- Katılım
- 30 Eyl 2013
- Mesajlar
- 6,183
- Tepkime puanı
- 473
- Puanları
- 83
Bu gece önümde bir pencere açıldı. Bu pencerede bir takım insanların bir araya gelerek fitne ürettiklerini gördüm. Olay İngiltere'de gelişiyor. Aralarında geçen diyalog aynen şöyle;
- Sevi projesi hazır mı?
- Hazır efendim.
- O halde başlayın!
İlahi Rahman'ın Settar sıfatına murakabe ederek Sevi 'Projesi nedir' diye kalbimi yönelttim. Bu bir sırdı. Bu sırrın üstünü bana açması için ebey bir ter döktüm. Sonunda ikinci bir pencere açarak Sevi Projesi'ni oradan gösterdi.
Aynı gurup yıllar öncesinden bu işi başlatmış olsa gerek. Aralarında geçen diyalog;
- Muherem üstadlar. Malumunuz olduğu gibi Sabetay Sevi, Osmanlı topraklarında mehtiyyet iddiasıyla ortaya çıkmış bir soydaşımızdır. Bu soydaşımız bir çok soydaşımızı peşine takmıştır. Bilhassa Avrupa'da çile çeken soydaşlarımız bu adama inanmışlardır. Soydaşımız Sevi, Osmanlı padişahının zorlaması sonucu dinini değiştirmiştir. Sabetay Sevi bir umut ışığıydı. Bu umut ışığını türkler söndürmüştür. Bu ışık sönünce binlerce soydaşımızın psikolojisi bozulmuş ve intihar etmişlerdir. Diğer soydaşlarımızın ise itikadı bozulmuştur. Ta o gün, burada bulunan bizlerin ataları bir yemin içtiler. Göze göz, dişe diş. O günden beri müsait ortam oluşmasını gözlemek görevi babadan oğula nakledilerek bize kutsal vazife olarak devredilmiştir. Bu vazifeyi şimdiye kadar sır olarak tutanları saygıyla selamlıyorum. Muhterem üstadlar; işte o gün gelmiştir. Şimdi arkadaşım size geliştirdiğimiz projenin sunumunu yapacak. Dikkatle dinlemenizi istiyorum.
- Muhterem üstadlar. Bildiğiniz gibi müslümanların hadis kitaplarında yüzlerce mehti hadisi vardır. Bu hadislerin hepisini derleyip topladık ve analiz ettik.
Dinleyicilerden birisi ayağa kalkarak sunumu yapana soru soruyor;
- Bunu niçin yaptınız ki?
- Muherem sırdaşım. Anlatayım; Bu hadisler, müslümanların beklediği mehdi hakkında bütün malumatı vermektedir. Alametlerinden tutun çıkacağı yere ve hatta sancakların rengine kadar her şeyi nakletmişler. Bu nakiller bize adeta hazır çizilmiş bir yol haritasını altın tepside önümüze koyuyor. İşimizi kolaylaştırıyor. Unutulmamalıdır ki bu nakiller kitaplarda yazdığı gibi birçok müslümanın beyninde şuur altına işlemiştir.
Bir başka kişi soruyor;
- Tamam da bu kitaplarda yazan nakillerin bütün müslümanların şuur altına işlediğinden emin misiniz?
- Bu soruyu sormakta haklısınız. Bunu da düşündük. Evet, bu nakillerin kitaplarda yazması ancak kaynak mahiyetindedir. Önemli olan bu nakillerin şuur altına işlenmesi. Son 100 yıldır bu nakiller fazla okunmuyor. Modern çağa girildiğinden beri bu nakillere rağbet azalmıştır.
- Peki bunu nasıl yapmayı düşünüyorsunuz?
- Anlatayım; Türkler arasında sempatik bir kişilik bulmamız gerekiyor. Bu kişinin kendisi bu projeden habersiz olacak. Yani yönlendireceğiz onu. Yani kendisine mehti olduğunu inandıracağız. Dolaylı yollardan finanse ederek bu kişiye bir TV kanalı kuracağız. Ne kadar mehti nakli varsa hepisini bu TV kanalından gece gündüz yayınlayarak şuur altına yerleştirecek.
- Beyefendi tamam güzel diyorsunuz ama bu tv kanalı dini bir kanal olursa bunu kim izler ki?
