Peygamber helal – haram – şeriat koyabilir mi? AYETLİ CEVAP

DADAS

Yeni
Katılım
18 Kas 2006
Mesajlar
1,651
Tepkime puanı
76
Puanları
0
214.jpg


Hıristiyan misyonerlerin yapamadığı işi üstlenip İslam dinini tahrip davası güdenlerin temel prensibi haline gelen “hadis inkarında” aşırıya gidip işi Peygamberimize dayandıranlar artık “Peygamber şeriat koyamaz, Peygamber hüküm koyamaz, Peygamber helal haram koyamaz, Peygamber Kur’an-ı kerimi yorumlayamaz” demeye başladılar.


Onlara göre bunların hiçbirisini peygamber yapamaz ama kendileri pek ala yapabilir… Kuran’ı istedikleri gibi yorumlar, istedikleri manayı çıkarır, istedikleri ayeti görüp diğerini görmezden gelirler. Ayetleri istedikleri gibi yorumlarlar. Ayetlerin zahiri manasından fıkıh çıkarır fetva bile verirler…


Bu Müslüman görünümlü kâfirler elbette Peygamberimizin hadislerini inkar edip, O’nu dinde etkisiz kılmaya çalışırlar. Yoksa kendilerine böyle geniş bir alan bulabilirler mi? Hayır…


Şimdi bu konuda şuurlanmamız için Kur’an-ı Kerimden deliller ortaya koyacağız. Bu delilleri inci tanesi gibi dizeceğiz. “Hadis kabul etmem, sadece Kur’an” diyenlere “İşte al sana Kur’an” diyeceğiz…


PEYGAMBERİN ŞAH DAMARINI KESERİZ
Yukarıdaki iddiayı gündeme getirenler şu ayeti kerimeyi de kendilerine delil olarak alırlar:


HAKKASURESİ:
42. Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!
43. O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.
44,45. Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı mutlaka onu kudretimizle yakalardık.
46. Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.
47. Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.


Ayet-i kerimeye zahiri olarak bakan kişinin bile böyle bir mana çıkarması imkânsızdır. Ayette Peygamberimizin Allahu Teala’ya isnat ederek hiçbir şey söylemeyeceği, söyleyemeyeceği belirtiliyor. Yani bu ayet aslında Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)i bütünüyle tasdik ediyor ve O’nun İslam, din, şeriat adına sarfettiği her sözün Allah’u Teala’nın teminatı altında olduğunu beyan ediyor. Çünkü ayette geçen tehdit Peygamberimiz hakkında gerçekleşmemiştir.


Sahabeler ve ümmet, Kur’an-ı Kerimi Peygamber Efendimizin iki dudağı arasından almışlardır. Peygamberimiz bunları ayet olarak yazılmasını tayin ettiği vahiy kâtiplerine emretmiştir. Ve Peygamberimiz kendi sözlerinin bu ayetlere karışmaması için ilk önceleri hadislerin yazılmasını bile yasaklamış, daha sonra serbest bırakmıştır.


Bunun dışında Allahu Teala’nın kendisine bildirdiği ancak ayet olarak okunamayan şeyleri de “Rabbim bana bildirdi” “Allah (Celle Celaluhu) bana bildirdi” gibi ifadelerle aktarmıştır. Bunlara da hadis-i kudsi diyoruz. Bütün bunlar Peygamberimizin mubarek ağzından çıktığı halde hiçbiri birbirine karışmamış ve kategorize edilmiştir. Dolayısıyla bu iddianın içi boştur. İnkarcıların iddiasının tersine ayetler Peygamberimizi tasdik etmektedir.


Alttaki delillerden de anlayacağınız üzere Peygamber Efendimiz helal haram koyma yetkisine sahiptir. Eğer bir kişi “Allah adına helal haram koyamaz” derse yukarıdaki ayetleri delil olarak gösterebiliriz. Allahu Teala, Peygamberinin bile kendi adına bir şey uydurması halinde şah damarını keseceğini beyan ediyor. Böyle bir şey vukua gelmediğinden dolayı Peygamberimizin koyduğu hükümlerin de aslında Allahu Teala tarafından koyulduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bir ayeti kerimede:
“O nefsani bir arzudan dolayı konuşmaz, O ancak vahyedilmekte olan bir vahiydir.” (Necm 3,4)


Peygamberimizin günlük olağan hayatın dışında olan ve Dini yaşamı ilgilendiren her konuşması Allahu Teala’nın O’na bir vahyidir ve ondan hüküm çıkartılır. Mesela altını erkeklere haram kılması gibi. Bunun lafzı Peygamberimizdendir ancak aslında O kendisine vahyolunan hükmü koymakta, (haşa) nefsani hareket etmemektedir.


