İnternette haberlere bakıyorum. Samanyoluhaber.com sitesinde “Erbakan çok hızlı başladı” başlıklı haber dikkatimi çekti. Son birkaç yıldır Erbakan ile ilgili en ufak bir haberi es geçmeyen site bu olayı da okuyucuları ve kendi kitlesiyle paylaşıyor. Aslında malum cemaat geçmişte hep Erbakan’ı yok sayma politikası güderdi.
Sitede Erbakan ile ilgili ne zaman bir haber çıksa hemen haberin veriliş tarzına ve aşağıda onaylanan yorumlara dikkat ederim. Bu, aslında o kitlenin Hocaya bakışının da bir yansıması gibidir. Aman Ya Rabbi Bunlar Nasıl Yorum!
Bir an kendinizi Cumhuriyet Gazetesinin forum sayfasında sanabilirsiniz. Galiz hakaretler ve olmadık iftiralara onay verilerek haber okuyucuya sunuluyordu. Belki sadece bu haber için böyledir diye düşündüm ve bir arama yaptım Samanyolu’nun Erbakan bağlantılı haberlerine. Sonuç tahmin ettiğim gibi çıktı. Tıpkı benim hakkımda yaptıkları yalan ve iftira dolu haberler gibi. Neyse ki mahkeme kararıyla hakkımda yaptıkları yalan ve iftira dolu haberleri sitelerinden kaldırmak ve tekzibimi yayınlamak zorunda kaldılar. Manevi tazminat davam ise hala bir üst mahkemede devam ediyor.
Erbakan tasvip etmediğiniz bir siyasi olabilir ancak saygısız yorumlara onay vererek haberi sunmanız kelimenin tek anlamıyla ahlaksızlıktır. Bu kitlenin Erbakan’a olan kininin zekâtına, İslam’a ve örtüye acımasız hakaretler yağdıran Ecevit ve türevlerinde asla rastlayamazsınız. Erbakan Hoca için yorumlar arasına “çakal, ihtiyar moruk, koltuk hırsı, imza atan korkak, Ergenekon figüranı, hırsız, din taciri, Müslümanların yüzkarası, derin devletçi vs..” yazılmış ve onaylanmış editörce.
Erbakan ile ilgili haberlere yapılan yorum sayısı başka haberlerle kıyaslanmayacak derecede fazla. Site yönetimi de bunun farkında ve Erbakan haberleri sitede ki dinamizmi arttırıyor ve olabildiğince hakaret içeren yorumlar yağıyor ışık evlerinde yetiştirdikleri “altın nesil”den.
Sebebi basit. Cemaate içten içe bu aşılanıyor. “Erbakan yüzünden 28 Şubat yaşandı, o imzaladı, onun yüzünden başörtüsü yasaklandı, okullar kapatıldı” vs. Evet, ağlarına düşürdükleri gençlerin kulaklarına hep bu koca ve adi yalanları fısıldıyorlar çünkü.
Peki, gelelim işin perde arkasına. Biraz araştırma yaptığınızda aslında her şey daha net açığa çıkmış oluyor. Cemaatinin bu Erbakan hazımsızlığının sebeplerine:
• Gülen 1970’li yıllarda Yeni Asya ekolünden bağımsız bir hareket oluşturma gayreti içindeydi. O yıllarda muhafazakâr kesimin MSP (Milli Selamet Partisi) etrafında toplandığı gözlenmekteydi. Kendisini toparlamak ve güçlenmek isteyen Gülen’in, MSP’nin atak, girişken gençlerine ihtiyacı vardı ve MSP’ye sıcak mesajlar göndermeye başlamıştı. Öyle ki; Adalet Partisini destekleyen Yeni Asya cemaatini eleştiriyor, Erbakan önderliğinde ki MSP’yi övüyordu. Erbakan Hoca, kurmaylarına "Fethullah Gülen hocamıza sahip çıkın, onun etrafında bulunun, yardımcı olun" talimatı verdiği söyleniyordu. Evet, Gülen cemaatinin çekirdek kadrosu Erbakan Hoca’nın yetiştirdiği gençlerden oluşmaya başlamıştı. Gülen tek başına bir hiçti ve cemaate ihtiyacı vardı.
