Oray Eğin'den Gülen'e Açık Mektup

şifa_

Doçent
Katılım
14 Nis 2007
Mesajlar
551
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Akşam gazetesi yazarı Oray Eğin bugün Fethullah Gülen'e bir mektup yazdı. Cemaatin yazar kadrosundan olduğunu ileri sürdüğü Fehmi Koru ve Emre Aköz'e ağır suçlamalarda bulunan Eğin, Gülen'in söz konusu yazarların önünü açtığını iddia etti.

Oray Eğin'in bugünkü yazısı:

Benim uzaktan uzağa bildiğim, takip edebildiğim kadarıyla Fethullah Gülen uzlaşmacı, barışçı biri. Verdiği mesajlardan, televizyon programlarından, vaazlarından, sohbetlerinden ortamı germeyen bir insan portresi çiziyor. “Türban mı üniversite mi” ikilemi için gözünü kırpmadan “Eğitim” diyebiliyor mesela, gerektiğinde eğitim için başörtüsünün çıkartılabileceğini bile savunuyor. Zannedersem bu sakin ve germeyen yapısından dolayı siyasi liderlerden futbolculara çevresi geniş, çok seveni var. Nitekim, Hocaefendi’ye gerçekten inanmış olanlar da mesajlarının üzerinde durulmasını istiyor. Hakkında yaratılan şehir efsanelerinin ya da inanışlarının değil.

Ancak doğruya doğru, Fethullah Gülen ona inanmayan, yakınında olmayan insanlar açısından bir korku figürü, hatta mücadele edilmesi gereken bir put adeta. Bir gün Türkiye’ye tıpkı Fransa’dan Humeyni’nin İran’a döndüğü gibi dönüp yıllardır gizliden gizliye ele geçirdiği tabakaların da etkisiyle bütün gücü eline geçireceği hesaplanıyor. Sonunda ne istiyor, Türkiye’yi nasıl bir yere götürecek merak ediliyor. Herkes türbanlı olana, Hocaefendi Şeyh mertebesine erişene kadar mı sürecek bu hesaplaşma, doğrusu ürküntüyle bekleniyor.

Hocaefendi’nin bazı yakınları bütün bunların inanması zor komplo teorileri olduğunu söylüyor. Fethullah Gülen’in demokratik, herkesin birbirinin inançlarına ve özgürlüğüne saygılı bir Türkiye hayal ettiğini vurguluyorlar. Kendisi de bundan farklı mesajlar vermiyor zaten.

Ama yine de insanların kafasındaki soru işaretlerini yok edemiyorlar. Kuşkuları ortadan kaldıramıyorlar ve Fethullah Gülen’i ılımlı bir dini önder olarak kabul ettiremiyorlar Türkiye’nin tamamına.

Bunda Hocaefendi’nin değilse bile, Cemaat mensuplarının büyük hatasının olduğu kesin. Hocaefendi iyi de, onun çevresi için aynı şeyleri söylemek pek mümkün değil. Cemaat’in artık fark etmesi gerekiyor ki kendi yanlarına aldığı, bağırlarına bastığı isimler bu hareket için yanlış PR yapıyor, herkesin Cemaat’e karşı önyargılı olmasına, hatta nefret dolmasına sebep oluyor.

Mesela Fethullah Gülen barış mesajları veriyor diyelim, müritleri onun aksine öfke ve kin dolu. Yıllardan beri zincirleme mektuplarla saldırıyorlar kendilerinden olmayanlara; üstelik çoğu zaman da birbirinden kopyalanmış hakaret ve küfür cümleleriyle. Yeter ki biri Hocaefendi’yi eleştirsin, şakirdler ayaklanıyor ve hiç de Hocaefendi’ye yakışmayacak bir üslup kullanıyorlar.

EMRE AKÖZ OMURGASIZ

Ya bu Cemaat’in basındaki uzantısı? Fethullah Hocaefendi kendisini hakikaten Emre Aköz gibi bugüne kadar her yere yamanmaya çalışmış, hiçbir omurgası, duruşu olmayan, gerektiğinde pornocu gerektiğinde tarikatçı olabilen ve kalemini bedavaya yemeğe, otele satabilen birinin temsil etmesini mi istiyor?