Bu hususu açıklığa kavuşturduktan sonra şimdi delillere geçelim:


O Kur’an-ı kerimi tebliğ, tebyin ve tefsir etme, Allah’ın izniyle helal ve haram koyma yetkilerine sahiptir. Bu konuyu ayetler ile ele alalım.


TEBYİN VE TEFSİR (AÇIKLAMA) YETKİSİ
1- “(Onları) Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri (Kur’an’ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye.” (16/44)


Ayeti kerimede bildirildiği üzere Hazreti Peygamber, Allahu Teala’nın bildirdiği ayetleri açıklamakla görevlidir. Bu konuyu destekleyen bir başka ayet ise şöyledir:


“Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada “Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı” demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. (Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Maide 19.)


HÜKÜM VERME YETKİSİ
2- “Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Resulüne davet edildiklerinde, mü’minlerin sözü ancak ‘işittik ve itaat ettik’ demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” (Nur 51)


Ayeti Kerimenin iniş sebebi çok manidardır. Münafık Bişr ile bir yahudi hakkında nazil olmuştur. İkisi arasında bir arazi üzerinde ihtilâf çıkmıştı. Yahudi, Bişr’i, aralarında hüküm vermesi için Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’a çekerken münafık, Yahudiyi Ka’b ibnu’l-Eşref e gitmeleri için çekiyor, bir yandan da: “Muhammed bize haksızlık eder, zulmeder.” diyordu. Sonunda Yahudinin ısrarı ile Peygamberimiz’e gelip davalarını anlattılar; Allah’ın Rasûlü de Yahudi lehine hükmetti.


Ancak münafık, Hazreti Peygamber (Aleyhisselam)’ın hükmüne razı olmayıp: “Gel bir de Ömer’e davamızı anlatalım, ondan hüküm vermesini isteyelim.” dedi. Yahudi buna da razı oldu ve gidip davalarını Hazreti Ömer (Radıyallahu anh)’a anlattılar. Yahudi bu arada Hz. Ömer’e: “Hazreti Peygamber, benim lehime hükmetti de bu adam O’nun hükmüne razı olmadı.” dedi. Hazreti Ömer, o münafığa: “Öyle mi oldu?” diye sordu, onun: “Evet.” cevabı üzerine: “Beni burada biraz bekleyin, hemen geliyorum.” deyip evine girdi, kılıcını kuşanmış olarak çıktı ve münafığın oracıkta boynunu vurup öldürdü ve: “Rasûlullah’ın hükmüne razı olmayan hakkında benim hükmüm budur.” dedi de bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeleri indirdi.


Hazreti Ömer’in bu davranışı üzerine Cibril: “Ömer, Hak ile bâtılın arasını ayırdı.” demiş, bunun üzerine Hazreti Ömer’e: “el-Fârûk” lâkabı verilmiştir.


Ayeti Kerimenin ifadesi ile de anlaşılıyor ki Peygamberimiz hazreti Muhammed Mustafa (Sallallah Aleyhi ve Sellem) kesin bir hüküm verme yetkisine sahiptir. Mü’minlere düşen ise bu hükme razı olmaları ve gönülden kabul etmeleridir.


ALLAH VE RESULÜ HÜKMEDİNCE SEÇME HAKKIN YOKTUR!
3- “Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab 36)


Bir önceki ayeti teyit eden bu ayet de Resulüllah’ın bir konu hakkında verdiği hükmü Allah’ın (Celle Celaluhu) hükmü ile eşit saymış, bir fark olmadığını vurgulamış, bu hüküm karşısında seçme veya çıkar bir yol aramanın batıl olduğunun altı çizilmiş ve bu hükmü kabul etmeyenlerin (Resulüllah hüküm koyamaz diyenler de dahil) aşikar bir şekilde sapıtacağını beyan etmiştir.