- Onu da düşündük. Sanılanın dışında bir kanal olacak bu. Kadınların cazibesini kullanacağız. Zira hedefimizde kadın düşkünü gençler vardır. Onlar gözünü budaktan esirgemezler. Psikolojide de bu böyledir. Kadınsız gençlere kadınlar aracılığıyla her işi yaptırırsınız. Hasan Sabbah'ın haşhaşi örgütünü işletirken kullandığı motorun aynısını kullanacağız. Göreceksiniz çok kişi bu kanalı izleyecektir. Gizliden gizliden izleyecekler. İzlerken şuur altına bu mehti nakillerini yerleştireceğiz.
- Anladım efendim.
- Evet, başka soru yoksa sunuma devam ediyorum. Biz bu kişiyi yıllar öncesinden tespit ettik. Bu kişiye bir yayın evi kurma yolunu açtık. Kendisi şu an islama hizmet ettiğini sanıyor. Yanında adamlarımız var. Onların telkinleri ile yönetiyoruz bu adamı. Şimdi beni dikkatlice dinleyin. Bu adamı kendisinin mehti olduğuna inandırdık. İşimizi çok temiz yaptık. Yandaşları da bu adamın mehti olduğuna inanıyor. Ortamı hazırladık ve Suriye'nin karışmasını bekledik.
- Beyefendi bir sorum olacak.
- Buydun.
- Bahsettiğiniz kişiyi hepimiz tanıyoruz. Bu adamın şiddetle ne alakası olabilir ki?
- Güzel, çok doğru. Bu adam şu an ikinci bir aşamaya, yani şiddete bulaşma aşamasına taşıyacağız. Yıllarca şiddetin yanlış olduğuna inanan bir kişi şiddete nasıl bulaşır? Dünyanın en uzman psikologları bu işe kafa yordu. İçlerinden birisinin planı aklımıza yattı. Bunu başarabilmenin tek bir yolu var. Yıllar öncesinde şuur altına bir sembol yerleştirmek. Evet. Bu kişinin yayınevini kurma yolunu açtık demiştik değil mi? İşte o dönemde bu yayınevinin amblemi üzerinden şuur altı çalışması yaptık.
- Nasıl yani?
- Gayet basit. Yanına yerleştirdiğimiz adamlar bu hizmetin bir amblemi olması gerektiğine inandırdılar bu şahsı. Sempatik ve kadim bir amblem tasarladık. Bu amblem, Muhammed'in mektuparı mühürlerken kullandığı mühürdür. Gülmeyin beyler. Bu mührün müslümanlar üzerinde etkisi olacaktır. Zira bir hadiste 'Mehti benim mührümle gelecek' diyor. Başta ne demiştik? Yüzlerce mehti hadisi bize hazır bir yol haritası vermiş, dedik. İşte buyrun. Biz sadece hazır senaryonun filmini oynatacağız.
- Peki bunun şiddete bulaşmayla ne alakası var.
- Şöyle alakası var. Beyler bu projenin iki kanadı vardır. Birincisini size anlattım. Şuur altı çalışması tamam. Projenin ikinci kanadı için toplanmış vaziyetteyiz. Elimizde ki yol haritası gereği Suriye'nin karışması gerek demiştik. Şu an karışıktır. Bu coğrafyada yeni bir örgüt kuracağız. Bu örgüt sünni bir örgüt olacak. Şuur altına yerleştirdiğimiz sembolleri kullanacak. Bizim yıllarca hazırladığımız sahte Mehti var ya? İşte onun şuur altına yerleştirdiğimiz amblemin aynısını bu örgüt kendisine bayrak yapacak. Fakat birbirlerinden haberleri olmayacak bunların. Zira şok etkisinden faydalanmak istiyoruz. Önceden hazırlanan sahte Mehti, bu bayraklarda kullanılan amblemi görünce şaşıracak ve kendi mehtiyetinin vaktinin geldiğine iyice inanacaktır. Bu harekete ister istemez bu amblem üzerinden sempati duyacaktır. Hatta kendi yandaşlarına bunun ilahi bir işaret olduğunu anlatacak. Yandaşları da bu ilahi işaretten aldıkları güç ile şiddete bulaşmaya hazır olacaklardır. Beyler, şu anda bu örgüt hazır bekliyor. Yarından tezi yok düğmeye basılacaktır. Medya aracılığıyla bu mühürlü siyah bayrakları her yerde göstereceğiz. Avrupa'nın her yerinden gençler bu örgüte katılacaklar.