FEHMİ KORU HEDEF GÖSTERİCİ

Hocaefendi insanları fişleyen, hedef gösteren, komplolar kuran, Nazi dönemindeki propaganda bakanlığına eşdeğer icraatlerde bulunan ve içi de dışı da, her türlü düşünce sistematiği kötülük üzerine kurulu Fehmi Koru’yu mu örnek gazeteci olarak sahipleniyor?

BUNLAR BİR BALTAYA SAP OLAMAYANLAR...

Basında zaten sevilmeyen, sicilleri herkes tarafından bilinen ve bu yüzden de hep belli bir mesafede tutulmuş kimi isimler son zamanlarda Fethullah Gülen’e dayanarak bir yerlere geliyorlar, kendilerine alan yaratıyorlar. Oysa Cemaat’in kanatlarından evvel bir baltaya sap olamamışlarsa bunun bir nedeni var. Ve maalesef Hocaefendi’nin yandaşları bunları nimetten sayıyor. Onlar ise bu gücü insanları karalamaya, toplumu germeye, herkese saldırıp kendileri gibi olmayanları darmaduman etmeye kullanıyorlar.

Maalesef, bu gibi adamlara prim verilmesi yüzünden millet Cemaat’ten nefret ediyor, soğuyor. Futbolda, iş dünyasında da böyle. Cemaat’e yakın futbolcular, başka futbolcuların hayatını karartıyor. Cemaat’in işadamları sadece kendi çevrelerinden insanlarla iş yapıyor, başkaları dışlanıyor. İnsanların ekmekleriyle oynuyor, kapalı bir çevreye kısıtlamaya çalışıyorlar ekonomik hayatı.

Hakikaten Hocaefendi bunları yapsınlar diye mi bu insanların önünü açıyor?

Hocafendi’nin istediği Türkiye bu mu? Geldiğimiz noktada sayıları hiç de az olmayan insanlar bu gibi yan unsurlar yüzünden asla ve asla Cemaat’le uzlaşmayacak, barışmayacak ve kabullenmeyecek gibi görünüyorlar.

Bir yandan Hocaefendi’nin yakınları Türkiye’nin İran ya da Nazi rejimi gibi olması için her şeyi yapıyor, ortada da bir tek Şeyh eksik gibi bir manzara sunuyorlar.

Öte yandan Hocaefendi’nin hiç mi hiç böyle bir niyetinin olmadığı da söyleniyor...

Hangi Fethullah Gülen?


 

şifa_

Doçent
Katılım
14 Nis 2007
Mesajlar
551
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Emre Aköz trt 1 de pazar günü gündüz bir proğram yapıyıor, seyretmenizi tavsiye ederim.

Oray eğin gibilere cevabını tokat gibi indiriyor.

Fehmi koru zaten kuvvetli bir kalem, öngörüleriyle herkesten bir adım önde.

Heleki muhafazakar kitle bunların proğramlarını destekliyor ve reytingini yükseltiyorsa, popstar jürilerinde hakaret işitip, işinden olan yamuk ağızlılar bunu çekemez.
 

Turkbeyi

Ordinaryus
Katılım
27 Eyl 2007
Mesajlar
2,960
Tepkime puanı
273
Puanları
83
Konum
Karaman
kendisi sap olabilecek kapasite bile degil kalas kalas yavv
 

seyyah_acem

YEŞİL TUAL
Katılım
25 Haz 2007
Mesajlar
766
Tepkime puanı
53
Puanları
0
şu herkesin bildiği oray eğin değil mi bu:):)
 

yosun

Asistan
Katılım
17 Ara 2006
Mesajlar
278
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Gülen hocada onu bir kaale almıştırki şimdi. :)
 
K

kalandar53

Guest
Nerede Atatürke Türklüğe ve Türk devletine ve de Türk ordusuna küfreden adam varsa cemaatçi çıkıyor.