HARAM KOYMA YETKİSİ
4- “Resul size neyi verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının, Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr 7)


Ayeti kerime çok sarih bir ifadeyle Resulüllah Efendimizin haram koyma, sakındırma, nehyetme yetkisini ifade etmektedir. Ayet-i kerimede dikkati çeken husus Resulüllah’ın nehyettiği şeyden sakınılması ve bu emre itaat hususnda Allah’tan korkulması gerektiğidir. Allahu Teala, Peygamberinin emirlerini kendi ilahi garantisi altına almış ve mü’minlerin kesin itaatini emretmiştir. Peygamber’in hükmünden yüz çevirenler ise ayeti kerimeye göre ancak Allah’u Teala’dan korkmayanlardır.


RESULE İTAAT ALLAH’A İTAATTİR!
5- “Kim Resul’e itaat ederse gerçekte Allah’a itaat etmiş olur…” (Nisa 80)


Yukarıda geçen ayet-i kerimelerde hüküm verme, helal ve haram koyma yetkisi beyan edilen Resulüllah Efendimizi, Allahu Teala bu ayeti kerime ile itaat makamında kendisi lie eş değer tutulmakta, Resulüne itaatin aslında Allah’a itaat olduğu dolayısıyla Resulüne ve verdiği hükme karşı gelmenin Allah’a karşı gelmek olduğu ifade ediliyor.

ALLAH’A VE RESULÜNE İTAAT EDİN
Aşağıda sıralayacağımız ayetler de Allah ve Resulüne itaati hiç ayırmamıştır…
6- “Allah’a ve Resulüne itaat edin ki merhamet olunasınız” (Al-i İmran 132)


7- “İşte bu (hükümler) Allah’ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır. Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve onun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedi kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (nisa 13-14)


8- “Öyleyse Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah’a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir.” (Maide 92)


9- “Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal 46)


10- “Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve işitir olduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin.” (Enfal 20)


SONUÇ
Dikkat ettiyseniz konunun tamamını ayeti kerimelerden deliller ışında izah ettik. Zındıklar eğer diyorlarsa ki: “Kur’andan başkasını kabul etmeyiz” biz de diyoruz ki “Alın size Kur’an ve alın size ayetler” eğer bunları da kabul etmiyorsanız tabi ki diyecek bir sözümüz yok. Sorgusuz sualsiz bir ahiret sizi bekliyor demektir… Ama sonu cehennem olan bir ahiret… Çünkü bir ayeti bile kabul etmeyen kişi Müslüman olamaz, Müslüman olmayanın yurdu ise cehennemdir.


Görüldüğü üzere Allahu Teala, Resulüne hüküm verme, helal ve haram koyma yetkisi vermiş, Resulüne itaati kendine itaat ile bir tutmuş, Resulüne isyan ile kendine isyanı ayırmamış ve birlikte zikretmiştir. Bu ayetlerden Resulüllah’ın hüküm, emir ve yasaklarına itaatin ne kadar mühim bir mesele olduğu anlaşılmaktadır.


Bütün bu ayetlerden anlaşılacağı üzere Resulüllah Efendimiz Kur’an-ı sadece tebliğ etmekle değil açıklamakla, beyan etmekle de vazifelidir. Şeriat koymaya, helal ve haram belirlemeye yetkisi vardır. Mü’minlerin bu hükümlere itaatten başka seçecekleri yol yoktur.


Müslüman görünümlü, prof, doç etiketli veya hoca kılıklı herifler maalesef (haşa) “peygamber şeriat koyamaz, hadisler geçersizdir, hepsini çöpe atın” gibi küfür dolu sözler sarfedebiliyorlar. Gerçeği arayan ancak bilgisi olmayan insanları da kandırabiliyorlar. Amaçları Resulüllah’ı dinde etkisiz kılarak kendileri için oluşturdukları geniş alanda İSTEDİKLERİ İSLAMI insanlara dayatmak…


Bir de bunca delile rağmen inadi bir inkar sergileyip cehaletinde ısrar edenler var… Onlara da yapılabilecek pek fazla bir şey yok…


Allahu Teala cümlemizi ehli sünnetin pak ve temiz yolundan ayırmasın, sapmaktan sapıtmaktan muhafaza eylesin…


www.ihvanlar.net
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
Eğer Peygamberimiz bizler gibi Allah'ın yarattığı bir kul, ölümlü bir insan ise..Helal -Haram ve şeriat koyamaz....................... Eğer peygamberimiz bizler gibi bir insan ve Yüce Allah'ın elçisi ise, görevi sadece Yüce Allah'ın MESAJINI ( KUR'ANI) insanlığa tebliğ etmek ve etrafında yaşayan insanları Müslüman olmağa davet ve iknna etmektir........ ....................... Eğer Peygamberimiz Allahın oğlu veya kardeşi veya ortağı ise...Peygamberimiz de Yüce Allahımız gibi haram ve helaller ve şeriat koyabilir...
 

