Şems-i Tebrizi'yi Kim, Neden Öldürttü?
Gerçeği baştan söyleyelim, Şems-i Tebrizi'yi Nasreddin Hoca öldürttü.
Araştırmacılar ve bilim insanları, karşılıklı öldürme olayında, belki fıkraların getirdiği sempati nedeniyle, kendilerine Mevlana ve Şems'ten daha yakın buldukları Nasreddin Hoca'nınkini gündeme getiriyorlar. Şems'in öldürülmüş olma olgusu ise -önemsizmiş gibi- sürekli ikinci planda, hatta tarihin dolgu malzemesi olarak kalıyor. Gerçeği arayan insanların önünü bir perde gibi kesen bu yanlı yaklaşımı adil ve doğru bulmuyoruz.
*
Şems-i Tebrizi'nin Kısaltılmış Yaşam Öyküsü
Şems-i Tebrizi'nin bir Alamut prensi olduğunu en açık söyleyen, Tezkire-i Devletşah'tır.
Alamut'un 6. lideri olan babası Celaleddin Hasan III, 'kıyamet' yanlısı İsmaili babasını yaklaşık 1210'da öldürtüp 'şeriat'a geçtiğini ilan etti ve sünni Bağdat Halifesi Nasır Lidinillah'la ittifak kurdu. Moğol'a karşı kurulan bu ittifakın dini lideri Lidinillah, askeri lideri ise Hasan III oldu. Sünni eğitim alması için oğlu genç Şems'i Tebriz'e gönderen Hasan III, 1220/21'de zehirlenerek öldürüldü, Şems'in üvey küçük kardeşi Alaaddin Muhammed III, 7. lider oldu ve Şems için Alamut güvenli bir yer olmaktan çıktı. O da Kalenderi kılığında Şam'a gitti. Şems taht kavgasına girmedi, 'kıyamet' uygulamasnına geri döneceğini duyurmuş olan üvey kardeş Muhammed III de onun Alamut'a dönmesine izin verdi. Devlet Moğol'un ağır tehditi altındaydı, döndü ve riskli görevler üstlendi. En risklisi Göyük Han'a giden elçilik heyeti başkanlığıydı. Ölümden zor kurtulan Şems, topraklarında Moğollar'ı yakından tanıma fırsatı bulmuş ve yenilmez olduklarına ikna olmuştu. Bu nedenle üvey kardeşinin "Kılıç çekip kızdırmayalım, Moğol'u uysallıkla topraklarımızdan uzak tutalım" politikasına destek verdi. Saptanan bu yeni politikayı Anadolu direnişçilerine anlatma görevini üstlendi.
*
Teslimiyet Temsilcisi Şems, Direniş Temsilcisi Nasreddin ile Karşı Karşıya
Anadolu'da ciddi bir direnişle karşılaştı.
Üvey kardeş Muhammed III'ün Hüccet'i olan Şems-i Tebrizi, Nasır yanlısı ve Moğol'a direnmekte ısrar eden Hace Nasreddin Ahi Evren'i ikna edemeyeceğini anlayınca Anadolu için yeni bir dini lider yaratma yollarını aradı. Şair olmak için kıvranır haldeki Mevlana ile karşılaşınca aradığını bulduğunu anladı. Eğitim hızlı ve sıkıydı. Babasının "zahiri" ilimle dolu kitaplarını okuması yasaklanan Mevlana, kısa sürede Muhammed III'ün istediği kıvamda bir "batıni" kişiliğe kavuştu. Alamut'un Anadolu'daki teslimiyet lideri, bundan böyle Şems destekli Mevlana olacaktı. Hace Nasreddin Ahi Evren, artık Alamut'un yeni devlet anlayışı karşısında yasadışı kalmıştı. O da kolları sıvadı, Anadolu'nun orta yerinde lidersiz, dışlanmış ve bir başına kalmış Türkmenler'i başına topladı, bölgesel Fütüvvet örgütlenmesini yenileyerek daralttı, ulusallaştırdı, Türkmenler'e özgü kıldı ve Ahilik örgütlenmesini kurdu.
Bundan sonra savaş, teslimiyetçi Mevleviler ile direnişçi Ahiler arasında olacaktı.