Cahilin her sözü kin ve nefrettir.
 

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
''Postalperestler'' bizi Fethullahçı ilan etti

Hikâye 2004 sonbaharında başladı. Medya Grup Başkanımız Kenan Tekdağ bir gün Yayın Yönetmeni Ergun Babahan'a, söyle demiş: "Tarikatlar ve cemaatler hakkında yazı dizileri hazırlayalım. Bu gruplar neticede Türkiye gerçeğinin bir parçasıdır. O halde ne övelim, ne yerelim, mümkün olduğunca nesnel bir açıdan bakalım."

Peki kim yapacak? Babahan'ın aklına benim Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde okurken Prof. Şerif Mardin'in öğrencisi olduğum gelmiş.
Bildiğiniz gibi Şerif Hoca, Said Nursi üzerine kitap yazmış bir akademisyendir. (' Bediüzzaman Said Nursi Olayı: Modern Türkiye'de Din ve Toplumsal Değişim', İletişim Yay.)
"Ben tarikatlardan anlamam. Ama cemaatler üzerine bir dizi olabilir" dedim. Böylece kolları sıvadık.
Arkadaşımız Nevzat Atal, Nur cemaatinin çeşitli kollarıyla temas kurdu. Onların önde gelen simalarıyla söyleşiler yaptı.

Bense önce Şerif Mardin'in kitabını tekrar okudum. Ardından diğer kaynaklara uzandım.
12 Aralık 2004'te diziye başladık. O güne kadar merkezi medyada tarikat ve cemaatler hep ' irtica odağı', ' kötülük yuvası' olarak ele alındığı için, bizim ' ortadan giden' dizimiz her kesimde büyük şaşkınlık uyandırdı.
Tahmin ettiğimiz gibi postalperestler bizi ' Fethullahçı' ilan etti. İşin komiği, Gülen cemaati bizden uzak durmuş, mesela Nevzat Atal ile röportaj yapmaktan kaçınmıştı. 26 gün süren dizinin son günlerinde nihayet ne yaptığımızı anladılar ama bu kez de biz reddettik.
Dizi sayesinde çeşitli cemaatlerden insanlarla tanıştım. TV'de ve panellerde konuştum. Ne biliyorsam, ne düşünüyorsam söyledim.

Hiç sürpriz olmadı. Olaylar tam benim beklediğim gibi gelişti: Sağduyu sahipleri, " Ha, bu adam demokratmış " dedi. Laikçiler ise 'Fethullahçı' ilan etti.
Onlarınki öylesine takoz bir zihniyet ki Nurcu diyerek Prof. Mardin'i ' Türkiye Bilimler Akademisi'ne almıyorlar. Yani bilim adamını bilim yaptığı için cezalandırıyorlar. Acaba hangi kesim daha ' örümcek kafalı'?

Neyse... Bir süre sonra AKP'ye karşı " operasyon " başladı. Kimi, Danıştay'a saldırdı, Hrant Dink'i öldürdü, Rahip Santoro ve Malatya cinayetlerini işledi. Kimi cumhuriyet mitinglerini düzenledi. Şimdi de " AKP kapatılsın " diyorlar.
Bizde demokrasi ağır aksak işler; ona bir de siyaset dışından müdahale edilmesi benim açımdan kabul edilemez bir durumdu.

Bu şartlarda demokrasiyi savunmak, AKP ile ittifak anlamına geliyordu. Önemsemedim.
Her fırsatta, yazarak ya da konuşarak, fikrimi söyledim. Darbeciye darbeci, faşiste faşist dedim.
Delirdiler! Hakaretler yağdırdılar, karaladılar, ömrümde yapmadığım şeyleri yaptığımı iddia ederek çamur attılar.

Bekliyordum. Çünkü demokrat olmanın Türkiye'de cezasız bırakılmadığını siyasi tarih okumalarımdan biliyorum.
Ayrıca bunların yarısının p..t olduğunun da farkındayım ama alt yarıları mı, üst yarıları mı; işte onu çözemedim

SABAH
 
Üst