DADAS

Yeni
Katılım
18 Kas 2006
Mesajlar
1,651
Tepkime puanı
76
Puanları
0
La bide yazıyı okuyarak yorum yapın, hep aynı teraneleri söylemekten bıkıp usanmadınız mı...
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Eğer Peygamberimiz bizler gibi Allah'ın yarattığı bir kul, ölümlü bir insan ise..Helal -Haram ve şeriat koyamaz....................... Eğer peygamberimiz bizler gibi bir insan ve Yüce Allah'ın elçisi ise, görevi sadece Yüce Allah'ın MESAJINI ( KUR'ANI) insanlığa tebliğ etmek ve etrafında yaşayan insanları Müslüman olmağa davet ve ikna etmektir........ ....................... Eğer Peygamberimiz Allahın oğlu veya kardeşi veya ortağı ise...Peygamberimiz de Yüce Allahımız gibi haram ve helaller ve şeriat koyabilir...

İkna etmek için sarfedilen sözlerde serbest midir? Yoksa ikna etmek için sadece papağan gibi ayet mi okunmalıdır?
 

CENGİZHAN

Yasaklı
Katılım
15 Ara 2011
Mesajlar
4,261
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Konum
Ankara
İkna etmek için sarfedilen sözlerde serbest midir? Yoksa ikna etmek için sadece papağan gibi ayet mi okunmalıdır?

Peygamberimizin etrafındaki insanlara Kur'anı tebliğ ettiğini biliyoruz.....Ancak etrafındaki insanları ikna etmek için neler söylediğini bilmiyoruz. Bu konuda söylenebilecek her şey tahmin olur daha ileri gidemez.....
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir


Peygamberimizin etrafındaki insanlara Kur'anı tebliğ ettiğini biliyoruz.....
Ancak etrafındaki insanları ikna etmek için neler söylediğini bilmiyoruz. Bu konuda söylenebilecek her şey tahmin olur daha ileri gidemez.....

Peygamberin Kuran dışında birşeyler söylediğini kabul etmek de bir adımdır. Teşekkürler.
 

DADAS

Yeni
Katılım
18 Kas 2006
Mesajlar
1,651
Tepkime puanı
76
Puanları
0
"PEYGAMBERİN HÜKÜM VERME YETKİSİ YOKTUR" GÖRÜŞÜ

Cevap:

Bismillahirrahmanirrahim

Bu görüşler kesinlikle doğru değildir. Bu, Peygamber (S.A.V.) Efendimizi bir postacı seviyesine indirme çalışmasıdır. Burada asıl amaç, dini bozmak, insanların inançlarını bulandırmaktır. Çünkü Kuran-ı Kerim’i kendi isteği üzerinde yorumlayıp tahrif etmenin önündeki en büyük engel, hadisler ve Peygamber (S.A.V.)in uygulaması sünnetlerdir. İslam düşmanları da hadisler ve sünnetler üzerinde şüphe uyandırıp bu kapıyı açmak ve herkesin kendi kafasına göre keyfi yorum yaparak İslamı kendi dinlerine benzetmeyi amaçlamaktadırlar. Bu çalışmanın adı “Kuran bize yeter”dir.

Oysa hadis-i şerifler, Kur’ân-ı Kerim'in ilk ve orijinal tefsiridir, yorumudur. Sünnet-i Seniyye ise, Kur’ân-ı Kerim ahlâkının Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz tarafından pratik hayata dökülmesidir. Dolayısıyla, eğer Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizi aradan çıkarırsanız, İslâmiyet, ibadet, hayat ve dinin ta kendisi olan şeriat diye bir şey kalmaz. Çünkü, Kur’ân-ı Kerim, İslâm şartlarını ana madde olarak ortaya koyar. Tabiri caiz ise, Kur’ân-ı Kerim anayasa gibi temel maddeleri sıralar. Sünnet-i Seniyye ise, onları kanun, tüzük, yönetmelik gibi açıklar, şerh eder, izah eder. Eğer Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz ve Sünnet-i Seniyye olmazsa, nasıl namaz kılacak, orucu nasıl tutacaksınız? Hangi maldan ne kadar zekât vereceksiniz; hacca nasıl gideceksiniz; hayatınızı nasıl tanzim edeceksiniz? Kur’ân-ı Kerim'in müteşabihatını nasıl anlayacaksınız? Aile hayatı, çocuk eğitimi ve terbiyesi hangi prensipler içinde yürütülecektir?