*
Moğol, Mevlana-Şems ile Hace Nasreddin Arasındaki Gerilimi Arttırıyor
Teslimiyet politikasına karşın Baycu komutasındaki Moğol ordusu 1243'te Anadolu'ya girdi, Sivas'a doğru ilerlemeye başladı. Hayal kırıklığına uğramış Selçuklu ordusu onları Kösedağ'da karşıladı, yenildi, Sultan Gıyaseddin II Antalya'ya, Hıristiyan dayılarının yanına kaçtı. Sivas, Erzurum ve Kayseri gibi kentleri ele geçiren işgalciler, Konya'yı dize getirmeyi başardı. Başsız kalan devlete Karatay naip oldu ve yönetimi üç oğula birden verdi. Bu, direnişçilerin geçici toparlanması ve devlete egemen olması anlamı taşıyordu. Hace Nasreddin Denizli'den getirildi ve yönetimde görev verildi. Mevlana itibarını yitirmiş, Hace Nasreddin Ahi Evren ön plana çıkmıştı. Bunun üzerine Mevlana, yazmakta olduğu Mesnevi'de fıkralar aracılığıyla saldırıya geçti. Adapte ettiği Arap tiplemesi Cuha'ya ait alaycı şakalar, direnişçiler üstünde yıpratıcı oldu. Gerilim iyice arttı.
*
Hace Nasreddin, Şems-i Tebrizi'yi Konya'da Öldürtüyor
1245'te genç eşi Kimya Hatun'u, boynunu kırarak öldürüp Şam'a kaçmış olan Şems, olay unutulmuştur umuduyla 1247'de Konya'ya geri döndü. Hace Nasreddin, o sıralar devlet yönetiminde bir tür İçişleri Bakanı konumundaydı. İçinde Mevlana oğlu Alaaddin'in de bulunduğu küçük bir infaz timi kuruldu. Tim, Mevlana'nın evinden aldığı Şems'i öldürüp bir kuyuya attı. Bu, teslimiyetçiler ve Mevlana açısından bir yıkımdı.
*
Mevlana da Hace Nasreddin Ahi Evren'i Kırşehir'de Öldürtüyor
Olay, Mevleviler ve Ahiler arasında çatışma nedeni haline gelince, Karatay ekibi, Moğol destekli Mevleviler'in hışmından korumak için Hace Nasreddin'i Kırşehir'e gönderdi. Bu, bir tür sürgündü. 1260'da Moğol, kardeşlerden Rükneddin Kılıçarslan'ı tek başına hükümdar yaptı. Hace Nasreddin Ahi Evren Kırşehir'de ayaklanmak istedi. Olaya müdahale etmesi için Moğol, Mevlana müridi Cacaoğlu Nureddin'i vali atadı. Yeni vali, 1261'de isyanı bastırdı, Ahilerin tamamına yakınını kılıçtan geçirdi ve ev hapsindeki elebaşı Nasreddin Hoca'yı da öldürttü.
*
Mesele böylece kapanmış oldu.
Gerçeği baştan söyleyelim, Şems-i Tebrizi'yi Nasreddin Hoca öldürttü.
Araştırmacılar ve bilim insanları, karşılıklı öldürme olayında, belki fıkraların getirdiği sempati nedeniyle, kendilerine Mevlana ve Şems'ten daha yakın buldukları Nasreddin Hoca'nınkini gündeme getiriyorlar. Şems'in öldürülmüş olma olgusu ise -önemsizmiş gibi- sürekli ikinci planda, hatta tarihin dolgu malzemesi olarak kalıyor. Gerçeği arayan insanların önünü bir perde gibi kesen bu yanlı yaklaşımı adil ve doğru bulmuyoruz.
*
Şems-i Tebrizi'nin Kısaltılmış Yaşam Öyküsü
Şems-i Tebrizi'nin bir Alamut prensi olduğunu en açık söyleyen, Tezkire-i Devletşah'tır.
Alamut'un 6. lideri olan babası Celaleddin Hasan III, 'kıyamet' yanlısı İsmaili babasını yaklaşık 1210'da öldürtüp 'şeriat'a geçtiğini ilan etti ve sünni Bağdat Halifesi Nasır Lidinillah'la ittifak kurdu. Moğol'a karşı kurulan bu ittifakın dini lideri Lidinillah, askeri lideri ise Hasan III oldu. Sünni eğitim alması için oğlu genç Şems'i Tebriz'e gönderen Hasan III, 1220/21'de zehirlenerek öldürüldü, Şems'in üvey küçük kardeşi Alaaddin Muhammed III, 7. lider oldu ve Şems için Alamut güvenli bir yer olmaktan çıktı. O da Kalenderi kılığında Şam'a gitti. Şems taht kavgasına girmedi, 'kıyamet' uygulamasnına geri döneceğini duyurmuş olan üvey kardeş Muhammed III de onun Alamut'a dönmesine izin verdi. Devlet Moğol'un ağır tehditi altındaydı, döndü ve riskli görevler üstlendi. En risklisi Göyük Han'a giden elçilik heyeti başkanlığıydı. Ölümden zor kurtulan Şems, topraklarında Moğollar'ı yakından tanıma fırsatı bulmuş ve yenilmez olduklarına ikna olmuştu. Bu nedenle üvey kardeşinin "Kılıç çekip kızdırmayalım, Moğol'u uysallıkla topraklarımızdan uzak tutalım" politikasına destek verdi. Saptanan bu yeni politikayı Anadolu direnişçilerine anlatma görevini üstlendi.
