Mustafa Hatipler Şiirleri

sedefkar

Üye
Katılım
8 Mar 2007
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Tepeye yakın
BİR HATTATIN YAZILMAMIŞ GÜNLÜĞÜ

Bana adını yazmak düşmüş bu beyaz kağıtlara ey sevgili...
Adını yazmak;
Rezzak-ı alemin gönüllerin gergefine
ebem kuşağı renkleriyle nokta nokta, harf harf işlediği adını...
Adını yazmak ,
Adem'in müjdelediği,
Bahira'nın beklediği
“Veda Tepesi'nden doğan ay” gibi
“İsmuhû Ahmet” deryasının dalgalarının parlattığı adını...

Adını yazmak,
Gemisinde Nuh'un
Süleyman'ın rüzgarlarında
Cömertliğinde İbrahim'in
Teslimiyetiyle İsmail'in
Yunus'un balığıyla
Yakub'un Külbe-i Ahzân'ında
Yalnızlığının kuyusunda Yusuf'un...
Mizmarlarıyla Davut'un
Musa'nın “Yed-i Beyzâ”sıyla
Meryem'iyle İsa'nın...
Adını yazmak...

Adını yazacak olmamdandır titreyişlerim..
Yüreğimde,
Bu hep taze,
Bu hep buruk ürperiş ondan
Kalemimdeki, divitimdeki heyecan
Kağıdımdaki intizar,
Mürekkebimdeki
Sönmek bilmez yangını vuslat ateşinin hep bundan...

Bana adını yazmak düşmüş bu beyaz kağıtlara ey sevgili....
Yani ki seni yazmak...
Sevda tohumunun çatladığı,
Tutku filizinin boy attığı,
Sadakat meşalesinin yandığı
Evlerin en güzeli
Erkam'ın Evi'yle seni yazmak...
Seni yazmak...
“And içeriz..”
“Sevinçte ve tasada,”
“Sıkıntıda ve rahatlıkta”
“Seninle birlikte olacağımıza and içeriz...” diyen
Akabe erlerinin parmaklarıyla seni yazmak...
Sürekâ'nın geri dönen atının tutkusuyla seni yazmak...
“Sen güneşsin,”
“Sen aysın,”
“Sen nur üstüne nursun” diye ağlayan
Ensar'ın bekleyişleriyle seni yazmak

Seni yazmak...
Bedir kuyularında bıraktığın umut güneşiyle...
Seni yazmak...
Uhud günü sevdasıyla Hamza'nın,
Seni yazmak...
Hendekleriyle Selman'ın ,içine sabrı,
içine sevdasını doldurduğu hendekleriyle...
Huneyn'le seni yazmak,
Tebuk'le, Mute'yle seni yazmak...
Zeyd'in sadakati,
Cafer'in özlemi,
Abdullah'ın tereddüdüyle seni yazmak...
Ne zaman ismin için kağıda, kaleme sarılsam
Kuşlar gelir pencereme seslenirler;
“Yaz , yâ Habîballah...”
Güvercinler gelir Sevr'den kopa kopa,
senin hasretinle derler ;
“Yaz, ya Hâtemü'l-Enbiyâ...”
Örümcekler sökün eder odama,
çığlık çığlık, haykırırlar;
“Yaz, Ahmed-i Mahmud-u Muhammed Mustafa...”

Bana adını yazmak düşmüş bu beyaz kağıtlara ey sevgili...
Adını yazmak...
Sabır hamuruna umut diye kattığım adını,
Şefaat göğünde sığınıp sevgine kanat diye taktığım adını...
Ümmü Hani'nin evinden Sidre'ye kadar
“Ümmetim”,“Ümmetim” diye feryadınla tanıdığım adını...

Adını düşündüğüm her lahzada içimde,
Binlerce Bahira yürür uygun adım,
aydınlatmak için
Seher ufuklarının karanlığını senin aydınlığınla...
Binlerce Addas yürür gelir
Taif'den, tâ gönül evime
Hepsinin dudaklarında,
“Sen... sen öyleyse peygambersin...” mırıltısı...
Adını düşündüğüm her lahzada
Bir “Hayber'in Aslanı” düşer yadıma
Bir “Dostların En Sadık Olanı”
Bir “Timsali Adaletin”
Bir “İki Nur Sahibi” düşer yadıma...

Bana adını yazmak düşmüş bu beyaz kağıtlara ey sevgili...
Şu çizgi; Senin hicretini anlatmak içindir...
Şu nokta; Uhud'da yüreğinden bir parça Hamza'nın
Şu halka; Sevr'de yüzüne düşen iki damla gözyaşından hani o sıddık olanın can elması...
Şu yukarı çizgi; Öfkesi Ömer'in, şu iniş; “Sana inandım” diyen sükûneti...
Şu uzaklarda kalan çizgiler, noktalar;
Senin barış günü, “bize artık burada kalacak ev mi kalmıştır” derken yaşadığın mahzunluğun...
Şu gül senin adındır ya Rasulallah...
Şu ortaya çıkan yazı senin gülcemalin, alemlere rahmet olarak yaratılışının...
İşte nakşediyorum ,
İşte yazıyorum adını, titreyen paramparça bir yürekle...
İşte yazıyorum adını,mahcupluğuyla senden utanmanın...
İşte,
İşte yazıyorum adını, bu beyaz kağıtlara...
Herkes öyle sanıyor,
Herkes adını bu beyaz kağıtlara yazdım diye biliyor,
-Anam babam sana feda olsun ya Habiballah-
Ben aslında senin adını kağıtlara değil,
harf harf, lime lime,nokta nokta,
Kalbime... Kalbime yazıyorum....

MUSTAFA HATİPLER
 
Üst