Şu komediye bakın ya! Hem namazın nasıl kılınacağını sünnetten (hadislerden) öğreneceksin hem de Efendimiz (S.A.V.)in hüküm koyabileceğine dair hadisleri kabul etmeyeceksin.

Allah Teala Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimize izâha muhtaç Kuran âyetlerini açıklama yetkisini verdiği gibi, aynı şekilde O'na Kuran'da olmayan hususlarda hüküm koyma yetkisini de vermiştir. Elbette asıl Şâri' yani kanun koyucu Allah'tır, Resûlü'ne de O'ndan aldığı bu yetkiye dayanarak mecâzen "Şâri" sıfatı verilmiştir.

“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”1

Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, sadece Kuran'da mevcut hükümlerle kayıtlı olmaksızın, genel olarak hüküm koyabilme yetkisine sahiptir. Buna beş vakit namazın zamanı, rekatları, nasıl kılınacağı, vitir namazının vacip oluşu, namazlarda Kabe'den önce Beyt-i Makdis'e yönelme, orucu bozan ve bozmayan şeyler, kimlere zekâtın farz olduğu, şer'î boşanmanın şekli, diyetlerle ilgili birçok hükümler, içki içmenin cezası, hırsızın hangi miktarda hırsızlık yaparsa cezâlandırabileceği, hayızlı kadının namaz kılamaması, oruç tutamaması, büyükannenin mirâsı gibi hükümler örnek olarak verilebilir.

Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, bazı konularda önce vahiy beklemiş, gelmeyince kendi içtihadına göre veya Kuran dışında aldığı bir vahiy ile hüküm vermiştir. O'nun bu hükümleri hiç şüphesiz vahyin kontrolü altında idi. Bu sebeble zaten büyük hatalar yapması düşünülmeyecek olan Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin küçük bazı hataları bile vahiy tarafından düzeltiliyordu. Mesela Tebuk savaşına katılmak istemeyenlere izin vermesinin isabetli olmadığı ayet-i kerime ile bildirilmiştir.2 Yine aynı şekilde Bedir’de esir alınanların fidye karşılığı serbest bırakılmasının doğru olmadığı da ifade edilmiştir.3

Ayrıca Allah Teala tarafından Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimize helal-haram kılma yetkisi de verilmiştir.

“Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.”4


“Kendilerine Kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.”5

Buna, Hz.Peygamber (S.A.V.)in ayette6 nikâhı haram kılınanlar arasında sayılmamasına rağmen bunlara bir kadının halası, teyzesi, kızkardeşi, kızı ve erkek kardeşinin kızı üzerine de nikâhlanamayacağını ilâve etmesini7, Kur'ân'da geçmeyen, katır, merkep, aslan, kaplan, fil, kurt, kirpi, maymun ve köpek gibi hayvanlarla, kartal, atmaca, şâhin ve doğan gibi yırtıcı kuşların etlerinin haram kılmasını8, erkeklere altın takmayı ve ipek giymeyi haram kılmasını örnek olarak verebiliriz.

Ayrıca Hz.Peygamber (S.A.V.)in hüküm koyabileceğine dair sahih hadis-i şerifler de bulunmaktadır.

Kısacası, Hz.Peygamber (S.A.V.)in tebliğ ve Kuran’ı açıklama görevi yanı sıra hüküm koyma, bir şeyi helal veya haram kılma yetkisi de bulunmaktadır.

dipnot


(1) Ahzab suresi: 36
(2) Tevbe suresi: 43
(3) Enfal suresi: 67-68
(4) A’raf suresi: 157
(5) Tevbe suresi: 29
(6) Nisa suresi: 23
(7) Buharî, Nikah 27; Nesaî, Nikah 48, (6, 98)
(8) Buhârî, Zebâih, 29; Müslim, Sayd 12-16 (1932, 1933); Tirmizî, Et\'ime 1, (1477, 1478, 1479); Ebû Dâvud, Et\'ime 33, (3802, 3803, 3805); İbnu Mâce, Sayd 13, (3232, 3234); Nesâî, Sayd 30, 31, (7, 202, 204)


http://www.dinimeseleler.com/soruCevapDetay.aspx?ur_id=2607
 
Üst