Kuran-ı Kerim'den Bir harf çıkartılmakla İslamlık olmaz.Bu gün Hazreti İsa Aleyhiselam zamanındaki gibi tevhit sahibi birisi olsa dahi Muhammed Aleyhisselama tabi olmadıkca o kimse müslüman olmaz.Fakat tabiliği kabul ederse,yani kelimeyi şahadet getirse o zaman bunun adı sadece müslüman olur.Yani isevi müslüman isevi olmaz.
Güzel kardeşim, bugün ki âlimlerin problemi kavram kargaşasıdır. Bu yüzden ne dediklerini ve yaptıklarını kendileri de bilmiyorlar. Kafaları karışıyor, çelişkiye giriyorlar ve hadisleri inkar yolunu tercih ediyorlar.
Bu kavram kargaşasından bahsetmek istiyorum. Çünkü her şey bunun üzerinden yoldan çıkmış. Sahabe İslam denince ne anlıyordu, biz ne anlıyoruz? Bunu bir arkeolog edasıyla tarafsız olarak analiz etmek zorundayız. Bu analiz işi cesaret ister. Cesaret yoksa atadan kalma kavram kargaşaları aşılamaz. Bu böyledir..
Buhari ve Kütüb'ü Sitte'de Kur'an'ın cem edilmesiyle ilgili birçok hadis-i şerif vardır. Bu nakiller ilk dönemlerde hadis kitaplarına alınmışsa ve tepki görmemişse bunu ciddiye almak durumundayız. Şunu demek istiyorum: 1400 sene sonranın şeşbeş olmuş değer parametreleriyle ilk dönem hadisleri silemezsin!!! O ilk dönem hadislerine bakarak o dönemin DİN ALGISI'nı çözümlemeye çalışırsın. Bu ancak ve ancak bir sosyolog, bir psikoloj, bir filozof ufkuyla çözümlenip anlaşılabilir. Aksi taktirde memlenmiş âlimlerin bunu yapmasını bekleyemeyiz çünkü memlerden kurtulmak öyle her babayiğidin harcı değildir. Hadisleri inkar edenlerin ''memlerden kurtuluyoruz'' diye kendilerini doğru yolda sanmaları bile çok çok büyük bir yanılgıdır. Sabret, izah edeceğim inşallah..
Kur'an'ın cem edilmesi Hz. Ebubekir döneminde olmuştur. Hatta sahabe ''Resulullahın yapmadığı bir şeyi sen nasıl yaparsın'' diye itiraz etmişlerdir. Bu nokta çok ilginç değil midir? Bunu şimdilik aklında tut!!!
Kur'an cem edilirken birtakım ayetlerde ihtilaflar çıkar. Uzun şehadetler ve tartışmalardan sonra neticede Kur'an cem edilir. Buna rağmen bazı sahabeler bazı kısa surelerin Bakara Suresi gibi uzun olduğunu ama unutulduğunu rivayet etmişlerdir. İbn-i Mes'ut radiyallahüanh Felak ve Nas surelerinin Kur'an'a sonradan eklendiğini söylemiş, kendi mushafına bu iki sureyi katmamıştır. Bazı sahabeler rabbena atina dualarının aslında ayet olduğunu ama cem esnasında mushafa dahil edilmediğini rivayet etmişlerdir.. Buna benzer yüzlerce rivayet vardır ve bu rivayetler en sahih hadis kitaplarında geçer..
Buraya kadar ön yargısız olarak bunları kafanda canlandır. Korkma!!!