- Güzel söylüyorsunuz. Lakin Amerika, Türkiye ve İsrail bu işe ne diyecekler? Örgütün büyümesi mümkün müdür?
- Amerika'da ki senatörler aracılığıyla başkanı ikna ettik. Başkan Ortadoğu'ya yapılacak müdaheleye giremez. Senatörler böyle bir müdaheleden Amerika'nın zararla çıkacağına ABD Başkanı'nı inandırdılar. Amerikan kamuoyu bile buna ikna olmuştur. İsrail zaten o coğrafyanın boşalmasından her halükarda memnun kalıyor. Gelelim Türkiye'ye. Türkiye başbakanı sünni bir müslümandır. Tutucu yönleri vardır. Yani akılcı değildir. Onu manipule etmek ancak bu tutucu yanlarından mümkün oldu. Zulme karşı ne olursa olsun dik duracağına inanan bir adamı istediğiniz coğrafyaya çekersiniz. Zira ana ilkesi strateji ve akıl değil inançtır. Beyler, bir davaya inanan adam kadar güzel bir şey yoktur. Çok seviyorum bunları. Kuracağınız her tuzağa doğru kendiliğinden yürür böyle insanlar. Zira inançları at gözlüğü olmuştur. Doğru yaptıklarına hiç akıl yürütmeden inanırlar. İmkan ve olanaklarını hesap etmezler. Hele ki sonuçları hiç hesab etmezler. Bunu hesap edenlere de verecekleri tek bir cevap vardır o da; Allah yar ve yardımcımız olacaktır, derler. Oysa burada Allah'ın kime yardım edip etmeyeceğine gene kendileri karar verdiklerini görmezler. At gözlüğü derken bunu kastettim. Bu insanları çok seviyorum derken de bu tavrı kastettim. İkna çalışmalarımızda Türkiye'yi ikna etmek İsrail'i ikna etmekten daha kolay oldu desem inanır mısınız? Niçin gülüyorsunuz?
_____________________________________________
Not: İhvanforum'un bu karanlık ve puslu sitesinde yaşananları anlattığım bu diyalogda ki kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.
- Sevi projesi hazır mı?
- Hazır efendim.
- O halde başlayın!
İlahi Rahman'ın Settar sıfatına murakabe ederek Sevi 'Projesi nedir' diye kalbimi yönelttim. Bu bir sırdı. Bu sırrın üstünü bana açması için ebey bir ter döktüm. Sonunda ikinci bir pencere açarak Sevi Projesi'ni oradan gösterdi.
Aynı gurup yıllar öncesinden bu işi başlatmış olsa gerek. Aralarında geçen diyalog;
- Muherem üstadlar. Malumunuz olduğu gibi Sabetay Sevi, Osmanlı topraklarında mehtiyyet iddiasıyla ortaya çıkmış bir soydaşımızdır. Bu soydaşımız bir çok soydaşımızı peşine takmıştır. Bilhassa Avrupa'da çile çeken soydaşlarımız bu adama inanmışlardır. Soydaşımız Sevi, Osmanlı padişahının zorlaması sonucu dinini değiştirmiştir. Sabetay Sevi bir umut ışığıydı. Bu umut ışığını türkler söndürmüştür. Bu ışık sönünce binlerce soydaşımızın psikolojisi bozulmuş ve intihar etmişlerdir. Diğer soydaşlarımızın ise itikadı bozulmuştur. Ta o gün, burada bulunan bizlerin ataları bir yemin içtiler. Göze göz, dişe diş. O günden beri müsait ortam oluşmasını gözlemek görevi babadan oğula nakledilerek bize kutsal vazife olarak devredilmiştir. Bu vazifeyi şimdiye kadar sır olarak tutanları saygıyla selamlıyorum. Muhterem üstadlar; işte o gün gelmiştir. Şimdi arkadaşım size geliştirdiğimiz projenin sunumunu yapacak. Dikkatle dinlemenizi istiyorum.
- Muhterem üstadlar. Bildiğiniz gibi müslümanların hadis kitaplarında yüzlerce mehti hadisi vardır. Bu hadislerin hepisini derleyip topladık ve analiz ettik.
