin.
Aşktan başka şansım kalmadı.
Ya çek çıkar beni bu dünyadan
ya bitsin yaşamak sancısı.
Tanrım,
bunca yıl ölümü istedim
hayatla sınadın beni
şimdi korkuyorum
hayat dilenmekten.
Bari bir dua ver bana
bir delil kıl
ya kör olsun aşkın gözü
ya da bu yüreği taşla doldur.​

Muhammed Varol Öztürk
 

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Yaşadı Sanılsın Hayat

İlk yıkılışım değil bu.
İlk ayrılık, ilk kaybediş değil.
Mavilim bir göğü olmadı hayallerimin.
Unuttuğum bir şey var: Gidişinin ayak sesleri,
kalbime sapladığın sancı gibi mesela.
Bırak bende kalsın göğsüme kazınan hayat denilen intihar.
Eylüller bana kalsın,
yangına verdiğin yazları al da git.
Ve evet “bütün sebeplerin gözü kör olsun.”
Ve evet, yaşadı denilmesin
alnının kırışığında hasretler damıtmayan adama.
Koca bir aşktan bir hayatı bulup çıkaramayan kadınlar
boşuna uğraşmasın suvarmaya örselenmiş yürekleri.
Bırak beni deniz olayım.
Yosun tutsun derinlerimde hatıralar.
Deniz olayım,
kendi ellerimle bilenmiş kayalıklara çarpayım alnımı.
Martılar öpsün boynumdan.
Zıpkınlar yiyeyim. Gafil avlanayım. Taşlanayım.
Bırak beni, kendi tuzunda kavrulan bir deniz olayım.
Sudaki bir iz gibi kaybolup gitti sanılsın her şey.
Mutluluklar yaşanmadı de.
Unutuşun zemherisinde soğut yüreğini.
Ben her izi, her yarayı ömür boyu, dalga dalga,
çığlık çığlığa yaşayan bir deniz olayım.
Çocuklar kağıt gemiler yüzdürsün avuçlarımda.
Nereden kopup gelmişse gelmiş bir gül düşsün koynuma
onu koparan ele, savuran rüzgara ömür boyu minnet duyayım.
Rengine boyayayım bütün bir gövdemi.
Kimse benden sormasın seni ve ben senden sorulmayayım.
Bırak ve git.
Ben gördüğün bir hâl olayım.​

Muhammed Varol Öztürk
 
Üst