O yıllarda şuurlu gençleri bulmak oldukça zordu. MSP’nin çevresinden yararlanıyordu. Gelecekte, bu gerçekleri yetiştirdikleri gençlere anlatmayan ve saklayan Gülen ve çevresi “Altın Nesle” (!) Erbakan düşmanlığı aşılayacağını kim bilebilirdi. Yıldızı parlayan Gülen’in Bornova’da ki sohbetlerine akın akın insanlar geliyordu artık. Temelini attığı, alt yapısını oluşturduğu cemaat bir anda hareketlendi. Fethullah Gülen, kendi hareket tarzını oluşturmuştu. Çekirdek tabanı MSP'lilerden oluşuyordu.
• Gülen zekice davranarak birçok insana MSP teşkilatları sayesinde ulaşabilmişti. Artık yeteri kadar güçlenmişti. Bu Erbakan belasından kurtulma yolları arıyordu. Yurt müdürlüğü, çeşitli cemaat içi vazifeler MSP kökenlilerin elinden alınmaya ve kendini “Sadece Fethullahçı” görenlere aktarılmaya başlandı. Hizmette “nöbet değişimi” şeklinde lanse edilerek MSP’lilerin bir müddet değişimin farkına varmamalarını başardı. Ancak bir müddet sonra Milli Selamet Partililer durumu fark etmişlerdi. Birden bire "MSP'lilik-Fethullahçılık" tartışmaları gün yüzüne çıkmıştı. 'Nazik' başlayan tartışmalar giderek büyüdü. En son Fethullah Gülen 24 Haziran 1980'de yaptığı bir vaazda isim vermeden MSP'yi ve MSP'nin yayın organı Milli Gazete'yi eleştirince, gizli süren tartışmalar açığa çıktı. Evet, Erbakan’ı kullanan Gülen, hırsıyla elde ettiği kalabalığa artık yön verebilecek güce erişmişti. Erbakan Hoca’nın Müslüman bir din adamı ve desteğe ihtiyacı var diye yardım ettiği bu şahsın aslında şahsi emellerinin olduğu anlaşılamamıştı. Oynadığı oyunun MSP’lilerce fark edilmesini gören Gülen bir müddet sükut etti ve MSP’lilerin yatışmasını bekledi. Tabi ki bu bir stratejiydi.
MSP’lilerin “müminler kardeştir ve birleşmelidir” düsturuna inanmalarından dolayı aradaki buzları eritmek için Gülen grubuyla yeniden yakınlık kurmak istemişlerdi. Ancak 12 Eylül askeri darbesi olmuş ve MSP kapatılarak Erbakan Hoca cezaevine gönderilmişti. Ancak, Gülen kendisi de aranıyor olmasına rağmen dönemin cuntacılarına Sızıntı dergisinde methiyeler yazıyor ve adeta “ne isterseniz yaparım”ı oynuyordu. Güç dengeleri değişmiş ve artık cuntaya yaranma adına ‘Erbakan Düşmanlığına’ açıkça başlanmalıydı.
Kısaca anlatmaya çalıştığım süreç bu şekilde gelişmişti. Erbakan’a olan düşmanlıklarının temelinde cuntaya yaranma izzetsizliği yatmaktaydı. Halk dilinde buna resmen “adam satma” deniyordu. Yıllar geçti ve Refah partisinin güçlendiği dönemler geldi. Muhafazakâr kesim MNP ve MSP döneminde yapılan çalışmalar sayesinde oldukça güçlenmişti. Her İslami hareketin neşvü nema bulduğu yıllardı. Erbakan Hoca’nın Ecevit koalisyonunda yaptığı çalışmalar ve mecliste ki çalışmaları meyvelerini veriyordu.
Refah partisinin 1994 yılında ki oy patlamasıyla Türkiye de belediyecilik anlamında büyük başarılara imza atılmıştı. Gülen ve cemaati Refah’ın yükselişinden oldukça rahatsızdı. Hatta o kadar ki seçim geceleri Refah’ın kazanmaması için “hacet namazları” kılacak kadar işi cıvıtmışlardı. Erbakan Hocanın Başbakan olmasıyla cemaat adeta ne yapacağını şaşırdı.
Sitede Erbakan ile ilgili ne zaman bir haber çıksa hemen haberin veriliş tarzına ve aşağıda onaylanan yorumlara dikkat ederim. Bu, aslında o kitlenin Hocaya bakışının da bir yansıması gibidir. Aman Ya Rabbi Bunlar Nasıl Yorum!
Bir an kendinizi Cumhuriyet Gazetesinin forum sayfasında sanabilirsiniz. Galiz hakaretler ve olmadık iftiralara onay verilerek haber okuyucuya sunuluyordu. Belki sadece bu haber için böyledir diye düşündüm ve bir arama yaptım Samanyolu’nun Erbakan bağlantılı haberlerine. Sonuç tahmin ettiğim gibi çıktı. Tıpkı benim hakkımda yaptıkları yalan ve iftira dolu haberler gibi. Neyse ki mahkeme kararıyla hakkımda yaptıkları yalan ve iftira dolu haberleri sitelerinden kaldırmak ve tekzibimi yayınlamak zorunda kaldılar. Manevi tazminat davam ise hala bir üst mahkemede devam ediyor.
Erbakan tasvip etmediğiniz bir siyasi olabilir ancak saygısız yorumlara onay vererek haberi sunmanız kelimenin tek anlamıyla ahlaksızlıktır. Bu kitlenin Erbakan’a olan kininin zekâtına, İslam’a ve örtüye acımasız hakaretler yağdıran Ecevit ve türevlerinde asla rastlayamazsınız. Erbakan Hoca için yorumlar arasına “çakal, ihtiyar moruk, koltuk hırsı, imza atan korkak, Ergenekon figüranı, hırsız, din taciri, Müslümanların yüzkarası, derin devletçi vs..” yazılmış ve onaylanmış editörce.
Erbakan ile ilgili haberlere yapılan yorum sayısı başka haberlerle kıyaslanmayacak derecede fazla. Site yönetimi de bunun farkında ve Erbakan haberleri sitede ki dinamizmi arttırıyor ve olabildiğince hakaret içeren yorumlar yağıyor ışık evlerinde yetiştirdikleri “altın nesil”den.
Sebebi basit. Cemaate içten içe bu aşılanıyor. “Erbakan yüzünden 28 Şubat yaşandı, o imzaladı, onun yüzünden başörtüsü yasaklandı, okullar kapatıldı” vs. Evet, ağlarına düşürdükleri gençlerin kulaklarına hep bu koca ve adi yalanları fısıldıyorlar çünkü.
Peki, gelelim işin perde arkasına. Biraz araştırma yaptığınızda aslında her şey daha net açığa çıkmış oluyor. Cemaatinin bu Erbakan hazımsızlığının sebeplerine:
• Gülen 1970’li yıllarda Yeni Asya ekolünden bağımsız bir hareket oluşturma gayreti içindeydi. O yıllarda muhafazakâr kesimin MSP (Milli Selamet Partisi) etrafında toplandığı gözlenmekteydi. Kendisini toparlamak ve güçlenmek isteyen Gülen’in, MSP’nin atak, girişken gençlerine ihtiyacı vardı ve MSP’ye sıcak mesajlar göndermeye başlamıştı. Öyle ki; Adalet Partisini destekleyen Yeni Asya cemaatini eleştiriyor, Erbakan önderliğinde ki MSP’yi övüyordu. Erbakan Hoca, kurmaylarına "Fethullah Gülen hocamıza sahip çıkın, onun etrafında bulunun, yardımcı olun" talimatı verdiği söyleniyordu. Evet, Gülen cemaatinin çekirdek kadrosu Erbakan Hoca’nın yetiştirdiği gençlerden oluşmaya başlamıştı. Gülen tek başına bir hiçti ve cemaate ihtiyacı vardı.
O yıllarda şuurlu gençleri bulmak oldukça zordu. MSP’nin çevresinden yararlanıyordu. Gelecekte, bu gerçekleri yetiştirdikleri gençlere anlatmayan ve saklayan Gülen ve çevresi “Altın Nesle” (!) Erbakan düşmanlığı aşılayacağını kim bilebilirdi. Yıldızı parlayan Gülen’in Bornova’da ki sohbetlerine akın akın insanlar geliyordu artık. Temelini attığı, alt yapısını oluşturduğu cemaat bir anda hareketlendi. Fethullah Gülen, kendi hareket tarzını oluşturmuştu. Çekirdek tabanı MSP'lilerden oluşuyordu.
• Gülen zekice davranarak birçok insana MSP teşkilatları sayesinde ulaşabilmişti. Artık yeteri kadar güçlenmişti. Bu Erbakan belasından kurtulma yolları arıyordu. Yurt müdürlüğü, çeşitli cemaat içi vazifeler MSP kökenlilerin elinden alınmaya ve kendini “Sadece Fethullahçı” görenlere aktarılmaya başlandı. Hizmette “nöbet değişimi” şeklinde lanse edilerek MSP’lilerin bir müddet değişimin farkına varmamalarını başardı. Ancak bir müddet sonra Milli Selamet Partililer durumu fark etmişlerdi. Birden bire "MSP'lilik-Fethullahçılık" tartışmaları gün yüzüne çıkmıştı. 'Nazik' başlayan tartışmalar giderek büyüdü. En son Fethullah Gülen 24 Haziran 1980'de yaptığı bir vaazda isim vermeden MSP'yi ve MSP'nin yayın organı Milli Gazete'yi eleştirince, gizli süren tartışmalar açığa çıktı. Evet, Erbakan’ı kullanan Gülen, hırsıyla elde ettiği kalabalığa artık yön verebilecek güce erişmişti. Erbakan Hoca’nın Müslüman bir din adamı ve desteğe ihtiyacı var diye yardım ettiği bu şahsın aslında şahsi emellerinin olduğu anlaşılamamıştı. Oynadığı oyunun MSP’lilerce fark edilmesini gören Gülen bir müddet sükut etti ve MSP’lilerin yatışmasını bekledi. Tabi ki bu bir stratejiydi.
MSP’lilerin “müminler kardeştir ve birleşmelidir” düsturuna inanmalarından dolayı aradaki buzları eritmek için Gülen grubuyla yeniden yakınlık kurmak istemişlerdi. Ancak 12 Eylül askeri darbesi olmuş ve MSP kapatılarak Erbakan Hoca cezaevine gönderilmişti. Ancak, Gülen kendisi de aranıyor olmasına rağmen dönemin cuntacılarına Sızıntı dergisinde methiyeler yazıyor ve adeta “ne isterseniz yaparım”ı oynuyordu. Güç dengeleri değişmiş ve artık cuntaya yaranma adına ‘Erbakan Düşmanlığına’ açıkça başlanmalıydı.
Kısaca anlatmaya çalıştığım süreç bu şekilde gelişmişti. Erbakan’a olan düşmanlıklarının temelinde cuntaya yaranma izzetsizliği yatmaktaydı. Halk dilinde buna resmen “adam satma” deniyordu. Yıllar geçti ve Refah partisinin güçlendiği dönemler geldi. Muhafazakâr kesim MNP ve MSP döneminde yapılan çalışmalar sayesinde oldukça güçlenmişti. Her İslami hareketin neşvü nema bulduğu yıllardı. Erbakan Hoca’nın Ecevit koalisyonunda yaptığı çalışmalar ve mecliste ki çalışmaları meyvelerini veriyordu.
Refah partisinin 1994 yılında ki oy patlamasıyla Türkiye de belediyecilik anlamında büyük başarılara imza atılmıştı. Gülen ve cemaati Refah’ın yükselişinden oldukça rahatsızdı. Hatta o kadar ki seçim geceleri Refah’ın kazanmaması için “hacet namazları” kılacak kadar işi cıvıtmışlardı. Erbakan Hocanın Başbakan olmasıyla cemaat adeta ne yapacağını şaşırdı.