Dinleyicilerden birisi ayağa kalkarak sunumu yapana soru soruyor;
- Bunu niçin yaptınız ki?
- Muherem sırdaşım. Anlatayım; Bu hadisler, müslümanların beklediği mehdi hakkında bütün malumatı vermektedir. Alametlerinden tutun çıkacağı yere ve hatta sancakların rengine kadar her şeyi nakletmişler. Bu nakiller bize adeta hazır çizilmiş bir yol haritasını altın tepside önümüze koyuyor. İşimizi kolaylaştırıyor. Unutulmamalıdır ki bu nakiller kitaplarda yazdığı gibi birçok müslümanın beyninde şuur altına işlemiştir.
Bir başka kişi soruyor;
- Tamam da bu kitaplarda yazan nakillerin bütün müslümanların şuur altına işlediğinden emin misiniz?
- Bu soruyu sormakta haklısınız. Bunu da düşündük. Evet, bu nakillerin kitaplarda yazması ancak kaynak mahiyetindedir. Önemli olan bu nakillerin şuur altına işlenmesi. Son 100 yıldır bu nakiller fazla okunmuyor. Modern çağa girildiğinden beri bu nakillere rağbet azalmıştır.
- Peki bunu nasıl yapmayı düşünüyorsunuz?
- Anlatayım; Türkler arasında sempatik bir kişilik bulmamız gerekiyor. Bu kişinin kendisi bu projeden habersiz olacak. Yani yönlendireceğiz onu. Yani kendisine mehti olduğunu inandıracağız. Dolaylı yollardan finanse ederek bu kişiye bir TV kanalı kuracağız. Ne kadar mehti nakli varsa hepisini bu TV kanalından gece gündüz yayınlayarak şuur altına yerleştirecek.
- Beyefendi tamam güzel diyorsunuz ama bu tv kanalı dini bir kanal olursa bunu kim izler ki?
- Onu da düşündük. Sanılanın dışında bir kanal olacak bu. Kadınların cazibesini kullanacağız. Zira hedefimizde kadın düşkünü gençler vardır. Onlar gözünü budaktan esirgemezler. Psikolojide de bu böyledir. Kadınsız gençlere kadınlar aracılığıyla her işi yaptırırsınız. Hasan Sabbah'ın haşhaşi örgütünü işletirken kullandığı motorun aynısını kullanacağız. Göreceksiniz çok kişi bu kanalı izleyecektir. Gizliden gizliden izleyecekler. İzlerken şuur altına bu mehti nakillerini yerleştireceğiz.
- Anladım efendim.
- Evet, başka soru yoksa sunuma devam ediyorum. Biz bu kişiyi yıllar öncesinden tespit ettik. Bu kişiye bir yayın evi kurma yolunu açtık. Kendisi şu an islama hizmet ettiğini sanıyor. Yanında adamlarımız var. Onların telkinleri ile yönetiyoruz bu adamı. Şimdi beni dikkatlice dinleyin. Bu adamı kendisinin mehti olduğuna inandırdık. İşimizi çok temiz yaptık. Yandaşları da bu adamın mehti olduğuna inanıyor. Ortamı hazırladık ve Suriye'nin karışmasını bekledik.
- Beyefendi bir sorum olacak.
- Buydun.
- Bahsettiğiniz kişiyi hepimiz tanıyoruz. Bu adamın şiddetle ne alakası olabilir ki?
- Güzel, çok doğru. Bu adam şu an ikinci bir aşamaya, yani şiddete bulaşma aşamasına taşıyacağız. Yıllarca şiddetin yanlış olduğuna inanan bir kişi şiddete nasıl bulaşır? Dünyanın en uzman psikologları bu işe kafa yordu. İçlerinden birisinin planı aklımıza yattı. Bunu başarabilmenin tek bir yolu var. Yıllar öncesinde şuur altına bir sembol yerleştirmek. Evet. Bu kişinin yayınevini kurma yolunu açtık demiştik değil mi? İşte o dönemde bu yayınevinin amblemi üzerinden şuur altı çalışması yaptık.
- Nasıl yani?