*
Teslimiyet Temsilcisi Şems, Direniş Temsilcisi Nasreddin ile Karşı Karşıya
Anadolu'da ciddi bir direnişle karşılaştı.
Üvey kardeş Muhammed III'ün Hüccet'i olan Şems-i Tebrizi, Nasır yanlısı ve Moğol'a direnmekte ısrar eden Hace Nasreddin Ahi Evren'i ikna edemeyeceğini anlayınca Anadolu için yeni bir dini lider yaratma yollarını aradı. Şair olmak için kıvranır haldeki Mevlana ile karşılaşınca aradığını bulduğunu anladı. Eğitim hızlı ve sıkıydı. Babasının "zahiri" ilimle dolu kitaplarını okuması yasaklanan Mevlana, kısa sürede Muhammed III'ün istediği kıvamda bir "batıni" kişiliğe kavuştu. Alamut'un Anadolu'daki teslimiyet lideri, bundan böyle Şems destekli Mevlana olacaktı. Hace Nasreddin Ahi Evren, artık Alamut'un yeni devlet anlayışı karşısında yasadışı kalmıştı. O da kolları sıvadı, Anadolu'nun orta yerinde lidersiz, dışlanmış ve bir başına kalmış Türkmenler'i başına topladı, bölgesel Fütüvvet örgütlenmesini yenileyerek daralttı, ulusallaştırdı, Türkmenler'e özgü kıldı ve Ahilik örgütlenmesini kurdu.
Bundan sonra savaş, teslimiyetçi Mevleviler ile direnişçi Ahiler arasında olacaktı.
*
Moğol, Mevlana-Şems ile Hace Nasreddin Arasındaki Gerilimi Arttırıyor
Teslimiyet politikasına karşın Baycu komutasındaki Moğol ordusu 1243'te Anadolu'ya girdi, Sivas'a doğru ilerlemeye başladı. Hayal kırıklığına uğramış Selçuklu ordusu onları Kösedağ'da karşıladı, yenildi, Sultan Gıyaseddin II Antalya'ya, Hıristiyan dayılarının yanına kaçtı. Sivas, Erzurum ve Kayseri gibi kentleri ele geçiren işgalciler, Konya'yı dize getirmeyi başardı. Başsız kalan devlete Karatay naip oldu ve yönetimi üç oğula birden verdi. Bu, direnişçilerin geçici toparlanması ve devlete egemen olması anlamı taşıyordu. Hace Nasreddin Denizli'den getirildi ve yönetimde görev verildi. Mevlana itibarını yitirmiş, Hace Nasreddin Ahi Evren ön plana çıkmıştı. Bunun üzerine Mevlana, yazmakta olduğu Mesnevi'de fıkralar aracılığıyla saldırıya geçti. Adapte ettiği Arap tiplemesi Cuha'ya ait alaycı şakalar, direnişçiler üstünde yıpratıcı oldu. Gerilim iyice arttı.
*
Hace Nasreddin, Şems-i Tebrizi'yi Konya'da Öldürtüyor
1245'te genç eşi Kimya Hatun'u, boynunu kırarak öldürüp Şam'a kaçmış olan Şems, olay unutulmuştur umuduyla 1247'de Konya'ya geri döndü. Hace Nasreddin, o sıralar devlet yönetiminde bir tür İçişleri Bakanı konumundaydı. İçinde Mevlana oğlu Alaaddin'in de bulunduğu küçük bir infaz timi kuruldu. Tim, Mevlana'nın evinden aldığı Şems'i öldürüp bir kuyuya attı. Bu, teslimiyetçiler ve Mevlana açısından bir yıkımdı.
*
Mevlana da Hace Nasreddin Ahi Evren'i Kırşehir'de Öldürtüyor
Olay, Mevleviler ve Ahiler arasında çatışma nedeni haline gelince, Karatay ekibi, Moğol destekli Mevleviler'in hışmından korumak için Hace Nasreddin'i Kırşehir'e gönderdi. Bu, bir tür sürgündü. 1260'da Moğol, kardeşlerden Rükneddin Kılıçarslan'ı tek başına hükümdar yaptı. Hace Nasreddin Ahi Evren Kırşehir'de ayaklanmak istedi. Olaya müdahale etmesi için Moğol, Mevlana müridi Cacaoğlu Nureddin'i vali atadı. Yeni vali, 1261'de isyanı bastırdı, Ahilerin tamamına yakınını kılıçtan geçirdi ve ev hapsindeki elebaşı Nasreddin Hoca'yı da öldürttü.
*
Mesele böylece kapanmış oldu.