Bütün bu rivayetler bize şunu gösteriyor: Sahabenin İslam algısı tamamen tevhid idrakinde pekişmiş. Onlar mushafa tapmıyorlar, Allah'a tapıyorlar. Dolayısıyla İslam'ın aslîyyetinin tevhid olduğuna inanmışlar.. Onun için bazı surelerin unutulmasını, bu vardı şu yoktu diyenleri falan dışlamamışlar. Bu meseleyi büyütmeyişlerinden bu anlaşılıyor.. Sahabe DİN denince mushaf veya kelam değil, bilakis halis muhlis tevhid inancını anlıyordu. Onların davası tevhid davasıydı, mushaf davası değildi.. Biz bugün tevhidi geri plana attık ve davayı kelama indirdiğimiz için böyle fırkalara bölündük. BAK İYİ ANLA BURAYI, SOSYOLOJİK BİR KURAL SÖYLÜYORUM, ÇOK ÖNEMLİ BU NOKTAYI ANLAMAK: Siz davayı tevhidten ayırıp mushafa indirgerseniz herkes o mushaf üzerinden birbirini ötekileştirmeye başlıyacaktır. Birbirini tekfir etmeler kaçınılmaz olacaktır.. Bu açık seçik denklemi anlamamak için cidden kör olmak gerek.
Saygıdeğer kardeşim, işte bu yukarıda yazdığım vakiayı bugünün hocaları anlamakta zorlanıyorlar. Bu doğaldır çünkü çarpık bir değerler parametresine sahipler. O parametreyi kıramıyorlar. Dolayısıyla hadis inkarına gidiyorlar. Çünkü sebep-sonuç ilişkisi kurmaktan malesef acizler. Hadisleri inkar etmekle İslam'ın yaşadığı krizi çözebileceklerini sanıyorlar. Oysa problem fırkalara bölünmüş olmaktır. Peki, her fırka kendini ne üzerinden delillendiriliyor? Mushaf değil mi? Bu fırkaların her birisinin merkezinde mushaf yerine TEVHİD İDRAKİ olsa ve DİN kavramını TEVHİD olarak anlasalar (sahabe gibi) ne olur? Herkes birbirini tekfir etmekten vaz geçip kucaklaşma olur. Farklı yorumlar tekfir yapılmadan tartışmalarla halledilir ve çeşitlilik dahi berekete dönüşür. Allah'a ortak koşmadıktan sonra hiçbir sorun yok..
Bak İslamın aslının Kur'an değil Tevhid olduğuna bir inanmaya başla, vallahi billahi her okuduğun ayette ve hadiste bunun böyle olduğunu göreceksin. Bütün perdeler kalkacak, hakiki manalar yüzüne ışık gibi vuracaktır. Resmen kalbin ve beynin açılacaktır. Yer yer ''bunu nasıl anlamadım'' diye şaşıracaksın ve an gelecek ''bunu nasıl anlamıyorlar'' diye kendi kendini yiyeceksin..
Bu yazdıklarımın kıymetini bil. Bu yazılar bir nesil sonra ki kurtuluş neslinin keşfedeceği değerlerdir.. Tevhid idrakini ön plana çıkarmak ne Kur'an'ı ne de nübüvveti ucuzlatır. Tam tersine tevhidle birlikte durmaları gereken yerde dururlar..
Yazının sonunda küçük bir psikoanalitik tarih okuması daha yapayım. Hani Mushafı Şerifi havaya kaldırıp ''Allahuekber'' diye bağırıyoruz ya! Bunu ilk kim yaptı biliyor musun? Sıffin savaşında Muaviye savaşı kaybedeceği sırada bir kurnazlık yapıp Kur'an sayfalarını havaya kaldırtarak Hz. Ali'nin ordularının moralini bozdu. İlk din istismarı Kur'an'ı havaya kaldırmakla başlamıştır. İlk fırkalaşma da ''Kur'an hakem olsun'' sloganıyla!! Bu işin tadına varan Emeviler bu alanı boş bırakmayıp sonuna kadar kullandılar!
Bu psikoanalitik tarih okumalarını korkmadan yapın inşallah.. Hadisleri de öyle kafanıza göre inkar etmeyin. Kendi döneminde tepki almamışsa orada bir şeyler vardır.. O dönemlere gidip o anı önyargısız yaşayın. Ancak bu metodla gerçekleri yakalarsınız..