- Gayet basit. Yanına yerleştirdiğimiz adamlar bu hizmetin bir amblemi olması gerektiğine inandırdılar bu şahsı. Sempatik ve kadim bir amblem tasarladık. Bu amblem, Muhammed'in mektuparı mühürlerken kullandığı mühürdür. Gülmeyin beyler. Bu mührün müslümanlar üzerinde etkisi olacaktır. Zira bir hadiste 'Mehti benim mührümle gelecek' diyor. Başta ne demiştik? Yüzlerce mehti hadisi bize hazır bir yol haritası vermiş, dedik. İşte buyrun. Biz sadece hazır senaryonun filmini oynatacağız.
- Peki bunun şiddete bulaşmayla ne alakası var.
- Şöyle alakası var. Beyler bu projenin iki kanadı vardır. Birincisini size anlattım. Şuur altı çalışması tamam. Projenin ikinci kanadı için toplanmış vaziyetteyiz. Elimizde ki yol haritası gereği Suriye'nin karışması gerek demiştik. Şu an karışıktır. Bu coğrafyada yeni bir örgüt kuracağız. Bu örgüt sünni bir örgüt olacak. Şuur altına yerleştirdiğimiz sembolleri kullanacak. Bizim yıllarca hazırladığımız sahte Mehti var ya? İşte onun şuur altına yerleştirdiğimiz amblemin aynısını bu örgüt kendisine bayrak yapacak. Fakat birbirlerinden haberleri olmayacak bunların. Zira şok etkisinden faydalanmak istiyoruz. Önceden hazırlanan sahte Mehti, bu bayraklarda kullanılan amblemi görünce şaşıracak ve kendi mehtiyetinin vaktinin geldiğine iyice inanacaktır. Bu harekete ister istemez bu amblem üzerinden sempati duyacaktır. Hatta kendi yandaşlarına bunun ilahi bir işaret olduğunu anlatacak. Yandaşları da bu ilahi işaretten aldıkları güç ile şiddete bulaşmaya hazır olacaklardır. Beyler, şu anda bu örgüt hazır bekliyor. Yarından tezi yok düğmeye basılacaktır. Medya aracılığıyla bu mühürlü siyah bayrakları her yerde göstereceğiz. Avrupa'nın her yerinden gençler bu örgüte katılacaklar.
- Güzel söylüyorsunuz. Lakin Amerika, Türkiye ve İsrail bu işe ne diyecekler? Örgütün büyümesi mümkün müdür?
- Amerika'da ki senatörler aracılığıyla başkanı ikna ettik. Başkan Ortadoğu'ya yapılacak müdaheleye giremez. Senatörler böyle bir müdaheleden Amerika'nın zararla çıkacağına ABD Başkanı'nı inandırdılar. Amerikan kamuoyu bile buna ikna olmuştur. İsrail zaten o coğrafyanın boşalmasından her halükarda memnun kalıyor. Gelelim Türkiye'ye. Türkiye başbakanı sünni bir müslümandır. Tutucu yönleri vardır. Yani akılcı değildir. Onu manipule etmek ancak bu tutucu yanlarından mümkün oldu. Zulme karşı ne olursa olsun dik duracağına inanan bir adamı istediğiniz coğrafyaya çekersiniz. Zira ana ilkesi strateji ve akıl değil inançtır. Beyler, bir davaya inanan adam kadar güzel bir şey yoktur. Çok seviyorum bunları. Kuracağınız her tuzağa doğru kendiliğinden yürür böyle insanlar. Zira inançları at gözlüğü olmuştur. Doğru yaptıklarına hiç akıl yürütmeden inanırlar. İmkan ve olanaklarını hesap etmezler. Hele ki sonuçları hiç hesab etmezler. Bunu hesap edenlere de verecekleri tek bir cevap vardır o da; Allah yar ve yardımcımız olacaktır, derler. Oysa burada Allah'ın kime yardım edip etmeyeceğine gene kendileri karar verdiklerini görmezler. At gözlüğü derken bunu kastettim. Bu insanları çok seviyorum derken de bu tavrı kastettim. İkna çalışmalarımızda Türkiye'yi ikna etmek İsrail'i ikna etmekten daha kolay oldu desem inanır mısınız? Niçin gülüyorsunuz?
_____________________________________________
Not: İhvanforum'un bu karanlık ve puslu sitesinde yaşananları anlattığım bu diyalogda ki kişiler ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür.